Şair olmak, şairce haykırmak. Sözleri yerine oturtup,
öylesine seslenmek. Duygulan, bir başka biçimde ortaya
koymak, dize dize gönüllere girip, kendince yenidünyalar
yaratmak. Geçtiğimiz Cumartesi günü akşa¬mı Fırat TV
ekranlarındaydı Malatya'lı şairler, Elazığ'lı şairler.
İki komşu şehrin söz ustası kişiler bir araya gelmiştik. .
Akşamın erken saatlerinde başla¬mış, erken saatlerinde
bitirmiştik programı. Duygular, Malatyalı, ElazığIı şairler
arasında futbol topu gibi gidip geliyordu. Arkadaşımız, işi
yö¬neten kardeşimiz Hadi Önal’da, güzel yönetmişti. Kusursuz
yönetmişti şiirle buluşmayı. Artık Malatya ve Elazığ, şiirle
dile getiriliyor şiirle bir başka bi¬çimde sokulmaya
çalışılıyordu. Bizler, Elazığ'ın, Malatyalılar da
Malatya’nın ne denli güzelliklere sahip olduklarını bu
okunan şiirlerle biraz daha anlamaya çalışıyorduk.
Malatya-Elazığ Kültür Buluşması, bir başka güzellik sermişti
önümüze. Beydaği'ndan Hazar'a uzanan bir köprü kurulmuştu
sanki.
Beydağı karlıydı, Hazar karlıydı. Ama sevdaları, bir başka
yansıyıp durmuştu dizelere;
Dizelerde, daha başka olmuştu Elazığ ve Malatya.
Şairleri bol yörelerde, yaşam başka güzelleşiyor, duygular
başka sergileniyordu.
Biz, Malatya'ya göre daha ileride, daha çok yol almıştık.
Az değil 1992 ‘lerde Fırat Şiir Akşamları, iki yıl sonra da
Hazar Şiir Akşamları ile girmiştik şiir dünyasına. Giderek
bu dünya uluslararası bir dünya şekline gelmişti. Artık
"uluslararası Hazar Şiir Akşamları" ile yatıyor, onunla
kalkıyorduk. Bu bakımdan, Malatya'dan öndeydik. Bunu
kendileri de çok açık ve seçik durum da ifade etmeğe
çalışmışlardı. Bizde bir Şener, bir Bedrettin Keleştimur,
bir Recep Bağcı, bir Mithat Yılmaz, bir Lütfi Parlak vardı,
onlardan daha farklı. Geçmiş valilerimiz bile,.gittikleri
illerde Şener Bulut'u arıyor, onun varlığından söz
ediyorlardı. "Ah, keşke burada da bir Şener Bulut olsaydı."
demeğe getiriyorlardı. Bu destan kişi, bir Dede Korkut, bir
Mağcan kadar görkemli gözüküyordu. Şair değildi, ama şiiri
ve şairi gündeme taşımada çok usta bir kişiydi. Gösterişsiz
bir tavırla ortaya çıkıyor, dev programlarla, nasılsa,
insanları sürükleyip o duygu dünyalarına sanat dünyalarına
götürebiliyordu.
Böyle böyle, hocaların Hocası Sadık Kemal Tural’ın dediği
biçimde, Elazığ Şiirin Başkenti oluyordu.
Öteden beri doğunun kültür merkezi olarak gözüken Elazığ, bu
sıfatla yeni bir güç daha kazanıyordu. Şiirin Başkenti olmak
da ne demek. Sonradan Fahri hemşehrimiz olan, Sadık Kemal
Tural'ın yakıştırmasıydı bu. Bir bilim adamı, usta bir sanat
adamı bunu haykırıyordu.
Yılların birikimi, Elazığ'ı böyle bir şöhrete ulaştırmıştı.
Diyebilirizki, bunu yaratan, Elazığ'ı bu şöhrete
kavuşturanların başında da gene Şener Bulut geliyordu.
Onu ne kadar övgülesek, ne takdirler sıralasak gene de az
gelir. Dileriz, Mustafa Kemal'ler gibi, Şener Bulut’ların da
sayıları bir o kadar çoğalır.