Azerbaycan’ın güçlü şairlerinden
Nebi Hezri, Hazar Şiir Akşamları dolayısıyla birkaç kere
Elazığ’a gelmişti ve böylece de biz kendilerini tanıma
fırsatı bulmuştuk.
40’ın üzerinde sadece şiir kitabı
bulunan Nebi Hezri’nin ne yazık ki geçtiğimiz günlerde vefat
haberini aldık. Onun haberi gelende biz dedik ki, “Nebi
Hezri’nin vefatı sadece Azerbaycan, sadece Türkiye için
değil, bütün Türk Dünyası için acı bir kayıptır.”
Hezri, hayata inanmış; ölümle
mücadeleyi göze almış bir yahşı yiğitti. Demişti ki o;
Ölüm senden evvel uyansa, şair,
Üz-üze merd kimi dayan sen, şair
Eğri gılıncını çekende ecel
Yine de hayata inan sen, şair.
Onun dediği olmadı fakat.
Hezri’den evvel uyanan, eğri kılıcını kuşanan ecelin dediği
oldu. Zaten her hayatın sonunda hep onun dediği olmaz mı?
Gam Defteri’ndeki şiirlerini
okuyanlar görmüşlerdir; Hezri, buradaki şiirlerinin çoğunu,
“Unutulmaz ömür yoldaşı Gülare’nin hatırasına” yazmıştır. 25
Temmuz 1989 tarihli şiirinin son yarısı şöyledir Hezri’nin;
Bir günde bilirsen
Nece gocaldım?
O kadar kimsesiz
Gördüm âlemi
Sındı gururum da
Ganadım kimi.
Tanış deyilmişem
Kâinatla men
İndi nece uçum
Tek ganadla men!
13 Ağustos 1989’da yazdıklarının
sonunu ise şöyle getirmiştir;
Seninçin ufuklar zulmetdir indi
Ancak yuhularda aç kanat, Nebi.
Nebi Hezri, yirmi yıla yakın bir
aradan sonra nihayet bu ayrılığa dayanamadı; tek kanatla
çırpınmaktan yoruldu ve sevgili Gülare’sine doğru kanat
vurmayı seçti. Bir şiirinde, “Ölüm yoktur, ayrılık var
yeryüzünde” diyen de yine o değil miydi?
Hayatın bazı
hâllerine insanın aklı ermez; o hâller bizim için bir
sır’dır. Sırlar ise Allah’ın bilgisindedir. Ölümü de mantığa
vuracak olursan, ağır gelir. Aklımızın, idrakimizin sıkleti
ölümü kaldırmaz. Sonra da Hezri’nin kaleminden insanoğlu’na
şunları söyletir:
Hara gacag bu mantıksız
Dünyanan biz
Ölüm adlı mantığından?
Madem ölüm mantıksızdır; onun
sıra-saygı bilmemesi de normal karşılanmalıdır. Seksenlik
dede dururken on dördündeki torunu alması işten değildir!
Nice babalar, analar gencecik yavrularının acılarıyla
dağlanmışlardır!..
Nebi Hezri de onlardan biridir.
Hanımından evvel, on dördünde değil amma dördündeki balası
Elekber’iyle evlât acısını tatmıştır. “Ne tez veda dedik/Biz
Elekber’e” mısraıyla başlayan şiirinin sonlarında iki acıyı
birlik edip bakın ne söylemiştir;
Ey menim dörd yaşlım,
Gözleri yaşlım!
Ne derddi başıma
Cihanda geldi.
Yine tuğyan edir
Ömrün kışları.
Niye yerin-göğün
Üreği soğuk?
Anan yanındadır
Sen rahat uyu,
Belki tezlik ile
Atan da geldi
Tök kara toprağa
Kara yaşları!
“Belki tezlik” ile olmasa dahi,
nihayet Nebi Hezri hoşbahtlığa erdi; balasına da,
Gülare’sine de kavuştu. 27 Kasım 1989 günü Gülare’nin “Mezar
Daşına” yazdığı dörtlüğü de yine az önceki şiirde sözü
edilen ana-oğul buluşmasına dairdir. Gözyaşlarınıza hâkim
olabilecekseniz o mezar taşı kitabesi şöyledir:
Gökleri titretdi yerin kederi,
Niye ulduz olub aktın, Gülare.
Menden evvel gucdun sen Elekber’i,
Menden sadakatli çıktın, Gülare.
Fakat Nebi Hezri bu dünyaya acı
çekmeye geldiğinin farkında bir insandır. Hayatın acıları,
ıstırapları onu yıldırmaz, pes ettirmez; bilakis onun karşı
koyma gücünü artırır. Dua eder Allah’a;
“Tanrı
Derd çekmeye
Sabr, dözüm (dayanıklılık) ver” der.
“Derd ancak öldürmür.
Derd ucaldır da” der aynı şiirin devamında.
Fakat bu şiirin bundan sonraki
mısraları daha da güzeldir. Kayda değer bir hayat
felsefesidir onunki;
Sen ey rahat hayat
Yolumdan çekil!
…………….
Derdsizlerin derdi
Daha büyükdür.
…………………..
Derdliler dünyada
Yarım peygamber
Derdsizler dünyada
Yarım insandır.
Dert dolu, kahır dolu, gam dolu
bir ömür yaşadı Nebi Hezri. Ne hayata söz geçirebildi, ne
ölüme, Azrail’e!.. “Ancag özünedir/Emri şairin/ Yalnız gücü
çatır misraya, söze” demişti ya; tıpkı öyle oldu. Sadece
şiire, söze söz geçirebildi! Şiirin muhkemini, mehribanını
yazdı. Onu da bitirmesine ecel müsaade etmedi.