İlki 1992 tarihinde, Elâzığlı
şair ve Edip Fikret Memişoğlu anısına yapılan Ulualararası
Hazar Şiir Akşamları; bir tarihi, edebi sofra olmuş, bu
kutlu sofraya Türk Dünyasının dört bir yanından gelen; ak
yüzlü, bilge sözlü, kartal bakışlı, civan duruşlu; aynı
gövdenin baharında çiçek açmış, cümlesine meyve vermiş
dalları kanat gerecek bizlere.. Söz ve ses ustalarının bir
ulu divanı oldu. Can Azerbaycan’ın yürekli sesi Nebi Hezri,
“Muhabbet sonsuzdur, ömürse kısa/ Ne olur, sadakat ebedi
kalsa!/Kimin yüreğinde bir tel kırılsa,/Benim yüreğimdir,
benim yüreğim//Yüzlerde gözlerde sevgi okunur/Muhabbet
yürekten yüreğe konur/Güzeller gözünde o ateş, o nur/Benim
yüreğimdir, benim yüreğim”
Hazar’da, bu milletin fetih dili
vardır; Şairin, ‘davudi sesle yankılanan’ destanımsı yüreği
vardır; Hazar’da. Vefa sancağı dalgalanmıştır. Hazar’da o
sadakati, o vefayı; her biri hatıralarına yapılan Ahmet
Kabaklılarla, Niyazi Yıldırımlarla, İsa Yusuf Alptekinlerle,
Mağcan Cumabaylarla ve de, ‘—Galadan Galaya köprü karan; Her
iki Galaya yüreğim, can evim diyen’ Azerimin Hürriyet Şairi
Elmas Yıldırım anılarına yapılıyordu.
Evet, 27 Eylül 2005 tarihinde,
Elâzığ Valiliğinin öncülüğünde; şehirdeki bütün kurum ve
kuruluşların katkıları ile düzenlenen 13. Uluslar arası
Hazar Şiir Akşamları, Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın dört
bir yanından gelen şair ve edebiyatçiların katılımlarıyla,
Elazığ ‘—gül deseni’ gibi açılıyordu. O desenin
ilmiklerinde, ‘—Elmas Yıldırım ve O’nun büyüleyen Şiir
iklimi’ vardı
22–24 Eylül 2005 Tarihlerinde; bu
şehir, bu coğrafya, Türklüğün bir kahraman, ‘—çileye selam
duran’ vatan sevdasını ve onun kutlu yeminin musralarında
nakış nakış işleyen şairini daha yakından tanıma fırsatını
buluyordu.
Bu şehir, Elâzığ insanı bir
yürekli bahadırla; Hazar Şiir Akşamları vesilesiyle
buluşacaktı. O buluşma, iki kardeş, iki can ülkeyi bir daha
sımsıcak duygularla, kendi kahramanları için gönül alkışları
ile bir araya getirecekti.
Belki de, Elmas Yıldırım’ı ve
O’nun iç dünyasını resmeden en güzel mısralarda, Türk
Dünyasının Usta Kalemi, gönüllerimizi yangın alevine çeviren
Bahtiyar Vahapzade den dinleyelim;
“Keder düşüncedir, gam düşüncedir,/Gamın
pençesinde düşünürüz biz./Fikirler fikrimde gonca
goncadır,/Meçhule bir yoldur her düşüncemiz.”
Bir Mevlana, bir Yunus, bir
Fuzuli Hakk katında, ‘—ölümsüzlük iksirini’ içerek,
asırların ötesine taçlanarak, mısralarıyla kanatlanmışlardı.
Nesimi, Itri, Baki, Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Cevat,
Hüseyin Cavit,Elmas Yıldırım, Arif Nihat Asya, Necip Fazıl
Kısakürek.. Ve daha niceleri zamanı bizlere en iyi şekilde
yorumlayan her biri deha simalar!.
“Üç kıtanın rahmindesin/ Bütün
yüzler sana dönük/ Oğuz Ata neslindesin/ Hazar, Türklük sana
konuk/ tarih sana konuk” Tarihin, Türklüğün ve bir büyük
medeniyet coğrafyasının konuk olduğu. Hazar’da; “Şairleri
haykırmayan bir millet /Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk
gibidir” sözlerinin o içten gürül gürül akan dersini
alıyorduk.
11–13 Nisan 2007 Tarihinde,
Doğu’nun inci şehrine; gönül verdiği aziz misafirleri
geliyorlardı. O tarihlerde; Elmas Yıldırım’ın ruhaniyeti ile
beraber, ‘—Azerbeycan’ konuk oluyordu. Elâzığ,
Nesimi ve de Fuzuli diyarından gelen misafirlerini
ağırlamakla, ‘—tarihi ve onun hatıralarını’ kendisine konuk
yapıyordu! Elmas Yıldırım ismi, hem Azerbaycan’ın gönlünde
tüter, hem de Elazığ’ın, bu şehrin hafızasında mısralarıyla
dolaşır!.. Kahramanların hayatı, meşakkatlidir. İnce ve
zarif ruhlarını şiirleri ile deşifre erdeler. Eserleri ile
bir dönemi gökteki yıldızlar gibi karanlığa düşen ışıktan
damlalar misali aydınlatırlar.
1907 Tarihinde Azerbaycan’ın Gala
Köyünde doğan gönlümüzün ve mukaddes ülkümüzün şairi Elmas
Yıldırım, 1933 yılında, meşakkatli bir yolculuk sonrası,
ailesi ile birlikte Elazığ’a gelmişler. Elâzığ’da; şehrin
dört bir yanında nahiye müdürlükleri ve muallimlik
görevlerinde bulunmuşlar. 1952 tarihinde, bugünkü Kale
İlçesinde nahiye müdürü iken hayata gözlerini yummuştur.
Elmas Yıldırım, İstiklal Marşı
Şairimiz Akif’in mısralarındaki bir heybettir; “ Ben
ezelden beridir hür yasadim hür yasarim; /Hangi çilgin bana
zincir vuracakmis? Sasarim!” Veya “Câni, cânâni, bütün
vârimi alsin da Hüdâ, /Etmesin tek vatanimdan beni dünyâda
cüdâ.” Diyebilecek kadar vatan sevdasıyla tutuşur. Elbet,
‘—vatan sevgisi imandan bir cüzdür’ Elbette, bizim inancımız
da, ‘—hürriyet ekmek kadar, ondan daha kutsal bir nimettir!’
11–13 Nisan 2007 Tarihinde, Hürriyet ve
İstiklal Mücadelesinin bir Alpereni, Asrımızın Alpertungası
olan Elmas Yıldırım; Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti
Kültür Bakanlıklarının da, katkılarıyla ve tarihte iz
bırakacak, ‘—edebi toplantılarla’ anılıyorlardı. Bu
organizasyonda; Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye Başkanlığı,
F.Ü. Rektörlüğü, ETSO, EMK ve MANAS’ın yanısıra, Ankara’da
Avrasya Yazarlar Birliği ve Bakü’de ise, Azerbaycan Yazarlar
Birliği önemli ve tarihi bir rol üstlenmiş bulunuyorlardı. O
günlerin, bir şiir duruluğunda akan her biri zengin, duygu
ve estetik yüklü panelleri, şiir toplantıları, sohbetler,
gezi proğramları, açılışları gözlerimin önünde!
Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı üst
düzey temsilcileri ile birlikte; Elazığ Valiliğinin
himayelerinde, Elmas Yıldırım ve Türk Edebiyatını birlikte
tartışıyor; Elmas Yıldırım’ın görev yaptığı Hankendi, Keban
ve Ağın İlçelerine ziyaretlerde bulunuyor, burada güzel bir
şiir gecesi tertipleniyor; Hazar’dan Hazar’a getirilen su
hasretle sanki yüreklerimize dökülüyor; Elazığ Belediye
Başkanının gayretleriyle, Elmas Yıldırım ismi verilen sokak,
görkemli bir proğramla açılıyor ve bu yol; ‘—Elâzığ’dan
Bakü’ye uzanan yol’ olarak tanımlanıyordu. Prof. Dr. Ahmet
Buran, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Prof. Dr. M.Beşir Aşan,
Dr. Naci Onur, Yard. Doç.Dr. Enver Aras, Yakup Deliömeroğlu,
Ali Akbaş, Yard. Doç. Dr. Salih Okumuş, Anar Rızayev, Bekir
Nebiyev, Ilgar Fehmi, Fikret Koca, Maarif Teymur, Gulu Akses,
Nazif Kahramanlı, Hacı Ağa Almaszade ve Meleyke Hanım gibi
daha nice dostlarla birlikte, Elmas Yıldırım’ın bestelenen
eserlerini büyük bir zevkle dinliyoruz.
Elazığ’da, yayıncılığın giderek
yüzakı haline gelen Manas Yayıncılık, Enver Aras’ın ciddi ve
uzun bir emek isteyen çalışmasıyla, ‘—Hazarların Şairi Elmas
Yıldırım’ eserini bütün Türk Dünyasına büyük bir vefa
borcunu ödeyerek kazandırıyordu.
2007 Yılının 26–29 Eylül
Tarihlerinde, Azerbaycan’da, ‘—devlet düzeyinde’ yapılacak,
Elmas Yıldırım’ı yüzüncü yılında anma proğramına, Elazığ
Valisi Muammer Muşmal’ın başkanlığında bir heyet resmi
davetli olarak katılıyorlar. Bir döneme edebi mührünü vuran,
tarihi bir hafıza olarak bizleri tarihimizle, bir dönemin
derin hadiseleriyle buluşturan Elmas Yıldırım’ı, her iki
ülkenin kalbi yakınlığını bir daha pekiştiren bir kahraman
olarak şu ramazanlı günlerin mübarek ikliminde rahmetle yâd
ediyoruz.
O’nun, hafızalarda gayet canlı
bir şekilde yer alan şiirini birlikte paylaşmak istiyorum;
“Şamil kafkas dağlarının hürriyet güneşidir
Şamil atalarımın özbe öz kardeşidir
Şamil'i bilmeyen atasını ne bilir
Şair diyor ki; bayrakları bayrak yapan üskündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır
Ben de diyorum ki
Benim vatanım sınırları Kars'tan başlayıp Edirne de bitmez
Azerimin hürriyet, hürriyet diye haykırdıgı kıyılardan
başlar
Taa viyana kapısında biter
Kur, Aras coştukça
Tuna Volga taşdıkça
Benim siirlerim okunacak
Hazar çalkalandıkça benim ay-yıldızlı bayrağım
Dalgalanacak
Sormayın kimlerdenem
Haralıyam a doslar
Gizil bir kurşun aldım
Yaralıyam a doslar
Ben bilirem
Senin de elinde ganlı bir libasın var
O şarkılar
O türküler
Türkü söyler türküler
Yaşar kalpde ülküler
Bu ses arslan sesidir
Bu ses bozkurt sesidir
Bu ses demir perdeyi damla damla eriten
Katerina Petro'yu deli eden bir sesdir
bu ses taaaaa kafkaslardan kopup gelen
Şeyh Şamil'in sesidir….”