ELAZIĞ'A
YAKIŞAN BİR ANMA TÖRENİ
Nurhak Gazetesi/ Şükrü Kacar/ 26.12.2006
Tarih, 22 Aralık 2006. Günlerden Cuma.
Bir kez daha Edibe Can Toplantı Salonundayız. Büyük bir
organizasyonla Harputlu şair Mehmet Bedri Yücesu anılıyor.
Salon, tıka basa dolu. Prog¬ram, saat 19.00'da başlayacak.
Ön sıranın girişe doğru kısmında oturuyoruz. Sağımda,
Hankendi Belediye Başkanı, solumda ise Prof.Dr. Ahmet Buran
ile Prof. Dr. Ramazan Korkmaz oturuyorlar. Birkaç koltuk
ötede ise Vali Muammer Muşmal ve Belediye Başkan Vekili
oturuyor. Salon kadar sahne de baştanbaşa dolu. Tören, bir
konserle daha da güçlendirilmeğe çalışılıyor. Fırat Üniversi¬tesi
Konservatuarı müdür ve öğrencileri de büyük bir hazırlığın
içindeler. Bizim Bedrettin Keleştimur, Şener Bulut, Re¬cep
Bağcı, organizede bir eksiklik olmasın diye koşturup
duruyorlar. Başta İl Müftümüz olmak üzere Müftülük
çalışanları da bu konuda ne gerekiyorsa
Onu yapmağa çalışıyorlar. Sunucu, ge¬ne öyle güçlü, öyle de
dirençli.
Önce, Türkmenbaşı için bir saygı duruşu, sonra da İstiklal
Marşı... Arkasından da açılış konuşması için yazar Bedrettin
Keleştimur kürsüye çağrılıyor. Bedrettin Keleştimur bugüne
kadar yaptığı konuşmalarının en İyisini, en güzelini, en
çarpıcısını bu¬gün yaparak büyük takdir topluyor. Konuşma
metni, bir o kadar güzel, bir o kadar anlamlı. Buna bir de
ses tonunu katınız, daha da akıcı daha da güzel oluyor,
Keleştimur’un bugünkü konuşma¬sı, belli ki, Balakgazi
filmindeki rol, onu çok etkilemiş, konuşma metnini de bir o
kadar güzel hazırlamasına ve sunmasına yardımcı olmuş.
Belliki, Şener Bulut, ona bugün bir başka moral vermiş, bir
o kadar güzel konuşmasına katkıda bulunmuş. Ah, bir de Şefi
orada olsa da dinleseydi. Anaların, ne oğullar doğurduğunu
gözleriyle yakından görseydi.
Şair ve İmam Bedri Yücesu, sanki bütün görkemiyle bugün
oraya inmişti.
İl Müftümüz Ömer Kocaoğul’da, bir o kadar çarpıcı bir
konuşma yapmışlardı. Keşke Mehmet Bedri Yücesu şöyle bir
mezarından uyansa da hakkındaki bu güzel konuşmaları, ne
denli değerlendirildiğini dinleyebilseydi. Bu kadar dolu
dolu bilgiyi nereden derleyip toplayabilmişti değerli
Müftümüz Kocaoğul. Anılmak, gerçekten güzel şeydi. Şu Manas,
şu Şener Bulut, nasıl nasılda yapıp yakıştırırdı bu tür
törenleri ya da kültür etkinliklerini.
İyiki doğmuştu böyle bir yayıncılık... İyiki Şener Bulutlar,
Ahmet Buran'lar, bu işe bir başka gönül verenler vardı.
Başta Sayın Valimiz olmak üzere, Elazığ Belediyesi, Fırat
Üniversitesi, Ela¬zığ Ticaret Borsası, İl Müftülüğü, İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Manas Yayıncılık omuz
vermişlerdi. Mehmet. Bedri Yücesu için düzenlenen bu anma
törenine.
Ünlü şair ve din adamımızın 105.doğum yılında bir de bir
kitap hazırlanmıştı. Fırat üniversitesi öğretim üyelerinden
Prof.Dr. Ahmet Buran ile Doç.Dr. Ali Yıldırım tarafından
hazırlanan bu yapıt, Manas tarafından bir özenle bastırılmış
ve bu anma törenine ulaştırılmıştı.
Değerli Buran için, yıllarca önce söylediğimiz "İyiki bir
Ahmet Buran vardı." sözünde aldanmamıştık. Sevgili Buran, o
günden bugüne daha birçok başarılara, yeni yeni yapıtlara
imza atarak, gözümüzde bir o kadar daha büyümüştü.
Bedri Hoca'yı sahiplenmekle, Müftümüz Ömer Kocaoğul’da bir o
değin gönlümüzde taht kurmuştu.
Ya, öğrencilerin başında, o güzel konserle, kendi
bestelediği o iki eserle, Konservatuar Müdürü Yard. Doç.Dr.
Güldeniz Ekmen Agiş, ne kadar girmişti gönüllerimize..
Ya o can arkadaşımız, meslektaşımız Nihat Kazazoğlu, Mehmet
Bedri Yücesu’nun yazdığı müstezatı, o tok, o gür sesiyle
okumakla nasıl doldurmuştu, içimizi.
Gerçekten övgüye değer bir geceydi, o gece.
O gecede konuşan konuşana, coşan coşanaydı.
Sanıyorum en büyük mutluluğuda, Müftülük çalışanlarıyla,
Manas çalışanları yaşamışlardı.
Elleri dört görmesin, bu güzel düzenlemeyi ortaya
koyanların, yardımcı olanların.
Mehmet Bedri Hoca'nın da yeri cennet olsun..
Sözün sonunu da isterseniz bir şiirle bağlamağa çalışalım:
Nasıl da yüreğimizi astık yıldızlara.
Nasıl da kükredik çıktık bir daha
Kayabaşı'lara,
Harput'lara.
Analar ne alpler doğurdu
Ne kapılar açtı
Bir yücelikle buralara çıkanlara
Erenler geldi.
Yüzleri ak,
Yürekleri de bir o kadar pak
Bir dağ heybetiyle
İndiler aramıza öylesine tek tek
Nasılda bir yüceliğe ulaştılar
Bu Kutsal
Bu mübarek toprakları öperek.