Oldu mu be Mustafa böyle zamansız gitmek! Var mıydı bizi
bırakmak hesapta! Daha ne hayallerimiz vardı birlikte
gerçekleştirecek. Ah be Mustafa! Can Mustafa! Ne demişti
şair; “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.” Var mıydı öyle otuz
altısında, yarı yolda bırakmak dostları?
Şener Bulut, telefonda: “Sana acı bir haber vereceğim Hocam,
Mustafa Öz’ü kaybettik” deyince bir an inanamadım
duyduklarıma. “Ne diyorsun sen?” diye isyan ettim adeta.
Ölüm ve Mustafa bir araya getirmek istemiyordu gönlüm. Oysa
biliyoruz ki Kuran-ı Kerim’in Enbiya Suresi 35. Ayetinde
Allah (CC) “Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile
deneyeceğiz; hepiniz de sonunda bize döneceksiniz. Her canlı
ölümü tadacaktır “ buyurmaktadır.
Evet, her fani ölümü tadacak elbette. İnandık, iman
getirdik. Amenna. Ama acı oluyor be Mustafa! Yaprağın
yeşilken dalından düşmesi. Hani bir şiirinde ne demiştin:
“Bilirim
Bahar Kimin mevsimidir
Yaz Kimin
Bir ömür
Dört mevsim” Hani dört mevsimdi bir ömür? İşte,bir ona
yanarım. Yaşanmamış mevsimine.
Hele de senin gibi efendi, saygılı, ince, duygulu bir dostla
yaşanmamış mevsim olunca.
“Hadi Abi” derdin, “bir bak şu mısradaki kelimeye galiba
oturmamış yerine.” Sonra birlikte yeniden alır üzerinde
saatlerce kafa yorardık; bazen kelimenin geçtiği o dizeyi,
bazen bütün şiirin içerinde işaret ettiğin kelimenin şiirin
bütünlüğüne kattığı anlamı. Şimdi ben kiminle yapacağım
böyle bir değerlendirmeyi?
Bir şiirinde:
Kervanım sana varmaz, yar’da kaldım efendim
Harmanım tane tutmaz, darda kaldım efendim.
Güz vurdu rengim soldu, döküldü yapraklarım
Fermanın beni bulmaz, zorda kaldım efendim.
Biçareyim, sen çare; akla beni efendim
Gönlüme teşrif eyle, yokla beni efendim.
Hep hazan gördü ömrüm, baharı görmek diler
Sen ulaştır bahara, sakla beni efendim.
Demiştin ya! Oysa sen baharındaydın Mustafa., Ömrün
baharında bahara uçtun. Kervanın Yar’e ulaştı. Şimdi
Evliyalar diyarı Harput’ta âlem-i ervahtan biz, harmanı tane
tutturmaya çalışanlara bakıp da:” Güz vurmadan, renginiz
solmadan, yapraklarınız dökülmeden:
“Âlemler içinde çok sırlar gizli
Her insan bir âlem, bir sır dediler
Sırların içinde asırlar gizli
Aşk ile örtülür, kusur dediler”
diyerek gerçek aşkı bulmamızı diliyorsun mutlaka; ama
nerede? Dünya meşgalesi o kadar kuşatmış ki çevremizi. Dünya
tatlı; nefis arsız Mustafa. Bilmiyor değiliz su akarken
testiyi doldurmak gerektiğini. Ama gel de anlat şu üç günlük
dünyanın getirisi için cebelleşen bizlere; gönül kazanmanın,
dost edinmenin önemini.
“Cüce Sevdalarla, İşim Yok Artık
Ateş Kimin Adı, Pervane Neyin
Elest Meclisinde, Biz Aşkı Tarttık
Aşk İmiş Âlemde, aslı Her Şeyin”
böyle yazmıştın “Cüce Sevdalar” şiirini. Şimdi senin bizim
uğraştığımız cüceliklerle cücelerle işin yok artık Mustafa.
Sen:
“Doğum
Ölümün ilk rengidir
Heyhat
Zaman çabuk geçer
Anlayamazsın
Sana
Masallar anlatırlar
Bir varmış
Bir yokmuş olur
Nafile bekleme
Dönmez artık
Dönmez o.......” demiştin ya, şimdi sen “Dönülmez ufkun”
nihayetindesin. Zamansa o kadar çabuk geçiyor ki! Bir dönüp
bakınca ardımıza kaybettiğimiz o kadar çok şey var ki! Ve
dönmeyecekler! Ve kader! Sen demiştin ya “Kader alnımıza
gizlidir” diye. Öyle be Mustafa. Vade dolunca!.. Ölüm, alır
işte, böyle koparır. Biz, senden yoksun kalırız, Elazığ bir
kültür ve gönül adamından. Ne diyelim: “Bakmıyor ölüm;
kütüğe, ihtiyara, gence./ Ölümün karşısında boynumuz kıldan
ince.”
Yine de bir şiirinde:
“Aşk
Bir çift göz içinde
Kader
Alında mı gizlidir
Seven ve sevdiren
Kimdir
Ömrünü
Anılar tüketir
Yazılar silinir
Ve
Vaden dolar
Ya senin aksin
Kaç gönül içinde parlar
Ömür bir mevsimdir
Yollar başa dönmez
muammadır yansıyanlar
Bilen demez
Diyen bilmez”
Bilen dedi, diyen tattı Mustafa..Ömür bir mevsimdi yaşandı..
Sen yaşadın ve öldün güzel insan. Biz, senin aksini gönül
içinde parlatanlara Allah rahmet etsin, yeri cennet olsun
demekten, Fatiha okumaktan başka ne düşer ki!