Yayıncılık bir
aşk, bir şevk, bir heyecandır. Önümde, Milli Eğitim
Bakanlığı Devlet Kitaplarının 1970’li yıllarda yayınladığı,
‘—bin temel eser’ serisi duruyor. Birçoğunun baskı adedine
şöyle bir bakıyorum. “—20.11.1970 tarih ve 17797 sayılı
emirleriyle ikinci defa olarak 40.000 adet basılmıştır.” Bu
eser, Muharrem Ergin’in Dede Korkut Kitabı.. Sadece Dede
Korkut Kitabı mı? Türk Edebiyatının zirve isimlerini
buluşturan onlarca eser. Bunlar arasında; Ömer Seyfettin’in
Seçme Hikâyeler, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Seçmeler,
Mithat Cemal Kuntay’ın Türkün Şehnamesinden, Behçet Kemal
Çağlar’ın Malazgirt Zaferinden İstanbul’un Fethine, Reşat
Nuri Güntekin’in Tanrı Dağı Ziyafeti, Balıkesir
Muhasebecisi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Erenlerin
Bağından, Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun Çağlayanlar, Gönül
Hanım, İsmet Parmaksızoğlu’nun İbn Batuta, Atsız’ın Evliya
Çelebi Seyahatnamesinden Seçmeler, Fernard Grenard’ın Babur...
Bu
dönem heyecanlı bir hedef politikası vardı; “—ikinci beş
yıllık kalkınma planı dönemi içinde bin ciltlik bir temel
eserler kitaplığı vücuda getirmek” Dönemin Başbakanı
Süleyman Demirel bu eserlerin önsözünde şu ifadelere yer
veriyorlardı; “—memleket fikir hayatına kazandırmak
istediğimiz değerler bakımından iyi seçilmesi gereken temel
kitaplar, okul öğrenimini desteklemek ve tamamlamak, Türk
gençliğinin kabiliyetlerinin geliştirilmesini ve bütün
vatandaşlarımızın faydalanacağı bir temel kitaplığın
teşkilini hedef almaktadır.”
Türkiye’nin 1970’li, 80’li ve 90’lı yıllarda belini büken,
bir türlü yakamızı bırakmayan ‘—terör’ oluyordu! Âşık
Veysel’in dediği gibi, “uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum
gündüz gece/ Bilmiyorum ne haldeyim/ Gidiyorum gündüz gece”
Türkiye’nin yayın hayatında istikrarlı dönemleri olmuştur.
“—sanatı, ilim muhiti besler” Bu dönemlere şöyle bir
baktığımızda, “—Türk edebiyatının zirve isimleri” bir
aradadır. Onların eserleri bütün Anadolu’muzda, ‘—başucu
kitapları’ arasında yerlerini almışlar!
21.
asrın başlarındayız. Bu ülkede, ‘—roller değişti mi?’
Hayır!
Sivil
hayatın üstleneceği sorumluluk düne göre katlanarak arttı. O
sorumluluk bizlerde, ‘—milli bir tefekkür’ döneminin ancak,
‘—paylaşma kültürü’ ile gerçek zeminine oturacağı kanaatini
de uyandırmıştır. Elazığ’da, ‘—manas yayıncılık’ bir ticari
kuruluş olmanın ötesinde, yakın bir gelecekte Türkiye’ye
‘—model’ olabilecek bir anlayışı ifade edebilmenin çalışması
içerisindedir.
Bu
heyecanı, şehrin yürüyüşü haline getirmek, en büyük
idealimizdir. Evlerimizi, kendi tarihimiz, kültürümüz, sanat
ve edebiyatımız, musikimizle buluşturacak eserlerle
donatmak1 2006 yılının Mayıs ayında, Nimri Dedeyi andık...
Aralık ayında, Bedri Hocayı.. Şubat ayında ise, ölümünün 50.
yılında Harputlu Şair Mustafa Sabri Efendiyi anacağız. Aynı
irfan kaynağından beslenen her üç şahsiyet, temsil noktaları
bakımından o kadar önemli ki... Toplumun bütün kesimlerinde,
‘—yüksek bir kültür’ ve bizlere bırakılan manevi anlamı
büyük bir miras! Burada, bir asır öncesinin fotoğrafını
bütün çizgileriyle taşımanın derin bir heyecanını yaşıyoruz.
Nimri Dede ile, Bedri Hoca ile Mustafa Sabri ile Beyzade
Mehmet Nuri, Hacı Hayri Bey, Ömer Naimi Efendi, Rahmi
Harputi, Abdulhamit Hamdi Efendi Hafız Mahmut Vahdi Efendi,
Müftü Mehmet Faik Efendi, Hafız Osman Bedrettin,(İmam
Efendi) Yusuf Şükri Harputi, Kambalakzade Hazmi, Çırpani
zade Ali Haydar Bey, Bedri Çarsancaklı, Fikret Memişoğlu ve
daha nice isimleri sayabiliriz.
Mehmet
Sabri Bey(1870–1956) yaşadığı dönem itibariyle, Harput’un
yüzünü bizlere eserleriyle aksettirirken; Cumhuriyet
Döneminin esintilerini de günümüze taşıması çok önemlidir.
8
Şubat 2007 tarihinde, Ölümünün 50. yıl münasebetiyle,
Mustafa Sabri Efendiyi anacağız. “—Mustafa Sabri Efendi ve
Şiir Dünyası” isimli eser, Dr. M.Naci Onur tarafından büyük
bir titizlikle hazırlandı. Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye
Başkanlığı, F.Ü. Rektörlüğü, MÜSİAD, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun iş
birliği ile 8 Şubat 2007 Tarihinde, Saat, 19.00’da, Elazığ
Devlet Koro Salonu’nda gerçekleştirilecek bu tanıtım
gecesinde; Prof. Dr. İbrahim Kavas’ın, “—Anadolu’nun Bir
Şiir Şehri Olarak Elazığ” konulu edebi bir sohbeti olacak.
Elazığ Devlet
Klasik Türk Müziği Korosu Şef Hakan Çetinay ile öyle
inanıyorum ki müstesna bir geceye imzalarını atacaklar.
Musikimizin iki usta ismi Paşa Demirbağ ve Nihat Kazazoğlu
ise, Mehmet Sabri Efendinin eserlerini seslendirecekler.
Bugünleri şahsen,
şehrin tarihi günleri olarak yorumlamak istiyorum. Öyle ki,
şehrimizde ilkeli bir yürüyüş var. O yürüyüşü bir şuur
haline getiren bütün kurum ve kuruluşlarımıza burada
müteşekkir olduğumu hasseten belirtmek isterim. Her biri
ufuk açan eserler birbirini kovalıyor. Elazığ, tarihi
Harput’un misyonunu en iyi şekilde temsil etmenin de
huzurunu yaşıyor diyebilirim.
Bu heyecanın artık
dalga dalga bütün ülke sathına yayılmasını o kadar çok arzu
ediyorum ki! Uluslar arası Hazar Şiir Akşamlarıyla, ‘—bütün
Türk Dünyasına bir sevda dolu yürek’ selama duruyordu. O
selamı, ‘Türk Dünyası Hizmet Ödülleriyle’ bir anda
taçlandıran bir şehir olduk! Bu şehir, kalemi ve kelamı ile
artık kıyama kalkmıştır. Bugünden beri Elazığ’ı takip
ediniz. Ondaki, tefekkür dünyasının zenginliğini! O
zenginlik, şehrin önünü de şüphesiz başta sosyal ve ekonomi
olmak üzere diğer alanlarda da açacaktır.