“Hoş geldiniz göynümüzün
gögerçini gakgoşlar
Bize kucak açanlar, dert ortağı baboşlar
Damla damla geçürüp Harput'un ilmiğinden
Elazığ sevdasını yudumlayan serhoşlar.”
Amacı Mahalli ve milli kültürümüzü yaşatmak,
mahalli ve milli kültürü birleştirerek Elazığ’da bir edebi
muhit oluşturmak ve güzel Türkçemize hizmet etmek olan Manas
Şiir Günleri’nin 32.si 1 Aralık 2007 Cumartesi günü ‘Manas
Gönül Evi’nde gerçekleştirildi.
Manas Şiir Günleri’nin 32.si yukarıya bir
dörtlüğünü aldığımız bir Elazığ sevdalısını gönül gözlü gül
yüzlü bir canı rahmetle ve şükranla yad etmek için
düzenlenmişti. Bu can, yüreği insana, insanlığa umman;
Harput kültürünün aşığı, hedefi, kültür zenginliklerimize
sahip çıkarak onu geleceğe taşımak olan ve bundan 12 yıl
önce 28 Kasım 1995 tarihinde aramızdan ayrılarak ebediyete
intikal eden Şeref Tan’dı.
1937 yılında Elazığ’ın Yurtbaşı köyünde
dünyaya gelen, ilkokulu Elazığ’da okuyan, Erzurum Yapı
Enstitüsünden mezun olduktan sonra Elazığ erkek sanat
okulunda öğretmenlik görevine başlayan, yurdun çeşitli
yörelerinde öğretmenlik ve yöneticilik yapan Şeref Tan, çok
yönlü bir insandı. İyi bir eğitimci- öğretmen, ülke ve yöre
meselelerine doğru ve yerinde teşhis koyabilen bir gazeteci,
gür sesli bir şair, nüktedan kişiliği ile çevresi tarafından
sevilen ve aranan bir şahsiyet ve iyi bir aile babası olan
Şeref Tan Elazığ’ımızın yetiştirdiği şehrin ismi ile
birlikte anılan kültür dünyamızın değerlerinden biriydi.
Onun:
“Asırların feryadı döküldü
gırnatadan,
Kalbimizin vuruşu duyuldu darbukadan.
Süzülürken civanlar meydana teker teker,
Şavkıyan Elazığ' dır, şimdi "çaydaçıra" dan.
Eriyen damla damla, mum değil gözyaşıdır,
Harput akşamlarından kalan son hatıradan
mısraları ile başlayan ve:
Bu oyun hiç bitmesin, bu ateş hiç sönmesin,
Birlik ruhu tutuşsun bizim "ÇAYDAÇIRA" dan”
Sözleri ile yakılan çaydaçıranın tutuşturduğu
birlik ruhu, ölümünün ardından geçen 12 yıl içerisinde
Elazığ’ın kültür meşalesini daha da yükseklere taşımış; bu
meşalesinin aydınlığı yalnız Elazığ toprağını aydınlatmakla
ile sınırlı kalmamış bütün Türk dünyasını da şavkı ile
besler olmuştur.
Şeref Tan bir şiirinde:
“Kurumuş pahar gibi dilimde sözüm bitti
Umutlar söndü bir bir; alavım, közüm bitti
Hasret kavurdu beni, samlar esti başımdan
Höllük gibi elendim, kalmadı özüm bitti.”
Diyordu.
Ben de diyorum ki senin tutuşturduğun meşale
ile aydınlanan yolda geçen 12 yıl, Elazığ’ımıza kültür adına
çok şey kazandırdı. Dünün kültür merkezi Harput yeniden
canlandı, yeniden hayat buldu. Elazığ yine kültürün ve
şiirin şehri oldu. Her yıl Türk’ün fikir ve gönül dünyasında
bayraklaşan birinin hatırasına düzenlenen Hazar Şiir
Akşamları ile Kazakistan’dan Kosova’ya kadar Elazığ
söylendi, Elazığ yazıldı. Senin o Elazığ sevdanla süslediğin
bayrağı verdiğin şevk ve heyecanla biraz daha ileriye
götürmek için kenetlenenler Türk ülkelerden gelen fikir ve
sanat adamlarını bir araya getirerek Türk şiiri başta olmak
üzere Türk sanatını, Türk edebiyatını, Türk zevkini ve
inceliğini dünyaya tanıtmak gibi büyük ve anlamlı bir görevi
de yerine getirmek için canla başla çalıştılar çalışıyorlar.
“Bahar vurmuş Elazığ’ın başına
Kuru dala can yürümüş bak hele
Geçen ömre hayıflanma boşuna
Bir çiçek de sen yakana tak hele
Bahçe baran, yaprak çemen, su gülmüş
Zikir gülmüş, niyaz gülmüş, hu gülmüş
Mihman eden o bülbüle şu gülmüş
Aşk çerağın bülbül gibi yak hele”
Onun; o 58 yıllık hayatına sığdırdığı unu,
şekeri, suyu helvaya dönüştürme gayreti; gıdası: Elazığ
sevdası; yaşama sevinci: Harput kültürü olan ve bu iki
manevi güzelliği omuzlayarak muradına yürüyüşünün 12 yıl
dönümünde onu yeniden yaşamak ve yaşatmak ne güzel.
İşte bu amaç için toplanılmıştı ‘Manas Gönül
Evi’nde.
Sevgili eşleri Fikret Hanımefendi, kızları
Musaffa ve Şefika Hanımlar; Elazığ kültürünü geleceğe
taşımak adına birlikte yola çıktığı şehrimizin diğer bir gül
yüzlü gönül gözlü insanı Hocaların Hocası Şükrü Kacar, gönül
çağlayanında billurlaşan damlaları ile Gazeteci-yazar
Bedrettin Keleştimur
“Aydoğmuş, şavkı vurmuş Egenin sularına
Sabaha dek kıyında oturup bakmak gerek
İbretle seyretmeli Tan’ın ağarışını
Kızaran ufuklara bir güneş yakmak gerek
Besmeleyle açılır nimet sofralarımız
Hakikatle teşbihi görüp ayırmak gerek”
Diyerek atıştığı ak toprakların ak yüzlü
şairi Günerkan Aydoğmuş; edebiyat dünyamızı yorumları ile
bezeyen Fırat Üniversitesi öğretim üyesi şair-yazar Yrd.Doç.Dr.
Tarık Özcan, “Tahtasız Hoca” romanı ile kültür dünyamızı
bezeyen Feridettin Atatuğ, yazdığı “8. Şehir - Elazığ’a
Harput’tan İnciler” eseri ile Elazığ’ı yaşayan ve yaşatan
şair –yazar Zekeriya Bican, Şair Mahir Gürbüz, günlük
yazıları ile günün meselelerine parmak basan gazeteci- yazar
Şükrü Baş; kadim dost Ülker Ardıçoğlu, Pertek’i ve Pertek
kültürünü ele alan “Güzellikler Taçlanır Hatıralarla” kitabı
ile tanıdığımız Avukat Doğan Özdal, Şair Faik Güngör, Elazığ
kültür camiasının yakından tanıdığı Muammer Aksoy, Şair
Hüseyin Poyraz, güzel insan Necati Demir ve sadece
Elazığ’ın,Türkiye’nin değil Türk dünyasının gönüllü kültür
elçisi Şener Bulut.
Ahte vefa duygusunun doruklaştığı Manas Gönül
Evi’ni dolduran bu güzel ve güzide insanlara teşekkür az
biliyorum. Ha! bir de Manas Gönül Evi’nin kültür ve sanat
faaliyetlerine kalıcılık kazandırarak onları halkımızla
buluşturan Fırat TV Müdürü Sayın Recep Bağcı’ya ve kameraman
Mehmet Kılınç’a var. Sağ olsunlar.
Şeref Tan yazdığı bir şiirinde:
“Son zahmetim olacak çinlesin dostlar beni
Üstüme toprah atıp çiynesin dostlar beni
Uğramamak üzere ayrılmadan yanından
Fatiha bağışlayıp, dinlesin dostlar beni”
diyerek noktalamıştı.
Biz de bu Elazığ sevdalısının, bu kültür ve
sanat adamına Allah’tan rahmet diliyor ve ruhuna Fatiha
diyoruz.