NİMRİ DEDE’YE SAYGI
Tarih: 28 Ağustos 2017
Yer Nimri Köyü / Keban
MANAS HABER- M. Şener Bulut
Keban ilçemizin Nimriköyünden yetişen, ömrünü bir gönül
adamı olarak yaşadığı topluma ve insanlığa adayan; Âşık
Edebiyatı’nın ilimizdeki önemli temsilcisi Nimri Dede’nin
aziz hatırasına ithafen 28 Ağustos 2017 Pazartesi günü
doğduğu köyünde “Nimri Dede’ye Saygı” adlı bir toplantı
gerçekleştirdik.
Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi, Keban Kaymakamlığı ve
Keban Belediyesi’nin katkılarıyla; Nimri Dayanışma Derneği,
Nimri Köyü Muhtarlığı ve Manas Yayıncılık tarafından
işbirliği yapılarak hazırladığımız programa Keban Belediye
Başkanı Fethiye Atlı, ilçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Nursi
Çağlak, İlçe Emniyet Müdürü Kubilay Yurtseven, Elazığ
Belediyesi Kültür Müdürü Mehmet Karaaslan,NGK Anadolu
İletişim Meslek Lisesi Müdürü Ali Canpolat katıldı.
ProgramaArapkir’den İsmail Altun(İsmail Dede), Hasan Ercan
(Hasan Dede),Nimri Dayanışma Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr.
Mine Tan Dehmen, Nimri Köyü Muhtarı Kamber Can; Dehmen
ailesinden Naki Dehmen, Suna Dehmen, Şahin, Sercihan Dehmen,
Soner Gün, Elazığlı şairler; Bedrettin Keleştimur, R.Mithat
Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş, Nihat Kaçoğlu, ZekeriyyaBican, M.
Faik Güngör, Tuncer Sönmez, Fethi Ahmet Harmanşah, Hasan
Ergün Yılmaz, Zeynel Abidin Başaran, Hadi Önal, Hasan Özçam,
İlhami Bulut, Hüseyin Göçeri, Muhammet Yalçın Azizoğlu,
Ahmet Demir, Altan İlter. Elazığlı sanatçılar; Nihat
Kazazoğlu, Doğan Sever, Zülfü Demirtaş, Fethi Açıkgöz, Hasan
Taydaş, Aygün Çam katılım ve katkıda bulundu.
Başta Yenises dergisi, Günışığı, Fırat, Hakimiyet ve Keban
gazeteleri olmak üzere basın ve yayın kuruluşlarında geniş
yer bulanve görüntü kayıtlarıElazığ NGK Anadolu İletişim
Meslek Lisesi tarafından yapılan bu anlamlı etkinlikKanal
Fırat ve Kanal 23 televizyonlarından da dört bölüm halinde
yayınlandı.
PROGRAM
Saat 17.00 Keban Belediyesi’ni Ziyaret
Saat 17.30 Keban Gazetesini Ziyaret
Saat 18.00 Ressam Abdullah Bulut’un Resim Atölyesini Ziyaret
Saat 18.45 Nimri Dede’nin Mezarını Ziyaret
Saat 19.30 Etli Pilav İkramı
Saat 20.00 Nimri Dede’ye Saygı
Nimri Dede’nin Kabri Başındayız..
Nimri Dede’nin aziz hatırasına ithafen düzenlediğimiz “Nimri
Dede’ye Saygı” programı münasebetiyle Nimri köyünde ve onun
mezarı başındayız. Mezar taşı kitabesinde;
Allah aşkı bütün derde devadır
O aşk yoksa Lokman gelse hevâdır
Müminlere elzem olan duadır
Bütün ervah-ı mukaddes için
El Fatiha
diyenNimri Dede’nin kabri başında…
M. Şener Bulut
Kıymetli konuklarımız. Nimri Dede’nin saygıdeğer evlatları,
torunları, Nimri köyünün kıymetli sakinleri, Elazığlı
şairlerimiz, yazarlarımız, sanatçılarımız;Âşık Edebiyatı’nın
ilimizdeki önemli temsilcisi Nimri Dede’nin aziz hatırasına
ithafen düzenlediğimiz “Nimri Dede’ye Saygı” programını
gerçekleştirmek için Nimri köyünde, Nimri Dede’nin kabri
başındayız. Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye Başkanlığı,
Keban Kaymakamlığı, Keban Belediye Başkanlığı’nın
katkılarıyla Nimri Köyü Muhtarlığı, Nimri Dayanışma Derneği
ve Manas Yayıncılık’ın birlikte düzenlemiş olduğu bu anlamlı
programa hoş geldiniz.
1909-1986 yılları arasında yaşamış olan bu kıymetli şairimiz
hakkında Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Ahmet Buran Hocamızın bir kitap
hazırladığını; ancak bu eserin yayınlanmadığı Elazığ
Valiliğinde yapılan bir toplantıda ifade edilmişti.2005
yılının Kasım ayında -o vakitler henüz bir araştırma
görevlisi olan sevgili Süleyman Kaan Yalçın kardeşim,
doktora hocası Prof. Dr. Ahmet Buran’ın hazırlamış olduğu
“Nimri Dede Hayatı ve Şiirleri” adlı eserin de Manas’ın ilk
yayınları arasında yer almasının uygun olacağı hususunda bir
öneride bulunmuştu. O yoğun günlerde kıymetli hocamız ile
Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde
görüşmüştük.Nimri Dede hakkında hazırladığı kitabını
yayınlamayı arzu ettiğimizi söylediğimde çok mutlu olmuştu.
Keban-Baskil-Ağın Yöresi Ağızları hakkında bir çalışma
yaparken doktora hocası Prof. Dr. Tuncer Gülensoy’un
kendisine bir kaset verdiğini, o kasette Nimri Dede ile
yapılan bir görüşmenin de olduğunu ve nihayetinde de Nimri
Dede Hayatı ve Şiirleri adlı çalışmasının serencamını o
kendine özgü heyecan dolu ifadeleriyle bana anlatmıştı.
Kendilerine teşekkür edip, odasından ayrılırken eseri
yayınladıktan sonra Keban’da da bir toplantı yapılması
dileğinde bulunmuştum. Kısaca, müsait bir gününüzde Nimri’ye
gidebilir miyiz? diyerek yanından ayrılmıştım. Havaların
iyice serinlediği bir Cumartesi günü Ahmet Hoca: “Hazırsan
gidelim” diye aradığında o an Manas’ta birlikte olduğumuz
kıymetli yazarımız R. Mithat Yılmaz’ı da alarak hep birlikte
Nimri köyüne gitmiştik. Bizleri, Nimri Dede’nin yaşadığı o
mütevazı evde oğlu Naki Bey karşılamıştı.
Sevgili dostlar; Prof. Dr. Ahmet Buran’ın, “Nimri Dede
Hayatı ve Şiirleri” adlı bu çalışması, 2006 yılında Türk
kültür hayatına kazandırdığımız Manas Yayıncılığın ilk
eserleri arasında yayınlandı. Ve böylece 05 Mayıs 2006
tarihinde Keban Kapalı Spor Salonunda Azerbaycan Yazarlar
Birliği Başkanı Anar Rızayev’in de katıldığı “Ölümünün 20.
Yılında Nimri Dede” adlı o muhteşem toplantıyı
gerçekleştirmiş olduk.
Nimri Dede’nin kıymetli evladı Naki Dehmen ile geçtiğimiz
günlerde Manas’ta yaptığımız bir görüşmemizde; Nimri
Dayanışma Derneği tarafından Ağustos ayının son haftasında
kapsamlı bir faaliyet hazırlığının yapıldığını, İstanbul’da
yaşayan Nimrililerin de bu münasebetle köye geleceklerini
söylemişti. Naki Ağabeyin anlattıklarını dikkatle
dinledikten sonra yapılacak bu etkinlikte Nimri Dede’nin de
anılmasının uygun olacağını ifade etmiştim. Bu teklifimiz
Nimri Dayanışma Derneği tarafından da olumlu karşılanınca,
Nimri Dede’ye Saygı programının hazırlıklarına başlamış
olduk.
Şu anda Nimri Dede’nin kabri başındayız. Az sonra gazeteci
yazar Bedrettin Keleştimur ve Nimri Dede’nin oğlu Naki
Dehmen tarafından birer konuşma yapılacak, daha sonra da hep
birlikte İsmail Sarıaltun Dede’nin yapacağı duaya iştirak
edeceğiz.
Bedrettin Keleştimur
Bugün Elazığ’ın kültür ve sanat hayatı için çok önemli bir
gün olacak. Ben Elazığ’ı, Elazığ kültürünü, bölge kültürünü
daha iyi tanımaya başlıyorum. Nimri Dede bir aşk insanı.
Hatta ben mezar taşındaki şu beyti okurken Nimri Dede’nin
İslam felsefesini ne güzel yaşadığını ve bizlere de o
felsefeyi telkin ettiğini görmekteyim;
Allah aşkı bütün derde devadır
O aşk yoksa Lokman gelse hevâdır
Müminlere elzem olan duadır
Bütün ervah-ı mukaddes için
El Fatiha
Nimri Dede bölgemizin bir halk ereni, bir piri. Nimri Dede
insanımızı aydınlatan bir ışık insan. Biz Elazığ’dan geldik.
Çevre köylerimizden gelen insanlarımız burada. Şair, yazar
ve sanatçı dostlarımız burada. Kadirşinas dostlarımız
burada.Yine canlarımız, yarenlerimiz burada. Hepimiz Nimri
Dede için geldik. İnşallah bu değerli şahsiyeti tefekkür
edeceğiz, düşüneceğiz, felsefesini birlikte irdeleyeceğiz.
Nimri Dede halk edebiyatında yer alabilecek önemli bir
şahsiyet.Üniversitemize buradan bir mesaj göndermek
istiyorum. Nimri Dede gibi şahsiyetlerin,Aşık Fehmi gibi
şahsiyetlerin edebiyat kitaplarında yer alması gerektiğini
belirtmek istiyorum.
Naki Dehmen
Efendim Şener Bey kardeşimiz ben biliyorum ki Elazığ’da ki
etkinliklerin tamamına yakınında imzası olan çok fedakâr bir
kardeşimiz. Ve bu etkinliklerde sürekli öncülük yaparak bizi
adeta kamçılayan bir kardeşimizdir. Kendisine huzurlarınızda
bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bu manevi mirası biz
çocuklarına ve torunlarına bıraktığı için sevgili babamız
Nimri Dede’ye minnet ve şükranlarımızı sunuyorum. Davetimize
katılarak bizleri onurlandıran şairlerimize, yazarlarımıza,
sanatçılarımıza, kıymetli Dedelerimize ve köy halkına çok
müteşekkiriz.
Kıymetli misafirler, Allah bu birlik ve dirliğimizi
bozmasın. Burada bulunan bütün canların cümle geçmişlerinin
ve bu akşam burada toplanmamıza vesile olan babam Nimri
Dede’nin aziz ruhu için El Fatiha.
İsmail Sarıaltun
Nimri Dede için düzenlenen bu güzel toplantıya beni de davet
ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Misafirlerimiz ile
birlikte Nimri Dede’nin kabri başındayız.Yüce Allah’tan
sonsuz rahmetler diliyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet
olsun. Burada bulunan bütün kardeşlerimizin geçmişlerine de
rahmetlerdiliyorum. Geride kalan tüm insanlarımıza da
Allah’tan sağlık, sıhhat diliyorum. Benim en büyük isteğim
köylerimizin birliği, beraberliği. İnsanlarımızın dostluğu
ve kardeşliği. Bizim dikkat edeceğimiz en önemli husus komşu
birliği, köy birliği. Aramızdaki sevgi, saygı ve dayanışma
bağlarının daha da güçlenmesi, bizim için en güzeli. Eğer
bunu sağlayabilirsek, eğer bunu başarabilirsek hem
köylerimizde, hem de şehirlerimizdeki kardeşliğimiz sonsuza
kadar devam edecektir.
NİMRİ DEDE’YE SAYGI
Dehmen Ailesi tarafından ikram edilenetli pilav yenildikten
sonrabaşlattığımız “Nimri Dede’ye Saygı”etkinliği; Nimri
İlkokulu’nun bahçesinde gerçekleştirildi. Gazeteci yazar
Bedrettin Keleştimur’un yönettiği program, açılış
konuşmalarıyla başladı. Nimri Köyü Muhtarı Kamber Can, Nimri
Dayanışma Derneği Başkanı Yrd. Doç.Dr. Mine Tan Dehmen ve
Keban Belediye Başkanı Fethiye Atlı kürsüye davet edildi.
Ardından da Naki Dehmen,Nimri Dede’nin Manevi Yolculuğu veR.
Mithat Yılmaz’ın“Nimri Dede’nin Şiir Dünyası”
hakkındakidoyurucu konuşmalarını dinledik. Nimri Dede’nin
kızı Suna Dehmen Şahin ile torunuSercihan Dehmen, Nimri
Dede’den deyişler söyledi. Türk Halk Müziği sanatçısı Aygün
Çam, sözleri Nimri Dede’ye ait olan: “Tabip değil isen yaram
elleme”, “Gönül hergün gamlı her gün kederli”, “Aşkın
pazarında bir ere vardım”adlı şiirlerini besteleyerek üç
telli kopuzu ile icra etti.Ve yine şehrimizin kıymetli
bestekârı Doğan Sever’inhüseyni makamında bestelediği“Kara
gözlüm için için ağlarken” ve“Kapıldı kaldı
gönlüm”adlıeserlerkıymetli sanatçımız Fethi Açıkgöz
tarafından okundu.
“Nimri Dede’ye Şiirler”bölümünde Elazığ’ın kıymetli
şairleri; Günerkan Aydoğmuş, Zeynel Abidin Başaran, Nihat
Kaçoğlu, Hasan Özçam, Tuncer Sönmez, İlhami Bulut, Hasan
Ergün Yılmaz, Hadi Önal, ZekeriyyaBican, Fethi Ahmet
Harmanşah, Hüseyin Göçeri, Muhammet Yalçın Azizoğlu ve
Kebanlı şair Ahmet Demir şiirlerini okudu.Abbas Ertürk’ün,MikdatDehmen’nin“Kör
Zöhre’ninKole Keçisi” adlı şiirini seslendirmesi dinleyenler
tarafından oldukça beğenildi ve alkış aldı.
Programın “Harput’tan Gazeller” bölümünde Elazığ’ın
yetiştirmiş olduğu iki usta sanatçımız Nihat Kazazoğlu ve
Zülfü Demirtaş’ı dinledik.Nihat Kazazoğlu, Nimri Dede’nin
“Bu Nimri tatlı canını / varıp sunar yâre bir gün”diye
başlayan bir şiirini Harput’un muhalif makamında okudu.
Arkasından da Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet
Türk Halk Müziği sanatçısı Zülfü Demirtaş, yine Harput’tan
iki güzel eser seslendirdi. Fuzuli’nin Harput’ta Bayati
Gazel olarakbilinen; “Öyle ser-mestem ki idrâketmezemdünyâ
nedir /Ben kimemsâki olan kimdir mey-i sahbâ
nedir”adlıgazelini okudu. Ardından da Harput’ta Bayati Nefes
olarak okunan: “Bir Leylinin Mecnunuyam / Âlem onun
divanesi”diye devam eden güzel bir eseri seslendirdi.
Gecenin finalindeSercihan Dehmen, Hasan Ercan (Hasan Dede)
ve Soner Güngör’ü dinledik. Sercihan Dehmen okuyacakları son
eser için sahneyeNaki Dehmen, Gönül Çakmak, Abbas Ertürk,
Suna Dehmen Şahin, Gizem Ertürk, Ayşen Yalçın, Mine Tan
Dehmen ve Neslihan Dehmen’i de davet etti. Ve hep
birlikteNimri Dede’nin,büyük usta Arif Sağ tarafından
bestelenen “İnsan olmaya geldim”eserini okudular. Bu
muhteşem gecenin sonunda Elazığ Belediyesi tarafından Nimri
Dede’nin aziz hatırasına ithafen Naki Dehmen’e takdim edilen
plaket geceye katılan herkesi duygulandırdı.
Bedrettin Keleştimur
Sayın Keban Belediye Başkanım, Elazığ Belediyesi Basın ve
Halkla İlişkiler Müdürüm, Sayın Nimri Köyü Muhtarım, Sayın
Nimri Dayanışma Derneği Başkanım, Elazığlı şair, yazar ve
sanatçı dostlarım, Sayın Nimri köyünün kıymetli canları.
Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye Başkanlığı, Keban
kaymakamlığı, Keban Belediye Başkanlığı’nın katkılarıyla
Nimri köyü Muhtarlığı, Nimri Dayanışma Derneği ve Manas
Yayıncılık’ın birlikte düzenlediği Nimri Dede’ye Saygı
programına hoş geldiniz. Evet bugün Nimri Dede’yi bütün
yönleriyle konuşacağız ve onun düşüncesini ve felsefesini
yâd edeceğiz.Sevgili konuklar, çok değerli bilim adamı Prof.
Dr. Saim Sakaoğlu’nun göndermiş olduğu telgrafı sizlere
okumak istiyorum.
“Değerli Kardeşim Şener Bey,
Nimrî Dede ile ilgili anlamlı toplantınızın programını
aldım, çok teşekkür ediyorum.
Onun değerini, meslektaşım Prof. Dr. Ahmet Buran Bey’in
vaktiyle bana da lütfettiği kitabıyla ortaya koymuştu.
Ölümünün 31. yılında anılması bile onun değerini bir daha
gündeme getiriyor. Sevenlerinden olduğu kadar ailesinden de
onu kucaklayanların varlığı sevindiricidir. Nimrî Dede’mizin
ruhu şâd olsun, sevenleri var olsun, Ben de, yüzlerce
kilometre öteden, 28 Ağustos akşamı sizlerle birlikte olmak
üzere manevî bir yolculuğa çıkacak, aranızda dolaşacağım.
Ömrünü âşıklarla geçiren bir edebiyat hocası olarak bu
anlamlı toplantının gönlünüze göre geçmesi dileklerimle
selam ve sevgilerimi sunuyorum.”
Sevgili Nimri Halkı.
Anadolu’nun manevi dünyası o kadar güçlü ki, o kadar sağlam
ki,
Malazgirt’ten (1071) bugünlere gelişimizde 950 yılın
tılsımında;
Neler olduğunu bugün daha iyi tefekkür edebiliyoruz…
Anadolu’nun, “manevi fatihlerinden…" söz edilir!
Onları kâh, Piri Türkistani’nin talebeleri…
Onları kâh, Horasan Erenleri…
Onları kâh, Alp ve Gazi Eren olarak da tanımlarız!
İş hayatında, “Ahilik Ruhu…” coğrafyayı birleyen bir ruhtur.
Anadolu’ya ışık tutan o erenler bir silsileyi takip ederler…
Ahmet Yesevi’nin, “Hikmet Dersleri…”
Yunus’un dilindedir, Mevlana’nın gönlündedir,
Hacı Bektaşi Veli’nin “iyilik dünyasındadır!”
Bu Allah dostu büyük Veli ne diyorlar;
“Benim üç güzel dostum var;
Biri evde kalır,
Biri yolda kalır,
Biri de benimle gelir.
Evde kalan ailemdir,
Yolda kalan dostlarımdır,
Benimle gelen “iyiliklerimdir”
Bizler bugün buraya;
“Doğruluk, dost kapısıdır” diyerek geldik.
Anadolu’nun, “fütüvvet dilinde…” bu anlayış vardır.
Yunus’ta, Mevlana’da, Hacı Bektaşi Veli’de,
Hacı Bayram Veli’de, Âşık Veysel’de, Nimri Dede’de;
Gerçekte, “aynı dili…” konuşurlar.
Nimri Dede’nin sağlığında “mezar taşına yazdırdığı satırlar”
İyi okunduğunda, “düşünenler için…” bir hayat felsefesidir.
Ne diyor bu güzel zat:
“Allah aşkı bütün derde devadır
O aşk yoksa Lokman gelse hevadır
Müminlere elzem olan duadır
Bütün ervah-ı mukaddes için
El Fatiha
Bir Hadis’te ne buyruluyor;
“Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz,
Birbirinizi sevmedikçe de hakiki imana sahip olmazsınız.
Ey Allah’ın kulları birbirinize kin gütmeyiniz,
Birbirinize sırtınızı dönmeyiniz”
İşte, “İslam felsefesi…” budur!
Anadolu insanının, “sağduyusunda…” bu felsefe yer alır.
Nimri Dede, halkımız tarafından da çok iyi bilinen şiirinde;
“İkilik kirini içimden atıp
Özde ben Mevlana oldum da geldim
Gömüleli ariflerin gönlüne
Sözde ben Mevlana oldum da geldim”
Hacı Bektaşi Veli ne diyorlar;
“Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım”
Öyle ki, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap var!”
Âşık Veysel’de, Nimri Dede’nin dediği gibi, “ikilik
kirinden…” bahseden şiirinde şöyle der;
“Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…”
Hep bir ağızdan ne diyoruz; “insanı yaşat ki, cemiyet
yaşasın!”
*** ***
Nimri Dede bir şiirinde şöyle seslenir;
“Ali yolu düşünürler yoludur
İlim, irfan hem fazilet doludur
Bu Dede’n de o kapının kuludur
Gâh can olur, gâhi canan dediler”
Allah Resulü (asv) ne buyuruyorlar;
“Ben ilmin şehriyim, Ali’de kapısıdır!”
İslam’la ilk akla gelen; “ilim, hikmet ve marifettir!”
Bu dinin en büyük iki düşmanı var;
“Birincisi cehalet, ikincisi yoksulluktur!”
Bizler; barış için, huzur ve güven için her iki düşmanı da
yeneceğiz!
Nimri Dede ne diyorlar;
“Dede ne fenadır cehlin libası
Hep ömrü kirletir cehalet pası
Hayat fışkırsa da irfan yaylası
Ben onlardan tek bir giren görmedim”
*** ***
Anadolu insanında, Allah Resulüne olan ‘muhabbet…’ o kadar
güçlü ki
81 vilayetimizin “isim taramasını” yaptım!
Şuna sevinerek şahit oldum;
Siirt’ten Sakarya’ya…
Diyarbakır’dan Karaman’a…
Elazığ’dan Edirne’ye…
80 milyon insanın en fazla taşıdığı isim;
“Ehli Beyt İsmi…”
“Fatmalar, Mehmetler, Ayşeler, Mustafalar, Emineler;
Aliler, Haticeler, Ahmetler, Zeynepler, Hasanlar,
Hüseyinler…”
Bugünkü sohbetimizde, “isim vermenin önemi” üzerinde de
kısaca durmak istiyorum!
Çünkü Nimri Dede isim konusuna çok önem vermişlerdir.
İsimler, zamanla ‘kimliğe’ dönüşüyor!
İsimler, ‘hayatın rengi ve boyası’ oluyor!
İsimlerle sanki asırlar sizlere, ‘tebessüm’ ediyor!
Günümüzde de, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine
göre;
En çok verilen isimler arasında;
“Mehmet, Fatma, Mustafa, Ayşe ve Ahmet…” isimlerinin
kullanıldığıdır.
Günümüzde, Mehmet ismini taşıyanların sayısı, “Bir milyon
416 bin…”
Fatma ismini taşıyanların sayısı ise, “Bir milyon 298 bin…”
*** ***
Bu gün Nimri Köyü’nde, Devlet erkânıyla ve Halkımızla
Birlikteyiz,
“İrfan Sofrası…” etrafında bir araya geldik.
Şiir sözünde, “Hikmet…” vardır.
Şairler, “bilgeler yolunda…” yürürler!
Sözleri, “özden süzüldüğü için…” güçlüdür!
Bu millet 9 asır boyunca; “sözü özünden söyledi…”
Ve de, “aynı kaynaktan…” beslendi!
O ne güzel bir kaynak, “menba- aşk…” oldu!
Bir büyük şelaleye döndü…
Fırat misali, Dicle misali, “aynı durulukta…” aktı!
Nimri Dedeler, o duruluğun bu bölgede; simge ismi oldular.
O isim, “birliğin, beraberliğin, huzurun, güvenin…” ismidir.
O isimlerle, geleceğe daha güvenilir adımlarla yürüyeceğiz.
Evet. Konuşmamı burada noktalayarak, konuşmasını yapmak
üzere Nimri köyü muhtarı Kamber Can’ı kürsüye davet
ediyorum.
Kamber Can
Çok kıymetli misafirler, Sayın Keban Belediye Başkanım,
Jandarma Komutanım, Sayın Emniyet Müdürüm, Saygıdeğer
Dedelerim, Değerli Muhtarlarım, komşu köylerimizden gelen
misafirlerimiz, Elazığ’dan gelen şairler, yazarlar ve
sanatçılar. Köyümüze hoş geldiniz, şeref verdiniz. Nimri
Dede için hazırladığımız bu güzel toplantının
gerçekleşmesinde Sayın Elazığ Belediye Başkanıma, Sayın
Keban Belediye Başkanımıza, Sayın Keban Kaymakamımıza, Manas
Kültür Evinin değerli mensuplarına, köyümüzün sakinlerine ve
Nimri Dede’nin evlatlarına çok teşekkür ediyorum.
Bedrettin Keleştimur
Nimri köyü muhtarımız Kamber Can’a çok teşekkür ediyorum.
Evet, sevgili can dostlar, Nimri’ye gelirken duygulandım.
Bir şiir yazmaya çalıştım.
Düştü mü yolunuz Nimri´ye
Düşlerle büyür dünyanız…
Toprağa bulanır bünyeniz
Bir hayat damar damar solur,
O damarda kendinizi bulur
Nimri dediğin, bir ince söz;
Sözün, kelamın tesbihi
Burada, vatan kasidesi
Burada, Yesevi rahlesi
Burada, Alperen duası
Dualar, bir kurra alayı
Yürür, Anadolu balayı!
Söz fırçası, Türkçe´m cilası
Çeker derviş, gönül halayı
Yine konuşmalarını yapmak üzere Nimri Dayanışma Derneği
Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mine Tan Dehmen’i kürsüye davet
ediyorum.
Yrd. Doç.Dr. Mine Tan Dehmen
Değerli Nimrililer, değerli Nimri dostu misafirlerimiz,
hepiniz hoş geldiniz. Az önce seste bir sıkıntı oldu, sorun
yok değil mi? Bu akşam köyümüzde yetişmiş ozan İsmail
Dehmen’i, kullandığı mahlasla Nimri Dede’yi Hakk’a
yürüyüşünün üzerinden geçen 30 yılı aşkın süre sonra kendi
köyünde kendi eserleriyle anmak için bir araya geldik. Bir
araya gelmemize vesile olan çok kişi ve kurum oldu.
Öncelikle bir bilim insanının Nimri Dede’nin şiirlerine,
felsefesine merak duyması ve onun eserlerinin ve
felsefesinin yer aldığı bir kitap yazması kiadı Prof. Dr.
Ahmet Buran. Ardından bir yayınevinin bu eseri kendi
yayınevinde basması ki onun da adı Manas Yayınevi.Ardından
yine bu yayınevinin ricası üzerine Nimri Dede’nin bazı
şiirlerinin Elazığlı bestekâr Doğan Sever tarafından
bestelenmesi. Ve bizim tahayyülümüzü de aşacak şekilde
birçok sanatçının Nimri Dede’nin eserlerini okumak ve bu
gecenin bir parçası olmak konusundaki büyükisteği ki onlar
adlarını tek tek sayamayacağım kadar çok. Elazığ’ın yerel
musiki icracıları, sanatçıları, şairleri, yazarları. Ve de
bu gecenin hazırlanmasında büyük gayret gösteren, emek veren
Nimri Dede’nin ailesi, çocukları. Evet tüm vesile olanlara;
Prof. Dr. Ahmet Buran’a, Manas Yayıncılık’a, Elazığlı şair,
yazar ve sanatçılara ve Nimri Dede’nin ailesine çok
teşekkürler. Tabiki yine destek sunan Keban Belediyesi’ne,
Keban Kaymakamlığı ve Elazığ Belediyesi’ne de çok teşekkür
ediyoruz. Biz Nimri Dayanışma Derneği olarak ev sahipliği
yapıyoruz. Ama aslında anma etkinliği neredeyse hazır bir
şekilde bize takdim edildi. Tekrar teşekkür ediyorum. Keşke
Nimri Dayanışma Derneği olarak veya Nimrililer olarak biz
öncülük etmiş olsaydık bu geceye. Buda bizim eksikliğimiz
olsun ne yapalım.
Evet bu gece burada olmamıza çok kişi ve kurumun gönlü,
isteği, emeği, çabası, katkısı oldu gerçekten. Tabiki bu
gece burada olmamıza vesile olan Nimri Dede’nin kendisi,
onun eserleri, hep bunlara da vesile olan aslında onun Hakk
aşkı ve onun vahdet düşüncesi, vahdet inancı. Biz bu
vahdetin, yani canlı cansız cümle varlığın birliğinin bir
parçası olarak bu akşam buradayız. Bizi, hepimizi burada
ortaklaştıran insan olmaya gelmiş olmamız. Bu etkinliğe özel
bir isim vermedik ama özel bir isim vermiş olsaydık eğer bu
isim“İnsan Olmaya Geldim” olurdu herhalde. İşte biz bu
birliğin, bu vahdetin, bu varlık birliğinin insan yüzüyüz bu
akşam burada. Cahillikten kamilliğe kamil insana giden yolda
hepimiz aynı yoldayız ve bu yolda belki de kötü şeylerde
var. Nefis,senlik-benlik, kavga var, hırs var, iktidar
mücadelesi var, çatışma var, kırgınlık var, küskünlük var,
öfke var birbirimize karşı belki de. Ama aslında insan
olmaya gelen bizler hep içimizde en derinimizde aşkta,
muhabbette, sevgide birlenmeyi istiyoruz. O muhabbet, aşk
deryasının içinde bir damla olarak o ummanla birlenmeyi,
içinde kaybolmayı, tevhidi arıyoruz. İşte bizi
kavgalarımızdan, hırsımızdan, nefsimizden,
huzursuzluğumuzdan uzaklaştıracak, arındıracak menzilimiz
orası. İşte Nimri Dede bu menzili tutan, arayan bir insandı.
Umarım onu bu akşam burada anmak hepimize iyi gelir,
hepimizi şifalandırır ve bu birliğe, dirliğe, tevhide,
birlenmeye giden menzile bizim bir adım daha yaklaşmamız
için vesile olur. Hepinize çok teşekkürler. Saygılarıma,
hürmetlerimle.
Bedrettin Keleştimur
Nimri Dayanışma Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mine Tan
Dehmen’e çok teşekkür ediyorum.
Estin, gözlerde nem bırakıp gittin
Estin, sözlerde gam bırakıp gittin
Sineleri titretir nağmelern;
Âlemde, Hoşseda bırakıp gittin
Gittin, türkülerin dinlenir oldu
Her sözde, hayalin canlanır oldu
Yüreğim, sükûtla demlenir oldu
Hasreti, gönlümden aldın da gittin
Bu güzel insanı, bu güzel insanın manevi yolculuğunu Nimri
Dede’nin kıymetli evladı Naki Dehmen anlatacaklar.
Naki Dehmen
“Nimri Dede’nin Manevi Yolculuğu”
Sayın Keban Belediye Başkanım, Sayın Jandarma Komutanım,
Mineyik ve Onar köylerimizden gelen Dedelerimiz, Sayın Nimri
Dayanışma Derneği Başkanı ve çok değerli Yönetim Kurulu
Üyeleri, Nimri ve Denizli Köyü Muhtarlarım, Elazığ’dan gelen
çok kıymetli şair, yazar ve sanatçı kardeşlerim, Manas’ın
kıymetli yöneticileri; Nimri köyümüze hoş geldiniz, şeref
verdiniz.
Ayrıca Elazığ’dan, Keban’dan, Ağın’dan ve çevre köylerden
gelmek zahmetinde bulunup bizleri şereflendiren değerli
misafirler ve sevgili Nimri’liler.
66 yıllık hayatımda şüphesiz ki mutlu olduğum yıllar hayli
fazladır. Fakat bugün Nimri köyümüze teşriflerinizle beni ve
Nimri Dede’ye mensup ailesini mutluluğun zirvesine
taşıdınız. Bu münasebetle hepinize müteşekkiriz.
Kıymetli misafirlerimiz, babamın çalışmalarının
müsveddelerini 4 yıl gibi uzun ve zahmetli bir çalışmanın
sonucunda bir kitap halinde hazırlayıp bizlere sunan Fırat
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Sayın
Prof. Dr. Ahmet Buran hocama ve ayrıca bu toplantının mimarı
olan, Elazığ’da ve ülkemizin muhtelif yerlerinde yapılan
etkinliklerin tamamına yakınında imzası bulunan Manas
Yayınevi’nin yöneticisi Şener Bulut kardeşime sizlerin
huzurunda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Kıymetli misafirler, Prof. Dr. Ahmet Buran’ın büyük emekler
vererek hazırladığı ve Manas Yayıncılık tarafından
yayınlanan “Nimri Dede Hayatı ve Şiirleri” adlı bu kıymetli
eserin tanıtım toplantısı ilk defa5 Mayıs 2006 tarihinde
Keban Kapalı Spor Salonu’nda Kebanlı hemşerilerimizin
coşkulu katılımlarıyla gerçekleştirmiştik. Ve bu muhteşem
toplantı ile Nimri Dede Türk halkına tanıtılmıştı.
Değerli misafirlerimiz, Nimri Dede’nin evladı olarak, bugün
burada bulunan ve bulunmayan çocukları ve torunları olarak
gururlu ve çok mutluyuz. Bizlere bu eşsiz mirası bıraktığı
için müteşekkiriz. Mekânı cennet olsun.
“Nimri Dede’ye Saygı” toplantısında bana da bir konuşma
yapma fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ederek Nimri
Dede’nin hayatı ile ilgili bilgiler sunmaya çalışacağım.
Sürçü lisan edersem af ola.
1909 yılında Elazığ’ın Keban ilçesinin Nimri köyünde doğan,
asıl ismi İsmail olan ama çevresinde Hacı İsmail veya Şıh
İsmail olarak da bilinen Nimri Dede, şiirlerinde kullandığı
mahlasını da doğduğu ve çok sevdiği köyünden almıştır. Nimri
Dede, yaşam tarzı, davranışları, insan ilişkileri, inancı ve
tasavvuf anlayışıyla ve de ardında bıraktığı şiirleriyle
kendisinden sonra gelecek nesillere eşsiz bir miras
bırakmıştır. Hayatının her aşamasında çok yönlü kişiliğiyle
dikkat çeken Nimri Dede bu anlayışını şiirlerine de
yansıtmıştır.
Mecazi aşk, Atatürk, yurt ve cumhuriyet sevgisi, ana, evlat,
insan ve tabiat sevgisi ve içinde biyolojik açıklamalarında
bulunduğu ilim ve biliminin vazgeçilmezliğini anlatan
dünyevi şiirlerinin yanı sıra Allah aşkı, Hz. Muhammet ve
Hz. Ali sevgisini anlattığı şiirleri ile Nimri Dede’nin şiir
dünyasının zenginliğini ortaya koymaktadır. Zira ölmeden
önce mezar taşına yazdırdığı:
Allah aşkı her derdine devadır
O aşk yoksa Lokman gelse hevadır
Müminlere elzem olan duadır
Bütün Ervah-ı Mukaddes için El Fatiha. Çok güzel ve dikkat
çekici bir söyleyişidir.
Ve yine Hz. Peygamberimize ithafen yazmış olduğu bir
şiirinde şöyle diyor.
Sen Dede’yi cüda etme
Ehl-i beytin hürmetine
Bana sade Sen makbuldür
Muradsın ya Resülullah. Diyerek Hz. Muhammet(as) bağlılığını
ifade etmiştir.
Hz. Ali efendilerimize ithafen yazmış olduğu bu okuyacağım
şiirinde de duygularınıdile getirmiştir:
Ali yolu düşünürler yoludur
İlim irfan hem fazilet doludur
Bu Dede’n de o kapının kuludur
Gâh can olur gâhı canan dediler
Ve yine:Bütün ulumun evveli ahiri sensin ya Ali
Sırlarına akıl ermez bir ulu kânsın ya Ali
Yüz dört kitap mazharındır sensin mecmu-i kâinat
Arif-i billah indinde âleme cansın ya Ali. Diyerek Hz.
Ali’ye olan muhabbetini dile getirmiştir.
Şu anda ezanlar okunabiliyorsa, isimlerimiz Ahmet, Mehmet,
Ayşe, Fatma ise sayabileceğimiz namütenahi dünyevi lütufları
bizlere hediye eden 10 Kasım 1938’de ölmezler dünyasına
kavuşan eşsiz ve ulu önder Mustafa Kemal Atatürk için
ise:Sana öldün diye mezar kazmadık
Her kudretin Türk’ün yanında Ata’m
Kabrine dikmeye taş da yazmadık
Çünkü alsancak var yanında Ata’m. Diyerek sevgisini ve
hayranlığını ifade etmiştir.
Sizlere Nimri Dede’nin yazmış olduğu farklı konulardaki
şiirlerinden de bir örnek sunmak istiyorum.
Bütün bitkilerin tohumlarında
Her terkipte her teşkilat gizlidir
Canlı cansız madde ile manada
Nice ölçü nice alet gizlidir. Örneğini gösterebiliriz.
Şiir dünyasının detaylarına daha fazla girmeden sizlere
kısaca hayatından bahsetmek istiyorum. Çok iyi bir hatip
olan Nimri Dede, etkileyici fiziki yapısı, iyi bir ticaret
adamı, tarımla ziraatle de haşır neşir, Hacca gitmiş, beş
vakit namaz kılan, Ramazan ve Muharrem oruçlarını
kaçırmayan, her gece ikiden beşe kadar zikir yapan kendine
has makamları olan, saz çalan sayısız cenaze kıldırıp,
sayısız nikah kıydığı halde bir mendil bile hediye almayan
ilmi ve bilimi kendisine düstur etmiş bu anlayışını da şöyle
dile getirmiştir.
Artık şu cennet vatanda tembel insan istemem
Küçük büyük okumalı cehle kurban istemem
Her kim gerçek Müslümansa aşk atına binmeli
Aşk atına binmemişse dinde yalan istemem.
Hayır işlerini de sevdiğini, çıkarttığı hayratı çeşmelerle
yerine getirmeye çalışan, kurt yavrusu bile besleyerek
hayvanlara olan merhametine şahit olduğum Nimri Dede
avlanmaya çok soğuk bakardı.
Okumaya çok meraklı idi. Başta yüce kitabımız Kur’an olmak
üzere her türlü kitabı okurdu. İbadetin, ilmin ve okumanın
büyük bir erdem olduğuna inanır, Hakk’a ulaşmanın yolunun
halkı tanımak, anlamak ve hizmet etmekten geçtiğine
inanırdı.
Vahdet-i vücut görüşünün Anadolu şubesini oluşturan Alevi
Türkmen inanç ve anlayışının bir müntesibi idi.
Hulasa Nimri Dede, Hallaçların, Nesimilerin, Rumilerin,
Sufilerin, Bedreddinlerin, Muhyeddinlerin, aşıkların,
sadıkların ölümüne bir sevdalısı ve o zincirin bir
halkasıdır.
Nimri Dede, manevi yolculuğuna Mısır kökenli zenci olan
dedem Arap Hasan diye bilinen ve 117 yaşında Hakk’a yürüyen
kayınpederinden aldığı feyz ile başlamıştır. Düşünürken
çabuk, konuşurken yavaş, yerken cimri, yedirirken cömert
idi. Arapgir’in Onar köyünden Koca Dede ile aralarında sıkı
bir rabıta oluşturmuşlardı. Koca Dede’den bahsettiğinde
“dersini edepten almış bir gönül adamıdır” derdi. Mübarek
için ruhumu emzirdi, bedenimi eğitti. Ben de çocuktum ama
çok şükür Koca Dede’yi tanıma şerefine nail oldum.
Zaten o yıllarda İstanbul’da ticaretle uğraştığı için yılın
belli aylarında gider gelirdi. Bu arada 40 sene medrese
âleminde ilim tahsiline çaba sarf ederek bir insanı kamile
mülaki olmayı daha hayırlı buldum diyen 1861 Erzurum
Pasinler Güllüköy doğumlu1.5 yaşında çiçek hastalığından
gözlerini kaybetmiş, altı yaşında Kur’an’ı Kerim’i
ezberleyip hafız olmuş ve 28 yaşında şer-i ilimler
dalındaicazet almış Hafız Osman Kemali Baba’yı tanımış ve
kendisine mürşit edinmiştir. Bu derslere devam ederken
tevellateberra yani Ehli beytin dostuna dost düşmanına
düşman düsturunukendisine ilke edinmiş olan Melami babası,
bana insanları ve insanlığı tanıştırdı o benim veli
nimetimdir dediği Mürteza Baba ile eşi 1888 doğumlu ana dili
Arapça olan 100 yaşının üstünde göçtüğünü bildiğim Feride
Ana ile tanışır.
Feride Ana:Allah-u bes baki heves
Gayriden ümidi kes
Zikrin olsun her nefes
Allah-u bes baki heves
Ve gayra bakma sende ara sende bul. Dizelerinde özü
yakalamış bir önemli şahsiyettir.
Ayrıca halveti babası Ahmet Tahir Efendi,rüfai babası Raik
baba, Mevlevi dedesi Hasan Dede, Muzaffer Özak, Şemseddin
Yeşil, Neyzen Tevfik gibi ehlibeyt dostları ile
münasebetleri uzun yıllar üstüne koyarak devam etmiştir.
Şiir yazmaya genç yaşta başlamıştır. Önceleri mecazi aşk
şiirleri yazmıştır. Buna örnek olarak:
Sılada sevdiğim bir gonca idi
Daha koklamadan soldu dediler
Ben aşkımı ona söylememiştim
Duyunca gözleri doldu dediler. Şiirini gösterebiliriz.
Daha sonra yaşı ilerleyip konuşmamda belirttiğim zatlarla
tanışınca tasavvufa yönelmiş ve bu gelişmeyi şiirlerine
yansıtmıştır. Buna bir örnek de:
Atamın beline inmezden evvel
Kudretten terkip oldum da geldim
Ana rahminde bir tezgâha düşüp
Suret-i insanı buldum da geldim.Şiiridir.
Ben falan makamı aştım falan makama ulaştım gibi insanı
merhaleleştiren anlayışlardan yapı olarak uzaktır. O sürekli
olarak bir talip, sürekli öğrencidir. Öğrenirken öğretir.
Öğretirken öğrenir. Turabidir, fakat hiç değişmeyen bu ilahi
hikmetin bedellerinden Nimri Dede de nasipsiz kalmamış,
zaman zaman bir takım şaşı nazarlara muhatap olmuştur. Lakin
Nimri Dede,balaban kuşunun lokmasının çitlembik kuşlarını
boğacağını çok iyi bildiği için tüm bu tutumlardan kendisini
mesul tutmuş ve ondan şahsi bir itiraz istirham
eylememiştir.
Ellili yaşlarda ticareti bırakıp tamamen köye yerleşen Dede,
Nimri köyüne 2 km uzaklıktaki bahçesine sabah namazını
kıldıktan sonra annemle beraber gidip yatsıya kadar kalıp
karanlıkta köye gelmek suretiyleinzivaya çekilmiştir.
Kınamayın o aşk sarhoşlarını
Hasret derdi sarmış hep başlarını
Damla damla akan hep gözyaşlarını
Murat almayanlar sele çevirir
Bahçedeki meşgalesi kitapları, sazı ve yazdığı şiirler, bir
de annem. Zaman zaman muhabbete gelen dostları ile sabahlara
kadar sohbet ettiklerini biliyorum. Yalnız sıkılmıyor
musunuz diye soranlara da
Zevk ile doludur her şeyi cihanın
Zevk alamıyorsan o kendi noksanın. Cevabını verir.
Hayatı ilimle, okumakla, insanları sevmekle, şiirle, aşkla,
tasavvufla, çalışmakla ve bunlar gibi birçok güzel
davranışla geçen hayatı seyahate çıkar gibi ilginç bir
şekilde 15 Ekim 1986 gecesi son bulmuştur. Son yolculuğuna
uygun olduğuna kanaat getirdiğim bir şiiri ile konuşmamı
noktalıyorum.
Daha ne durursun avare gönül
Canı teslim etmek zamanı gelmiş
Bir arzu hal eyle o yâre gönül
Dostun hakkımızda fermanı gelmiş
Hazırlan ki katılalım kervana
Taşınmak var bir haneden bir hana
Bizi atmak için çark-ı devrana
Melek ül mevt olan mihmanı gelmiş
Allah bu birlik ve dirliğimizi bozmasın. Burada bulunan
bütün canların cümle geçmişlerinin ve bu akşam burada
toplanmamıza vesile olan babam Nimri Dede’nin aziz ruhu için
Subhanerabbikerabbil izzeti amma yesifun;
veselamunalelmurselin; velhamdülillahirabbilâlemin. El
Fatiha
Sizlere son olarak İstanbul’da yaşayankardeşim
ErcihanDehmen’in gönderdiği şiiri okuyarak konuşmamı
noktalamak istiyorum.
BABANLA BEN (Şathiye)
(Suna’m)
Altı cilt Mesneviyi
Kerra kez okuduk
Babanla ben
Kur’an’ı alt üst ettik
Tevrat’ı ezberledik
Yedik yuttuk İncil’i
Yahya’dan vaftiz olduk
Babanla ben
Kiraz ağacının dibinde
O bizim göl başından
Munzur’a baktık… serinde
Meşk tuttuk mestan olduk
Hallık’ta….
Sevgi ve saygılarımla esen kalın.
Bedrettin Keleştimur
Naki Dehmen kardeşime çok teşekkür ediyorum. Çok duygulu,
çok sade ve etkileyici bir konuşma yaptılar.
Bugün Nimri Köyümde, kutlu nöbetteyim
Dostlarla birlikte; hoş sohbetteyim
Bilmem ki hangi halde, halvetteyim
Ete-kemiğe bürünmüş halde sarın
Sarmalayın en içli düşlerimi
Serin rüzgârlar tutar ellerimi
Ardıç Ağacı bilir dileklerimi
Dualar kadar zarif ve de narin
Evet şimdi de edebiyat eleştirmeni R. Mithat Yılmaz, Nimri
Dede’nin Şiir Dünyası hakkında bir konuşma yapacaklardır.
R.Mithat Yılmaz
Nimri Dede hakkında benden önceki konuşmacılar, özelliklede
Naki Bey çok güzel şeyler söyledi. Benim konuşmam çok yavan
kalacak diye endişe ediyorum.
Evvela, Şair Nimri Dede.
Bundan da evlası, Halk Şairi Nimri Dede.
Halk şairliği Allah vergisi bir yetenek. Öyle her şiir
söyleyene, ben şairim diyene, saz çalana “halk şairi” demek,
işi hafifsemek, küçümsemek olur.
Nimri Dede’nin; ism-i aslıyla İsmail Dehmen’in halk şairliği
Elazığ için aynı zamanda bir iftihar vesilesidir. Çünkü kimi
toprağı mümbit vilayetlerimiz gibi Elazığ’dan öyle çokça
halk şairi çıkmış değildir.
Fırat Üniversitesi’nin tertip ettiği Fırat Havzası II.
Folklor ve Etnografya Sempozyumu’nda (5-7 Kasım 1987)
İbrahim Aslanoğlu’nun sunduğu, “Bir Soydan Gelen Dört Şair”
başlıklı bir tebliğ vardır. Bu tebliğde Aslanoğlu, Baskil’in
Şeyhhasan köyünde aynı sülaleden gelen dört halk şairinden
bahseder; Kalender Abdal, Teslim Abdal, Derviş Ali ve Yusuf
Şahin.
Ama biz asıl bu sempozyumun birincisinde (24-27 Ekim 1985),
o tarihte Folklor Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı olan
İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun sunduğu “Fırat Havzasında
Yaşayan Günümüz Halk Şairleri” tebliğine temas etmek
istiyoruz.
Nasrattınoğlu, bu kayda değer sunumunda, Fırat Havzasındaki
illerden yetişmiş halk şairlerini tanıtır. Lakin sıra
Elazığ’a gelende bir tek isim vardır konuşmacının
listesinde; Nimri Dede.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, mezkûr bildirisinde Nimri
Dede’den sitayişle bahseder, kısaca hayat hikâyesinin
nakleder ve şiirlerinden örnekler verir.
Bir gerçeği teslim etmek gerekirse, biz Nimri Dede’yi ve
onun şiirini Prof. Dr. Ahmet Buran’ın Manas Yayıncılık
tarafından basılan (2006) “Nimri Dede / Hayatı ve Şiirleri”
adlı kitapla tanıdık. Bu kitabın hazırlık safhasında
Dede’nin oğlu Naki Dehmen’in Ahmet Buran’a yardım ve
katkılarını da hassaten ifade etmek isteriz. Eğer Naki
Dehmen fedakârane, cömertçe Buran’a destek vermeseydi; o da
bir aşk ve iştiyakla bu eseri hazırlamasaydı, kim bilir;
belki biz bugün hâlâ Nimri Dede’den ve şiirlerinden bihaber
olacaktık.
Nimri Dede’nin engin bir şiir dünyası, zengin bir şiir
yelpazesi vardır. Alevi-Bektaşi geleneğinden gelen Dede,
İslam tasavvufuna aşina ve aynı zamanda halk şiir formlarını
kullanmada yetkin bir şahsiyettir. Ahmet Buran, onun
hakkında; “Nimri Dede, Âşık Edebiyatı içinde
değerlendirebileceğimiz, Tekke Edebiyatı yönü ağır basan bir
halk ozanıdır” der.
Şayet bunu, şairin mısralarıyla teyit edelim derseniz,
kitapta 150 numaralı şiirinin son dörtlüğüne götürürüz sizi:
Deli gönül hele otur karşıma
Bak neler getirdin garip başıma
Âşık Dede yazdır mezar taşıma
Desinler ki bir halk ozanı gelmiş
Söz, mezar taşına dayanmışken, Nimri Dede’nin henüz
sağlığındayken yazmış olduğu kendi mezar taşı kitabesine de
bir göz atalım. Göreceğimiz odur ki, Dede, bir halk ozanı,
bir halk şairi olduğu kadar da bir Hak âşığıdır aynı
zamanda. Der ki o mezar taşı kitabesinde:
Allah aşkı bütün derde devadır
O aşk yoksa Lokman gelse hevadır
Müminlere elzem olan duadır
Bütün ervah-ı mukaddes için
El-Fatiha
Onun, bu mealde bir dörtlüğü daha vardır. 133 numaralı
şiirde geçer:
Dede var gidelim Tanrı yolunca
Tanrı aşkı hep kalplere dolunca
Hakk’a layık bir de sevgi olunca
Gönül bülbül olup ol bağa düşer
Ehli ve erbabı der ki, aşk, Leyla’dan Mevla’ya iki
aşamalıdır. Buna siz, masivadan Mevla’ya diyebileceğiniz
gibi aşk-ı mecazi ve aşk-ı hakiki de diyebilirsiniz.
Aşkta, Leyla’dan Mevla’ya terakkisini bir şiirinde Dede
şöyle dile getirir:
Nice yıllar çölde aşk ile yanıp
Beni Mecnun eden Leyla’yı buldum
Can gözlerim açılınca uyanıp
Leyla’ya bakarken Mevla’yı buldum (s.96)
Bir diğer şiirinde ise biz onu şöyle derken buluruz:
Bu Dede’nin aşkı hep Mevla aşkı
Sanmayın ki Şirin, ya Leyla aşkı (s.97)
Kitaptaki 72 numaralı şiirin ilk kıtası da Nimri Dede’nin
bir anlamda seyrüsülûkunu gösteriyor diyebiliriz:
Aşk-ı mecaziden murat almayıp
Ahir Mecnun olup sahraya düştük
Hep âşıklar toplandılar başıma
Bir arzuhâl edip Mevla’ya düştük
Ahmet Buran Hoca, Dede’nin şiirlerini topladığı kitabında,
onun şiirlerinden ve şairliğinden övgüyle bahseder. Nimri
Dede’nin, halk, âşık ve tekke edebiyatı nazım biçim ve
türlerinde başarılı şiirler yazdığını; en çok da hece
ölçüsünün 6+5=11 kalıbını kullandığını kaydeder. Ayrıca
Buran, “Nimri Dede’nin, şiirlerini zaman içinde
değiştirdiğini, üzerinde çalışarak güzelleştirdiğini”
vurgular. Buran Hoca, ayriyeten, hece ölçüsünü, durakları ve
kafiyeyi başarıyla uygulaması, onun şairlik yeteneğinin bir
göstergesidir, der. Nimri Dede şiirinin bir özelliği de
şiire yaraşır bir evsafta kısa ve yalın olmasıdır. Zaten o,
uzun uzun yazmadığı gibi çok çok da yazmamıştır. Ömrü
boyunca yazdığı şiirlerin toplamı 183’tür.
Sözün sonuna yaklaşmışken yine sizi tasavvufa götüreceğiz:
Tasavvufta “aşk hadisi” diye bilinen ve “ölmeden önce
ölünüz” anlamına gelen, “mûtûkable en-temûtu” diye bir tabir
vardır. Açılımı, dünya ile ilgiyi kesmek ve nefsi öldürmek
anlamına gelir. Divan şairi Aşkî’nin şu beyti meşhurdur:
Aşkiya ölmezden önce öl kim hadis-i aşkda
Âşıkın şanındandır; “mûtûkable en-temûtu”
Nimri Dede, bu “ölmeden ölünüz” aşk hadisini birçok kere
(s.127,183,190,202) şiirlerinde kullanmıştır. Hem de bir
yerde, ölmeden ölenlere maneviyattan bir pay/paye vermek
suretiyle. (s.202) Bakınız ki;
Sevgi yolu âşıklara yol olmuş
O ocağa düşen yanıp kül olmuş
Her kim ki ölmeden ölen kul olmuş
Bir daha onları diriltmesinler
Gönül Bağı şairi Hüsamettin Septioğlu, bir şiirinde, “Seven
gönül ölür mü” demişti. Birçok şair, seven gönüllerin,
ozanların, âşıkların ölümsüz olduğu fetvasını vermiştir
mısralarında. Mesela Yunus Emre, “Ölen bedenimiz, âşıklar
ölmez” demişken, Mevlana, “Ölüm yoktur âşıklara” demiştir.
Nimri Dede, bir halk şairi olduğu kadar da Hak âşığı bir
gönül adamıdır. “Ölümsüz” anlamına gelen köyünün ismi
“Nimri”yi kendine mahlas edinen Dede’ye göre de “âşıklar
ölümsüz”dür. Aşağıdaki dörtlük, onun, “Gönlümün tahtında
sultan olan şah” mısraıyla başlayan şiirinden (s122)
alınmıştır:
Duydum ki kapına gelen boş dönmez
Orda yanan kandil ebedi sönmez
Her şey ölür gider âşıklar ölmez
Bu sırrı öğrenip sormaya geldim
Âşıklıksa, âşık,
Şairlikse, şair;
Aşkıyla, şiiriyle ve “ölümsüz” anlamında “Nimri” mahlasıyla
ölümsüzlükse, ölümsüz!
Böyle olunca da;
“Kapısına gelenin” boş dönmeyeceği aşikâr…
“Yanan kandilinin” ebediyen sönmemesi temennisiyle ve elbet
rahmet dileklerimizle ve cümlenize saygılarımla.
Bedrettin Keleştimur
R. Mithat Yılmaz Kardeşime yapmış oldukları bu güzel
konuşmasından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Nimrililerbir program düşünelim;
Bizlere, “saygıyı, sevgiyi, muhabbeti…” yaşatsın!
Bizlere, “fani dünyada…” ebedi dersler varsni!
Bizlere, “insanlık yolunu…” göstersin!
Bizlere, “gönül dolusu…” izzet-ikram versin!
Bizlere, “âşıklık geleneğini…” öğretsin!
Bizlere, “ölmeden önce ölme sırrını…” anlatsın!
Bütün bunlar, Allah dostları birlikte anıldığı zaman,
Bütün bunlar, İrfan ehli bir araya geldiği zaman,
Bütün bunlar, “fütüvvet dili…” konuşulduğu zaman,
Bütün bunlar, “iyilikler…” toplumda aynilik taşındığı zaman,
Büyük harflerle ifade ediyoruz, “mümkündür!”
Evet bugün güzel ve tarihi bir günü yaşamaktayız. Programa
katkılarını esirgemeyen Keban Belediye Başkanı Fethiye
Atlı’yı kürsüye davet ediyorum.
Fethiye Atlı
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerinde
olsun. Sevgili misafirler Keban’a, Nimri köyümüze hoş
geldiniz. Bu akşam Nimri Dede’yi anmak için toplandık.
Yaşadığımız şu vatan coğrafyasında bizim Nimri Dede gibi
şahsiyetlere çok ihtiyacımız var. Dileğimiz onun gibi
insanlar artsın. Elazığ’dan kıymetli misafirlerimiz
geldiler. Keban’dan, çevre köylerimizde misafirlerimiz
buradalar. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Bu toplantılar
her yıl tekrarlanırsa bizlerde bu anlamlı
programlarakatkılar sağlarız.
Bedrettin Keleştimur
Keban Belediye Başkanı Fethiye Atlı’ya çok teşekkür
ediyorum.
Ah, gönül çeşmeleri kurumasın
Orada vuslat şarkılarımız var
Ah, sevdasız adımlar yürümesin
Orada hicap dolu sedamız var
Yürekten seslenir, sevdanın dili
O dille bezenir, gönül okulu
Orada kutlu dilekler, dualı
Dualarda arınmış edamız var
Evet, Nimri Dede hakkında yapılan bu güzel konuşmaların
ardından şimdi de Nimri Dede’den Deyişler bölümünde sahneye
Nimri Dede’nin kızı Suna Dehmen Şahin ile yineNimri Dede’nin
torunu Sercihan Dehmen ve Elazığlı sanatçımız Aygün Çam’ı
davet ediyorum.
Suna Dehmen Şahin
Her sabahAğbaba’dan doğan güneşi, alı kahvesi, moru
menevşesi, renklerin gülüşüyle kucaklardı Nimri’nin
karşısında tüm görkemiyle oturan dağlar… Ve o dağlara doğru
bir seda yol alırdı. Aşka gelir de Nimri Dede…HakMuhammet
Ali, ehlibeyt aşkınıon iki perdelisazına,bulduğu kendi özüne
deyişleriyle niyaz eylerdi. Nimri’den; her bir karış
toprağını alın teriyle sulayan,Nimri Dede gibi ilimle
irfanla bezeli, ulu bir ozan da geçti.
Söze kısa bir ara veriyoruz ve ezgisi ve sözleri Nimri
Dede’ye ait olanArif İsen İşte Seyran dediler adlı deyişi
okumaya çalışacağım.
Kitapların açma bizi ey zahit
Cehalet uyansa devranımızda
Ali yolu düşünürler yoludur
Cahilin köşkü sarayı Aşık’a zindan imiş. Birinin maksudu
heva, birinin Süphan imiş. Cehaleti mektep medrese
görmemekle değil,Hakk’tan gafil olmak biçiminde yorumlayan
Nimri Dede, insanlığın bir ahlak biçimi olduğunu bilir ve bu
doğrultuda yaşardı. Ömrünü eşyada Hakk’ı müşahade edip,
gereğini yerine getirmeye cehd etmekle getirdi. Ve bütün
müşkülleri çözecek anahtarın sevgide saklı olduğunu
söylerdi. Garipler yoldaşıydı o… Yoksulların,
kenardakilerin, sınıkların yandaşıydı. Nimri dede, coşkun
bir Türkmen Alevi’siydi. Aynı zamanda, Hakk’ın cemalinden ve
celalinden her ne gelirse gelsin Elhamdülillah; SümmeSümme
Elhamdülillah diyen bir insan-ı kâmil muhibbiydi.
Melamiliğin en değerli hazinesini,erenlerin en cezbeli
avazını,güllerin en güzel kokuşunu,tan yerinin en ruhani
ışığını,mazlumların en yenik bakışını, heybesine doldurarak
el bağlayıp Divan’a durdu. Ve öylece Hakk’a yürüdü. İlmi,
kemaleti ve en önemlisi kendi hakikatini bulmasıyla huzura
ulaşan babam, babamız Nimri Dede’nin ışığı daim olsun.
Allah bizleri de insanı kâmillerin yolunda gidenlerden
eylesin. Saygı değer misafirler hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum.
Nimri Dede Besteleri
Beste: Doğan Sever - Solist: Fethi Açıkgöz
Nimri Dede Besteleri
Beste: Aygün Çam - Solist: Aygün Çam
Bedrettin Keleştimur
Bu güzel deyişler için sanatçılarımızı yürekten
alkışlıyoruz.
Liyakate, Ehliyete Merhaba
Sadıklara, Sıddıklara Merhaba
"Kefilim Vicdan" diyen yüreklere;
Marifete, Zarafete Merhaba
Ediplere, Abidlere Merhaba
Şuaraya, Şahitlere Merhaba
Allah dostları, kâmil kişilere;
Doğrulara, dürüstlere ve Nimrili kardeşlerimize merhaba
diyorum.
Fırat, bazen öfkeyle şaha kalkar
Bazen usul usul, sessiz akarsın
Bazen için için gözyaşı döker
Feryadımı, ötelere taşırsın
Fırat, sen sesim, sazım, sözüm,
Bayrağımsın
Evet, şimdi de şairimiz Günerkan Aydoğmuş’u kürsüye davet
ediyorum.
Günerkan Aydoğmuş
Elazığ’dan, Keban’dan, Ağın’dan, Arapgir’den, Denizli’den,
Bayındır’dan gelen çok değerli misafirler; öncelikle şunu
belirteyim, her eve gelin girmez ama her evden cenaze çıkar.
Ama biz üç gün taziyeye otururuz. Oysa Nimri Dede vefatından
çok yıllar geçmesine rağmen böylesine büyük bir kalabalığı
bir araya getirebilen az bulunur bir değerdir! Nimri Dede
gibi çok önemli bir şahsiyet hakkında güzel bir eser ortaya
koyan Prof. Dr. Ahmet Buran Beye huzurlarınızda bir kez daha
teşekkür etmek istiyorum. Bu akşam Elazığ’dan bir bayan
şairimiz Nimri Dede için yazmış olduğu şiirini bana
gönderdi. İzniniz olursa Süreyya Kaya Hanımefendinin bu
şiirini sizlere okuyacağım.
NİMRİ DEDE
Hakk’a yakın hakikatin içinde
Sağlam özün gördüm ey Nimri Dede
Vuslata koşmuşsun belli hepsinde,
Gönül hazın gördüm ey Nimri Dede
Hak demiş serini yola koymuşsun
Çokça çile çekmiş bağrın oymuşsun
Faniden usanmış ruhen doymuşsun
Dinmez sızın gördüm ey Nimri Dede
Bu sevdayı sırra ermeyen bilmez
Hak adıyla açan çiçekler solmaz
Ulu çınarların yerleri dolmaz
Gerçek yüzün gördüm ey Nimri Dede
Gök kubbeyle ulu yerler içinde
Zakirler, şakirtler, erler içinde
Erenler dervişler, pirler içinde
Sağlam sözün gördüm ey Nimri Dede
Şair Karacakız yaydın yoğurdun
Huzura divana durdun bağırdın
İmdadıma Hak Hızır’ı çağırdın,
Yanan közün gördüm ey Nimri Dede!
Bedrettin Keleştimur
İnsanıyla, murat bulduğum,
Dört iklim, bağrıma bastığım,
Türküler, gönlümü verdiğim,
Şefkatin, yüzüne sürdüğüm,
Güzel Türkçe’m, bayrak yaptığım,
Yiğit, sözünde barıştığım,
İmdi, özünde buluştuğum,
Güzel şehrim, insanı; merhaba…
Diyor ve ikinci olarak Zeynel Abidin Başaran’ı huzurlarınıza
davet ediyorum.
Zeynel Abidin Başaran
Nimri Dede’nin aziz ruhu önünde saygı ile eğiliyorum.
İLLÂ AŞK İLLÂ Kİ AŞK...
Rûhunkandililâcı,
İllaaşkillakiaşk
Olinsanlıkağacı,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Ab-ıhayatınözü,
Ayetteki «kün» sözü
Kâinatınkalpgözü,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Takvadakimasumses,
Vicdandanûrunefes,
Emanetyüküenfes,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Sevimlidirâlemde
TecellidirÂdem’de,
Meleklerettisecde,
İllâ aşk illâ ki aşk...
İlim, hikmet ve irfan
Onsuz her şey hezeyan.
Arş'a hükmeden ferman...
İllâ aşk illâ ki aşk...
Dillerden bal süzülür,
Sadâ olup yükselir,
Gökkubbedilegelir,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Dostdostaetmezsenaz,
Mühürlükalpolursaz,
Zikirhâliyleniyaz,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Muhammed’e,muhabbet
Cümleâlemdevahdet,
Bilmekyücemârifet,
İllâ aşk illâ ki aşk...
Bedrettin Keleştimur
Köyüm Nimri’dir, ak günlerin kalbi
Sevincim orda, hava kadar duru
Bahçesini, yeşilini özledim
Düşer gönlüme, asırların ruhu
Ve bu asırların ruhunu günümüze taşıyacak olan bir şairimiz
Nihat Kaçoğlu sizlere şiirini okuyacak.
Nihat Kaçoğlu
Herkese merhaba. Ben Elazığ’da doğdum ve büyüdüm. Ancak
aslen Tunceliliyim. Bende Nimri Dede gibi Şeyh Hasan Dede
soyundanım. Şeyh Hasanlı aşiretindenim. Dolayısıyla Nimri
Dede ile aynı soydanım. Nimri Dede’nin şiirlerini inceleme
imkânı buldum. Onun şiirlerinde tasavvufi bir neşe, aşk,
tabiat, vatan ve Atatürk sevgisi gibi konuları işlemiş.
Şiirlerinde derin bir lirizm ve ahenk var. Hece ölçüsü ile
yazdığı şiirleriniçok beğenerek okudum.
SOKAKLARA YAĞMUR YAĞAR
sokaklara yağmur yağar
ben ağlarım
onu gördüm karşı kaldırımda
biriyle konuşuyordu gördüm
simit satardım küçükken
hep zarar ederdim
bir serçe uçtu üstümden
mavi gülüşlere uçtu
söyleyin bana yıldızlar
mutluluk nereye gitti ?
yitirdim yaşam oyununu
göğsümde ağır yaralar
dışladılar düşlerimi
kuşlar baharı anımsar
uzaklara gitmeliyim
uzaklara gitmeliyim
anne ben hep ağlarım
türkü dinler ağlarım
sokaklara yağmur yağar
ben ağlarım
Bedrettin Keleştimur
Gelin, fütüvvet diliyle konuşalım,
Dedikodu, bizim işimiz değil
Ferasetle engelleri aşalım,
Ağulu pusular aşımız değil
Coğrafyayı gönül evi yapalım
Gönülden yollar, köprüler yapalım
Sevgiyi, evimize harç yapalım
Sevgisiz düşler muradımız değil
Şimdi de bir sevgi şairi Hasan Özçam’ dinleyeceğiz.
Hasan Özçam
HÜZÜN GECESİ
Akşama doğru
Ağır bir hüzün çöker üstüme,
Kaybolur aydınlıklar penceremden,
Karanlığa teslim olurum…
Bir yabancı gibi olurum kendime,
Ağırlaşır başım, ağırlaşır ayaklarım.
Bu halimle nereye, nasıl kaçarım;
Hangi kapı, hangi pencere açık?
Delicesine sevdiğim evim;
İnançlarım, milletim;
Can dostu kitaplarım,
Nasıl da bir olup boğarlar beni…
Gün biter,
Başım düşer omuzlarıma;
Yeni bir gecedir başlayan,
Dost hüzünlerin gecesi…
Bedrettin Keleştimur
Gül, nihavent bir makamdır içimde
Makamla cezbeye gelir, gül şende
Gül tebessüm eder, bülbül sesinde
Sevgi muradına ermiş, gül sen de
Yine bir gül şairi, bir sevgi şairi Tuncer Sönmez’i
dinleyeceğiz.
Tuncer Sönmez
SEVGİNİN SEVGİLİSİ
Sevgi hayat suyudur mutluluk meyvesi
Kalple ruh uyumudur bir gönül eğlencesi
Sevgi ile çözülür şu hayat bilmecesi
Sevgiyle dolanların sevgi kokar nefesi
Şu yaşanan âlemde iyilerin iyisi
O tektir değişmezdir olmaz onun yenisi
Gönülden kalbe inen kutsal ilham perisi
Dünyada tüm varlıklar sevginin sevgilisi
Dünyada insanlıklar sevginin sevgilisi
Sevgi çocuk gibidir artar gider hevesi
İster ki hava gibi sarıversin herkesi
Sevgide karanlık yok, olmaz onun gecesi
Dünyada tüm varlıklar sevginin sevgilisi
Dünyada insanlıklar sevginin sevgilisi
Çocuğa sevgi verin çoğaldıkça büyüsün
Sevginin orduları tüm âleme yürüsün
Sevginin düşmanları cılızlaşsın çürüsün
Dünyada insanlıklar sevginin sevgilisi
Dünyada tüm varlıklar sevginin sevgilisi
Sevgisiz tüm duygular virandır karanlıktır
Temiz aşkta sevgide samanlık seyranlıktır
Gerçek soylu sevginin özü fedakârlıktır
Dünyada tüm sevgiler sevginin sevgilisi
Dünyada insanlıklar sevginin sevgilisi
Dünyada tüm varlıklar sevginin sevgilisi
Bedrettin Keleştimur
Söyleyin yarenler, hep bir ağızdan
Harput soyludur, geçilmez yağızdan
Asırlar boyu, yürür aynı izden
Hakkı söyler dilim; duru, sadedir
Harput, Âlem-i İslam'ın nuruyla
Yıkanmış, harcında iman suruyla
Hak böyle yazmış Türk'e huzuruyla
Kahramanlık borcu, onda edadır
Sıradaki şairimiz İlhami Bulut
İlhami Bulut
DEM DEM
Tonlarca gamı çeker giderim;
İniş demeden yokuş demeden
Semazen oldum dem dem dönerim,
Gündüz demeden gece demeden
Akşam bir hicran iner camlara,
Gram gram eklenir gamlara,
Çok selam olsun bütün canlara;
Falan demeden filan demeden
Çok özlersem bir şarkı söylerim
Taşar özlemler biter sözlerim,
Bir kurşun gibi fırlar giderim!
Akşam demeden sabah demeden
İsterim seni üç öğün gibi;
Dudaklar çatlamış Mecnun gibi
Diderim saçın kirli yün gibi,
Ayıp demeden günah demeden
Nöbetçi gibi kapı beklerim
Her gün görsem de yine özlerim
Mecaz tükendi, gerçek söylerim,
Yalan demeden dolan demeden
İmza attım aşkta son buluşa,
Satarım dünyayı beş kuruşa,
Götür musallaya son duruşa,
Ölür demeden kalır demeden....
Bedrettin Keleştimur
Kalemim olur musun ey yar
Gözyaşını mürekkep eyle
Vuslatı bulur musun ey yar
Hasretini mürettip eyle
Sıradaki şairimiz bir hasret şairi. Hasan Ergün Yılmaz’ı
davet ediyorum.
Hasan Ergün Yılmaz
SAKLAYIN MEKTUBUMU
Sorup sual eder bizim elleri
Dost meclisindeki olan sözleri
Tarladan, ağıla bahçeyi sorar
Kırk yıl gerilerden haberler sorar
Asırlık dutların dipten kesildi
İki sulak suyu boşa deşildi
Bağında kimse yok, porsuk eşindi
Öküze hooo diyen seni sorarlar
Suyumuz az bu yıl, sadır dikerler
Pirinç dutu diplerinde çiğnerler
Diplerine bakraç suyu dökerler
Boş küpü getirmiş, pekmez sorarlar
Arpalar sarardı, orağa geldi
Sararan mişmişi kargalar deldi
Bozik elma, erik yenmeye geldi
Havada bulut yok yağış sorarlar
Nal izi kalmadı bizim yollarda
Kızak kayılmıyor artık kollarda
Çiçek deseni yok artık şalvarda
Harmanlar yıkıldı, döven sorarlar
Ağaç yaprak döktü, meyve haşlandı
Sonbahar gelmeden hazan yaşandı
Kazanlar kurulmaz, bulgur haşlandı
Cevizler inmeden sucuk sorarlar
Bademler çarpıldı, gogof edildi
Kırılarak içi beze serildi
Akşam oturmaya bana gelindi
Gurbette sizleri bana sorarlar
Mülkünüz haraptır, bakımsız burda
Mülk Süleyman ister, siz ise orda
Sınırlar karıştı, tahmini şurada
Damlar çatı oldu, loğu sorarlar
Salon düğünleri bize de gelmiş
Yaşlılar bakarak bu nedir demiş
Kız mıdır, gelin mi kimse bilmemiş
Töreyi âdeti benden sorarlar
Komşu komşusunu zorunan tanır
Bayramdan bayrama evine varır
Bugünden, yarına tek özlem kalır
Geçmişi, gelmişi keyfi sorarlar
Dayıhan’ım söyler gerçeği böyle
Gençlik fıkır fıkır, ihtiyar öyle
Buyandan selam var, duyur da söyle
Bundan böyle belki sizden sorarlar
Bedrettin Keleştimur
Hilal, karanlık geceme yakışır
Gecelerin nöbetinde yıldızlar
Hilal, yıldız birbirine bakışır;
İlham düşer gönle, aklı yaldızlar
Şairimiz İhsan Nazik bakalım aklımızı nasıl yaldızlayacak.
İhsan Nazik
NİMRİ DEDE
İkilik kirini içimden atıp
Özde ben Mevlana oldum da geldim
Gömüleli Ariflerin gönlüne
Sözde ben Mevlana oldum da geldim
Nimri Dede
Sen tamah etmedin dünya malına
Hiç silinmez izin var Nimri Dede
Aşk ile vururdun sazın teline
Seni unutmak mı zor Nimri Dede
Yedi ulu ozan rehberdi sana
Meramın anlattın sen yana yana
Hevesin olmadı şöhrete şana
İlimin bizlere sır Nimri Dede
Keban ilçesinin şu Nimri Köyü
Boğazından geçti ekmeği suyu
Hasretini çektin sen yıllar boyu
Dostlar semah döner gör Nimri Dede
İkilik edenler beş para etmez
Azıcık düşünen peşinden gitmez
Mevlana olanın seveni bitmez
Sevdanla yürekler kor Nimri Dede
Eserler bıraktın düşüncen belli
Gönüller feth eden sözlerin ballı
Rızkı tüketene tabut dört kollu
Şu toprak bizi de yer Nimri Dede
Hak dostu şairim divane biri
İnsanlık uğruna veririm seri
Sen benim gözümde bir gönül eri
Dilim sana rahmet der Nimri Dede
Bedrettin Keleştimur
Türküler, şarkılar ses dünyamız
Türkülerle söyleşir, dertleşiriz
Şiir, Sanat, Edebiyat; söz dünyamız,
Sözümüzle halleşir, eyleşiriz.
Şimdide Hadi Önal kardeşimi kürsüye davet ediyorum.
Hadi Önal
Alperen bakışlı, nurdan alınlı
Yesevî nakışlı yüz gerek bize.
Ezelden ebede lekesiz, şanlı
Alparslan mayalı öz gerek bize!..
Aşkının yoluna gönlünü seren
Bir değil bin canı olsa da veren
Yağmur damlasında deryayı gören
Hilâle sevdalı göz gerek bize!..
Zorbalara zorlu, yamana yaman
Mahremine sahip, gaflete aman!
Riyaya kapalı, yalana düşman
Doğruya tercüman söz gerek bize!..
Dertlere dermanlı, gönül sırdaşı
Sil demeden silen gözdeki yaşı
Anne dizi bilip koyunca başı
Huzuru bulacak diz gerek bize!..
Hacı Bektaş gözlü, insan odaklı
Merhamet dualı, Yunus kucaklı
Mevlana sevdalı; güneş kaynaklı
Durgun suya saklı giz gerek bize !..
Gönül çeşmesine doluca gelen
Can ile ağlayan cananla gülen
Dostun şerefini şerefi bilen
Hicaba kızaran yüz gerek bize!..
Her işin başında hayra dilekli
Zehirli oklara çelik yelekli
Korkuya efsunlu, mangal yürekli
Öfkeye hedefli gez gerek bize.
İlimde, irfanda yarışmak için
Bedendeki benle sarışmak için
Vuslat kervanına karışmak için
Sönmeyen kor alev, köz gerek bize!..
Yarı yola değil, ölüme yemin
Hak-hukuk sahibi; güvenli, emin
Ayaklar altında kaymayan zemin
Ardından gidecek iz gerek bize!..
“Hadi ha!”, deyince engeller aşan
Fatih ile gülen, fetihle coşan
Birliğe, dirliğe dirice koşan
Türk-İslam sevdalı biz gerek bize!..
Bedrettin Keleştimur
Şimdi anladım, sanatın gücünü!
İman nuruyla, dökülen suyunu
İlim, hikmetle; yoğrulan harcını;
Marifet kalıbı, verir huyunu…
Şairimiz ZekeriyyaBican bakalım marifet havuzundan nasıl huy
biçecek.
ZekeriyyaBican
AZİZİM İKİ GÖZÜM
Akıp giden zamanları da aradığım yok,
Peki, bu koşturmam da niye!
Neyin peşindeyim bilmiyorum,
Yoruluyorum bir şeyleri aramaktan,
Bir yerde durmak istiyorum,
İçim içime sığmıyor, nedenini bilmiyorum.
Nedenini bilmediğim bir sevinç kaplıyor içimi,
Bir yolcu bekler gibiyim, kim gelecek, kim?
Sadece bir yeni ilkbahar geldi,
Geçmiş baharlara benzemeyen,
Sanki bir buluşma öncesindeki heyecan,
Kalbim bir başka türlü atmada yeniden.
Şimdi nereden çıktı bilmem, kırmızı karanfil almak?
Çivit mavisi gömlekleri çıkarmışım arşivden,
Bilinçsiz davranışlarım nüksetti fark etmeden.
Kalp şekilli kol düğmelerini bulup çıkarmışım,
Kravat iğnesi takmışım yıllar sonra,
İstasyon Caddesine nasıl geldiğimi bilmiyorum.
Hani bu yolda tam üç yıl liseye gidip gelmiştim,
Sanki yabancı bir yerde gibiyim şimdi,
Elimdeki kırmızı karanfili fark edip, çöpe attım,
Hatırladım birden, içime doldu bin bir hüzün,
Bu ne hal’ deme, ben söyleyeyim, gülme sakın,
Beni ilkbahar çarpmış güzelim, azizim, iki gözüm.
Bedrettin Keleştimur
Geliniz! Senliği, benliği yıkalım
Biz olalım... Birlik ateşini yakalım
Birlikte yüce dilekte olalım
Deryalara zaferlere akalım
Sıradaki şairimiz Feti Ahmet Harmanşah
Fethi Ahmet Harmanşah
YARDAN AYRILALI
Sazımın teli kopuk
Ben yardan ayrılalı
Ağzımın tadı bozuk
Ben yardan ayrılalı
Ayaklarım dermansız
Konuşmalar anlamsız
Yolum uçsuz bucaksız
Ben yardan ayrılalı
Gönlüme söz geçmiyor
Kirpik göze değmiyor
Felek kapı açmıyor
Ben yardan ayrılalı
Yaram kabuk tutmuyor
Gönlüm akla uymuyor
Ne dedimse duymuyor
Ben yardan ayrılalı
Demelerim bitmiyor
Boyum buna yetmiyor
Sevda baştan gitmiyor
Ben yardan ayrılalı
Ağlamakla geçmiyor
Çok dedim vazgeçmiyor
Gözlerim hiç seçmiyor
Ben yardan ayrılalı
Gitmeden gurbet ele
Gurbete düştüm bile
Sonrada dilden dile
Ben yardan ayrılalı
Ben benden ayrılalı
Bedrettin Keleştimur
“Huzur” ismiyle çağrılmak isterdim!
“Gönül” kervanına katılmak isterdim!
Coğrafya’m, ‘vatanlaşsın’ bütün derdim;
Bin asrı, ‘halde yaşamak’ isterdim!
Hal ehli olanlara meftunum ben!
Cümlesi, dert ehline vurgunum ben!
Sevda bu ya, içim yangından beter;
Kül etsin kötülükleri isterdim
Bütün kötülüklerin kül olmasını istiyoruz. Ve şairimiz
Hüseyin Göçeri’yi kürsüye davet ediyorum.
Hüseyin Göçeri
ZAMAN
Dün erkendi zaman,
Şimdi geçiyor an be an.
Umut beslenen her yeni zaman,
Acı, tatlı hatıralarla bir bir,
Geçerken köhnemiş perdeden,
Sırtımızı döndük yıllara.
Umutları gönlümüzde besleyerek,
Kafa tuttuk doruklara dağlara.
Şimdi zaman o zaman değil,
Yenildik kadere, zamana her şeye.
Soğuk odalar ısınırdı sevgilerle,
Esiyor rüzgâr, kasvetli mekânlar,
Dönemiyoruz bir türlü eskilere.
Gözlerde sevgi, dudaklarda tebessüm,
Bıraktı yerini acıya kedere.
Oysa hayat devam ediyordu hani,
Neden terk etti bizi ölümlere.
Gidenler gelmiyor, gözler şahit.
Biz hancı, gidenleri yolcu sandık,
Hancı yok aslında o hayal âlemi.
Dünyanın şirinliğine hep aldandık,
Yolculuk tüm insanların kaderi,
İstesek te dönemeyiz eski günlere.
Bedrettin Keleştimur
Onlar için ölüm, asude bahar
Seferleri, dirilişe; leyl sefer
Vakit, Hakk’a yakın olma vaktidir;
O yolun yolcuları kutlu nefer
O yolun yolcularına selam ediyor ve Muhammet Yalçın
Azizoğlu’nu kürsüye davet ediyorum.
Muhammet Yalçın Azizoğlu
Nimri Dede
Tükenmişse ömürler seninle
Mevsim hep bahar dede hep bahar
Nevruz baş verir, papatya laleler açar
Ve dünya çiçek bahçesi sanki dede
Nazımda, nesirde, var olan evrende…
Varlığın mutluluktur kıyısı olmayan hayallerimde.
Kış, yaz, bahar duruşun benzer güle…
Sözlerin Bilgeliğin zifiri karanlıkları yırtmış dede
İnsanlar yanar, bilgeler yanar, âşıklar yanar
İnziva da, masiva da, aşkın gergefinde
Mavi yağmurlar gibi düş gönüllere,
Gök kubbeden süzülüp inmişçesine…
Dedem İsmail Nimri der ey Azizoğlu
‘’Ben insan olmaya geldim’’ dünyaya
Geri de kalmış ise bir hoş seda
Bıraktığım miras nasihat olsun bizlere.
Bedrettin Keleştimur
Gönle metanet, şuura sükûnet dil olur
Canda ikamet, dokuda letafet dil olur
Dosta selam, meclise selam, bedene ilam;
Halde tesbihat, sohbete nezahet dil olur
Kebanlı şairimiz Ahmet Demir’i kürsüye davet ediyorum.
Ahmet Demir
BİR SEVDADIR KEBAN
Kimi gurbet kiminiz asker ocağında
Sevdan getirir buraya yaz sıcağında
Her yıl buluşalım barajın kucağında
Aç kollarını darda koyma yoldaşımı
Milletim sıcakkanlı severim huyunu
Temiz havada içelim berrak suyunu
Herkes gözlesin Seftilinselvi boyunu
Üzmeyesin eşim dostum arkadaşımı
Gizleme benden el alem bilsin aşkını
Üşürken sarılırdın boynuma kış günü
Çok besledin yoksulu fakiri düşkünü
Allah’a şükür verdin ekmek ve aşımı
Bağı bahçende türlü gıdaları verdin
Çok nimetini yedim muradına erdin
Palasımı sarp dağlar arasına serdin
Dizinde uyut toprağa koyma başımı
Güzelsin diye özenmiş yüce yaradan
Vermiş balığı sudan cevheri karadan
Kıymetini bilen yok garipsin buradan
Kara bahtım için dökerim gözyaşımı
Uyuma arkadaş neden geride kaldın
Ömrümü yedin yıllarımı boşa çaldın
Hiç acımadın canlarım elimden aldın
Bağrına bastın anne baba kardeşimi
Beni kapıda kovsan bacadan gelirim
Hep seninle ağladım seninle gülerim
Senin için doğdum senin için ölürüm
Göl kenarına koysunlar mezar taşımı
Ahmet kelamın nasihat olsun bizlere
Herkes itibar etsin bu güzelim sözlere
Şirin vatan görülmez kör olan gözlere
Halkın sesiyim dertler tüketti yaşımı
Bedrettin Keleştimur
MiktadDehmen’in yazmış olduğu Kör Zöhre’ninKole Keçisi adlı
şiirini deAbbas Ertük’ten dinleyeceğiz.
KÖR. ZÖHRE NİN KEÇİSİ
Keban’ın Nimri köyünde Zöhre idi adı
Kaderde felekten yemiş tokadı
Daha henüz altı ayını bitirmiş
Gözlerini çiçek almış götürmüş
O küçükken babası askerde ölmüş
Daha sonra anası da gömülmüş
Yok idi dahi kardeşten payı
Karanlıkta nasıl seçsin dünyayı
Komşu yardımıyla geldi genç yaşa
Yaşamak için tabiatla girdi savaşa
O güne dek dilenmişti parça ekme darıya
Artık dilenmek istemiyordu, oğlak tuttu yarıya
Tamam dört oğlaktı bir yıl baktı
Komşusu ikisini ona bıraktı
O sene oğlağın birini sattı
Darısının yanına arpada kattı
Kalan oğlak dişi idi keçi olmuştu
Zöhrenin başının tacı olmuştu
Adı kole idi boynuzu yoktu
Zöhreninkole ye sevgisi çoktu
Kolekole der gözlerini öperdi
Memesine el atınca kole teperdi
Çatlayası patlayası seni seni der idi
Şakalaşıp ekmeğini keçisiyle yer idi
Köy sürüsüne katmıştı kole gebeydi
Her gün yokluyordu Zöhre ebeydi
Artık mutluydu ocağının başında
Sanki süt kokusu vardı yavan aşında
İşittiği keçi sesi, gittiği yer ağıldı
Bir şafak vaktinde kara haber dağıldı
Komşu Garip seslendi, vergiciler geliyor
Zöhre ne yapmalıydı keçi evde meliyor
Tezce içeri koştu, biraz tuz biraz ekmek
Keçiye de seslendi ”artık yoktur melemek”
Düşündü” en emin yer un ambarı” var idi
Boyu oldukça yüksek ama biraz dar idi
Bir adı un peteği, çamurla sıvalı dibi
Keçiyi kaldırmak için çağırmıştı Garip’i
İkisinin gücüyle keçi peteğe indi
Ardından da kör Zöhre inip peteğe sindi
Maksadı görünmemek vergicinin gözüne
Kolenin kafasını yatırmıştı dizine
Kader düşürmüştü vergicinin ağına
Yavaşça fısıldadı Kole’nin kulağına
Sümbülüm,gülüm,bir tanem, nazlı Kole’m
Olur mu kıpırdama dardayız ölemölem
Kalbi fırlarcasına vuruyordu derinden
Saatler yıllar kadar,geçmiyor kederinden
Açlığı da başladı, keçisi de meliyor
Kulağına bir ses geldi, dedi “onlar geliyor”
Kapısı vurulunca küçük dilini yuttu
Kucağına çekerek Kole’nin ağzını tuttu
Muhtar Musa dayıyı tanımıştı sesinden
Soğuk terler boşaldı anlından ensesinden
Muhtar dayı seslendi, Zöhre bacı nerdesin
Bir jandarma atılıp dedi ulan kes sesin
Nerdeyse bulacağız zöhre denen kaltağı
Dipçikle vurup kırdı orda duran çanağı
Zöhre o dar petekte kaybederken şuurunu
O kadar sıkmıştı ki keçisinin burnunu
Nefessiz kalan kole aniden debelendi
Kafasını kurtarıp çığlık gibi meledi
Zöhre yığıldı kaldı artık olan olmuştu
Dört jandarma iki memur demek onu bulmuştu
Düşündü yağsızlığını, hem de bitmişti darı
Vergiciler bir uğurdan çevirdiler ambarı
Biri bakmak için peteğe sarkıttı kafasını
Dedi: ”ölmüş gibi, Allah vermiş belasını”
Sanki tuz dökercesine kanayan bir yaraya
Birde kör Zöhreyi almışlardı araya
Baş memur seslendi, be kadın niçin petekte kaldın
Önce keçin sırhattı şimdi sende sırhat oldun
Derken bitkin halde Zöhreyi çıkardılar petekten
Muhtar Musa dayının ricası kurtarmıştı kötekten
Bir saat sonra Zöhre ayılarak gelmişti kendine
Yapıştı memurların eline eteğine
Memur bey, açlık yoksulluk deldi sinemi
Gençliğiniz başı için bağışlayın beni
Ne babam var ne kardeşim nede kocam
Komşu tezek vermezse tütmüyor bacam
Yıllardır kil ile toprakla çamaşır yudum
Bu kole keçi, benim son umudum
Bu gün yayılmadı, dağlarda kıraç
Vallahi bende aç, keçimde aç
Bunu alırsanız ölürüm inan
Komşuda yardım edemez oda perişan
Dokunmayın beyler bana
Bu zulümdür bir insana
Derken kolundan tuttu jandarma
Dedi anam boş yere hiç yalvarma
Ne yapalım kanun böyle emir var
Bundan sonra sen de besleme davar
Muhtar dayı yalvardı bağışlayın ne olur
Onlar dedi kanun var vatana ihanet olur
Zöhre’nin yakalandığı duyulmuştu aleme
İki memur zabıt için sarıldılar kaleme
Uzun bir yazı yazıp yapıştırdılar pulu
Dediler kanun böyle bizlerse emir kulu
Beş kuruşluk vergiye elli kuruş ceza var
Kim evinde beslerse kaçak olan bir davar
Cezasını vermeyen zindanlara atılır
Evi barkı yatağı neyi varsa satılır
Bunun tek çaresi mal müdürüne gitmek
Parayı verip cezayı icra etmek
İşte mesele böyle daha fazla kalamayız
Parayı verseniz de biz burada alamayız
Zöhre o günden sonra Kole keçiyi sattı
Bu paranın yanına yardımları da kattı
Vergi derdi kırmıştı kanadını kolunu
Komşu Garip’le birlik tuttu Keban yolunu