Uzun soluklu bir
yolculuk!. O yolculuğa nasıl başlanıldı? Bugünlere nasıl
gelindi?. Nasıllarla dolu tatlı bir salıncak!
Osman
Gazi’nin rüyasını büyük Veli, Şeyh Edebali nasıl
yorumlamıştı?. Akıl ve idraki şaşırtan o yorum var ya, bütün
yorgunluğumuzu üzerimizden almaya yetiyor!
İnsanlar hayal ettikleri ölçüde, büyük ideallere sahip
olabilirler. O rüyanın alameti hakikat üstüne ne kadar büyük
bir hicapla yürümüştü! O iman atlasını düşündükçe; Osman
Gazi ve Söğüt derim!.. Derim de, ‘öğüt’ alda asrın idrakine
ayna olsun!.
Bu
vesile ile, bir kıvılcım dedik büyüsün gönüllerde ki
yangınlarla; yürüsün koca bir yurda!..
Günışığı Gazetesi’nde üç yakın dost bir araya geliyorlar;
Şener Bulut, Murat Kuşçubaşı ve şu garip!..
Düşünce veya hayal o kadar büyük ki!.. Gaspıralı hafızamıza
taşınıyor, Onun kutlu felsefesi; Dil’de birlik, fikirde
birlik ve İş’te birlik… O birlik mayasının çalınacağı bir
mekan o yıllarda Günışığı Gazetesi oluyor!..
Ne
kadar canlı, arzulu ve de iyi niyetle yola çıkılan bir
faaliyet…Önce ne yapılacaktı?. Valilik, Belediye, F.Ü.
Rektörlüğü ve şehrimizdeki sivil toplum örgüleriyle birlikte
değerlendirmeler yapılacak ve en sağlıklı kararların
alınmasına özenle dikkat edileceğiydi. Bununla birlikte;
program yürütme kurulu ve ödül yönergesi hazırlanacaktı!..
Bütün
bu çalışmalarla şehirde, çok güçlü bir sivil örgü
oluşuyordu!.. O örgü ne kadar sağlıklı ve dinamik bir yapı
ile teşekkül etmişti!. ‘seçici kurul’ başkanlığını F.Ü.
rektörü tabii olarak üstleniyordu. Seçici Kurulda; Belediye
Başkanı, Valilik ve Belediye Kültür Müdürleri, F.Ü.
Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih, Edebiyat ve Sosyoloji
bölümünden akademisyenlerimiz, şehrin ileri gelenleri, kalem
erbapları bir araya geliyorlardı. İlk Ödül, titiz bir
çalışmadan sonra, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a
verilecekti!. 2004 yılı ödülü ise, Gümülcine Müftüsü ile
İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga ya büyük bir coşku ile
verilecekti. Sonrasında, Yavuz Donat Ankara’dan
bineceklerdi. onlarca misafir katılacaklardı!.
Gün
geldi çattı; --Elâzığ her bakımdan bölgenin gelişmeye en
müsait ili konumunda yer alıyordu!.. Şeyh Edebali rüyası
demiştik; O rüya dehşet vericiydi!. Fatih rüyasıydı…
Altı
asır sonra bütün nazarlarımız o rüyaya çevrildi… Elâzığ’dan,
Günışığından ışık akmalıydı; coğrafyamın dört bir yanına! O
ışık huzmesi kâh Yavru Vatana yürümüş; kâh Evladı Fatihan
yurduna yürümüş, kâh Ata Yurda yürümüştü!.. 16 Mart
tarihinde, ‘seçici kurul’ gerekçeli kararını şöyle
açıklıyordu; “SSCB’nin dağılması ile birlikte Kazakistan
Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Nursultan Nazarbayev, 15
yıllık hizmet süresi içinde, Kazakistan’ın siyasi, ekonomik,
kültürel ve demokratik gelişiminin öncülüğünü yapmış;
dengeli, duyarlı ve barıştan yana politikalarıyla uluslar
arası platformda ilgi ve takdir gören bir devlet adamı
olmuştur. Yöneticiliği süresince Kazakistan’ı Türk
dünyasının ‘parlayan yıldızı’ haline getirmiştir”
Bu
sıcak görüşler, ‘gerekçeli kararda’ yer alıyordu.
10–12
Nisan tarihleri geldiğinde, Elâzığ tarihi bir buluşmaya
kendisini hazırlıyordu. Kazakistan Cumhuriyeti Ankara
Büyükelçisi Maslahatgüzarı Anuvar Tanalinav’a, gerekçeli
karar ile birlikte, Elâzığ Valisi Sn Muammer Muşmal’ın
‘davet mektubu’ takdim ediliyordu.
Sn. Muşmal şu
görüşlere yer veriyorlardı; “Bu mütevazı manevi
ödüllerimizin Türk Dünyasının her alanda gelişmesine, Türk
ülkeleri arasında bir manevi bağ olacağına, ortak tarih ve
kültür şuuru ile ortak geleceğimizi hazırlamaya katkı
sağlayacağına inanıyoruz”
Kazakistan Büyükelçilik mensuplarına Elâzığ’da iki gün
boyunca dopdolu bir tanıtım programı yapılıyordu!..
Elâzığ’ın belki de, ‘can alıcı fotoğrafı’ bütün yönleriyle
takdim ediliyordu!..
2006
yılının Mayıs ayının sonlarına doğru Ankara Kazakistan
Büyükelçiliğinde, Elâzığ heyeti ile tekrar bir araya
geliniyordu. Burada, ‘çerçeve program’ bütün detayları ile
konuşulacak ve Kazakistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı
Nursultan Nazarbayev’in; --Elâzığ heyetini kendi ülkesinde
misafir etme arzusu ve ödül töreninin burada yapılması
isteği vurgulanıyordu!..
Elâzığ
heyeti olarak, 14. Hazar Şiir Akşamlarının Kazakistan’ın
Milli Şairlerinden, Mağcan Cumabay anısına yapılması
düşüncesi hüsnü kabul görüyor/alkışlanıyor ve 20-22 Eylül
tarihleri arasında yapılacak bu muhteşem geceye,
--Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi de davet ediliyordu!..
Manas Yayıncılık, bir vefa örneği gösteriyor ve Mağcan
Cumabay’ın hayatını Kazak ve Türkçe olarak Hazar Şiir
Akşamlarında Türk Dünyasından gelen onur misafirlerine
takdim ediyordu!
*** ****
2 Ekim
2006 tarihinde Elâzığ’dan Kazakistan’a, ‘gönül muhabbeti’
ile kucak açan; Altay da ki yüreğine, ‘rahmet diyarına’ bir
kutlu yürüyüş başlayacaktı!.. Elâzığ ekibinde, kolay değil
nerede ise on ayın bir hazırlık çalışması vardı.
Sadece, ‘ödül töreni’ değildi; doğu ve güneydoğu Anadolu
bölgemizi İç Anadolu’ya bağlayan tarihi Harput şehrinin
misyonu ile yüklü Elâzığ şehri, tabir yerinde ise bir
Alperen rolüne soyunmuştu! Elâzığ heyeti samimi bir duruş
sergiliyordu. Vilayetiyle, Belediyesiyle, Üniversitesiyle,
İş dünyasıyla, kültür ve sanat camiasıyla yüklü bir
çalışmanın verdiği huzur ile yola çıkıyordu…
Elâzığ
Heyetinde; Vali Muammer Muşmal, Belediye Başkanı Süleyman
Selmanoğlu, F.Ü Rektörü M.Hamdi Muz, ETSO Başkanı Suat
Öztürk, EMMAD Başkanı Oğuzhan Aslan, F.Ü. Fen-Edebiyat
Fakültesi Öğretim Görevlilerinden Prof. Dr. M.Beşir Aşan,
Prof. Dr. Ahmet Buran, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Mustafa Öztürk, EMMAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dünya Gazetesi
Elâzığ temsilcisi Osman Seçgin, Manas Yayıncılık Yönetim
Kurulu Başkanı M. Şener Bulut ile Ankara ve İstanbul’dan
heyete katılan başta hemşehrimiz gazeteci-yazar ve TEDEV
Başkanı Servet Kabaklı ile basın heyeti yer alıyordu.
İstanbul’dan Atsana Havalimanına indiğimizde, Elâzığ
heyetini ‘Uzaktaki Kardeşini’ bağrına basan; gezi boyunca
ona sarmaş dolaş olacak, ‘tebessüm dolu’ yüzler
karşılıyordu!. Coşku dolu bir tevazu kanatlarını açmış,
buyur ediyordu!.
Elâzığ Heyeti,
Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in adına; Akmola Eyalet
Valisi Macit Esenbayev’in misafiri olacaktı Burada şunu
ifade etmek isterim, Kazakistan’da, Türk
misafirperverliğinin ne kadar doruk noktasına çıktığını da
böylelikle görüyorduk.
Astana
Havalimanından Kökşatav/Gökçedağ Şehrine gidiyoruz. Burada
bizleri gün boyu çok yoğun bir program bekliyor. 130 bin
nüfuslu Gökçedağ Şehri ile Elâzığ Vilayeti kardeş şehir
protokolünü Elâzığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu ile
imzalıyor. Büyük Türk Alimi Farabi ne diyor; “…insanların
mutluluk veren işlerde birbirlerine karşılıklı yardım etmek
amacıyla birleştikleri şehir, faziletli şehirdir ve
insanların mutluluğa ulaşmak için birbirlerine yardım ettiği
cemiyet, faziletli bir cemiyettir”
Samimi duygularla
hasret gideren iki dost dünya tarihe şerh düşülecek bir
fazilet mücadelesini büyük bir edeple veriyor. Fırat
Üniversitesi ile Kökşatav/ Gökçe dağ Devlet Üniversitesi,
‘ortak protokol’ imzalıyor. Her iki Üniversitenin
rektörlerinin Prof. Dr. M.Hamdi Muz ve Şokan Valihanov’un el
sıkışmaları tarihi bir döneme ilk adımların atılması
demektir!.. Kökşatav Üniversitesinin Kazakistan Eğitim
Sisteminde 40 yıllık bir mazisi, bir tecrübesi var.
Her iki kardeş/can
ülkenin iş dünyası arasında yapılan nezih görüşme ve
karşılıklı fikir teatisi ile birlikte, ‘iş dünyası’
işbirliği protokolünün imzalanması anı! ETSO Başkanı Suat
Öztürk’ün gözlerinin ışıldadığını görüyorum.
Ve Elâzığ Valisi
Muammer Muşmal ile Akmola Eyalet Valisi Macit Esenbayev
arasında resmi görüşmeler neticesinde; 8 maddeyi kapsayan
bir işbirliği protokolünün imzalanması!..
Kazakistan bir
büyük dünya!. Yüzölçümü itibariyle Türkiye’nin dört katı
büyüklüğünde; 2.717.300 km2 Kuzeyinde Rusya, Ural Dağları ve
Güney Sibirya, Doğusunda Moğolistan, güneyinde Kırgızistan,
Özbekistan, Aladağ, Tanrı dağları ve Aral gölü batısında
Hazar Doğu ile batı sınırı 3000 km, kuzey ile güney sınır
1500 km Nüfusu, 17 milyon civarında!.
Nursultan
Nazarbayev Kazakistan’ın Başkentini Almatı’dan Astana’ya
taşımış! Astana, yeni kurulmakta olan muhteşem bir mimari
güzelliğe sahip. Nazarbayev, “Şimdi, Astana gözlerimin
önünde yeniden yapılanırken, önümüzde o büyük heybetiyle
duracağı günleri hayal ediyorum. Astana’nın sadece muhteşem
bir mimari eser ve orijinal anıtlar şehri olarak değil,
ayrıca Doğu ve Batının büyük manevi değerlerini içine
sindirmiş yüksek bir kültür şehri olduğu günleri hayal
ediyorum” O idealde ne vardır; Muasır Medeniyeti yakalayan
bir Asya kimliği!.. Atatürk’ün, Türkiye’de kurduğu model
ülke!..
Gezi boyunca, bu
coğrafyayı çok iyi ve yakından tanıyan gazeteci-yazar
Hemşehrimiz Servet Kabaklının içten, arzulu büyük
gayretlerini görüyoruz. Aynı gayret ve heyecanı bizleri
Türkistan’da; Hoca Ahmet Yesevi mekanında ağırlayan Namık
Kemal Zeybek’te doyasıya yaşıyoruz.
Bu gezi için şunu
söyleyebilirim; Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde, --Elâzığ’ın
çizmiş olduğu büyük karizma!.. O karizma, o kadar etkileyici
ki; 21. Asrı kucaklayan nadide çalışmalar içerisinde belki
de en önemlisi oluyordu!..