Yıllar, çok yıllar
sonra bir "Merhaba" diyoruz Harput Kalesi'ne.
Şimdilerde şenlik
var Harput Kalesi’nde. Önce Balakgazi filmi, sonra da biz
boy gösteriyoruz bu görkemli Harput Kalesi'nde. Günlerden
bir Çarşamba günü. Tarih, 05 Eylül 2007.
Çoktandır Harput
Kalesi'nde kimi kazılar yapılıyor. Bilim adamları,
arkeoloğlar, delik deşik ediyorlar bu görkemli tarihsel
kalemizi. Mucur ustaların elinde yeni bir görüntü
sergilemeye çalışıyor Harput Kalesi. Çubuk Bey'ler, Balak
(Belek)'Gaziler, şöyle bir geçip duruyorlar gözlerimizin
önünden.
Yeniden şekil
değiştiriyor tarihsel doku. Katmanlara inildikçe, gerçekler
de bir bir kendini göstermeğe başlıyor. Usta ellerde neler
neler çıkıyor ortaya. Bilim adamları, genç arkeoloğlar, bir
başka şevkle girişmişler işe.
Balak (Belek) Gazi
filminin baş aktörlerinden biri olan bilim adamımız Prof.
Dr. Muhammet Beşir Aşan gidiyoruz kaleye. Aktörlerden bizim
Günerkan Aydoğmuş da beraber. Sevgili bilim adamımız Beşir
Aşan Bey, bızi gelip Manas'tan ahyor. Bir gönülle
koşuyoruz Harput Kalesi'ne. Belki 35, belki de 40 yıldan bu
yana görmemişiz ünlü Süt Kalemizi. Prof. Dr. M. Beşir Aşan,
her zamankinden daha çok neşeli bugün. Bir başka
hareketlilik sergiliyerek gezdiriyor bizi. Osmanlı
döneminden, Artuklu döneminden kalmış dokular, nasıl da
bir ustalıkla çıkarılmış ortaya. Bir tarih dokusunu gözler
önüne sermek, ne de güzel oluyor. Kadınlı erkekli genç
arkeoloklar bir gönülle yürütüyorlar bu işi. Aralarında
bizim sevgili Feridun Şedele’de var. Güneşten nasıl da
kavrulmuş, nasıl da esmerleşmiş bizim Şedele. Bu, bir gönül
işi. Böyle bir kazıya katılmak, gerçekten insana bir başka
görünüm kazandırıyor.
Tarih,
profesörümüz, bilim adamımız M.Beşir Aşan da, böyle bir
gönülle girişmiş işe. Sevinçten, kazıların verdiği güvenden
dudakları kapanmıyor. Çok az bir para ile yapıyorlar bu
kazıları. Tarihsel yapıların kazımı öyle rasgele olmuyorda.
Sanki parmak uçlaIrıyla yapıyor bu işler. Bilgi istiyor,
ustalık istiyor bu işler.
Önce, bu kazıda
ortaya çıkan. KaIe
Camii'nin dokusunu geçiriyoruzgözden. Sayın Aşan,
tatlı ve işe vakıf bir eda ile sunuyor bilgileri bize.
Günerkan Aydoğmuş kardeşimiz, soru üstüne soru yağdırıyor.
Belli ki o da çok meraklı. Ne de olsa araştırmacı "Harput
Kültüründe Din Âlimleri” kitabının yazarı. Her adımda bir
soru. Her adımda bir başka bilgilenme. O vücutla, Sayın
Aşan’da bir başka hareketlilik sergiliyor Harput rüzgârı
kadar devingen. Harput rüzgârı kadar sevingen. O yüzden soru
sormaktan çekinmiyoruz. Bir rahatlıkla soruyoruz
sorularımızı, biraz ötede, karşımızda, tarihsel dokuyu bir
o kadar bozan yeni Harput Evi bulunuyor. Çizenler, projeyi
oluşturanlar hiç mi dikkat etmemişler buraların tarihsel
dokusuna. Şefik Gül Evi gibi birazcık dikkat edilseydi,
şimdi karşımızda bir dev yapıt, böyle mi sırıtırdı yüzümüze?
Neyse geçelim bunu. Biz, kaledeki kazıları, dönemlerden
kalan dokuları yakından görüp izlemek ve bilenlerden bir
güzelce bilgi almak için buradayız. Bugün felekten bir gün
koparır gibiyiz. Ne hoş oldu da, değerli insan, değerli
bilim adamı Beşir Aşan, şehirden bizi alarak buralara
getirdi, Bu güzellikleri yakından ne görebilirdik, ne de
Harput’a yeniden bir "MERHABA" diyebilirdik.
Kalede bir de
hayme kurmuşlar. Bu haymede yemekler yeniyor, çaylar
içiliyor. Bir çay ziyafeti de bizim için hazırlamışlar.
Kalede çay içmek.. İlk kez böyle bir güzelliği yakalıyoruz.
Çubuk Bey'lerin, Balak (Belek) Gazi'lerin geçtikleri bu
yerlerde ilk kez bir çay içme fırsatını buluyoruz. Çaylar
nefis, çaylar o denli güzel.. Bir o kadar da tatlı içiliyor
burada, Manas'tan kalkıp. Harput Kalesi'ne gelmek. Manas'tan
kaleye selâmlar getirmek. Yiğitler, canlar sayesinde böyle
bir fırsatı yakalamak...
Teşekkürler
sevgili M.Beşir Aşan...
Teşekkürler, usta
eller, bu güzelliği sergileyen diller.