--Kıbrıs Türk’ünün siyasi
varlığını tanımıyorum!..
Bizler, maalesef Kıbrıs Türk’ü
için çok şeyler söylemeye başladık!.. Bu sözler bizim
içimize, ‘misyoner kafalar…’ tarafından soru işaretleri
olarak öylesine ‘işlendi ki…’ tereddütler giderek çığlığa
dönüştü!.. Siyasette, kendi zaafımızın en belirgin yönü
olarak meydana çıktı!..
Bir tefekkür insanına, bir milli
kahramana, ‘acımasızca…’ neler söylemedik ki?.. Bu sözlerle,
‘karşı tarafa…’ koz verdik!.. Metin bir irade, güçlü bir saf
görüntüsünü veremedik!.. Kırılmalar, kendi içimizde oldu!..
Kendi içimizde, ‘tuzaklar…’ kurduk!..
Bir garip kavram; ‘çözüm…’
—Söylerim sizlere maksadınız;
‘üzüm yemek mi, yoksa bağbancıyı mı dövmek…’ Bu köşemizde
ısrarla, ‘kimlikten…’ bahsediyoruz… Hak ve Hukuku dile
getiriyoruz…Bir milletin varlığından söz ediyoruz…”Bir
insanı kurtarmak, alemi kurtarmak…” değil mi?.. Sizler,
insan haklarını/ bu haklar kendi soydaşlarınızın en tabii
hakları çiğneyerek bir yerlere gidileceğini mi
sanıyorsunuz?..
Bizlere Rumları sormak
isterseniz, onları batılı mütefekkirlerin kalemlerinden
öğrenelim… Piyer Loti şöyle der; “Bilgisizliğimizden
Yunanlılar hakkında söylenmesi icap eden sözleri, Türkler
için kullanıyoruz. Yunanlılar hilekârdır, kaba ve vahşidir.
Türk Efendi, namuslu ve doğrudur. Bu fikirlerim uzun
müşahedelerimin neticesidir. Ben de doğuya gitmeden önce
Türkleri de, Yunanlıları da kağıt üzerinde tanıyordum. Fakat
gittim, gördüm, mukayese edip hükmümü verdim…” Anadolu
insanına öncelikle şunu tavsiye ederim; --Kıbrıs’a gidiniz,
sizlerle et ve tırnak misali olan soydaşlarınızı daha
yakından tanıyınız… Onlar, orada devlet olmuşlardır!..
Onlar, Türkiye ile birlikte omuz omuza vererek coğrafyayı
imar etmişlerdir… Lefkoşe, Girne başta olmak üzere irili
ufaklı bütün beldeler birbirlerine otobanı aratmayacak
yollarla birbirlerine bağlanmıştır. Tarihi stiline uygun
olarak tarihi eserler baştan başa restore edilmişlerdir…
Kıbrıs’ta, Türk kesiminde; el açan dilenci göremedik… Evsiz,
barksız kalan insana rastlayamadık… Hele, gecekondu kavramı
oradaki soydaşlarımıza yabancı!.. Şehir merkezleri tertemiz/
pırıl pırıl!.. Dükkan önlerini işgal eden tablacı/ işportacı
göremedim… Velhasıl KKTC’de, bir ikilem yok!. Zabıta vakası
yok denecek kadar az!.. Bu insanlar ne istiyor; --Kendi
ayakları üzerinde durmayı!.. Balık tutmayı!..
30 yılın verdiği mücadelede
alenen ‘kilisenin desteğinde…’ yapılan misyoner
faaliyetlere karşı bir sağlam irade/ bir sağlam duruş
görüyoruz…Sn. Denktaş’a, o bakımdan da; ‘asrın lideri…’
gözü ile bakıyorum!. Tarihi çok iyi yorumluyor!.. her şeyden
önce, ‘önünü…’ görüyor!. Tuzakları karşı belki, ‘öfkesini
gizliyor…’ ama elinden ‘demokratik silahı…’ hiçbir zaman
düşürmüyor…
Bakınız, bizim literatürümüze de
giren bir kavram vardır; “Bizans entrikası…” Kıbrıs’ta, en
şen’i entrikaları görmeniz mümkündür!.. Oyun içerisinde
amansız oyunlar sergileniyor!.. Biraz zaafa düştünüz mü
‘başınıza öylesine dehşet verici çoraplar örülür ki…’ Bütün
bunları son yüz elli yılda büyük acılarla yaşadık… Yaşamaya
da devam ediyoruz! Buradaki sorum, elbet; -‘-ne zamana
kadar…’ olacaktır!.
Kıbrıs’ta, iki kesimli bir
hükümranlık kendiliğinden oluşmuş bile!.. Israrla hala
‘çözüm…’ derseniz, bir haklı iradeyi
çözmeye/büzmeye/ezmeye/bütün dizginleri elinizden kaçırmaya
kalkmış olursunuz ki, --ah çekmenin dışında size düşen bir
şey kalmayabilir!..
Anadolu olarak, Kıbrıs için
yapacak o kadar işlerimiz var ki, yeter ki oraya bir defa
gönlümüzle varalım… Sosyal ve ekonomik entegrasyonu
güçlendirici projeleri hayata geçirelim… Velhasıl, sağlıklı
köprülerin temellerini daha şimdiden atmaya
başlayalım.