2003 Tarihinde, Belek Gazi’nin
şahadetinin 879. yıldönümü vesilesiyle bir dizi program
düzenlemişti!.. Aynı yıl içerisinde,bir büyük coşku haline
gelen “Türk Dünyası Hizmet Ödülü..” ile bu şehir insanı
kendi dünyasına/ kendi iklimine/ tarihi kültürüne daha geniş
bir perspektiften sakmaya başlamıştır!..
Birçok yazılarımızda üzerine
basarak belirtmişimdir, Harput’ta; doğu ve batı kültürünün
kaynaştığını görürsünüz!.. O sebepledir ki, Nedim ve Fuzuli
isimlerinde, --kültürümüzün iki yakası, aynı ahenk ve
motiflerle Harput durağında bir araya gelir!..
Elazığ insanı günümüzde de, bu
tarihi misyonu rahaklıkla üstlenebilen bir mütevazı yapıya
sahiptir... Bu şehrin insanı, 2004 yılında KKTC
Cumhurbaşkanı Sn. Rauf Denktaş’a verdiğimiz ödülü birlikte
yürekten paylaşmıştı.. Anadolu’nun bayrak şehri, Elazığ’dan
Yavru Vatan’a uzanmıştık..
Kıbrıs’ı daha düne kadar, bu
şehir olarak ne kadar tanıyorduk?.. Kıbrıs’ın, Türk-İslâm
tarihinde ki önemi neydi?.. Tarihi şöylesine bir derin bir
nefes çekerek solukladığınızda, birçok düşüncelerin
değiştiğine şahit olacaksınız!..
2004 yılı, Türk Dünyası Hizmet
Ödülü ile bu şehrin gündemine, --Batı Trakya geliyordu!..
1071 Tarihinde, Malazgirt’te Bizans Ordularını yenen Sultan
Alparslan ile, Anadolu’nun sadece kapıları açılmakla
kalmıyor, bu güzel coğrafya, --Türk Yurdu oluyordu!.. Daha,
İstanbul’un fethinden bir asır öncesinde, 1353 Tarihinde,
Gazi Süleyman Han ve Kırk yâreni, bugünkü
–Rumeline adımlarını atıyorlardı!.. Artık,
Rumeli diyarları –Evlad-ı Fâtihan Yurdu ismi ile anılır
olacaktı.. Dağlarına, Ovalarına, Nehirlerine, taşına ve
toprağına isimlerimizi taşıdık.. Düğünlerimizi,
derneklerimizi, obalarımızı, ninnilerimizi, masallarımızı,
oyunlarımızı, yemeklerimizi, adetlerimizi ve bilumum
güzelliklerimizi götürdük..
O fetih ruhunu taşıyan insanlara
ne güzel isimler ve sıfatlar vermişiz..
--Bacıyan-ı Rum, Ahiyân-i Rum vs.. diyerek..
Hacı İlbeyleri, Evranosbeyleri ve daha nice akıncı beylerini
adım başında bıraktıkları, toprakla bütünleşen eserleriyle
görüyoruz.. Burada dikkatinizi çekmek isterim, Anadolu ne
ise, Batı Trakya da odur!.. Bir İskeçe’nin, bir
Gümülcine’nin, bir Sofuların; Karaman’dan, Divriği’den farkı
yoktur!.. Her biri, bu milletin asırlar boyu bir dantel
inceliğinde ördüğü, ‘edep şehridir..’
2000’li yıllarda neleri
arzularsınız, --bu topraklarda beş asır hakim olmaktan öte,
hâdimi olan adil yüzlü bir ecdadın torunlarına hiç değilse
saygı ve edeple yaklaşılmasını.. Bu insanların diline,
dinine, örfüne, kültürüne, irfanına karşı hoşgörülü
davranmayı!..
Maalesef, Batı Trakya Türk’üne
bir asır boyunca; --zulüm derecesinde, işkence edercesine,
kin ve nefret tohumlarını dökerek yaklaşılmıştır!.. AB
sürecinin başladığı şu dönemde, --gerilim politikalarını bu
ülke insanlarına karşı giderek tırmandırmak esef verici bir
davranıştır!..
Günışığı Gazetesi’nin öncülüğünde
Batı Trakya Türklüğünün, --varlık mücadelesinin direncini
taşıyan insanlara verilen ödülün mantığında bir kutlu espri
vardır!.. Anadolu dendi mi ilk akla gelen kavramlar
arasında, --şefkat vardır, merhamet vardır, samimiyet,
dürüstlük ve doğruluk vardır!.. İnsan Hâklarının en fazla
konuşulduğu asrımızda ne yazık ki, --bu hâkların fukarası
haline getirildik!.. İnkâr pervanesinin döndüğü bir iklim
olarak görülen, Batı Trakya Türk’üne ve onun yiğit evladına
bir daha yürekten dualarla, yakarışlarla, gönül dolusu
alkışlarımızla birlikte olduğumuzu söylüyoruz..