Can Azerbaycan’ın
ünlü şairi, Nebi Hazri’yi ilk olarak Türk Edebiyatı
Dergisinden tanımıştık, yıllar öncesinden! Rahmetli Şeyhü’l
Muharririn Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı Vakfı olarak,
‘—edebiyatımıza üstün hizmet ödülü’ olarak çok anlamlı bir
onur belgesi veriliyordu! Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan ile Ahmet Kabaklı, Nebi
Hazri’nin, ‘—edebi kişiliğini’ bir su duruluğunda gönüllere
şerh etmişlerdi!
Sonrasında, Elazığ’da Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları
vesilesi ile Nebi Hazri, Elazığ ile tanış oluyorlardı! O’nun
şiirleri öylesine bir tefekkür iklimi ile doluydu ki, Nebi
Hazri’nin dilinden dökülen mısralar, bu şehrin gönül
tellerini titretmişti!
Bütün
bunları niye yazıyoruz! Nebi Hazri’yi de, Hak Katına
uğurladık… Bugünkü yazımızda, ‘—hayırla yâd etmek’
hatıralarını sizlerle paylaşmak istedik…
Nebi
Hazri, ismi bizlerde şüphesiz; Ahmet Cevat Ahundzadelerle,
Hüseyin Cahitlerle, Sabirlerle, Bahtiyar Vahapzadelere,
Şehriyarlarla, Resulzadelerle ve daha nice güzide
şahsiyetleri bir film şeridi gibi gözlerimizin önüne
getirir! Bakü’de, ‘içeri Şeher’ dedikleri, ‘Kale İçi’ veya
‘Sur İçi’ olarak bilinen, tarihi Bakü Şehrinin bütün
çizgilerinde; ‘—Selçuklu’ gözlerinizin önünde biran
canlanır! O dokuyu, şiirin mahremiyetiyle 21. asra taşıyan
yegâne kalemler, Azerbaycan’ın gönlü ve bahtı açık
şairleridir.
Nebi
Hazri Elazığ’a ilk geldiklerinde hangi şiirini okumuşlardı;
“Nedir Ömür/ Ağır çetin/ Gür çağlayıp/ Akan sudur/ O yuhunun
hagigati/ Hagigatin yupusudur./ Söz bitmemiş bitdi ömür”
Kuran
ne buyuruyor ;“Deki, ‘Rabbimin (ilim ve hikmetinin)
kelimeleri(ni yazmak) için deniz(ler) mürekkep olsaydı ve
yardımcı olarak bir o kadarını daha getirmiş olsaydık
Rabbimin sözleri tükenmeden elbette o deniz(ler)
tükenir(di.) (Kehf Süresi, 109)
Nebi
Hazri, Peygamber aşkıyla yanan bir ‘dert’ şairidir. Şiirin
ilham kaynağında mutlaka ‘dert’ olması gerektiği üzerine
basar!
“Tanrı, dert çekmeye sabır, dözüm var
Hayatın yolları kıştır, borandır
Dertliler dünyada yarım Peygamber
Dertsizler dünyada yarım insandır”
Gönül,
ilmin şadırvanıdır! Gönül, Hikmetin değirmenidir! Gönül,
marifetin asumanıdır! Buna göre, iltifatın bir şairin
lisanıyla nelere ramak olacağını görürüz!
Necip
Fazıl,
“Akıl, akıl
olsaydı ismi gönül olurdu
Gönül gönlü
bulsaydı bozkırlar gül olurdu.”
Özellikle, Peygamber hırkasını üzerinde taşıyan şair; düne
karşı nasıl kayıtsız olabilir ki! O, dünü kendisine harman
yapar ve sözü her danesiyle nasihat bilir!
Nebi
Hazri,
“Muhabbet
sonsuzdur, ömürse kısa
Ne olur, sadakat
ebedi kalsa!
Kimin yüreğinde
bir tel kırılsa,
Benim yüreğimdir,
benim yüreğim
Yüzlerde gözlerde
sevgi okunur
Muhabbet yürekten
yüreğe konur
Güzeller gözünde o
ateş, o nur
Benim yüreğimdir,
benim yüreğim”
Ey güzel insan
seni özleyeceğiz! Kolay değil, 80 yılı aşan bir ömür! Ve
edebiyatın nerede ise bütün sahalarında verilen onlarca
eser!
Bize
ne düşüyor, giderek yalnızlaşan şu fani dünyada; Sabır!
Sabrı, selamet biliriz! Bir Veli bakınız Sabır hakkında ne
diyorlar;
“--Sabır üçtür. Biri Ma’siyetten (günahlardan) nefsini çekip
sabretmektir. Şu sabır takvadır, meassabirin’ (Muhakkak ki
Allah, takva sahipleriyle beraberdir) sırrına mazhar eder.
İkincisi musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve
teslimdir. (Allah’a güvenmek ve teslim olmaktır), ‘İnnellahe
yuhibbul mütevekkilin’ (Muhakkak ki, Allah tevekkül edenleri
sever), ‘İnnellahe yuhibbul sabirin’ (Muhakkak ki Allah
sabredenleri sever) şerefine mazhar ediyor. Ve sabırsızlık
ise Allah’dan şikâyeti tazammun eder (manasını taşır) Ve
ef’alini (işlerini) tenkit ve rahmetini ittiham( suçlama) ve
hikmetini beğenmemek çıkar. Evet, musibetin darbesine karşı
şekva (şikâyet) suretiyle elbette aciz ve zaif insan ağlar;
fakat şekva O’na olmalı, O’ndan olmamalı!(...) Üçüncü sabır:
ibadet üzerine sabırdır ki, şu sabır O’nu makam-ı
mahbubiyete (Allah’ın sevdiği has kulların makamına) kadar
çıkarıyor. En büyük makam olan ubudiyet-i kâmile (tam bir
kulluk) canibine sevk ediyor” (Mektubat, 23 Mektup, 106)
Güneşi, balçıklı bir suda batıyor sanırsınız değil mi? Bir
gönül erinin aramızdan ayrılması o kadar dehşetli geliyor ki
insanı! Bir anda, sanki saçlarımızı beyaz bir alevin
sardığını hissediyorsunuz!
Bu
duygular içerisinde, Nebi Hazri’yi rahmet ve minnetle
anıyoruz. Mekânı cennet olsun diyoruz.