Sizleri Hazarın yakınlarına çekip
getiren Almas Yıldırım sevgisine karşılık olarak söz
bulamayacağım için beni aff edersiniz. Çünki bizde bu gün
Sizleri o zaman –dert içinde boğulmuş, sevenlerin
diyarı-diyarı kovulmuş- bir memleketin garip evladını
bağrınıza bastığınız gibi kucaklamak istiyorum. İnanın, bu
sevgi o kadar saf ki.. Aynan o zaman Harput insanın Almas
Yıldırıma bağışladığı karşılıksız sevgi gibi…
Sevgili kardeşlerim! Harputtan buralara
ruhuyla beraber geldiyiniz Almas Yıldırım Baküsünü nasıl
buldunuz?. Yazdıklarından çok şeymi degişmiş yoksa degişen
bir şey yok? Sizleri çok seviyoruz dedik Amma sizlerle
ilgilenmeye bile vakit bulamadım-bir şair hem- karımız
vardı-geçen yıl mizahı uslübunda yazdığı şiirlerine göre
haps ettiler. Dün de onun kardeşi- başyazarımız Qanimet
Beyin mahkemesiydi. Başımız böyle işlere o kadar meşgul ki…
Böyle gitse memlekette meddah yaltakçılardan başka bir kelem
sahipi kalmayacak az garip zamana tayın etmişler bizimkiler.
Yani Ramazan ayının bu sayak proqramlar için uyğun
olmadığını bilmek gerekirdi…
Elazığ’da iki yıl valilik görevi yapmış
ve orada Almas Yıldırımla bağlı ilk tedbirin
teşkilatçılarından olan Dr. Kadir Koçdemirini(aslında
Azerbaycan adına ettigi degerli işlere göre bu tedbire davet
hakkı ona da düşürdü) bir mekalesinde “Türkün devlete bir
can borcu vardır” ifadesini okuduğumda, deyim çok
etkilenmişdi. Ne mutlu ki, Türkiyede bu anlam hala da
degerini itirmemiş. Yani bizden farklı olarak görev başına
geçen insan yaptığını devlet adına yapar ve ayrımçılık hakta
düşünmez. Ama bizim resmi protokollarda Azerbaycanın
Cümhuriyyet tarihini yazmış adamların ve kurumların adını
davetliler siyahısından kenarda koymak kadar küçülmek var,
malasef. Yıllar boyu Azerbaycan için ettiklerimize bir
minnettarlık borcumuz vardır. Geçen hafta Bakünün Türk
askerleri tarafından ermeni-rus işgalından azad olmasının
yıldönümü kutlandı. Bu topraklar o yerler doğulmuş kan
kardeşlerimizn kanıyla böle bir boyanmış ki… Elazığ’a ilk
seferinde merak ettigim köyleri dolaşan zaman bize
beledçilik eden Muhsin adlı bir harbçi kardeşimiz “abla, bu
Karabağ meselesi benim kanıma dokunur, bir imkân verseler,
bu işi kısa zamanda bitirelim” deyince, ağlamaktan zorla
tuttum kendimi. Nasıl “can kardeşim, bizimkiler buralarda
hala meçhul “lazım”ın yolunu bekliyorlar” diyecektim. İyi
ki, Almas Yıldırım varmış. Sahtelikten, riyadan uzak, hiçbir
zalımlığa, despota boyun eymeyecek kadar sert, en zarif
duyğuları titretecek kadar ince şiirler yazan gönül güneş
gibi aydın bir Türk insanı. TRT-de çalışan sevgili kardeşim
İrade Korukluoğlu’nun bana gönderdigi Murathan Mungana aid
bir şiir var. “ Çığ altında kalan, sele kapılan aşktan ve
acıdan ölen birkaç kişi, dünyanı başka bir yer yapmağa
yeter.” İnandığımız bu, Almas Yıldırımın Harput adlı bir
parça Türk topraklarında gönlünü “ vatan” deyerek mum gibi
erimesi örneyi olarak inandığımız ve yıllardan bu yana devam
eden savaşımızın anlamı da bu… Baküde zamanınızın çok
kısıtlı ve proqramınızın çok sıkı olduğun biliyorum. Ama
sizleri bir anlık görmeyim bile dünyalaca mutlu etti beni.
Sevgili Harput’a selamlar görüşürüz…