25–29 Eylül Tarihleri hem Elâzığ için ve hem de Bakü için
haıızalarda asla unutulmayacak bir müstesna tarihi ve edebi
bir proğrama sahne oldu. Azerbaycan Medeniyet ve Turizm
Bakanlığı, Azerbaycan’ın vatan ve istiklal şairi Elmas
Yıldırım’ın doğumunun 100. Yıl anma proğramına resmi davetli
olarak; Türkiye Camhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Güney ve Elâzığdan Vali Muammer Muşmal Başkanlığında; Eşleri
Canan Muşmal, Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu,
F.Ü. Rektörü Prof. Dr. M, Hamdi Muz ve eşleri Prof. Dr.
Adile Muşmal, İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, İl
Milli Eüitim Müdürü Nihat Büyükbaş, F.Ü. Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Ramazan Korkmaz, Gazeteci Şair-Yazar Bedrettin
Keleştimur, Manas Yayıncılık ve Proğram Koordinatörü Şener
Bulut, Elazığ Devlet Koro Sanatçısı Kenan Çimtay ve Fatma
Ünver ile Elmas Yıldırım’ım oğlu Azar Yıldırım ve eşleri
katılıyorlardı. Bakü’den, Elazığ Günışığı Gazetesine her
Salı Günü yazan Seadet Cihangirova son yazılarında;
“--Sevgili kardeşlerim! Baba yurdunuza hoş geldiniz! Sizleri
Hazarın kıyılarına çekib getiren Almas Yıldırım sevgisine
karşılık olarak söz bulamayacağım için beni aff edersiniz.
Çünki biz de bu gün Sizleri o zaman “dert içinde boğulmuş,
sevenleri diyar-diyar kovulmuş ” bir memleketin garip
evlatını bağrınıza basdığınız gibi kucaklamak istiyoruz.
İnanın, bu sevgi o kadar temennasız, o kadar saf ki.. aynan
o zaman Harput insanının Almas Yıldırıma bağışladığı
karşılıksız sevgi gibi...” Elmas Yıldırım, koyu bir istibdat
ve zamanın asla silinmez kara bir lekesi olarak bilinen
Stalin’in; ‘—imha zulmünden’ kaçtığı yurt, ve kendisini
bağrına basan bütün Türk aleminin mahşer coğrafyası
Anadolu!.. Anadolu’nun her zaman, adı gibi ‘—aziz’ ve
yürekli bir şehri olan Elazığ şehrini kendisine kabir
durağına kadar ikinci bir yurt tutacaktı.
Elmas Yıldırım’ın Elâzığ’dan yazdığı şiirlerin her mısrası,
‘Kremlini ve onun vahşi dünyasını top ateşine tutuyordu’ Ne
demek, daha yaşının baharında, 26 yaşında ülkesinden
uzaklarda; vatan hasreti içerisinde ömrünün geri kalan
kısmını geçirmek!.. Yazarın, Elazığ Şenrinde yazdığı ve
demir perdeyi titreten o meşhur şiirleri Azerinin dilinde
söz oluyor, beste oluyor, yürekten yüreğe konuyordu.
Şairler, Peygamber Hırkasını omuzlarına almakla ne kadar
büyük imtiyazlara sahipmiş meğer!.. Onları, dert
büyültüyormuş, çile öğütüyormuş! Ölüm onlar için, düğün
dernek gibi sevdalarının büyüklüğü ile arınmakmış!.. 26–29
Eylül Tarihlerinde Bakü’deyiz. Azerbaycan Devletinin en üst
düzeyde resmi kabülleri bizleri, tekrar tarihe götürüyor.
Her iki can ve kardeş ülkelerin Kültür ve Turizm Bakanları
nezdinde sıcak görüşmeler ve kabuller! Gazi Atatürk’ün bir
şiirinde belirttikleri gibi, “Asya'nın ortasında Oğuz
oğulları,/ Avrupa' nın Alpler'inde Oğuz torunları,/ Doğudan
çıkan biz, batıda yine biz; /Nerde olsa, ne olsa kendimizi
biliriz.” Kendini bilen bir millet elbette öz kardeşleri ile
asra şehadet edecek bir büyük hedefe kendisini mutlaka
kilitleyecekti. Elmas Yıldırım’ın mısraları mutlaka, sadece
söz ve uslubu ile değil, yüreğiyle, özüyle hayata
yürüyecekti. Bakü’de de okuduğumuz bir şiirimizde;“Aşk
nedir, bilir misin?/ Cefaya sefer yolu/ Sır nedir, bilir
misin?/ Vefaya döner yolu// Hicran, Sevdanın adı /Gurbet,
hasretin tadı/ İçirir dem dem yâdı/ Sefaya döner
yolu//Vahayı, çöl et de gel /Ezayı, gül et de gel/ Cezayı,
çul et de gel/ Hevaya döner yolu”
Düşünebiliyor musunuz, ‘—iki milletin ortak kaderi’ üzerine
kurulu bir hayat. Bir dörtlüğümüzde; Bakü’nün Gala kentinde
hayata gözlerini açan ve Türkiyede, Malatya’nın Gala
beldesinde gözlerini kapatan Elmas Yıldırım için; “Gala'dan
Gala'ya köprü kurmuşum/ Her iki Gala, yüreğim, can evim/
Vatan sevgisi imanım demişim Tutuşturur tüm cihanı alevim!”
diyorduk. Bizim dini ve milli hikayelerimiz gözlerimin
önünden, seyrine doyumsuz bir hayat perdesinin her açılış va
kapanışında yüreklerimizi yernden oynattı sanki!.. Onlarca
toplantının hangisinden söz edeyim. Bütün Azerbaycan’ın,
bütün Bakü’nün şehla gözleriyle hasret kokan o Yusufi
tebessümü Türk heyetinin üzerineydi. Ferhatça, Mecnunca,
Keremce, evla bir dil kaynaşmasıydı bu! Tarihimizin bütün
hatıralarıyla ‘—yıldırımlar gibi’ zamana akışıydı, en mazlum
gönüllerin alkışıydı bütün bunlar.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Güney,
"Ekonomik münasebetler ticari münasebetler neft yolunun
açılması doğal gaz yolunun açılması enerji münasebetleri
muvakkatdır. 25 yıldır, 50 yıldır, 100 yıldır. Ama medeniyet
münasebetleri ebedidir. Kardeş ülkeler arasındaki kültür
bağlarının, medeniyet bağlarının kurulması ebedi olarak bizi
birbirimize bağlayacak olan bağlardır ve bir daha
kopmamamızı sağlayacak bağlardır." O tarihi bağlar üzerinde,
Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Belediye Başkanı Süleyman
Selmanoğlu ve heyetteki her biri müstesna isimler, çok
önemli tesbitlerde bulunuyorlar, tarihe şerh düşecek önemli
vurgular yapıyorlardı. TV proğramlarında, Elazığ heyeti
büyük bir kabul görüyor, canlı yayın proğraklarıyla
görüşlerine yer veriliyordu. Bakü’de, bütün gazete
sütunları, heyete onların gün boyu aralıksız devam eden
görüşmelerine yer veriyordu. Bir noktada, artık tarihin
seyri değişiyordu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğul Güney’in
belki de ayağının tozuyla ilk ziyareti Azerbaycan oluyordu.
Şüphesiz ki, bu iki yıldır Elmas Yıldırım ile ilgili önemli
ve başarılı çalışmalar gerçekleştiren Elazığ heyetine büyük
bir moral kaynağı oluyordu. Ertuğrul Güney, Camhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün de, ilk resmi seyahatin’in Azerbaycan’a
olacağını söylemesi, Türk-Azerbaycan arasında ki ilişkilerin
artık zirvelere taşındığına en güzel bir işrarettir. Elmas
Yıldırım’ın belki de en dokunaklı şiiri, ‘garip kuşumdur’ O
şiir, bizlere mahzun bir ömrün yüzünü gösterir; “—Garip
kuşum bu gelişin nereden/ Uçup geldin hangi dağdan
dereden/Ben anlamam göğsündeki yaradan Beyhudedir bende
melhem arama/Melhem olsa koyarım öz yarama.//Kim dost ola
yarama ilişe/Bir eş bulsam öz derdimi bölüşe/Gel aldanma
yüzümdeki gülüşe/Dal ruhuma geçirdiğim ahı gör/Gir kalbime
içten akan kanı gör” Bir nesil gelecekti, özge diyardan!
Vefa dolu bir gönül ordusu olup akacaktı, kendi atalar
diyarına! Kardeş kardeşin yüzüne nasıl bakarsa öyle bakıldı.
Muhammedi bir yüzle, şu tarihi ramazanlı günlerin manevi
dünyanın iksirini alarak ferahlandılar. Şüphesiz ki, bu bir
gezi vaya seyehat türünden birşey değildi. Bu, bir şehrin
kendisini doruklara taşıyacak ciddi ve başarılı bir
sınavıydı. Sadık Tural Hoca, “—Elazığ, Şiirin Başkenti”
diyorlardı. Sadece şiir mi? Bu yıl 15.ci yapılacak olan
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla; Yine bu yıl 4.sü
gerçekleşecek olan, Türk Dünyası Hizmet Ödülleri Törenleri
ile, ‘—Kültür ve Sanatımızın hem yüzakı ve hem de, zirve
şehirdir.’ Baküde, Elmas Yıldırım’ı anma proğramında her iki
ülkenin Bakanlarının da olduğu bir nezih ortamda,
‘—Çırpınırdın Karadeniz’ Türküsünün söylediği an,
gözyaşlarıma hakim olamadığım bir sevinç anıydıç