Sadrazam Yusuf Ziya Paşa tarafından 1798 tarihinde
yaptırılan ve Keban İlçemizin yetiştirdiği değerli
araştırmacı, E. Alb. Sabit Bilgin tarafından yayın dünyamıza
kazandırılan “Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi”
adlı eserin tanıtım toplantısı, Keban’da büyük bir katılımla
yapıldı.
Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi,
Keban Kaymakamlığı, Keban Belediyesi’nin katkılarıyla; İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İzzetpaşa Vakfı, Elazığ Turizm
Kültür ve Tanıtma Derneği, Keban Gazetesi ve Manas
Yayıncılık tarafından hazırlanan program; Keban Öğretmenevi
Konferans salonunda saat 10.00’da gerçekleştirildi.
Programa Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım, Keban Kaymakamı
Hayrettin Baskın, Keban Belediye Başkanı Fethiye Atlı, İl
Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Demirdağ, İl Kültür Müdür
Yardımcısı Hasan Doğan, İzzetpaşa Vakfı Başkanı Prof. Dr.
Necip İlhan, İlçe Milli Eğitim Müdürü Nurullah Emül, İlçe
Müftüsü Abdullah Temizkan, Bilgin ailesinden: Sait Bilgin,
E. Alb. Levent Bilgin, Keban gazetesinin imtiyaz sahibi
Pirhasan Doğan, Fırat Üniversitesi’nin değerli bilim
adamları Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Prof. Dr. Muhammet Beşir
Aşan, Öğr. Gör. Recep Bağcı, Elazığlı şair, yazar ve
sanatçılar; Dr. M. Naci Onur, Sedat Çağlayan, Bedrettin
Keleştimur, Günerkan Aydoğmuş, R. Mithat Yılmaz, M. Dursun
Aksoy, Dursun Elmas, Hadi Önal, Nusret Özgen, Hüseyin
Poyraz, Tuncer Sönmez, M. Faik Güngör, İlhami Bulut, Murat
Bilgin, H. Ergün Yılmaz, Doğan Sever, Hüseyin Göçeri, Hat ve
Tezhip sanatçısı Nihat Oğuz, Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü
öğrencileri ile Kebanlıhemşehrilerimiz katıldı.
TRT, Kanal Fırat ve Kanal 23 televizyonları, NGK Anadolu
İletişim Meslek Lisesi tarafından takip edilen bu zengin
program; Gazeteci-Yazar Bedrettin Keleştimur tarafından
yönetildi. Toplantı, saygı duruşu ve İstiklal Marşının
okunmasıyla başladı. Gazeteci-Yazar Bedrettin Keleştimur,
düzenlenen etkinliğin amaçlarını ifade eden konuşmasının
ardından İzzetpaşa Vakfı Başkanı Prof. Dr. Necip İlhan,
Keban Belediye Başkanı Fethiye Atlı ve Elazığ Valisi Çetin
Oktay Kaldırım’ı kürsüye davet etti. Konuşmaların ardından
E. Alb. Levent Bilgin, Kebanlı araştırmacı merhum E. Alb.
Sabit Bilgin’in hazırladığı Yusuf Ziya Paşa Camisi ve
Külliyesi adlı eserin yayın serüvenini anlattı. Fırat
Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet
Beşir Aşan, Keban bölgesinde Maden Emini olarak görev yapan,
Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın hayatı ve eserleri hakkında
bilgi verdi. Sanatçılar; Nihat Kazazoğlu, Fethi Açıkgöz,
Aygün Çam ve Ferhat Çalışkan Keban İlçemizin Nimri köyünden
yetişen, ömrünü bir gönül adamı olarak yaşadığı topluma ve
insanlığa adayan; Âşık Edebiyatı’nın ilimizdeki önemli
temsilcisi Nimri Dede’nin eserlerini seslendirdiler.
Katılım belgelerinin takdim edilmesinin ardından Vakıflar
Bölge Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışmaları devam
eden Yusuf Ziya Paşa Camisi ziyaret edildi.
KEBAN YUSUF ZİYA PAŞA CAMİSİ VE KÜLLİYESİ
Yusuf Ziya Paşa, 1768 yılından itibaren değişik tarihlerde
çeşitli görevlerle Keban Madeni’nde bulunmuş; 13 Mart 1786
tarihinde Maâdin-i Hümayun Emini olmuştur. Yusuf Ziya Paşa,
lll. Selim’in saltanatı sırasında 30 Ağustos 1798-24 Nisan
1805 tarihleri arasında ve II. Mahmud’un saltanatı sırasında
da 01 Mart 1809-10 Nisan 1811 tarihleri arasında olmak
üzere, toplam olarak sekiz yıl on bir ay dört gün
Sadrazamlık görevini başarıyla yürütmüş bir devlet adamıdır.
Memuriyet yaşamının önemli bir bölümü Keban’da geçen Yusuf
Ziya Paşa, kendi kesesinden Keban’da orta ölçekli bir
külliye inşa ettirmiş ve bir vakıf kurmuştur. Yusuf Ziya
Paşa Külliyesi; bir asırdan fazla bir süreyle faaliyet
göstermiştir. Bu külliyeden günümüze cami, kütüphane, türbe
ve çeşme ulaşabilmiştir. İbadete açık olan Yusuf Ziya Paşa
Camii, Elazığ bölgesindeki nadide Osmanlı eserlerinden biri
olma özelliğini de taşımaktadır.
Keban Yusuf Paşa Camisi ve Külliyesi” adlı eserde okuyucu;
Keban’da 1798 yılında harap bir durumda olan Mir Mehmet
Camii’nin yerine Keban ahalisinin müracaatıyla Erzurum
Valisi ve Maâdin-i Hümayun Emini Yusuf Ziya Paşa tarafından
bir külliye yapımının öyküsünü ve bu külliyenin masraflarını
karşılamak üzere kurduğu vakfı bulacak. Cami merkezli olan
külliyenin; caminin etrafına kütüphane, medrese ve mektep
gibi kültürel unsurlar yerleştirilerek zenginleştirildiğini
öğrenecektir. Yusuf Ziya Paşa Külliyesi’nin; bir asırdan
fazla bir süreyle Osmanlı toplumuna siyasi, idari ve adli
görevler yapacak elemanlar yetiştirmesinin yanında, Keban
kültür hayatını da derinden etkilediğine tanıklık edecek;
Keban’ın kadim tarihindeki müslim ve gayr-imüslim unsurların
asırlarca beraberce, karşılıklı sevgi, saygı, anlayış ve
hoşgörü içinde yaşamalarına vesile olan anlayış ve kültürün
oluşmasında Yusuf Ziya Paşa Külliyesi’nin katkılarını
sezecektir.
Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi” adlı bu eser merhum
Kebanlı değerli araştırmacı Emekli Albay Sabit BİLGİN
tarafından yazılmış ve Aralık 2017 tarihinde Manas
Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Sayın Valim, Sayın Kaymakamım, Belediye Başkanım, daire
müdürlerimiz, vakıf ve dernek başkanlarımız, Fırat
Üniversitesi’nin kıymetli bilim adamları, şair, yazar ve
sanatçı dostlarımız, siz saygıdeğer Kebanlı hemşerilerimiz,
sevgili öğrencilerimiz, basınımızın güzide temsilcileri
Keban Yusuf Paşa Camisi ve Külliyesi” adlı eserin tanıtım
toplantısına hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
“Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi”
tarihi, ‘kimliği ve hatıralarıyla buluşturan’eser…Bu
eserin tanıtım programında; Elazığ Valiliği, Elazığ
Belediyesi, Fırat Üniversitesi Keban Kaymakamlığı, Keban
Belediyesi’nin katkıları, gerçekten “ortak aklın neler
yapabileceğini…” işaret ediyor. Bu tarihi toplantının
düzenleme kurulunda; “İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
İzzetpaşa Vakfı, Elazığ Turizm Kültür ve Tanıtma Derneği,
Keban Gazetesi ve Manas Yayıncılık” model bir çalışmaya
birlikte imza atıyorlar… Her birine Manas Kültür Evi adına
müteşekkiriz.
Müsaadelerinizle sizlere programı arz etmek istiyorum.
“Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi”
programı; açılış konuşmalarıyla başlayacak… E. Alb.Levent
Bilgin’den, “Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve
Külliyesi” isimli eseri anlatacak. Prof. Dr. Muhammet
Beşir Aşan bizlere, Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın hayatı ve
Eserleri hakkında değerlendirme yapacak. Fethi Açıkgöz,
Aygün Çam, Ferhat Çalışkan’dan; Nimri Dede Bestelerini
dinleyeceğiz. Katılımcı heyetle birlikte, “Yusuf Ziya
Paşa Camisi” ziyaret edilecek.
Değerli misafirlerimiz, programa geçmeden önce hepinizi Ulu
Önder M. Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimiz anısına önce bir
dakikalık saygı duruşuna, ardından da İstiklal Marşı’nı
okumaya davet ediyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Bugün günlerden Cuma,
‘hafızalarda kalacak tarihi bir gün’
Keban Öğretmenevi Konferans Salonu’nda;bir şehir faaliyetine
daha imza atılacak…
Bugün Keban’dayız…
Keban, Fırat’ın iz düşümündedir!Fırat! Suyla gelen, bir
büyük medeniyetin adıdır.O medeniyet, bu milletle
asırları selamladı…Bu milletle, “su, tarih ve kültür”
birleşti…Ses oldu, söz oldu, sohbet oldu...Sesinde
sıcaklık, sözünde içtenlik,sohbetinde muhabbet doğdu!Keban
Baraj Gölü, Türkiye’nin Van ve Tuz Gölü, Atatürk Baraj
Gölü’nden sonra,“4. Sırada yerini alır!” Keban
Barajının yıllık enerji üretimi, “6 milyar kWh.”dır.
Hizmete girdiğinde Türkiye’de üretilen elektriğin, “yüzde
20’ini tek başına” karşılamaktaydı. Günümüzde ise
tüketilen toplam elektriğin, yüzde 8’ini”
karşılamaktadır.Fırat, bu coğrafyanın ‘enerji’
kaynağıdır. GAP Projesinin, ‘atar damarıdır’ Fırat,
Türkiye’nin “enerji koridorudur!” Fırat,
Harput’tan Kerkük’e bu milletin;“Ses, Söz ve Hoyrat
Vadisidir” Fırat, bu milletin inşa ettiği; “Kültür,
Tarih ve Medeniyet’in” adıdır. Bu iklimin içerisinde
yetişen müstesna isimler; Keban’la bütünleşen; “Yusuf
Ziya Paşa’yı…” Keban’ın kimliğine dönüşen eseriyle
birlikte; hatıralarıyla, “yâd…” edeceğiz!
Kıymetli misafirlerimiz; konuşmalarını yapmaları için
kürsüye Keban Belediye Başkanı Sayın Fethiye Atlı
Hanımefendiyi davet ediyorum. Buyurunuz sayın başkanım.
FETHİYE ATLI
Çok kıymetli Valim, çok kıymetli hazirun. Bugün rahmetli E.
Alb. Sabit Bilgin’in özverili çalışmalarının sonucunda
yayınlanan Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi adlı
kitabın tanıtım toplantısı için bir araya geldik. Bu güzel
toplantının Keban’ın kültür ve sanat hayatına çok önemli
katkılar sağlayacağına inanıyor ve hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Bizim Medeniyetimiz, “Vakıf Medeniyetidir!” Vakıf,
“hayrı müesseseleştiren…” teşkilatlardır. Yusuf Ziya
Paşa Külliyesi’nde neler bulunuyor? “Cami, Medrese,
Sıbyan Mektebi, Kütüphane, Çeşme, Sebil,İmaret, Türbe,
Hazire, Dar-üş Şifa, Dar-ülKurra, Tabhane, Muvakkithane,
Mahyacı Odası, Meşrute Evleri…” Şu manevi atmosferin
getirdiği zenginliğe bakınız! Külliyelerin amacı, “sosyal
hizmetler…” vermektir! Bu hizmetlerin her birinin,
“maliyeti…”söz konusudur! Bu amaçla, “Her Külliye
için Vakıflar…” kurulmuştur. Ne diyoruz, “bizim
medeniyetimizde…” insanı ihya vardır. Külliyeler,
“insana hizmeti ve onu yaşatmayı…” esas alır.
Keban’a her uğradığımda, “Yusuf Ziya Paşa Camii…”
gönlümüzü ısıtırdı! Kapı üzerinde ki kitabe sizleri bir
bakıma teslim alıyor. Caminin Kuzeydoğu’dan giriş kapısında;
“Ölmeden önce tevbe etmekte acele edin”; caminin bir
diğer, Kuzeybatı Giriş Kapısında; “Namazı, vaktini
geçirmeden kılmak için acele edin.” yazılıdır. Cami
Külliyesinin en önemli unsuru; “Kütüphanedir!” Cami,
muhteşem bir kütüphaneye sahiptir!
Kütüphane Kitabesinde; “Ziya Paşa ki devletle saadetle
mürit olsun.Bu hanı eyledi ihya kamu eyyamı îd olsun”,
yazılıdır. Burada dikkatimizi çeken bir şey vardır; Yusuf
Ziya Paşa; “güçlü bir şair, yazar ve sanatkârdır.”
Eserde, “Külliye bütün detaylarıyla…” belgeleriyle
anlatılır. Şadırvanı, Çeşmeleri, Türbesi, Medresesi, Sıbyan
Mektepleri… Bu anlatımlarda, “tanımlar…”
getirilmiştir.
“Minare…”
Türk ve İslam Kültüründe önemli bir yere sahiptir. Bir
minarenin; “Âlem, Külah, Petek, Şerefe, Gövde, Pabuç ve
Kürsü…” isimleriyle tanımlanan bölümleri…
Minarelerimiz, “zarafeti estetiği, inceliği, sadeliği,
elifi…” temsil eder. Yazarımız, “camiden içeriye
girdiğimizde…” O uhrevi havayı/ dokuyu bizlere
yaşatmaktadır. Camiler, “bu milletin uhrevi abideleri!”
Özellikle de, “kitabelerde yer alan sözlerle…”
arınıyorsunuz!
Kıymetli misafirlerimiz, İzzetpaşa Vakfı Başkanı Sayın Prof.
Dr. Necip İlhan Beyefendiyidavet ediyorum. Buyurunuz
efendim.
Prof. Dr. NECİP İLHAN
Sayın Valim, Sayın Kaymakamım, Sayın Belediye Başkanım, kamu
kurum ve kuruluşlarının değerli yöneticileri, değerli
katılımcılar, basınımızın güzide temsilcileri. “Keban Yusuf
Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi” adlı eserin tanıtım
toplantısına katıldığınız için Vakfımız adına hepinize
teşekkür ediyorum. Ben İzzetpaşa Vakfı başkanı olarak kısaca
vakıf ve vakıf ruhundan bahsetmek istiyorum. Vakıf kelime
anlamıyla verme, tamamen verme, büsbütün verme anlamına
gelmektedir. İktisadi anlamda ise vakıf kişisel çalışma ve
gayretle elde edilen, imkânların ve mal varlığının gönül
rızasıyla paylaşılmasını öngören hukuki bir sistemdir. Sonuç
olarak vakıflar tarih boyunca süre gelmiş yardımlaşma ve
dayanışma duygusunun kurumsallaşmış bir hali ve bütün
insanlığın mutluluğunu amaçlayan bir sistemler bütünüdür.
Tarihte Hz. Ömer’in, Hayber’in fethinden sonra ganimet
olarak kendisine düşen bir arazinin satılmaması, miras
bırakılmaması ve hibe edilmemesi şartıyla köle, fakir,
misafir ve Allah yolunda olanların istifadesi için vermesi
ilk vakıf olarak kabul edilmektedir. Yine dinimizde vakıf
ile ilgili ayetler, Peygamber Efendimizin hadis-i şerifleri
vakıf ile ilgili faaliyetlerin çoğalmasında etkili olmuştur.
Peygamber Efendimizin hadis-i şeriflerinin birinde “âdemoğlu
vefat edince ameli kesilir, ancak üç şey müstesna; sadakai
cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden hayırlı bir
evlat.” Yine bir başka hadis-i şerifte “ İnsanların en
hayırlısı insanlara en faydalı olandır” malın en hayırlısı
Allah yolunda harcanandır.” denilerek vakfın önemine vurgu
yapılmıştır. Vakfın en hayırlısı da insanların en çok
duydukları ihtiyacı karşılayandır. Ayrıca vakıflar hangi
amaçla kurulmuş olurlarsa olsunlar İslam ve Türk dünyasında
çok önemli hizmetlerin görülmesini üstlenerek günümüzde
modern devletin yapmış olduğu birçok hizmeti başarıyla
yerine getirmiştir.
Bugün bir vakıf eseri olan ve Yusuf Ziya Paşa Camisi ve
Külliyesi olarak bilinen önemli bir Osmanlı eserini burada
konuşmak için toplanmış bulunuyoruz. 1768 yılından itibaren
değişik tarihlerde
Keban’da Madenler Emini olarak görev yapan Yusuf Ziya
Paşa’nın yaptırdığı Keban Yusuf
Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi bölgemizdeki önemli Osmanlı
eserlerinden biridir. E. Alb. Sabit Bilgin ciddi bir
araştırma yaparak kütüphane arşivimize kapsamlı bir kitap
daha kazandırmıştır. Keban
Yusuf Ziya Paşa Camisi ve
Külliyesi adlı bu kitap ecdadımızın hizmetlerini anlatan
önemli bir çalışmadır. Bu güzel eseri hazırlayan E. Alb.
Sabit Bilgin’e Yüce Allah’tan rahmetler diliyorum. Onun bu
müstesna eserini yayınlayan Manas Yayıncılık’a teşekkür
ediyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
“Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi…”
Keban İlçemizin, “tarihi dokusu…” ve kimliğinin
ifadesidir.Cami, bir bütün olarak bizlere apayrı bir huzur,
güven ve iştiyak veriyor.Biraz öncede ifade ettik;
“kitabeler…” bir mana albümüm niteliğindepayandalar,
tonozlar, kemerler, motifler, şamdanlar,âlemler, kubbeler,
pandantifler, mihrap, minber, müezzin mahfili; camilerimizin
tezyini, dokusudur. “Hat Levhalar…” her biri sanat
eseri!Kubbeye ve duvarlara nakşedilen; “Esma-i Hüsna…”
Allah Resulü’nün, “isim ve sıfatları…” O
muhteşem, “ahşap işlemeler…” Muhafazakârlığın tanımı,
“pencere kepenleri…” İlmi yücelten bir dekor,
“Minber Köşkü…” Gözlerinizin zevki, “süsleme sanatı…”
Her birinin insana, “kalbi huzur veren…” mana
derinliğine varırsınız.Bütün bunlar bizlerin kimliğidir…Bu
eser bizlere, “iç dünyamızın zenginliğinden” haber
veriyor.Günümüzde en büyük derdimiz ve de çiğliğimiz;
“çirkin yapılaşma…” Bu eser bizleri, “tarihimizde,
kültürümüzle, kimliğimizle…” buluşturuyor.O zevki ve
estetiği günümüzde ne kadar yaşayabiliyoruz.
Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve
Külliyesi için
tertiplediğimiz bu toplantıyı büyük destek vererek himaye
eden çok değerli Valimiz Sayın Çetin Oktay Kaldırım’ı
konuşmalarını yapmaları için kürsüye arz ediyorum. Buyurunuz
Sayın Valim..
ÇETİN OKTAY KALDIRIM
Sayın Başkanım, Sayın Kaymakamım, çok değerli
hocalarımız, vakıf yöneticilerimiz, sivil toplum
kuruluşlarımızın değerli üyeleri, çok kıymetli yazarlar,
katılımcılar. Hepinizi böyle anlamlı değerli, güzel, tarih
kokan, Keban kokan bir etkinlikte sizlerle birlikte olmaktan
duyduğum memnuniyeti ifade ederek ve sizleri sevgi ve
muhabbetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Tabi
ki İzzetpaşa Vakfı önemli bir vakfımız. Gerçekten çok önemli
hayır hizmetleri yapıyor. Çok sesi çıkmasa da mütevazı ama
anlamlı hizmetler yapıyor. Hem cami ile ilgili hem de
ilimizde bulunan fakir, fukaraya sosyal hizmetler veren,
aslında vakfın ruhunu önemini, anlamını ve niçin kurulduğunu
en iyi özetleyen sadece ilimizde değil ülkemizin önemli
vakıfları arasında yer alıyor. Ben kendilerini tebrik
ediyorum. Necip Bey çok güzel özetlediler. Vakıflar niçin
kurulur, amacı nedir, tarihimizde işlevi ne olmuştur?
Medeniyetimizle adeta özdeşleşen müesseseler olduğunu çok
güzel özetlemişlerdir. Kendilerine hizmetleri dolayısıyla
teşekkür ediyorum. Tabi aramızda kıymetli yazarlar var,
Manas Yayıncılık’ın, o da önemli bir kuruluşumuz gerçekten.
İlimizin kültür hayatını temsil eden, önemli eserleri
yayınlayan ve kültür hayatımıza kazandıran çok önemli bir
kuruluşumuz. Bu çalışmalarından dolayı yöneticilerini
kendilerini tebrik ediyorum.
Keban birçok özelliği ile önemli bir merkez. Hem Osmanlı
döneminde hem de Cumhuriyet döneminde sadece ekonomisiyle
değil kültür hayatı bakımından Osmanlı’ya ve Türkiye
Cumhuriyeti’ne kattığı değerlerle gerçekten önemli merkez.
Fırat’ın önemli bir kesişme noktasında bulunan bir yerleşim
merkezi. O bakımdan ben hem belediye başkanımızı, hem
kaymakamımızı, hem de Kebanlıları tebrik ediyorum.
Yusuf Ziya Paşa önemli bir şahsiyet… İsmi Keban ile çok
özdeşleşmiş, siz ona Kebanlı da diyebilirsiniz. Keban’da
yetişmiş ve Sadrazamlığa hazırlanmış, Sadrazam olmuş Osmanlı
tarihinde önemli bir şahsiyettir Kebanlı Yusuf Ziya Paşa.
Az önce de ifade edildiği gibi Osmanlı bir vakıf
medeniyetidir. Sadece Fatih dönemine baktığımız zaman
bütçenin, devlet bütçesinin on katı büyüklüğüne sahiptir.
Bütün hizmetler özellikle sosyal hayatı ilgilendiren, sosyal
hayatı düzenleyen, sosyal hayata şekil veren ve dolayısıyla
Osmanlı’yı yaşatan bütün hizmetler, kamu hizmetleri sivil
toplum hizmetleri bu vakıflar eliyle icra edildi, yerine
getirildi. Birçok imaretler: eğitim alanında sağlık
alanında, fakir fukaraya bakmak onu da aşan hayvanlara
bakmak bütün canlılara bütün varlığa bakma noktasında
gerçekten çok önemli hizmetler ihya etmişlerdir. Medeniyeti
olgunlaştırmış, medeniyeti yaşatmış müesseselerdir. Bu
bakımdan Osmanlı bir vakıf medeniyeti olarak ifade edilir.
Osmanlı Medeniyeti, bir ihya medeniyetidir, bir inşa
medeniyetidir. Hiçbir yıkıcılık yoktur. Hiçbir kötü unsur
yoktur ve insanlığa hep değer kazandırmış, değer katmış,
insanlığa hizmet etmiş bir medeniyettir. Bunun en önemli
nüvelerini, özünü vakıflar teşkil eder. Vakıflar sosyal,
kültürel hayatta, kamusal hizmetlerde, halka sunulan
hizmetlerde gerçekten çok önemli sorumluluk üstlenmiş ve hem
medeniyetimizin gelişmesi, palazlanması, büyümesi hem de
Osmanlı’nın ve Türk medeniyetinin gittiği ulaştığı değişik
coğrafyalarda kurumsallaşması ve zenginleşmesinde çok büyük
bir rol üstlenmişlerdir. Hatta dünyanın birçok yerinde bunu
görmek mümkündür.
Bugün Japonya’dan Avusturalya’ya, İngiltere’den Amerika’ya
kadar, Afrika’ya kadar yine bu vakıfların çok kıymetli
hizmetlerini, eserlerini görmemiz mümkündür. Aynı zamanda
vakıflar, hayrın müesseseleşmesidir. Bizde hayır çok
önemlidir. Hocamız ifade ettiler. Peygamberimizin özellikle
bütün hadislerinde hayır öğütlenir, hayır yapılması teşvik
edilir ve insanın en hayırlısının da insanlara hizmet eden
olduğu da sürekli vurgulanır. Önemli bir akar olarak
gördüğümüz öbür dünya, oraya gittiğinde de hayır yapan
insanların akarının kesilmeyeceği, sevabının devam edeceği
sürekli vurgulanmıştır. Dolayısıyla hayır hem müesseseleşmiş
hem de bizim bulunduğumuz coğrafyalarda adeta camilerle,
imaretlerle, külliyelerle, çeşmelerle, hanlarla, hamamlarla
mühürlenmiştir.
Bunların en güzel örneklerinden biri de Yusuf Ziya Paşa
Camisi ve Külliyesi’dir. Burası sadece bir ibadethane değil
aynı zamanda bir sağlık kuruluşudur. Önemli bir kütüphanesi
olan bir kültür merkezdir. Külliye, aynı zamanda eğitim ve
öğretime hizmet veren bir merkezdir. Yani Keban ve
çevresinin sosyal hayatına hizmet veren önemli bir kurum ve
kuruluş olmuştur. Tabi Sabit Bilgin Hocamız, devlet
hizmetinde bulunmuş eserini tamamladıktan kısa bir süre
sonra vefat ederek aramızdan ayrılmış. Kendilerine gani gani
rahmet diliyorum. Allah hayrını daim etsin. Ortaya koymuş
olduğu bu güzel çalışması ile hem Keban’a hem de bu güzel
müesseseye çok değerli bir kitap vücuda getirmişler. Yeğeni
Levent Bey de buradalar. Böylesine bir amcaya sahip
oldukları için kendilerine bilhassa bunun kıymetini
bilmelerini tavsiye ediyorum. Tabi Yusuf Ziya Paşa, sadece
bir devlet yöneticisi değil aynı zamanda bir yazar ve çok
önemli bir şairdir. Osmanlı’da hemen hemen bütün devlet
görevlilerinde, bilhassa öğretmenlerin de bu özelliği
görmemiz mümkündür.
Yusuf Ziya Paşa bir şiirinde şöyle diyor: “Ser fürû etmez
iken dünyâ için âlemlere/ Şimdi ednâyamümâşât ile
mecburlardanız” Evet, işi ehline vermeyi, işi sahibine
vermeyi aslında bir yöneticinin ne yapması gerektiğini çok
iyi özetleyen bir ifade, bir tavırdır.
Bu programı hazırlayan herkese, emeği geçen herkese
tebriklerimi sunuyorum. Programın hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Emekli Albay Sabit Bilgin’in, “Keban’ı bizlere anlatan
eser…”“Osmanlı Döneminde (1725-1920) Keban Madeni Eminlerive
Keban Kaymakamları…” ilk eserini Manas’ta tanıtmaya
çalışmıştık. Bu fedakâr, “vakıf zihniyetli insan…”
memleketi Keban hayranıdır. Bugün bizleri bir araya getiren
bu tarihi muhteşem günde; “Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi
ve Külliyesi” isimli eseri, “Osmanlı Dönemi Arşiv
Taramalarıyla…” bir dönemi bizlerle birlikte tabir
yerinde ise, yeniden inşa edecek. Kitabın müellifi, kitabın
hazırlanması sırasında (11 Nisan 2016) tarihinde vefat
etmişti. Hadis de ne buyruluyor; “Âdemoğlu ölünce amel
defteri kapanır. Ancak üç kişinin defteri kapanmaz;Geride
Sadaka-i Cariye bırakanın,Hayırlı bir evlat bırakanın,Geride
faydalanılacak bir ilim bırakan kimselerin…” Sabit
Bilgin bu eserleriyle bir dönemi tekrar “hafızalara…”
taşımış; bizleri bir daha kendi tarihimizle
yüzleştirmişlerdir.
“Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi…”
isimli eser… Bu güzel faaliyet sizlerin de katkılarıyla,
Manas Yayınları arasında okuyucusuyla buluşuyor. Eserin
kapak tasarımı, Dr. Tamer Kavuran’a, dizgi ve sayfa
düzeni, Öğr. Gör. Recep Bağcı’ya ait. Eseri yayına
hazırlayan; E. Alb. Levent Bilgin ve Erol Çakır,
baskı, “Sistem Ofset ve Matbaacılık… Eser, 198
sayfadan oluşuyor.
Eser, dikkatle incelendiğinde, merhum, Sabit Bilgin
tarafından; “büyük bir titzlikle…” hazırlandığı
görülür. O döneme ait, bütün kaynaklar, “taranır!”
Bir dönemin genel (sosyal, kültürel, iktisadi) fotoğrafı,
günümüze taşınır. Yazar, “Yusuf Ziya Paşa’nın Hayatını”
bir “model insan olarak…” takdim eder. Vakarlı ve
‘edep yahu…’ sırrına vakıf bir ömür! Sabır,
Sadakat, Samimiyet; hayatının üç temel boyasıdır. O
boyanın astarlarına baktığımızda da; “liyakatı, ehliyeti,
marifeti, emeğe saygıyı, irfanı,hakkı, hukuku, adaleti,
eşitliği, hoşgörüyü…” görürüz.
İşte bu güzel eser hakkında konuşmalarını yapmaları için E.
Alb. Levent Bilgin’i kürsüye davet ediyoruz. Merhum Sabit
Bilgin tarafından hazırlanan,
Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi adlı kitabın
macerasını bir de ondan dinleyelim. Buyurunuz Sayın Hocam..
E. ALB. LEVENT BİLGİN
Sayın Valim, Değerli Konuklar;
Keban, sınırları içerisinde bulunan zengin gümüş ve kurşun
yatakları dolayısıyla Osmanlı Devleti döneminde önemli maden
üretim merkezi konumunda bir yerleşim birimidir.
Devletin para sisteminin kıymetli madene dayalı olması ve
basılan gümüş sikkelerin hammaddesinin bu yöreden
çıkarılıyor olması da takdir edersiniz ki Keban’a ayrı bir
önem kazandırmıştır.
Yine madencilik faaliyetlerinin önemli bir kısmını
gayrimüslim tebaanın yürütmesi de ilçeyi çoklu etnik bir
kimliğe büründürmüştür. Maden işletilen sahaların ayrı bir
idari yapıya sahip olması nedeniyle Keban Maâdin-i Hümayun
Eminliği olarak idare edilmiş ve Maden Eminleri iyi eğitim
görmüş, liyakatli kişilerden seçilmiştir.
Keban’ın bu özellikleri nedeniyle diğer yerlere nazaran
doğal olarak Osmanlı başkenti ile sık yazışmaları olmuştur.
Bu nedenlerden dolayı Osmanlı Arşivleri’nde Keban ve Keban
Madeni ile ilgili birçok belge mevcuttur. İşte bu arşiv
belgelerinden araştırmacıların kullanımına açık 723 adet
belge kitabımızın yazarı rahmetli amcam Sabit Bilgin
tarafından tercüme edildi. Yine bu tercüme edilen
belgelerden hepinizin bildiği üzere “Osmanlı döneminde Keban
Madeni Eminleri ve Keban Kaymakamları” adlı kitabı
yayınlandı. Bu Kitabın Yayımlanmasını Müteakip “Yusuf Ziya
Paşa Camisi ve Külliyesi” adlı bir eserin hazırlanmasına
başladık. Bizi bu eseri hazırlamaya yönelten etkenlerin
başında; Güzel memleketimiz Keban’ın geçmişten günümüze
intikal eden tarihi eserlerinin başında kuşkusuz ki Yusuf
Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi gelmektedir. Halen ibadete
açık olan cami bölümü hariç bu eserin aslında içerisinde bir
cami, bir kütüphane, bir medrese, bir sıbyan mektebi, iki
çeşme, bir türbe, şadırvan, minare ve tuvaletlerden oluşan
orta büyüklükte bir külliyenin varlığı bilinmemektedir.
Gelecek kuşakların; caminin isminin Yusuf Ziya Paşa
olduğunu, önceden yerinde Ağa Camisi veya Mir Mehmet Camisi
adında başka bir cami olduğunu bilmesi açısından bu eser
önemlidir. Cami ve külliyenin kalan unsurlarının hakkında
halk arasında söylene gelen çoğunluğu rivayete dayalı yanlış
bilgiler, bu rivayetlere inanan bir kısım şahısın
düşünceleri de bu eserle birlikte ortadan kaldırılacaktır.
Cami ve külliyesi, çeşitli akademik çalışmalarla
incelenmiş; çoğu levha ve kitabelerin günümüz Türkçesine
yanlış tercüme ve aktarımları da bu kitapla birlikte ortadan
kaldırılmıştır.
Yusuf Ziya Paşa ve Külliyesi, Elazığ ili sınırları
içerisinde yer alan nadide birkaç Osmanlı eserinden
birisidir. Camide varlığı bilinen ancak çeşitli nedenlerle
günümüze ulaşamamış objelerin olduğu ve halen mevcut
objeleri kayıt altına alınması önem arz etmektedir.
Yusuf Ziya Paşa’nın Keban ve Kebanlıları çok sevdiğini,
servetinin büyük bir kısmını Keban’a harcadığını çok sevdiği
iki evladını Keban toprağına emanet ettiğini, Kebanlıların
da onu çok sevdiklerini incelediğimiz belgelerden
öğrenmekteyiz. Bu saydığım nedenlerden dolayı Yusuf Ziya
Paşa’yı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.
Hepsinden önemlisi ise kitabın yazarı Sevgili Amcam Merhum
Emekli Albay Sabit Bilgin’in doğup büyüdüğü topraklara olan
vefa duygusunu ödemiş olmasıdır.
Kitabın, Manas Yayıncılık tarafından yayınlanmasına karar
vermiştik. Eserin ilk dizgisinden ve ilk düzeltmesinden
sonra sevgili amcam Tanrı’nın sonsuz rahmetine sığındı.
Kitabın yayına hazırlanması ve okuyucuyla buluşturulması
görevi bana kaldı. Bu benim için amcama karşı önemli bir
yükümlülüktü. Bu yükümlülük beni yaşamını yitirmiş bir Keban
sevdalısının Keban kültür hayatına kusursuz bir eser armağan
etme isteğinin temsilcisi konumuna düşürdü. Doğal olarak bu
sorumluluk kitaba daha titizlenmeme yol açtı. Amcamın
vefatından sonra kitap dokuz kez gözden geçirildi. Hem benim
hem de yayınevinin bir tarihi eseri tanıtan görseli oldukça
zengin kitap konusundaki deneyimsizliğimiz de zamanın
uzamasına neden oldu. Aralık 2017 ayı içerisinde yayınlanan
kitabımız Elazığ Bölgesinde de bir ilk olma özelliğini
taşımaktadır.
Değerli hemşerimiz Sayın Prof. Dr. Metin Sözen’in Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu “Belleten” dergisinin (1971 Yılı)
yayınlanan 27/306’ncı sayısında “Keban’da Türk Eserleri”
isimli incelemesi Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesi’nin
ilk incelendiği eserdir. Sayın Sözen ile yaptığım görüşmede
o dönemde çektiği fotoğrafları istedim. Ancak Hoca’mızın
arşivinde tüm aramalarımıza rağmen külliyeye ait
fotoğrafları bulamadık. Bu fotoğrafların muhtemelen birkaç
yıl evvel Çevre ve Kültür Vakfı binasında çıkan yangında
zarar gören evrakların içinde olduğu kanaatine vardık. Cami
ile ilgili ikinci akademik çalışma ise ilkokul arkadaşım
Sayın Doç. Dr. Fuat Şancı’nın İnönü Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Araştırma Dergisinin 1’nci sayısında yayınlanan
“Keban’da Yusuf Ziya Paşa Külliyesi” isimli incelemesidir.
Her iki akademik çalışmada mimari ve sanat tarihi yönleriyle
yapılan çalışmalardır.
Bizim yaptığımız çalışmada belirttiğim iki çalışmadan da
yararlanılmış, Osmanlı arşiv belgelerindeki yazışmalar ve
vakıf senedinin de ilave edilmesiyle tarih boyutu ile
birlikte insan unsuru da eklenmiştir. Kitabın içeriğinden
de kısaca bahsetmek gerekirse; kitap genel olarak Yusuf Ziya
Paşa Camisi ve Külliyesi Mimarisi, Yusuf Ziya Paşa Külliyesi
ile ilgili yazışmalar, kuruluş vakfiyesi ve 1817-1819
yılları arasındaki Maâdin-i Hümayun Emini Nurullah Mehmet
Paşa’nın Ziyaiye Camisi Vakfı’na bağışladığı malların
vakıfnamesi olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır.
Okuyucu bu eserde; Keban’da 1794 yılında harap bir durumda
olan mir Mehmet Camisi’nin yerine Keban ahalisinin
müracaatıyla Erzurum Valisi ve Maâdin-i hümayun Emini Yusuf
Ziya Paşa tarafından bir külliye yapımının öyküsünü ve bu
külliyenin masraflarını karşılamak üzere kurduğu vakfı
bulacak. Cami merkezli olan külliyenin; caminin etrafına
kütüphane, medrese ve mektep gibi kültürel unsurlar
yerleştirilerek zenginleştirildiğini öğrenecek. Yusuf Ziya
Paşa Külliyesi’nin; bir asırdan fazla bir süreyle Osmanlı
toplumuna siyasi, idari ve adli görevler yapacak elemanlar
yetiştirmesinin yanında, Keban kültür hayatını da derinden
etkilediğine tanıklık edecek; Keban’ın kadim tarihindeki
Müslim ve gayrimüslim unsurların asırlarca beraberce,
karşılıklı sevgi, saygı, anlayış ve hoşgörü içinde
yaşamalarına vesile olan anlayış ve kültürün oluşmasında
Yusuf Ziya Paşa Külliyesi’nin katkılarını sezecektir.
İlçemizin kültür hayatına katkıda bulunmak ve tarihine bir
nebze ışık tutmak amacıyla hazırladığımız bu eser, aynı
zamanda çok yönlü bir araştırma ve emeğin ürünü olma
özelliğini de taşımaktadır. Kitabın görselleri babam Sait
Bilgin’in arşivinden ve yeni çekimleriyle, değerli dostum
Av. Cem Bayındır katkılarıyla oluşturuldu. Ayrıca Malatya
Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ndeki vakıf defterlerinin
görselleri Sayın Selda Yıldırım Hanımefendi’nin katkılarıyla
esere dâhil edildi.
Kitabın yayınlanması Manas Yayıncılığın değerli yöneticisi
Şener Bulut tarafından üstlenildi, kitabın hazırlandığını
duyan değerli hemşerilerimiz işadamı Sayın Derviş Atlı ve
Sayın Hadi Turan’da basım aşamasında katkılarını
esirgemediler. Sunuş yazılarıyla Sayın Prof. Dr. Kemal
Özmen, Prof. Dr. Hasan Yüksel ve Dr. Cihan Bayındır katkıda
bulundular, Sayın Prof. Dr. Ramazan Demir cami ile ilgili
elindeki belge ve bilgileri bizimle paylaştı.
Kısacası bu eser kolektif bir çalışmanın ürünü olarak ortaya
çıktı. Tüm katkı koyanlara Bilgin ailesi adına sonsuz
teşekkürlerimi arz ediyorum. Keban kültürüne ait daha nice
eserler ortaya koyma umut ve inancımı belirtirken sözlerimi
babam Sait Bilgin’e ait Yusuf Ziya Paşa Camisi adlı şiirle
bitiriyorum.
YUSUF ZİYA PAŞA CAMİSİ
Tarihi eserdir Keban Camisi
Maden Eminiymiş onun banisi
Bin iki yüz ondur yapım senesi
Böyle yazılıdır taş kitabesi.
Üç yönde mevcut avlu kapısı
Her kapı başında var bir levhası
Duvarları kalın sağlam yapısı
Adı Yusuf Ziya Paşa Camisi…
Geniştir avlusu hem şadırvanı
Altı taş döşeli, üstü kurşunlu
Yöreye ün salmış şanlı mı şanlı
Göğe yükselen zarif minaresi…
Var imiş eskiden çok vakfiyesi
Ne medrese kalmış ne külliyesi
Bir Osmanlı örneğidir yapısı
Cami değil sanki iman kalesi...
Seftil’e doğru kıble yönünde
Çifte kemer bağlı duvar önünde
Birer de destek var sağ ve solunda
Ne güzel özenmiş yapan ustası…
Mimarı kim acep kimin eseri
Nakış nakıştezyinlemiş her yeri
Hele o mihrabı hele minberi
Hayran bırakıyor gören herkesi…
Dışarıdan bakınca sade görünür
İçeri girince insan ürperir
Yapıya ayrı bir güzellik verir
Dört sütun üstüne konan kubbesi...
Müezzin köşkünde okunur kamet
Mihrapta tekbirle başlar ikamet
Sessizce saf tutar bütün cemaat.
Sadece duyulur imamın sesi…
Sakalı Şerif kutsal emanet
Kadir gecesinde olur ziyaret
Ey şanlı yapı ey ulu mabet
Kalbe doldurursun Allah sevgisi…
Yusuf Ziya Paşa ruhun şad olsun
Yaptırdığın cami ebedi kalsın
Beş vakit bu mabet cemaat dolsun
Ta arşa yükselsin mümin sedası…
Sait bu cami de Yüce Mevla’ya
Açar ellerini başlar duaya
Okuyup bağışlar Yusuf Ziyaya
Her Allah’ın günü ve her gecesi…
Tanıtım etkinliğinde yer alan Elazığ Valiliği, Elazığ
Belediyesi, Fırat Üniversitesi, Keban Kaymakamlığı Ve Keban
Belediye Başkanlığına teşekkür ediyorum.
Kitabın tanıtımını onurlandıran başta Sayın Valimiz olmak
üzere tüm konukları, Keban ve Kebanlılar adına en içten
dileklerimle selamlıyor ve saygılarımı arz ediyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Yusuf Ziya Paşa, “devlet adamıdır! “Enderun
Mektebinden…” yetişecektir! III. Selim ve II. Mahmut
dönemlerinde toplam olarak, “sekiz yıl on gün…”
sadrazamlığı vardır! Aklı, basireti, zekâsı, irfanı,
güvenilir oluşu, sadakati Yusuf Ziya Paşa’yı, çok önemli
görevlere taşıyacaktır. O asıl, “Kebanla bütünleşen…”
bir şahsiyet olarak anılır. Keban İlçemize en büyük hizmeti
ve hediyesi de; “Yusuf Ziya Paşa Camisi ve Külliyesidir…”
Değerli konuklar, Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Muhammet Beşir Aşan, Keban bölgesinde Maden
Emini olarak görev yapan, Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın
hayatı ve eserleri hakkında konuşmalarını yapacaklardır.
Buyurunuz Sayın Hocam..
Prof. Dr. MUHAMMET BEŞİR AŞAN
Sayın Vali, Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı ve Elazığ ilinin
değerli yöneticileri, sevgili öğrenciler hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yapacağım konuşmada bir model insan, devlet adamı Yusuf Ziya
Paşa’nın hayatı ve külliyesinden söz edeceğim. Yusuf Ziya
Paşa ismi ile müsemma Ziya. Ziya isminde bir idareci, bugün
ziya (ışık)’nın kaynağı olan Keban’a Maden-i Hümayun Emini
olarak geliyor ve Osmanlı Devleti’ne hizmet ediyor. Şimdi
onun hayat hikâyesine bakacak olursak, şunları
söyleyebiliriz. Yusuf Ziya Paşa, veya diğer adıyla Yusuf
Ziyaeddin Paşa aslen Kafkasyalı(Gürcü)dır. Osmanlı idare
sistemi içerisinde ilmiye ve seyfiye diye tabir edilen iki
yetiştirme biçimi vardır. Bunlardan ‘’seyfiyye’’ diye tabir
ettiğimiz bürokrat ve askeri niteliği olan kimselerin
Enderun ortamında yetiştirildiğini görüyoruz. İşte Yusuf
Ziya Enderun’da eğitim alıyor. Çocukluk ve gençlik
yıllarındaki eğitimden sonra, yetenekli olmasından ilk görev
yeri, Enderun oluyor. Sonra Halil Hamit Paşa’nın yanında ve
zamanla Hamit Paşa’nın silahtarı olarak, onunla birlikte
Keban
Maâdin-i Hümayunu’na gönderiliyor. Yani çekirdekten
yetiştirme bir bürokrat diye tabir edebiliriz. Maden’de
göreve başladığı vakit bu Paşa’nın yanında onun mühürdarı ve
silahtarı olarak, yani günümüz tabiriyle belki özel
sekreteri diye tabir edebileceğimiz görevde yer alıyor.
1792 yılında Yusuf Ziya Paşa, Mirimiran unvanıyla, daha
sonra da Keban Maâdin-i Hümayununa Emin olarak atandığını
görüyoruz. Bu atamadan sonra da bölgede yaptığı görevlerle
adeta Osmanlı devlet adamı şahsiyetiyle, devletin adaleti,
şefkati ve izzetini bölgeye hakim kılıyor.
Sadece bir Emin-i Maâdin-i
Hümayun olarak kalmıyor, bölgede başarılı çalışmalar
yaptığından, onun Diyarbakır’a vali olduğunu görüyoruz.
Devamında Gümüşhane, Trabzon veya buna benzer diğer
bölgelerin de valiliğini yürütmekle, görevlendirildiğini
görüyoruz.
Bu dönemde Osmanlı’nın Keban maden işletmesi fevkalade bir
özellik arz ediyor. Devletin mali (sikke) ihtiyaçları için
gerekli gümüş madenine ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Bu
konuda önemli bir çalışması olan, Fırat Üniversitesi Tarih
Bölümü’nde görev yapmış ve ‘’Keban Maâdin-i Hümayunu’’
üzerinde çalışmış arkadaşımız Prof. Dr. Fahrettin Tızlak
Beyin doktora tezi olarak bu konuyu incelediğini görüyoruz.
Kendisi halen Akdeniz üniversitesi Tarih Bölümü başkanıdır.
Benim de oda arkadaşımdır. Onun çalışmalarını bizatihi
yakinen izlemiş olduğumu da ifade etmek istiyorum. Diğer bir
önemli çalışma da yine Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü’nde
doktora yapmış Doç. Dr. Kürşat Çelik’in ‘’Yusuf Ziya Paşa
ve Külliyesi’’ başlıklı incelemesi ve merhum Em. Albay
Sabit Bilgin’nin ‘’Osmanlı Döneminde (1725-1920) Keban
Maden Eminleri ve Keban Kaymakamları’’ isimli eserleri
bu konuda başvurulacak, önemli olan kaynaklar olarak
belirtmeliyim.
Yusuf Ziya Paşa; 1793 tarihinde Diyarbakır’a atanmış ve bir
yıl iki ay Diyarbakır Valiliği görevinde bulunmuştur. Bu
görevdeyken aynı zamanda 1794’te Erzurum Valiliği,
1796-1797’de Çıldır Valiliği görevini de yürütmüştür.
1797-1798’de kendi isteği ile çıldır Valiliği görevinden
ayrılarak Trabzon Valisi olmuştur. 1798’de Sadrazam olarak
atanmış 25 Ekimde de İstanbul’a gelmiştir. Bu görevinde iken
Napolyon Bonapart’ın Mısır’a asker çıkartmasından dolayı
ordu komutanı olarak Mısır’a giderek 1801’de Mısır’ın işgal
edilmesini engellemiştir. 21 Nisan 1805’te sadrazamlık
görevinden istifa eden Yusuf Ziya Paşa, Beylerbeyi’ndeki
evinde ikamete çekilmiştir. Daha sonra Trabzon Valisi olarak
atanan Yusuf Ziya Paşa’yı 1807’de Erzurum Valisi ve Şark
Seraskeri olarak görmekteyiz. 1807’de Bağdat ve Basra valisi
olarak atanmış ve daha sonra Konya ve Halep Valisi olmuştur.
1809’da ikinci defa Sadrazam olarak atanan Yusuf Ziya Paşa
1809 yılında da tekrar İstanbul’a gelmiştir. Ruslarla
yapılan savaşta da başarı gösteremeyen Yusuf Ziya Paşa
sadrazamlık görevinden istifa etmiştir. 1815’te vezirlik
rütbesi tekrar kendisine verilmiş ve Eğriboz muhafızlığı ile
1817’de Sakız muhafızlığı görevine atanmıştır. 1819 yılında
da vefat etmiştir. Mezarı da yine burada Şeyh İlyas
Türbesinde bulunmaktadır.
Hayatına baktığımız vakit Yusuf Ziya Paşa’nın eserleriyle
dikkat çekecek olursak özellikle en önemli eseri biraz önce
de ifade edildi gerçekten Keban ve bölgedeki idaresinden
Osmanlı idareciliğini ve Osmanlı hakimiyetini çok güzel
temsil etmiş sadece burada bir yönetici olarak bulunmamış o
zaman Osmanlı maliyesinin önemli bir gelir kaynağı olan bu
madenin işletilmesini ve burada yeni galerilerin açılması ve
özellikle de iktisadi yönden bu bölgenin, bu galerilerin
maden istihsaliyle önemli katkılar sağladığını görüyoruz.
Yusuf Ziya Paşa’nın bu yöneticiliğinin yanında bölgedeki
asayişi de çok iyi denetlediğini, Çemişgezek’ten, Palu ve
Adıyaman’a varıncaya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer
alan aşiretleri bir devlet şefkatiyle idare etmiş, bu arada
da meydana gelen birtakım asayişsiz davranışlara karşı da
asla müsamaha göstermemiş ve gerekli tedibi de yapmıştır.
Yani onun için Yusuf Ziya Paşa’nın şahsında bölge adeta onun
şefkat ismine mazhar olduğu gibi, devletin celal ismini de
layıkıyla yaşamıştır.
Onun için bölgede çok iyi tanınan ve çok iyi bir şahsiyet
olarak görmekteyiz. Bu özellikleriyle onu, bölge ve Keban
insanı sevmiş ve Keban’daki Ziyaiyye Vakfı ile adeta
o hizmetlerini taçlandırmıştır. Birkaç cümleyle de o
vakıftan söz ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Vakfiyede genel olarak vakıf tarafından vakf ettiği malları
ve bunların nasıl idare edileceğini, gelirlerinin nerelere
harcanacağını vakfın kimler tarafından, nasıl idare
edileceği hususunda bir vakıfname ortaya koymuştur.
Özellikle vakfiyede, vakfın ihtiyaçlarını görmek üzere Eğin,
Arapgir ve Keban’da çeşitli yerleri akar olarak
vakfedildiğini görmekteyiz. Bu bağlamda Eğin kazasında bir
tarafında kömür ağası konağı, bir tarafında Süleyman ağa
dükkânı, bir tarafında da Kazancı Oğulları mülkleriyle bir
tarafında yol ile çevrili olan ve birbirine bitişik 13
dükkânı vakfetmiştir. Yani vakfın sadece Keban’da malları
bulunmuyor, Çemişgezek’ten Adıyaman’a ve bölgenin diğer
yerlerine kadar uzandığını görüyoruz. Yine bu dükkanlarla
birlikte bir kahve ile iki mahzen ve yine Eğin’de çarşının
hemen üstünde bir tüfekçi dükkanı ve yine Apçağa köyünde
merhum Hacı Emir Efendi dükkanı ve onunla birlikte 15 adet
dükkan akar olarak vakfedilmiştir. Tabi bununla beraber yine
birtakım akar olarak kaydedilen malları ayrıca görmekteyiz.
Özellikle bir külliye olarak inşa edilen Keban Yusuf Ziya
Paşa, Camisi ve Külliyesi’nde cami, medrese, kütüphane,
sıbyan mektebi ve çeşmelerin yer aldığını görmekteyiz.
Evet konuşmamı fazla uzatmak istemiyorum. Yusuf Ziya Paşa’ya
rahmet dilerken yine bu çalışmaları eser olarak bizlere
kazandıran merhum E. Alb. Sabit Bilgin’e ve bu konuda
katkıları olan E. Alb. Levent Bilgin’e özellikle
teşekkürlerimi arz ediyorum. Saygılar sunuyorum.
BEDRETTİN KELEŞTİMUR
Bu coğrafyanın sesini; Nimri Dede’yi iyi dinleyelim; “İkilik
kinini içimden atıp/Özde ben, bir insan olmaya geldim/Taht
kuralı ariflerin gönlüne /Sözde ben bir insan olmaya geldim”
diyen Nimri Dede, Keban İlçemizin Nimri Köyünden yetişen,
ömrünü bir gönül adamı olarak yaşadığı topluma ve insanlığa
adayan; Âşık Edebiyatı’nın ilimizdeki önemli temsilcisidir
Rahmetli Şeref Tan’ın aynı mealdeki mısrası; “Birlik ruhu
tutuşsun bizim Çayda Çıradan”, diyor. Bu eserler ve bu
eserleri inşa eden, “vakıf insanlar…” Bu coğrafyanın
“gönülde yaşayan kahramanlarıdır!”.
Değerli misafirlerimiz programımızın son bölümünde sizlere
Halk Müziği sanatçılarımız; Nihat Kazazoğlu, Fethi Açıkgöz,
Aygün Çam ve Ferhat Çalışkan Keban İlçemizin Nimri köyünden
yetişen, ömrünü bir gönül adamı olarak yaşadığı topluma ve
insanlığa adayan; Âşık Edebiyatı’nın ilimizdeki önemli
temsilcisi Nimri Dede’nin eserlerini seslendireceklerdir.
Kıymetli sanatçılarımızı sahneye davet ediyoruz.