ELAZIĞ
ÇELENGİ’NİN TANITIMI AZERBAYCAN’IN BAŞKENTİ BAKÜ’DE MUHTEŞEM
BİR TOPLANTIYLA GERÇEKLEŞTİ...
Tarih:
14-17 Eylül 2010
Yer:
Bakü / Azerbaycan
MANAS / HABER M. Şener Bulut – Hadi Önal
Manas Yayıncılık olarak; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Elazığ Valiliği,
Elazığ Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü ve
Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteğini alarak
yürüttüğümüz Türk dünyasıyla sosyal ve kültürel ilişkilerin
geliştirmesi programı çerçevesinde 14-17 Eylül 2010
tarihlerinde Azerbaycan’da faaliyet gösteren Ozan Neşriyat
tarafından Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Elazığ
Çelengi adlı kitabın tanıtım toplantısına davetli olarak
iştirak ettik..
Azerbaycan’da gerçekleşen programa yayınevimizin genel koordinatörü M.
Şener Bulut’un başkanlığında, şair Elmas Yıldırım’ın oğlu
Azer Elmas, Elazığlı şairler Günerkan Aydoğmuş, Doç. Dr.
Tarık Özcan, R. Mithat Yılmaz, Hadi Önal ve ayrıca Fırat
Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Recep
Bağcı ile birlikte Fırat TV’den Mehmet Demirel’den oluşan
bir heyet katıldık.
TÜRKİYE AZERBAYCAN KARDEŞLİĞİ…
Düşlerin güneşle birlikte hakikate dönüştüğü, gözlerin mutluluk hazzı
ile gülüştüğü, yüreklerin, yüreklerde açan çiçeklerin
kokularıyla sermestleştiği, sevginin sevdayla demleştiği bir
büyük buluşmanın adıdır Türkiye - Azerbaycan kardeşliği.
Ruhların bir büyük rüyada buluştuğu, yüzyılların özlemi ile çarpan
kalplere bedenlerinin darlaştığı, Türk dilinin
bayraklaştığı, kültürün cisimleşerek doruklara eriştiği,
hasretin selamlarla seviştiği, Küçük Hazar’la Büyük Hazar’ın
kucaklaştığı mukaddes bir yürüyüşün adımlarının çıkardığı
sesleri duyarsınız Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinde.
Bu yürüyüşün düşünceden eyleme dönüşüp billurlaşmasında Azerbaycan ile
Türkiye’yi ortak dilde, ortak kültürde buluşturmak,
kurulacak duygu ve gönül köprüleri ile dostluk bağlarının
kuvvetlendirmek, sosyal, kültürel ve iktisadi alanlarda yeni
açılımlara zemin hazırlamak düşüncesi yatmaktadır.
Ve bu birlikteliğin temelinde:
“Aç
koynunu, uzaktan gelmişim, çok yaslıyım;
Éli, yurdu çalınmış bir garip Kafkaslıyım;
Zannetme ki, yoksulum, Kür’lüyüm, Aras’lıyım;
Bakü’den ayrılalı yakın zamandır Gölcük.”, diyen; hasret gözyaşlarını
Bala Hazar’ın kıyılarına bırakan hasret ve vatan şairi
Azerbaycan ile Türkiye’nin ortak evladı Elmas Yıldırım’ın
hayallerinin hakikate dönüşmesi vardır.
Elazığ bir yerde Azerbaycan’ı ve Azerbaycanlı kardeşlerini Elmas
Yıldırım’la tanıdı, sevdi. 1933 yılında Azerbaycan’daki
Sovyet rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınan Elmas
Yıldırım’ı Elazığ öz evladı bildi ve bağrına bastı. Ona
öğretmenlik ve Nahiye Müdürlüğü görevleri verdi. 1907
yılında Bakü’nün Gala köyünde doğan bu hasret ve vatan şairi
1952 yılında Hankendi’den sonra son görev yeri olan
Malatya’nın Gala Nahiyesinde gözlerini dünyaya kapatıncaya
kadar Azerbaycan’ına hasret yaşadı. Elazığ vilayeti
Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin ortak evladı olan bu hasret ve
vatan şairini hiç unutmadı. Onun fikir ve görüşlerine önem
verdi. Elmas Yıldırım için toplantılar tertip etti. Onun
şiirlerini neşretti; okudu, okuttu.
HAZAR ŞİİR AKŞAMLARI’NDA AZERBAYCAN
Elmas Yıldırım’ın hasret oduyla tutuşturduğu çıranın aydınlığında bir
araya gelen bir avuç Elazığlı şair, yazar ve gönül adamı
1992 yılında o tarihlerde Elazığ’da bir kültür evi olarak da
hizmet veren Kültür Bakanlığı Kitap Satış Mağazası’nda bir
araya gelerek Fırat Şiir Akşamları adıyla bir şiir şöleni
başlattı.
Sonradan Hazar Şiir Akşamları adını alacak olan bu güzel etkinlik, gün
geldi bütün Türk dünyasın kucaklayan bir toya, bir Türk
kurultayına dönüştü. Gaspıralı İsmail’den Elmas Yıldırım’a
uzanan çizgideki hayal nihayet gerçeğe dönüşmüştü. Ne
demişti Türk’ün bu büyük düşünce adamı Gaspıralı “Dilde
birlik, fikirde birlik, işte birlik” Dil bir köprüydü,
kültür bir köprüydü, tarih bir köprüydü. İşte Elâzığ, bu
köprünün bir ayağı olmak istemiş ve bunu da başarmıştı.
İşte ilk defa 5 Aralık 1992 tarihinde Elazığ’ın yetiştirdiği
büyük kültür adamı Fikret Memişoğlu anısına düzenlenen Hazar
Şiir Akşamları bu düşünce ve duygularla şekillendi Türk
edebiyatının birçok önemli isminin de davetli olarak iştirak
ettiği bu ilk faaliyete Azerbaycan’dan da Prof. Dr. Alaattin
Memmedoğlu katılmıştı.
17-19 Aralık 1993 tarihinde gerçekleşen Fırat Şiir Akşamları
destan şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu anısına
düzenlendi. Ahmet Kabaklı, Bahaettin Karakoç, Prof. Dr.
Sadık Tural, Beşir Ayvazoğlu, Ali Akbaş gibi önemli
isimlerin katıldığı bu şiir etkinliğinin misafirlerinden
biri de:
“Muhabbet sonsuzdur, ömürse kısa / Ne olur, sadakat ebedi
kalsa!/ Kimin yüreğinde bir tel kırılsa,/ Benim yüreğimdir,
benim yüreğim/ Yüzlerde gözlerde sevgi okunur/ Muhabbet
yürekten yüreğe konur / Güzeller gözünde o ateş, o nur/
Benim yüreğimdir, benim yüreğim”, diyen Can Azerbaycan’ın
yürekli sesi Nebi Hezri’ydi.
1994 yılında çeşitli sebeplerle yapılamayan bu büyük
faaliyetin üçüncüsü, 22-25 Eylül 1995 tarihinde, Hazar
gölünün kıyısına taşınarak Hazar Şiir Akşamları adıyla Doğu
Türkistan davasının büyük mücahidi İsa Yusuf Alptekin
onuruna düzenlendi.
Hazar Gölü kıyılarında, gönülleri şahlandıran bu şiir
şöleninin dördüncüsü 30 Mayıs–2 Haziran 1996, 5. Hazar Şiir
Akşamları 14-16 Haziran 1997, 6. Hazar Şiir Akşamları 26-28
Haziran 1998 tarihlerinde gerçekleştirildi,
7. Hazar Şiir Akşamları 25-26-27 Haziran 1999 tarihlerinde
Harputlu şair Hacı Hayri Bey anısına,
8. Hazar Şiir Akşamları 13-15 Haziran 2000tarihlerinde Fethi
Gemuhluoğlu anısına,
9. Hazar Şiir Akşamları 27-28 Eylül 2001tarihlerinde Ahmet
Kabaklı anısına gerçekleştirildi.
10. Hazar Şiir Akşamları 27-28 Eylül 2002 tarihlerinde
düzenlendi.
Takvim
yaprakları 8 Nisan 2004’ü gösteriyordu. 11. Hazar Şiir
Akşamları “Küçük Hazar’dan Büyük Hazar”a taşınarak, 8-12
Nisan 2004 tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de
gerçekleştirildi.
“Azerbaycan! Azerbaycan!
Ey kahraman evladın şanlı vatanı!
Senin için can vermeye hepimiz hazırız!
Senin için kan dökmeye hepimiz kadiriz’
Üç renkli bayrağınla mutlu yaşa
Şanlı vatan şanlı vatan
Azerbaycan! Azerbaycan!
Azerbaycan! Azerbaycan!”
Evet, Azerbaycan milli marşı ile birlikte:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Türkiye’nin istiklal marşını birlikte söylemek çok güzeldi.
12. Hazar Şiir Akşamları “Büyük Hazar’dan-Küçük Hazar”a, kendi mekânına
taşınarak 23-25 Eylül 2004 tarihleri arasında Nüzhet Dede
anısına düzenlendi.
Elazığ, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nın 13.’nü 22–24 Eylül 2005
tarihinde Elmas Yıldırım hatırasına tertip etti. Türkiye,
Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Altay
Özerk Cumhuriyeti, Kabartay Balkar Cumhuriyeti, Kırım, Batı
Trakya, Gagavuzya, İran, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Kosova, Romanya, Makedonya, Bulgaristan, Doğu Türkistan,
Arnavutluk, Kerkük ve daha birçok sınır ötesi Türk
beldesinden gelen değerli şairler Elmas Yıldırım’ı
anlattılar. Elmas Yıldırım’ın İstanbul’da yaşayan
oğlu Azer Elmas ile birlikte şairin Bakü’de yaşayan yeğeni
Hacıağa Almaszade de bu anlamlı faaliyetin konukları
arasında yer almıştı.
14. Hazar Şiir Akşamları 20-22 Eylül 2006 tarihlerinde Kazak şair
Mağcan Cumabay anısına, 15. Hazar Şiir Akşamları 25-27 Ekim
2007 tarihlerinde dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov
onuruna gerçekleştirildi.
6-8 Kasım 2008 tarihinde Hazar Şiir Akşamlarını 16.’sı
Deyirem sefası bitdi ömrümün / İndi dağ çıhıram, düze elveda
/ Göze duman çökür, başa gar yağır / Bahara elveda, yaza
elveda. diyen edebiyat dünyasının yakından tanıdığı ünü ile
Türk dünyasının sınırlarını çoktan aşan Bahtiyar Vahapzade
onuruna tertip edildi. Azerbaycan Devleti bu
önemli toplantıya 11 kişiden oluşan bir heyet ile iştirak
etti.. Cengiz Alioğlu, Zelimhan Yakup, Asif Rüstemli, Elhan
Talıboğlu, Pervane Memmedova, Azad Şükürov, Ramin Garayev,
Azerbaycanlı Mugam üçlüsü Sekine İsmayilova, Ramin Rızayev,
Oktay Şerifov ve Azerbaycan Devlet Televizyonu adına program
yapımcısı Zernişan Azeyeva yer aldı.
Rahatsızlığı nedeniyle Elazığ’a gelemeyen Vahapzade, Elazığ halkına
Azerbaycan Devlet televizyonu aracılığıyla göndermiş olduğu
mesajında kendisine gösterilen büyük ilgiden duyduğu
memnuniyeti dile getirmişti. Evvela ben Türk milletine
teşekkürlerimi bildiriyorum, minnettarlığımı bildiriyorum
benim için büyük bir şereftir bu. Ama teessüfler olsun ki
sıhhatim imkân vermiyor beni davet ediyorlar ama gitmeye
imkânım yoktur. Çok sağ olsunlar benim mütevazı
yaratıcılığımı kıymetlendiriyorlar. Ben bütün Türkiye
milletine, Türkiye Halkına selamlarımı gönderiyorum. Beni
affeylesinler, bağışlasınlar. Sıhhatim müsait değildir bu
uzun mesafeye gitmeye onun için özür dilerim ama bu
televizyon vasıtasıyla Türkiye devletine teşekkürlerimi
bildiriyorum Elazığ halkına teşekkürlerimi bildiriyorum.
Diyerek selamlarını göndermişti.
17. Hazar Şiir Akşamları 26-28 Haziran 2009 tarihlerinde Necip Fazıl
Kısakürek anısına yapıldı 18. Hazar Şiir Akşamları ise yine
büyük bir başarıyla 10-13 Haziran 2010 tarihlerinde Hoca
Ahmet Yesevi anısına gerçekleştirildi. Ve en son etkinlik
olan 19. Hazar Şiir Akşamları istiklal şairimiz Mehmet Akif
Ersoy hatırasına 22-25 Eylül 2011 tarihlerinde düzenlendi.
19 yıldan beri her yıl düzenli olarak yapılan Hazar Şiir Akşamları’nda
Kardeş ülke Azerbaycan Cumhuriyeti’nin çok özel bir yeri
oldu. Elazığ. 50 yıl sonra Hazar Şiir Akşamları ile yeniden
Azerbaycanlı şairleri konuk etmeninin onurunu ve gururunu
yaşıyordu 1933 yılından itibaren 1952 yılına kadar
şehrimizde misafir ettiğimiz Azerbaycanlı şair Elmas
Yıldırım’dan sonra bu büyük organizasyona bugüne kadar
Azerbaycan’ı temsilen kimler katılmadı ki?
İşte canlar listesi:
Nebi Hazri, Anar, Sabir Rüstemhanlı,
Cengiz Alioğlu, Azer Elmas,
Hacıağa Almaszade, Fikret Goca, Şahmar Ekberzade, Edalet
Esgeroğlu, Abbas Abdulla Hacaloğlu, Memmed Aslan, Ahmet
Oğuz, Ramiz Rövşen, Seadet Cihangir, Reşat Mecit, Vagif
Behmenli, Zelimhan Yakup, Prof. Dr. Bekir Nebiyev, Prof. Dr.
Kâmil Veliyev, Doç Dr. Asif Rüstemli, Marif Teymur, Alaattin
Memmedoğlu, Ekber Goşalı, Gabil Allahverdi, Nurengiz Gün,
Vagif Bayatlı Öder, Akif Ehmetgil, Memmed İsmail, Resul
Mirhaşimli, Selim Babulluoğlu, Galibe Hacıyeva,
Elçin İskenderzade, Ramin Garayev, Naringül
Babayeva ile Faik Abas’ı Elazığ’da misafir ettik.
MANAS’TA TÜRK DÜNYASINI KUCAKLAYAN PROJELER
Dünyadaki siyasi ve diplomatik şartların, 1990’lı yıllardan itibaren
yeniden tarih sahnesine çıkardığı Türk dünyasının, edebi
varlığını Hazar Şiir Akşamları ile kucaklamayı başarmıştık.
Bu ulvi düşüncemizi Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı
Anar’ın da onur konuğu olarak katıldığı 4-6 Mayıs 2006
tarihinde hatıralarda büyük izler bırakan bir tören ile
yayın hayatına başlayan Manas Yayıncılık’ta daha yoğun bir
heyecan ile yürütebilmenin gayreti içersinde yolumuza devam
ediyoruz.
Manas Yayıncılık olarak Kırgız bilim adamı Prof. Dr. Abdıldacan
Akmataliyev’in Yıldırım Sesli Manasçı Aytmatov. Dr. Ali
Albayrak’ın Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Eski Türk Dini,
Yrd. Doç. Dr. Ercan Alkaya’nın Kuzey Grubu Türk Lehçelerinde
Edatlar, Feyzullah Budak’ın Altay’da ki Yüreğim Mağcan
Cumabay, Yrd. Doç. Dr. Selahattin Bekki’nin Maaday-Kara
Destanı, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın Türk Budunlarının Ortak
Atababaları, V.A.Moşkov’un Balkan Yarımadasında Türk
Kavimleri, Yrd. Doç. Dr. Enver Aras’ın, Hazar’dan Hazar’a
Elmas Yıldırım, Prof. Dr. Ahmet Buran’ın Kurşunlanan
Türkoloji, Dr. Mehmet Köçer’in Emanullah Dönemi Afganistan,
Yrd. Doç. Dr. Ümit Koç’un Savaştan Sanata İpek, Yrd. Doç.
Dr. Nedim Bakırcı’nın Türk Dünyası Coğrafyasında Tespit
Edilmiş Hayvan Masalları Üzerine Bir İnceleme, Yrd. Doç. Dr.
Kürşat Öncül’ün Eski Türk Kültürü ve Halk Edebiyatı
Ürünlerinde Başkaldırı Kavramı, Azerbaycan’da faaliyet
gösteren Ozan Neşriyat ile birlikte Elazığ Çelengi ve Doç.
Dr. Asif Rüstemli tarafından hazırlanan ve Dr. Süleyman Kaan
Yalçın tarafından Türkiye Türkçesine aktarılan Cafer
Cabbarlı Hayatı, Sanatı ve Mücadelesi adlı eserleri
yayınlayarak kültür dünyamıza kazandırdık.
Manas Yayıncılık olarak Türk dünyasına yönelik çalışmalarımız kültür ve
sanat faaliyetleri ile de devam etti. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde 25-27 Şubat 2003 tarihlerinde gerçekleşen
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf R.
Denktaş’a, takdim edilen Türk Dünyası Hizmet ödülü Töreni,
5-7 Mayıs 2004 tarihlerinde İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga
ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif’e Türk Dünyası
Ödüllerinin Takdim Töreni, Kazakistan’da 1-7 Ekim 2006
tarihlerinde gerçekleşen Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan
Nazarbayev’e, takdim edilen Türk Dünyası Hizmet ödülü
Töreni, 24-27 Ekim 2007 tarihlerinde Kırgız yazar Cengiz
Aytmatov’a Türk Dünyası Hizmet Ödülü Töreni, 20 Eylül 2006
tarihinde Altay’da ki Yüreğim Mağcan Cumabay, 26 Ekim 2007
tarihinde Kurşunlanan Türkoloji, 3-4 Temmuz 2008
tarihlerinde Cengiz Aytmatov’a Saygı, 23-25 Aralık 2008
tarihlerinde Kıbrıs Şehitlerini anma ve Şehit İlhanlar
Abidesi’nin Açılış Töreni, ve 24-26 Ekim 2008 tarihlerinde
Kırgızistan’da düzenlenen Cengiz Aytmatov ve Günümüz
Formu’na, adlı programları büyük bir başarıyla
gerçekleştirdik.
27 Ekim
2007 tarihinde Kazak Şair Muhtar Şahanov ve Kırgız Bilim
Adamı Prof. Dr. Abdıldacan Akmataliyev ve Manasçı Urkash
Mambetaliyev, 13 Kasım 2009 tarihinde Manas Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kayıpov 25 Haziran 2009 tarihinde
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan
Yazgan yayınevimizi ziyaret etti.
Bütün bu
faaliyetler kapsamında Elazığ’ın Cadde, sokak ve parklarına
görkemli törenler düzenlenerek; Kazakistan Akmola Parkı,
Elmas Yıldırım Sokağı, Elmas Yıldırım Caddesi, Cengiz
Aytmatov Parkı, Bahtiyar Vahapzade Caddesi, Turan Yazgan
Caddesi isimleri verildi.
2007 yılı Elazığ’da Elmas Yıldırım yılı oldu. Doğumunun 100. Yılında
Elazığ, Azerbaycanlı kardeşleri ile birlikte Elmas’ını
yeniden kucakladı. Büyük ve görkemli törenler tertip etti.
Törenlere Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas başta olmak
üzere Kardeş Azerbaycan’dan
Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı
Neşriyat, Şubesi Müdürü Vagif Behmenli, Yazarlar
Birliği Başkanı Anar, Milli İlimler Akademisi Edebiyat
Şubesi Başkanı Prof. Dr. Bekir Nebiyev, Yazarlar Birliği
üyelerinden Fikret Goca, Edalet Esgeroğlu, İlgar Fehmi,
Marif Teymur, Reşad Mecid, Nazif Gahramanlı, Meleyke
Memmedova, Azerbaycan İçtimai Televizyonundan Refik Semender
ve Füzuli Orucov ile Elmas Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan
yeğeni Hacıağa Almaszade üç gün boyunca düzenlenen
etkinliklere katılarak misafirimiz oldular. Büyük şair Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum yılı münasebetiyle Fırat Üniversitesi
öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Enver Aras tarafından
hazırlanan “ Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım” adlı kitap
Manas Yayıncılık, tarafından yayınladı. Elazığ Anadolu
Lisesi’nde öğretmen ve öğrenciler tarafından çiçeklerle
karşılanan Azerbaycanlı misafirlerimiz Şair Elmas
Yıldırım’ın hayatının anlatıldığı derste öğrencilerin
okudukları şiirleri gözyaşları ile dinlemişlerdi. Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım Sempozyumu’na Türkiye ve
Azerbaycan’dan 20 bilim adamı ve yazar katıldı. Üç oturum
halinde düzenlenen toplantılarda, bilim adamları ve
yazarlar, Şair Elmas Yıldırım ile ilgili hazırladıkları
tebliğler sunuldu. Elmas Yıldırım’ın görev yaptığı Hankendi
beldesi ile Keban ve Ağın ilçeleri ziyaret edildi. Baba
Hazar’dan getirilen su Bala Hazar’a değil sanki yılların
hasreti ile kavrulan yüreklere dökülüyordu. Elazığ Belediye
Meclisi’nin kararıyla, Elmas Yıldırım Sokağı ve Hankendi
Belediye Meclisi’nin kararıyla Elmas Yıldırım Caddesi
törenler düzenlenerek açıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Fırat Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı ile Elazığ Musiki Konservatuvarı
Derneği’nin işbirliğiyle hazırlanan ve usta sanatçı Kenan
Çimtay’ın yönettiği Harput Türküleri Konserinin ardından da
Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen Agiş tarafından bestelenen
Elveda Bakü,
Gölcük’le Hasbıhâl ve Esir Azerbaycan adlı eserlerin icra
edildiği Elmas Yıldırım
Şarkıları bu
anma toplantısına büyük bir coşku katmıştı.
Şair Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum Yılı kutlamaları kardeş Azerbaycan’da
da büyük yankı uyandırdı. Azerbaycan
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 16 Nisan 2007
tarihinde yayınladığı Serencam ile Şair Elmas Yıldırım’ın
doğumunun 100. Yıl kutlamalarının Azerbaycan’da yapılacağını
ilan etti. Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı Ebulfeyz
Garayev ise yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev
16 Nisan 2007 tarihinde yayınladığı serencam ile istiklâl
şairimiz Elmas Yıldırım için Azerbaycan’da yüksek bir
seviyede kutlamaların yapılacağını ve Bakü’de yapılacak
büyük kutlama programına Elazığ’dan da bir heyetin davet
edileceğini açıkladı. Aynı yıl, 25–27 Eylül 2007
tarihinde Azerbaycan’da da Elmas Yıldırım’ın hatırasına
büyük bir tören tertip edildi. Bu törene Türkiye Cumhuriyeti
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Elazığ Valisi
Muammer Muşmal, Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu,
Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M, Hamdi Muz, Elmas
Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas, İl Kültür ve Turizm Müdürü
Tahsin Öztürk, İl Milli Eğitim Müdürü Nihat Büyükbaş, Fırat
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Korkmaz,
Gazeteci-Yazar Bedrettin Keleştimur, Elazığ Devlet Korosu
Sanatçısı Kenan Çimtay, Fırat Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı öğrencisi Fatma Ünver ile Manas Yayıncılık ve
Program Koordinatörü Şener Bulut, katıldılar. Her iki
ülkenin bilim sanat ve edebiyat adamları bu törende de büyük
şairi çeşitli yönleri ile anlattılar. Prof. Dr. Bekir
Nebiyev’in hazırladığı Elmas Yıldırım’ın hayatını ve
şiirlerin konu alana bir kitap Azerbaycan Medeniyet ve
Turizm Nazırlığı tarafından yayınladı. Toplantıya ev
sahipliği yapan Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı
Ebulfeyz Garayev bu önemli toplantıdan duyduğu heyecanını
dile getirmişti.. Ben şimdi çok sevinçliyim 24 yaşında
Azerbaycan’ı terk eden Elmas Yıldırım’ın muhterem
Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in kararıyla 100 yaşında
yeniden vatana dönmüştür. Bir daha sevinç duyuyorum ki Elmas
Yıldırım’ın vatanı iki halktır; iki devlet şairi
kucaklamıştır. Bu güzel unutulmaz günde Türkiye
Cumhuriyetinin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay başta
olmak üzere Türkiye’den gelmiş olan çok hürmet devlet,
edebiyat ve medeniyet adamları da iştirak ediyorlar. Hakiki
sanatkârlar halka vatana layıkıyla hizmet gösteren insanlar
zamanın sert sınavıyla yüzleşseler de evvel ahir hakka sahip
olurlar. Halkımız müstakillik kazandıktan sonra şair Elmas
Yıldırım’ın Azerbaycan‘da ki itibarı tekrar yükselmiştir.
Artık Ülkemizde Elmas Yıldırım’ın şahsiyeti ve yaratıcılığı
aziz tutulacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay da bu toplantıda yaptığı konuşmasında
Değerli arkadaşlarım, bu akşam çok güzel bir vesileyle bir
aradayız. Azerbaycan’ın yaşadığı Türklüğün yaşadığı zor
günlerde güç günlerde hürriyetimizi ve istiklalimizi
aradığımız günlerde Azerbaycan topraklarından yüreğindeki
milli infiale yüreğindeki milli hissiyatın coşmasına sınır
bulamayan bir genç adam, bir genç şair, bir genç muallim,
kardeş topraklarda kendisine vatan aradı. Hazar Denizi’nin
kıyısından Gala Köyü’nden kalktı, Anadolu’nun yakın
coğrafyasında Elazığ’ın Gölcük Gölü’nün kıyısında kendisine
yurt tutmaya vatan tutmaya çalıştı. Orada
çalıştı, orada öğrendi, orada öğretti ve büyük bir gayretle
kıyısına yerleştiği o Gölcük Gölünün adını o zamanki
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı sevgili ve rahmetli Mustafa Kemal
Atatürk’e mektup yazarak Hazar Denizi’ne izafeten “Hazar
Gölü” yapılmasını sağladı. Şimdi iki Hazarımız var, iki
kardeş suyumuz var, iki kardeş denizimiz, iki kardeş gölümüz
var. Bu Hazar Denizi ve bizim küçük, onun hatırasına
hürmeten ismi konulmuş olan Hazar Gölümüz var. Bu ismi Elmas
Yıldırım’a borçluyuz. Elmas Yıldırım bizim topraklarımızda
kuşkusuz şüphesiz güzel günler yaşadı. Müdürlük yaptı,
idarecilik yaptı, öğretmenlik yaptı ama vatan hasreti,
insanın doğduğu yurda hasret başka bir şeyle telafi edilmez.
Diyerek duygularını dile getirmişti.
Şüphesiz ki Azerbaycan ile Türkiye’nin kardeşliği tartışılmaz.
Elazığ’ın Azerbaycan birlikteliğinin ve kardeşliğinin
derinliği, boyutları ve kader birliği çok daha ileri
seviyededir. Aynı sevdanın gönül erleri Çanakkale’de,
Kafkaslarda omuz omuza savaşmış, birlikte ağlamış, birlikte
gülmüşler. Azerbaycan’ın büyük Şairi, Ahmet Cevat’ın
yazdığı, “Çırpınırdın Karadeniz /Bakıp Türk'ün bayrağına/ Ah
ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem ayağına//Sırmalar sarsam
koluna/ İnciler dizsem yoluna/ Fırtınalar dursun ya rab/ Yol
ver Türk'ün bayrağına” mısralarını birlikte söylemiş ve
birlikte mübarek şahadet şerbetini içmişler. Azerbaycan ile
Türkiye’nin sadece tarihleri, kültürleri, kaderleri değildir
sevgileri sevdaları türküleri de aynıdır.
Bu birliktelikte Elazığ’ın ayrı bir yeri vardır şüphesiz. “İl göçsün
göçtüğün vakit/ Yol yansın geçtiğin vakit/ Suyundan içtiğin
vakit/ Kaynak senden incinmesin/ Burdayım de ararlarsa/
Doğru söyle sorarlarsa/ Tabutuna sararlarsa/ Bayrak senden
incinmesin.”,
diyen her iki ülkenin ortak evladı Elmas Yıldırım’ın yanı
sıra Sovyet rejimi yıllarında Azerbaycan’dan çok sayıda aile
Elazığ’da uzun süre misafir edilmiştir.
AZERBAYCAN’DAN GELEN DAVET..
Manas Yayıncılık ile Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de faaliyet gösteren
Ozan Neşriyat’ın birlikte yürüttükleri anlamlı ve güzel bir
çalışmanın ürünü olarak yayınlanan Elazığ Çelengi adlı
kitabın 15-17 Eylül tarihlerinde Bakü’de gerçekleştirilecek
tanıtım toplantısına davetliyiz. Programa Manas Yayıncılık
Genel Koordinatörü M. Şener Bulut’un başkanlığında Doç. Dr.
Tarık Özcan, Ögr. Gör. Recep Bağcı, Günerkan Aydoğmuş, R.
Mithat Yılmaz, Hadi Önal ve Fırat TV’den Mehmet Demirel’in
yer aldığı bir heyet ile katılacağız.
13 Eylül 2010 pazartesi günü akşam saat 19.00’da Elazığ Belediye
Başkanlığı’nın tahsis etmiş olduğu bir araç ile Nahçıvan’a
gitmek üzere yola koyuluyoruz. Aracımız gece boyunca Bingöl,
Karlıova, Erzurum, Horasan ve Ağrı’yı geride bıraktıktan
sonra nihayet Iğdır il sınırındayız.
Tarih 14 Eylül Çarşamba. Alaca karanlık da olsa dev silueti ile Ağrı
Dağı gözlerimizi üzerine kilitliyor. Sabahın acelesi yok,
ancak bizde efsaneler dağını gündüz gözü ile görme heyecanı
ve merakı had safhada.
Sabahın ilk ışıkları ile birlikte üzerinden hiç eksik
olmayan karı, zirvesini haleleştiren bulutları, Avrupa’nın
ve Türkiye’nin en yüksek dağı olmasının yanı sıra Hz. Nuh’un
gemisine ev sahipliği yapmanın ayrıcalığı ile gönüllerde
yücelen Ağrı Dağı, tüm heybetini ve güzelliğini gözlerimize
içiriyor.
NAHÇIVAN’A GİDİYORUZ..
Güneşle birlikte Iğdır’dayız. Anadolu’nun Kafkas kapısı olma
özelliğini taşıyan yeşilin her tonu ile bezeli kendi adı ile
anılan ovanın doğusunda yer alan Iğdır, Kuzeyde Ermenistan
Doğuda Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ve İran ile komşu olan
şirin bir ilimiz. Iğdır’da fazla kalamıyoruz. Yolcu yolunda
gerek diyoruz. Araç değiştiriyoruz. Oruç Şiyman Türkiye
Nahçıvan arasında yolcu taşıyan Iğdırlı tecrübeli bir şoför.
Ermenistan sınırına paralel olarak uzayan yolda aracımız
hızla ilerliyor. Aralık ilçesini geride bırakıyoruz.
Özerk Nahçıvan Cumhuriyeti; Türkiye, İran ve Ermenistan ile çevrili bir
coğrafyada bulunuyor. Azerbaycan ile arasında boydan boya
Ermenistan uzanıyor. Azerbaycan sınırına en yakın noktada
bile maalesef anayurduna 28 kilometre uzaklıkta. Azerbaycan
ve Nahçıvan arasındaki ulaşım genel olarak havayolu ile
sağlanıyor. Karayolu ile gitmek isteyenler için ancak İran
üzerinden geçmek dışında bir başka alternatif yok. Dilucu
Sınır Kapısı’ndan Nahçıvan’a doğru giderken Aras Nehri
üzerinde inşa edilmiş olan Hasret Köprüsü’ne vardığımızda
Günerkan Aydoğmuş büyük bir heyecanla yıllar öncesinde
kaleme almış olduğu şiirini başlıyor okumaya İşte Aras ve
işte Hasret Köprüsü.: “Aynı iklim, aynı toprak, aynı kan/
Aynı türkü kulaklara yayılan/ Bu yanı Kars, Iğdır, o yan
Nahçıvan/ Ümitle örülür hasret köprüsü.
Hasret Köprüsünün bir yanında Türkiye Gümrüğü diğer yanında Nahçıvan
Gümrüğü, Pasaport işlemleri tamamlanıyor. Şimdi Nahçıvan
topraklarındayız. Güzel bakımlı bir yol. Nahçıvan’a giderken
yol kenarlarında dikili ağaçların bakımları ile meşgul olan
insanlara rastlıyoruz. Iğdır ile Nahçıvan arasındaki mesafe
toplam 170 kilometre..
NAHÇIVAN DEVLET ÜNİVERSİTESİ’Nİ ZİYARET ETTİK..
Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de yayınlanan Elazığ Çelengi adlı kitabın
tanıtım toplantısına katılacak olan heyetimiz uzun ve
meşakkatli bir yolculuktan sonra nihayet Nahçıvan’a
ulaşıyoruz. Bizleri Naçıvan Devlet Üniversitesi’nin Harici
Talebeler Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Haneli Kerimli
karşılıyor. Bu değerli bilim adamının odasında ikram edilen
çaylarımızı yudumlarken kendileri için Elazığ’dan getirmiş
olduğumuz hediyelerimizi takdim ediyoruz. Doç. Dr. Haneli
Kerimli; Bizim için en büyük hediye kardeşin kardeşe
kalbidir sıcak ilgisidir sıcak duygularıdır. Ben Nahçıvan
Devlet Üniversitesi’nin bir mensubu olarak sizlere hoş
geldiniz diyorum. Biraz sonra üniversitemizin rektörü
sizleri kabul edecektir. Yarın Bakû’de yapılacak olan
toplantının başarılı geçeceğini ümit ediyorum Elazığ Çelengi
kitabını bizim üniversitemizin kütüphanesinde görmek ve
istifade etmek istiyoruz. Bu çok mutlu bir iştir. Diyor.
Heyet başkanımız M. Şener Bulut; Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de
yayınlanan “Elazığ Çelengi” adlı kitabın tanıtım
toplantısına katılacak heyet ile birlikte uzun ve meşakkatli
bir yolculuktan sonra Nahçıvan’a kavuştuk. Bizleri Nahçıvan
Devlet Üniversitesi’nin Harici Talebeler Fakültesi Dekanı
Doç. Dr. Haneli Kerimli karşıladılar. Kendilerine çok
teşekkür ediyoruz. Müsaadeleri olursa kendileri için
Elazığ’dan getirmiş olduğumuz hediyelerimizi takdim etmek
istiyoruz. Doç. Dr. Tarık Özcan ile Günerkan Aydoğmuş’u
buraya davet ediyorum. Diye kısa bir açıklamada bulunduktan
sonra hediyelerin takdimi yapılıyor.
Doç. Dr. Tarık Özcan
Elazığ’dan
kucak dolusu selamlar getirdik…
Efendim, biz kardeş bildiğimiz bir güzel ülkenin kıymetli
bir üniversitesine geldik. Sizlere Elazığ’dan kucak dolusu
selamlar getirdik. Burada sizlerin arasında bulunmaktan
büyük bir sevinç duymaktayız. Sizler için getirdiğimiz bu
hediyeleri takdim etmekten büyük bir şeref duyuyorum.
Doç. Dr. Haneli Kerimli
En büyük
hediye kardeşin kardeşe kalbidir..
Bizim için en büyük hediye kardeşin kardeşe kalbidir, sıcak
ilgisidir, sıcak duygularıdır. Elazığ, bir Türk ili olmakla
beraber Azerbaycan için önemli bir şehirdir. Elazığ’da Hazar
Gölü var, Azerbaycan’da da Hazar Denizi var. Elazığ’ı bize
eskiden doğmalaştıran Elazığ’ı bize eskiden beri gardaş eden
en büyük nokta sözün birliğidir, sözün gardaşlığıdır, şiirin
birliğidir. Bizim için önemli olan Azerbaycan’ın ve
umumiyetle Türk dünyasının büyük şairi olan ve Sovyetler
zamanında büyük sıkıntılar yaşayan, muhaceret ömrü yaşayan
Elmas Yıldırım’a Elazığ şehri kucak açıp bağrına bastı.
Orası bizim için çok mukaddes bir yerdir. Elmas Yıldırım’ın
mezarı oradadır. Ben çok memnuniyet duymaktayım ki Elmas
Yıldırım hakkında bu güzel eseri Elazığ’da Fırat
Üniversitesi’nde görev yapan Yrd. Doç. Dr. Enver Aras yazmış
ve Elazığ’da faaliyetini sürdüren Manas Yayınevi
yayınlanmıştır. Elbette ki bizim dostluğumuzun,
kardeşliğimizin 7000 yıllık tarihi var. Ben Nahçıvan Devlet
Üniversitesi’nin bir mensubu olarak sizlere hoş geldiniz
diyorum. Üniversitemizin rektörü sizleri kabul etti. Yarın
Bakû’de yapılacak olan toplantının başarılı geçeceğini ümit
ediyorum. “Elazığ Çelengi” kitabını bizim üniversitemizin
kütüphanesinde görmek ve istifade etmek istiyoruz. Bu çok
mutlu bir iştir.
Elmas Yıldırım bizim için ne kadar aziz ise, Mehmet Akif de
bir o kadar azizdir. Nazım Hikmet de bir o kadar azizdir,
Necip Fazıl Kısakürek de çok kıymetlidir. İftihar ettiğimiz
şairlerimizi saymakla bitiremeyiz. Bu şairlerimizin hepsi
Türk halklarının müşterek şairlerdir. Ben size bir söz demek
istiyorum ki Orta Çağların en büyük şairlerinden biri Yunus
Emre’dir. Onun beşeri duyguları çok yüksektir. Bir şiirinde
diyor ki;
“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”.
Dünyada güzel söz hep kalır, hepimize can sağlığı diliyorum.
Elazığ Fırat Üniversitesi ile Nahçıvan Devlet Üniversitesi
arasında çok derin alakalar var. Bizim üniversitemizin
birçok talebesi, birçok muallimiFırat
Üniversitesi’nin konuğu olmuştur. Her iki üniversitemizin
birlikte uygulamaya koydukları projeler vardır.
Ben çeşitli vesilelerle birçok kere Türkiye’ye geldim,
İstanbul’da oldum. Samsun’da düzenlenen Türk halklarıyla
alakalı bir kurultaya iştirak ettim. Türkiye için bu güne
kadar birçok şiir yazdım. 2004 yılında Batum’a gitmiştim.
Oradayken Karadeniz için bir şiir yazmıştım. Karadeniz benim
için çok kıymetlidir. Türk dünyasının denizidir. Size
Karadeniz için yazdığım bu şiiri okuyacağım, ama
biliyorsunuz büyük şairimiz Ahmet Cevat’ın yazdığı çok güzel
bir Karadeniz şiiri vardır. Karadeniz’in sevinci de
hepimizin sevincidir, kaderi de hepimizin kaderidir.
GARA DENİZ
Men seninle ilk defe
Görüşdüm İstanbul’da!
Sonra da Samsun’da
İndi de görüşürük
Eski Türk yurdu olmuş
Mavi gözlü Batum’da.
Her görüşden şirin bir
Hatire galıb yadımda…
Yėne de dayanmışam
Deniz iyi gohuyan
Dinleyirem gelbinin
Mehrem pıçıltısını
Türk’ün ortag dilinde.
Yėne de lepelerin
Çırpılır ayağıma.
Yėne de dalgaların
Sevincek uşag kimi
Atılır gucağıma.
Üzün sakit gıvırcaglar olsa bėle
Betnindeki gasırganı,
Yatmış, gizli sert tufanı
Gereyince görmeyibdi,
Duymayıbdı zaman hele.
Senin adın,
Soyun gedim, Gara deniz…
Bu gününle, sabahınla
Uğraşmağın öz yėrinde…
Herden herden dünenini
Kėçmişini ara, deniz!..
Bir vaht sene neğme goşdu,
Şėir yazdı Ehmed Cavad.
Onda bėle değil idi
Ne zemane, ne de heyat.
Bu gün seni sėyr edirem
Dayanıb üzü gibleye,
Çetin bir de bu zemane
Meni gıra, seni iyi!..
Menim rengim reng alıbdı
Camalından, Gara deniz!..
Neçe milyon arhadaşım,
Soydaşım var-
Senin kimi delidolu,
Ağırlenger, esmerbeniz
Gara deniz!..
Belke de sen
Turan adlı memleketin
Yohluğunu derd ėderek
Gezebinden
Boğulmusan, garalmısan?!..
Belke de sen
Ganı ile, canı ile
Değişmez imanı ile
Türk olanı
Özüne gaytarmag üçün
Var olmusan?!..
Ey tanrılar dergahına
Baş eymeyen
Prometey hisletlim menim!..
Yarandığın günden beri
Hagsızlığa dönmez genim
Mağrurluğun,
Yenmezliğin Ucbatından
Zaman zaman
Çarmıhlara çekilsen de,
Gah da gėri çekilsen de
Sen yėne de
İçindeki kürlüyünle
Sığmayırsan Yėre, Göye.
Men bilirem,
Lalın dilin
Öz anası bilen kimi.
Sen gelbinin ağrısını,
Ezabını, acısını
Gan gardaşın,
Can sırdaşın,
Menden özge
Açammırsan bir kimseye.
Gara deniz!..
Gara deniz!..
Meni ėle ovsunlayıb
Üreyimi Çalmısan ki,
Heç bilmirem
Hara gedim,
Hara, deniz?!..
REKTÖR BEYİN ELAZIĞ’A SELAMI VAR..
Doç. Dr. Haneli Kerimli ile birlikte Nahçıvan Devlet Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. İsa Habibbeyli’yi ziyaret ediyoruz. Rektör
Bey bu ziyaretimizden duyduğu memnuniyetini ifade ederken
geçtiğimiz yıl Nevruz Kutlamaları münasebetiyle ziyaret
ettiği Elazığ’ı çok beğendiğini anlatıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan’a kardeş ülkedir Kıymetli
Cumhurbaşkanımız Haydar Aliyev bu durumu iki devlet bir
millet şeklinde çok güzel ifade etmiştir. Biz tek millet
olmanın mesuliyetini de şerefini de Türkiye ile beraber
yaşıyoruz bu konuda üniversitelerimize büyük görev düştüğünü
söylüyor.
Yayın koordinatörümüz M. Şener Bulut; Nahçıvan Devlet Üniversitesi’nin
Değerli Rektörü Prof. Dr. İsa Habipbeyli lütfedip heyetimizi
kabul etti. “Elazığ Çelengi” adlı eserin tanıtım
toplantısına katılmak için bugün Bakû’ye gideceğiz; ancak
bizim, Fırat Üniversitesi ile kardeş olan Nahçıvan Devlet
Üniversitesi’ni ziyaret etmeden geçmek olmazdı. Sayın
Rektörümüz bizleri son derece sıcak bir ilgiyle karşıladı.
Kendilerine Elazığ’dan getirdiğimiz hediyelerimizi takdim
etmek istiyoruz. Diyerek yaptığı kısa açıklamadan sonra
hediyelerin takdimi yapılıyor.
Doç. Dr. Tarık Özcan
İki ayrı
devletiz; ancak aynı milletin çocuklarıyız.
Sayın Rektörüm, bizleri kabul ettiğiniz için çok teşekkür
ediyoruz. Sizlere Rektörümüz Sayın Prof. Dr. A. Feyzi
Bingöl’ün selamlarını getirdik. Nahçıvan Üniversitesi bizim
kardeş üniversitemizdir. Bakû’ye giderken sizi ziyaret
etmemek olmazdı. İki ayrı devletiz; ancak aynı milletin
çocuklarıyız. Burada bulunmaktan şeref duyuyoruz.
Birlikteliğimiz ebediyete kadar devam edecektir. Bilimsel
çalışmalarımız karşılıklı işbirliği yaparak daha da güç
kazanacaktır. Çünkü bizim tarihsel, coğrafi ve gönül
birlikteliğimiz var. Biz, burada kendimizi yabancı
hissetmiyoruz. Burada evimizdeyiz. Sizleri kendimizden bir
parça olarak görüyoruz. Yüce Allah’tan sizlere sağlık ve
başarılar diliyoruz. Yolunuz açık, ufkunuz aydınlık olsun.
Prof. Dr. İsa Habibbeyli
Tek millet
olmanın mesuliyetini de, şerefini de Türkiye ile beraber
yaşıyoruz.
Elazığ’ın temsilcilerinin, Fırat Üniversitesi’nin değerli
temsilcilerinin bugün Nahçıvan Devlet Üniversitesi’nde
olması kardeşliğimizin, dostluğumuzun, emekdaşlığımızın bir
numunesidir. Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan’a kardeş
ülkedir. Ümummilli liderimiz Haydar Aliyev bu durumu “iki
devlet - bir millet” şeklinde çok güzel ifade etmiştir. Biz
tek millet olmanın mesuliyetini de, şerefini de Türkiye ile
beraber yaşıyoruz. Bu konuda üniversitelerimize büyük görev
düşüyor. Nahçıvan Devlet Üniversitesi dünyanın muhtelif
üniversiteleri ile geniş kapsamlı işbirliği çalışmaları
yapmaktadır. Ama bizim için en doğma üniversiteler samimi
olarak ifade etmek istiyorum ki kardeş Türkiye
Cumhuriyeti’ndeki üniversitelerdir. Ankara Üniversitesi,
Kocaeli Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Kafkas
Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi ile beraber Fırat
Üniversitesi halen işbirliği yaptığımız üniversitelerdir.
Elazığ bir coğrafi mekân olarak sanki büyük Anadolu ile
Azerbaycan arasında bir köprüdür. Elazığ’da bulunan Hazar
Gölü bizim Azerbaycan’daki Hazar Denizi ile kardeştir. Bir
kaç yıl önce Fırat Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Feyzi
Bingöl üniversitemizin davetlisi olarak Nevruz törenlerine
katılmıştı. Geçtiğimiz yıl kıymetli rektörümüz Prof. Dr.
Feyzi Bingöl’ün davetiyle Fırat Üniversitesi’nde yapılan
Nevruz törenlerine katıldık. Bu yıl üç öğrencimizi Fırat
Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde yapılan çalışmalara
katılmak üzere Elazığ’a gönderdik bundan sonrada
öğrencilerimizi Fırat Üniversitesi’ne göndermeye devam
edeceğiz.
Üniversitemizi ziyaret etmeniz beni memnun etmiştir. Bakû’de
katılacağınız toplantı için sizlere başarılar diliyorum.
“Elazığ çelengi” Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin birge şiir
toplusu kimi çok ehemmiyetlidir.
İnanıyorum ki Elazığ Çelengi toplantısı güzel geçecektir.
Sizlere hayırlı yolculuklar temenni ediyorum. Fırat
Üniversitesi rektörü değerli kardeşim Prof. Dr. A. Feyzi
Bingöl’e selamlarımızı götürürseniz sevinirim.
NAHÇIVAN’DAN AYRILIYORUZ..
Nahçıvan Devlet Üniversitesi’nin değerli yöneticilerine teşekkür edip
üniversiteden ayrılıyoruz. Sabahın erken saatlerden itibaren
ulaşım hizmetlerimizle ilgilenen Iğdırlı şoförümüz Oruç
Şiyman bizleri Nahçıvan Havaalanına götürüyor. Iğdır’dan
Nahçıvan’a sürekli yolcu taşıdığını söyleyen bu güler yüzlü
şoförümüz bizlere Nahçıvan ile Bakü arasında her gün
karşılıklı olarak üç uçak seferi yapıldığını anlatıyor.
Uçağın kalkış saatini beklerken şoförümüz Oruç Şiyman’ı
dinleyip bilgi alıyoruz. “Iğdır ile Nahçıvan arasında
taksicilik yapıyorum. Iğdır’dan Nahçıvan Havaalanına yolcu
taşıyorum. Bugün sizinle tanıştım sabah erken saatlerde
Iğdır’dan yola çıkmıştık. Gördüğünüz gibi herhangi bir
zorluk yaşamadan Nahçıvan’a ulaştık yollar gayet güzel ve
bakımlı Nahçıvan’da kendimizi yabancı hissediyoruz. Kendi
ülkemiz gibi yabancılık çekmiyoruz. Köylerine gidiyoruz. Çok
misafirperver insanlar Iğdır ile Nahçıvan arasındaki mesafe
toplam 170 kilometredir. Ortalama iki veya iki buçuk saatte
havaalanına ulaşıyoruz. Nahçıvan’dan Bakû’ye her gün düzenli
olarak sabah öğlen ve akşam olmak üzere karşılıklı üç uçak
kalkıyor.”
BAKÜ’DEYİZ..
Nahçıvan’dan kalkan uçağımız Bakü’ye doğru havalanıyor. Uçak
yolculuğumuz yaklaşık bir saat sürüyor “İki devlet bir
millet”, diyerek Türkiye ile Azerbaycan kardeşliğinin
önemini vurgulayan merhum Haydar Aliyev’in adı ile anılan
havaalanında bizleri. Ozan Neşriyat’ın sahibi can dostumuz
Doç. Dr. Asif Rustemli ile Azerbaycanlı kolleksiyoner Şahit
Habibullah karşılıyor. Asif Beyin sevinci yüzünden okunuyor.
Bir elinde kısa bir süre önce matbaada basılan Elazığ
Çelengi olduğu halde bizleri tek tek kucaklıyor.
Azerbaycan topraklarına ilk defa ayak basan arkadaşlarımızın sevinci
ise gerçekten de görülmeye değer. Doç. Dr. Tarık Özcan, Hadi
Önal, R. Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş ve kameramanımız
Mehmet Demirel’in mutlulukları yüzlerinden okunuyor.
Ancak, ben 2007 yılında Bakü’de gerçekleşen şair Elmas Yıldırım’ın 100.
Doğum yılı kutlamalarına katıldığımda bu duyguları dolu dolu
yaşamıştım. 2008 yılında da Bedrettin Keleştimur ve Öğr.
Gör. Recep Bağcı ile birlikte Bahtiyar Vahapzade onuruna
düzenlediğimiz 16. Hazar Şiir Akşamları’nın hazırlık
aşamasında Bakü’yü yeniden ziyaret etmiştik.
Mehmet Demirel kardeşimiz bu duygulu anı kaydetmek için
çantadan kamerasını çıkartıyor. Hadi Önal konuşurken
kelimeler boğazına düğümleniyor.Şu anda duygularımı anlatacak kelime bulamıyorum.
Diyor. Bir zamanlar hep hayal ediyorduk Azerbaycan’ı ve Türk
dünyasını şu anda Bakû’de arkadaşlarımız ile birlikte
havaalanındayız sevinçten uçuyorum desem kanatlanmışım desem
yeri var. Burada kardeşlerimizle birlikteyiz. Azerbaycanlı
kardeşlerimizle birlikteyiz. Şu anda duyguların en güzelini
yaşıyoruz. Bu duyguları bizlere yaşatanlara teşekkür
ediyoruz. Şeklinde kısa bir açıklamada bulunurken o gün ilk
defa tanıştığımız Şahit Habibullah kır yıllık bir dost gibi
bizleri kucaklarken Ben Oğuz Türküyüm. Ben öz kardeşlerimi
Bakû’de görmekten sevinç duyuyorum. Öyle bilin ki doğma
kardeşinizin evine geldiniz, hiç bir yabancılık
görmeyeceksiniz. Biz bir kökten olan bir milletiz.
Azerbaycan’a hoş geldiniz. Diyerek bizlere yakınlık
gösteriyordu.
Doç. Dr. Asif Rüstemli kısa konuşmasında doğrusu üstlendiği
büyük sorumluluğu yerine getirmenin sevinciyle o büyük
heyecanını bizlerle paylaşıyordu
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Gelişinizle
bizlere bir kucak dolusu sevinç bahşettiniz.
Bu dakika sevinçten ne diyeceğimi bilmiyorum. Ancak yüreğim
doludur, ben iki sene önce Elazığ’a gelmiştim. Harput
Kalesi’ni gezerken bir televizyoncu kardeşim bana yaklaştı
ve Elazığ hakkında düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz
diyerek bir soru yöneltmişti. O gün yüreğim çok doluydu, öz
fikirlerimi orada söyledim. Şimdi de yeni bir heyecan
yaşıyorum, şu an Haydar Aliyev Havaalanı’nda bulunuyoruz.
Yani burası Azerbaycan’ın Hava kapısıdır. Nahçıvan’da Devlet
Üniversitesinde Rektör, Prof. Dr. Milletvekili İsa
Habibbeyli ile görüşmede bulundunuz çok şad oldum. Bu
tedbirin gerçekleşmesinde, Elazığ Çelengi’nin yüze (ortaya)
çıkmasında, Elazığlı kardeşlerimiz ile burada görüşmemizde
dostum, arkadaşım, Azerbaycan Bayrağı ordenli Şahit
Habibullah’ın çok büyük desteği olmuştur, Allah onu var
eylesin. Bakû’nün, Azerbaycan’ın en güzel, tarihi
yerleriyle, en ziyalı aydınlarıyla sizleri tanış edeceğiz ve
ben inanıyorum ki siz katıldığınız bu programdan büyük bir
zevk alacaksınız. Azerbaycan hakkında sizlerde büyük
tasavvurlar olacaktır. Azerbaycan ve Bakû günden güne
güzelleşiyor, insanlarıyla güzelleşiyor yaratılan
abideleriyle güzelleşiyor, hayat şerayeti güzelleşiyor ve bu
güzellik dostlar geldiğinde bir neçe kat daha artıyor. Ben
Hadi Önal’ı burada selamlıyorum. Orada bize demişti ki
Merhaba bahara yaza merhaba \ Merhaba şiire söze merhaba ve
ben burada hepinize merhaba diyerek alkışlıyorum.
Gelişinizle bizlere bir kucak dolusu sevinç bahşettiniz.
Buradan Elazığ Valisi Hürmetli Muammer Muşmal’a selamlarımı
gönderiyorum. Aslında Elazığ Çelengi’ni, Elazığ Şairlerinin
şiirler toplusunu biz teklif ettiğimizde o çok büyük
minnettarlıkla teşekkürle kabul etti. Size de tapşırdı ki bu
işi yapın Türkiye ile Azerbaycan arasında edebi medeni
emektaşlığı için çok güzel bir iştir. Çok şükür ki yüce
Allah bize ömür verdi biz onu gerçekleştirdik ve bugünde
sizi havaalanında karşılamaktan çok şadız.
Şener Bey, Elazığ Çelengi adlı bu kitap yeni basıldı, sizler
ilk defa görüyorsunuz. Bu kitap hem Manas, hem de Ozan
Yayınevlerinin birlikte hazırladıkları bir eserdir.
Tertipçileri M. Şener Bulut ve Asif Rüstemli’dir. Kitapta
Elazığ’ın çok kıymetli Valisi Muammer Erol’un çok güzel bir
yazısı bulunuyor. Sonra Elazığ’ın belediye başkanı Sayın M.
Süleyman Selmanoğlu’nun Bala Hazar’dan Baba Hazar’a başlıklı
bir önsözü var. Benim yazdığım bir takdim yazısı da kitapta
yayınlandı. Daha sonra da bizim kardeşimiz, azizimiz Şener
Bulut’un bir yazısını yayınladık. Tabii ki kitabın diğer
bölümün de Elazığlı şairlere yer verdik. R. Mithat Yılmaz’ın
Elmas Yıldırım ile bağlı şiiri doğrusunu söylemem gerekirse
son derece güzel bir şiirdir. Ben bu şiiri çok sevdim hatta
bu kitap için yazdığım önsözde faydalanmışım. Doğan Özdal,
Aytuğ İzat, Şemsettin Ünlü. Gazi Özcan Her şairimizin hayatı
ve şiirlerden örnekler yer alıyor.
Elazığlı şairler ile alakalı bilgileri bize gönderen M.
Şener Bulut’a minnettarlığımı bildiriyorum. Elazığ Çelengi
adlı bu kitap Azerbaycan halkına bir şiir çelengidir, aynı
zamanda bir dostluk çelengidir, bir gönül duasının
çelengidir. Ben sizleri burada tebrik ediyorum, Azerbaycan’a
hoş geldiniz.
FAHRİ HIYABAN’I ZİYARET ETTİK..
Hazar Denizi’nin hemen kıyısında, Bakü il merkezinde Cenup otelde
konaklıyoruz. Eşyalarımızı odalarımıza yerleştirdikten sonra
yemeğe gidiyoruz. Uzun bir zaman diliminde sohbetle süslü
Azerbaycan’a has yemek kültürü, heyette bulunan şair ve
yazarlarımızı memnun ediyor. Şahit Habibullah, hayat
tecrübelerini güzel esprileri ile süsleyerek anlatıyor. Doç.
Dr. Asif Rustemli, bir sonraki günde, Milli Kütüphane’de
yapılacak olan toplantı hakkında bilgi veriyor.
Gözlerimizi sabaha kardeş ülke Azerbaycan’da açmak tarifi imkânsız
yoğun bir duygu yaşatıyor. Bugün 15 Eylül. Çarşamba. 15
Eylül’ün Azerbaycan tarihinde çok ayrı bir önemi var. 92 yıl
önce bugün, silahsız Azerbaycan Türkü’ne saldıran ve
katliama girişen Ermenilere Nuri Paşa’nın Kafkas Orduları
ile dur dediği ve Bakü’nün Ermeni işgalinden kurtarıldığı
gün. Ahmet Cevat’ın o zor günlerde yazdığı
Şu karşıki duman çıkan bacadan,
Sen gelmeden iniltiler çıkardı.
Gecikseydin, mazlumların feryadı,
Yeri, göyü, kainatı yıkardı.
İşte böylesine anlamlı bir günde önce Azerbaycan Devletinin kurucusu
Haydar Aliyev ile eşi Zarife Aliyev’in Fahri Hıyaban’da
bulunan anıt mezarlarını ziyaret ediyor; karanfiller koyuyor
ve Fatiha okuyoruz. Zamanımız olsaydı da Azerbaycan’ın
önemli şairlerinin mezarlarının bulunduğu Devlet
mezarlığında biraz daha kalabilseydik diye düşünüyoruz.
Fahri Hıyaban’dan ayrılırken Azebaycan’ın milli şairi Halil
Rıza Ulutürk’ün mezarında durup Fatiha okurken Doç Dr. Asif
Rüstemli bu kıymetli şairimiz hakkında bizleri
bilgilendiriyor. Halil Rıza Ulutürk azatlık şairimizdir,
istiklal şairimizdir. Sovyet döneminde Türk sözünü, İslam
sözünü, milliyetçilik sözünü dile getirenler hapishanelerde
ceza çektiğinde Halil Rıza Ulutürk öz poezyasında bu
düşüncelerini yaşatıyordu, bir şiirinde diyor ki.
Azatlığı istemirem, zerre zerre, gıram gıram
Kolumdaki zencirleri gerek gıram...
Sovyet döneminde, Sovyet zencirini kırmaya ilk teşebbüs eden
fikir adamı, söz üstadı Halil Rıza Ulutürk! ... Allah ona
rahmet eylesin...
ŞEHİTLER HIYABANI’NDAYIZ..
Fahri Hıyaban’dan ayrılıp Hazar Denizi’ne nazır bir tepedeki Şehitler
Hıyabanı’nı ziyaret ediyoruz. Şehitler Hıyabanı’nın bir
yanında 1918 tarihinde Rus ve Ermeni işgaline son vermek
için Bakü’ye giren Kafkas İslam Ordusu şehitleri ki bu
şehitlikte iki de Elazığlı can var. Yedek subay Şevki Efendi
ile Timuroğlu Er Hasan… Diğer yanda 1990 yılında ülküsü ve
özgürlüğü uğruna göğsünü Rus tanklarına siper ederek can
veren yediden yetmişe Azerbaycanlı canların yattığı bir
başka uhrevi bir mekân. Her iki şehitliğe de karanfiller
koyarak Fatiha okuyoruz. Azerbaycan’ın hür ve bağımsız
olarak yaşaması için verilen büyük mücadelenin kahramanları
için düzenlenen bu manevi iklimde Önce Doç. Dr. Asif
Rüstemli’yi dinliyoruz. Daha sonra Günerkan Aydoğmuş, R.
Mithat Yılmaz, Doç. Dr. Tarık Özcan ve Hadi Önal’ın
duygularını kayda alıyoruz.
M. Şener Bulut
Bu
şehitlikte Elazığlı iki şehidimizin de olması bizleri ayrıca
gururlandırdı.
Bugün 15 Eylül 2010 Çarşamba. Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de
Ozan Neşriyat tarafından düzenlenen Elazığ Çelengi adlı
toplantının programı sabah saat 09.00’dan itibaren başladı.
Ozan Neşriyatın sahibi Doç. Dr Asif Rüstemli, Azerbaycan
Medeniyet ve Turizm Bakanlığı Temsilcisi Şerif Ağyar ve
Şahit Habibullah ile birlikte, önce Fahri Hıyabanı ziyaret
ettik Azerbaycan’ın merhum cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in
mezarına karanfiller koyarak saygımızı ifade ettik. Ardından
da Haydar Aliyev’in merhum eşi Zarife hanımın kabrini
ziyaret ettik. Fahri Hıyaban’dan sonra Karabağ şehitler
abidesini ziyaret edip dua ettikten sonrada şimdide 92 yıl
önce Azerbaycan’ı, Bakû’yü düşmandan kurtarmak için savaşan
bu topraklarda şehit düşen askerlerin bulunduğu Şehitler
Hıyabanı’nda bulunuyoruz. Bu şehitlikte Elazığlı iki
şehidimizin de olması bizleri ayrıca gururlandırdı. Ozan
Neşriyat’ın direktörü Doç Dr. Asif Rüstemli ve heyetimizde
yer alan şair ve yazarlarımıza birazdan mikrofonumuzu uzatıp
onların hissiyatlarını kayda alacağız. Ben bu manevi
atmosferde mikrofonu önce ev sahibimiz Doç. Dr. Asif
Rüstemliye bırakıyorum.
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Burada yatan
şehitlerimizin mukaddes mezarları karşısında baş eğiyorum.
Birinci dünya savaşından sonra Azerbaycan’da durum oldukça
zorlaşmıştı. O tarihlerde Azerbaycan’ın istiklalini düşünen
idarecilerimiz ilk olarak Osmanlı Türkiye’sine gidip yardım
istedi. O devirde yaşayan bizim ziyalılarımız Osmanlı
Devleti’nin Genel Kurmay başkanı olan Enver Paşa ile
görüştüler. Enver Paşa Trablus’ta kahramanlık gösteren
kardeşi Nuri Paşa’yı Bakû’ye göndererek Bakû’deki durumu
öğrenmek istemiş. Nuri Paşa, 25 askeriyle Tebriz’den,
Nahçıvan’dan, Karabağ’dan geçerek Gence’ye gelmiş, o yiğit
askerleriyle Gence’de halk tarafından büyük bir sevinçle
karşılandı. Nuri Paşa, Azerbaycan’daki durumu inceler ve çok
ağır olduğunu görür. O tarihlerde Bakû kukla bir hükümetin
idaresindeydi, o hükümette daha çok Ermeniler ve Ruslar
görevli idiler böyle bir ortamda Azerbaycan’ın ordusu yok,
Azerbaycan halkı korumasız bir durumdadır. Bu zorlaşmış
durumu gören Nuri Paşa Türkiye’den Mürsel Paşa’nın
komutasındaki kuvvetlerinin bir kısım askerlerinin Bakû’ye
gelmesini ister. Azerbaycanlı gençler de bu orduya katılır.
1918 yılının Haziran ayında çatışmalar başlatmıştı.
Bakû’deki yönetim Gence’ye baskın düzenleyerek Gence de ki
Milli Kuvvetleri susturmak istediler. Nuri Paşa
komutasındaki Kafkas İslam ordusu 10 bin askeriyle
Karameryem’i, Göyçay’i müdafaa etmiş daha sonrada
askerleriyle birlikte Bakû’ye gelmiştir. 10 Eylülden 14
Eylül günlerine kadar Bakû’de çok ağır çatışmalar olmuştur.
Nuri Paşa’nın Ordusu yerli kuvvetlerinde desteğini alarak
çok kanlı çatışmalara girmişler ve bir hayli kayıplar
verdikten sonra da Bakû azad olmuştur. Şehitler Hıyabanı’nda
dikkat ettiyseniz Azerbaycanlı gençlerimizle birlikte
Türkiye’nin bütün bölgelerinden askerlerimiz yatmaktadır. Şu
an burada 1000 civarında şehidimizin ismi yaşatılıyor.
Burada yaşayan şehitlerimiz arasında iki neferde
Elazığlıdır. Bu şehitlerimizden bir tanesi Kafkas İslam
Ordusu’nda zabit olarak bulunan Şevki Efendi. 26 yaşında
Bakû’de şehit olmuş, bu şehidimiz Elazığ’ın Ağın
Bölgesindedir. Diğer şehidimizin adı da Timur Hasan’dır
Bakû’nün azad olmasında şehit olmuştur.
Bakû’nün azadlığı Azerbaycan halkı tarafından sevinçle
karşılandı burada bulunan şehitlerimizin Kahramanlıklarına
arşiv kayıtlarında daha detaylı bilgilere rastlamaktayız.
Belki de Azerbaycan halkının hafızasına Elazığ adı burada
yatan iki şehidimizin sayesinde dahil olmuştur. Burada yatan
şehitlerimizin mukaddes mezarları karşısında baş eğiyorum.
Onların fedakârlıklarını Azerbaycan halkı hiçbir zaman
unutmayacaktır.
Azerbaycan’ın bağımsızlığının kurucularından Mehmet Emin
Resulzade demişti ki 15 Eylül tarihi olmasıydı Bağımsız
Azerbaycan Devletinin ismi yalnız kâğıt üzerinde kalırdı.
Azerbaycan adlı bir devlet olmazdı. Bugün müstakil
Azerbaycan devletimizin çiçeklenmesinde, yükselmesinde,
dünyada tanınmasında bu şehitlerimizin yaptığı büyük
mücadelenin möhteşem ehemmiyeti olmuştur. Allah
şehitlerimize rahmet eylesin.
Günerkan Aydoğmuş
Bu şehitliği
gezerken kendimi sanki Çanakkale’de gibi hissettim..
Şener Bey, bu şehitliği gezerken kendimi sanki Çanakkale’de
gibi hissettim Çanakkale’de de savaşırken Osmanlı Devletinin
her bölgesinden insanımız şehit düşmüştür. Burada da
gördüğüm kadarıyla birçok şehrimizden şehitlerimiz var, bu
şehitlerimizden ikisi de Elazığ’dan. Birisinin ismi Er Hasan
diğeri de Yüzbaşı Mehmet Şevki Bey.
Şevki Bey Ağınlı, kayıtlarda da böyle geçiyor. Elazığ
neresi, Bakû neresi!.. Osmanlının en zor dönemi! 1918,
Birinci Dünya Savaşında kaç cephede birden savaşıyoruz. Bir
yandan da Ermeniler bunu fırsat bilmiş içerden katliam
yapıyorlar!.. İşte bu sıralarda Azerbaycan’da ve Bakû’de de
Türk varlığını silmek için büyük bir katliama girmişler!
İşte bu katliamı gören Nuri Paşa biliyorsunuz Enver Paşa’nın
kardeşidir. Burada Azerbaycanlı sivilleri de yanına alıyor
ve adına da Kafkas İslam Ordusu ismini takıyor! Nuri Paşa
emrindeki bu orduyla Azerbaycan’ı Ermeni katliamından
korumak için geliyor ve burada Ermenilerle, Ruslarla
savaşarak Azerbaycan’ı kurtarıyor. O tarihlerde biliyorsunuz
Osmanlı devleti Mondros mütarekesini imzalamış. Başımız
batılı devletlerle dertte. Kafkaslarda ise ne olup ne
bittiğini biliyoruz.
Bugün Azerbaycanlı kardeşlerimizle konuştuğumuzda görüyoruz
ki onlar Nuri Paşa’yı büyük bir kurtarıcı olarak görüyorlar.
O büyük şehitlerimiz için hazırlanan bu şehitlik ve bu güzel
anıt gerçekten çok takdire şayan güzel bir abide. Her 15
Eylül tarihinde burada Azerbaycan devletinin yaptığı
törenler ile yatan şehitleri hiçbir zaman unutamadıklarını
gösteriyorlar.
Doğrusunu söylemem gerekirse çok duygulandım!.. Osmanlı
Devleti nerelerde savaşmış ve ne kadar çok şehit vermiş
bugün yaşayan insanlarımızın bu tarihi günlerimizi
hatırlayıp bilmesi lazım!.. O dönemin çok iyi okunması
lazım. Buraya gelip de nasıl bir mücadele verdiğimizi
görsünler.
R. Mithat Yılmaz
Onlar hakkında, onların
huzurunda konuşmak kolay değil.
Hemen şurada bir mescit var; Türkiye Diyanet Vakfı
tarafından yaptırılmış. 28 Haziran 1996 tarihinde hizmete
girmiş o mescidin duvarında Peygamber Efendimizin bir
hadis-i şerifini okudum. Çok meşhurdur; herkes bilir; “Onlar
için ölü demeyiniz, onlar diridirler.”
Şehitler tabii ki daima diridirler. Onlar her halde şimdi
bizi duyup-dinliyorlardır. Ruhları şad, mekânları cennet
olsun.
Burada bütün şehitlerin isimleri metal plakalara bir bir
yazılmış; taşların üzerine raptedilmiş. Onları incelerken
iki Elazığlı ile karşılaştık. Birincisi Yedek Subay Şevki
Efendi, ikincisi Timuroğlu Er Hasan. Onların da ruhları şad
olsun.
Burada yatan şehitlerin arasında Elazığlıları da görmek bizi
duygulandırdı; iftihar ettik. Burası Şehitler Hıyabanı,
Şehitler Mezarlığı. Burada bir manevi hava var. Burada
gezerken ruhumuz ürperiyor, iliklerimize kadar
duygulanıyoruz.
Onlar hakkında, onların huzurunda konuşmak kolay değil.
Ben susmayı tercih ediyorum.
Doç. Dr. Tarık Özcan
21. Asrın
medeni dünyasında Türk alemi olarak en güzel yeri alacağız.
Burada heyecanlanmamak mümkün değil. Bunun en güzel
sebeplerinden biri şu. Azerbaycan’ın Türk yurdu olması için
sadece Azeri Türkü’nün değil Anadolu’dan, Anadolu’nun her
köşesinden gelen binlerce Türk evladının bu yurdun Türk
vatanı olarak kalması için yaptığı mücadelenin en güzel
örneklerini görüyoruz. Ve temennimiz odur ki bu şekilde
oluşan ruh birlikteliği önümüzdeki yıllarda siyasette
iktisatta sosyal hayatta gelişip devam etmesi bizim
temennimizdir. Böyle olduğu takdirde Azerbaycan,
Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye Cumhuriyeti
bu güçlü devletlerin birlikteliğinden inanıyorum ki en kısa
zamanda 21. Asrın medeni dünyasında Türk alemi olarak en
güzel yeri alacağız. Bu şehitlikte iki Elazığlı hemşerimiz
de Azerbaycan’ın bağımsızlığı için kanlarını akıtarak şehit
olmuşlar. Burada yatan değerli evlatlarımıza yüce Allahtan
rahmet diliyorum Azerbaycanlı kardeşlerime de diyorum ki
Türkiye Cumhuriyeti tasada kıvançta sevinçte her zaman sizin
yanınızda olacaktır.
Hadi Önal
Azerbaycanlı
canlarını zulümden kurtarmak için can vermişler kan
vermişler…
Bir şehitlikte bulunuyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun en zor
günlerini yaşadığı yıllarda Türk askerinin neler
yapabileceğini en veciz bir şekilde ifade eden bir şehitlik
burası. Şehitliği şöyle bir baştan bir başa dolaştım.
Ankara’dan başlıyor Adana’dan Konya’dan Kayseri’den,
Malatya’dan Diyarbakır’dan, Samsun’dan, Halep’ten,
Kerkük’ten velhasıl Osmanlı’nın sahip olduğu her toprak
parçasından can düşmüş buraya hepsi kardeşlerini
Azerbaycanlı canlarını zulümden kurtarmak için can vermişler
kan vermişler ve burada bu kardeş topraklarda güven
içersinde yatıyorlar. Ben şöyle düşünüyorum da biz millet
olarak gittiğimiz her yere coğrafyanın her karış toprağına
adaleti doğruluğu güzelliği iyiliği götürmeye çalışmışız.
Ama biraz düşünce ayağımız biraz sendeleyince hepsi birden
çullanmışlar üzerimize şu Türk coğrafyasında yapılan
zulümleri gelip gördükten sonra duygulanmamak mümkün değil.
MİLLİ KÜTÜPHANE BAŞKANLIĞI’NI ZİYARET ETTİK..
Elazığ Çelengi Tanıtım Toplantısı’na katılmak için toplantının
yapılacağı Azerbaycan Milli Kütüphanesi’ndeyiz. Bu önemli
toplantıya ev sahipliği yapan Azerbaycan Milli
Kütüphanesi’nin değerli başkanı Prof. Dr. Kerim Tahirov’u
makamında ziyaret ediyoruz. Azerbaycan Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı Neşriyat Dairesinin müdürü Cengiz Alioğlu ile
birlikte Doç. Dr. Asif Rüstemli, Bakü Büyükelçiliğimizin
kültür müşaviri Nizami Zöhrabi, 525. Gazetenin baş redaktörü
Reşat Mecit ve Şahit Habibullah Bu ziyarette bizimle beraber
oluyorlar.
Yayın koordinatörümüz M. Şener Bulut, Milli Kütüphane başkanı Prof. Dr.
Kerim Tahirov’a hediyelerimizi takdim edip Elazığ Çelengi
kitabının tanıtım toplantısına gösterdikleri ilgi ve
katkılarından dolayı teşekkür ediyor.
M. Şener Bulut
Burada
bizleri gönülden seven insanlar var…
Çok değerli başkanım. Bugün Bakû’de çok anlamlı bir faaliyet
için bulunuyoruz. Ozan Neşriyat’ın direktörü kıymetli
dostumuz Doç. Dr. Asif Rüstemli kardeş Azerbaycan’da “Elazığ
Çelengi” adlı çok güzel bir kitap yayınlandı ve bizleri
Bakû’ye davet ettiler. Bugün Bakû’de bulunmaktan dolayı hem
çok heyecanlıyız, hem de çok duyguluyuz. Şu an Azerbaycan
Milli Kütüphanesi’nde bulunuyoruz. Biraz sonra bu güzide
kuruluşumuzda düzenlenecek toplantıya katılacağız. Değerli
başkanım bizleri kabul ettiğiniz için sizlere çok teşekkür
ediyoruz. Sayın Başkanım, Bizler 8 kişilik bir heyet olarak
bu toplantıya katılıyoruz. Doç. Dr. Tarık Özcan, Hadi Önal,
Öğr. Gör. Recep Bağcı, R.Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş ve
Fırat Televizyonu’ndan Mehmet Demirel ile birlikte burada
bulunuyoruz. Elmas Yıldırım’ın İstanbul’da yaşayan oğlu Azer
Elmas biraz sonra bu toplantıya katılacak. Sizleri ziyaret
etmekten büyük onur duyduk. “Elazığ Çelengi” adlı bu eserin
Bakû’de yayınlanmasını ben Türkiye ile kardeş Azerbaycan
arasındaki münasebetler bakımından önemli buluyorum, burada
bizleri gönülden seven insanlar var. Bizler de aynı şekilde
Azerbaycan’ın edebi hayatına sanat hayatına yönelik
Elazığ’da faaliyetler yapmaya gayret ediyoruz. Elazığ’da
Elmas Yıldırım Sokağı var. Elmas Yıldırım Caddesi var.
Cengiz Aytmatov’un adına bir park var. Elazığ’da Bahtiyar
Vahapzade Caddesi var. Biz Türkiye’de Azerbaycan’a gönül
veren bir şehrin temsilcileri olarak bugün Bakû’deyiz,
kardeşlerimiz ile birlikteyiz. Ben heyetimizde yer alan
bütün arkadaşlarım adına, heyetimiz adına sizlere
teşekkürlerimi sunuyorum.
Prof. Dr. Kerim Tahirov
Biz her işte birbirimizin
yanında olmalıyız. Birbirimizin kalbinde olmalıyız.
Tabii ki biz sözümüzü biraz sonra başlayacak olan toplantıda
söyleyeceğiz. Azerbaycan’a hoş geldiniz. Türkiye ile
Azerbaycan iki kardeş ülkedir. Bizim ulu önderimiz Haydar
Aliyev demişti ki; “Biz bir millet iki devletiz”. Tabii ki
biz her işte birbirimizin yanında olmalıyız. Birbirimizin
kalbinde olmalıyız. Ve varız ve her zaman olacağız. Bugün
takdimatı için toplandığımız “Elazığ Çelengi” adlı bu
kitapta bunun bariz bir numunesidir, daha güzel bir
numunesidir. Ben arzu ediyorum ki biz her zaman birbirimizin
yanında olalım, birbirimize mihriban olalım, birbirimize el
tutalım, birbirimize yardımcı olalım. Türk Türk’ün dostu
olmalıdır. Bu sözü yadımızdan çıkartmayalım. Ve bu
anlayışımız nesiller boyunca davam etmelidir. Sizleri
Azerbaycan’da görmekten büyük mutluluk duyduk. Hepiniz hoş
geldiniz.
AZERBAYCAN’DA ELAZIĞ ÇELENGİ…
Nihayet Azerbaycan da bulunuşumuzun asıl sebebi olan “Elazığ Çelengi
Tanıtım Toplantısı”na sıra geliyor. Saatler 11’i gösteriyor.
Bakü’nün merkezinde bulunan Milli Kütüphane’de düzenlenen
toplantıya Türkiye’den Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas
olmak üzere M. Şener Bulut, Doç. Dr. Tarık Özcan, Öğr. Gör.
Recep Bağcı, R. Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş, Hadi Önal
ve Mehmet Demirel ile birlikte katılıyoruz.
Azerbaycan'ın bilim adamları, şairleri, yazarları, gazete ve
televizyonlar toplantıya büyük ilgi göstermişler.
Toplantının yapılacağı salon tıklım tıklım. Azerbaycan
Medeniyet ve Turizm Bakanlığı’ndan, Azerbaycan Yazarlar
Birliği’nden Azerbaycan Büyükelçiliğimiz den birçok yönetici
toplantıya ilgi göstererek katılmışlar.
Milli Kütüphane başkanı Prof. Dr. Kerim Tahirov, Türkiye’nin Bakü
Büyükelçiliği Kültür Müşaviri Nizami Zöhrabi, Azerbaycan
Yazarlar Birliği’nin genel sekreteri ve 525 Gazetenin Baş
Redaktörü Reşat Mecit, Azerbaycan Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı Neşriyat Bölmesinin Müdürü Cengiz Alioğlu. 525.
Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Yaşar Aliyev, Azerbaycan Halk
Gazetesi Baş Redaktörü Tahir Aydınoğlu, Azerbaycan bayrağı
ödüllü Şahit Habibullah, Karabağ Tanıtım Cemiyeti Başkanı
Lidiya Ahmedova, Elmas Yıldırım’ın yeğeni Hacıağa Almaszade,
Prof. Dr. Nazif Gahramanlı, Azerbaycanlı şairler Oktay Rıza,
Selim Babullaoğlu, Meral Leyla, Feride Hacıyeva ile birlikte
kalabalık bir şair ve yazar grubu salonu doldurmuşlardı.
Heyetimiz adına M. Şener Bulut toplantı başlamadan önce Azerbaycan
televizyonlarına Elazığ Çelengi toplantısıyla ilgili olarak
açıklamalarda bulunuyor.
M. Şener Bulut
Doç. Dr. Asif Rüstemli’ye teşekkürlerimi sunuyorum...
Azerbaycan’da yayınlanan ve Elazığlı yaşayan 42 şairin hayat hikâyeleri
ile birlikte şiirlerinden örnekler verilen “Elazığ Çelengi”
adlı antoloji, Elazığ’da faaliyet gösteren Manas Yayıncılık
ile Azerbaycan’da faaliyet gösteren Ozan Neşriyat’ın ortak
çalışması olarak şekillendi.
Kitabın başında Elazığ Valisi Muammer Erol ile Elazığ Belediye Başkanı
M. Süleyman Selmanoğlu’nun güzel birer sunumlarına yer
verdik.
Şairlerin hayat hikâyeleri ile şiirlerini Azerbaycan Türkçesine aktaran
Ozan Neşriyat Direktörü Doç. Dr. Asıf Rüstemli ile Manas
Yayınevi adına benim takdim yazılarımız bulunuyor. Sonraki
bölümde de Elazığlı yaşayan şairlerin hayat hikâyeleri ve
şiirlerinden seçmeler yer almaktadır.
Bu güzel eserde yaşayan Elazığlı şairlerimize yer verilmiştir. Günerkan
Aydoğmuş, Gazi Özcan, R. Mithat Yılmaz, Doğan Özdal,
Zekeriyya Bican, Ahmet Tevfik Ozan, Aytuğ İzat, Bekir
Karacaoğlu, Şemsettin Ünlü, Bedrettin Keleştimur, Mehmet
Ergönül, A. Murat Kuşçubaşı, Güldeniz Ağiş Ekmen, Fadıl
Karlıdağ, Hadi Önal, Tamer Kavuran, Abdulvahap Dağkılıç,
Şükrü Kacar, Nazım Payam, Rıfat Aras, M. Faik Güngör, Metin
Önal Mengüşoğlu, Nurettin Uytun, Tarık Özcan, Mahir Gürbüz,
Serhat Kabaklı, Hasan Özçam, Ömer Kazazoğlu, İhsan Nazik,
Hüsamettin Septioğlu, Yurdal Demirel, Mehmet Şükrü Baş,
Erhan Deveci, Recep Yılmaz, Karani Arda, Hüseyin Poyraz,
Tuncer Sönmez, Ziya Çarsancaklı, Yusuf Dursun, M. Naci Onur,
Demet Hamiş ve Nevriye Bozdemir ile birlikte 42 şair yer
almıştır. Elazığ Çelengi toplam, 200 sayfadır. Bu güzel
eserin son bölümünde ise Karabağ Savaşına katılarak bu
savaşta büyük yararlılıklar gösteren Şahit Habibullah ile
ilgili kısa bir özgeçmişe yer verilmiştir. Elazığ
Çelengi’nin tanıtım toplantısına Türkiye’den 8 kişiden
oluşan bir heyet ile katılmış bulunuyoruz. Büyük şairimiz
Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas onur konuğu olarak
İstanbul’dan geliyor. Azer Beyin bindiği uçağın az önce
Bakü’ye indiğini öğrendim. Biraz sonra toplantıya
yetişecektir. Bizlerde Elazığ şehrinden geldik. Benimle
birlikte kitapta şiirleri bulunan şairlerimizden Doç. Dr.
Tarık Özcan, Günerkan Aydoğmuş, Hadi Önal, R. Mithat Yılmaz
ve ayrıca Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim
görevlisi Recep Bağcı ve Fırat TV’den kameraman Mehmet
Demirel’den oluşan bir heyet ile bu anlamlı toplantıya
katılıyoruz.
Bu güzel toplantıyı gerçekleştiren Ozan Neşriyat’ın direktörü Sayın
Doç. Dr. Asif Rüstemli’ye ve ayrıca bu eserin
yayınlanmasında Ozan Neşriyat’a destek sağlayan Sayın Şahit
Habibullah Beye heyetimizde yer alan arkadaşlarım adına
teşekkürlerimi sunuyorum.
MİLLİ KÜTÜPHANE’DE MUHTEŞEM BİR TOPLANTI
Kafkas İslam Ordusu şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından
Azerbaycan Milli Kütüphane başkanı Prof. Dr. Kerim Tahirov
katılımcıları selamlayarak yaptığı açılış konuşmasıyla
toplantıyı başlatıyor. “Bugün Azerbaycan için özel bir gün.
Bundan tam 92 yıl önce Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan Halk
Cumhuriyeti’nin davetiyle, Bakû’ye gelmiş ve Bakû’yü Ermeni,
Bolşevik ve Daşnak gruplarından azad etmiş. Bugün bu
Toplantının yapılacağı bu günün tesadüfen seçilmediği gibi
toplantının Azerbaycan’da yapılması da tesadüf değildir.
Tabii ki büyük milletimizin iki ayrı devlet olarak ortaya
koyduğu faaliyetlerin bir güzel örneği de bugün Bakû’de
yapılmaktadır. Bu mekânda güzeldir bu kütüphanede
milletimizin tarihini kültürünü anlatan binlerce kitap
bulunmaktadır. Elazığ Çelengi kitabı da güzel bir eserdir.”
Elazığlı yaşayan şairlerin şiirlerini Azerbaycan Türkçesine başarı ile
aktaran Ozan Yayınevi’nin başkanı Doç. Dr. Asif Rüstemli
kitabın hazırlanışı hakkında katılımcılara bilgi veriyor.
“Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasında
büyük rol üstlenen Kafkas İslam Ordusunun zafere ulaştığı bu
müstesna günde bu toplantının yapılması büyük bir anlam
ifade etmektedir. Çok şükür ki Elazığ Çelengi kitabı
Azerbaycan da yayınlandı bu kitapta 42 Elazığlı şair
bulunmaktadır ve şiirlerin bir kısmı da Azerbaycan için
yazılmıştır. Azerbaycan’da ortaya çıkan hadiselerle alakalı
olarak yazılmıştır. Elazığlı şairlerin en önde gelenleri
bugün bizim misafirimizdir.”, diyerek memnuniyetini ifade
ediyor.
Manas Yayıncılık koordinatörü M. Şener Bulut Elazığlı şairlerin
şiirlerinin Azerbaycan’da basılmasından duyduğu memnuniyeti
dile getirerek Elazığ ve Elazığlı şairler adına teşekkür
ediyor.
Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Bakanlığı adına söz alan kendilerini
Hazar Şiir Akşamları’ndan tanıdığımız Şair Cengiz Alioğlu,
Türkiye Azerbaycan kardeşliğinin önemini vurguluyor.
Türkiye Cumhuriyeti Bakü Büyükelçiliği Kültür Müşaviri Nizami Zöhrabi
“Türkiye’den gelen kardeşlerimizi Azerbaycan’da selamlamak
benim için bir bahtiyarlık olduğu gibi bir
vazifedir”,diyor. Ardından da 525. Gazete Baş Redaktörü
Reşat Mecit; şair Günerkan Aydoğmuş, R. Mithat Yılmaz, 525.
Gazete Yazı işleri müdürü Yaşar Aliyev, Şair Hadi Önal, Halk
Gazetesi Baş Redaktörü Tahir Aydınoğlu, Doç. Dr. Tarık
Özcan, Şair Meral Leyla Elazığ Çelengi Tanıtım Toplantısında
kürsüye gelerek duygu ve düşüncelerini ifade eden konuşmalar
yapıyorlar.
Toplantının ortalarına doğru salondan bir alkış yükseliyor. Türkiye ve
Azerbaycan’ın ortak evladı vatan ve hasret şairi Elmas
Yıldırım’ın biricik oğlu Azer Elmas, İstanbul’dan gelerek
toplantıya katılıyor. Yanlarında Bakü’de yaşayan amcasının
oğlu Hacıağa Almaszade var. Kardeşlik ne yüce ne büyük bir
duygu, yaşamak ve yaşatmak ne güzel…
Şair Feride Hacıyeva, Kolleksiyoner Azerbaycan bayrağı ödüllü Şahit
Habibullah, Karabağ Tanıtım Cemiyeti Başkanı Lidiya Ahmedova
ve son olarak da Şair Oktay Rıza kürsüye davet ediliyor.
Prof. Dr. Kerim Tahirov
Elazığ
Çelengi adlı bu güzel eserin takdimini yapacağız…
Hoş geldiniz değerli konuklar. Hepiniz biliyorsunuz ki bugün
Azerbaycan için özel bir gündür. Bundan tam 92 yıl önce
Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin
davetiyle, o devirde Harici İşler Nazırı Memmedhasan
Hacınski’nin davetiyle Azerbaycan’a, Bakû’ye gelmiş ve
Bakû’yü Ermeni, Bolşevik ve Daşnak herbi gruplarından azad
etmiş ve bu hadiselerde biliyorsunuz ki hem Kafkas İslam
Ordusu kayıplar vermişti, hem de Azerbaycanlı milisler helak
olmuştur. Ben burada istiyorum ki o tarihte hem hadiseler
zamanında helak olmuş canlarını kurban vermiş, şehit olmuş,
hem Türk askerlerimizin, Türk gardaşlarımızın, hem de Azeri
gardaşlarımızın hatıralarını bir dakikalık saygı duruşu ile
analım.
Bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin. O günlerde
kaybettiğimiz şehitlik rütbesine yükselen kahraman cesur
Türk oğullarına, Türk erlerine, Türk askerlerine, Azeri
oğullarına hepsine Allah rahmet eylesin.
Azerbaycan halkı bugünleri 92 yıl önce yaşamış olan
hadiseleri Türk askerlerinin Azeri gardaşlarına yaptığı bu
yardımı hiç bir zaman unutmadı. Dün sizler de şahit oldunuz
bunun en bariz numunesi de şehitlikte o kahramanlarımız için
ucaldılan abideyi misafirler ziyaret edip çelenk koydular,
güldesteleri koydular. Bugün konuklarımız da ziyaret etti.
Elazığ’dan gelen heyet de bugün bu toplantıya gelmeden
şehitlik anıtını ziyaret ettiler. Bu güzel günde yapılan
törenler de gösteriyor ki Azerbaycan ile Türkiye kardeş ülke
olarak birbirlerinin yanındadır. Biri birinin kalbindedir.
Ulu önderimiz Haydar Aliyev’in de çok güzel ifade ettikleri
gibi “bir millet iki devlet olarak” her zaman varız,
olacağız ve Türk’ün Türkten başka dostu yoktur ve hiç bir
zaman da olmayacaktır. En yakın dostu da Türk’ün Türk’tür
bunu hiç bir zaman unutmamalıyız ve bunu nesiller boyunca
gençlerimize anlatmalıyız bu düşünceyi kendimize rehber
kılmalıyız. Biz birbirimize dost olmalıyız, kardeş
olmalıyız, birbirimizin her zaman yanında olmalıyız. Allah
milletimize her zaman hoş günler kısmet eylesin. Hem hoş
günde, hem de dar günde birbirimizin yanında olmalıyız.
Birbirimize kömeklik etmeliyiz ve böyle düşünüyorum ki bu
günlerde baş gösteren hadiseler bir daha gösterdi ki Türk’ün
Türk’ten başka dostu yoktur ve biz her zaman kardeş halk
olarak, kardeş devlet olarak kalacağız. Sizler biliyorsunuz
ki son günlerde birçok şaibeler ortaya çıkartıldı şükürler
olsun ki bu şaibelere son verildi. Ve hiç birisi doğru
çıkmadı ve en son ortaya çıkan Türkiye Ermenistan ile sınır
kapısın açmıyor. NATO kuvvetleri o güzergâhtan geçecek.
Gördüğünüz gibi bu şaibe de gerçek çıkmadı. Türkiye
Devleti’nin en muteber başçıları, hem reisicumhur, hem
başbakanı, hem dışişleri bakanı defalarca dediler ki Türkiye
hiç bir zaman Azerbaycan’ın menfaatini zedeleyecek bir adım
atmıyor, atmayacaktır. Ben böyle biliyorum ki bu böyle
olmuş, böyle de kalacak ve son iki yılda meydana gelen
hadiselerde de bu durum değişmemiştir. Böyle devam etmesini
bizler de her zaman istiyoruz ve bekliyoruz.
Tabii ki bu anlattığım hususlar siyasetle ilgilidir. Bizler
medeniyet sahasında çalışıyoruz. Burada yaptığımız toplantı
medeniyet alanındadır. Ben öyle görüyorum ki bugün de
hepimiz için medeniyet severler için, edebiyat sevenler için
Türkiye halkı için büyük bir gündür. Böyle muteber bir günde
toplanmamızın sebebi bugün, bu güzel kitabın “Elazığ
Çelengi” adlı bu güzel eserin takdimini yapacağız. “Elazığ
Çelengi” kitabı bugün sizlere takdim edilecektir. Bu kitabın
takdimatına Türkiye’den kardeş Türk elinden konuklarımız
geldi. Elazığ şehrinden konuklar geldi sizlere konuklarımızı
tanıtmak istiyorum. Şener Bulut kitabın en baş takdimatçısı,
Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş, Hadi Önal, Tarık Özcan,
Recep Bağcı, gelin Türkiye’den gelen konuklarımızı hep
birlikte alkışlayarak hoş geldiniz diyelim.
Ve biz bugün milli kütüphanede konuklarımızı misafir
etmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Toplantının
yapılacağı bu günün tesadüfen seçilmediği gibi toplantının
Azerbaycan’da yapılması da tesadüf değildir. Tabii ki büyük
milletimizin iki ayrı devlet olarak ortaya koyduğu
faaliyetlerin bir güzel örneği de bugün Bakû’de
yapılmaktadır. Ve toplantı için Azerbaycan Milli
Kütüphanesinin seçilmesi de tesadüf değildir. Bu mekânda
güzeldir. Bu kütüphanede milletimizin tarihini, kültürünü
anlatan binlerce kitap bulunmaktadır. “Elazığ Çelengi”
kitabı da güzel bir eserdir. Bu kitap için burada toplanan
insanlar da güzeldir.
Türkiye’den gelen değerli konuklarımız sizlere takdim
ettikten sonra şimdi de Azerbaycanlı yazarlarımızı sizlere
takdim etmek istiyorum.
Cengiz Alioğlu, Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırlığı’nda
şube müdürü ve aynı zamanda kıymetli bir şairimizdir.
Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin şiir şubesinin başkanıdır.
Doç. Dr. Asif Rüstemli, Ozan Neşriyat’ın direktörüdür. Bu
kitabın yayınlanmasında Şener Bulut ile birlikte büyük emeği
geçmiştir. Saygın bir bilim adamımızdır. Nizami Bey Zöhrabi
Türkiye’nin Azerbaycan’da ki sefirliğinin medeniyet
ateşesidir. Reşat Mecit, Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin
genel sekreteridir. Çok yakın dostumuz ve kendisi milli
kütüphane bünyesinde faaliyet gösteren genç yazarlar
mektebinin rehberidir. Selim Babullaoğlu, Azerbaycan
Yazarlar Birliğinin üyesi ve kıymetli bir şairimizdir. Ve
burada kütüphanemizi bayan şairleri Huraman Hanım, Feride
Hanım, Maral Hanım ve diğer hanımlarımız da burada
konuşacaklar. Burada toplanan meclis üyeleri, sanat
adamlardır. Bilim adamlarıdır. Onlar sanata, edebiyata
kültüre kıymet veren insanlardır. Ve bu toplantının milli
kütüphanede tertip edilmesi bizim için bir şereftir. Aziz
misafirler bugün Bakû’ye yakın mesafede bulunan Sumgayıt
şehrinde bir toplantımız var. Ben biraz sonra sizlerden
ayrılmak durumunda kalacağım, bu yüzden toplantının
yönetimini “Elazığ Çelengi” kitabının yayınlanmasında büyük
gayretler sarf eden Ozan Neşriyat’ın direktörü Asıf
Rüstemli’ye vereceğim hepinize başarılar diliyorum, can
sağlığı diliyorum, arzu ediyorum ki böyle güzel toplantılar
bizi, milletimizi biribirine daha fazla yakınlaştıracaktır.
Biraz önce Şener Bey bana söyledi Elazığ şehrinde bir
Bahtiyar Vahapzade Caddesi varsa, Cengiz Aytmatov parkı
varsa ve bizim Azerbaycan Halk Cumhuriyeti devrinde yaşayan
kıymetli şairimiz Elmas Yıldırım yaşamış ve eserler vermişse
o şehirde onun adına bir sokağın ismi verilmişse Elazığ ile
Bakû’de yaşayan insanların yüreklerinin bir olduğu ortaya
koymaktadır ve bu toplantıda inanıyorum ki bütün bu
güzellikler gündeme gelecek ve konuşulacaktır. Sözü burada
Asif Beye bırakıyorum ve sizlere teşekkürlerimi sunuyorum.
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Bugün öyle
zannediyorum ki şehitlerimizin ruhu şad olmuştur…
Milli Kütüphane’nin direktörü Kerim Tahirov’a
teşekkür ediyorum. Bu toplantının Milli Kütüphane’de
yapılmasına destek verdikleri için kendilerine
teşekkürlerimi bildiriyorum. Bu toplantının gerçekleşmesinde
Medeniyet ve Turizm Nazırlığı’nın da büyük destekleri
olmuştur. Medeniyet ve Turizm Nazırlığı’nın iki temsilcisi
bu gün bu toplantıda bizimle beraber olmuştur. Sayın Cengiz
Alioğlu ve Şerif Ağayar Bey’e teşekkürlerimi bildiriyorum.
Türkiye’nin Azerbaycan Büyükelçiliğine teşekkür ediyorum. Bu
toplantı için bize büyük destek verdiler Türkiye’nin Bakü
Elçiliğine teşekkür ediyorum. Kültür müşaviri Nizami Bey
burada bulunuyor sağolsunlar bize manevi olarak büyük destek
verdiler bu kitabın yayınlanmasında, hem de bu toplantının
gerçekleşmesinde Türkiye’den gelen konuklarımızın
Havaalanında karşılamasından itibaren onların Bakû’de ki
bütün ihtiyaçlarının karşılamasında maddi ve manevi olarak
bizlere destek veren benim yakın dostum Şahit Habibullah’a
teşekkür ediyorum. Şahit Bey Azerbaycan’ın kültürünü dünyada
tanınması için her türlü fedakârlığı yapmaya çalışan değerli
bir insandır. Kendi koleksiyonu ile dünyanın birçok
ülkesinde Paris’te, Kahire’de, Londra’da sergiler açarak
Azerbaycan’ın tanıtılmasında etkili faaliyetlerde
bulunmuştur.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin temelinin atılmasında büyük
rol üstlenen Kafkas İslam Ordusunun zafere ulaştığı bu
müstesna günde bu toplantının yapılması büyük bir anlam
ifade etmektedir. Bugün öyle zannediyorum ki Nuri Paşa,
Mürsel Paşa Azerbaycanlı Albay Habib Bey Selimov ve
Azerbaycanlı döyüşçülerin ruhu şad olmuştur. Bugün
konuklarımızla birlikte Şehitler Hıyabanında olduk. Onların
mezarlarına gül desteleri koyduk o kahraman şehitlerimizin
arasında Elazığlı iki şehidimiz de bulunmaktadır. Şevki
Efendi ve Timur Hasan isimlerini hususi olarak burada
söylemek istiyorum. Çünkü bu iki şehidimiz Elazığ ismini
Azerbaycan halkına tanıtmıştır. Onları anmak bizim
borcumuzdur ve önlerinde saygıyla baş eğiyorum. Mehmet Emin
Resulzade demişti ki onlar olmasaydı, 15 Eylül 1918’de
Kafkas İslam Ordusu Bakû’ye gelmeseydi 28 Mayıs 1918’te
kurduğumuz Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yaşamazdı. Azerbaycan
Halk Cumhuriyeti’nin varlığını ortaya koymasında Kafkas
İslam Ordusunun büyük emeği geçmiştir.
Bugün çok güzel bir anı yaşıyoruz Türkiye’nin, Türkçülüğün,
Türk’ün adını söyleyemediğimiz 1930’lu yıllarda
büyüklerimizin sığınmak zorunda kaldığı Türkiye’den bugün
sekiz değerli misafirimizi ağırlamaktan büyük bir şeref
duyuyoruz. Bir vakitler hayal etmenin bile mümkün olmadığı
bir işi biz artık bugün gerçekleştiriyoruz. Düşünür müsünüz,
biz Azerbaycan’da bir kitap hazırlıyoruz, Türkiye’den bir
gurup kardeşimiz bu kitabın takdimat merasimine geliyorlar -
bu durum istiklalimizin bize verdiği büyük bir imkândır,
Azerbaycan Devleti’nin bize sunduğu imkândır. Ne büyük bir
mutluluk ki halkımız bu birliği ile kazanıyor, zenginleşiyor
ve birçok alanda başarılı çalışmalar yapmaktadır. “Elazığ
Çelengi” Kitabı’nın ortaya çıkması ile ilgili düşüncemi ilk
defa 2008 yılında Elazığ’da katıldığım Hazar Şiir Akşamları
faaliyetinde Elazığ Valiliği’ne teklif etmiştim. O faaliyete
Cengiz Alioğlu’da davetli olarak katılmıştı Elazığ Valisi
Muammer Muşmal ile bir görüşmemizde kendisine dedim ki
hürmetli valimiz ben Azerbaycan’da Elazığlı şairlerin bir
kitabını yayınlamak istiyorum, vali bey memnun oldu. Şener
Bulut’u yanına çağırdı ve ona dedi ki bu konuda ne yapılması
gerekiyorsa Şener Bey yapacaktır. Hatta sayın vali bu konuda
maddi destek de sağlaya bileceklerini bana söylemişti. Çok
şükür ki Elazığ Çelengi kitabı Azerbaycan’da yayınlandı bu
kitapta 42 Elazığlı şair bulunmaktadır ve şiirlerin bir
kısmı da Azerbaycan için yazılmıştır. Azerbaycan’da ortaya
çıkan hadiselerle alakalı olarak yazılmıştır. Elazığlı
şairlerin en önde gelenleri bugün bizim misafirimizdir. Ben
Mithat Yılmaz’ın adını söylemek istiyorum, Günerkan
Aydoğmuş’un adını, Hadi Önal’ın adını Doç. Dr. Tarık
Özcan’nın adını size söylemek istiyorum. Onlar Türk
edebiyatında Türk şiirinde ismi olan şairlerdir. Elazığ ile
Azerbaycan arasındaki bu yakınlık Elmas Yıldırım sayesinde
kurulmuştur. Elmas Yıldırım hakkında Mithat Yılmaz’ın yazmış
olduğu güzel bir şiir bu kitapta yer almaktadır. Mithat Bey
şiirinde diyor ki
Diyar diyar gezip vatan arama,
Kalbim sana vatan Elmas Yıldırım.
Elmas Yıldırım gibi gurbette yaşayan insanlarımıza
Elazığlılar kalplerini, öz yüreklerini öz vatan gibi takdim
etmişlerdir. Ve Hadi Önal’ın Elazığ’da bana verdiği bir
yazıda “ Merhaba bahara yaza merhaba, Merhaba şiire ve söze
merhaba”
Ben de bugünkü meclisimizi şiir ve söz meclisi olarak kabul
ediyorum ve gelen konuklarımıza merhaba demek istiyorum
Şener Bulut’a merhaba diyorum ve sözü Manas Yayıncılık’ın
koordinatörü ve Hazar Şiir Akşamları’nın teşkilatçısı
değerli arkadaşım değerli insan Şener Bulut’a söz vermek
istiyorum. Buyurun Şener Bey.
M. Şener Bulut
Türkiye ile Azerbaycan arasında işbirliği projelerine bugün bir
yenisi daha ekleniyor.
Kardeş Azerbaycan’ın çok değerli
yöneticileri, çok değerli şair ve yazar dostlarımız. Aziz
Azerbaycanlılar; “Elazığ Çelengi” adlı kitabın tanıtımı
münasebetiyle düzenlediğiniz bu anlamlı toplantıya katılmış
olmaktan dolayı son derece mutlu olduğumu ifade etmek
istiyorum.
Kafkas İslam Ordusunun zafere ulaştığı bu müstesna günde şehitlerimizi
bir kere daha rahmetle ve şükranla anarak sözlerime
başlayacağım.
Bugün burada, kardeş iki ülkenin birbirine
kavuştuğu anın sıcak duygularını, anlatılması tarifsiz bir
büyük sevinci yaşamaktayız. Bu vesileyle Ozan Neşriyat’ın
direktörü dost insan Sayın Doç. Dr. Asif Rüstemli’ye, Sayın
Şahit Habibullah Bey’e ve emeği geçen bütün yetkililere
gösterdikleri gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Türkiye ile kardeş Azerbaycan arasında son yıllarda
artarak büyük bir gelişme gösteren karşılıklı işbirliği
projelerine bugün bir yenisi daha ekleniyor.
Değerli kardeşlerim, Elazığ’da 1992 tarihinde Elazığ da Hazar Şiir
Akşamları adıyla bir etkinlik
başlatmıştık. Türk edebiyatının birçok önemli isminin de
davetli olarak iştirak ettiği bu ilk faaliyetimize
Azerbaycan’dan da Nebi Hazri katılmıştı. Sonraki yıllarda da
Azerbaycan’dan çok sayıda şairi sanatçıyı Elazığ’a davet
ederek ağırladık, misafir ettik. Bugüne kadar Azerbaycan’ı
temsilen birçok önemli isim Hazar Şiir Akşamları’na katıldı.
Bugün bu toplantıda birlikte
olduğumuz Sayın Cengiz Alioğlu’nu, Doç. Dr. Asif
Rüstemli’yi, Reşat Mecit’i, Yaşar Aliyev’i, Prof. Dr. Nazif
Gahramanlı’yı, Selim Babullaoğlu’nu ve Hacıağa Almaszade’yi
saygı ile selamlamak istiyorum. Burada olmayan insanlar da
var. Sonradan duydum. Şahmar Ekberzade rahmete göçmüş.
Elazığ’da misafir ettiğimiz Azerbaycanlı
şairlerimizden şu anda hatırladığım isimlerden bazılarını
söylemek istiyorum. Sabir Rüstemhanlı, Fikret Goca, Edalet
Esgeroğlu, Abbas Abdulla Hacaloğlu, Memmed Aslan, Ahmet
Oğuz, Ramiz Rövşen, Seadet Cihangir, Vagif Behmenli,
Zelimhan Yakup, Prof. Dr. Bekir Nebiyev, Marif Teymur, Gabil
Allahverdi, Vagif Bayatlı Öder, Akif Ehmetgil, Memmed
İsmail, Resul Mirhaşimli, Elçin İskenderzade, Ramin
Garayev, Faik Abas’ı da burada saygı ile anmak istiyorum.
Kıymetli kardeşlerim Manas Yayıncılık’ı
2006 yılında kurmuştuk. Açılış törenimizi şereflendiren
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Beye buradan
saygılarımı ifade ediyorum.
Asif Beyi kutluyoruz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin
yüreğinin bir köşesinde Elazığ’ın olması bizleri ziyadesiyle
mutlu etmiştir. Elazığ çelengi adlı bu güzel eseri
yayınlamakla bizleri ziyadesiyle onurlandırmışlardır.
Arkadaşlarım ile birlikte yola çıkmadan önce Elazığ valimiz
Muammer Muşmal ile Elazığ Belediye başkanımız M. Süleyman
Selmanoğlu’nu ziyaret edip bilgilendirdiğimizde çok büyük
bir sevinç duyduklarını ifade etmişlerdi. Ve bu anlamlı
toplantının yapılmasından duydukları memnuniyetlerini
Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı
Sayın Ebulfez Garayev’e, Ozan Neşriyat Direktörü
Sayın Asif Rüstemli’ye bir kutlama mektubu gönderdiler.
Müsaadenizle şimdi bu mektupları okumak istiyorum.
Sayın Ebulfez
Garayev Azerbaycan Cumhuriyeti Medeniyet ve Turizm Nazırı
Sayın Bakanım,
Azerbaycan’ın büyük şairlerinden Elmas Yıldırım 1933 yılında Rusya
tarafından maruz bırakıldığı takip ve baskılardan kaçarak
Türkiye’ye sığınmıştır. Elmas Yıldırım’ı Elazığ Vilayeti öz
evladı bilerek bağrına basmış ve ona öğretmen ve nahiye
müdürü olarak yöneticilik görevi vermiştir. Ömrünün kalan
kısmını Türkiye’de geçiren Elmas Yıldırım o yıllardaki baskı
ve zulüm nedeniyle Azerbaycan’a dönememiş yaşamı boyunca
Azerbaycan hasreti ile yanıp tutuşan Elmas Yıldırım, 1952
yılında vefat ederek Türkiye’de toprağa verilmiştir.
Azerbaycan ile Türkiye’nin -iki kardeş ülkenin- evladı olan Elmas
Yıldırım’ı, Elazığ şehri hiç unutmadı. Elmas Yıldırım,
hakkında kitaplar yayınlandı, Azerbaycan ve Türkiye’de
konferans ve adına toplantılar tertip etti.
Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırlığının himayelerinde
Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye Başkanlığı, Fırat
Üniversitesi Rektörlüğü, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi,
Azerbaycan Yazarlar Birliği ortak kültür projeleri
geliştirdiler. Bu projelerin İlki Türk dünyasını ortak
dilde, ortak kültürde buluşturmak, Türk dünyasına mensup
ülkeler arasında duygu ve gönül köprüleri kurarak dostluk
bağlarını kuvvetlendirmek, sosyal, kültürel ve iktisadi
alanlarda yeni açılımlara zemin hazırlamak olan Hazar Şiir
Akşamlarının13.’sünü 22-24 Eylül 2005 tarihinde Elmas
Yıldırım hatırasına tertip etmek oldu.
Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyetinin ortak evladı olan
Elmas Yıldırım’ın doğumunun 100. yılında 11-13 Nisan 2007
tarihinde Elazığ’da görkemli törenler yapıldı. Törenlerde
Türkiye’den katılan şair, yazar, bilim adamaları
Azerbaycan’dan gelen kardeşleri ile birlikte Elmas
Yıldırım’ı konuştular ve yazdılar. Elmas Yıldırım’ın adı
caddelere verildi. Elazığ’da faaliyet gösteren Manas
Yayıncılık, Enver Aras tarafından yazılan 650 sayfalık “
Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım” adı verilen bir kitap
yayınladı.
Aynı yıl, 25-27 Eylül 2007 tarihinde Azerbaycan’da da Elmas Yıldırım’ın
hatırasına büyük bir tören tertip edildi. Her iki ülkenin
bilim sanat ve edebiyat adamları bu törende de büyük şairi
çeşitli yönleri ile anlattılar. Azerbaycan Medeniyet ve
Turizm Nazırlığı Elmas Yıldırım’ın hayatını ve şiirlerin
konu alana bir kitap yayınladı.
6-8 Kasım 2008 tarihinde Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarını 16.’sı
dünyaca tanınan bir başka Azerbaycan şairi: Bir ananın iki
oğlu/ Bir amalın iki qolu/ O da ulu, bu da ulu/
Azerbaycan-Türkiye diyen Bahtiyar Vahapzade için tertip
edildi. Bu büyük şairin adı da Elazığ’da ki caddelere
verildi.
Dilde, fikirde birliği gerçekleştirmenin temelinde sevgi ve gönül
birlikteliğinin yattığına inanan Elazığlı yazar ve şairler
gibi Azerbaycanlı fikir ve gönül adamları da bu projelerin
devam etmesini arzu etmektedirler. Bu çerçevede 6-8 Kasım
tarihlerinde Bahtiyar Vahapzade adına tertip edilen Hazar
Şiir Akşamlarında; Azerbaycan’da faaliyet gösteren Ozan
Yayınevi ile Elazığ’da faaliyet gösteren Manas Yayınevi
ortak bir çalışma başlattı. Azerbaycan Milli İlimler
Akademisinin değerli öğretim üyesi Doç. Dr. Asif Rustemli
vasıtası ile Elazığ’da yaşayan şairlerin şiirlerini Azeri
Türkçe’sine çevrilmesi ve yayınlanması planlandı. “Elazığ
Çelengi” adını taşıyan ve yaşayan Elazığlı şairlerin
hayatını anlatan ve şiirlerinden örnekler veren bu kitabın
yayına hazır hale gelmesi bizleri ziyadesi ile memnun
ettiğini belirtmek isterim.
Sayın Bakanım,
Elazığlı şairler,“Elazığ Çelengi” kitabının Bakü’de bir tören dâhilinde
tanıtılmasını arzu etmektedirler. Aynı kökün mensubu, aynı
dilin değişik ağızlarını konuşan, aynı inanç ve kültürü
paylaşan duygu ve düşünce adamlarını yeniden bir araya
getirecek bu çalışma ile de her iki ülkenin kültür
alanındaki işbirliği daha da pekişecektir. Böylece Türklük
aşkının, Türklük sevgisinin ve Türk kültürünün yeni
nesillere aktarılmasında maddî ve manevî olarak bütün
varlığını ortaya koyan iki devletin ortak evladı Elmas
Yıldırım’ın ruhu şad olacaktır. Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Atatürk’ün vasiyeti ile “İki devlet bir millet`
diyerek, Azerbaycan - Türkiye ilişkilerine derinlik
kazandıran, Türk ülkeleri arasındaki dostluk ve kardeşliğe
bağlı iş birliğinin sürdürülmesine önemli katkılar sağlamış
olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev`in dileği
de yerine getirilmiş olunacaktır. Bu vesile ile zat-ı
âlinize sağlık ve yüksek görevinizde başarılar dilerim.
Muammer Muşmal Elazığ Valisi.
Şimdi de Sayın valimizin Asif Beye göndermiş oldukları mektubu
okuyacağım.
Sayın, Doç. Dr. Asif Rustemli
Ozan Neşriyat
Direktörü
1933 yılında Azerbaycan’daki Rus zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan
Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin ortak evladı hasret ve vatan
şairi Elmas Yıldırım’ın tutuşturduğu meşalenin aydınlığında
son yıllarda her iki ülke arasında kültürel ve sosyal
alanlarda önemli projelere imza atılmıştır.
Özellikle Türk dünyasını ortak dilde, ortak kültürde buluşturmak, Türk
dünyasına mensup ülkeler arasında duygu ve gönül köprüleri
kurarak dostluk bağlarını kuvvetlendirmek, sosyal, kültürel
ve iktisadi alanlarda yeni açılımlara zemin hazırlamak gibi
büyük bir idealin yoğurarak şekillendirdiği Hazar Şiir
Akşamları ile bu birliktelikte önemli bir misyon
yüklenmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı
Haydar Aliyev’in engin görüşleri ve vasiyetleri
doğrultusunda ortaya konulan kültürel programlarla
Azerbaycan - Türkiye ilişkilerine derinlik kazandırılmış her
iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşliğe bağlı iş
birliğinin güçlendirilmiştir.
Bu çerçevede gayretleriniz ile Elazığ’da yaşayan şairlerin şiirlerinin
şiirlerini Azerbaycan Türkçesine aktardığınızı ve “Elazığ
Çelegi” adı altında kitaplaştırarak yayınlandığınızı büyük
bir memnuniyetle öğrenmiş bulunuyorum.
Sevgiyi, güzeli sanatla bütünleştiren, insan fıtratındaki aşk
meşalesini yüreklerde tutuşturan, sözün özü şiirle gönül
gözlü insanları buluşturma gayretleriniz ve Türk kültürünün
olan hizmet ve hassasiyetleriniz bizleri ziyadesi ile
sevindirmiştir. Sizleri temsil ettiğim Elazığ halkı adına
kutluyor, çalışmalarınızda başarılar
diliyorum.
Muammer Muşmal, Elazığ Valisi
Son olarak Elazığ Belediye Başkanımızın Asif Beye gönderdikleri mektubu
okuyarak kürsüden ayrılacağım.
Sayın Doç. Dr.
Asif Rustemli
Ozan Nəşriyat Direktörü
Milletlerin siyasi ve sosyal varlıklarını sürdürebilmelerinin temelinde
kültürel değerlere verdikleri önem yatar. Bu gerçeğin şuuru
ile hareket edenlerin başında gönül güzelliklerini kalemine
yükleyerek sevgiyi arayan, insan fıtratındaki aşk meşalesini
yüreklerde tutuşturan şairler gelir. Onun içindir ki Şair
Mehmet Emin Yurdakul: “Bırak beni haykırayım, susarsam sen
matem et/ Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet/
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”, demiştir.
Şairler, mensubu
oldukları milletinin dertleri ile dertlenen milletinin;
hüznünü, acısını, sevgisini, sevdasını; öfke ve isyanını en
veciz bir biçimde yüksek sesle haykıran insanlardır. Onlar
yürekleri ile insana ve insanlığa seslenirler.
İşte siz, Elazığ’da yaşayan şairlerin hayatını ve şiirlerini “Elazığ
Çelengi” adı altında kitaplaştırarak kardeş Azerbaycan ile
Türkiye arasındaki kültür ve gönül köprülerinin güçlenmesine
ve Türk kültürünün yeni nesillere aktarılmasına vesile
oldunuz.
Yaptığınız çalışma ile bütün Elazığ halkının derin sevgisini
kazandınız.
Size Elazığlılar adına teşekkür ediyor, kutluyor çalışmalarınızın ve
başarılarınızın devamını diliyorum.
M. Süleyman Selmanoğlu Elazığ Belediye Başkanı
Efendim 1992 yılında Hazar Şiir Akşamları’yla başlayan sonraki yıllarda
büyük şairimiz Elmas Yıldırım ile devam eden faaliyetler
sayesinde Elazığ ile Bakü arasında çok güçlü dostluk
bağlarının kurulmasına sebep olmuştur. Bütün bu
münasebetlerin geliştirilmesinde Azerbaycan Medeniyet ve
Turizm Nazırı Ebulfeyz Garayev başta olmak üzere Elmas
Yıldırım’ın İstanbul’da yaşayan oğlu Azer Elmas’a,
Azerbaycan yazarlar Birliği Başkanı Anar Beye, Ozan
Neşriyat’ın sahibi Doç. Dr. Asif Rüstemli’ye, Hacıağa
Almaszade’ye, Şahit Habibullah’a, Vagif Behmenli’ye, Cengiz
Alioğlu’na ve Azerbaycanlı bütün kardeşlerimize çok teşekkür
ediyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Bugün Cengiz
Alioğlu buradadır, ona söz vermek istiyorum
Şener Bey’e teşekkür ediyorum. O vakit Elazığ Havaalanına
kavuştuğumuzda heyeti Şener Bulut karşıladı. Bağrına bastı.
Elazığ Valisi Sayın Muammer Muşmal’a ve Elazığ Belediye
Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu’na teşekkür ediyorum. İki
kardeş halkın medeniyet sahasında ortaya koyduğu çalışmaya
verdikleri destek ve gösterdikleri dikkat münasebetiyle bir
daha teşekkürlerimi bildiriyorum. 2008 yılında Elazığ’da
yapılan Hazar Şiir Akşamları’na Cengiz Alioğlu’nun
başkanlığında 12 kişiden oluşan bir heyetle katılmıştık.
Bugün Cengiz Alioğlu buradadır, ona söz vermek istiyorum.
Buyurun Cengiz Bey.
Cengiz Alioğlu
Elazığ’ı biz
Azeriler, haddinden büyük bir minnetarlıkla, sevgiyle
hatırlamalıyız. Sevmeliyiz..
Çok kıymetli davetliler. 2008 yılında Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı olarak kıymetli dostum Asif Bey’inde yer aldığı
bir heyet ile kardeş Türkiye’nin Elazığ vilayetinde
düzenlenen Hazar Şiir Akşamları tedbirine iştirak etmiştik.
Ve biz Medeniyet ve Turizm Nazırlığının heyetine çok değerli
insanları davet etmiştik. Benim heyet başkanı olarak
bulunduğum bu heyette Zelimhan Yakup, Pervane Memmedli,
Elhan Zal Garahanlı, Sekine İsmail, Azad Şükür, Yaşar Aliyev,
Ramin Garayev, Asif Rüstemli gibi değerli şair, yazar ve
sanatçılarımızla birlikte yer almıştık. Şimdi düşünüyorum da
Asif Beyi o tarihte Elazığ heyetine dâhil etmekle ne kadar
da doğru yapmışız. Asif Bey bugün güzel bir kitap
hazırlayarak bizleri burada bir araya getirdi.
Aziz Elazığlı arkadaşlar, ben burada Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı’nın temsilcisi değil Azerbaycan Yazarlar Birliği
Şiir Şubesi’nin Başkanı olarak sizlere hitap etmek
istiyorum. Ben arzu ediyorum ki burada bulunan şair
dostlarımız bizim Elazığ heyetinde yer alan diğer numayede
heyetinden 525-ci Gazetenin redaktörü Yaşar Aliyev bizim en
istidadlı yazarımızdır. Bizim çağdaş Azerbaycan şiirinin
görkemli şairlerinden Oktay Rıza buradadır. Azerbaycan’ın
çok kıymetli âlimlerinden Prof. Dr. Nazif Gahmaranlı yine bu
toplantının iştirakçilerinden olmuştur. Bugün burada
Azerbaycan edebiyat dünyasının çok kıymetli temsilcileri
bulunuyor. Onları sevgi ile bir kere daha selamlamak
istiyorum. Ben Elazığ’ı Türkiye’nin en efsanevi şehri olarak
tanıdım. O şehirde Azerbaycan’ı çok seven bir kardeş gibi
bağrına basan, daima şuurlu, duygulu güzel insanlar yaşıyor.
Ben öz talihime minnettarım ki iki defa bu güzel diyarın
konuğu olmuşum. Her iki gidişimde de Elazığlı
arkadaşlarımızın muhabbet dolu dostluklarına şahit oldum.
Şener Bulut arkadaşımız bugün burada aramızda bulunuyor.
Kendisi Manas Neşriyat’ın koordinatörü olarak takdim edildi.
Ancak ben Şener Bey’i Elazığ’ın kültür nazırı gibi gördüm ve
tanıdım. Elazığ’da yapılan tedbirler Şener Bey’in
teşkilatçılığı ve iştiraki olmadan geçirilmiyor. Ben bütün
bunların şahidi oldum. Şener Bey büyük bir gayretle,
hassasiyetle, dikkatle ve yürek sevgisiyle o tedbirlerin
teşkilatçısı oluyor. Ben hesap ediyorum ki o Elazığ’ın en
büyük ve en istidatlı medeniyet kültür kurucularından
biridir. Onu bir kere daha yürekten alkışlıyorum.
Bugünlerde bana 24 yaşında genç bir şairin kitabı geldi. Bu
kitap benim aziz dostum, Reşat Mecit’in rehberliği ile bu
ilim ocağında rehberlik eden genç edipler mektebinin bir
üyesi Kismetin Şiirler kitabı. Ben istiyorum ki onu da
alkışlayasınız. Son derece meraklı, siz biraz önce sohbet
arasında dediniz ki bugünlerde Azerbaycan’da genç ve
istidatlı şairler yazarlar yetişmektedir. Evet, çok isabetli
bir söz söylediniz. Evet, bu genç cevan şairimizi de sizlere
takdim etmek istiyorum.
Elazığ ile Azerbaycan arasında müşterek yönler o kadar
fazla ki bunların hakkında söz söylemeye başlasam büyük bir
destan yaratılır. Şahsen benim talihimle bağlı birce makamı
burada vurgulamak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi ben ata
tarafından Şuşalı, ana tarafından Fuzuli’denim. Bu mekânlar
özellikle Fuzuli, Hazar Nahiyesiyle bizim aramızdaki mesafe
çok ufacık beş veya on kilometre uzaklıktadır. Bu benim
uşaklıkta gördüğüm, tanıdığım bir mekândır. Elazığ, Asif
Muallim çok güzel ifade etti. Ben Elazığ’da çok güzel
duygular yaşadım. Ben Şener Bey ve arkadaşlarına demek
istiyorum ki ben Azığ ve Elazığ adlı bir şiir yazmışım. Bu
şiir hakkında sizlere malumat vermek istiyorum. Bu yıl
Moskova’da geçirilen uluslararası kitap sanatı müsabakasında
ödül almış benim kitabımdı Azerbaycan tarihinde ilk defa
benim kitabım “Qran-Piri” ödülüne layık görülüyor. Tahminen
33 bin dolarlık bir ödüldür. Ama parayı Sertifikanın bana
takdim etikler ve bende Neşriyat’ın direktörüne takdim
ettim. Bir teşekkür ifadesi olarak o şiir kitabım da
neşredilmiştir ve o kitabı bugünlere de sizlere takdim
edeceğim.
Elazığ’ı biz Azeriler, biz Azerbaycan insanları haddinden
büyük bir minnetarlıkla, sevgiyle hatırlamalıyız. Sevmeliyiz
bu insanları, onlar bizim Elmas Yıldırım gibi tarihi kesik
Azerbaycan dünyasını, fikrini, Azerbaycan illerini,
Azerbaycan edebiyatını el çatmaz bir yüksekliğe kaldırmış.
Elmas Yıldırım gibi onun cılız bedeninde (fiziki manada)
büyük bir yüreğin yaşadığını sizin de inandığınıza eminim.
Elazığ Elmas Yıldırım’ın bir ana gibi kucağına alıp yaşatan
ve bugünleri de unutmayan bir memlekettir. Buna göre ben
hürmetli konuklarımızın timsalinde bütün Elazığlılara, bütün
o cemaata baş eğiyorum.
Reşat Mecit
Elazığ bir
medeniyet ve şiir payitahtına çevrilmişti…
2007 yılında Elmas Yıldırım’ın İstanbul’da yaşayan oğlu Azer
Elmas ve kardeşi oğlu Hacıağa Almaszade ile birlikte
Elazığ’da olduk o şehirde bir neçe defa Asif Bey
hatırlayacaktır. Öyle anlar oldu ki gözyaşlarımı
saklayamadım ağladım biz bir ilçeye gitmiştik. Bekir Mualim
(Bekir Nebiyev) Anar Mualim, Fikret Mualim, aksakal insanlar
dünya görmüş adamlar orada bizi öyle bir karşıladılar ki
neçe uşaklar, çocuklar mektepliler büyük bir heyecan ile
karşıladılar ve sonunda da Elmas Yıldırım’ın şiirlerini
ezbere okudular biz orada gözyaşlarımızı saklayamadık.
Onların heyecanı bizlere de sirayet etmişti. Elmas
Yıldırım’ın yüzüncü yıl törenlerinde bütün şehir insanları
seferber olmuşlardı. Uşaklı büyüklü. Elazığ’ın merkezinde
Elmas Yıldırım’ın küçesi açıldı. Sonra Elmas Yıldırım’ın
çalıştığı Hankendi de küçesi açıldı. Sonra burada ki güzel
dostlarla Elmas Yıldırım’ın 40 lı yıllarda çalıştığı Ağın
ilçesine gittik. Tahminen 5000 ahalisi vardı. Baraj gölünü
geçmek için bir gemiden istifade etmiştik. Burada
Azerbaycanlı ve Türkiyeli şairleri katıldığı bir şiir gecesi
geçirildi. Azerbaycanlı şairlere ben söz verdim. Türkiyeli
şairlerimizi orada yaşayan bir şair dostumuz davet etti.
Ağın’da çok güzel bir gece oldu. Nice güzel sözler şiirler
seslendi hatta Nazif Mualim siz de orada konuştunuz hatta
Bekir Mualim de orada konuştu. Elazığ bir medeniyet ve şiir
payitahtına çevrilmişti. O günlerde şehrin her tarafına
yaymışlardı ki Elazığ Okuyor yani insanlar öğrenciler ve
bütün bir şehir kitap okuyor şehir tam bir medeniyet
edebiyat payitahtına çevrilmiş orada o kadar büyük ilahi ruh
var ki. Orda ki insanlar sabahtan akşam kadar çok yoğun
programlar düzenlediler o ruh ve büyüklük onlarda yorgunluğa
yol açmıyordu. Bizim 75 yaşındaki Prof. Dr. Bekir Nebiyev de
yorulmadan sabahtan akşama kadar ki programlara katıldı. Bu
tedbirlerin hayata geçirilmesinde emeği olanlara teşekkür
ediyorum. Bu günde sürpriz oldu benim için Azerbaycan’da
birçok edebi imkân bulunmaktadır. Sizi burada görmekten
şeref duyduğumu tekrar belirtmek isterim sizdeki o ruh
umuyorum bize de sirayet eder. Bizim de edebiyatımız eski
günlerdeki gibi büyümesine vesile olacak çok teşekkür
ediyorum sağolun.
Günerkan Aydoğmuş
Çocukluğumdan itibaren içimde Azerbaycan sevgisi vardı…
Azerbaycanlı değerli kardeşlerim, bugün ben düşüncelerimi
istediğim gibi anlatamayacağım. Çok yoğun duygular
içerisindeyim. Azerbaycan yıllar boyu benim için ayrı bir
yerde duruyordu. Çocukluğumdan itibaren içimde Azerbaycan
sevgisi vardı. Bu sevginin nerden geldiğini sonradan
anladım. Bu kardeşlikten gelen bir sevgiydi. Ben şunu
söyleyeyim; Azerbaycan’ın Sovyet işgali altında kaldığı
günlerde radyodan hep Azerbaycan’ı dinlerdim ve radyoda
çalınan mahnılarla, mugamlarla uyurdum. İnanın bana bunları
dinlerken hayalimde hep Azerbaycanlı kardeşlerimi düşlerdim.
Onlar Komünist rejimin altında ne yapıyorlar, nasıllar ve bu
acıyı içimde duyarak üzülür, sonrada hep bu acılar
içerisinde uykuya dalardım! Yıllar sonra Elazığ'a gelen
Azerbaycanlı şair bir dostum bana şunu söyledi. Dedi ki
“Bizde yatmıyorduk! Bizde sizi dinliyorduk!” Evet,bu iki
kardeş yıllar sonra buluştular!.. Ben şimdi Azerbaycan’da
bulunduğum için çok farklı duygular taşıyorum. Acaba
buluşacak mıydık, acaba karşılaşacak mıydık diye hep bu
anı düşünüp durmuştum!..
Elazığ’a gelen Elmas Yıldırım'ı ise babamdan öğrenip
duymuştum. Babam Elmas Yıldırım'ın Ağın’da Nahiye Müdürlüğü
yaptığı yıllarda o da Ağın’da yeni ve genç bir
öğretmendi. Elmas Yıldırım’ı ben hatırlayamıyorum ama babam
Elmas Yıldırımı çok iyi tanıyordu. Yine Türk dünyasının
değerli şairi Ağınlı olan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu da
Elmas Yıldırım’ın dizi dibinde büyümüştü. Ondan Türkçülüğü,
Turancılığı alarak şiirlerinde bu düşünceleri işlemişti.
Diyebilirim ki Gençosmanoğlu Elmas Yıldırım’dan büyük feyiz
almıştır. İsmindeki Yıldırım adını da Elmas Yıldırımdan
aldığını söylenir! Yani Elmas Yıldırım Elazığ’a geldikten
sonra Türklük ve Turancılık düşüncesini bu şehirde ayağa
kaldırdı. Bu yüzden biz Elmas Yıldırımı çok severiz.
Azerbaycan’ın bu sebepten dolayı gönlümüzde ayrı bir yeri
vardır. Şimdi bu kitapta, Elazığ Çelengi’nde benim
Azerbaycan’a yazdığım bir kaç şiirim var. Bu şiirleri
yazarken bir gün Azerbaycan’a gelebileceğimi hiç
düşünmemiştim! Bugün çok değerli Azerbaycanlı şairlerle
yazarlarla bir aradayım. Bu benim için bir hayal, bir rüya
idi! Şairler hayal ederler ama şairler bir bakıma Tanrı
kelamını da söylerler! Onların kelamı aynı zamanda tanrı
kelamıdır! Tanrıdan gelen vahiylerdir! Bu sebeplerdir ki,
şairlerin duaları genelde kabul olur. Ben duamın gerçek
olduğu bir günü yaşıyorum! Bu yüzden de çok mutluyum!
“Elazığ Çelengi”nde yer alan şiirlerimi sizin gibi,bir
Azerbaycanlı gibi okuyamam ama benim yazdığım bir kitap var.
“Bir Ben Uykusuz” ismini verdiğim bu kitaptan okuyacağım.
Yani Türkiye Türkçesi ile okuyacağım. Sizin çok değerli
şairiniz hatta bizimde değerli şairimiz Nebi Hezri Elazığ’a
geldiğinde uzun uzun sohbet etmiştik. Onun şiir kitabında
çok güzel bir dörtlük vardı, Aklımda kalan bu dörtlükte Nebi
Hezri diyordu ki;
"Hayatın yolları
kardır, borandır
Dertliler dünyada
yarım peygamber
Dersizler dünyada
yarım insandır!”
Şairlerde dertli insanlardır, ben yorumu siz değerli
kardeşlerime bırakıyorum! Buradan Bakû’de Rus Tankları
altında ezilen kardeşlerime yazdığım bir şiiri okumak
istiyorum;
AĞLAŞALIM GEL HAZAR
Seni bir can bilip aldım beledim
Taş gibi bağrıma batarsın Hazar!..
Gök renkli suyuna azat diledim
Al kızıl kan ile yatarsın HAZAR!..
Yorgun gözlerimde sızı gibisin
Bahtıma vurulmuş yazı gibisin
Ağlayan soyumun yüzü gibisin
Sende mi yasımı tutarsın Hazar!..
Şehitlerden gül bahçesi eyledim
Suyuna kanımdan önde yeğledim
Mahnımda, Türkümde seni söyledim
Neden kaşlarını satarsın Hazar!..
Bilirim bu sıra düşmüşsün dara
Moskof kurşunuyla her yanın yara
Dost, gardaş gözlersin ahan şu sıra
Derdime çok dertler katarsın Hazar!..
Bayraktır Bakü’de vurulan canlar
Bu toprağı vatan eyler o kanlar
Kutlu davaları eller ne anlar
Gün gelir dertleri atarsın Hazar!..
Kardeşini Elazığ’dan bulayım
Suyunu istersen sana karayım
Yeter ki dünyada senle durayım
Niçin böyle mahzun yatarsın Hazar!..
Evet, biz çok değerli Asif Bey kardeşime ve Ozan Neşriyat’a teşekkür
ediyoruz. Sadece bizleri siz değerli konuklarla
buluşturmadı, bizleri Azerbaycanlı okuyucularla
da buluşturdu. İnanın bana, çok büyük bir şey yaptı, bizim
hayalimizi gerçekleştirdi!.. Buradan Sayın Asif
Rüstemli’ye, bizlere büyük konukseverlik gösteren Şahid
Habibullah’a Türkiye kadar büyük bir teşekkür sunuyorum.
Nizami Zöhrabi
Azerbaycan’da Türkiye’yi seven, Türkiye’de Azerbaycan’ı
seven, aydınlarımız var.
Elazığ Çelengi” adlı bu kitabın yayınlanmasında Asif
Rüstemli’nin büyük emeği vardır. Her şey maddi kaynaklarla
ölçülmüyor. Bir istek, arzu olmalıydı, Asif Bey bu işe
girişmeseydi alınmazdı, ancak Asif Bey bu işi zamanında
yerine getirdi. Kendisine teşekkür ediyorum. Aslında
Azerbaycan ve Türkiye arasındaki 77 yıl önceki
seferlerimizin bağlı olduğu dönemde Azerbaycanlı yazarları
arasında seferler olsa da onları bir biriyle tanış olurlar
rahmetli Abbas Zamanov zamanında temeli atıldı. Abbas
Zamanov, Türkiye’de Azerbaycan edebiyatının tanınması için
çok büyük işler gördü. 1983 yılında Azerbaycanlı şairleri
Türkiye’de ilk defa tanıtan bizim değerli dostumuz Doktor
Yusuf Gedikliye, Prof. Dr. Fethi Gedikli`ye minnettarım.
Onların orada yaptığını bugün burada Asif Rüstemli yapıyor.
Selim Babullaoğlu’da bu işlerle uğraşıyor. Ben bu konudaki
çalışmaların devamlı olmasını arzu ediyorum. Türkiye’den
gelen kardeşlerimizi Azerbaycan’da selamlamak benim için bir
bahtiyarlık olduğu gibi bir vazifedir. Ben Türkiye
Cumhuriyeti Bakü Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma
Müşavirliğinde görev yapıyorum.
Elazığlı yazarların Azerbaycan’a gelmelerinin bu tarihi
günün yıldönümünde olmasını Asif Beyle birlikte karar
verdik. Kafkas İslam Ordusu 92 yıl önce bugün Azerbaycan’ı
Ermeni işgalinden kurtarmak için gelmişti o vakit Bakû
semalarında top sesleri yükseliyordu. Bugün şükür ki şiir
sesleri duyuyoruz. Ben öyle inanıyorum ki bu işlerin devamı
olacak. Azerbaycan’da Türkiye’yi seven aydınlarımız var,
Türkiye’de Azerbaycan’ı seven, aydınlarımız var. Biz her
zaman bir olduk bir olarak da kalacağız size bir defa daha
hoş geldiniz demek istiyorum. Asif Bey’e yapmış olduğu bu
çalışmalardan dolayı teşekkürlerimi bildiriyorum.
Türkiye’den gelen misafirlerimizin hepsini bağrıma
basıyorum. Allah yolunuzu açık eylesin. Bu gibi törenler
inşallah devamlı olsun.
R. Mithat Yılmaz
Her kim bizi
gördüyse bize kucağını açtı, gönlünü açtı
Efendim dün akşamdan beri Azerbaycan’dayız,
Bakû’deyiz. Her kim bizi gördüyse bize kucağını açtı,
gönlünü açtı. Bize hoş gelmişsiniz, dedi. Şimdi ben de
sizlere kucağımı açarak, gönlümü açarak hoş gelmişsiniz,
desem ziyanı var mı efendim?
“Elazığ Çelengi” kitabını dün akşam gördük ve tanış olduk.
Ben şimdi o kitap hakkında sizlere bilgi vereceğim. Fakat
tersinden başlayarak önce kitabın kimi özelliklerini
anlatacağım; o da şu: “Elazığ Çelengi” en güzel kağıda, en
güzel baskıyla hazırlanmış; hiç bir masraftan, emekten
kaçınılmayarak basılmış. Hazırlayanlara, katkısı olan
herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
“Elazığ Çelengi” kitabında 42 Elazığlı şairin şiiri
var. O 42 şairin dördü şu anda bu salondalar. Onların birisi
bu fakir, diğerleri Hadi Önal, Günerkan Aydoğmuş ve Tarık
Özcan. “Elazığ Çelengi”nde şiiri yayınlanan 42 şairden biri
maalesef kitabın yayınlanmış halini göremeden aramızdan
ayrıldı; vefat etti. Hüsamettin Septioğlu Ağabeyimiz 21 Mart
2010 günü tam da Türk Dünyasının Nevruz günü öteki âleme göç
etti. Allah rahmet eylesin. Hüsamettin Septioğlu
ağabeyimizin bu kitapta yer alan şiirlerinden bir tadımlık
sunayım. O, biraz eski edebiyata meyilliydi, gönüllüydü ve
şiirlerini bizim divan şiiri dediğimiz tarzda yazmaya
hevesliydi. Onun böyle bir şiirinden bir bölüm:
Sanki sun ab-i tesnim mest-i harab olayım
Sabbahi haşre kadar yârla tarab olayım
Öyle bir leyl olsun ki râna gülle baş başa
Zir-i gisularında ona mihman olayım
Elazığ Çelengi’nde şiirlerinden örnekler alınan 42 şairden
sadece üçü hanımdır; diğer geri kalan 39 şairimiz erkektir.
Bu üç hanımdan birisi şu anda Fırat Ünversitesi Devlet
Konservatuarı müdürü Güldeniz Ekmen Agiş Hanımefendidir. Bir
bestekârdır; şiirler de yazar. Onun bu kitapta yer alan
şiirlerinden de size bir lezzet sunalım:
Yanık türküler söyledim
Kaderimle gidiyorum
Ruhumu ondan eyledim
Bedenimle gidiyorum.
Ey deniz gördün gönlümü
Boşa geçirdim ömrümü
Sevdanın gerçek yüzünü
Gördüm öyle gidiyorum.
Bir başka nazarla Elazığ Çelengi’ne bakacak olursak, kitapta
şiiri çiçeklenen şairlerden altısı üniversite mensubudur.
Yani Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak
çalışan altı şairin şiiri vardır bu kitapta; Ahmet Tevfik
Ozan, Güldeniz Ekmen Agiş, Tamer Kavuran, Tarık Özcan, Hasan
Özçam ve Erhan Deveci. Ayrıca Naci Onur ile Gazi Özcan ise
emekli olmuş üniversite mensubudur. Onların şiirleri de bu
kitapta yer almaktadır.
Şu okuyacağım dörtlük, daha bu sene Fırat Üniversitesi Genel
Sekreterliğinden emekli olan Gazi Özcan’ın şiirinden
alınmıştır.
Ata yurdum Azerbaycan han gibi
Damarlarda dolaşan al kan gibi
Aynı soydan geliriz bir can gibi
Azerbaycan sen benim öz canımsın
Damarımda dolaşan al kanımsın
İyi bir değerlendirme ile Elazığ Çelengi’ni incelediğimizde
görürüz ki bu kitapta adı geçen şairlerden altısı günlük
olarak bir gazetede yazı yazmaktadırlar; Günerkan Aydoğmuş,
Bedrettin Keleştimur, A. Murat Kuşçubaşı, Hadi Önal, Mehmet
Şükrü Baş ve bir de bu fakir. Kitaptaki şairlerin bir
başka açıdan değerlendirmesini yaptığımızda da bu 42 şairden
yirmi dördünün öğretmen olduklarını görürüz. Bunların bir
kısmı üniversitede, bir kısmı başka okullarda, bir kısmı
emekli olmuş, bir kısmı da faal olarak öğretmenliğe devam
etmektedirler. İsimlerini okuyup öyle geçelim; Günerkan
Aydoğmuş, Hadi Önal, Bedrettin Keleştimur, Gazi Özcan,
Güldeniz Ekmen Agiş, Fadıl Karlıdağ, Tamer Kavuran, Şükrü
Kacar, Nazım Payam, Rıfat Araz, M. Faik Güngör, Nurettin
Uytun, Tarık Özcan, Serhat Kabalı, Hasan Özçam, Ömer
Kazazoğlu, Yurdal Demirel, Recep Yılmaz, Karani Arda, Tuncer
Sönmez, Yusuf Dursun, Naci Onur ve R. Mithat Yılmaz.
Efendim, sözü fazla uzatmanın anlamı yok; bizden sonra
konuşacak arkadaşlarımız var. Hepinize sevgi ve saygılarımı
iletiyor, Allah’a ısmarladık diyorum.
Yaşar Aliyev
Elazığ
Türkçülüğün, Türklüğün ve bizim kimliğimizin vatanıdır ve
payitahtıdır.
Hepinizi selamlıyorum. Ben Elazığ’dan gelen konuklarımızı
görende 2008 yılının Kasım ayının havasını aldım. O güzel
günlerin hatırası hafızamda yeniden canlandı. Elazığ
hakkında ne söyleyeyim. Buradan benden önce ziyalılarımız öz
sözlerimi dediler. Ancak ben burada neyi söyleyebilirim.
Evvela Elazığ cemaatının konukseverliğini ifade etmek
istiyorum. Türkiye’nin güzel şehrine gidiyoruz tesadüf öyle
getirdi ki ben Elazığ’a Antalya’dan sonra gittim, daha önce
Antalya’da olmuştum. Ben sonra Bakû’ye geldiğimde
dostlarımızla sohbet esnasında dedim ki siz Antalya’ya
gitseniz Türkiye’yi göremezsiniz. Türkiye’yi görmek
istiyorsanız, Elazığ’a gitmek lazımdır. Yani Elazığ
Türkçülüğün, Türklüğün, Milliyetçiliğin ve bizim
kimliğimizin vatanıdır ve payitahtıdır. Yani ben şahsen
Türkiye’de Antalya’yı mukayese etmek istiyorum, ama
Fransa’da da Antalya gibi şehirler olabilir, Rusya’da da
olabilir, İspanya’da da olabilir. Ancak Elazığ İspanya’da
olamaz, Elazığ Rusya’da olamaz. Ancak Türkiye’de olur ve
burada doğrudan ifade edildi, bizim Elazığ’da olduğumuz
müddette ben bir daha söylemek istiyorum ki bütün şehir Türk
dünyasından konuklar gelmişlerdi. Bir Kazak şairesi vardı
orada bir kız, yarım saat onunla sohbet ettik. O kız
biliyordu ki bizim dilimiz aynıdır. Rusça konuşuyorduk
kendisiyle onunla aynı kandan olan bir milletin insanıydık.
“Elazığ Çelengi” kitabı bizim gardaşlığımızın daha da
güçleneceğine armağan sayıyorum. Ben arzu ediyorum ki
inşallah öyle bir vakit gelecek ki bizim müşterek bir kitap
yazalım, müşterek filmde çekelim. Cengiz muallim de burada,
mesela Elmas Yıldırım için sanatlı bir filmi, gidip
Elazığ’da çekelim. Bu hususta daha ileri seviyede projeleri
hep birlikte yapabiliriz teşekkür ediyorum..
Hadi Önal
Bizler için bir zamanlar Azerbaycan
rüya idi, hayal idi.
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire
başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir
söz”
Evet, yüzyılların öncesinden Yunus Emre
böyle seslenmiş, bütün insanlığa, daha sonra da Mehmet Emin
Yurdakul;
“Bırak beni haykırayım
Ölürsem sen matem et
Unutma ki şairleri haykırmayan millet
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk
gibidir.”, demiş. Nebi Hazri ise; “Dertliler dünyada yarım
peygamber, dertsizler dünyada yarım insandır. ,diyerek
tamamlamış sözün özüyle sürdürmüş sözün gücünü. İşte ben de
bugün burada sizleri, Azerbaycanlı canları sözün en
güzeliyle selamlamak istiyorum. Selam canlar…
Bizler için bir zamanlar Azerbaycan
rüya idi, hayal idi. Hep düşündük Türkiye dışındaki Türk
kardeşlerimizi! Onlar esaret altındaydı. Azerbaycanlı
kardeşlerimizi, onların tercümanı olan Elmas Yıldırım’la
onun şiirleri ile tanımıştık. Ben, Elmas Yıldırım’ın hasret
gözyaşlarını döktüğü Hazar Gölü’nün kıyısında dünyaya
geldim. Anamın ninnileri ile birlikte Elmas Yıldırım’ın
şiirleri bana vatanı, vatan hasretinin ne demek olduğunu
öğretti. Onun şiirleri ile büyüdük. Büyük bir şairdi Elmas
Yıldırım. Ben, şu an onun doğduğu topraklarda bulunmaktan
son derece mutluyum. Dediğim gibi hayaldi bizim için
Azerbaycan bir rüyaydı. Burada Azerbaycanlı kardeşlerimle
bulunmak duyguların en güzeli… Bizler arkadaşlarımız ile
zaman zaman tartışır konuşurduk. Keşke derdik Rus zulmü
altında inleyen kardeşlerimiz bağımsızlıklarına kavuşsalar.
Keşke bir parça giderebilsek acılarını; yardım edebilsek,
onların bağımsızlığa kavuşmasına. İşte yıllar ve zaman bize
bu güzel duyguyu tattırdı.
Evet, vatan şairi hasret şairi Elmas
Yıldırım’ın mısralarında Elmas Yıldırım’ın şiirlerinden
sevmiştik biz bu kardeş ülkeyi. Daha sonra, 2007 yılında o
büyük şairimiz için o büyük şairimizin 100. Doğum yılında o
büyük şair için anma toplantıları düzenledik. Ne mutlu ki
bugün Azerbaycan’dayız, Azerbaycanlı kardeşlerimiz ile
birlikteyiz ben bugün burada duygularımın en güzelini
yaşıyorum.
Bu duygularla sizleri tekrar tekrar
selamlıyorum bu günün anısına bir şiirimi okuyarak
selamlamak istiyorum siz kardeşlerimi:
Alperen
bakışlı, nurdan alınlı
Yesevî nakışlı yüz gerek bize.
Ezelden ebede lekesiz, şanlı
Alparslan mayalı öz gerek bize!..
Aşkının yoluna gönlünü seren
Bir değil bin canı olsa da veren
Yağmur damlasında deryayı gören
Hilâle sevdalı göz gerek bize!..
Zorbalara zorlu, yamana yaman
Mahremine sahip, gaflete aman!
Riyaya kapalı, yalana düşman
Doğruya tercüman söz gerek bize!..
Dertlere dermanlı, gönül sırdaşı
Sil demeden silen gözdeki yaşı
Anne dizi bilip koyunca başı
Huzuru bulacak diz gerek bize!..
Hacı Bektaş gözlü, insan odaklı
Merhamet dualı, Yunus kucaklı
Mevlana sevdalı; güneş kaynaklı
Durgun suya saklı giz gerek bize !..
Gönül çeşmesine doluca gelen
Can ile ağlayan cananla gülen
Dostun şerefini şerefi bilen
Hicaba kızaran yüz gerek bize!..
Her işin başında hayra dilekli
Zehirli oklara çelik yelekli
Korkuya efsunlu, mangal yürekli
Öfkeye hedefli gez gerek bize.
İlimde, irfanda yarışmak için
Bedendeki benle sarışmak için
Vuslat kervanına karışmak için
Sönmeyen kor alev, köz gerek bize!..
Yarı yola değil, ölüme yemin
Hak-hukuk sahibi; güvenli, emin
Ayaklar altında kaymayan zemin
Ardından gidecek iz gerek bize!..
“Hadi ha!”, deyince engeller aşan
Fatih ile gülen, fetihle coşan
Birliğe, dirliğe dirice koşan
Türk-İslam sevdalı biz gerek bize!..
Tahir
Aydınoğlu
Arzu ediyoruz
ki Azerbaycan’dan bol bol sevgi aparasınız
Hepinizi selamlıyorum. Böyle bir nadide
kitabı Azerbaycan’da aktardık ve takdim törenini yapıyoruz
bizim milli kütüphanede ve büyük bir muhabbet ki
Azerbaycanlı ziyalılar oluşturmuş, Azerbaycanlı şairleri
oluşturmuş bir ocaktır. Burada çok değerli ziyalılarımız
çalışmışlar onların hamısına selamlarımı çatdırıram öz
teşekkürlerimi çatdırıram talebelik günlerimizden itibaren
günlerimizi, saatlerimizi, haftalarımızı bu dualar arasında
geçirmişiz. Ben inanıram ki nadir kitapları burada bulunan
bacı ve gardaşlarımız Azerbaycan Halkına layıkına
çattıracaklar.
Elazığ adının burada deyildiği gibi
bizim yaralı şairimiz vatan sevgili şairlerimiz Elmas
Yıldırım Azerbaycan’a sevdirip. Bizim şair dostumuz Abbas
Abdullah İstanbul’da konsolos olarak çalışırken Elazığ’da
olmuştu tekrar tekrar böyle şiir sanat görüşlerinde. Elazığ
seferlerinden döndüğünde bize danışırdı ve derdi ki ben de
şöyle bir sual var neye göre ki Elmas Yıldırım gibi bir şair
Türkiye’de, İstanbul’da Türk dünyasının Turan’ın başkenti
olan İstanbul’da yaşamadı, Ankara’da yaşamadı, İzmir’de
yaşamadı, Elazığ’ı sevdi, diyerdi ki Elmas Yıldırım garış
garış dolaşmıştır. Azerbaycan’a en yakın olarak en yakın yer
coğrafi bakımdan da Elazığ’ı sevmişti ve orada bir şiir
merkezi olarak katılmıştı. Bana öyle geliyor ki büyük bir
sevgi ile evimize götürdüğümüz, içindeki gönül duyguları
kalbimize sineceğimiz bu kitapta Elmas Yıldırım’ın payı
vardır. Hem o Elazığ’da yanmış şiir mahşerinin şiir odunun
isi hemin Elazığ’dan gelen gardaşlarımızın şiirlerine
borçluyuz onun ruhuna borçluyuz. Güzel bir bayramdır Türklük
bayramıdır 15 Eylül de sohbetler var ki bizde başken gibi
geyd olunsun Bakû’nün 92 yıl önce azat olduğu güzel bir
gündeyiz. Kafkas İslam Ordusu o tarihte Azerbaycan’a
gelmesiydi. Bugün bizim burada hiç bir işimiz yoktu. Bakû
bir Azerbaycan şehri değildi, Azerbaycan bir Cumhuriyet
olarak yoktu. Azerbaycan’ın her bölgesi Dağıstan gibi Rusya
tesirinde kalmıştı. Bu güzel günü ihtişamı ile hepimize hoş
geldiniz diliyorum. 9 milyonluk Azerbaycan’da her bir
gönülden yeriniz var ve arzu ediyoruz ki Azerbaycan’dan bol
bol sevgi aparasınız ve esasını koyduğunuz bu şiir köprüsü
bu enane devam eylesin hepinize teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Tarık Özcan
Birbirimize
o kadar yakınız ki her şeyimizi aynı dil iklimi içerisinde
anlatıyoruz.
Aziz kardeşlerim sizlerle birlikte olmaktan mutluluk
duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ben, mesleğim gereği bir
edebiyat araştırmacısıyım; biraz da şairliğimiz var.
Efendim biliyorsunuz önce söz vardı. Biz bugün burada aynı
söz ikliminin çocukları olarak iki ayrı devletin ve tek bir
milletin çocuklarıyız. Birbirimizi en iyi anlayan
insanlarız. Birbirimize o kadar yakınız ki acılarımızı,
sevinçlerimizi, kederlerimizi ve her şeyimizi aynı dil
iklimi içerisinde anlatıyoruz. Aynı dili konuşuyoruz. Ben
mesleğim itibariyle batı edebiyatını da okutuyorum.
Dünyanın 4 büyük edebiyatçısı vardır: Dante, Shakspeare,
Hugo ve Lamartine gibi. Bunlar edebiyat sanatının zirve
isimleridir. Mesleğim gereği bunların büyük bir kısmını
okudum ve şiirleri üzerinde düşündüm. Shakespeare’ın 66.
Sone’sini okudum. Dante’nin İlahi Komedyasını okumak zorunda
kaldım. Bu sanatkârlar, evrensel insan tecrübesi içerisinde
çok güçlü isimlerdir. Bunları okuduktan sonra bir de kendi
dilimizin iklimide yetişmiş derviş Yunus’u okuduğumda
“Sevelim Sevilelim dünya kimseye kalmaz”, ya da “mal sahibi
mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi/ mal da yalan mülk te
yalan/ var biraz da sen oyalan” diyen bir dervişin “yetmiş
iki millete bir göz ile bakmayan/ halka müderris olsa
hakikatte asidir” mısralarındaki büyüklüğü onlarda
göremedim. Bunlar, benim Derviş Yunus’um karşısında o kadar
küçük kalırlar ki... Biz, bugün Türk Milleti olarak dünyanın
en güçlü şairini yetiştirmişiz. Dünyada ikinci bir Yunus
Emre yok. Bu topraklar Hoca Ahmet Yesevi gibi büyük bir
düşünürü, Karacaoğlan gibi bir aşk şairini ve Fuzuli gibi
bir lirik şairi yetiştirmiş. Dünyanın en medeni milletleri
düşünen ve metin yaratan milletlerdir. Yunan edebiyatını iyi
kötü bilen insanlardan birisiyim. Yunanlıların iki
destanları var; Homer’in yazdığı Odesa ve İlyada. Bu
destanlar tabii destanlardır. Biz, Orta Asya steplerinde 400
destan yazdık ve dünya bunların çoğunu biliyor. Oturup da
destan yazan bir millet barbar olamaz. Çünkü metin yazmak
medeni insanın işidir. Düşünen ve üreten bir milletin
çocuklarıyız, ama kendimizi dünyaya anlatamıyoruz. Bugün
batılılar bu destanlarıyla gurur duyuyorlar ve çocuklarına
bu destanlarını okutarak kendilerini ifade ediyorlar. Biz
bugün, 400 tane destanımızla medeni dünyanın karşısına
çıkamıyorsak kendimizi ifade edememek gibi bir sıkıntımız
var demektir. Allah’a şükürler olsun ki Çin sınırından Orta
Avrupa içlerine kadar Türkçe bir nehir gibi akıyor ve bu
topraklardaki çocuklarımızın dünyasında manevi bir Türk
İslam iklimi oluşturuluyor. Elbette ki şiire ve şaire burada
önemli bir görev düşmektedir. Türkçe, denizinin içerisinde
Azerice, Kırgızca ve Türkçe birer büyük nehirdir. Aynı
dilin kardeş kollarıyız ve aynı denizi besliyoruz. Rabbim,
dilimizi ve milletimizi daimi kılsın.
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Azer Bey,
Azerbaycan toprağına hoş geldiniz.
Efendim milli kütüphanede yaptığımız bu güzel toplantı devam
ederken İstanbul’dan uçağa binip biraz önce Bakû havaalanına
inen uçakta bir güzel konuğumuz vardı. Elmas Yıldırım’ın
oğlu Azer Elmas bu toplantıya şimdi katıldı kendisine hoş
geldiniz diyorum ve alkışlıyorum.
Kıymetli konuklar bugün bu toplantıda çıkış edenlerin hepsi
hususi olarak Elazığ adıyla paralel olarak Elmas
Yıldırım’dan bahsettiler. Ben kitaptaki önsözümde de
geydetmişim Elmas Yıldırım evlatlarının adını Azer, Aras,
Bakûhan goyanda Azerbaycan toprağının her gün hatırlayarak
Azerbaycan toprağına ne kadar bağlı olduğunu ifade etmeye
çalışmış. Azer Bey, Azerbaycan toprağına hoş geldiniz.
Azer Elmas
Anadan doğma
Elazığlı, anadan doğma Bakülüyüm…
Bugün Milli kütüphanenin bu güzel salonunda bölgesine
değerli şair ve yazarların karşısında konuşmaktan onur
duyduğumu ifade etmek istiyorum...
Anadan doğma Elazığlı, anadan doğma Bakülüyüm. Gözümü açtım
Elazığ. Bana şimdi deseler nerelisin ben derim ki iki devlet
bir millet denilen Türk yurdundanım. Onun için Azerbaycan
ile Türkiye aynı kıymettedir Elazığ ve Bakû aynı değerde
yükselir. Uçaktan henüz yeni indim nefes nefese bu
toplantıya geldim kavuşamayacağım diye çok korktum nerdeyse
pilota biraz hızlı sür de toplantıya yetişeyim diyecektim
ancak çok şükür ki sizlerle birlikteyim babamın benim
hatırladığım kadarıyla Elazığ’da yetiştirdiği genç şairden
başka Azerbaycan’ın dağına yazılmış şiirleri vardı. Babam
çok konuşamazdı konuştuğunu pek hatırlamıyorum dertliydi.
Bütün derdi Azerbaycan ve Türk yurtlarıydı. Onun için
Azerbaycan’dan kıymetli bir şey yoktu. Yazdığı bütün
şiirlerde hep bu derdini anlatırdı.
Yurduna olan hasretini yazdığı şiirlerle dile getirdi. Bizde
onun Azerbaycan sevgisini mümkün mertebe Türkiye’ye yaymaya
çalıştık Elazığ’da bulunduğu süre içerisinde hep
Azerbaycan’ı yaşatmaya çalıştı. Babamın yegâne emeli
Azerbaycan’ın hürriyeti olmuştu görmedi ama ben oğlu olarak
geldim gördüm bu duygu anlatılması ifade edilmesi mümkün
olmayan bir mutluluk. Bugün burada çok anlamlı bir toplantı
için bir araya geldik. Ozan Neşriyat’ın, manas Neşriyat ile
birlikte hepinizin sevinçle karşıladığı bir güzel eser
meydana getirdiler. Elazığ Çelengi kitabını yayınlayan Asif
Rüstemli’ye ve Şener Bulut’a bu çalışmalardan dolayı
teşekkür ediyorum Azerbaycanlı kardeşlerimi sevgiyle
kucaklıyorum.
Şahit Habibullah
Onlar öz
gardaşlarının, öz doğmalarının yanındadırlar..
Ben Türkiye’den gelen konuklarımızı yürekten selamlıyorum.
Ben hava alanında konuklarımızı karşıladığımızda söylediğim
sözleri burada tekrarlamak istiyorum. Onlar öz gardaşlarının,
öz doğmalarının yanındadırlar, burada hiç bir sıkıntı
görebilmezler ve dünden itibaren bizim sohbetimiz
Azerbaycan Türkleri üzerinde olmuştur. Onlar Azerbaycan
denildiğinde bir de Azerbaycanlı Sovyetler Birliği’nde
ancak iki yüz yıl bir milleti gaddarcasına gırarlar
savatlılarını mahv eyleyeler savatsızları başa çekeler ben
dehşete gelerem ki bu Azerbaycan Türkleri ne kadar gudretli
ki gene de gırılıp yok olmadı. Görürsünüz ki. Türkler
dünyada bugüne kadar neler yarattılar, bugünküler gidip
haralarda neler yaratacaklar. Ben Türk dünyası, Türk
halkları karşısında başımı eğiyorum, benim kolleksiyonumu
kardeşlerim gördüler ve dediler ki görürsünüz ki Türkler
neler yaratıyor ve ben dünya müzelerini gezende hiçbir müze
olmasın ki orada Türk eserleri olmasın yoktur dünyada öyle
bir müze. Bizim ulu babalarımızın yarattıklarını dün
konuklarımıza gösterende ve ben ilim adamlarını üniversite
profesörlerini deyirem ki gidin görün Türkün kökü hara
gelir çıkar, bunun kökü çok derindedir ve hiç bir dünya ve
hiç böyle bir kuvvet ben hissede bilmirem ki Türk ona
mağlup olsun. Türk’ten kul olmaz. Türk eğilmez. Türk
ölmelidir başını eğmemelidir. Biz yalnızca Allah’ın
karşısında başımızı eğeriz o eğer Azerbaycan Türklerini
KGB’nin patronları o 37’lik güllelenmeleri ne bileyim o
asrın evvelinde açılan oyunlar ve biz umumi Türk dünyası
bugün düşmanlarımız çoktur çoktan da çoktur çünkü dünya
egoizm üzerine guruludur hasmımızı çeken çoktur ben dün de
dedim bir daha açıklıyorum ki dünyanın neresine gitseniz bir
Türk’ü görürsünüz Türk insanı, nereye giderse öz
medeniyetini, öz kültürünü götürmüştür ben Türk halklarının
karşısında baş eğiyorum ahır nefesime kadar Türk olmaktan
gurur duyuyorum Müslüman olmaktan gurur duyuyorum hayatım
boyunca da elimden gelen ne varsa Türk dünyası için
yapacağım.
AZERBAYCANLI
KARDEŞLERİMİZE HEDİYELERİMİZİ VERDİK
Elazığ Çelengi
tanıtım toplantısı yapılan bu konuşmaların ardından
toplantıyı düzenleyen Azerbaycanlı kardeşleri için
Elazığ’dan getirilen hediyelerin takdimi ile devam etti.
Yayın koordinatörü M. Şener Bulut, söz alarak kürsüye geldi.
Hediye verilecek kişi ve kuruluşların yöneticilerini davet
ederken Azerbaycanlı şair ve yazarlara da önemli bir çağrıda
bulundu:
M.
Şener Bulut;
“Efendim ben, bu muhteşem toplantıdan sonra kısaca bir kaç
söz söylemek istiyorum. Bu toplantıyı düzenleyen Ozan
Neşriyat’ın sahibi Doç. Dr. Asif Rüstemli başta olmak üzere
bu toplantının gerçekleşmesine emeği geçen bütün kurum ve
kuruluşlara ve toplantıya katılan çok değerli şair, yazar ve
bilim adamlarına şükranlarımızı sunuyorum. Bu toplantı ile
Elazığ şehrini onurlandırdınız; Türkiye’yi şereflendirdiniz.
Efendim yüksek huzurlarınızda Manas Yayınevi olarak Ozan
Neşriyatın Direktörü Sayın Doç. Dr. Asif Rüstemli’ye bir
teklifte bulunmak istiyorum. Manas Yayıncılık olarak
önümüzdeki yıl Azerbaycanlı bir şairimizin kitabını da
Türkiye’de yayınlamak istiyoruz.” , dedikten sonra
“müsaadeleriniz olursa Elazığ’dan getirdiğimiz hediyeleri
takdim edeceğiz. Elazığ Valimizin Azerbaycan Medeniyet ve
Turizm Nazırı Sayın Ebulfeyz Garayev’e bir hediye
gönderdiler. Efendim bu hediyeyi değerli büyüğümüz Azer
Elmas Sayın Bakanımıza verilmek üzere Sayın Cengiz
Alioğlu’na takdim edeceklerdir.
Azer Elmas;
Türkiye ile Azerbaycan arasında kültür köprüleri oluşturmak
için büyük bir gayret gösteren Azerbaycan Medeniyet ve
Turizm Nazırı Sayın Ebulfeyz Garayev’e bu güzel hediyeleri
takdim etmekten onur duyuyorum.”,dedi. Elazığ Valisinin
Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı Sayın Ebulfeyz
Garayev’e gönderdiği hediyeyi Sayın Bakanımıza verilmek
üzere Sayın Cengiz Alioğlu’na takdim etti.
M. Şener Bulut;
Elazığ Çelengi adlı bu güzel eseri yayınlayarak kültür
hayatımıza kazandıran Ozan Neşriyat’ın direktörü Sayın Doç.
Dr. Asif Rüstemli’ye Elazığ Valiliği ve Elazığ Belediye
Başkanlığı’nın teşekkür mektuplarını ve hediyelerini takdim
etmek istiyoruz. Bu hediyelerimiz Doç. Dr. Tarık Özcan
tarafından kendisine takdim edecektir.”
Doç. Dr. Tarık
Özcan;
Efendim göstermiş olduğunuz bu gayretli çalışmalardan dolayı
Sayın Valim adına, Sayın Belediye Başkanım adına, Sayın
Rektörüm adına, Manas yayıncılık adına sizlere
teşekkürlerimizi sunuyoruz.”, dedi ve hediyelerini verdi.
Doç. Dr. Asif
Rüstemli;
Elazığlı idarecilerimizin hassaslığına, samimiyetine
gardaşlığının bir numunesi olarak bu hediyeleri kabul
ediyorum. Ben de 2008 yılında görev yapan Elazığ Valisi
Muammer Muşmal’a öz teşekkürlerimi bildiriyorum. Şimdiki
Valimiz Muammer Erol’a öz teşekkürlerimi bildiriyorum. 2008
tarihinde Elazığ’da olduğumuz da hürmetli Valimiz Muammer
Muşmal, Azerbaycan numayede heyetine demişti ki “burada öz
evinizdesiniz gardaşlarınızın evinde misafir olarak
bulunuyorsunuz.” Bir medeniyet şehri olarak inkişaf eden
Elazığ şehrinde bu değerli idareciler ve biraz önce burada
adı söylenen Elazığ Belediye Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu
çok güzel çalışmalar yapıyorlardı. Elazığ’ı Türkiye’nin bir
edebiyat ve sanat merkezi yapmak için gayret ediyorlar.
Elazığ’ın kıymeti bu şehrimizde bulunan değerli insanlarıyla
ölçülür.
Elazığ’dan Manas
Neşriyat ile Azerbaycan’dan Ozan Neşriyat ile birlikte bu
güzel eseri meydana getirmişlerdir. İnşallah bu çalışmalar
bundan sonrada aynı şekilde devam edecektir, teşekkürler
ediyorum.
M. Şener Bulut;
“Bu güzel toplantının gerçekleştirilmesinde, Azerbaycan ile
Türkiye arasındaki bu güzel kültür köprüsünü kurulmasına
katkı sağlayan Sayın Şahit Habibullah’a bir hediye getirdik.
Kendilerine bu hediyemizi şair-yazar Günerkan Aydoğmuş
vereceklerdir.
Günerkan
Aydoğmuş;
Şahit Bey’i tanıdığım için çok mutlu oldum değerli bir insan
olmasının yanı sıra Karabağ Savaşı’nda gösterdiği
muvaffakiyet bizleri gururlandırmıştır. Azerbaycanlı analar
her zaman böyle kahraman evlatları doğursun. İnşallah
Karabağ hürriyetine tekrar kavuşacaktır. Bu konuda ki
inancımı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Şahit Bey aynı
zamanda medeniyete sanata gönül vermiş bir insandır. Semaver
koleksiyonunu gezdiğimizde hayretler içerisinde kaldık.
Çeşitli zamanlarda yapılmış her biri bir sanat harikası olan
yüzlerce semaver ve değerli eşyalar Şahit Beyin özel
koleksiyonunda büyük bir titizlikle muhafaza ediliyor. Ben
burada Türkiye adına bu değerli insanla gurur duyduğumuzu
ifade etmek istiyorum ve kendilerine bu hediyemizi saygı ile
takdim etmek istiyorum.
M. Şener Bulut;
Yine bu toplantının hazırlanmasında emeği geçen Azerbaycan
Medeniyet ve Turizm Nazırlığında görev yapan Neşriyat
Şubesinin Müdürü Sayın Vagif Behmenli’ye de bir hediye
vereceğiz bu hediyemizi de Vagif Beye verilmek üzere Hadi
Önal takdim edecektir.
Hadi Önal;
Aç koynunu, uzaktan gelmişim, çok yaslıyım;/Éli, yurdu
çalınmış bir garip Kafkaslıyım;/ Zannetme ki, yoksulum,
Kür’lüyüm, Araslıyım; /Bakü’dan ayrılalı yakın zamandır
Gölcük.”, diyerek doğup büyüdüğü
vatanının hasretini yüreğine gömen ancak o hasretin
damlalarını Hazar Denizine benzettiği o zamanlar adı Gölcük
olan Bala Hazar’a akıtan Elmas Yıldırım’ın Bala Hazar’ından
siz Azerbaycanlı kardeşlerime selamlar getirdim. Burada
bulunmaktan mutluyum. Vagıf Bey’e hediyelerini takdim etmek
istiyorum.
M. Şener Bulut;
Elazığ’dan Bakû’ye uzanan bu kültür köprüsünün mimarlarından
birisi de benim kıymetli dostum Şair Elmas Yıldırım’ın
Bakû’de yaşıyan yeğeni Hacıağa Almaszade olmuştur. Bu
değerli insanın hediyesini de bizim adımıza Azerbaycan’ın
değerli bilim adamı Prof. Dr. Nazif Gahramanlı
vereceklerdir.
Prof.
Dr. Nazif Gahramanlı;
Hacıağa Almaszade Elmas Yıldırım’ın kardeşi oğludur. Hacıağa
Bey hem maddi cihette, hem de manevi cihette her zaman
medeni faaliyetleri desteklemiştir. Bizim milli
hissiyatımızın inkişafında çok büyük emeği olan Elmas
Yıldırım için yapılan toplantılarda ben onun emeğini
görmüşüm, bu teşekkür belgesini kendisine takdim etmekten
memnuniyet duyuyorum.”
Hacıağa
Almaszade;
“Nazif Beye teşekkürlerimi bildiriyorum kendisi Üçbudak
isimli bir kitap yazdı Elmas Yıldırım, Mikail Müşfik ve
Ahmet Cevat bu kitapta yayınlandı. Elmas Yıldırım, hem
Türkiye halkının hem de Azerbaycan halkının şairidir. Şener
Bey söyledi Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum yılı kutlaması 2007
yılında önce Türkiye’de Elazığ şehrinde sonra da
Azerbaycan’da Bakû’de yüksek seviyede gerçekleştirilmiştir.
Ben Elazığ Çelengi adlı bu güzel toplantıyı meydana getiren
Asif Muallime teşekkürlerimi bildiriyorum.
M.
Şener Bulut;
“Son hediyemizi de Azerbaycan’ın büyük şairi Elmas
Yıldırım’ın büyük oğlu Azer Elmas’a vermek istiyoruz. Azer
Bey bu anlamlı toplantıya onur konuğu olarak davet
edilmiştir. Onun hediyesini de bu toplantıyı tertip eden
kıymetli dostumuz Ozan neşriyat’ın Direktörü Doç. Dr. Asif
Rüstemli takdim edecektir.
Doç.
Dr. Asif Rüstemli;
Azer Bey ile ilk defa Elazığ’da görmüştük, kendisi Elazığ
Çelengi toplantısına katılmak için bugün İstanbul’dan
gelerek katıldı. Bu teşekkür belgesini kedisine takdim
edeceğim için özümü çok hoşbaht sayıyorum. Daha önce ifade
ettiğim gibi biz Azer Bey’den Elmas Yıldırım’ın kokusunu
alıyoruz. Bizim Azerbaycan’daki nesil ancak sözünden
tanıyor. Özünü görmedi işte Elazığlılar o bakımdan hoşbaht
idiler ki Elmas Yıldırım’ı öz evlatları gibi kucaklayıp
bağırlarına bastılar ve Elmas Yıldırım vatan hasretiyle
yaşadığı günlerde hep yanında oldular. Siz bugün iki
devletin alaca vatandaşısınız. Siz iki devletin arasında
canlı köprüsünüz. Sizin gibi insanlar Azerbaycan
Medeniyetine hizmet ediyor, biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Bizim Medeniyet ve
Turizm Nazırlığımızın emektaşı buradadır. Ben inanıyorum ki
siz Azerbaycan’ın örnek mükâfatlarına, örnek teltiflerine
layık bir insansınız. Çünkü Elmas Yıldırım gibi büyük
Azerbaycan halkının manevi dünyasında öz imzasını atan,
istiklâl mevzusunda sesinin boğulmasına imkân vermeyen büyük
bir şairin evladısınız. Onun eserlerini yaşatan varisisiniz.
İki devlet arasında canlı köprüsünüz. Biz sizi Azerbaycan’da
görmekten büyük bir şeref duyduk. Biz size teşekkür
ediyoruz, inşallah bir gün Azerbaycan devletinin de böyle
bir teşekkür belgesi sizlere takdim edilir.
Siz bu tedbirimize
İstanbul’dan gelerek katıldınız. Siz Azerbaycan’da görmek
bizi bahtiyar etmiştir.
Azer Elmas:
“Benim bildiğim kadarıyla görevimi yapan kişiye ben bugün
Azerbaycan’a önemli toplantıya katılmak için geldim. Bana
verdiğiniz bu güzel belgeyi bu önemli toplantının bir
hatırası olarak alıyorum. Bölgesine anlamlı bir toplantıyı
düzenlediğiniz için hem Azerbaycanlı kardeşlerime hem de
Türkiye’den gelen dostlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.”
Doç. Dr. Asif
Rüstemli;
Şu toplantı
gösterdi ki kardeşin kardeşle görüşü toydur, bayramdır…
Değerli konaklar,
muhterem toplantı iştirakçileri. “Elazığ Çelengi” kitabının
tanıtım toplantısı Milli Kütüphane’nin bu güzel konferans
salonunda üç saatten fazladır ki davam ediyor. Söz alıb
indiyedek konuşa bilmeyenlerin de kalbi doludur. Şimdi
burada bulunan herkes “Bir millet – iki devlet”in tarihi
kardeşliğinden bahsetmek, toplantımızın ehemmiyetinden
konuşmak, Elazığ’dan gelmiş değerli Kardeşlerimiz - Manas
Neşriyatının sahibi Şener Bulut, Doç. Dr. Tarık Özcan,
R.Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Günerkan Aydoğmuş, Recep Bağcı
ve Azer Elmas cenablarina teşekkürlerini bildirmek
istiyorlar. Şu toplantı gösterdi ki Kardeşin Kardeşle
teması, kardeşin kardeşle görüşü toydur, bayramdır. Şu
toplantı tasdikledi ki “Elazığ Çelengi” kitabı Bakû’den Ozan
Neşriyatın ve Türkiye’de Elazığ’dan Manas Yayınevi’nin
birlikte yaptığı meneviyyat köprüsüdür. Şu projenin
gerçekleşmesinde verdikleri destek ve gösterdikleri dikkat
için Elazığ Valisi Sayın Muammer Erol’a ve Elazığ Belediye
Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu’na, aziz gardaşim Şener
Bulut’a, Milli Kütüphane’nin direktörü Kerim Tahirov’a
ve değerli dostum Şahit Hebibullah’a teşekkür ediyorum.
“Elazığ Çelengi” –
Çagdaş Türkiye şairlerinin XXI yüzillikde Azeri
Türkçe’sinde basılan ilk şiir antolojisidir. Bu gün “Elazığ
Çelengi”nin tanıtım toplantısı “Bakû Çelengi”ne çevrildi.
“Elazığ Çelengi” - halklarımız arasında muhabbet çelengi,
ulviyet güldestesidir. Hepinize muhabbet ve ulviyet arzu
ediyorum.
ŞAHİT HABİBULLAH’IN MÜZESİNİ GEZDİK..
Elazığ Çelengi kitabının tanıtım toplantısı başarılı bir
biçimde sona eriyor. Elazığlı yaşayan şairlerin hayat
hikâyeleri ile şiirlerini başarılı bir biçimde Azerbaycan
Türkçesine aktararak Elazığ Çelengi kitabı Azerbaycan’da
yayınlayarak bir ilke ve güzelliğe imza atan Asif
Rustemli’ye ne kadar teşekkür etsek azdır diyerek Milli
Kütüphane’den ayrılarak Şahit Habibullah’ın, bir müze olarak
düzenlediği mekâna doğru hareket ediyoruz.
İki katlı büyük bir binanın önüne vardığımızda araçlardan inip Şahit
Habibullah’ın davetiyle binanın ikinci katında bulunan sergi
salonuna giriyoruz. Yerden tavana kadar olan raflara dizili
biri birinden muhteşem 18 ve 19. Asırda imal edilmiş
semaverler. Artarda dizili odalarda yalnız semaverler değil
rafları süsleyen boy boy ibrikler, teraziler, lambalar,
kazanlar; çeşit çeşit mutfak gereçleri, hatta bir fayton…
Fransa’da Marakeş’te, Tacikistan’da, Mısır’da ve
Azerbaycan’ın muhtelif kentlerinde sergilenen üç binin
üzerinde her biri özenle korunan ve saklanan Türk kültür
şaheserleri…
Şahit Habibullah, bir tabak alıyor bu yüzlerce gerecin arasından. Sonra
bizlere dönüyor: “bu elimdeki tabak nedir bilir misin?”
Derinliği olmayan, işlemeli, gümüşü çağrıştıran rengi ile
yüzüme gülümseyen tabağa bakıyoruz uzun uzun. Merakımızı
yine Şahit Habibullah gideriyor. “Bu bir Müjde tabağıdır”
diyor. Ve ekliyor. Eskiden makam sahibi kişilere gelen
mektuplar bu tabağın üzerine konularak takdim edildiğini
söylüyor. Müjde Tabağı; Türk milletinin âlicenaplığının,
inceliğinin, zarafetinin bir güzel ifadesi olmalı diye
düşünüyoruz.
Elazığ Çelengi olmasaydı biz, bu güzel insanı- Şahit Habibullah’ı-
tanıyamayacaktık.
Kendi tanımı
ile “demir mühendisi” olan bu dünya tatlısı insan,
Azerbaycan toprağı Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgali
sırasında gönüllü olarak cepheye koşmuş, aldığı yaralara
aldırmadan kahramanca savaşmış bir gazi. Gösterdiği
kahramanlıktan dolayı Azerbaycan Devlet Başkanı merhum
Haydar Aliyev tarafından kahramanlık nişanı ile
ödüllendirilen Şahit Habibullah, “olduğu gibi görünen sözü,
özü bir, mütevazı bir halk kahramanı.
Bu yüce milletin ne de büyük hasletleri var daha gün yüzüne çıkmamış.
Ne dersek az olur biliyorum. Gelecek, geçmişle şekillenir
gerçeğinden hareket ederek kendilerini Türk kültürünü
yaşamak ve yaşatmaya adayanlardan Allah razı olsun.
AZERBAYCAN MATBUAT ŞURASI’NI ZİYARET ETTİK
Azerbaycan’ın yeni bir gününe daha merhaba demenin
mutluluğunu yaşıyoruz. Bugün 16 Eylül Perşembe, günün
programı yüklü… Önce, Asif Rüstemli ile M. Şener Bulut Lider
Televizyonun canlı haber programına katılacaklar. Daha sonra
hep birlikte Azerbaycan Matbuat Şurası’nı ziyaret edeceğiz.
Kaldığımız otelin penceresinden gökyüzüne bakıyoruz. Tek bir
bulut dahi yok. . Güneş, bütün sıcaklığı ile Bakü’ye
gülümsüyor. Eylül, sonbaharın bir ayı olmasına rağmen yaza
daha yakın.
Bakü, modern şehir olma yolunda dev adımlarla ilerliyor.
Şehir içinde yaptığımız yolculuk bize biraz uzun geliyor.
Azerbaycan Matbuat Şura Başkanı Eflatun Amashov, Türkiye’den
gelen heyeti güler yüzle ve samimi bir biçimde kabul ediyor.
Doç. Dr. Asif Rustemli, Elazığ heyetinde yer alanları
tanıtıyor. Bu ziyaret esnasında Halk Gazetesi Baş Redaktörü
Tahir Aydınoğlu ile Haziran ayı
içersinde gerçekleşen 17. Hazar Şiir Akşamları’nda konuğumuz
olan Faik Abas da bizimle birlikte oluyorlar.
Azerbaycan Türkiye dostluğunun önemini vurgulayan
Eflatun Amaşov;
dili, dini, adet-ananesi bir olan ülkelerimiz
arasında münasebetlerin geliştirmesinde söz sanatlarının
köprü vazifesi gördüğünü; bu konuda özellikle edebiyatçılara
büyük görevler düştüğünü söylüyor. Yayın koordinatörümüz M.
Şener Bulut da kendilerine gösterilen yakın ilgiye teşekkür
ederek Azerbaycan ve Türkiye’nin ortak evladı Elmas
Yıldırım’dan Nebi Hazri’ye Bahtiyar Vahapzade’ye uzanan
çizgide pek çok Azerbaycanlı söz ustasını Hazar Şiir
Akşamları vasıtası ile tanıdıklarını ve yazdıklarından
etkilendiklerini belirtiyor.
Toplantıda söz alan Asif Rustemli, Doç. Dr. Tarık Özcan, R.
Mithat Yılmaz, Öğr. Gör. Recep Bağcı, Günerkan Aydoğmuş ve
Hadi Önal, Faik Abbas, Tahir
Aydınoğlu ve Şahit Habibullah
her iki ülke kardeşliğinin önemini vurguluyor. Toplantı
sonunda Azerbaycan Matbuat Şurası başkanı Eflatun Bey, Hasan
Zerdabi’nin “Tabiat ve İnsan” adlı kitabını biz konuklara
armağan ediyor.
Doç. Dr. Asif Rüstemli;
Bu Şura genç
devletimizin en genç kurumlarından biridir..
Azerbaycan Matbuat Şurasındayız. Buranın başkanı Sayın
Eflatun Amaşov cenablarıdır. Evveller bizde Matbuat ve
İnfermasyonu Bakanlığı vardı. Bakanlık ortadan kaldırdıktan
sonra Matbuat Şurası yaradılmışdır. Bu Şura genç
devletimizin en genç kurumlarından biridir.
Eflatun Muallim ben size bu ziyaretimiz ile ilgili malumat
vermek istiyorum. Bizim Elazığ Çelengi bu kitabı Bakû’den
Ozan Neşriyatın ve Türkiye’de Elazığ’dan Manas Neşriyatın
ortak yayını olarak basıldı. Bu proje biz 2008 yılında
Elazığ’da yapılan Hazar Şiir Akşamları’na katıldığımızda
Elazığ valisi Muammer Muşmal ile yaptığımız bir görüşmede
ortaya çıktı ve o günden sonra yaptığımız yürüttüğümüz
çalışmalarla tamamlanarak gerçekleşti. Bu kitapta Elazığlı
42 şairin şiiri bulunuyor bu kitabın takdimatına Türkiye’den
8 kişilik bir heyet katıldı. Bu konuklarımızdan 7 kişisi
Elazığ’dan geldi. Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas’ta
İstanbul’dan gelerek katıldı. Azer Bey şuanda Şuvelan’da
Elmas Yıldırım’ın kardeşi oğlu Hacıağa Almaszade ile
beraberdir. Selamlarını getirdik.
Elazığ heyetinde Manas Neşriyatın sahibi Şener Bulut
bulunuyor. Fırat Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tarık
Özcan, R.Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Günerkan Aydoğmuş, Recep
Bağcı, ben kendilerine teşekkür ediyorum. Bu kitabın
yayınlanmasında bu tedbirin yapılmasında. Bizim dostumuz
Şahit Habibullah büyük destek sağlamıştır siz Şahit Bey’i
Karabağ Savaşından tanıyorsunuz şimdi sözü Elazığ’dan gelen
arkadaşlarımıza bırakmak istiyorum.
M. Şener Bulut;
Elazığ ve
Bakû arasındaki kültür köprüsünü büyük şair Elmas Yıldırım
kurmuş
Eflatun Bey’e çok teşekkür ediyoruz heyetimiz ile birlikte
iki günden beri Bakû’deyiz çok büyük konukseverlikle
karşılandık. Asif bey az önce ifade etti. Azerbaycan’ın çok
değerli bir müteşebbisi, işadamı, medeniyet adamı olan Şahit
Bey. Elazığ Çelengi kitabının yayınlanmasında ve bu
toplantının tertip edilmesinde Ozan Neşriyata çok büyük bir
destek vermiş.
İnşallah Bakû’de yapılan bu güzel faaliyetin detaylarını
yansımasını hem seçtiğimiz görüntülerle hem de buradaki
izlenimlerimiz ile birlikte Elazığ’a, Elazığ halkına
yansıtmaya çalışacağız. Elazığ ve Bakû arasındaki kültür
köprüsünü az önce ifade ettiler Azerbaycan’ın büyük şairi
Elmas Yıldırım kurmuş. 1933 yılında Elazığ’a gelmiş 17 yıl
Elazığ’da öğretmenlik nahiye müdürlüğü, nüfus müdürlüğü gibi
çok değerli hizmetlerde bulunmuş Elazığ bölgesindeki bütün
ilçelerde siz ilçelere rayon diyorsunuz o günkü şartlar da
zorluklara imkânsızlıklara aldırış etmeden görev yapmış.
Burada Gala köyünde dünyaya gelmiş. Bizim Elazığ’a komşu
vilayet olan Malatya’nın Kale nahiyesinde dünyasını değişmiş
Gala’da doğmuş, Gala’da vefat etmiş. Elmas Yıldırım’ın 100.
Doğum yılında 2007 yılında. Bizim Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın himayesiyle Elazığ Valiliği, Elazığ
Belediyesi, Fırat Üniversitesi ve Elazığ’daki kültür
kuruluşlarının desteğiyle bir faaliyet başlattık. Azerbaycan
Medeniyet ve Turizm Nazırlığı tarafından bu toplantıya şair
yazar ve sanatçılardan meydana gelen bir heyet günler idi
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Bey Medeniyet ve
Turizm Nazırlığının Temsilcileri Azerbaycanlı yazarlar,
Reşat Mecit, Fikret Goca, Edalet Esgeroğlu, Nazif Gahramanlı,
Maarif Teymur, Hacıağa Almaszade gibi konuklarla Elmas
Yıldırım adına çok muhteşem bir doğum yılı kutlaması
yapıldı. Biz Manas Yayıncılık olarak Hazar’dan Hazar’a Elmas
Yıldırım adında çok güzel bir kitap yayınladık Fırat
Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Enver Aras’ın kaleme aldığı
bu çalışma da bütün şiirleri bir araya getirildi. Elazığ
Şehir Merkezinde bir sokağa Elmas Yıldırım Sokağı adı
verildi. Hankendi Nahiyesinde bir caddeye Elmas Yıldırım adı
verildi. Ağın ilimizde bir toplantı düzenlendi. Bu
toplantılarda bir müddet sonra Azerbaycan’ın değerli
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in serencamı yayınlandı ve 2007
yılının Eylül ayında büyük bir toplantı düzenlendi. Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum kutlamaları Azerbaycan’da da
gerçekleştirildi. Elazığ’dan sayın valimizin, belediye
başkanımızın, rektörümüzün ve bilim ve kültür insanlarımızın
bulunduğu bir heyetle Bakû’de bulunduk buradaki
toplantılarda Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas’a büyük bir
ilgi ve alaka gösterildi. Elmas Yıldırım’ın Bakû’de yaşayan
yeğeni Hacıağa Almaszade bu toplantılara büyük katkılar
sağladı. 2008 yılında Bahtiyar Vahapzade onuruna Hazar Şiir
Akşamlarını düzenledik bu faaliyetlerde 100 civarında şair,
yazar, sanatçı ve bilim adamı katıldı. Kültür ve Turizm
Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay bu toplantılara iştirak etti.
Bahtiyar Vahapzade adına çok önemli toplantılar yapıldı.
Elazığ’da bir caddeye Bahtiyar Vahapzade ismi verildi.
Hazar Şiir Akşamlarının onbirincisi 2004 yılının Nisan
ayında Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırlığının
katkılarıyla Bakû’de yapılmıştı. Bu toplantıya Devlet
Bakanımız Sayın Beşir Atalay iştirak etmişti.
2005 yılında Hazar Şiir Akşamları’nı Elmas Yıldırım
hatırasına düzenlemiştik Elazığ’a son 15 yılda 100 civarında
şair, yazar, sanatçı, bilim adamı, gazeteci misafir edildi.
Azerbaycan ile müşterek faaliyetlerimizin son halkasına da
Elazığ Çelengi toplantısı eklenmiştir. Ozan Neşriyat’ın
sahibi Doç. Dr. Asif Rüstemli’nin büyük bir gayretle meydana
getirdiği bu projenin gerçekleşmesinden büyük bir sevinç
büyük memnuniyet duyduk biz Manas yayınevi olarak sadece
Elazığlı şairler ile ilgili topladığımız bilgiler verdik
ancak Ozan Neşriyatın bu projenin gerçekleşmesindeki emeği
çok büyüktür Elazığ Çelengi adlı bu güzel eseri
yayınladılar. Bakû’de çok güzel bir tanıtım toplantısı
tertip ettiler. Onların bu çalışmasına değerli insan Şahit
Habibullah Bey destek vererek katkı sağladı. Bu muhteşem
toplantıdan dolayı Asif Beye, Şahit Beye ve sizlerin
huzurunda bir kez daha teşekkür ediyoruz.
BAKÜ’DE BİR ELAZIĞLI..
Bakü’de lokanta işleten
Elazığlı bir hemşerinizin davetiyle akşam yemeğine
katılıyoruz. Bakü’nün merkezinde bulunan bu yerin ismi “Kafe
Mozart”; sahibi Resul Doğan Elazığlı bir hemşerimiz. Bu
değerli hemşerimizle ilk defa 2007 yılında Azerbaycan’da
Elmas Yıldırım için düzenlenen törenlerde tanışmıştık.
Resul Doğan Bakû’ye
ticari birikimleri ile katkıda bulunmak için 1991 yılında
gelmiş. 1992 yılında “Kafe Mozart”ı kurmuş. Azerbaycanlı
kardeşlerime hizmet etmekten memnuiyet duyduğunu söylüyor.
Şair Elmas Yıldırım’ın yeğeni Hacıağa Almaszade ile yakın
dostlukları bulunan bu değerli hemşerimiz bir kaç yıldan
beri gidemediği Elazığ’ı özlediğini söylüyor.
M. Şener Bulut;
Resul bey
Elazığ’ın Karakoçan ilçesinden Azerbaycan’a gelmiş
Bugün Bakû’deki ikinci günümüz arkadaşlarımız ile birlikte
Bakû şehri merkezinde bulunan Kafe Mozart sahibi değerli
hemşerimiz Resul Doğan’ın konuğuyuz.
2007 yılında Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum yılı kutlamaları
için Bakû’ye geldiğimizde. 2008 yılında Bahtiyar Vahapzade
onuruna düzenlediğimiz Hazar Şiir Akşamları’nın hazırlık
çalışmaları için geldiğimizde de Resul Bey ile görüşmüştük
Bedrettin Keleştimur, Recep Bağcı ve Hacıağa Almaszade ile
hiç unutmam bir ramazan ayıydı bir iftar yemeğinde birlikte
olmuştuk.
Resul bey Elazığ’ın Karakoçan ilçesinden Azerbaycan’a gelmiş
bu gelişin hikâyesini kendisinden dinlemek istiyoruz.
Resul Doğan;
Bakû’ye
Ticari birikimlerim ile katkıda bulunmak için geldim.
Ben Azerbaycan’a gelemeden öncede buralar hakkında bilgi
sahibiydim. Azerbaycan gibi bütün Türk dünyasına karşı her
Türk vatandaşı gibi benim de bir ilgim olmuştur.
Bakû’ye Ticari birikimlerim ile katkıda bulunmak için
geldim.
İlk defa 1991 yılında Bakû’ye geldim. 1992 yılında da bu
müesseseyi kurdum. Karakoçan’da yaşıyor buradaki işlerimin
ailemin büyük kısmı yoğunluğundan dolayı uzun zamandan beri
Elazığ’a gidemiyorum. Eşim ve çocuklarım sürekli gidip
geliyorlar ama maalesef ben bir türlü fırsat bulup da
Elazığ’a gitme fırsatını bulamadım ancak Elazığ’ı
Karakoçan’ı çok özledim inşallah bir fırsat bulup gelmeyi
düşünüyorum.
Bakû’de çok sayıda Elazığlı hemşerimiz bulunuyor bir kısmı
ticaret ile uğraşıyor öğrenci olarak gelenler var.
Genel de Azerbaycan’da özelde de Bakû’de çok hızlı bir
değişim yaşanıyor Azerbaycan’da 7 milyon civarında insan
yaşıyor bu insanların hepside eğitimli insanlar. Ülke petrol
geliriyle birlikte çok hızlı gelişiyor 10 yıl içerisinde
Bakû çok önemli bir merkez olacaktır.
Bakû’de bulunmaktan, Azerbaycan halkına hizmet etmekten
büyük bir memnuniyet duyuyorum burada çok değerli
dostlarımız arkadaşlarımız var. Elazığ’da uzun yıllar
yaşamış olan şair Elmas Yıldırım’ın yeğeni Hacıağa Almaszade
ile buraya geldiğim günden beri yakın bir dostluğumuz var.
Elmas Yıldırım’ın Elazığ’da yaşaması beni her zaman
gururlandırmıştır. O büyük şairimizin şiirlerini okuduğumda
çok duygulanıyorum insanın vatanından uzak kalması çok zor
bir şey Elazığ’a selamlarım gönderiyorum Elazığlı
hemşerilerimin yolları buraya düştükçe bize uğramalarını
istiyorum.
Hacıağa Almaszade;
Ben arzu
ediyorum ki Resul beyin işleri daha da büyüsün
Ben Resul Doğan’ı 1992 yılında itibaren tanıdım sık sık
alakalarımız oldu. Ben o vakitler Azizbeyov İcra
Hâkimliği’nde vali yardımcısı olarak görevi yapıyordum Resul
Beyin valilikte bazı işleri oluyordu. Azer beyin oğlu Rutil
bizi tanıştırdı bir gün bana geldi. Resul Bey Elazığlı ona
yardımcı olur musun demişti. Resul Bey benim amcam Elmas
Yıldırım’ın hemşerisi olarak kendisiyle yakın dostluk kurdum
ailelerimiz arasında görüşmelerimiz oldu. Resul Bey benden
yaşça da küçükte olsa ben ona Resul ağabey diyorum ve
kendisi benim aziz bir dostumdur. Ben arzu ediyorum ki Resul
beyin işleri daha da büyüsün restoranlarının sayısı
çoğalsın. Evlatları da burada büyük işadamları olsunlar.
BÜYÜKELÇİLİĞİMİZİ
ZİYARET ETTİK…
Öğlenden sonra Bakü Büyükelçiliğimizi ziyaret ediyoruz.
Elazığ Çelengi kitabının yayınlanmasına ve Bakü’deki
toplantının düzenlenmesinde Ozan Neşriyat’a ve Asif
Rüstemliye destek veren Büyükelçiliğimizin Kültür Müşaviri
Nizami Zöhrabi bizleri karşılıyor. Nizami Bey; “Sizler
Azerbaycan’a gelmekle Azerbaycan ile Türkiye arasında var
olan kardeşlik köprüsüne bir taş daha koydunuz. Taş üstüne
bir taş daha koydunuz bu köprüyü daha
güçlendirdiniz.”,diyerek memnuniyetini ifade ediyor.
M. Şener Bulut;
Elazığ Çelengi toplantısı ile ilgili büyükelçiliğimizin
bilgilendirilmek için ziyaret ettik.
Azerbaycan’daki büyükelçiliğimizde kültür ve tanıtma
müşaviri olarak görev yapan Nizami Zöhrabi’yi ziyaret ettik.
Azerbaycan’da katıldığımız Elazığ Çelengi toplantısı ile
ilgili büyükelçiliğimizin bilgilendirilmek için ziyaret
ettik. Sayın büyükelçimizin Türk zirvesi için İstanbul’da
olduğundan dolayı görüşme imkânımız olmadı kendilerine
saygılarımızı ifade etmek istiyorum.
Doç. Dr. Asif Rüstemli;
Türkiye
Cumhuriyetinin Büyükelçiliğine teşekkürlerimi bildiriyorum.
Elazığlı şair ve yazarların Bakû’ye gelmeleri bizleri
gururlandırmıştır, Elazığ Çelengi kitabının projesini
başlattığımız günden sonra çalışmaya başladığımızda günlerde
Türkiye Büyükelçiliğine gelerek Nizami Zöhrabi ile
görüşmüştüm. Bu arada da kedisiyle bir kaç defa bir araya
geldik Nizami Bey bu projenin başarıyla neticelenmesi için
bana büyük destek verdi. “Elazığ Çelengi” kitabının tanıtım
toplantısının 15 Eylül gününde yapılması tesadüf değildir.
“Elazığ Çelengi” toplantısının 15 Eylül gününde yapılması
Nizami Zöhrabi’nin teklifiyle kararlaştırılmıştır. 15.Eylül
gününde bu toplantıyı düzenlersek bizim kahraman
şehitlerimizin hatırasına bir saygı ifadesi olacaktır.
Kitaba yazdığım önsöz yazısında Kafkas İslam Ordusunun çok
yiğit askerleri olan Elazığlı iki şehidimizden de
bahsetmiştim Şevki Efendi ve Timur Hasan Bakû’de şehit
olmuşlardı. Kafkas İslam Ordusu’nun Bakû’ye geldiği 15 Eylül
tarihini bu bakımdan özellikle seçtik Kafkas İslam Ordusunun
Bakû’ye gelişi 15 Eylül tarihine rastlıyor bu bizim için bir
gurur günüdür bir iftahar günüdür. Ganların garışıp gardaş
olduğu bir gündür aslında Elazığ Türkiye’nin Şiir
başkentidir Türkiye’nin şiir medeniyet bayramına çevrildi.
Bu tarihi günde Elazığ Çelengi bu tarihi günde Bakû’de
Türkiye’nin şiir ve medeniyet bayramı olarak çok güzel
toplantı yapılmıştır. Bu güzel toplantının gerçekleşmesine
destek veren Türkiye Cumhuriyetinin Büyükelçiliğine
teşekkürlerimi bildiriyorum.
Azer Elmas;
Bakû benim
doğduğum şehir ancak gözümü açtığım şehir Elazığ olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyükelçiliğinde bulunmaktan büyük
bir onur duyduğumu ifade etmek istiyorum
Bakû benim doğduğum şehir ancak gözümü açtığım şehir ise
Elazığ olmuştur. Ben daha üç aylık bir bebek iken babam ve
annem kucağında kaçarak Elazığ’a gelmişiz.
Büyükelçiliğimizin kültür müşaviri Nizami Bey ile tanıştığım
için çok memnun oldum. Türkiye’den getirdiğimiz bu güzel
hediyeleri kendilerine takdim etmek istiyorum.
Nizami Zöhrabi;
Azerbaycan
ile Türkiye arasında var olan kardeşlik köprüsüne bir taş
daha koydunuz.
Elazığ’dan gelen şairlerimizin yazarlarımızın
Büyükelçiliğimizi ziyaret etmeleri bizleri mutlu etmiştir.
Sizler Azerbaycan’a gelmekle Azerbaycan ile Türkiye arasında
var olan kardeşlik köprüsüne bir taş daha koydunuz. Taş
üstüne bir taş daha koydunuz bu köprüyü daha ucalttınız.
Size söylemek istiyorum ki Azerbaycan’da Türkiye’de şiir
denildiği zaman ilk olarak Elazığ şehri geliyor çünkü
Azerbaycan’da herkes Türkiye’de Elazığ ilinde Hazar Şiir
Akşamları’nın yapıldığını biliyor ve her sene biz bu
faaliyeti basından takip ediyoruz. Ben sizleri Sayın
Büyükelçimiz Hulusi Kılıç adına sayın müsteşarımız adına hoş
geldiniz diyorum. Burası sizin öz eviniz aslında Türkiye’nin
her bir vatandaşı, Azerbaycan’ın vatandaşı, Azerbaycan’ın
her bir vatandaşıda Türkiye’nin vatandaşıdır. Burası sizin
kendi evinizdir, doğma evinizdir, ben üzerime düşen vazifeyi
yerin getirerek Sayın Büyükelçimizin bana verdiği yetkiye
göre sizinle bir arada olmaktan çok memnunum, sizin gibi
değerli kardeşlerimle burada bir çay içmek benim için bir
gönül hoşluğudur, sizin başlattığınız bu yol inanıyorum ki
devamlı olacak inanıyorum ki Asif Bey gibi bu konuda samimi
ve gayretli insanlar ile bu münasebetler daha da
güçlenecektir çünkü bunun temelinde ebedi bir kardeşlik
vardır. 500-1000 yıl önce Anadolu’da yaşayan insanların
büyük bir kısmı buradan gitmiştir, inanıyorum ki
Azerbaycan’dan çok memnun kalacaksınız “Elazığ Çelengi”
kitabını yayınlayarak kültürümüze kazandıran Asif Bey
biliyorsunuz ki büyük zahmetler çekti beklide uykusuz
geceler geçirdi. Ancak bu görevi başarıya ulaştırdı. Ben
Asif Bey’e bundan sonra yapacağı işlerde başarılar
diliyorum. “Elazığ Çelengi” kitabı yayınladığı ilk anlarda
bizim müşavirimiz Sayın Aytekin Yılmaz Elazığ Valisi Muammer
Erol’u arayarak bu güzel faaliyetin haberini Sayın valimize
bildirdi.
Sizleri burada bulunduğunuz süre içerisinde bilmelisiniz ki
sizleri seven Azerbaycan devleti var. Mustafa Kemal
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti var ve onun Bakü
temsilciliği var. Sayın Elazığ valimize, Sayın Elazığ
Belediye Başkanımıza selamlarımızı söylüyoruz.
HAZAR
DENİZİ’NİN KIYISINDA ANLAMLI BİR TÖREN..
Büyükelçilikten ayrıldıktan
sonra program Hazar Denizi’nin kıyısında mütevazı ancak
oldukça anlamlı bir törene katılıyoruz. Ardından tam 76 yıl
önce, Baba Hazar’ının hasreti ile kavrulan Elmas Yıldırım’ın
kıyısına gelerek: “Aç koynunu,
uzaktan gelmişim, çok yaslıyım/ eli, yurdu çalınmış bir
garip Kafkaslıyım” dediği ve
gözyaşlarını dökerek dertleştiği Bala Hazar’dan getirdiğimiz
suyu Baba Hazar’a karıştırmak üzere Hazar Denizi’nin
kıyısına gidiyoruz. Niyetimizi anlamış olacak ki Hazar
Denizi, ani bir kararla ve kısa bir süre içerisinde semasını
karartıyor. Bulutlaşan gözlerinde biriken sevinç
gözyaşlarını boşalttı boşaltacak… İskeleye doğru yürüyoruz.
Elimizde Bala Hazar’dan getirdiğimiz su var. “Yeter
artık, çok oldu gurbet elde kaldığım /Ayrılık sitemiyle
kıvrılıp bunaldığım / Çık, görün gözlerime, ey gadasın
aldığım / Ferhat gibi yolunda dağları yaracağım.”
diyen Elmas Yıldırım’a
sesleniyoruz Hazar’ın kıyısından. “ Ey koca şair,
sen öz yurduna gidemedin; ama bak gözyaşlarınla ıslattığın
Bala Hazar’ının suyunu hasretiyle kavrulduğun Baba Hazar’ına
getirdik”, diyoruz.
Koca şairin ruhunun bizlerle beraber olduğundan o kadar
eminiz ki…
Vatan ve hasret şairi Elmas Yıldırım’ın yürek sesi ve
gözyaşı ile 1930’lu yıllarda mayaladığı Bala Hazar’dan
getirdiğimiz suyu Baba Hazar’a dökerken bu suyun her iki
ülkenin birliğinin ve kardeşliğinin harcı olması için
ellerimizi gökyüzüne kaldırıyoruz. İskelede biriken gençler
meraklı gözlerle bize bakıyor. Onlara dilimizin döndüğünce
yapmakta olduğumuz eylemin kutsallığını anlatmaya
çalışıyoruz. Sonra da gençleri temsilen içlerinden birini
davet ediyoruz. Geliyor gençlerden biri; adını soruyoruz:
“Aziz” diyor. Bu, bize Elazığ’ın kuruluşundaki ismini
El-Aziz’i çağrıştırıyor. İster tesadüf deyin ister tevafuk…
Doç. Dr. Asif Rüstemli
Ve bugün
Hazar gölünün suyu Hazar denizi ile birleşecek
Aziz dostlar, aziz gardaşlar! Tarih boyunca bizim ulu
babalarımız, bir yerden başka yere giderken, bir yer için,
bir el için aziz olan toprak aparıp, toprağı insana, insanı
toprağa doğmalaştırırlar, toprağı vatana çevirirler.
Elazığlı gardaşlarımız bize konuk gelirken de Elazığ’da ki
Hazar gölünden su getirdiler. Bala Hazardan Baba Hazara
suların kavuşması, temas etmesi için Şener Bulut ve
arkadaşları tarafından getirilmiş suyu sizlerin
iştirakinizle bu geleneğimizi devam ettirelim. İfade etmek
istiyorum ki Hazar sözü kadim sözlerden biridir. Hazar kadim
Türk tayfalarının adlarından biridir. Ve bu coğrafyada
yaşayan Türklerin adlarıyla adlanır. Ve bugün Hazar gölünün
suyu Hazar denizi ile birleşecek. Bu duru suyu bu dalgalanan
denize döktüğümüzde belki de Hazar kalben sakinleşecek,
böylece Hazar saadete kavuşacak. Bugün eylül ayının onaltısı
Baküde saat 19.00dır ve merasime başlıyoruz. Benim yanımda
Hadi Önal, Tarık Özcan, R. Mithat Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş,
Recep Bağcı, Şener Bulut buradadır. Bu kavuşmalar,
birleşmeler, temaslar uğurlar getirsin... Bu güzel ve manalı
merasimi alkışlarınızla başlatıyorum.
BAKÜ’DE GÜZEL BİR
AKŞAM..
Akşam, yine Hazar Denizi’nin
kıyısındayız. Denizi karadan kuşatan büyük bir parkı
adımlıyoruz. Bakü ışıl ışıl. Tarık Özcan;“Işık Şehir “ diyor
Bakü için. Görülen o ki Bakü yeniden ve modern bir tarzda
inşa ediliyor.
Hazar Denizi’nin kıyısında,
kıyıya paralel yürüyoruz. Tarihi binaların çepeçevre
kuşattığı bir mekândayız şimdi. Karşımızda kocaman bir kule
var. “Kız Kulesi” diyor Şahit Habibullah, Bakü’deki
kız kulesi İstanbul’daki kız kulesine hiç benzemiyor.
Denizin içerisinde olmadığı gibi yapısı ile de çok farklı. O
yöne yöneliyoruz. Şahit Habibulllah anlatıyor: Çok eskiden
Hazar Denizi’nin dalgaları bu kulenin eteklerine kadar
ulaşmaktaymış. Kız kulesi, 12. Yüzyılda inşa edilmiş.
Kulenin gövdesi kireç taşlarından yapılmış. İç meyilli yatay
taş sıraları kaburgalı cephe görünümüne ayrı bir güzellik
katmış. Şahit Habibullah, kule ilgili birçok rivayetin
olduğunu söylüyor. Yerden 27 metre yükseklikte olan bu
kulenin altında bir müddet arkadaşlarımızı bekliyoruz.
Kuleye yakın bir yerde
tarihi Kervansaray’da Mugam konseri eşliğinde ikram edilen
akşam yemeğinden sonra Bakü’yü dolaşıyoruz. Fuzuli
Elyazmaları Müzesinin önündeki parkta Azer Elmas’ın Bakü’de
yaşayan oğlu Rutil Elmas ile karşılaşıyoruz. Asif
Rüstemli’yi de aramıza alarak Azerbaycan’ı, Elazığ’ı ve
Elmas Yıldırım’ı konuşuyoruz.
GALA’YI ZİYARET ETTİK
Bugün 17 Eylül Cuma.
Azerbaycan’a gelişimizin üçüncü günü… Hacıağa Almaszade’nin
davetiyle Gala köyüne gidiyoruz Gala‘nın bizler için önemi
büyük. Gala, Azerbaycan’ın eski bir yerleşim yeri. Önemi
eskiliğinden değil… Gala, hayatının büyük bir kısmını
Elazığ’da geçiren, Türkiye ile Azerbaycan’ın ortak evladı;
hasret ve vatan şairi Elmas Yıldırım’ın dünyaya geldiği yer.
Şiirleriyle Türk
dünyasını biri birine bağlayan Elmas Yıldırım 1907 tarihinde
Azerbaycan’ın Gala köyünde doğmuş, 1952 yılında Malatya’nın
Gala(Kale) ilçesinde ömrünü tamamlamıştı.
“Akşam olur kuşlar döner yuvaya
Benim dönüp konacağım dal hanı
Sabah olur çoban iner ovaya
Benim kalkıp gideceğim yol hanı”
Sürgün, ayrılık ve hasret Elmas Yıldırım’ın hayatını özetleyen bunlar
olsa gerek. Daha 24 yaşında iken zamanın yönetimi tarafından
Bakû’den sürgüne gönderilmişti. Bütün sevdiklerinden bir
daha dönmemek üzere ayrılmıştı Derbent, Aşkaabat,
sürgünlerinden sonra kaçarak gittiği İran’dan Türkiye’ye
geçmişti Elazığ’ı çok sevdi ve yerleşti. Türkiye’de huzur
buldu; fakat ana baba hasretini, memleket hasretini hiç bir
şekilde dindirilemiyordu. Elmas Yıldırım’ın 45 yıllık kısa
ömrü bu hasreti çeke çeke tükendi. Yaşadığı devir bütün
dünyanın çalkalandığı imparatorlukların parçalandığı
sınırların değiştiği bir devirdi. Birinci Dünya Savaşı, Rus
çarlığının yıkılması, Sovyetler Birliği’nin kurulması,
İkinci Dünya Savaşı bu zaman aralığında gerçekleşti.
Bu değerli şairimiz Elazığ’a yerleştikten sonra sürgünler ve baskılar
dönemi artık bitmişti; ama o bütün benliğinde hissettiği
vatan hasretiyle, yakınlarının hasretiyle yanmaktaydı.
Azerbaycan’ı, Bakü’yü, Hazar’ı ve Gala’yı hep özledi.
Elazığ’daki Hazar gölü ona Bakû’yü ve Hazar Denizini
hatırlatıyordu. Şair gönlü yitirdiği vatan hasretini
Gölcük’le dertleşerek dindirmeye çalışıyordu. Onu bu
ıstıraplı sürgünlere gönderenler şimdi tarihin
karanlıklarında görünmez oldular. Ama Elmas Yıldırım’ın adı,
vatan hasretiyle dolu şiirleri hem Azerbaycan’da hem de
Türkiye’de yaşıyor. Vefatının ardından uzun yıllar geçti.
Onun bir ömür boyunca kurmuş olduğu hayal gerçekleşti.
Azerbaycan 1991 yılında bağımsızlığına kavuştu. Sovyetler
Birliği döneminde adının anılması dahi suç olan şairimiz
için Türkiye ile Azerbaycan adeta seferber oldular.
Doğumunun 100. Yılı münasebeti ile önce Türkiye’de ardından
da Azerbaycan’da büyük törenler düzenledik.
Gala’da Elmas Yıldırım’ın hatırasını yaşatmak için yaptırılan görkemli
heykele kırmızı karanfiller koyarken içimizi tarifsiz bir
hüzün kaplamıştı.
BAKÜ’DEN GÜZEL HATIRALARLA AYRILIYORUZ…
Bu ziyaretin ardından artık Azerbaycanlı dostlarımızdan ayrılma vakti
gelmişti. Haydar Aliyev Havaalanına doğru gidiyoruz. Manas
yayıncılık ile Ozan Neşriyat’ın el ele gönül gönüle vererek
gerçekleştirdikleri Elazığ Çelengi Projesi Şener Bulut ve
Asif Rüstemli’nin büyük gayretleriyle hedeflenen başarıya
ulaşmıştı. Teşekkür ve Şükranlarımız var. Ozan Neşriyat’a,
Manas Yayıncılık’a; Asif Rüstemli’ye, Şahit Habibullah’a,
Elazığ Valisi Muammer Erol’a, Elazığ Belediye Başkanı M.
Süleyman Selmanoğlu’na, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Feyzi Bingöl’e, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali
Şekerdağ’a, Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırlığı
Neşriyat Müdürü Cengiz Alioğlu’na, Türkiye Cumhuriyeti Bakü
Büyükelçiliği Kültür Müşaviri Nizami Zöhrabi’ye, Azer
Elmas’a, Hacıağa Almaszade’ye, Kafe Mozart’ın sahibi Resul
Doğan’a, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu’na, Aytunç
Sunguroğlu’na ve Azerbaycanlı şair ve yazar dostlarımız ile
birlikte Elazığlı şair ve yazarlara…