Anadolu’da kimi
merkezler isimleriyle göz ve gönül doldururlar. Konya,
Bursa, Urfa, Harput, Sivas, Kayseri gibi...
Kayseri, özelikle son yıllarda isminden sıkça ve övgüyle
bahsettirir oldu. Kültür, sanat, siyaset, ilim alanından
tutun da ticaret ve sanayie kadar geniş bir yelpazede
kendini göstermeye başladı. Geçen yıl, bir günde
–yanılmıyorsam- 139 fabrikanın temeli atılmıştı. Geçen hafta
bunlardan 41’i yine bir günde faaliyete geçti. Bunun ne
anlama geldiğini, kıyıda köşedeki 3-5 fabrikasının da günden
güne kapanmaya yüz tuttuğu biz Elazığlılar çok iyi biliriz.
Ana caddelerindeki mağaza ve işyerlerinin ha bire kafeye
yahut simitçi dükkânına dönüştüğü Elazığlılar!..
30
Temmuz günü hayırlı bir vesile ile Kayseri’ye gittik. Şener
Bulut, Bedrettin Keleştimur ve Musiki Cemiyeti’nden bir
grup. Bedrettin Beyin ağabeyleri Prof. Dr. Fahrettin
Keleştimur’un küçük oğlu Tevfik’in sünnet merasimi için.
Darende’den geçerken Somuncu Baba’yı tepelemek saygısızlık
olurdu. Uğrayıp manevî bir nefes aldık. Oranın güzelliğine,
bakımlı hâline de gıpta ettik. İster istemez evliyalar
yatağı Harput’umuzu düşündük. Bu şehrin insanın ömrü hep
yerinmelerle mi geçecek, dedik. Keşke… Keşke demelerle mi?
***
Kayseri girişinde
Şener Bulut’la ikimiz ekipten ayrılıyoruz. Erciyes kartalı
Nevzat Türkten’e uğruyoruz. O da bizi şehrin sanat-edebiyat
camiasıyla buluşturuyor. Âlim Gerçel, Bekir Oğuzbaşaran,
İ.Âdil Şahin, Hüseyin Türkmen, Vedat Ali Tok, Nurkal Kumsuz,
Ali Rıza Navruz, Ü. Fehmi Sorgunlu, Hasan Gültekin…
Bir kısmı Hazar
Şiir Akşamları’ndan tanıdığımız simalar. Ama hepsi
dergilerden, kitaplardan âşina olduğumuz isimler. Her biri
ayrı ayrı muhterem, saygıdeğer kişiler fakat. İnce ruhlu,
sanatçı duruşlu ve misafirperver. Onlarla Kayseri daha
anlamlı, daha geniş, daha güzel…
Kayserili artık
büyük projelerin peşinde. 870 bin nüfuslu bu şehir, şimdi
dünya ticaretinde bile söz sahibi. İSO’nun neşrettiği
verilere bakılırsa, Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu
içinde 16’sı Kayseri tescilli. ( Diğer illerden Kayserililer
adına kayıtlı olanlar hariç.) Bir günde 8 alt geçidin, şehir
içi raylı sistemin temelleri atıldı. İstasyon ve demiryolu
şehrin dışına çıkarılacak; bunun yerine Kızılırmak şehrin
içine alınacak. Böylece de, hem o bir vakitler Kayseri’ye
liman isteyen milletvekilinin hayali hakikate terfi edecek,
hem de M. Necati Karaer’in çok eskilerde yazdığı “Erciyes
Şehri” şiirinde; “Kaderi değişmeyen memleketim” dediği
Kayseri’nin kaderi değişecek. Şu mısralar da Karaer’in o
şiirinden;
Daracık sokaklar
baştan başa sır
Sen miydin Erciyes
Şehri sen miydin?
Şairin yazdığı
daracık sokaklar sırra kadem basmış; şimdi Kayseri geniş
caddeleri, ferah bulvarları, adım başı parklarıyla modern
bir kent!.. Bizim de diyesimiz geliyor ki;
“Kareer’in
şiirinde yazdığı
Sen miydin Erciyes
Şehri sen miydin?”
Kayseri’yi
yazmaktan, Kayseri’de geçirdiğimiz zamanı yazmaya fırsat
kalmadı. Melikgazi’de dönerli Beştepe Lokantasında yemek
yediğimizi, Kayseri Evi’nde dinlendiğimizi; burada refikim
Şener Bulut’un, dostlarımıza Hazar Şiir Akşamları’na dair
bilgilendirmede bulunduğunu; onların görüş ve tekliflerini
dinlediğini, Kadir Has Dünya Ticaret Merkezi’ni ve Kadir Has
Kent Müzesi’ni hayranlıkla gezişimizi, Doğu Türkistan Kültür
ve Dayanışma Merkezi’ni ziyaret edişimizi; gecenin
karanlığında sünnet törenine duhulümüzü ve o güzel villanın
sevimli bahçesindeki sıcak alâkayı, mini konseri… Saat
24.00’te ise ev sahipleri ile vedalaşarak Elazığ’a doğru
yola çıkışımızı…
Kimi şeyler vardır
anlatması, yazması çok zordur; yaşamak icap eder.
“Güzellikler hülâsa edilemez.” demiş Valery. Bizim bu
Kayseri gezimiz de bir güzellikti.
En iyisi biz
yazımızı yine bir güzellik olan şiirle bitirelim. İsmail
Âdil Şahin’in mısralarıyla: