Anayurt Gazetesi / Feridettin Atatuğ /17 Aralık 2007
Yapılan her işin temelinde bir hesaplaşma
yatar. İnsan kimi zaman geçmişiyle, kimi zaman günüyle
hesaplaşır. En çok da bunu, toplumsal, siyasi ve ideolojik
birikimlerinin değerlendirilişinde yapar.
Nitekim Türk insanı, geride bıraktığımız
yüzyılda Batı uygarlığının birinci ve ikinci dünya
savaşlarının geçirdiği trajedik buhranlardan payına
düşenleriyle romanı, öyküyü ve şiiri yazmada hem kendisiyle
hem de toplumuyla hesaplaşmış durmuştur.
Hovardaca harcanan geleneklerimiz ve
göreneklerimiz. Batı özentisine adapte edilirken, gerçekler
de hayallere kurban edilmiştir.
Birden kendimizi arar duruma geldik.
İflas eden Avrupa İnsan Ahlakı, kimi işgüzar
yerli kalemler tarafından düşünce tarlamıza ekilmiştir.
“Ekilmiştir”i de laf mı, hasadı bile yapılmıştır. Kimileri,
yabancı düşüncelerinin harmanında düğenlerini sürüyorlar…
İşte bu bozuk havada yeniden bir bahar
havasını estirmenin, yiten güneşini gökyüzüne getirmenin,
yıldızı hilalle kucaklaştırmanın mevsimini romanlaştırarak,
öyküleştirerek ve şiirleştirerek Türk Edebiyatına
kazandıran. Manas oldu… Yerli yani milli, yani bizim olan
düşücenin gösterişsiz, yapmacıksız, samimi ve kucaklayan
düşünce evi Manas’ımız vardır artık…
Manas’ın devi, hocamız Şükrü Kacar, “Bendeki
Beni Arıyorum”unun ilk altı dizesinde şöyle diyor:
“ Bir karanlık sarmış düşlerimi
Ne kadar da uzaklaşmışım bendeki benden
Nasılda düştüm bu karanlıkların içinden
Bakıyorum dört bir yanımı kuşatanlara
Kendimi bırakıp
Başkalarına çanak tutanlara…
Bu altılığa yine Manas’ın bir başka devi
Günerkan Aydoğmuş, “Aşkımı Bir Türlü Yazamadım”ının sanki şu
dörtülüğüyle katkıda bulunuyor:
“ Güneşin kaybolup gittiği yere,
Resmini koyarım uzun süre
Ateşin içimi yakar bin kere
Hasretim bir kere ermedi yar…
Kacar ile Aydoğmuş’un o ağır ağır yürüyen.
Kervanına yine Manas’ın heyecanlı şairi “Gürdür Sesim’in
“Birlik Günü’nden şu dörtlükle renk katıyor:
“Kol gezse de fitne fesat her yerde
Birlik beraberlik kaynıyor kanda
Hepimiz toplanıp sanki bir canda
Ey… Ahali şimdi birlik günüdür.”
Her sohbet bir duayla bitmeliydi. Ama
Manas’ın sohbetleri, ama Manas’ın deyişleri bitmeyen bir
heyecanın başlangıcıydı. Geçenlerde Manas’ın bir odasında
bir araya gelen bütün şair, yazar dostları ölümünün
yıldönümünde Şeref Tan’ı rahmetle andılar. Rahmetli okunan
şiirleriyle yeniden yaşadı sanki “Hadi Harput’a Gidek”iyle
aramızdaydı ve orada “Önsözü, yle duasını yaptı:
“Ya Rab, bizi haddini aşanlardan eyleme
Ya Rab, bizi yolundan şaşanlardan eyleme
Sevgimiz vatan, millet potasında erisin
Yürekleri kin dolup taşanlardan eyleme…
Takvim yapraklarının her kopuşuyla bir gün
biterken bir başka yeni gün başlardı yazılan bir romanla,
yazılan bir öyküyle, yazılan bir şiirle Manas’ta… Sonra bu
yazılanlar Elazığ’ın en çok okunan gazeteleri Nurhak’ta
Şükrü Kacar’ın Hadi Önal’ın, Mehmet Şükrü Baş’ın, Turan’da
S.Tuğçay Tayhan’ın; Günışığı’nda Günerkan Aydomuş’un
R.Mithat Yılmaz’ın Bedrettin Keleştimur’un kalemleriyle
Elazığ halkıyla kucaklaşırlar…
Manas sanki o ünlü Türk Manas Destanı’nın
Elazığ’da kesilmeyen soluğudur… O’nda ki bu ruh kendini Türk
Edebiyatına adayan gönüldaşımız Şener Bulut’un çabalarıyla
Elazığ’ın Vali Fahri Bey Caddesindeki Huzur İş Merkezi 5.
Katında yenilenir durur… Bu çalışmaya katkıda bulananlara
selâm olsun.