25-27 Şubat 2004 Tarihlerinde
Günışığı Gazetesi’nden Murat Kuşçubaşı ve Şener Bulut ile
birlikte Kıbrıs’a çok anlamlı bir ziyaretimiz oldu!..
Zamanlama önemliydi… Elazığ’daki kamu ve gönüllü
kuruluşların bizlerle birlikte aldığı tarihi karar
önemliydi… Ve Elazığ’ın son 15 yılında ‘gönül
coğrafyasıyla…’ sağlıklı köprüler oluşturan kültür-sanat
faaliyetlerinin önemini daha iyi anlıyoruz…
Kıbrıs’a yaptığımız ziyareti çok
yönlü olarak bu yazımızda değerlendirmek istiyorum…Kıbrıs
ilk akla geldiğinde ‘tarihi tefekkür…’ ile hadisenin
değerlendirmesini bir bütün olarak yaparız!.. 16. asrın
Cihan Devleti durumunda bulunan Osmanlı 1570 Tarihlerinde
Kıbrıs’ı niçin fethetme gereğini duymuştur?.. O sorunun en
güzel cevabını kimden alıyoruz?.. Takriben dört asır sonra
Gazi Mustafa Kemal’den… Ne diyor, asrın siyasi ve askeri
dehası Gazi;
“Efendiler! Kıbrıs düşman elinde
bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır.
Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.”
Üç kıtanın birbirine en fazla
yaklaştığı bir coğrafyanın stratejik açıdan Kıbrıs’ın
öneminde değişen bir şeyler var mı?.. Onun cevabını ise
Kıbrıs’ta hayatını bu mücadeleye vakfeden Denktaş’tan alalım
isterseniz; “Bu yuvada hürriyetin bedeli ve Türk olmanın
diyeti ödenmiş, Kıbrıs’ın ikinci bir Girit olması
önlenmiştir. Megali İdea sevdalıları utansın…” Tarih hiçbir
zaman ‘gafleti affetmez…’ Bizim o güzel ve kutsi inancımız
ne diyor; “Müslüman aynı hatayı iki defa tekrarlamaz…” Peki,
tarihi realite ne diyor; “Kıbrıs Adasının sahipleri
değiştikçe, Akdeniz’in hâkimleri de değişmiştir…” Buradaki
rolü görüyor musunuz?.. Hiçbir zaman boşuna kullanılmamış
stratejik bir kavram; “Kıbrıs’ı elimizden almakla Anadolu’yu
kuşatma altına almakla kalmazlar; bölgenin güvenlik
şemsiyesi yırtılmış olurlar…”
Bütün bu düşüncelerin/ kaygı ve
endişelerin dışında Kıbrıs’ta, Türk ve İslam kültürünün
derin izlerini görmemiz mümkündür. Hele, Kıbrıs’ın sıcak
ikliminde kendinizi bir Anadolu şehrinde görebilirsiniz!..
Hanları, hamamları, köprüleri, bedestenleri, sebilleri,
camileri, bilumum yaşayan kültürü ile doyumsuz bir zevke,
heyecana kapılmamanız elde değil!.. Şehitlikleri gezerken
Kıbrıs’ta, kendimi bir farklı alemde/ bir manevi heyecanın
duygularında neler hissetmedim ki?..
Kıbrıs’a, Yunus’un diliyle
vardım!.. Gazi erenlerin duaları ve yakarışlarıyla benliğimi
sardım!.. Denktaş’a, bir bilge insan; bir Alp eren nazarıyla
baktım!.. Bütün bu duyguların verdiği güven içerisinde
yürekten gelen bir sesle, Anadolu seni seviyor!.. O
sevdasında asırların feryadını dinleyebilirsiniz!..
Evet!.. 1974 barış harekatının
üzerinden 30 yıl geçmiş…Türkiye’ye bunun faturasını geçen
zaman içerisinde çok pahalıya ödetmişler!.. Ama, Anadolu
insanının o ulvi sabrı/ o dayanılması zor tahammülü aşk
derecesinde kendisini Kıbrıs davasına daha fazlasıyla
bağlamış…Bütün siyasi mülahazaların ötesinde, Kıbrıs bir
milli dava olarak benimsenmiştir!..
Gelelim Kıbrıs’a!.. Kıbrıs bugün
bütün siyasi organizasyonunu tamamlamış demokratik anlamda
bir devlettir!... Devlet niye diyorum; Siyasi bir kimliği
vardır!.. Vakarlı bir duruşu vardır!.. Türk ve İslam
kültürünün coğrafyayı bütünüyle bezeyen dipdiri ayakta duran
eserleri vardır!.. Böyle bir duruşu/ varlığı/ kimliği nasıl
inkar edebilirsiniz ki?.. Veya burada yaşayan insanların
onurunu kırarcasına, ‘varlık sebeplerini…’ yok sayarsınız!..
Kıbrıs’ın 21. asırda ne Gümülcine/ Üsküp olmaya tahammülü
vardır ve nede bir Girit olmaya doğru yüzen gemi görevini
üstlenmeye niyeti yoktur…
Kıbrıs’ın tefekkür yönünü zengin
görmekle gerçekten mutlu olduk… Harid Fedai, Mahmut
İslamoğlu, Ersin Taşer, Aydın Akkurt, Adnan Işıman, Sevilay
Sadıkoğlu, Altay Burağan ve daha nice kültür-sanat-edebiyat
sahasında birçok eser vermiş mahir isimler!.. Kıbrıs, kendi
kabuğuna çekilmiş bir ada görüntüsünden de bütünüyle uzak!..
Anadolu’yla tamamen iç içe olmuş…Bir ülkenin kalkınması için
öncelikle, ‘yetişmiş insan gücü…’ deriz!. Kıbrıs’ta,
böylesine inanmış bir irade gördük…
Kıbrıs’ı gezdiğimizde ilk göze
çarpan önemli noktalar; ‘dilencisinin olmaması…’ Lefkoşe,
Girne, Magosa gibi önemli merkezlerin tarihi stilini koruyan
eserlerle dipdiri canlılığını koruması…Cadde ve sokaklarının
gayet bakımlı ve temiz olması…İmar faaliyetlerinin devam
etmesi… Her ailenin ‘iki anahtar…’ sahibi olması!..
Tabiatıyla bütün bunlarda, Anadolu’nun ve özellikle de
Ankara’nın şimdiye kadar ‘şefkatle dolu yaklaşımı…’
olmuştur. Bizlerin en büyük arzusu nedir; Bu sıcaklığın
devamıdır… Özellikle de, Kıbrıs üzerinde ki, ‘ekonomik
ablukanın kırılması…’ yönünde ciddi adımların atılmasıdır.