Elazığ’da birkaç yıldan beri
MANAS diye bir kuruluş var; Manas’ın da başında Şener BULUT
adlı bir kültür gönüllüsü.
Manas veya tam adıyla Manas
Yayıncılık bu şehrin kültür-sanat hayatında unutulmaz
etkinliklerle kalıcı izler bırakmıştır. Bastırdığı 28 eserle
kitapseverlerin hem raflarını, hem gönüllerini doldurmuştur.
Her yeni kitap çıktıkça bir tanıtımla eser ve kitap şehrin
vitrinine oturtulur; adeta kitapseverlerin, kültür-sanat
dostlarının gönüllerine taze oksijen pompalanır.
Şener Bulu bununla da kalmaz
Hazar Şiir Akşamları’nın yükünü sırtlar, koordinatörlüğünü
yapar, bir önceki Şiir Akşamı’nın güldestesini hazırlar,
bastırır; Manas Şiir Günleri ihdas eder; yazarları, şairleri
sık sık bir araya getirmek için vesileler arar, fırsatlar
yaratır.
İşte böyle bir fırsat programını
biz en yakında 2007’nin son pazarında yaşadık. Duymuş ki o,
Harput Koleji, Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
öğretim üyelerinden ama şimdi Erzurum milletvekili Prof. Dr.
İbrahim Kavaz’ı bir konferans için Elazığ’a davet etmiş.
Derhal kolları sıvayıp harekete geçerek Kavaz’dan şair ve
yazarlarla bir sohbet için randevu koparmış. Sonra bunu
Manas müdavimlerinin evini veya cebini arayarak haber
vermiş. Böyle şeyler için erinmez, üşenmez Şener Bulut.
Dolayısıyla 30 Aralık pazar gününü biz Manas Yayıncılık’ın
salonunda İbrahim Kavaz’la sohbet saadetiyle geçirdik.
İbrahim Kavaz’la benim hukukum
diğer arkadaşlara göre biraz farklıdır. Ben onun kızının
ilkokul öğretmeniyimdir, o da benim kızımın üniversite
hocası. Ayrıca kızlarımızın bazı huyları, karakterleri de
birbirine çok yakındır. Bunu zaman zaman konuşmalarımızda
Kavaz’la söz konusu ettiğimizi hatırlıyorum. Kübra Kavaz,
ilköğretimi geçen sene Mezre’de bitirdi, liseye bu yıl
Ankara’da başladı.
Fırat Üniversitesi hocalarından
dostlarıyla gelmişti Manas’a Kavaz. Onlardan biri de yine
benim yıllarca önceki öğrencim Neyfel Çerçi’nin babası Halil
İbrahim Çerçi idi. Neyfel şimdi Makine Mühendisliği üçüncü
sınıfta imiş. İftihar ettim, gurur duydum. Öğretmenliğin
iftihar tablosu, gurur panosu daima öğrencilerinin
muvaffakiyetleri ile dolsa ne hoş! Mutluluk pınarları
bollaşır, ömürleri artar.
Günlerden pazar olmasına rağmen
dolu doluydu Manas. Şükrü Kacar, Muammer Aksoy, Mehmet Şükrü
Baş, Mehmet Faik Güngör, Zekeriyya Bican, Hasan Özçam, Hadi
Önal…
Açılış konuşmasını Şener Bulut
yaptı. İbrahim Kavaz’ı tebrik ederek, milletin kendisine
tevdi ettiği vekillik görevinde başarılar dileyerek girdi
söze. Milletlerin var oluşlarında ve bekasında kültürün,
sanatın önemini vurguladı, Manas Yayıncılık’ın bu alanda
yaptıklarını kısaca özetledikten sonra da sözü İbahim
Kavaz’a teslim etti.
Kavaz, bilgisi, birikimi olan;
bir o kadar da tevazu erbabı bir insan. Sanata, kültüre
vurgun; kendisi de bir sanat-kültür üreticisi.
Konuşmalarını, konferanslarını çok dinlemiş; hayli istifade
etmişizdir. Bu şehrin kitaplığına M. Naci Onur’la birlikte
kazandırdıkları “Harputlu Rahmî Dîvânı” mükemmel bir
araştırmadır. Hele Şûle Yayınevi’nce basılan “Sait Faik
Abasıyanık”, sanki o büyük hikâyeciye bir kaside gibidir.
Gönlümüz, bu biyografik çalışmanın kısaltılmamış-tam
metninin Sait Faik’in 54. değilse bile 55. ölüm yıldönümünde
(2009) yeniden basılmasından yanadır.
Kültür ağırlıklıydı İbrahim
Kavaz’ın o günkü Manas konuşması. Milletleri millet yapan
unsurların başında kültürlerinin geldiğini, Elazığ’ın
doğu-batı kavuştağında kayda değer bir kültür merkezi
olduğunu; Hazar Şiir Akşamları ve Manas Yayıncılık’ın, Türk
Dünyası Başarı Ödülü’nün mahallî Elazığ kültürüyle beraber
millî kültürümüzün de dışarıya bir açılımı anlamı taşıdığını
ifade etti. Türk dilinin korunması için hassasiyetlerini,
gelişmesi yönünde önerilerini belirttikten sonra Meclis’te
bu anlamda bir komisyon oluşturulacağı müjdesini de verdi.
Manas Yayıncılık adına Şükrü
Kacar kısa fakat özlü bir konuşmayla hepimizin demek
istediklerine tercüman oldu.
Mehmet Şükrü Baş, özellikle
televizyonların ve hatta yazılı medyanın müstehcen
yayınlarından yakındı. Yüce Meclis’in buna bir etkin
müeyyide getirmesi gereğini; aksi takdirde bu yayınların
Türk aile ve ahlak sistemine onarılması imkânsız yaralar
açacağını belirtti.
Muammer Aksoy, bilhassa
Türkçe’nin hor kullanılmasına, hakir görülmesine dikkat
çekerek, TBMM’de kurulacak komisyonun bu alanda ve bu
anlamda elle tutulur projelerle dilimizi koruması, kollaması
gereğini sarih bir şekilde izah etti.
Sıra, Şener Bulut’un Manas
yayınlarından oluşturduğu bir takımı İbrahim Kavaz’a
takdimine gelmişti. Bunun da ardından M. Faik Güngör’ün
güzel, akıcı bir Türkçeyle kaleme aldığı şiirine. Orada
bulunan herkes tarafından beğenilen bu uzunca şiirin ancak
birkaç kıtasını sizlere sunabileceğiz:
Yolcular
değişti, yollar değişti
Sultanım,
efendim hep senden sonra.
Niyetler,
hedefler, kollar değişti
Sultanım,
efendim hep senden sonra.
Yıldızlar
kervanı göle düşürdü
Çatlak
dudakları çöle düşürdü
En mahrem
aşkları dile düşürdü
Sultanım,
efendim hep senden sonra.
Seninle çilenin tadı başkaydı
Yokluğun,
yoksulun adı başkaydı
Harama,
ayaktan önce baş kaydı
Sultanım,
efendim hep senden sonra.
Böylece, Manas tarihine küçük;
ama anlamlı bir program daha eklenmiş oluyordu. Kalplerde
hoş bir seda bırakarak…