Kuşburnu ve Pestil
Şenlikleri bünyesinde Kuşakkaya Şiir Akşamı için gittiğimiz
Gümüşhane’de bizim için zaman sabah ezanıyla başladı. Birkaç
saatlik bir uykuyu müteakiben kahvaltı. KTÜ Gümüşhane
Mühendislik Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi
Talat Ülker hazırlatmış sofrayı. Sanırım Ülker, bizim kadar
bile uyumadı bu gece. Şener Bulut’tan biliriz biz bu işi.
Hazar Şiir Akşamları’nın yapıldığı hafta boyunca yatak yüzü
görmez çünkü o. Belli ki, buranın Şener Bulut’u da Talat
Ülker.
Kahvaltı sonrası şehri görmek, tanımak üzere dışarı
çıkıyoruz. Gümüşhane, henüz nüfusu kırk bini bulmamış ufak,
şirin bir il. Göç almaktan ziyade göç veren, homojen,
sanayisi yok, geçimi en çok tarıma dayalı, gurbetçi.
Sanırsın, ortasından geçen hırçın Harşit Çayı, iki yakasını
bir araya getirmemiş Gümüşhane’nin. Harşit’in iki yanına
yaslanmış, tarihî bir şehir. Doğusunda Zigana ve Soğanlı
Dağları, batısında Balaban Dağları, güneyinde Gümüşhane
Dağları. Üstelik bu dağlar mağara ve yayla zengini
dağlardır. 25 mağara, 450 yayla vardır dağlarında bu ilin.
Bir de özgün mimarisi ile Gümüşhane konaklarını kaydetmemiz
gerekir ki, bunlar apayrı bir güzelliktir. Akşamki şiir
programının da böyle bir konakta yapılacağını öğreniyoruz.
Zafer
Meydanında kurulan şenlik alanını, orada kurulan mini
dükkânları geze-göre Harşit kıyısında Fatih Parkı’na
gidiyoruz. Yaz mevsiminin tam ortasında havanın bu derece
soğuk olması bizi şaşırtıyor. Bayağı üşüyor; gelirken
yanımıza kalın bir giyecek almadığımıza bin pişman oluyoruz.
Harşit
Çayı’nın suyu çok azalmış. Belli aralıklarla üzerinde
köprüler var. Şehrin, çayın ötesindeki kısmına Karşıyaka
deniliyor. Karşıyaka’nın üst tarafı, “Mesire” adını
verdikleri ormanlık bir dağ. Daha tepede kayalık zirve ve
üzerinde dalgalanan bayrak bize Harput’u hatırlatıyor.
Parktayken yanımıza Zülfikâr Yapar Kaleli geliyor. Kaleli
şair ve ismi de bana hiç yabancı değil. Lâkin nereden
olduğunu çıkaramıyorum. Basılmış beş, basıma hazır iki eseri
var. Emekli öğretmen o da.
Talat
Ülker, yeni gelen şairleri karşılamak, yerleştirmek için
ayrılıyor ve biz Zülfikâr Yapar Kaleli ile uzun uzadıya
sohbet ediyoruz. Ceketinin cebi tomar tomar şiir dolu; arada
çıkarıp okuyor birini:
Gönüller gurbette, özlem bitmiyor
Gönül fincanımda gezer bir arzu.
Ayları toplasam bir gün etmiyor
Selâmı sitemli yazar bir arzu.
Özlem kervanıyla yola çıkarsın
Yıldıza ulaşır, aydan bakarsın.
Beni gördüğünde kaşın yıkarsın
Gökçe göz üstüne nazar bir arzu.
Gümüşhane, düzenlenen şenlikle mütenasip gerçekten kuşburnu
ve pestil memleketi. Hudâyînâbit bir bitkiden bir kültür,
bir sanayi yaratmış Gümüşhaneli. Bal katkılı pestili ise tek
kelimeyle nefis. Elazığ’da orcik dediğimiz kömelerine de
doyum olmuyor. Kuşburnu, köme ve pestil Gümüşhane’de bir
sektör oluşturmuş. Çarşısında bunların ticaretiyle uğraşan
herhalde yirmi dükkân vardır. Elazığ’a dönerken biz de
kuşburnu reçeli, köme ve pestil alacağız. Hem de yiyenler
gayetle beğenecek; hayretlerini, hayranlıklarını
gizleyemeyecekler.
Nihayet şiir saati yaklaşıyor ve biz programın icra yeri
Özdenoğlu Konağı’na doğru yürüyoruz. Kuşakkaya Şiir
Akşamı’na giderken yolumuz üzerinde Kuşakkaya gazetesi ve
matbaasını görüyoruz. İçeri girip, kendimizi tanıtıyor;
birer de gazete alıyoruz.
Özdenoğlu Konağı, Gümüşhane’nin yetiştirdiği şair, yazar
Şinasi Özdenoğlu’nun doğduğu ev. Üç katlı tipik bir
Gümüşhane konağı. Şiirlerimizi bu konağın küçük bahçesinde
okuyacağız.
Bahçede birde fotoğraf sergisi var; Necip Saraçoğlu’nun,
“Anılarımızdaki Eski Gümüşhane.” Fotoğraflar; Bahattin Ural,
Güneri Kadirbeyoğlu, Habibe Kadirbeyoğlu ve Necip
Saraçoğlu’ndan. Merakla, zevk alarak geziyoruz sergiyi. Eski
Harput’u, eski Elazığ’ı hatırlıyoruz bir yandan.
Sıra
geliyor şiirlerin okunmasına. Takdimci Edebiyat Öğretmeni
Mustafa Fevzi Akçay, kısaca biyografisini okuduğu şairleri
kürsüye davet ediyor:
Talat
Ülker, Niyazi Karabulut, Zülfikâr Yapar Kaleli, Hayati
Ayçiçek, Hasan Gezer, M. Faik Güngör, Hadi Önal, R.Mithat
Yılmaz, Harun Yavruoğlu, Mehmet S. Fidancı, Mehmet Aycı, İ.
Hakkı Gündoğdu, Ahmet Yayla sırasıyla birer, kimisi ikişer
şiir okuyarak bu soğuk Gümüşhane gecesini ısıtmaya
çalıştılar. Gümüşhaneliler, okunan şiirlerle gecenin
ısınmakla kalmayıp aynı zamanda bezeklenip güzelleştiğini de
hissetmişlerdir sanırım.
O gece,
Kuşakkaya’nın zirvesinden Mesire’nin doruğuna yansıyan
aydınlığın, Harşit’in sularında yakamozlanan huzurun bu
şiirler yüzü suyu hürmetine olduğunu da…