23 Ağustos 2007 Perşembe günü, Saat,
10.00’da Elâzığ Öğretmenevinde bir mani olmazsa bir araya
geleceğiz. Bizleri bir araya getirecek güzel bir vesileye
Elâzığ Manas Yayıncılık sebep oldukları içinde hasetsen
mutluyum.
Elâzığ Manas Yayıncılık denince ilk
akla, ‘—kitap ve tanıtım programı’ geliyor, şüphesiz. Böyle
programları bizler, ‘—düğün ve dernek’ biliriz. Her program
bizleri şad eder. Ağustos ayının o sımsıcak havasında,
“Tarık Tahiroğlu’nun Hatıralarıyla Elaziz’den Elazığ’a”
isimli eserin birlikte tanıtımını yapacağız. Eseri bizlere
hazırlayan Eğitimci-Yazar Yurdal Demirel’i dinleyeceğiz.
Bu hatıralarla, Tarık Tahiroğlu bizleri
kendi çocukluk yıllarının sadece iç dünyasına değil, o
dönemin yeni kurulan; Cumhuriyet Şehrine götürecektir.
Eserin özetinin özeti de diyebileceğimiz şu
değerlendirmeleri okuyoruz; “--Hatıralarımdan yazılmağa
değer olarak mütalaa ettiğim dönem daha ziyade ilkokula
başladığım 1929 yılı başı ile elimde olmadan bir yıl
kaybederek ortaokulu bitirdiğim 1938 yılı başı arasındaki 10
yıllık zamanı kapsamaktadır. Ve bence bu on yıllık dönem,
Atatürk Türkiyesinin hızlı gelişimine paralel olarak
Elazığ’ın kaderini de etkileyen; meselâ, demiryolu ve trenin
ilk gelişi, ilk elektrik üretimi ve kullanımı, Atatürk’ün
yıllar sonra Elazığ’a gelişi gibi önemli olayları ihtiva
etmekle şehrimizin tarihinin en önemli bir bölümünü teşkil
etmektedir.”
Tarık Tahiroğlu’nun 1929–1938 yılları
arasındaki hatıraları konusunda ise yazar şu görüşlere yer
verir; “ 1- Yaklaşık on yıllık bir dönemine ait verdiği
bilgilerle Elazığ’ın eğitim cephesi (ilkokullar, ortaokul,
Muallim Mektebi, öğretmenler, bir öğrenci gözüyle okul
günleri… vb konular), 2- Yine on yıllık bir dönemine ait
verdiği bilgilerle Elazığ’ın sağlık cephesi (doktorlar,
hastaneler, eczaneler ve eczacılar, sağlık hizmetleri…vb
konular), 3- Elazığ’ın bu döneme ait kent yapısı (evler,
sokaklar, caddeler, çarşılar…vb. ), 4- Elazığ’ın sosyal
yaşantısı ve sosyal yapısı (komşuluk ilişkileri, çarşı-Pazar
yerlerindeki yaşantı, bazı örf ve adetler, güz hazırlıkları,
yemek kültürü….vb. konular), 5- Elazığ’ın ekonomik
cephesi (ticaret, meslek, çarşı-pazarlar, esnaflar,
tüccarlar, ticarî ilişkiler, komşu illerle olan ticarî
ilişkiler….vb.) hakkında anlattıkları açısından önemli
bilgiler içermekte ve buda hatıraların değerini daha da
artırmaktadır.Ayrıca bu hatıralardan Cumhuriyet’in ilk
yıllarında bir Anadolu şehrinin sosyo-ekonomik yapısını ve
Cumhuriyet’in ilk nesillerinin nasıl bir sosyo-ekonomik yapı
içerisinde yetiştiklerinin ipuçlarını da öğrenmekteyiz.”
Hatıra yazmak, bir bakıma tarihe
kaynaklık etmektir. Geçmişten bugünlere çok duyarlı köprüler
kurmaktır. Şöyle bir bakıyorum da, bizde ve insanımızda,
‘—hatırat yazma’ veya ‘—günlük tutma’ geleneği pek yoktur.
Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı, Prof.Dr. M. Beşir
Aşan bizlere “Tarihi Kaynaklar İçerisinde Hatıraların
Önemi”ni vurgulayacaklardır. Şuna yürekten inanıyorum ki,
bugünkü çalışma ve tanıtım programı geleceğe yönelik çok
güçlü mesajları verecektir.
Yazarın da, eserinde belirttiği gibi
belli başlı istifade ettiğimiz hatıratlar; “--İshak
Sunguroğlu (Harput Yollarında), Sıdıka Avar (Dağ
Çiçeklerim), Fikret Selmanoğlu (Elli Yıllık Av
Hâtıralarım), Şükrü Kacar (Damdaki Saksağan Fırtınalı
Yıllar), Kerim Sunguroğlu (Harput Ve Elazığ’da
Yükseköğretim), Celal Ertuğ (Harputlu Yüzbaşı Halil ve
Anılarım), Ziya Çarsancaklı (Hâtıralardan Bir Demet Dert
Yumağı), Orhan Gökçe (Olaylar ve Fıkralarla Biyografi –
Şiirlerle ve Fıkralarla Biyografi) Mehmet Halil Bulut’un
Yurdal Demirel tarafından yayına hazırlanan (Pulutlu Halil
Efendi Hayatı ve Hâtıraları) Mehmet Arif Seyhun (Katıldığım
Dört Savaş ve Yaşam Öyküm), Mehmet Şevki Yazman (Kumandanım
Galiçya Ne Yana Düşer-Mehmetcik Avrupada- , Anadolu’nun
İşgali) , Turhan Baytop (Anadolu Dağlarında 50 Yıl-Bir Bitki
Avcısının Gözlemleri-) , İsmet Ülker (Dağlarda Kırk Yıl),
Mehmet Sabri Livanelioğlu (Livanelioğulları ve Anılardan
Bir Demet), Güven Taneri Uluköse (İstanbul Kız Lisesi ve
Bizim Sınıf) ve Hacı Ormanoğlu (Ben Onları Çok Sevdim)
gibi hâtıratların yazıldığı görülmektedir.”
Şöyle bir düşünüyorum da; Cumhuriyet
Döneminde Elâzığ da, dünden bugüne hangi Valimiz, hangi
Belediye Başkanımız, Milletvekilliği ve Bakanlık yapan hangi
siyasimiz, hangi sivil ve kanaat önderimiz kendi dönemleri
ile ilgili hatıratlarını yazmışlardır. ‘—Geçmişi bilmeye
hakkımız var’ değil mi? Peki, o hakkı kulaktan dolma
sözlerle, ‘—dedi ki’ lerle mi sürekli kullanacağız!
Şüphesiz ki, bu şehirde iz bırakan
önemli zevatların kaleme alacakları, ‘—hatıratlar’
hafızamızı güçlendirir. Kanaatlerimizi pekiştirir.
Hatıratlar, şehrin kimliği üzerinde çok etkili ve
belirleyici rol oynarlar. 1970’ler, 1980’ler, 1990’larda;
kimler gelmiş, kimler aramızdan sessizce ayrılmışlardır.
Onlarla ilgili ne kadar bilgimiz var! “—unutulmuş, birer
birer” şarkısını, bu milletin ruh haletine uygun bir dille
mi söyleyelim. Hatırat yazma veya kendimizi anlatma gibi bir
cehdimiz yok!
Burada şu çağrıda bulunmak istiyorum;
Bu şehir Valisinin gayretleriyle, “—Elâzığ Okuyor”
kampanyasını başlattı. Belediye Başkanı, “—Elâzığ Belediye
Kütüphanesi” oluşturma arzusunu ortaya koydu. Bizde diyoruz
ki, Ortaöğretimdeki, Liselerimizdeki evlatlarımıza, ‘—ödev’
demeyeyim, öyle hassas, ‘—görevler’ verelim ki; dedesiyle,
ninesiyle veya mahallesinde yaşayan bir, ‘—piri fani’ ile
oturup söyleşsin! Bu söyleşilerle hep birlikte, Elâzığ’ın 50
yıl, 60 yıl öncesini bir daha tefekkür etme, birlikte kaleme
alma imkânını yakalayalım.
Ne dersiniz, bu vesile ile
çocuklarımız ve gençlerimiz kendi aile büyükleri ile
birlikte bir dönemi birlikte konuşarak kalem gibi bir güçlü
silaha sarılıyor. Kendi yaşadığı şehri her haliyle
dinleyerek, akıl süzgecinde süzerek, göz nazarları ile
geçmişe şöyle bir yolculuk yaparak bir yanda kalemle
konuştururken, beri tarafta yarınları okuyor, diyelim.