2006 Temmuzunda
Elazığ’dan bir grup gazeteci, yazar ve şairle Malatya’ya bir
gezi düzenlemiştik. Malatya Belediye Başkanını, Kültür ve
Turizm Müdürünü, Battalgazi Belediye Başkanını, Malatya
Kültür Sanat Derneğini bir bir ziyaret ederek unutulmaz bir
gün yaşamıştık. Hazar Şiir Akşamları Koordinatörü Şener
Bulut, Elazığ Musiki Konservatuarı Derneği Başkanı Feti
Ahmet Deniz ve Elazığ Gazeteciler Cemiyeti Sekreteri Recep
Bağcı da bizimleydi.
24
Şubat 2007; organizatör yine Şener Bulut ve bu kere
Malatyalı şair dostlar Elazığ’da. Halk Kütüphanesi’nde toplu
kahvaltıyla Elazığ-Malatya Kültür Buluşması başlıyor.
Kütüphane Müdürü Ahmet Pirinççi’nin ev sahipliğinde
sohbetli, tanıtımlı ve yer yer şiirli yemeği müteakip
Harput’a hareket ediyoruz. Misafirlerimize Arap Baba’yı,
Elazığ Evini, Harput Kalesini, Ulu Camii ve sonra da Çekül
Vakfı tarafından yaptırılan Harput Evini gezdiriyoruz.
Harput Evi vücudumuzla birlikte ruhlarımızı da ısıtıyor.
Çedene kahvesiyle bir anlamda geçmişe yolculuk yapıyoruz.
Malatyalı dostlar, buna kendilerinde menengiç kahvesi
denildiğini belirtiyor; damak zevkiyle yudumluyorlar.
Harput’ta öğlen yemeği; ardından şehir merkezinde Fırat
Havzası Gazeteciler Cemiyeti ile Elazığ Musiki Konservatuarı
Derneği’ni ziyaret.
Saat
15 sularında Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
bünyesinde son aylarda büyük bir başarıyla yeniden yayına
başlayan Fırat RTV Stüdyosunda canlı yayın. Programın
sunucusu Hadi Önal. 20. Manas Şiir Günü bu stüdyodan, canlı
yapılacak.
Program, Hadi Önal’ın açışı ve Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan’ın
“Şiir ve Şehir” konuşmasıyla başlıyor. Önal, bir Malatyalı
bir Elazığlı olmak üzere programı harmanlıyor. Yayın boyunca
Elazığ’dan kimler kürsüye geldi derseniz, sırayla isimleri;
Mahir Gürbüz, Zekeriyya Bican, Güldeniz Agiş, Hüseyin
Poyraz, Ergün Yılmaz, Gazi Özcan, Saim Öztürk, Doğan Özdal,
Berika Küçük, Necati Demir, Şükrü Kacar, M. Faik Güngör,
Tahsin Öztürk, İhsan Nazik.
Malatya, üç beş kendini bilmez futbol fanatiğinin veya
kasıtlı kışkırtıcılık yapan art niyetlilerin aksine
Elazığ’ın sevgili komşusudur. İki şehir belediyesinin
“Kardeş Şehir” yakınlaşması sağduyu sahibi Elazığlıları
olduğu kadar Malatyalıları da hoşnut etmiştir. Bu vatanda
gözü olan dış güçler evvelâ sudan sebeplerle Diyarbakır’ı
Elazığ’a, Elazığ’ı Malatya’ya, Malatya’yı bilmem nereye
düşürecek projeler üretiyorlar. Ülkeyi bölmeye yönelik
emellerini gerçekleştirmek için önce insanlarımızı
bölüyorlar. İçimizden kimileri de saf saf bu oyuna geliyor;
onların âdeta piyonluğunu yapıyor.
İşte o
akşam gerek Malatyalı, gerek Elazığlı şair ve yazarlar
verdikleri mesajlarla özellikle böylesine kışkırtmalara
karşı uyanık olmamız icap ettiğini vurguladılar. Malatya
ekibinden ilk konuşmacı Avukat Selahattin Sarıoğlu oldu.
Şiir ve yazılarıyla birçok ödülü bulunan Sarıoğlu’nun denize
acıyacak kadar ince bir yüreği bulunmalı ki, bir şiirinde ne
diyor bakın;
Şiir
veya düzyazı birçok esere imza atmış, Almanya’da siyaset ve
sendikacılık yapmış Ali Rıza Uğurlu emperyalist güçlerin
“parçala yut” taktiğine karşı bakın bizim insanımızı nasıl
uyarıyor;
Milletdir,
mezhepdir böldü becerdi
Eski defterleri
dür de geç artık.
Battalgazi’nin gönlü kavi çocuğu Vahap Salt, bize o gece
Harput’un manevî atmosferini yansıtan bir şiirini okudu.
Aşağıdaki dörtlük Salt’ın insanoğluna ölümü hatırlatarak
nasıl olması gerektiğini söyleyen diğer bir şiirinden;
Kul Vahap der hoş
yaşayın
Fitne fücurla
dolmayın.
An olsun gafil
olmayın
Gelen gider işte
böyle.
“Birfâni” mahlasıyla şiirler yazan Metin Özer, çok yönlü bir
insan; şiir yazıyor, saz çalıyor, türkü söylüyor;
radyolarda, televizyonlarda program yapıyor. Metin Özer’in,
Prof. Dr. Hasan Kavruk’la birlikte hazırladıkları 800
sayfalık Malatyalı Şairler kitabı gerçekten Malatya için
kalıcı, kaynak bir eser. Şu iki beyit onun “Şiir” inden:
Varlığımı aşk
eyleyin, bedenimi ala şiir,
Aşksız bedeni
neyleyim, yâr elinden ola şiir.
Elime vermezse
sazı, ne ola ki tadı tuzu
Benim gibi bir
susuzu, düşürmezse yola şiir.
Malatya Belediye Başkan Yardımcısı Ziya Kesiriklioğlu’nun
konuşmasını takiben “Karagünlü” Sevim Emir kürsüye geldi.
Gerçek bir şair hassasiyetiyle, “Sizin evlerinizin
sıvalarında yarıklar açan deprem, bizim yüreklerimizde
yıkıntılar meydana getirmiştir.” deyince salon alkışlarla
çınladı. Sevim Emir’in şairliği, denilir ki babası Âşık
Balı’dan tevarüs etmiştir. Onun tasavvuf tadında
şiirlerinden bir kıt’a:
Karagünlü gönül
hevesin alsın
Giyinsin dünyada
türlü libasın
Ne zaman yıkarsam
benlik kalesin
Âlemi kendime
hayran eylerim.
Şiire
ara verdi Önal, bir konuşmacıyı çağırdı mikrofona. Malatya
Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Halil İbrahim
Kılıç’ı. Şiir kadar güzel, şiirler kadar zarif konuştu Kılıç
da.
Sıra
Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çiftlikçi’ye geldiğinde o, hakkında
geniş araştırmalar yaptığı, 1977’de ilk kitabını yazdığı,
2000’de ise Malatya Belediyesinin desteğiyle bu çalışmasını
iki cilde çıkardığı Malatya’nın Âşık Veysel’i
diyebileceğimiz Fehmi Gür’den bir şiir okudu:
Cinayet çoğalmış,
dökülür kanlar
Hiç mi yaradan,
düşünmez bunlar?
Bahçede bahçıvan,
dağda çobanlar;
Yılan olmuş,
birbirine saldırır.
Billahi çektiğim
vicdan azabı;
Dikkat edip
karıştırdım her babı;
Demircisi,
kömürcüsü, kasabı,
Yılan olmuş,
birbirine saldırır.
Mustafa Yuka eğitimci bir şair. Malatya Kültür Sanat Derneği
(MAKSAD)’nin kurucularından ve eski başkanlarından.
Radyolarda, televizyonlarda “Sanata Dair” programlar sunmuş,
MAKSAD dergisini çıkarmış. Şu anda emekli.
Seni beklerim
Ay ile beraber.
Ay tepemdeydi,
Sen yoktun hâlâ
evrende.
mısraları Yuka’nun
bir şiirinden.
Ne
dersiniz, güzel bir gün geçirmemiş miyiz Malatyalılarla?
Şiir şiir, sevgi sevgi…