“Kafadar okuyor
musun?” Kim söylemiş bu sözü? Öğretmen Abdullah Lütfi… Namı
diğer Tahtasız Hoca… Peki, ne zaman söylenmiş bu söz?
1900’lü yıllarda. E… ne var canım bu sözde diyenleriniz
olacak. Ben diyorum ki ne yok ki bu sözde…
Bugün ağın İlçesi
okuma yazma oranı bakımından Elazığ ilçeleri içerisinde
başköşeye oturmuşsa... Bugün, Ağınlı her üç kişiden birisi
gönül ve güzellikler elçisi bir öğretmen olmuşsa bunun
temelinde gönülleri fetheden ve yöre insanını okumaya ve
kitaba yönelten Abdullah Lütfi’nin işte bu sözü vardır.
Gözlerini diktiği yeri kezzap
gibi oyan, öğrenmek ve öğretmek için zaman ve mekân
tanımayan; bilgili olan düşmanını, cahil olan evladından
üstün tutan; aklına gelen her şeyi zaman ve mekân gözetmeden
okuma ve yazma uğruna yapan, bunun için de halkının dilinde
“Tahtasız”lıkla efsaneleşen bu adam gerçek anlamda bir
Anadolu erenidir.
Bu yıl, doğumunun 152 yıl
dönümünde, 24 Kasım Öğretmenler gününde şehrimizin gönül evi
Manas ile Ağın Kültür Derneği el ele vererek bu efsane
öğretmen için bir dizi etkinlik gerçekleştirdi.
Bu etkinliklerin ilki 23 Kasım
2007 tarihinde ilimiz Öğretmen evi’nde düzenlenen
“Doğumunun 152 Yılında Ağınlı Öğretmen Abdullah Lütfi
“TAHTASIZ HOCA” programı idi. Programa öğretmenlerin ve
sanatçıların yanı sıra gönlü kültür sevdası ile çarpan,
kitabı baş tacı olarak gören çok sayıda davetli de katıldı.
Törenin açılış
konuşmasını yapan Gazeteci -yazar Bedrettin Keleştimur:
Âlimlerin mürekkebinin damlalarının şehit kanlarından daha
evla olduğunu” işte bu alimlerden birinin de fedakârlığın
abide şahsiyeti, cimri olmayan bilgi ambarı Abdullah Lütfi
olduğunu söyledi.
Ağın Kaymakamı
Soner Zeybek: “Ağın’ın bugün %100 okuma –yazma oranı ile bir
huzur beldesi ise; burada asayişsizlik hiç görülmüyorsa,
Ağın, hapishanesi olmayan ender ilçelerden biri ise bunun
temelinde Abdullah Lütfi gibi gönlü okumaya sevdalı kişiler;
onların emek ve çalışmaları yatıyor” dedi.
Ak toprakların
yetiştirdiği araştırmacı yazar, eserleri ile gönül soframıza
renk katan, Ak Topraklar Üzerinde Bir İlçe Ağın, Şark
Çıbanı, Harput Kültüründe Din Âlimleri, araştırma kitapları;
Bir Ben Uykusuz adlı şiir adlı kitabı ve Eğinde Bir Cirit
Oyunu adlı hikâye kitabı ile yakından tanıdığımız bir başka
Ağınlı öğretmen Günerkan Aydoğmuş da geniş bir perspektiften
Ağın’ı ve onun kültür dünyamıza kazandırdıklarını anlattı..
Feridun Şedele,
Burhan Özdemir’in hazırladıkları ve fotoğraf sanatçısı
Burhan Özdemir’in sunduğu “Ak Topraklardan Görüntüler” adlı
slayt gösterisinin ardından kürsüye Ağınlı Abdullah Lütfi
Hoca’nın torunu “Tahtasız Hoca” romanının yazarı Feridettin
Atatuğ geldi. Feridettin Atatuğ yapığı uzun konuşma ile
hem yazdığı eserini tanıttı hem de: “Beni hayat yetiştirdi,
ben kendi kendimin muallimiyim. Bilgimi tecrübelerimle
pişirdim, yaşadığım bu tecrübemledir ki hep okudum.
Okuyarak uğraştım, okuyarak öğrendim, okuyarak düşündüm,
okuyarak araştırdım, okuyarak buldum...” diyen ve okumayı
hayatının en vazgeçilmezi olarak gören dedesi Abdullah
Lütfi’yi anlattı.
Fırat Üniversitesi
Devlet Konservatuarı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen
Agiş’in önderliğinde ve Mustafa Öztürk’ün yönetimindeki Türk
Halk Müziği Topluluğu sunduğu eserler ile yine büyük bir
takdir topladı.
Gecenin son
güzelliği “Tahtasız Hoca” romanının yazarı Feridettin
Atatuğ’a verilen plaket oldu. Vali Yardımcısı Kadir
Okatan’ını elinden plaketini alan Feridettin Atatuğ’un da
dedesi gibi tek isteği vardı. Okumak, okumak yine okumak…
…
Gece bitmişti ama
etkinlikler devam edecekti. Sırada bir sonraki gün Ağın
ilçesine yapılacak yolculuk vardı. Sırada “Kafadar okuyor
musun?”söz ile efsaneleşen öğretmen Abdullah Lütfi’nin ismi
ile anılan okulu ziyaret vardı. Sırada "Kafadarlar,
yokluklar, kararsızlıklar ve ümitsizlikler içinde geçen
meslek iklimimin tabiri caizse bugün İlkbaharını yaşıyorum!
Ziller bu defa talebelerim için değil, benim için çalıyor.
İyi bilesiniz ki burada ne garbı, ne de şarkı methedip,
ithal malı talim ve terbiyeden laf etmeyi hiç istemiyorum.
Zira Cumhuriyetle mükemmelleştirdiğimiz bin yıllık birbirine
sabırla ulanmış bir talim ve terbiye geleneğimiz vardır. Bu
geleneğimiz, Şarkın Farabi’leri, İbni Sinaları,
Balasagunlu Yusufları, Ahmet Yesevileri, Edip Ahmed bin
Mahmud Yüknekileri, Mevlanaları, Nasreddin Hocaları,
Fuzulileri, Nedimleri kadar, Garbın Periklesleriyle,
Sokratlarıyla, Eflâtunlarıyla, Çiçerolarıyla,
Gali’leriyle, Senacalarıyla doludur. Kanaatimce kürr-i
arzın ortak malı olan bu kıymetli ve büyük isimlerin bizdeki
fışkırdığı pınara tek sebil edeni vardır, o da
muallimlerdir. Ne mutlu bu pınarın suyunu çocuklarımızla
körpe zekâlarına kana kana içirenlere... diyen bir Anadolu
ereninin Tahtasız Hoca’nın mezarını ziyaret vardı.