Sorgun Postası / Mevlüt Uluğtekin Yılmaz /28 Eylül 2005
Yurdumuzun her köşesi, doğasıyla, insanıyla bir başka
güzellikte. Vatan dediğimiz, yurt dediğimiz şu Anadolu’da,
nereye giderseniz gidiniz; gönlünüz hayranlıkla, sevgiyle
dolar. Bu ay benim gönül tahtıma Elazığ kuruldu... Geçen
hafta Manas Yayıncılık’ın davetlisi olarak Elazığ’da dolu
dolu üç gün geçirdim. Güzel insanlar arasında, doğayla,
tarihle kültürle geçen bir üç gün...
YENİ BİR UFUK...
Manas Yayıncılık, kültürümüzde yeni bir ufuk olarak doğuyor.
Eğitimci, gazeteci ve kültür sevdalılarının kurduğu bu
yayınevi, sağlam adımlarla ilerliyor. Kurumun başında,
sahasında kendini ispat etmiş bir kişi var: Şener Bulut!
Sahasında kendini ispat etmiş, demiştik... Bu sözü, bilerek
kullandık. Sayın okuyucular, siz, Ankara, İstanbul, İzmir
dışındaki bir ilde, bir kitabevinin, bir yılda 70 bin kültür
kitabı satabileceğine inanıyor musunuz? Evet! İnanması
zor... İşte Şener Bulut, bu ‘zor’u başaran bir insan. 14 yıl
önce Kültür Bakanlığı Elazığ kitap satış sorumlusu olarak
böyle bir başarıya imza atan birisi... O, ayrıca bir
organizasyon dehasıdır. Her yıl düzenlenen “Hazar Şiir
Akşamları”nı, “kalite ayrıntıdadır” titizliğiyle 2001 yılına
kadar organize eden, sade bir Elazığlıdır. Ve yine o,
Elazığ’daki bu kültür atmosferini ekonomiye yönlendiren ve
ilk “Ekonomi Kurultayı”nın toplanmasına ve ilk “Elazığ
Sanayi Fuarını”nın gerçekleşmesine öncülük eden birisidir...
Şimdi o, Elazığ’dan Türkiye’ye, Türkiye’den de dünyaya
açılacak olan bir kültür hamlesi olarak gördüğüm, Manas
Yayıncılık’ın başındadır. Bu şirketi kuranları Şener Bulut
gibi bir organizasyon devine sorumluluk verdikleri için,
özellikle kutluyorum. Gönül ister ki, memleketim Yozgat’ta
da böylesi atılımlar olsun...
GÜZEL İNSANLAR...
Elazığ’a sekiz yıldır gidiyorum. Bu kentin tarihi dokusu çok
farklı. Selçuklu azametini, değil sadece fiziki
kalıntılarda, insanların ruh ve gönül dünyalarında da
yaşadığını sezebiliyorsunuz. Sokakta gördüğünüz her
Elazığlı, tavır ve hareketleriyle, insani ilişkileriyle bir
farklılık sergiliyor; öz Türk kültürünün farklılığını...
Elazığ, tarihi kültürün yoğurduğu insan kişiliğini, çağımıza
taşıyan seçkin kentlerimizden birisi... Bu güzel kentte, pek
çok güzel insan tanıdım. Eğitimcileri, gazetecileri,
düşünürleri ile hepsi saygıya değer insanlar... Sorgun
Postası okuyucularına bir fikir vermesi bakımından birkaç
isimden çok kısa olarak söz etmek istiyorum. Şükrü Kaçar...
Eğitimci ve 1970’li yılların Elazığ Belediye Başkanı. Gerçek
bir kültür adamı. Yetkin bir şair. Kendinden küçüklere dahi
derin bir saygıyla iletişim kuran bir Harput Beyi...
Yayımlanan eserleri: Bu Toprağın Ozanları, Düşünceleri,
Devrimleri, İlkeleriyle Yaşayan ATATÜRK, Damdaki Saksağan,
Alamadılar Beni, Bulutlara Kaptırdım Umutlarımı... (Sayın
Kaçar’ın şiirlerini ve şiir gücünü ayrı bir yazıyla sizlere
aktaracağım)
Lokman Tasalı... Emekli Albay, Müzisyen... Onun da yaşı
Şükrü Kaçar gibi 7O’in üzerinde. Ama öyle hareketli, öyle
cevval ki; sanırsınız; 20 yaşında bir delikanlı! Harput
ahengiyle okuduğu gazeller, şarkılar, divanlar insanın
gönlünü mest ediyor. Engin bir kültürü var. Kendisiyle
Göllübağlar’da yaptığımız sohbette, Çanakkale Savaşları
sırasında Nusret’in Karanlık Liman’a döktüğü mayın adedi
konusunda epey tartıştık; bir sonuca varamadık.
Araştıracağım. Ayrıca, o mayınları ben Alman yapısı eski
mayınlar olduğunu biliyordum; o, Türk yapısı dedi, onu da
araştıracağım. Bahçesinden topladığı karadutların tadı hâlâ
damağımda. Elazığ’da hormonsuz, ilaçsız meyve ve sebze
üretimi Tasalı’dan sorulur! Lokman Tasalı da has bir Harput
Beyi...
Mithat Yılmaz... Söz yerindeyse; sessiz tüfek! Az konuşur,
öz konuşur. Sukutun altın olduğunu hiç unutmaz. Ayrıca o
‘Kuşdili’ni de bilir. (Kuşdili, öğretmen olduğu okulda
çıkardığı gazetenin adı. Ayrıca şiir kitabının adı da “Kuş
Defteri”). Çok yetkin bir şair. Hayal gücü yüksek. O da
Manas Yayıncılık’a omuz verenlerden.
Murat Kuşçubaşı... Gazeteci. Günlük Günışığı gazetesi’nin
başyazarı. Genç, ama, yaşıyla orantılı olmayan bir kültür
birikimi var. İyi bir yazar. Murat Kuşçubaşını çok sevdim.
Sev Bahar adlı şiir kitabında şiirin vitrin temsilcileri
var. Dikkatli, dinamik... Manas Yayıncılık’a inanıyor ve
dörtelle sarılanlardan birisi.
Bedrettin Keleştimur... Gazeteci... Eski Cemiyet Başkanı...
O da yüreği Türkiye, yüreği Elazığ için çarpanlardan birisi.
Aslında, Bulut, Kuşçubaşı ve Keleştimur için ne desek azdır.
Bu üçlü, Kıbrıs konusunda Elazığ’ı ayağa kaldıran ve
Elazığlıların sevgi selini Kıbrıs’a taşıyıp, Sayın
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın huzuruna sunan kahramanlar!..
Keleştimur yüreğindeki ‘çocuğu’ öldürmeyen güzel insanlardan
birisi.
Recep Bağcı... Öğretim Görevlisi... Soyadı gibi ‘bağ’
hayranı. Son gün Göllübağlar’daki yazlık evinde bizi konuk
etti. Doyumsuz saatler geçirdik. Her Elazığlı gibi, sakin,
kendiyle ve doğayla barışık, sakin bir insan. Bize “Sırın”
adlı Elazığ yemeği sundu. Bu yemeği ben, kasten “Sırım” diye
söyledikçe, o yemek boyunca, ısrarla düzeltti.
ELAZIĞ MUSİKİSİ...
Elazığ, Harput ahengi, denilen yöreye özgü bir müziğin
kaynağı. Bu tavrın kaynağı yüzlerce yıl ötesine gider.
Öylesine güçlüdür ki, Harput divanını dinleyen, kendinden
geçer. Nitekim Atatürk, kenti ziyaretinde bu müziğe
hayranlığını özellikle ifade eder... Bu müziği Elazığ Musiki
Konservatuarı Derneği yaşatmaya çalışıyor. Ve tüm Elazığ
çocukları, gençleri ve yetişkinleri bu güzel kurumdan çok
şey öğreniyorlar. Son gün, bu kurumda, sevgili dost Elazığ
Lisesi Müdürü Lütfi Parlak’ın “Yukarı Fırat’ta Tarihi
Eserler” adlı güzel kitabının tanıtım toplantısı vardı.
Yaptığım konuşmada, Sayın Parlak’ın gerçekten güzel eseri
yanında, Musiki Derneği’nin başındaki sıkıntıdan da söz
ettim. Maddi çıkar yeri olmayan bu dernek, Özel İdare
binasında çalışıyor. Özel İdare, ne yazık ki binayı
satacakmış. Bu dernek, bu binadan çıkarsa, zor yaşar. Ve bir
kültür kaynağı söner. Ben, akademik formasyonlu Sayın Elazığ
Valisi’nin ve tüm Elazığlıların bu sorunu çözeceğini
umuyorum.
Evet... Elazığ esintilerinin bendeki etkileri böyleydi.