2003 yılı Temmuz ortalarında Günışığı’nın
Balak Gazi Projesi dolayısıyla bir Ankara seferimiz
olmuştu. Birlikte gittiğimiz grup arkadaşlarımız
temaslarımız biter bitmez geri dönmüş; Şener Bulut’la
ikimiz bir gün daha kalarak –tabir caizse– Ankara’yı çarka
çekmiştik. Bu gezmelerimizin bizce en güzeli ise Halil
Soyuer’le Ahmet Tufan ŞenTürk’ü ziyaretlerimiz
idi.
Duymuştuk ki Halil Soyuer bir ameliyat
geçirmiş. Bir dolmuşa atlayıp Aşağıayrancı’ya önce ona
gittik. Bir saat kadar süren bu ziyaretimiz hafızamızda
tatlı bir hatıra olarak kaldı. Çok geçmeden, önce hanımının,
sonra da sevgili Soyuer’in vefatlarını öğrendik. Oysa o gün
ikisi de sıhhatli idiler. Hele bize meyve suyu ve pasta
ikramında bulunan hanımı gayet dinç bir görünümde idi.
Hayatın, yarın kime ne getireceği hiç belli olmuyor.
Oradan kalkıp Seyranbağları Şehit Macit Ağca Sokağı 15
numaralı evinde Ahmet Tufan ŞENTÜRK’e gittik. Çünkü
duymuştuk ki bir başına yaşamakta olan Şentürk hasta idi.
Şener Bulut bana
kıyasla bir Ankara kurdu olmasına rağmen o gün Şentürk’ün
evini bulmakta hayli yorulmuştuk. Bindiğimiz taksici de
böyle bir sokak adını hiç duymadığını; bunda bir yanlışlık
olabileceğini söyleyip duruyordu. Sonuçta işin rengi
anlaşılmıştı. Önceden adı “Yuva” olan bu sokağa
“Macit Ağca” ismi meğerse sonradan verilmiş imiş.
Özkan Gönlüm’ün onun için yazdığı uzunca şiirinin bir
yerinde şu mısralar vardır:
Ankara Seyranbağları’nda
Şehit Macit Ağca sokaktaki evinde
Tufan Baba oturur
Kendi hâlinde
………………
Bir “dergâh” gibidir daima
Tufan Baba’nın evi
Dostlarla dolar boşalır ama
Eşinin ölümünden beri
Bir yabancı kadın ayağı
Giremedi içeri…
Eşi Fahriye Hanım’dır A. Tufan
Şentürk’ün. Geç bulur erken kaybeder onu. 1959’da
evlenirler ve 1976’da Fahriye Hanım vefat eder. Çocukları
olmaz hiç. Bu da bir şiirinde şu mısraları yazdırtır ona:
Hiçbir çocuk bana
“Baba” demedi
Ben hiç baba olmadım ki?...
“Baba”diyen tatlı
sesi
Sokaklarda, komşularda duydum.
Koşuyorlar, gülüyorlar, oynuyorlardı
“Ana” diyorlardı, “Baba”
diyorlardı”
Koşup atılıyorlardı boyunlarına
………………………………………….
Hiçbir çocuk içtenlikle sevecen
Atılmadı, sarılmadı boynuma
Benim hiç çocuğum olmadı ki?...
Sevgilerin en kutsalı çocuk sevgisi;
Seslerin en güzeli
“Baba” diyen ses
Ben hep bu türkülü sesi dinlerim.
Ben hep “Baba”
diyen sesi duyarım.
Bir çocuk bana doğru koşsa uzaktan
Onu birden sımsıcak ruhumla kucaklarım.
Şimdi duyduk ki yıllarını şiire adamış olan
Ahmet Tufan Şentürk de vefat etmiş. Çilenin, acının,
sevginin, yalnızlığın şairi de göçüp gitmiş dünyamızdan!
Bilmem bundan sonra Toroslar’ın türküsünü kim söyleyecek?
Çakırdikeninin, ayrıkotunun şiirini kim yazacak? Kim
Kerem’in Arpa Tarlası’na deyişler dizecek?... Ya senin
şiirini kim yazacak ey Ahmet Tufan Şentürk? Sana
“Baba” diyecek bir çocuğun olmadı; ama şairlerden,
yazarlardan bir hayli evlâdın olduğunu biliriz. Hani bir
şiirinde sen;