“İkindi Işığı”,
Tarık Özcan’ın şiirlerini topladığı kitabın adı. Bu kitabın
12. sayfasında Özcan’ın “Gölgen Yoktu” adlı bir şiiri ve o
şiirde “Karanlık bir nur içindi” diye bir mısraı var.
Şiirin başlığı ve
akış seyri onun Peygamberimizle ilgili bir şiir olduğunu
gösteriyor. Sadece bu mısra bile bu tespitimizin teyidi
açısından yeterlidir. Nedir “karanlık nur”? Bu, sadece Tarık
Özcan’a mahsus bir imge midir; yoksa edebiyatta veya dinî
literatürde yeri var mıdır?
Hafızam beni
yanıltmıyorsa, yıllarca önce Jack London’un “Beyaz Gece”
başlıklı bir hikâyesi ile karşılaşmıştım. Başlık ilgimi
çekmişti; “beyaz gece” de ne, demiştim. Okuyunca görmüştüm
ki yazar, karlı bir kış gecesini böyle isimlendiriyor. Hasan
Ali Kasır’ın bir şiirinde de geçer bu söylem; “Sensizlik
yalnızlığın devleşmesi beyaz gecede.”
Attila İlhan’ın
“Büyük Yanlışlık” şiirinde yine gecede kar beyazlığına
gönderme vardır;
“uzaydan mı esiyor
bu rüzgâr
kutuplardaki
bembeyaz karanlığa
sonsuzluğa üfürüp
buz tozlarını
penguenler dalgın
yanlışlığı
anlamıyor”
Belki İlhan,
uzayın sonsuz bir karanlık oluşunu da ima etmek istiyor
okuruna. Yahya Kemal’in “Siste Söyleyiş” şiirinde geçen
“beyaz karanlık” ise, şiirin adından da anlaşılacağı üzere
“sis”i ifade içindir; “Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl
parıl.”
Yahya Kemal,
“Siste Söyleyiş”i Tevfik Fikret’in “Sis” şiirine mukabele
olsun diye yazmıştır. Fikret’te beyaz karanlığın karşılığı
ise “zulmet-i beyza”dır:
“Sarmış yine
âfâkını bir dûd-ı muannid,
Bir zülmet-i beyzâ
ki peyâpey mütezâyid.”
(Ufuklarını
–İstanbul’un- inatçı bir sis sarmış; bir beyaz karanlık ki
gittikçe ziyadeleşiyor.)
“Beyaz karanlık”
imgesini başkaca şairlerde de görmek mümkün. Şu mısralar
Abdurrahim
Karakoç’tan:
“Türkü var yaralı,
türkü var yanık
Bağlamış yolları
beyaz karanlık.”
Şunlar da Turgay
Fişekçi’den:
“Beyaz bir
karanlıkken her şey
Gözyaşları nerden
çıkıyor karşıma?”
“Zulmet-i Beyza”,
Barış Pirhasan’ın İmzasız El Yazıları’ndaki bir şirinin de
adıdır. Kimi şairler ise “beyaz karanlık” yerine “kara
aydınlık” derler. Amerikalı şair T. S. Elliot’un meşhur ve
uzun Kutlu Çarşamba şiirinde, “Kimseler görmüyor
karanlıktaki ışığı” diye bir mısra vardır. Ne demişti Victor
Hugo ölüm anında; “Kara bir ışık görüyorum.” Günümüz
şairlerinden Ali Büyükçapar’ın bir şiirinde de; “Işığım /
Karanlıktır benim.” diye iki mısra okumuştum. Aşağıdaki
mısralar ise Özdemir Asaf’ın Yalnızlık Paylaşılmaz’ında
geçer:
“Beklemeyi
özlemlerle süsleyen
Yalnızlığın kara
ışığını söndüren nedir?”
Yeri midir bilmem
ama Gam Defteri şairi Nebi Hazrî de;
“Men ki, hele
doğulmamış
Bir şairem,
Zulmetlerden
ışık-diye
Yol gelirem” diyor
Gısa Setirler’in birinde.
Hilmi Yavuz’un
edebiyat ve sanat denemelerini topladığı “Kara Güneş” adlı
kitabının ilk yazısı pek hoşuma gitmiştir. Yavuz, “kara
güneş” imgesine hem Doğu’da, hem Batı’da rastlandığına
dikkati çektikten sonra örneklerle yazısını zenginleştirir.
Batı’dan örneklerini G. Nerval’den, Doğu’dan ise Şeyh Galib,
Şebüsteri ve Asaf Hâlet Çelebi’den verir. Yavuz, ayrıca
başka yazarların bu konuda yazdıklarından alıntılar da
yaparak okurunu doyuma ulaştırmaya çalışır. Hilmi Yavuz’un
bir tespiti ilginçtir; ona göre “kara güneş” imgesi Batı’da
melankolinin, Doğu’da ise tasavvufî söylemin eseridir.
Gülşen-i Râz’ın
ikinci soruya cevabında geçer; “……. karanlık, Tanrı zatının
nurudur. Âbıhayat o karanlık içindedir. Kara nur veya nur-ı
siyeh sofilere göre kemal mertebesine mahsus bir renktir”
Nihat Sami
Banarlı’nın “Siyah Nûr” yazısında şu cümleleri okuruz;
“Mîrac’dan sonra,
Hz. Muhammed, etrafındakilere demiş ki:
-Nûr’ların en
güzeli ve en heybetlisi hangisidir, bilir misiniz? …..
Nurların en güzeli hatta en aydınlığı Yüce Tanrı’nın
varlığını çerçeveleyen siyah nûr’dur.”
Yine Banarlı,
“Türkçede nur, ışığın maneviyatla birleşmiş olanına verilen
addır.” der bir yazısında.
Cemil Meriç (2)
numaralı Jurnal’in bir yerinde Corneille’in bir mısraını
dile getirir; “Yıldızlardan dökülen o karanlık aydınlık.”
Doğrudur; bu, melankolinin söylettiği bir şiir olabilir.
Fakat Tarık Özcan’ın “Allah’ım” şiirinde geçen şu mısra
besbelli ki gücünü ve güzelliğini kozmikten öte manevî
âlemden almaktadır; “Bir yıldız kayması karanlık ve nur.”