Kuşakkaya, Doğu Anadolu’yu Karadeniz’e
bağlayan vadide Harşit Çayı’nın hemen iki yakasında kurulu
Gümüşhane ilinin sembolü olan bir tepenin adı.
Kuşakkaya Şiir Akşamları, Bu yıl 13. kutlanan “Uluslararası
Kuşburnu ve Pestil Festivali” içerisinde yer alan
etkinliklerden biri. 7.si gerçekleştirilen bu şiir şölenine
ilk defa Elazığlı şairler olarak bizler de davet edilmiştik.
On altı şairin katıldığı bu mütevazı şiir şöleni, şairlere
ve kültür adamlarına verilen değerin boyutlarını ortaya
koyması bakımından oldukça düşündürücü idi.
“Festival” ya da daha doğru ifadesi ile “şenlik” elbette
insanların kaynaşmasına, aynı kültürü paylaşan insanların
kültür değerlerinin sergilenmesine vesile olduğu için
önemlidir. Gümüşhane de bu bakımdan doğrusu iyi
hazırlanmıştı. Gümüşhane Valisi Veysel Dalmaz, Belediye
Başkanı Mustafa Canlı, Gümüşhane’nin tarihi misyonu ile
kültür dokusunun en iyi bir biçimde sergilenebilmesi için
gösterdikleri gayret takdire şayandı. Özellikle şehrin
kuşburnu, köme ve pestille özdeşleşen ekonomi yüzünü
yansıtan ürünleri için yapılan yarışmalar, gerçekte
üreticiye verilen önemin aynası durumundaydı. Başta kardeş
ülke Azerbaycan olmak üzere komşu illerden gelen halk dans
gruplarının gösterileri, aşıklar şöleni, ip cambazı
gösterisi, Genç İş adamları Derneği tarafından yaptırılan
geleneksel sünnet töreni, Gümüşhane ve Kelkit şöhretler
karmasının Yeni Şehir Stadyumu’nda düzenledikleri Vali
Dalmaz’ın da katıldığı futbol müsabakası…
Kültür ve turizm adına yapılan bu etkinliklerin hemen
hepsinin odaklandığı tek nokta vardı: Gümüşhane’yi -
Anadolu’nun bu güzel, küçük ve şirin ilini- tanıtmak. Ama
gelin görün ki şenlik içerisinde yer alan ve 7.
gerçekleştirilen “Kuşakkaya Şiir Akşamları” her nedense
arada unutulmuş gibiydi. Rengin, desenin ve sözün kalıcılığı
elbette yazı ile mümkündür. Kültür de nesilden nesile
insanlığın en önemli buluşu olan yazı ile aktarılır. İşte,
yazıyla, bugünün güzelliklerini geleceğe taşıyacak olan
kalem erbabına gösterilen bu kayıtsızlık doğrusu diğer
katılımcı arkadaşlar kadar beni de üzdü.
Gümüşhane’den, -benim 32 yıl önce görev yaptığım ve
hayallerimde her zaman sıcak olarak yaşattığım bu kültür
vadisinden- gönül dünyamızın bam telleri, şairlere karşı
daha büyük ilgi ummuş daha büyük katılımlar beklemiştim.
Kayıpta mıydık? Evet, kültür, adına sanat adına, edebiyat
adına, şiir adına kayıptaydık. Kazanca gelince; elbette ki
kazançtaydık. Bu katılım, bana ve arkadaşlarıma Trabzon’dan,
Erzurum’dan ve ev sahibi Gümüşhane’den Kuşakkaya Şiir
Akşamları’na katılan şair arkadaşlarla birlikte iki bulunmaz
insan, iki değerli dostu kazandırdı.
Her şehrin gönül pazarında öne çıkan güzel insanlar vardır
ya Gümüşhane’de de bu misyonu Karadeniz Teknik Üniversitesi
Gümüşhane Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Talat Ülker ile
gönül dostu şair Zülfikar Yapar Kaleli üstlenmiş. Gönülleri
gül suyu ile yıkanmış iki dostu bir ben değil katılımcı
arkadaşların hemen hepsi takdir etti.
Ülkemizde son zamanlarda şiirli gün ve gecelerin sayısında
gözle görünür oranda artış olduğu bir gerçek. Bu yıl 14.sü
gerçekleştirilecek olan Hazar Şiir Akşamları gibi ulusal
boyutları aşmış uluslararası kimlik kazanmış şiir adına
yapılan büyük organizasyonun yanı sıra Maraş’ta Türk şiirin
yaşayan büyük çınarlarından Türk şiirinin ak sakal’ı
Bahaeddin Karakoç’un düzenlediği ve Türk şiirinin
doruklaştığı “Geleneksel Dolunay Şiir Şöleni, Kuşakkaya Şiir
Akşamları’na kadar ülkemizin ruh ve gönül zenginliklerini
sergileyen pek çok şiir etkinliğine bu yıl bir yenisi daha
eklendi. “Dil, kültür değerlerimizin başında gelir.
Bizi ezelden bu güne getiren odur. Ebede kadar da yine o
taşıyacaktır. Bütün tarihimiz, kültürümüz, maddi ve manevi
varlığımız onunla bize gelir. Biz onunla kendimizi tanır.
Millet olma bilincine varırız.” Gerçeğinden hareket eden
Milli Eğitim Bakanlığı kelimeleri billurlaştıran, ruhlara
coşkuyu aşılayan şiirin gücünden hareketle güzel Türkçe’mizi
yaşamayı ve yaşatmayı amaçlayan bu nedenle de 81 ilde “Bir
Bahar Akşamı” adı altında ve bundan böyle mayısın ayının son
haftasında düzenlenmek üzere şiir şölenleri yapılmasını
kararlaştırdı.Şüphesiz ki duyguların doruklaştığı saatlerin
çoğalması insana eşref-i mahlukat olmanın da güzelliklerini
yaşatıyor.
11 Ağustos 2006
Gümüşhane’de 7.si gerçekleştirilen Kuşakkaya Şiir Akşamları,
Şinasi Özdenoğlu Konağı’nın benzeri etkinlikler için
düzenlenmiş olan bahçesinde gerçekleştirildi. Ali Fuat
Kadirbeyoğlu Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Mustafa Fevzi
Akçay’ın sunuculuğunda Kuşakkaya Şiir Akşamları’na
Trabzon’dan, Erzurum’dan, Elazığ’dan ve ev sahibi
Gümüşhane‘den şairler katılmışlardı. Kimler mi vardı:
“Gül Yaşındayım”, “Sevda ve Zindan” adlı iki şiir kitabı
bulunan KTÜ’ne Bağlı Fatih Eğitim Enstitüsü öğretim
görevlisi Ahmet Yayla; Aruzu yaşatan şairlerden radyo ve TV
yapımcılığı ile de tanınan Dr. Ali Kurt;
“Anılarım”,”Yalnızlık Şarkısı” adında iki şiir kitabı
yayınlanan gazeteci-şair Namık Fidan; Erzurum’dan şölene
katılan Hanifi İspirli; Bir müddet Karadeniz Yazarlar
Birliği Genel Başkanlığı görevini de yürüten denemelerini
“Küresel Değişim ve Türkiye”, şiirlerini “Sevmek Yalın
Kılıçtır” adı altında yayınlayan İbrahim Hakkı Gündoğdu;
“Umudun Menzili” adlı şiir kitabı ile tanınan Hasan Gezer;
Edebiyat dünyamızın tanınmış dergilerinde şiir ve
denemelerine sıkça rastladığımız “Şirpence”, “Kapanan
Pencereden”, Kalbin Orta Yeri şiir kitaplarının yanı sıra
“Yol Gösterici” ve “Bakışlar kıyısı adlı denemeleri ile
tanınan şair yazar Mehmet S.Fidancı; “Mor Kitap”,”Aşk Bir
Deniz Rüyası”, “Demiryoluna Hız Kazandıran İnfaz”,
“Serkinsof Ahbabım Olur”,”Nasrettin Hoca”,”İçinden tren
Geçen Şiirler” adlı kitapları ile edebiyat dünyasının
yakından tanıdığı Mehmet Aycı; “Münzevi Sevdalar” adlı
şiir,”29. Şehir” adlı deneme ve “Gümüşhanevi” adlı araştırma
kitapları ile ev sahibi yazarlardan Niyazi Karabulut; Aralık
Edebiyat ekibinin şair üyesi Hayati Ayçiçek; Karadeniz
Yazarlar Birliği üyesi ikisi mesleki olmak üzere dört kitabı
yayınlanan Türkiye karikatürcüler derneği üyesi şair Harun
Yavruoğlu.
“Ten doydu can doymakta, sen hep aç kaldın gönül
Yenildikçe küçüldün, bittin hiç kaldın gönül…
Davetsiz bir misafir gibi aşk şölenine
Geldin, amma neyleyim, gene geç kaldın gönül…”
Yukarıya bir dörtlüğünü de aldığım Gümüşhane Kuşakkaya Şiir
Akşamlarının güzel insanı, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Gümüşhane Meslek Yüksek Okulu öğretim görevlisi Karadeniz
Yazarlar Birliği üyesi, Talat Ülker, bir sohbet sırasında
Harput’u görmediğini Destan Şairi Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlu’nun adından övgüyle bahsettiği Harput’ta
Kayabaşını’nda şöyle bir kayaya sırtını verip de Elazığ’ı
seyretmek isteğini dile getirdi. En kısa zamanda kendisine
bu arzusunu yerine getirmek için gerekli çalışmanın
yapılacağına söz verdik. Davetimizin istenilen her zaman ve
her şartta güncelliğini koruduğunu buradan bir kez daha
yineliyor ve bu gönül dostu, “Kırkıncı Kapı” ve “Bir Avuç
Düş” adını verdiği iki şiir kitabı bulunan şairi Harput’a
bekliyoruz.
“Sevda dağlarında yıldız derilir
Ben beni satarım alan bulunmaz
Gönüller pas olur,yere serilir
Hasret kapısını çalan bulunmaz.”
Diyor bir şiirinde Zülfikar Yapar Kaleli,asıl adı Zülfikar
Yapar olan bu Gümüşhaneli gönül dostu “Kaleli’yi bir müddet
mahlas olarak kullanmış. Sonra bakmış ki Zülfikar Yapar
Kaleli’nin gölgesinde kaldı.Hemen eklemiş mahlasını isminin
arkasına zevahiri kurtarmış ve durmadan dinlenmeden yazmış,
yazmaya da devam ediyor. “Şafak Türküsü”,”Çivinin İki Yüzü”,
“Güneşe Gölge Düştü”, “Düşler Üşüdü” şiir kitapları ile
basılmaya hazır üç adet şiir kitabı olan Kaleli:
“Bir Anka kuşunun eşine bindim
Yalçın kayalardan sahraya indim
Seni bende bulmak için didindim
Nefessiz nasihat aldım bu gece”
Ne diyelim gönül dünyamıza güzellikler sunmak için nefessiz
çalışan bu Gümüşhane ereninin, Allah yolunu ve uğrunu açık
etsin.
Ve Manas Şiir Günleri’nden tanıdığımız iki kalem:
“Sorun bizi dağ deviren yellerden
Kılıçlara kıyam duran sellerden
Korkumuz yok! Ebrehe’den ,fillerden
Erbabil taşıdır yolumuz bizim.
Göğün kuşağına takıp kemendi
İndirdik dünyaya on altı rengi
Şahlanırız il il ,görende cengi
Köroğlu doğurur Bolu’muz bizim”
Diyen M. Faik Güngör ile
“ Çocuk resimlerine benzese yüreğimiz
Kurtulsak şu amipler kuşatmasından
Mazmunsuz kısır boyalardan.
Nerede nektar,nerede reng-i beka demesek
Demesek çiçeğin,yaprağın
Dalın ömrü neden kısa?
Gülü vakte kurmasını biz öğretsek”
Diyen “Kuş Defteri” adlı şiir kitabı, “Şiir Şiir Elazığ”
adını verdiği Antoloji ile tanıdığımız R. Mithat Yılmaz.
13 Ağustos 2006 08:14
GAKGOŞ'UN PENCERESİNDEN
(hadional@mynet.com)
Ülkemizde şiir yazanların çokluğuna karşı dinleyenlerin
azlığı düşündürüyor insanı. Kültür adına yapılan bu
etkinliklere kültürü temsil eden kurum ve kuruluşların
gösterdikleri ilgisizlik de eklenince ortaya dinleyicisi
oldukça sınırlı bir etkinlik çıkıyor.
Acaba diyorum şiir yazmada değil de seslendirmede mi bir
hata yapılıyor? Şairin kendi yazdığı şiiri yorumlaması
elbette çok önemli. Güzelliğin karesi gibi bir şey. Ama
şiirin yeterince dinleyici bulamayışı… Düşünebiliyor musunuz
bir ip cambazının topladığı kalabalık bile şiirli gün ve
gecelere gösterilen ilgiden daha fazla. Ha, diyeceksiniz
nasıl mukayese edersin! Şiir gün ve gecelerine katılan
insanların kültür düzeylerine, seçkinliklerine ve de
seçiciliklerine bak!...
Ben yine de sesli düşünmeye devam edeyim. Şair dostu, şiir
sevdalısı Elazığ valisi Muammer Muşmal’ın da takdirlerini
kazanan Elazığ Mehmetçik İlköğretim Okulu’nu; onun unu,
şekeri, suyu helvaya dönüştüren; şiir yorumlatmadaki usta
öğretmeni Ömer Öner’in yetiştirdiği öğrencilerini… Evet,
düşünüyorum… Tıklım tıklım bir salon ve yorumlamadaki
ustalıkları ile katılanlara duygulu anlar yaşatan o küçük
seslendiriciler… Acaba diyorum şiir gün ve gecelerine daha
geniş katılımları sağlamak için şairin de katıldığı ancak
okumanın etkileyici seslendiriciler tarafından yapılması
daha mı iyi olur? Benimki sesli düşünce… Nerden nereye
gittik. Kuşakkaya Şiir Akşamları, o akşamdaki ilgi azlığı
aldı beni götürdü. Eh! Konu şiir olunca hayalin ufku da
ister istemez geniş oluyor.
Neyse ben yine Gümüşhane Kuşakkaya Şiir Akşamları’na döneyim
ve o günün anısına yazdığım bir şiirle bugünkü yazımı
noktalayayım.
GÜMÜŞHANE
Geçit oldun, mor dağlara yol verdin
Türk’e kale, kaleye sur, her bendin
Özlemimdin, hep yaşadın, benleydin