Türkler’in ata
yurt toprakları üzerinde 2.7 milyon kilometre kare yüz
ölçüme sahip bir ülke; Kazakistan. 1990’da bağımsızlığına
kavuşmuş; nüfusu 17 milyon. Başkenti Almatı iken şimdi
yepyeni, modern çehreli bir şehir Astana. Cumhurbaşkanı;
büyük devlet adamı Nursultan Nazarbayev. Nazarbayev deyince
aklınıza Gaspıralı İsmail’in “Dilde, fikirde, işte birlik!”
düsturuna inanmış; o uğurda mesai gösteren bir lider
gelsin.
“Günışığı” deyince de Elazığ’da günlük, mütevazı bir gazete…
Kültüre, sanata önem veren; millî duyarlılığı baş tacı
edinen; bu devletin derdini dert, bu milletin meselesini
mesele edinen şuurda bir yayın.
Günışığı gazetesi bundan üç yıl önce sadece Elazığ’da değil,
Türkiye’de bir ilke imza attı. Dedi ki. “Türk Dünyası Hizmet
Ödülü” vereyim. Maksadı ve muhtevası adında gizli bir ödül
bu; Türk Dünyasına hizmet edene hürmet etmek! “Bize hizmet
eden bizim efendimizdir.” fehvasınca.
-Kimler belirleyecekti bu hizmet efendilerini?
Bu
şehrin Valisi, Belediye Başkanı, Üniversite Rektörü, Ticaret
ve Sanayi Odası Başkanı, sivil teşekkül temsilcileri,
üniversiteden akademisyen hocalar, İl Kültür Müdürü,
Belediye Kültür Müdürü, şehrin sanat ve kalem erbabı…
Yıl
2003’te ilki Yavruvatan Kıbrıs’ın o zamanki Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş’a! Bu güzelim yeşil adayı bir kızıl denize
dönüştürenlere, bir Yunan adası yapmak hayali kuranlara
karşı yıllarca mücadele veren ve hâlen de bu mücadelesini
sürdüren Rauf Denktaş’a! Günışığı’ndan üç arkadaşımız; Murat
Kuşçubaşı, Bedrettin Keleştimur, Şener Bulut Kıbrıs’a
giderek “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü bizzat Denktaş’a
takdim ettiler. Ne büyük heyecandı o, ne şifalı bir moral
aşısıydı! Denktaş, aslında daha fazlasına lâyıktı.
Selâm
sana mücahit, Mehmetçik selâm sana!
Selâm
bu topraklardan fışkıran şehit kana!
Barışa, özgürlüğe,
bağımsızlığa selâm!
Selâm aya,
yıldıza, ak yarınlara selâm!
Akdeniz göklerinde
güvercinler salınsın!
Özgürlük şarkıları
dağa, taşa yazılsın
Hakkın ve adaletin
bükülmez kolu gibi
Yaşasın Kuzey
Kıbrıs; Cumhuriyet yaşasın!
İkinci
yılın ödülü Batı Trakya’ya gitti. İskeçe Müftüsü Mehmet Emin
Aga ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif’e. Batı Trakya’daki
Türk azınlığın hakları için hayatlarını hiçe sayarak
mücadele veren bu müftülerden İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga,
ne yazık ki 11 Eylül 2006’da Hak’kın rahmetine kavuşmuştur.
Kabri nur olsun.
Tuna boylarında
sıra selviler,
Tan yeli estikçe
sessiz ağlarmış;
Gül bahçelerinde
baykuşlar öter,
Şu viranelikler
eski bağlarmış.
Söğüt dallarında
hasta serçeler,
Eski akın
destanını heceler.
Tuna ağlıyormuş
bazı geceler;
Göğsünde kefensiz
şehitler varmış.
2005
yılına ait Türk Dünyası Hizmet Ödülü ise ata yurdun hür
toprağı Kazakistan’a nasip oldu. Kazakistan’ın
milliyetperver, ufku geniş Cumhurbaşkanı Nursultan
Nazarbayev’e. Zaten, seçici kurulun gerekçeli kararı bunu
teyit eder mahiyettedir; “SSCB’nin dağılması ile birlikte
Kazakistan Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Nursultan
Nazarbayev, 15 yıllık hizmet süresi içinde, Kazakistan’ın
siyasî, ekonomik, kültürel ve demokratik gelişiminin
öncülüğünü yapmış; dengeli, duyarlı ve barıştan yana
politikalarıyla uluslar arası platformda ilgi ve takdir
gören bir devlet adamı olmuştur. Yöneticiliği süresince
Kazakistan’ı TürkDünyası’nın ‘Parlayan Yıldızı’ hâline
getirmiştir.”
Demir,
kömür, buğday, petrol, pamuk ülkesi Kazakistan aynı zamanda
bir kültür ülkesidir de. Bunu bildiğimiz için biz de bu
yılki 14. Hazar Şiir Akşamlarını büyük Kazak şairi ve şehidi
Mağcan Cumabay hatırasına düzenledik. Ayrıca Manas
Yayıncılık, Feyzullah Budak tarafından hazırlanan ve
Cumabay’ın hayatını, mücadelesini ve şiirlerini bir araya
getiren bir kitap yayınladı.
Ödüle
gelince; onu, başta Valimiz Muammer Muşmal olmak üzere;
Belediye Başkanımız Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi
Rektörü M. Hamdi Muz, ETSO Başkanı Suat Öztürk, Fırat
Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden M. Beşir Aşan, Ahmet
Buran, Mustafa Öztürk, Günışığı gazetesi adına Bedrettin
Keleştimur, Manas Yayıncılık adına M. Şener Bulut’un dahil
olduğu 21 kişilik bir heyet Kazakistan’a uçtular. Devlet
Başkanlarına has bir itibarla ağırlandı ve uğurlandılar.
Nasip olursa gelecek yılın bahar aylarında da Kazak
kardeşlerimizi biz Elazığ’da ağırlayacağız.
“Kazakistan”
değil, o Türkistan’dır…
Yüz yıldır kanayan
bir gülistandır.
Unutulmuş çok eski
bir destandır.
Yanan yüreklerde
dert uyanması…
Sözün
hulâsası; Elazığ’dan kardeş Kazakistan’a bir dostluk, bir
kardeşlik köprüsü kurulmuştur. Öyle bir köprü ki birlik,
dirlik, sevgi, sanat, kültür, yönetim, siyaset, ticaret…gibi
birçok şeritleri vardır. Bu köprüyü inşa edenlere
teşekkürler, bu köprüden geçeceklere başarılar!..