Manas
Yayıncılık olarak 1933–1952 yılları arasında Elazığ’da
yaşayan Azerbaycanlı şair Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum
Yıldönümü münasebetiyle 11–12–13 Nisan 2007 tarihlerinde bir
toplantı düzenledik. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Azerbaycan Cumhuriyeti Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı, Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye Başkanlığı,
Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Elazığ Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanlığı, Elazığ Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
Azerbaycan Yazarlar Birliği, Avrasya Yazarlar Birliği, Fırat
Havzası Gazeteciler Cemiyeti ve Elazığ Musiki Konservatuarı
Derneği ile işbirliği yapılarak hazırladığımız programa
Türkiye ve Azerbaycan’dan çok sayıda bilim adamı, yazar ve
sanatçı katıldı. Onur konuğu olarak ise şairin İstanbul’da
yaşayan oğlu Azer Elmas iştirak etti.
BAKÜ’DEN GELEN MİSAFİRLER…
Tarih, 5 Kasım
2003; Ramazan ayı... Devlet Kitapları Bölge Şefliği’nde
Günerkan Aydoğmuş, Bedrettin Keleştimur ve Mustafa Öz ile
birlikte sohbet ediyoruz. Bir ara Günerkan Beyin telefonu
çaldı. Elazığ Valiliği Özel Kalem Müdürü Mukadder Karaaslan
beni soruyor… Azerbaycan Televizyonu Telefilm Yaradıcılık
Programının sorumlusu Ahmet Oğuz, beraberinde program
yönetmeni Şahettin Elhan Mailoğlu ve kameraman Neriman
Settaroğlu ile birlikte Elazığ’a gelmişler... Ahmet Oğuz,
2001 yılında Ahmet Kabaklı’nın anısına düzenlediğimiz Hazar
Şiir Akşamları’na şair olarak davet edilmiş, üç gün boyunca
düzenlediğimiz etkinliklere katılmıştı… Misafirlerimiz ile
kısa bir süre sonra buluştuk. Kucaklaşıp hasret giderdikten
sonra da Ahmet Bey, Elazığ’a niçin geldiklerini anlatmıştı.
Şener Bey, şair Elmas Yıldırım’ın hayatını belgesel film
olarak hazırlıyoruz Bu büyük şairimiz 1933–1952 yıllarında
Elazığ’da yaşamış ve burada vefat etmiş. Azerbaycan’daki
çalışmalarımızı tamamladık. Elazığ’da bulunduğu yıllara ait
hatıralarını da tespit ederek çekimlerimizi tamamlayacağız…
Elazığ’daki çalışmalarını iki gün içersinde tamamlamak
istiyorlardı. Onlara elimizden gelen bütün desteği vermiş ve
yardımcı olmaya çalışmıştık... Elmas Yıldırım’ın
hatıralarına iki gün gibi kısa bir sürede ulaşabilmemiz
mümkün değildi Ama yine az da olsa belge, bilgi ve kaynak
kişiye ulaşmayı başardık, çekimler yapıldı. Elmas
Yıldırım’ın Turan gazetesinde yayınlanan şiirlerine ulaştık.
Turan gazetesi ziyaret edildi. Hazar Gölü, Harput ve Ağın’da
koca şairin yaptıkları belgelendi, kayda alındı.
Ellerindeki senaryo metnine göre Elmas Yıldırım’ın hayat
hikâyesi Malatya’da tamamlanmıştı. Mezarına da ulaşmak
istiyorlardı. Onları otobüs terminalinden Malatya’ya
uğurlarken, Malatya Belediyesi’ni arayarak Başkan Yardımcısı
Ziya Kesriklioğlu ile görüşmelerine yardımcı olduk. Ancak
sonradan öğrendik ki Ziya Bey, onlara gereken ilgiyi
gösterdiği halde maalesef Elmas Yıldırım’ın mezarını
bulamamışlar ve Azerbaycan’a dönmüşler..
ELMAS YILDIRIM ELAZIĞ’IN
GÜNDEMİNDE…
Azerbaycanlı
kardeşlerimizle birlikte 5–6 Kasım tarihlerinde geçirdiğimiz
bu iki güzel gün beni ve beraber olduğumuz arkadaşlarımı
oldukça etkilemişti. Sonraki günlerde bu yaşadıklarımızla
ilgili olarak düşüncelerimizi Günışığı gazetesinde
değerlendirmiştik… 2004 yılının ilk aylarında Elmas
Yıldırım’ın hayatını konu alan belgesel Azerbaycan
Televizyonunda (AZ TV) yayınlandı. Programın bir kopyası
daha sonra Elazığ’a gönderildi. O günlerde Kanal E, Kanal 23
ve Fırat Televizyonlarında yayınlandı. Şair Elmas Yıldırım,
izlediğimiz bu belgesel sayesinde Elazığ’ın gündemine girmiş
oldu.
22–24 Eylül 2005 tarihlerinde düzenlediğimiz 13. Hazar Şiir
Akşamları’nı Elmas Yıldırım’ın anısına gerçekleştirildi.
Türk Dünyasından çok sayıdaki şair, yazar ve bilim adamının
katıldığı bu etkinliklere şairin İstanbul’da yaşayan oğlu
Azer Elmas ile Azerbaycan’daki yeğeni Hacıağa Almaszade de
davet edilmiş ve konuğumuz olmuşlardı. Başarıyla
tamamladığımız bu etkinliğin ardından dönemin Elazığ Valisi
Dr. Kadir Koçdemir’i makamında ziyaret etmiştik. Sayın
Valimiz bana dönerek; Şener Bey, Elmas Yıldırım’ın
şiirlerini bir kitapta toplayarak basalım gençlerimize
okutalım demişti. O tarihlerde Manas Yayıncılık’ı henüz yeni
kurmuştuk. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra çalışmalarımız
başladı. Şairin oğlu Azer Elmas, yeğeni Hacıağa Almaszade
ile birlikte Azerbaycan Cumhuriyeti Edebiyat ve İncesanat
Arşivi Direktörü Marif Teymur’u 27 Aralık 2005 tarihinde bu
konuda görüşlerini almak için Elazığ’a davet ederek üç gün
misafir etmiştik.. Hazırlanacak kitap ile ilgili olarak
onlarla görüşmelerde bulunduk. Sayın Valimiz sadece
şiirlerin basılmasını istiyordu. Bu çalışmayı
üniversitemizden bir hocamızın yürütmesi uygun olacaktı. Bu
düşünceden hareketle, yakın dostumuz Yrd. Doç. Dr. Tarık
Özcan’ın tavsiyesi ile Fırat Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümünde görev yapan hocamız Yrd. Doç. Dr. Enver
Aras ile bir görüşmede bulunarak konuyu geniş olarak
değerlendirmiştik. Enver Bey kendisine yaptığımız bu teklifi
olumlu bularak çalışmalarına hemen başlayabileceğini ifade
etmişti. Azerbaycanlı konuklarımızı havaalanından uğurlarken
Hacıağa Almaszade ile Azer Bey sevinçliydi.. Sayın Valimiz
başta olmak üzere kendilerine ilgi gösteren bütün
arkadaşlarımıza döne döne teşekkür edip bizlerden ayrılırken
son defa bana yaklaştı ve Şener Bey; “2007 yılında amcanız
Elmas Yıldırım 100 yaşında olacak” diyerek bir hatırlatmada
bulunduktan sonra bu güzel dostlarımız gönüllerini Elazığ’da
bırakıp gitmişlerdi. Aradan bir süre geçmişti ki valiler
kararnamesi ile Sayın Valimiz Dr. Kadir Koçdemir Ankara’ya
tayin oldu, Elazığ valiliğine Sayın Muammer Muşmal atandı.
2006 yılının Ocak ayından itibaren Manas’taki
faaliyetlerimiz giderek yoğunluk kazanıyordu. Yayınladığımız
ilk eserlerimiz için 4–5–6 Mayıs tarihlerinde bir toplantı
düzenlemiştik. Gerçekleştirdiğimiz bu toplantıya Kültür ve
Turizm Bakanlığı Müsteşarımız Prof. Dr. Mustafa İsen ile
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Bey de katılmış ve
konuğumuz olmuşlardı. Manas Yayıncılık olarak düzenlediğimiz
bu ilk faaliyetimiz, bilim, kültür ve sanat çevreleri
tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış, destek görmüş,
programa katılan devlet büyüklerimizin de takdirlerini
kazanmıştık.
Çalışmalarımızı biri biri ardınca düzenlediğimiz faaliyetler
ile kültür ve sanat hayatımızın gündemine taşımaya gayret
ettiğimiz bu günlerde Enver Aras Hocamız da Elmas Yıldırım
ile ilgili yaptığı çalışmalarında bir hayli mesafe almıştı.
O, bu yoğun çalışmaların içersinde olduğu günlerde bizler de
Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum Yılı kutlamaları için
kararımızı vermiş ve hazırlıklara başlamıştık.
Elmas Yıldırım’ın 100. doğum yılı kutlamalarını 2007 yılı
içersinde önce Elazığ’da, sonra da Bakü’de kapsamlı
etkinliklerle gerçekleştirmeyi arzu ediyorduk. Bu hususta
hazırladığımız projemizi ilk olarak Elazığ Valisi Sayın
Muammer Muşmal’a sunduk. Daha sonra da Elazığ Belediye
Başkanımız M. Süleyman Selmanoğlu ile Fırat Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz’a götürdük. Şehrimizin
yöneticileri teklifimizi sıcak bir ilgiyle karşılamışlardı.
Sonraki günlerde Ankara’da, kadim dostumuz şair Ali Akbaş
ile beraber Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarımız Prof.
Dr. Mustafa İsen’i makamında ziyaret ederek bu konuyla
ilgili bir görüşmede bulunduk.. Sayın müsteşarımızın da
projeyi ciddi bularak desteklemesiyle birlikte
çalışmalarımıza başladık. .
ELMAS YILDIRIM HAZAR’IN KONUĞU
Elazığ’da, 5 Aralık 1992 tarihinden itibaren
gerçekleştirilen Hazar Şiir Akşamları’nın 13. sünü 22–24
Eylül 2005 tarihlerinde kardeş Azerbaycan’ın millî şairi
Elmas Yıldırım’ın anısına düzenlemiştik.
Elazığ
Valiliği’nin himayelerinde, Elazığ Belediye Başkanlığı,
Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Sivrice Kaymakamlığı, Sivrice
Belediyesi, Elazığ Musiki Konservatuarı’nca hazırlanan
etkinliklere; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Atatürk Kültür Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (TİKA), Türk Edebiyatı Vakfı katkı sağlarken, bu
büyük ve anlamlı faaliyetin hazırlık çalışmaları Manas
Yayıncılık tarafından yürütüldü. Şair Elmas Yıldırım anısına
düzenlediğimiz Uluslararası 13. Hazar Şiir Akşamları’na
Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Tataristan, Batı Trakya,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Gagauzya ve
Türkiye’den toplam 19 şair katılırken; kültür dünyamızın
seçkin birçok temsilcisi de etkinlikler kapsamında
düzenlenen programlara iştirak etti.
13. Hazar Şiir
Akşamları’na Elazığ halkı büyük ilgi gösterirken devlet
protokolü de etkinlikleri yakından izledi. Programa; Elazığ
Valisi Dr. Kadir Koçdemir, Elazığ Belediye Başkanı M.
Süleyman Selmanoğlu, Cumhuriyet Başsavcısı Behiç Şahin,
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr.
Sadık Tural, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet
Hamdi Muz, Vali Yardımcısı Kadir Balaban, Sivrice Kaymakamı
Suat İlhan, İl Millî Eğitim Müdürü Nihat Büyükbaş, İl Kültür
ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk ve çok sayıda daire müdürü
katılırken toplantının onur konukları Şair Elmas Yıldırım’ın
İstanbul’da yaşayan oğlu Azer Elmas ile Bakü’de yaşayan
kardeşinin oğlu Hacıağa Almaszade oldular.
13. Hazar Şiir
Akşamları’na Türk Dünyasından toplam 19 şair katıldı.
Kosova’dan İskender Muzbeg, Makedonya’dan Nihat Selman,
Bulgaristan’dan Ali Bayram, Tataristan’dan Rikail Zeydulla,
Batı Trakya’dan Fehim Kelahmet, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nden Mehmet Kansu, Azerbaycan’dan Seadet
Cihangir, Gagauzya’dan Güllü Karanfil.
Türkiye’den
katılanlar ise Bekir Sıtkı Erdoğan, Müslim Çelik, Bahaetin
Karakoç, Ömer Lütfi Mete, Mehmet Aycı, Yasin Mortaş, Mustafa
Özçelik, Hasan Akçay, Fazıl Ahmet Bahadır, Tarık Özcan, A.
Vahap Dağkılıç, Mustafa Öz.
Şair Elmas
Yıldırım anısına düzenlediğimiz Hazar Şiir Akşamları
programına basın yayın kuruluşlarımızın temsilcileri de ilgi
gösterdi. Tercüman gazetesinden Servet Kabaklı, Sabah
gazetesinden Ömer Lütfü Mete, Yeni Şafak gazetesinden Fadime
Özkan, Türkiye gazetesinden Özcan Ünlü, Zaman gazetesinden
Ali Çolak katılırken ülkemizin önde gelen edebiyat
dergilerinden Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Bizim Ece, Bizim
Külliye, Erciyes, Berceste, Kümbet, Mavi, Çemen, Yeniden
Diriliş dergilerinin temsilcileri de katıldı.
Etkinlikler
kapsamında sergilenen konserlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı
Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Elazığ Musiki
Konservatuarı Derneği, Fırat Üniversitesi Devlet
Konservatuarı, Elazığ Belediyesi Mehter Takımı program
yaptı. Yine bu kapsamda düzenlenen programlara Kültür ve
Turizm Bakanlığı Ankara Devlet Halk Müziği Korosu Şefi
Mehmet Özbek, Kerküklü sanatçı Abdurrahman Kızılay,
Azerbaycanlı sanatçı Vagıf Kerim ile birlikte mahalli
sanatçılarımız; Paşa Demirbağ, Nihat Kazazoğlu ve Yalçın
Turhan davetli olarak katıldı.
HAZIRLIKLAR TİTİZLİKLE
YÜRÜTÜLDÜ..
Kardeş
Azerbaycanlı Şair Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum Yıldönümü
münasebetiyle düzenlediğimiz programın hazırlık çalışmaları
Elazığ Vali Yardımcısı Kadir Balaban’ın başkanlığında
oluşturulan bir tertip heyeti tarafından yürütüldü. Elmas
yıldırım’ın oğlu Azer Elmas’ın danışmanlık yaparak destek
verdiği bu heyette Elazığ Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin
Öztürk, Elazığ Belediyesi Kültür Müdürü İbrahim Özgen
Erdoğmuş, Hankendi Belediye Başkanı Avni Keskin, Fırat
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Buran, Yrd. Doç.
Dr. Enver Aras, Elazığ Milli Eğitim Şube Müdürü Oğuz Tapan,
Elazığ Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Özcan
Yalçın, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup
Deliömeroğlu, Elazığ Musiki Konservatuarı Derneği Başkanı
Feti Ahmet Deniz, Fırat Üniversitesi Devlet Konservatuarı
Müdürü Yrd. Doç. Güldeniz Ekmen Agiş, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu sanatçısı
Kenan Çimtay, Öğr. Gör. Recep Bağcı, Elazığ Belediyesi
Kültür Müdür yardımcısı Mustafa Ayık, R. Mithat Yılmaz, Dr.
Tamer Kavuran, Bedrettin Keleştimur, Hadi Önal, Özer
Yıldırım, Yurdal Demirel, Şakir Dok, Necati Demir ve Şener
Bulut görev aldı. Genel koordinatörlüğünü Şener Bulut’un
yürüttüğü programın hazırlık çalışmalarına Azerbaycan
Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı
Neşriyyat, Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Vagif Behmenli, Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı
Anar ile Elmas Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan yeğeni Hacıağa
Almaszade destek vererek katıldı. Programın sunuculuklarını
öğretmen Ömer Faruk Er ile Fırat Üniversitesi öğrencisi
Veysel Karaca birlikte yaptılar.
Etkinliklere
Ağın Kaymakamlığı, Ağın Belediye Başkanlığı, Keban
Kaymakamlığı, Keban Belediye Başkanlığı, Elazığ Müftülüğü,
Hankendi Belediye Başkanlığı, Elazığ Folklor ve Turizm
Derneği ve Elazığ Anadolu Lisesi de destek vererek katıldı.
ETKİNLİKLERE BASIN VE YAYIN
KURULUŞLARINDA GENİŞ YER VERİLDİ..
Şair Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum Yıldönümü münasebetiyle
düzenlediğimiz programa basın ve yayın kuruluşlarında geniş
yer verildi. Etkinliklerin büyük bir bölümü Fırat TV, Kanal
23 ve Kanal E tarafından canlı olarak yayınlandı. TRT ve
Azerbaycan İçtimai Televizyonu üç gün devam eden
etkinlikleri yakından takip ederek programlarla ilgili
yaptıkları çekimleri daha sonra geniş olarak yayınladılar.
Toplantı, Türkiye ve Azerbaycan’da yayınlanan gazetelerde de
geniş olarak yer aldı.
TÜRKİYE VE AZERBAYCAN’DAN ÇOK
SAYIDA BİLİM ADAMI,
YAZAR VE SANATÇI KONUĞUMUZ
OLDU..
Şair Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum Yıldönümü programına Türkiye ve
Azerbaycan’dan çok sayıda bilim adamı, yazar ve sanatçı
katıldı. Kardeş Azerbaycan’dan
Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı
Neşriyyat, Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Vagif Behmenli, Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Milli
İlimler Akademisi Edebiyat Şubesi Başkanı Prof. Dr. Bekir
Nebiyev, Yazarlar Birliği üyelerinden Fikret Goca, Edalet
Esgeroğlu, İlgar Fehmi, Marif Teymur, Reşad Mecid, Nazif
Gahramanlı, Doç. Dr. Meleyke Memmedova, Azerbaycan İçtimai
Televizyonundan Refik Semender ve Füzuli Orucov ile Elmas
Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan yeğeni Hacıağa Almaszade
katıldı.
Etkinliklerin
ilmi toplantılarına Ankara’dan da seçkin bir davetli grubu
katıldı. TRT Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi Şahsuvaroğlu,
Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Deliömeroğlu,
Şair Ali Akbaş, Şair Mevlüt Uluğtekin Yılmaz ve Gazi
Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Cihan Özdemir üç gün boyunca
misafirimiz oldular.
Elazığlı birçok
şair ve yazar ve bilim adamı da program çerçevesinde
düzenlenen faaliyetlere katılarak destek verdi Prof. Dr.
Muhammet Beşir Aşan, Prof. Dr. Ahmet Buran, Prof. Dr.
Ramazan Korkmaz, Yrd. Doç. Dr. Enver Aras, Doç. Dr. Ali
Yıldırım, Yrd. Doç. Dr. Ercan Alkaya, Dr. M. Naci Onur,
Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan, Şükrü Kacar, Bedrettin Keleştimur,
R. Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Günerkan Aydoğmuş, Mehmet Şükrü
Baş, Saim Öztürk, Necati Demir, Özer Yıldırım, Yurdal
Demirel, İhsan Nazik, Berika Küçük, Mahir Gürbüz, Hüseyin
Poyraz, Muammer Aksoy, H. Ergün Yılmaz, Bünyamin Eroğlu, M.
Faik Güngör, Fadıl Karlıdağ toplantıların heyecanını yaşayan
isimler oldular.
Doğumunun 100.
yılında Elmas Yıldırım’ı anma programı çerçevesinde
düzenlenen etkinliklere Kültür ve Turizm Bakanlığı Elazığ
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Fırat Üniversitesi Devlet
Konservatuarı, Elazığ Belediyesi Mehter Topluluğu ve Elazığ
Musiki Konservatuarı Derneği yer alırken Mircan Özel, Fatma
Ünver, Mehtap Sarıkaya, Nurdan Ünal, Nihat Kazazoğlu, Erdal
Özer, Osman Bulut, Yalçın Turhan, Kenan Çimtay, Ender Şen,
Cüneyt Öbek, Ali Polatdemir, İbrahim Ünal, Numan Tuncer,
Murat Bağdatlı, Ahmet Yüce, Hasan Demirkıran, Mehmet Demir,
Hidayet Gürsel sanatçı olarak katıldı.
AZERBAYCAN HEYETİ ELAZIĞ VALİSİ
MUAMMER MUŞMAL
TARAFINDAN KABUL EDİLDİ..
Doğumunun 100.
Yılında Şair Elmas Yıldırım’ı anma toplantısı için 11 Nisan
2007 Çarşamba günü Elazığ’a gelen Azerbaycan heyeti program
kapsamında ilk olarak Elazığ Valisi Muammer Muşmal
tarafından kabul edildi.
Medeniyet ve Turizm NazırlığıNeşriyyat, Reklâmın
Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü Vagif Behmenli,
Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Azerbaycan Milli İlimler
Akedemisi Edebiyat Şubesi Başkanı Prof. Dr. Bekir Nebiyev ve
Azerbaycan Yazarlar Birliği üyelerinden oluşan misafirleri
oldukça sıcak bir ilgiyle karşılayan Vali Muşmal; şair Elmas
Yıldırım’ın, Türkiye Cumhuriyeti ile kardeş Azerbaycan’ın
bir evladı olarak verdiği büyük mücadeleyi önemli buluyoruz.
Böylesine değerli bir şairimiz için sizlerin de
katılımlarıyla bir anma toplantısı düzenlemek bizleri
bahtiyar kılmıştır. Sizleri Elazığ’da misafir etmekten
dolayı büyük mutluluk duyduk. Heyet adına söz alan Yazarlar
Birliği Başkanı Anar, Medeniyet ve Turizm Nazırlığı’ndan
Vagif Behmenli ve Milli İlimler Akademisi üyesi Prof. Dr.
Bekir Nebiyev de yaptıkları ortak değerlendirmede; Kardeş
Türkiye Cumhuriyeti’nin Elazığ şehrinde olmaktan büyük
memnuniyet duyduklarını ifade ederek Vali Muşmal’a teşekkür
ettiler.
Misafirler bu
görüşmeden sonra bu kez Elazığ Belediyesine geçerek başkan
M. Süleyman Selmanoğlu’nu ziyaret etti. Kardeş Azerbaycan’ın
değerli yazarlarını Elazığ’da misafir etmekten büyük
mutluluk duyduklarını dile getiren Başkan Selmanoğlu; Türk
milletinin sevgisini kazanan önemli bir şahsiyet olarak şair
Elmas Yıldırım, şehrimizde yaşadığı yılların hatıralarını
günışığına çıkartmayı amaçlayarak bu toplantıyı düzenledik.
inşallah sizleri en güzel bir şekilde misafir edeceğiz.
Azerbaycan heyeti ise kendilerini çok içten ve samimi bir
ortamda karşılayan Başkan Selmanoğlu’na, Elmas Yıldırım’a
sahip çıktıkları için şükran duygularını dile getirdiler.
Heyet son olarak Fırat Üniversitesi Rektörlüğü’nü ziyaret
edip rektör Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz ile kısa bir
görüşmede bulundu. Elazığ’ın bölgesinde önemli bir kültür
merkezi olduğunu ifade eden rektör Prof. Dr. Mehmet Hamdi
Muz, Fırat Üniversitesi’nin yapılan bilimsel çalışmalarla
Türkiye’nin saygın üniversiteleri arasında yer aldığına
işaret ederek şair Elmas Yıldırım’ın edebî alandaki
hizmetlerinin üniversitemizde görev yapan bilim adamlarımız
tarafından çok yönlü olarak araştırıldığını dile getirerek
konuklara teşekkür etti. Azerbaycan heyeti adına konuşma
yapan Yazarlar Birliği Başkanı Anar; Fırat Üniversitesi’nin
Türk Dili Bölümünde görev yapan bilim adamlarından birçoğunu
tanıdıklarını söyleyerek Elmas Yıldırım hakkında çok geniş
bir çalışma yaparak güzel bir eser meydana getiren Yrd. Doç.
Dr. Enver Aras’a teşekkürlerini ifade etti.
Azerbaycan
Heyeti son olarak Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Suat Öztürk tarafından kabul edildi. Devletlerarasındaki
kültürel ilişkilerin önemli olduğunu vurgulayan başkan
Öztürk, yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı. Bakü
Ceyhan Boru Hattının devreye girmesi bizleri sevindirmiştir.
Yakın bir zamanda inşallah demiryolu hattı da hizmete
girecek ve iktisadi alandaki münasebetlerimiz bu projeler
ile gelişip büyüyecektir. Yapılan görüşmelerden oldukça
memnun olan Azerbaycan Heyeti, Elazığ’ın kültürel bakımdan
zengin bir vilayet olduğunu, iktisadi bakımdan da büyük
imkânlara sahip olduğunu dile getirerek Başkan Suat Öztürk’e
teşekkür ettiler.
ÖĞRENCİLER, AZERBAYCANLI
MİSAFİRLERİ AĞLATTI…
Şair Elmas
Yıldırım’ın 100. doğum yıldönümü kutlamaları kapsamında
düzenlenen ilk faaliyet, 11 Nisan 2007 Çarşamba günü saat
10.45’de Elazığ Anadolu Lisesi’nde gerçekleştirildi. Okul
Müdürü Yücel Geç başta olmak üzere öğretmen ve öğrenciler
tarafından güllerle karşılanan Azerbaycanlı misafirler
Elazığ Anadolu Lisesi Halk Oyunları Topluluğunun sergilediği
biri birinden güzel oyunları izlerken açılan Azerbaycan
bayrağı ile duygulu anlar yaşadı. Bu sıcak karşılamanın
ardından konuklar, edebiyat öğretmenleri Necat Akbulut ile
Serap Tapan’ın gözetiminde hazırlanan Şair Elmas Yıldırım’ın
hayatı, eserleri ve şiirlerinden örneklerin verildiği bir
derse katıldı. Oğuz Altınyuva, Erol Üşengül, Firdevs
Özdemir ve Gül Bingöl adlı öğrenciler tarafından Şair Elmas
Yıldırım’ın yaşadığı büyük mücadele, şiirlerinden örnekler
verilerek anlatıldı. Öğrencilerin büyük bir heyecan ile
sergilediği bu tablo karşısında heyecanlanan konukların
gözyaşlarına hâkim olamadıkları gözlendi.
MİSAFİRLER TURAN GAZETESİ’NDE..
Doğumunun 100.
Yılında Şair Elmas Yıldırım programına katılan bilim
adamları ve yazarlardan oluşan Azerbaycan heyeti, 11 Nisan
2007 Çarşamba günü saat 12.00’de Turan gazetesini ziyaret
etti. Gazetenin üçüncü kuşak sahiplerinden Murat Turan ve
Eşref Turan tarafından karşılanan misafirlere, Elazığ’da
yayın hayatını sürdüren en eski gazete olan Turan gazetesi
hakkında bilgi verildi.
Azerbaycan
Yazarlar Birliği Başkanı Anar, bu ziyaret münasebetiyle
yaptığı değerlendirmede şunları söyledi. Elazığ’da
yayınlanan Turan gazetesinde Elmas Yıldırım’ın şiirlerine
rastlamak ve okuyabilmek çok güzel bir sürpriz oldu.
Gazetenin arşivi iyi muhafaza edilmiş. Yıllar önce
sayfalarında Elmas Yıldırım’ı konuk eden Turan gazetesi
bugün Azerbaycan’dan gelen yazarları konuk ediyor. Turan
gazetesini yaşatan bu genç arkadaşlarımı kutluyorum. Turan
gazetesi Elazığ’ın siyasi, idari ve kültürel hafızasını uzun
bir zamandan beri sayfalarında arşivlemiş. Temenni ediyorum
ki bu gazetenin sayfaları bundan sonra da güzel yazılarla
süslensin, Elazığ halkı da en güzel haberleri bu gazetenin
sayfalarında okusun.
Elmas
Yıldırım’ın Elazığ’da bulunduğu yıllarda yazıp yayınladığı
şiirlerini arşivden büyük bir dikkat ile inceleyen konuklara
ayrıca Yıldırım’ın bu şiirlerinin nüshaları gazetenin
arşivinden kopya edilerek verildi.
ELMAS YILDIRIM SOKAĞI MUHTEŞEM
BİR TÖRENLE AÇILDI…
Doğumunun 100.
Yılı Münasebetiyle Elazığ Belediye Başkanlığı, Şair Elmas
Yıldırım adının Elazığ’da bir sokağa verilerek yaşatılması
amacıyla Belediye Meclisinin almış olduğu kararı işleme
alarak uygulamaya koydu. Şair Elmas Yıldırım Sokağı’nın
açılışı için düzenlenen tören 11 Nisan 2007 Çarşamba günü
saat 13.00’te gerçekleştirildi. Edibe Can Müftülük Sitesi
yanındaki bu sokağın açılışına Elazığ Belediye Başkanı
Süleyman Selmanoğlu, Elazığ Vali Yardımcısı Kadir Balaban,
İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, İl Müftüsü Ömer
Kocaoğul, Azerbaycanlı konuklar ve çok sayıda vatandaş
katıldı. Baştanbaşa Türkiye ve Azerbaycan bayraklarıyla
donatılan sokağın adeta bir bayram yeri gibi bezenmesi
Azerbaycanlı konukları duygulandırdı. Belediye Başkanı M.
Süleyman Selmanoğlu’nun ev sahipliğinde Vali Yardımcısı
Kadir Balaban, İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk ve
Azerbaycan Heyeti toplu halde “Şair Elmas Yıldırım Sokağı”
tabelasının çakılma işlemini gerçekleştirdiler. Daha sonra
tören için düzenlenen alana gelen davetlilere Elazığ
Belediyesi Mehter Takımı bir konser verdi.
Konserin
ardından konuşmalara geçildi. İlk konuşmayı gazeteci-yazar
Bedrettin Keleştimur yaptı. Keleştimur, konuşmasında;
“Bakü’den Ankara’dan bizlere gönül dolusu sevdalarıyla gelen
kıymetli misafirlerimiz,
Bugün tarifi
imkânsız güzellikleri Azerbaycan-Türkiye kardeşliğini daha
da güçlendiren bir büyük şairimiz Elmas Yıldırım’ı birlikte
anma ve onun hatıralarını birlikte ebediyete taşıma yolunda
birlikte çok güçlü adımlar atıyoruz. Şu anda da Elâzığ
Belediyesi kendilerine yakışanı yapıyor, tarihi ve edebi bir
şahsiyete vefa
borcunu ödüyor. Bu sokak artık Bakü ile Elâzığ arasındaki
bağı güçlendirerek bir hatırayı yâd edecektir. Bu sokak,
bundan böyle Elmas Yıldırım adıyla artık anılacak. Ben onun
anısına yazdığım bir şiirimi sizlerle paylaşayım;
Gurbet dolu
sancı
İçim yorgun be
hancı
Yüzler bana
yabancı
Gözlerim sürgün
bakar
Yürek ağlar
vatan sızlar
Vatan ağlar
yürek sızlar
Yüreğim vatan
çarpar
Sadık dost
toprakmış/ yurtmuş
Gurbet içimdeki
kurtmuş
Çıra çıra yanan
dertmiş
Dertli söze
durgun bakar.
Garibin yurdu
yuvası
Kandillere mum
duası
Hasretle erir
şurası
O gönül gözüyle
bakar.
Geldik dünya
pazarına
Gariplik düştü
narına
Sermayem yok ki
yarına
Hiç’ olur,
zatından bakar.
Düşte gör
gurbet iline
Kör olma ki
garip biline
Dola vicdanı
diline! .
Garip güne,
dargın bakar! .
Elmas
Yıldırım’ın doğduğu ve Hakka yürüdüğü mekânların adı,
‘Gala’dır…
Ne diyoruz,
“Gala'dan Gala'ya
köprü kurmuşum
Her iki Gala,
yüreğim, can evim
Vatan sevgisi
imanım demişim
Tutuşturur tüm
cihanı alevim!”
Ve Elazığ bir
gönül dostunu ağırlamanın bahtını yaşıyor…
Elazığ burada
bir ateş yakmıştır. İnşallah o ateş büyüyecek gönül
coğrafyamızı ısıtacaktır. Ata Yurt’tan Ana Yurt’a coğrafyaya
bir kutlu isim verdik… Her iki Gala’yı birbirine bağlayan
can evimiz yaptık… Sözü hiçbir zaman yere düşmeyen vatan
şairimiz bu toplantı vesilesiyle; ediplerimiz, şairlerimiz
ve yazarlarımız tarafından bütün yönleriyle bütün
hatıralarıyla bir daha anılacak. 1930’lara, 1940’lara,
1950’lerin Elazığ’ına, Türkiye’sine Türk Dünyasına ve
dünyanın edebi mahşerine birlikte bir yürüyüş yapacağız. Yarın
sabahtan itibaren Atatürk Kültür Merkezinde Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım Sempozyumuna katılacağız. Yine yarın
değerli konuklarımız için bir müzik ziyafeti
gerçekleştireceğiz. Hepinize saygılarımı arz ediyorum.”
Keleştimur’un
konuşmasının ardından Azerbaycan CumhuriyetiKültür ve Turizm
Bakanlığı
Neşriyyat, Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Vagif Behmenli bir konuşma yaptı. “Aziz
Gardaşlar,
Ben, özünü hoş
tbaht hesap ediyorum ki bugün buraya benim anadan olduğum
topraktan Azerbaycan’dan çıkıp gelen orda doğulan bir insan
bugün Türkiye’de bu şehirde böyle büyük muhabbetle büyük
sevgiyle anılır. Onun hakkında büyük bir şahsiyet gibi değer
verilir. Bunu görmek benim için benlen beraber burayla gelen
benim kardeşlerim için çok aziz ve çok kıymetlidir. Aslında
insanın hayatı bir yoldur. Elmas Yıldırım’ın hayatı da bir
yoldur. Bu yol, aslında bir şeref yoludur. Bir liyakat
yoludur. Bugün Elmas Yıldırım öz hayatıyla öz
yaratıcılığıyla yeniden Anar Muallim’in dediği gibi daha
ebedi bir yola çevrilir. Ben ne arzu ederdim. Ben arzu
ederdim ki bu küçede bu sokakta bu yolda yaşayan insanların
hayatı biz bir zaman Elmas Yıldırım’ın gördüğü acıları
görmesin. Hiçbir
zaman bu sokaktan geçen insanlar Elmas Yıldırım gibi vatan
hasreti çekmesin Bu
yoldan bu sokaktan geçen insanlar Elmas Yıldırım gibi
şerefli namuslu vatanını seven halkını seven bir insan gibi
yaşasınlar. Ben arzu ediyorum ki bu yol bu sokak Azerbaycan
ile Türkiye’yi birbirine bağlayan o sarsığlmaz tellerden
birisine çevrilsin.”
Bu konuşmanın
ardından Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği BaşkanıAnar konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi.
“Sayın Belediye Başkanı, Sayın Vali Yardımcısı, Aziz
dostlar ve kardeşler, Bugün çok mutlu bir günü yaşıyoruz.
Bizim büyük şairimiz Türkiye’nin bu güzelim cennet bucağında
layık olduğu şekilde anıyorlar, yaşatıyorlar ve bunun bir
örneği de bugün burada bu sokağa Elmas Yıldırım’ın adının
verilmesidir. Elmas
Yıldırım bu şehirde kaç yıl yaşadı. Ama dünyasını değişti.
Şimdi ise ebedi olarak bu şehirde yaşayacak. Çünkü bu sokak
onu eserleriyle birlikte yaşatacaktır. Bu sokak burada
başlıyor ama burada bitmiyor. Bu sokak uzanır gider
Azerbaycan’a çıkar. Bütün Türk dünyasına çıkar. Ve bu
sokakla Elmas Yıldırım gelecek nesillere adını verir. Allah
ona rahmet etsin.”
Kürsüye son olarak Elazığ Belediye Başkanı M. Süleyman
Selmanoğlu davet edildi.
“Çok kıymetli
Anar Bey, Değerli şairimizin muhterem evladı. Çok kıymetli
Azerbaycanlı misafirlerimiz kardeşlerimiz. Değerli
Hemşerilerim. Saygıdeğer Müftüm. Kıymetli Kültür Müdürüm,
Sizleri
saygıyla muhabbetle selamlıyorum. Bugün Türkiye ve Türk
Dünyasının nadide devlet adamları ve şairleri ve
yazarlarıyla yine müstesna ve duygu dolu bir günü hep
birlikte yaşıyoruz. Elazığ’ımız Türk Dünyasının değerlerinin
hedeflerinin dileklerinin ve açılımlarının ele alındığı bir
zirve ve değerler şehri haline gelmiştir. Tarihte
medeniyetlerin bir araya gelerek yeşerdiği bu güzel şehrimiz
bugün de Türk Dünyasının buluştuğu vuslatının doya doya
yaşadığı, birlik ve dirlik için sözleştiği gündür.
Azerbaycan’dan Doğu Türkistan’a, Kırım’dan Balkanlara kadar
Türk Dünyasının hüznü, sevinci, hayalleri ve hedefleri bu
şehirde dile getirilmektedir. Elazığ milletimizin Türk’ün
vefa şehridir. Elazığ’ın vefası sadece Anadolu ile sınırlı
değil bütün Türk dünyasınadır. Türk’ün yaşadığı her ülke her
il, her bucak bizim için bir şeyler yapabileceğimiz yapmak
zorunda kaldığımız ve hissettiğimiz topraklardır. Elazığ’ın,
Elazığlının heyecanı ve coşkusu öyle bir hal aldı ki bazen
Harput’tan Hazar’a dedik; gönül olduk, şiir olduk; bazen
Hazar’dan Hazar’a dedik vefa olduk. İşte bugün Elazığ
vefasını göstererek Azerbaycanlı şair Elmas Yıldırım’ın
doğumunun 100. Yıldönümünde hep birlikte olmaktayız. Merhum
şairimiz Elmas Yıldırım’ın şehrimizde bir dönem öğretmenlik
yaparak yöneticilik, idarecilik yaparak şehrimizin
yetiştirdiği birçok şair ve yazara örnek olmuş ve onların
ufuklarını açmıştır. Azerbaycan’dan sürgüne gönderilerek
şiirinden ve sözünden korkulan Elmas Yıldırım memleket
hasreti ile kavrulduğu değerleriyle avunduğu, kendi
toprağında hissettiği Türkiye’de büyük Hazar ile küçük Hazar
arasında attığı köprülerle birleştirdiğini görseler acaba ne
yaparlardı. Türk milletini ayakta tutan vatan sevgisini
ayakta tutan işte bizim bu güzel bu
ulvi duygularımızdır.
Çok kıymetli
misafirler,
Türk Dünyasının
değişen yapısı ile birlikte Uluslararası örgütlenmeler ve
yapılanmalar artık iç ve dış dengelerin oluşmasında
fevkalade önem taşımaktadır. Devletler ekonomik askeri ticari
ve kültürel alanlarda çeşitli örgütlenmelere giderek
gelişmeler karşısında birlik içerisinde hareket etme
durumuna gelmişlerdir. Türk Devletleri olarak bizlerin
bugüne kadar yapmış olması gereken; ancak
gerçekleştirilemeyen bu tür örgütlenmeleri ciddi bir şekilde
bir an önce oluşturmamız gerekir. Eğitimde, kültürde, sanayi
ve ticarette kısacası her alanda güçlü bir şekilde
organizasyonlar oluşturmalı ve dünyanın değişen dengeleri
içinde birlikte ve ivedi bir şekilde hareket etmeliyiz. Biz
kendi medeniyet köklerimize Türk İslam Medeniyetine dönerek
tarihin bizimle ve coğrafyamızla bütünleşmeli ve
geleceğimizi kendi değerlerimizle kurmalı ve hedefimizi bu
yönde oluşturmalıyız. Orta Asya’dan Balkanlara kadar bütün
Türk Milletini Kültür çınarı altında birleştirmeliyiz. Bu
arada her zaman ifade edilen Türk Dünyasını teşkil eden
topluluk ve devletlerarasında Türk birliğinin acilen
kurulması gerektiğine inanıyoruz. Bu birlik başka kültürel
ve ekonomik olmak üzere her türlü işbirliği ve yardımlaşma
teşkilatı kurularak en üst seviyeye getirilmelidir. İşte o
zaman 21. asır, Türklerin asrı olacaktır. Bugün burada
yaşadığımız bu duygu dolu dakikalar dilerim ki Türk
dünyasının birliği ve dirliğine güç katsın. Bundan en büyük
mutluluğu hiç şüphesiz ki şair Elmas Yıldırım alacaktır. Ve
hemen yanı başımızda ki mezarında huzurlu bir şekilde
uyuyacaktır. Bu düşünceler ışığı altında şair Elmas
Yıldırım’a yüce Allah’tan rahmet dilerken bu büyük faaliyete
emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”
Konuşmaların tamamlanmasından sonra Elazığ Müftüsü Ömer
Kocaoğul’un daveti ile İl Müftülüğüne geçen konuklara
Müftülük tarafından hazırlanan hediyeler verildi ve çeşitli
ikramlarda bulunuldu.
Elmas Yıldırım
Sokağı’nın açılış töreninin ardından konuklar Elazığ
Belediye Başkanlığının Harput’ta verdiği yemeğe katıldı.
.
HARPUT GEZİSİ…
Şair Elmas Yıldırım’ın
100. doğum yılı kutlamalarına katılan misafirler için
11 Nisan 2007 Çarşamba günü 14.30–16.30 saatleri arasında
tarihî Harput şehrine bir gezi düzenledik. Geziye katılan
konuklara İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk
tarafından Harput’taki tarihî eserler hakkında bilgi
verildi. Vagif Behmenli , Anar, Bekir Nebiyev, Fikret Goca,
Edalet Esgeroğlu, İlgar Fehmi, Marif Teymur, Reşad Mecid,
Nazif Gahramanlı, Meleyke Memmedova, Hacıağa Almaszade,
Yakup Deliömeroğlu, Ali Akbaş, Lütfi Şahsuvaroğlu, Mevlüt
Uluğtekin Yılmaz, Doç. Dr. Cihan Özdemir, Azer Elmas’a
Artuklu, Şelçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olan mimari
örneklerden Alacalı Mescit, Kurşunlu, Sarahatun ve Ulu Cami
tanıtıldı. Konuklara Harput Kalesi hakkında bilgi verildi.
Buzluk Mağarası gezdirildi. Azerbaycanlı konuklar Harput’un,
Türk kültürü bakımından oldukça zengin bir geçmişe sahip
olduğunu, Çubuk Bey’in ve Belek Gazi’nin fethettiği bu
topraklarda bulunmak ve bu hatıraları yaşamak bizleri
bahtiyar kılmıştır ifadeleriyle dile getirerek. Elazığ
Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk’e teşekkür ettiler..
BÜYÜK HAZAR’DAN GETİRİLEN SU…
Şair Elmas Yıldırım’ın
100. doğum kutlamaları kapsamında Azerbaycanlı
konuklarımızın Büyük Hazar’dan getirdikleri dostluk ve
kardeşlik suyunun Küçük Hazar’a dökülmesi amacıyla 11
Nisan 2007 Çarşamba günü saat 17.30’da Hazar Gölü’nde
bir etkinlik düzenlendi.
Hazarbaba
Dağının Hazar Gölünü kucaklayan kıyısında gerçekleştirilen
bu programa,
Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Elazığ Belediye başkanı M.
Süleyman Selmanoğlu, TRT Yönetim Kurulu Üyesi Lütfü
Şahsuvaroğlu, Şair Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas, İl
Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, Elazığ Belediyesi
Kültür Müdürü İbrahim Özgen Erdoğmuş, Elazığ Valiliği Basın
Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Özcan Yalçın, Avrasya
Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Yakup Deliömeroğlu, Ali
Akbaş, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Doç. Dr. Cihan Özdemir,
Prof. Dr. Ahmet Buran, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Yrd. Doç.
Dr. Enver Aras. Elazığlı yazarlar;: Bedrettin Keleştimur, R.
Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Günerkan Aydoğmuş, Mehmet Şükrü
Baş, Saim Öztürk, Necati Demir, Özer Yıldırım ve Yurdal
Demirel ile birlikte birçok öğrenci katıldı.
Törene ayrıca kardeş
Azerbaycan’dan ilimize gelen Azerbaycan Medeniyet ve Turizm
Nazırlığı
Neşriyyat, Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Vagif Behmenli , Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı
Anar, Prof. Dr. Bekir Nebiyev, Hacıağa Almaszade, Fikret
Goca, Edalet Esgeroğlu, İlgar Fehmi, Marif Teymur, Reşad
Mecid, Nazif Gahramanlı, Meleyke Memmedova, Refik Semender
ve Fuzuli Orucov katıldı.
Hazar Gölünde
Güneşin battığı bir Gurup vaktinde yapılan bu anlamlı
merasimde Büyük Hazar’ın suları Küçük Hazar’a dökülürken
Elmas Yıldırım’ın şiirleri de Meleyke Memmedova tarafından
okunuyordu. Oldukça duygulu anların yaşandığı bu anlamlı
buluşmaya yine Azerbaycanlı şair Fikret Goca ile birlikte
Lütfü Şahsuvaroğlu ve Günerkan Aydoğmuş okudukları
şiirleriyle iştirak ettiler.
HAZAR’DAN HAZAR’AELMAS YILDIRIM SEMPOZYUMU
Doğumunun
100. Yılında Şair Elmas Yıldırım programı çerçevesinde
12 Nisan 2007 Perşembe günü Hazar’dan Hazar’a
Elmas Yıldırım Sempozyumu düzenlendi. Fırat
Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde saat 09.30’da
başlayan toplantıya, Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Elazığ
Belediye Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu, Cumhuriyet Baş
Savcısı Behiç Şahin, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Mehmet Hamdi Muz, Elazığ Emniyet Müdürü Mehmet Tekin, Zülfü
Ağar Polis Okulu Müdürü Âdem Kızılkaya, İl Milli Eğitim
Müdürü Nihat Büyükbaş, İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin
Öztürk, Elazığ Belediyesi Kültür Müdürü İbrahim Özgen
Erdoğmuş, Azerbaycan
CumhuriyetiKültür
ve Turizm BakanlığıNeşriyyat, Reklamın
Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü Vagif Behmenli,
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar,
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Üyeleri Bekir
Nebiyev, Fikret Goca, Edalet Esgeroğlu, İlgar Fehmi, Marif
Teymur, Reşad Mecid, Nazif Gahramanlı, sanatçı Meleyke
Memmedova, Azerbaycan İçtimai Televizyonundan program
Yönetmeni Refik Semender ve kameraman Füzuli Orucov, Elmas
Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan yeğeni Hacıağa Almaszade,
Ankara’dan: Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup
Deliömeroğlu, Şair Ali Akbaş, TRT Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi
Şahsuvaroğlu, Şair yazar Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Öğretim
Üyeleri ve kalabalık bir davetli topluluğu katıldı.
Saygı Duruşu ve
İstiklâl Marşının okunmasından sonra Hazar’dan Hazar’aElmas Yıldırım Sempozyumu’nunaçılış töreni
yapıldı. Açılışta Gazeteci yazar Bedrettin Keleştimur, Şair
Elmas Yıldırım’ın Oğlu Azer Elmas, Şair Elmas Yıldırım’ın
Bakü’de yaşayan kardeşi oğlu Hacıağa Almaszade, Avrasya
Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Deliömeroğlu, Azerbaycan
Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz, Elazığ Belediye Başkanı M. Süleyman
Selmanoğlu, Azerbaycan
Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Neşriyyat, Reklâmın
Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü Vagif Behmenli
ve son olarak da Elazığ Valisi Muammer Muşmal tarafından
yapılan konuşmayla açılış bölümü tamamlandı.
Veysel Karaca
Şair Elmas Yıldırım’ın kısaca
hayat hikâyesini okuyacağım.
Sayın Valim,
Sayın Belediye Başkanım, Sayın Rektörüm, toplantımızın onur
konukları; Azerbaycan
CumhuriyetiKültür ve Turizm Bakanlığı
Neşriyyat, Reklamın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Sayın Vagif Behmenli , Azerbaycan Cumhuriyeti
Yazarlar Birliği Başkanı sayın Anar Rızayev, Azerbaycan
Cumhuriyeti Yazarlar Birliğinin çok kıymetli üyeleri Sayın
Bekir Nebiyev, Sayın Fikret Goca, Sayın Edalet Esgeroğlu,
Sayın İlgar Fehmi, Sayın Marif Teymur, Sayın Reşad Mecid,
Sayın Nazif Gahramanlı, Sayın Meleyke Memmedova, Sayın
Refik Semender, Elmas Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan yeğeni
Sayın Hacıağa Almaszade ve yine Elmas Yıldırım’ın
İstanbul’da yaşayan oğlu Sayın Azer Elmas, Avrasya Yazarlar
Birliği Başkanı Sayın Yakup Deliömeroğlu, Şair Ali Akbaş,
TRT Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Lütfi Şahsuvaroğlu, şair ve
yazar Mevlüt Uluğtekin Yılmaz ve kıymetli davetliler
Doğumunun 100. Yılında Şair Elmas Yıldırım anma
toplantısına hepiniz hoşgeldiniz. Sizleri Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Atatürk ve aziz
şehitlerimiz için saygı duruşuna ve İstiklal Marşı’nı
okumaya davet ediyorum.
Kıymetli
misafirler, programımızın açılış konuşmalarına geçmeden önce
şair Elmas Yıldırım’ın kısaca hayat hikâyesini okuyacağım.
Elmas Yıldırım,
25 Mart 1907’de Azerbaycan’ın 1500 yıllık tarihî Gala
köyünde doğar. Babası Abdülmuhammet, anası Nisa Hanımdır.
Yıldırım ailesinin, Sona, Ziba, Abdülali, Mehmetali ve
Haydar adlı 5 çocuğu daha dünyaya gelir. Yıldırım’ın göbek
adı Abdülhasan’dır. Ancak, çocukluk yıllarında herkes onu,
dedesinin adı dolayısıyla Almas veya Almaszade olarak
tanırdı.
Yıldırım’ın
babası hacı Abdülmuhammet önce Şüvelan’a, oradan da şimdi
‘Şehitler Hıyabanı’ olarak adlandırılan bölgenin de içinde
bulunduğu Bakü’nün Çemberekent semtine göç eder. Geleceğin
hürriyet ve istiklâl şairi artık ailesiyle beraber, bugün
Bakü’de Gülistan Sarayı’nın yer aldığı bölgede bulunan evde
yaşamaya başlar.
Azerbaycan’daki kayıtlar onun asıl adının Yıldırım,
soyadının ise Almaszade olduğunu göstermektedir.
Türkiye’deki resmî kayıtlarda da asıl adı Yıldırım, soyadı
ise Elmas olarak geçmektedir.
Yıldırım, 1914–1915 eğitim-öğretim yılında, Çemberekent’te
bulunan 7 yıllık ‘İttihad Mektebi’nde öğrenime başlar.
‘İttihad Mektebi’nde okurken güzel şiirler yazmaya başlayan
şair, adı geçen okuldan Farsça’yı da öğrenerek mezun olur.
Şair, daha
sonra o dönemde öğretmen yetiştiren Abdulla Şaik Adına
Numune Mektebi’ne girer. Burada Rusça da öğrenen Yıldırım,
bugünkü adıyla Bakü Devlet Üniversitesi Şarkiyyat Fakültesi
Edebiyyat Bölümü’ne kaydolur. Fakat birkaç ay sonra,
ülkesini işgal eden Sovyetlerin yerli işbirlikçileri
tarafından ailesinin zengin olması, esarete karşı çıkması,
millî düşünceleriyle halkın hissiyatına tercüman olması vb.
sebepler gerekçe gösterilerek fakülteden atılır. Bütün mal
ve mülklerine el konulur.
Üniversiteden
atılan Yıldırım, edebî faaliyetlerini Yaşıl Qelemler
Derneği,Yaşıl Yarpaq Derneği, Azerbaycan Edebiyyatı
Cemiyeti, Yıldırım olarak da bilinen Türk Edip ve
Şairleri İttifaqı, Kitap Dostları Cemiyeti, Edebiyyat
Cemiyeti vb. cemiyetlerin bünyesinde sürdürür.
Azerbaycan’ın
Sovyetler tarafından işgal edilmesini kabullenemeyen şair ve
yazarların, söz konusu cemiyetler üzerindeki nüfuzunun
arttığını hisseden Sovyetlerin özel donanımlı ‘Çéka/QPU
[=Devlet Siyasî İdaresi] teşkilâtı çeşitli tedbirler alır.
Komünist Partisi tarafından kurulan Azerbaycan Proleter
Yazıçılar Cemiyeti hariç olmak üzere bütün edebî
cemiyetler kapatılır.
Sovyetlerin
kara bulutları başının üzerinde dolaşmaya başlayan şairin
attığı her adım takip edilir. Rejimin
tarafından, Kemalcılar Türkiye’sini sevmek, Türkiye’nin
çavuşluğunu yapmak, Türklere âşık olmak,
istiklâlcı gençler yetiştirmek, Lâtin asıllı Türk
alfabesini savunmak, millî edebiyatı devam
ettirmek, ‘Vahit Türkistan
Devleti’ kurmaya çalışmak vb. Sebeplerle suçlanır ve başının
Sovyet çekiciyle ezileceği ilân edilir.
Önce Derbent’e,
sonra Kırım’a ve Aşkabat’a sürgün edilir. Aşkabat’ta kurşuna
dizilme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca eşi Ziver Hanımla
beraber İran/Güney Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye geçmeye
karar verirler.
Gecenin bir
saatinde eşi Ziver Hanımla, üç aylık oğlu Azer’i de alıp
kaçakçı deve kervanına katılır. Bir müddet sonra kervandan
ayrılır. Yalnız başlarına yola devam ederler.
Yollarda aç ve
susuz perişan olan genç ana baba, üç aylık Azer’i bir
kayanın gölgesine bırakıp gitmeyi düşünürler. Çünkü
takatları kesilmiş, ananın sütü kalmamış, memelerinin ucu
yara olmuştur. Anası, kundaktaki yavrusunun ağlayıp dikkat
çekmemesi için 24 saat memesini ağzından çıkarmaz. Bir
defasında kundaktaki Azer’i bir kayanın dibine bırakan ana
baba birkaç metre ağlayarak yürüdükten sonra geri dönüp
yavrularını bağrına basarlar.
İran sınırına
yakın bir yerde yönlerini şaşırırlar. Artık nereye, nasıl,
hangi yöne gideceklerini bilemezler. Bu çaresiz duruma
düştükleri sırada beyaz elbiseli, beyaz atlı biri kişi
kendilerine yol gösterir.
İran’a geçerken
yakalanan Yıldırım, sınır kanunlarını ihlâl etmekle
suçlanarak ailesiyle birlikte tutuklanır. Burada şaire,
‘Stalin’in casusu’, ‘Bolşevik Sovyet casusu’ diye işkence
yapılır. Neticede, serbest bırakılıp Meşhed’e gönderilir.
Yıldırım, İran
rejiminin baskısı altında maddî ve manevî büyük sıkıntılar
yaşar. Atatürk’ün hür Türkiyesi’ne ulaşmanın yollarını arar.
Şair, Atatürk Türkiyesi’nin Van şehrine, oradan da Elazığ’a
gelirler.
Türkiye
Cumhuriyeti, Yıldırım’a kucak açar. Hazar Gölü’nün sıcak
insanları onu bağrına basar. Hazar Gölü şaire, çocukluk ve
gençlik yıllarını geçirdiği Hazar Denizi’ni hatırlatır.
Bunun için sık sık Hazar Gölü’nün sahiline iner, onunla
dertleşip hasret gidermeye çalışır.
Elmas Yıldırım,
Palu’nun Karaca Bucağı/Karacabağ İlkokulu’nda vekil
öğretmenliğe başlar. Bir süre Palu’nun Karaçor nahiyesinde
yani bugün Kovancılar’a bağlı Çaybağı’nda ve şimdiki İmar
İskân Müdürlüğü’nde görev yapar. Keban ve Palu ilçesi
tahrirat kâtipliği görevlerinde bulunur.
Bir müddet
Karabegler’de yani şimdiki Arıcak’ta nahiye müdürü olarak
çalışır. Daha sonra Ağın, Hankendi, Baskil’in, Aydınlar
beldesinde ve Elazığ Merkez ilçeye bağlı Balıbey’de Bucak
Müdürü olarak görev yapar. Elmas Yıldırım 1951 yılının
ortalarında Tunceli’nin Nazimiye ilçesi Dallıbahçe Bucak
Müdürü olarak görev yapar. Ölümünden
birkaç ay önce Malatya’nın Kale Bucağı Müdürlüğüne atanır.
Yıldırım’ın,
Bakü’nün Gala kendi’nde başlayan dünya hayatı, Malatya’nın
Kale bucağında görev yaparken biter. 14 Ocak 1952’de
Malatya’da kirada oturduğu evinde vefat eder. Şairin naaşı,
Malatya’nın Sancaktar Kabristanlığı’nda toprağa verilir.
Şair, arkasında
gözü yaşlı bir anneyle, çocukları Mehmet Bakühan, Odkan,
Aras ve Azer’i bırakır. Ailenin bütün yükü, üniversite
tahsiline başlamak üzere olan büyük oğlu Azer’in üzerinde
kalır. Aileye, Malatya’nın o zamanki valisi Şefik San
Beyefendi sahip çıkar ve her türlü yardımı yapar.
Ölünceye kadar
istiklâl aşkını terennüm eden Elmas Yıldırım’ın İlk Şiirler,
Dün Bugün, Dağlar Seslenirken, Azerbaycan Mânileri
Azerbaycan Halk Edebiyatından Alınmış Bayatılar, Bayatılar
Azerbaycan Halk Mânileri ve Boğulmayan Bir Ses adlı eserleri
vardır.
Değerli
konuklar, bu kısa hayat hikâyesini okuduktan sonra Elmas
Yıldırım gibi büyük bir şair için böylesine kapsamlı bir
toplantının tertip edilmesi ne kadar da isabetli olmuş.
Sayın Valimiz Muammer Muşmal’a, Belediye Başkanımız M.
Süleyman Selmanoğlu’na ve şehrimizin çok değerli
yöneticilerine, Azerbaycanlı Konuklarımıza, Fırat
Üniversitemizin kıymetli bilim adamlarına, Enver Aras
Hocamıza, Güldeniz Ekmen Agiş Hocamıza, Kenan Çimtay’a ve
Manas Yayıncılık’a teşekkür etmemiz gerekiyor. Onları hep
birlikte bir kez daha alkışlar mısınız?
Efendim, ilk
olarak gazeteci –yazar Bedrettin Keleştimur’u kürsüye davet
ediyorum. Buyurunuz efendim.
Bedrettin Keleştimur
Şu tabloyu görünce gözlerim
doluyor.
Sayın Valim,
Sayın Belediye Başkanım, Sayın Rektörüm, Azerbaycan’dan
gelen çok değerli misafirlerimiz ve kıymetli Elazığlı
hemşerilerim.
Şu tabloyu
görünce gözlerim doluyor! İçin için ağlıyorum! Bir büyük
kahraman’ın, bir büyük tefekkür insanının hayatını birlikte
yâd ederken tarihe yolculuk yapacağız. Şair sözünde elbette,
‘—milletinin gönlü’ var! O gönül gözüyle, ‘—cihana destanlar
yazdı’ O gönül gözüyle bizlere, ‘—bugünleri muştuladı’
Elmas
Yıldırım’ın manevi şahsında, fedakârlığın kıyama kalktığı,
dürüstlüğün/vatanseverliğin hayatın bir parçası haline
geldiği; Bakü’den, Ankara’dan, Elazığ’dan güzel insanların
güzel ve hasret kokan duygularla büyük davaları birlikte
yüklendiği bir atmosferi yaşıyoruz.
Bu öyle bir
atmosfer ki, bir dönemi bütün yüzleri ile bizlere hikâye
etmekte! 1933–1952 Tarihleri arasında, Elazığ’ın dört bir
yanında görev yapan bir aşk, bir vecd, bir çile insanı Elmas
Yıldırım’ın bütün eserlerinde; ‘—cumhuriyet döneminin bütün
çizgileri’ birlikte akseder! Elmas Yıldırım, ‘—Bu şehrin
bağrında gül açan, gönlümüzün baharıdır’ O’nda,
duygularımızın seher vaktini yaşarım. ‘—Hazar’dan Hazar’a
Elmas Yıldırım’ derken, bir vefa sancağının dalgalandığını
görürüz!.. Burada, O’nun emaneti üzerine, ‘—sadakat yemini’
ediyoruz. Hazar’ın, ‘—gök bayrak’ süslü zemininde, Uluğ
Türkistan’ın heybetini bir daha yaşama zevkine eriyoruz.
Gaspıralı’nın, “—Dil’de, Fikir’de, İş’te birlik ateşinin’
her türlü zorluğa rağmen yandığına birlikte şahit oluyoruz.
Burada,
Anadolu’yu fetheden ulu düşünceyi bir daha gönül gözüyle,
“—kol kola çağların nasıl yürüdüğünü” okumaya çalışıyoruz.
Bakü’nün, Anadolu’ya sürekli tebessüm eden bir pencere
olması ne kadar anlamlı değil mi? "Saf, saf dizilip, ey
sıradağlar, yürüyün!/ Boy boy obalar,altın
otağlar..yürüyün!/Gördüğüne "kıyamet" desin, isterse,
gören.../ Gün, ay, yıl, asır... kol kola çağlar, yürüyün!."
Öyle ki, Azerbaycan, Anadolu Türk’ünün İç Asya Türk’ü ile
yakınlaşmasını sağlayan ‘hasret duvağı..’ O duvak, nazlı
ceylan gibi ürkek bakışlı, göz alıcı elmas nakışlı!.
O nakışlar,
Elmas Yıldırım’ın şiirlerinde mahirane bir şekilde işlendi
ki, ‘—Kafkaslar’ denince bizlerde büyülendik. Kur, Aras
coştukça bizlerde yüreklendik. Gayet iyi biliyoruz ki,
Balkan savaşlarında, Çanakkale’de, daha nice çetin
cephelerde/ vatan savunmasında, ‘—Kafkaz Gönüllüler
Cemiyetinden…’ Azeri’nin genç Ziyalılarını/ Ceditçilerini
Mehmetçikle omuz omuza birlikte toprağı kanlarıyla
suladıklarına şahit oluyoruz!
Ahmet Cevat’ı,
Azerbaycan’ın Akif’i olarak tanıdık… “—Sen olasan gülüstan/
Sana her an can kurban/ Sana birçok muhabbet/ Sinemde tutmuş
mekan..” Bu sözler, Azeri’nin artık hürriyet kasidesi
olmuştur! O hürriyet nağmesinde; Ziya Gökalp’ın,
“—Türkleşmek/ İslamlaşmak/ Muasırlaşmak” felsefesinin artık,
‘—bayrak haline gelerek’ dalgalandığını görmek ne müthiş bir
özlem!
Elmas Yıldırım,
Hüseyin Cavit, Ahmet Cevatlar ve daha nicelerinin hayatları
dert örmüş, çile yoğurmuştur. Ama bu yürekli insanlar,
‘—zindanları bile aydınlatacak’ kadar Yusuf’i duruşa
sahiptirler! 70 yıl boyunca, 'dil susmuş, gönüller
konuşmuş..' Hayat bahçelerinden kor ateşler yükselmiş,
yanmış yürekler...’ O yürek, aradan 70 yıl geçmesine rağmen
nasıl aynı sıcaklıkla bizleri tekrar bir araya
getirebiliyor. Bir büyük heyecan, bir büyük ruh veriyor.
“Bir zaman
koynunda ben de yaşadım,
Sokaktan sokağa
seslendi adım,
Bilmem sönecek
mi sendeki yâdım,
Belki de
dönemem sana, elveda!
Elveda, ey
güzel Bakü elveda!”
Ey Güzel insan,
biliyoruz ruhun aramızda bugün!.. ‘—Elveda, ey güzel Bakü
elveda!’ diyerek hasret kokan dudakların yakarışındaki,
‘—rahmani yüzü’ bugün doyasıya okuyabiliyoruz.
“Kazan,
Başkurt batmış, Kırım sürülmüş
Menim badem
gözlü yarım sürülmüş
Konum komşum
bütün varım sürülmüş
Bulunur mu
Sibirya’da iman hey?
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!..
Türk elleri
birbirine yadlanır
Kazak, Kırgız,
Türkmen, Özbek adlanır
Azeri Türk
yanar içten odlanır
Ana Yurdun
içten halı duman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!..”
Bu dil, Elmas
Yıldırım’ın yürekleri yakan haykırışıdır. Sürgün yaşayan bir
milletin dayanılması mümkün olmayan/ tahammül sınırlarını
aşan hazin ve içli fotoğrafıdır!
Ahmet Cevat,
"Soranlara ben bu yurdun,/ Anlatayım nesiyem;/ Ben,
çeynenen bir ülkenin/ ‘Hak!’ kışkıran sesiyem!."
Şimdi daha iyi
anlıyoruz ki, bu kahraman insanlar; birer 'abide
şahsiyet...' Onlar, söz sanatında birer 'Ulu çınar...'
Onlar, inancın 'kale duvarları...' Onlar, bir milletin 'ar
perdesi...' Onlar, edep yolunun sevda önderleri! Onlar,
Azerbaycan'ın ve Türkiye’mizin yanan istiklal
meşaleleri!.
'Gönlümüzün
Kalası...' Elmas Yıldırım'ın doğduğu ve Hak'ka yürüdüğü
yerlerin ismine bakınız, 'Kala...' dır!. Onlar, sürgünde
bile bir milletin 'dağ gibi ayakta duran kalesi...'
olmuşlardır. Sürgün şiirlerinde bile, buram buram kokan
vatan sevgisi/ hicran ateşleri vardır!.
Türkçe’nin özge
gönül coğrafyamın aynı irfan kaynağından beslenen
hatıralarla, aynı pınardan süzülerek gelen ‘bizleri tanış
yapan’ dili bir, tarihi bir, dini bir, kültürü bir; aynı soy
ağacının kökü mazide ati olan cümlesine meyve verecek;
Hazar’ın suyuna akseden ses zenginliğini/ söz berraklığını
iliklerimize kadar bir daha yaşama bahtiyarlığına
ereceğiz!..
Rusya’nın 70
yıl boyunca, üç nesil bıraktığı ‘yaralar büyüktü...’ Dini
yok saymış, özümden ayırmış, hukukumdan koparmaya çalışmış,
aynı kaynaktan beslenen bütün suları aklınca bulandırmış(!),
gönülleri çoraklaştırmış, ayrı bir dil, ayrı bir alfabe ile
hafızalarla oynamış... Bütün bunlara rağmen can Azerbaycan’ı
ayakta tutan ve kendilerine ‘ziyalılar...’denilen aydınlar,
öylesine kahramanca mücadele etmişler ki, her biri bayrak
olmuş!.. O bayrağın manevi ihtiramı etrafında şuan birlikte
pervaz olmuşuz
Şunu bir daha
anlıyoruz, "Mecnunu olmayan şehre yazığdı/ Yunus'u olmayan
derya yazığdı/ İnsanı olmayan dünya yazığdı/ İnsanla,
insanla güzeldi dünya" Elmas Yıldırım, bu coğrafyanın hem
Mecnun’u, hem Yunus’u ve hem de, ‘—asrın Kürşad’ı
diyebilirim.
Veysel Karaca
O tarihte bir yaşında olan
evlatları Azer Elmas da yanlarındaydı.
Efendim, Şair
Elmas Yıldırım; eşi Ziver Hanım ile birlikte Azerbaycan’dan
Türkiye’ye göç ederken o tarihte bir yaşında olan evlatları
Azer Elmas da yanlarındaydı. Azer Beyin çocukluğu ve
gençliğinin ilk yılları Elazığ’da geçmişti. Şimdi de bu
önemli toplantı münasebetiyle aramızda olan. Elmas
Yıldırım’ın oğlu Sayın Azer Elmas’ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz efendim.
Azer Elmas
Babamın ruhu önünde saygıyla
eğilerek Kara Destan Şiirini
Okuyorum...
Beni ve eli
yurdu çalınmış bir Azerbaycan şairini, 20 yıla yakın bir
zaman koynunda ağırlayan, vefakâr Elazığlı Hemşerilerim, çok
kıymetli Valim, değerli Belediye Başkanım, Fırat
Üniversitesinin kıymetli mensupları ve Vatan. Şairlerinin
100’cü doğum günü jübilesini kutlamak için Bakû’den ve
Ankara’dan gelen muhterem konuklarımız.
Hepinizi
sevgiyle selamlar ve bana böyle muhteşem bir topluluk
karşısında konuşma gururu verdiğiniz için hepinize teşekkür
ederim. Yıl 1949 yer o yıllar okudum Elazığ Lisesi. Benim
yaşımdaki nesiller bilirler ki Elazığ lisesinde sene sonu,
tüm velilerin davet edildiği müsamere ile kapanır ve yine o
nesil bilir ki bu müsamerelerde Azer Elmas mutlaka büyük
şairlerin şiirlerini tüm velilere okur. Kıymetli edebiyat
hocamız İbo Gakgo (İbrahim Gürtunca) hocamız, bize
Türk olmanın gururunu veren şiirleri seçer ve öğrencilerine
müsamerede okuturdu. Şu anda büyük bir vefa sunan kıymetli
Elazığlılar. İşte o sene, hocamı babamdan rica ettiği bir
şiirini okurken, bugün tam 58sene sonra, yine o
nesilin oğulları veya torunlarının karşısında ayni şiiri
okuyacağımı biri bana söylese, herhalde hayal görüyor
derdim. Evet, tam 58 sene sonra Elazığ Lisesi sene sonu
töreninde okuduğum babamın bir şiirini mucizevî bir
tekrarlayış olarak, sevgi dolu gözlerinizin önünde okumaktan
gurur duyacağım. Ayrıca Türk dünyasının şairi olma
mertebesine erişmiş babamın ruhu önünde saygıyla eğilerek.
Kara Destan
Kimse bilmez
Tanrıdağ’ın yaşını,
Duman almış
Altayların başını,
Uçurmuştur
baştan devlet kuşunu,
Servetine üz
çevirmiş zaman hey!.
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Dört bir yana
dağılmış Türk soyları,
Sönmüş ocak,
göçüb gitmiş boyları,
Dertli dertli
akar bozkır çayları,
Saklar içden
gizli ümit, güman hey!…
Koca Türk’ün
düştüğü gün yaman hey!
Ak alnına kara
yazı yazılmış,
Yaylalarda
düğün-dernek bozulmuş,
Gelinlerin gür
saçları çözülmüş,
Yada kalmış,
diler elden aman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü hâl yaman hey!
Dağdan dağa
çarpıp gitmiş doğanlar,
Kayalarda iz
bırakmış, al kanlar,
Ordulara buyruk
vermez ilhanlar,
Nerde kalmış
setler yıkan ferman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Harab olmuş
Buhara’sı, Başkend’i,
Matem tutmuş
Semerkand’ı, Daşkend’i,
Kendi söyler,
döker gözden yaş kendi,
Ne ozan var, ne
yazan, ne Şaman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Kazan, Başkurd
batmış, Kırım sürülmüş,
Benim çekik
gözlü yârım sürülmüş,
Konum-komşum,
bütün varım sürülmüş,
Bulunur mu
Sibirya’da iman hey?
Koca Türk’ün
düştüğü hâl yaman hey!
Türk elleri
birbirine yadlanır,
Kazak, Kırgız,
Türkmen, Özbek adlanır,
Azerî Türk
yanar, içden odlanır,
Ana yurdun
içten hâli duman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Orkun çağlar,
yatmış eller ayılmaz,
Tarım Çayı
doğru yola koyulmaz,
Hey seslenir,
Amuderya duyulmaz,
Sirderya’da
kalmamıştır, derman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Hazar coşar,
haber salar Kür’üne,
Akıp gider Kür
sürüne sürüne,
İdil ağlar,
Altın Ordu yerine,
Aral da öz
varlığından pişman hey!
Koca Türk’ün
düştüğü dert yaman hey!
Azerbaycan dert
içinde boğulmuş,
Sevenleri diyar
diyar koğulmuş,
Ağla şair,
ağla, yurdun dağılmış,
Nerde kopuz,
nerde kırık keman hey?
Nerde büyük
vatan, nerde Turan hey!
Saygılarımla…
Veysel Karaca
Hacıağa Almaszade’yi kürsüye
davet edeceğim.
Efendim şimdi
de şair Elmas Yıldırım’ın Azerbaycan’da yaşayan yeğeni
Hacıağa Almaszade’yi kürsüye davet edeceğim. Hacıağa bey
bu toplantının gerçekleşmesinde de çok büyük gayretleri
oldu. Bu vesileyle kendilerine bir kere daha teşekkür
ediyoruz. Buyurunuz efendim.
Hacıağa Almaszade
Almas Yıldırım’ın Elazığ’da
tanınmış olması beni ayrıca gururlandırdı.
Sayın Valim,
Kıymetli Belediye Başkanım, Fırat Üniversitesi’nin değerli
rektörü ve bilim adamları, Muhterem Elazığlılar, Hepinizi
hürmetle selamlıyorum. Azerbaycan’dan selamlar getirdim.
Türk dünyasının büyük şairi Amcam Almas Yıldırım’ın anadan
olmasının 100.cü yıldönümü münasebeti ile bu güzel şehrinize
gelmek beni sonsuz mutlu etti. Azerbaycan edebiyatında en
büyük şairler sıfatına ermiş olan Almas Yıldırım’ın
Elazığ’da da Bu kadar tanınmış olması beni ayrıca
gururlandırdı. Demek ki Türk ruhunu yükselten ve ölümsüz
kılan şiirleri Azerbaycan kadar Türkiye’de ki kardeşlerimiz
tarafından da takdir edilmiş ve sevilmiştir. Memleketinde o
zamanların havasında rahat yüzü görmeyen ve vatanı elinden
alınarak gurbet ellere sürülmüş bir şair olarak Elazığ’a
gelen amcam Almas Yıldırım, Elazığ şehrinde huzur içinde ve
o gür sesiyle şiirlerini yazmaya devam etmiştir. Bu bakımdan
onu bağrına basan Elazığlı kardeşlerime huzurunuzda sonsuz
şükranlarımı sunuyorum.
Aziz
Elazığlılar, şair Almas Yıldırım’ı unutmadınız ve onun 100.
doğum günü kutlamalarını gerçekleştiriyorsunuz. Bu
toplantıya destek veren Türkiye Cumhuriyeti’nin Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Azerbaycan Medeniyet ve Turizm
Nazırı Ebülfes Garayev , Elazığ valisi Muammer Muşmal,
Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Fırat
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz’a teşekkür
ediyorum. Kıymetli Elazığlılar, Fırat Üniversitesi’nin
kıymetli hocası Enver Aras büyük bir çalışma yaptı ve Almas
Yıldırım adına bir kitap hazırladı. Kendisine
minnettarlığımı bildiriyorum. Yine Almas Yıldırım’ın
şiirlerini besteleyen Güldeniz Agiş’e minnettarlığımı
sunuyorum. Bu toplantıyı düzenleyen Muhammet Şener Bulut,
Bedrettin Keleştimur, Tahsin Öztürk, Yakup Deliömeroğlu ve
diğer bütün kişilere huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum
Veysel Karaca
Saygıdeğer
misafirler, şimdi de Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Sayın
Yakup Deliömeroğlu’nu davet ediyorum. Buyurunuz
efendim.
Yakup Deliömeroğlu
Şair Elmas Yıldırım Elazığ’da
yeniden doğuyor.
Sayın Valim,
Sayın Belediye Başkanım, Değerli Rektörüm, Kıymetli
Azerbaycanlı kardeşlerim ve sevgili Elazığlılar.
Şair Elmas Yıldırım Elazığ’da yeniden doğuyor. Bu âlemde
milleti için çektiği onca çileyle yoğrulmuş fani hayatından
sonra Elmas Yıldırım; Türklüğün ve dünyanın yeni
asrında, kendi yeni yüzyılında yeniden doğuyor. Hayatını
aşkın bir gayeye adayabilenlerin manevi şahsiyetlerinin;
ebediliği, bu dünyada da tatmalarını lütfediyor olsa gerek
Yaratan.
Bu ne büyük bahttır. Doğumunun 100. yılında, 11–13 Nisan
tarihlerinde, şairin hayatının son yıllarını geçirdiği
Elazığ şehrinde başlayacak faaliyetler, 25–27 Eylül
günlerinde ise Bakü’de devam edecek.
Böylelikle, onun uğruna hayatını adadığı milleti ve insanlık
için güzel fikirleri, millet yolunda düşünceleri için nasıl
sağlam bir irade ve kararlılıkla durulacağını gösteren sarp
karakteri ile bu fikir ve karakterin yansıdığı şiirleri,
milletinin gündemine yeniden gelmiş oluyor.
Milletinin genç evlatları, fikirde ve yolda kararlılık,
güçlükler karşısında irade, fikre ve millete vefa,
yaşanabilecek bütün olumsuzluklara rağmen millet için
çalışma azmi gibi yüksek duygu ve değerleri; Elmas
Yıldırım’ın hayatını öğrendikçe daha iyi anlayacaktır.
Bu yüksek değerleri örnek bir şekilde yaşayışıdır ki,
Elmas Yıldırım doğumunun yüzüncü yılında iki kardeş
şehri; Elazığ ile Bakü’yü; iki kardeş devleti Türkiye ile
Azerbaycan’ı kendi ismi etrafında bu faaliyette bir araya
toplamaktadır.
Elmas Yıldırım’ın Doğumunun 100. Yılı faaliyetlerinin
iki ülkenin Kültür Bakanlıklarının, iki ülkeden yazar
kuruluşlarının, valilik ve belediyelerin sivil toplum
kuruluşlarının dâhil olduğu bir organizasyon heyeti
aracılığı ile yapılıyor olması, şairin yani asrındaki hayatı
için oldukça anlamlıdır. Avrasya Yazarlar Birliği
olarak böyle bir heyetin parçası olmaktan onur duyduğumuzu
ifade etmek isterim.
Kendi manevi şahsiyeti ve hatırası etrafında oluşan bu güzel
birlikteliği görmek, eminim, onun ruhunu şad etmektedir.
Doğumunun 100. Yılında Şair Elmas Yıldırım’ı rahmetle
anıyor ve yoğun bir programla gerçekleşecek faaliyetlerin
düzenleyenlerine, ev sahiplerine ve katılımcılarına tebrik
ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Ruhu şad olsun!
Veysel Karaca
Anar Beyi konuşmalarını yapmak
üzere kürsüye davet ediyorum.
Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı Anar
Beyi geçtiğimiz yılın mayıs ayında Manas Yayıncılık’ın
açılış töreninde Elazığ’da misafir etmiştik. Şimdi de yine
Manas Yayıncılık’ın düzenlediği bir başka etkinlik için
aramızda bulunuyor. Doğumunun 100. Yılında Şair Elmas
Yıldırım toplantısı için yaptığımız daveti kırmayarak
tekrar Elazığ’a gelerek toplantımıza katılan Anar Beyi
konuşmalarını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Anar
Bu güzel toplantıyı
yaptığınız için sizlere minnettarlığımızı bildiriyoruz..
Sayın Valim, Belediye Başkanım, Rektörüm, aziz misafirler.
Geçen sene ben yine Manas Yayıncılık’ın açılış merasimine
Şener Beyin daveti ile iştirak etmiştim. Şimdi de
Azerbaycan’ın büyük şairi Almas İldırım
için tertip edilen toplantıya davet edildim bu sebepten
dolayı Azerbaycanlı şair ve yazarlarla birlikte
Elazığ’dayız. Bu güzel toplantıyı yaptığınız için sizlere
minnettarlığımızı bildiriyoruz..
100 il [yıl] bundan evvel, Mart’ın 25’inde Abşeron’un
Qala kendinde başı belâlı, qelbi hesretli taléi qürbetli
şairimiz Almas İldırım dünyaya geldi. Dünyaya ‘günahkâr’
kimi [gibi] gelmişdi. Çünki şair doğulmuşdu. ‘Suçu’ vetenini,
xalqını sevmek idi. ‘Teqsiri’ yurdu, éli sévmenin suç
sayıldığı bir zamanda yaşaması idi. Almas İldırım
şé’irlerinde bu müemmanın cavabını axtarırdı:
“Bilmem ki, yurdunu seven bir şair,
Ne üçün bir cani kimi izlenir.”
déye özü, özünden soruşurdu, cavab tapmırdı [bulmuyordu].
Yéne;
“Men ki gizli yol kesmedim qaçaq olmadım.
“Héçbir qetle ferman yazmadım men ki.”
Deyirdi ve taléyinin bu acılarının sebebini anlamağa
çalışırdı:
“Ne üçün qeribem bu doğma élde?
Mehbes mi dörd yanım. Men ki, boğuldum.
Mel’un bir zamanda, mehkûm bir élde,
Allah’ım, men néçin şair doğuldum?”
Mesele bunda idi. Mel’un bir zamanda, mehkûm bir élde
doğulmuşdu Almas İldırım. Bu azmış kimi [gibi] zamanın
haqsızlığını anlayan, élinin mehkûmluğunu duyan bir şair
kimi doğulmuşdu. Almas İldırım 45 illik [yıllık] ömrünün 20
ilini veteninden uzaqlarda yaşamağa mehkûm olmuşdu. Şairin
qürbeti, hele vetenindeyken başlamışdı. Bunun için “Qeribem
öz élimde.” déyirdi. Mekân qürbetinden başqa, zaman qürbeti
de var. Seni anlamayan teqib éden, haq, nahaqla sene nifrin
yağdıran bir mühitin içinde yaşamaq éle vetenin özünde
qürbetde olmaqdır.
İlk genclik illerinde, hele 24 yaşı béle tamam olmamış
istédadlı şairin bütün yazdıqlarını qelem ateşine tutanlar,
onun ölümünden çox sonra, dünya deyişinde, Almas İldırım
halal haqqını alanda, onun baresinde [hakkında] hetta ‘isti’
[sıcak] xatireler danışmağa [konuşmaya] başladılar.
O vaxt bu menevî teqiblerden, metbuatda, yığıncaqlarda
Allah’ın her günü ilan sancmalarından [yılan sokmalarından]
bézmiş şair, qedim Azerbaycan şeheri, amma başqa
respublikaya [cumhuriyete] daxil olan Derbend’e gönderilir.
Orda da alın yazısına, şairliyine sadıq qalır. Yalnız öz
xalqından déyil, qardaş Qafqaz milletlerinin, Çéçénlerin,
Avarların, Lezgilerin de facievî talélerinden yazır. Onların
qehreman kéçmişlerini vesfédir ve ağrı acılarını paylaşır.
Burda da ondan el çekmirler. Bu sefer doğma şeheriyle ebedî
vidalaşaraq Xezer’in o tayına [öbür tarafına, karşısına]
Aşqabad’a üz tutur [yüz çevirir]. O, “Elvida Bakı’” şéirinde
yazırdı:
Elvida, ey müşfiq ana, elvida,
Bu anda qelbimde ne derin var.
İçimde bir sızı, gözümde nem var.
Sende kéçib gétdi, iyirmi dörd yaşım,
Bir zaman belâdan çıxmadı başım,
Sen oldun hemdemim, derdli yoldaşım
Laylalar söyledin mene, elvida.
Şair doğulduğu Qala kendiyle, boya başa çatdığı Şüvelan
qesebesiyle, edebiyyat yollarında ilkin qedem qoyduğu
Bakı’yla, Bakı’da yaşadığı mehellelerle, Çemberekend’le,
Pirvezenli ile uzaq esrlerin şahidi Qız Qalası’yla
vidalaşırdı.
Ayrılıq saatlarında dostu, başqa bir nakâm taléli şairimiz
Mikâyıl Müşfıq’e acı acı étiraf édirmiş ki, ‘talé sanki meni
bütün Türk éllerinde gezdirmeye qerar vérib.’ Türk éllerinde
uzun iller serkerdan dolaşan şairin sürgünlerinin hele ilk
merhelesi idi. O vaxt Özbekistan’a, Türkmenistan’a,
Qazaqistan’a, Qırğızistan’a ayrılmamış ümümî Türkistan’la
ilk tanışlığı idi. Qarşıda ise, hele Cenubi Azerbaycan ve
Anadolu vardı.
Almas İldırım’a qarşı ehli-qelemlerin hücumlarının elbette
esas sebebi ideoloji ve ‘sinfi mübarizelere’ aktiv
qoşulmaması [katılmaması] idi. Azerbaycan’da Almas İldırım
haqqında en keskin tenqidi meqaleler yazanlardan biri onu
izleyir. Aşqabad’a gédib İldırım’ın ordaki fealiyyetini
engellemeye çalışır. Almas İldırım’ın Aşqabad’daki heyatı da
cehenneme dönür.
Almas İldırım Aşqabad’da évlenir. Azer adlı bir oğlu olur.
İldırım, birgün qeti [kat’i] başa düşür [anlıyor] ki, burada
yaşayabilmeyecek. Qayın atasının yardımıyla bir qaçaqçı
kârvanına qoşularaq İran’a kéçmeye cehd gösterirler. Hardasa
[bilinmeyen bir yerde] kârvandan ayrılmalı olurlar.
Anası, ağlayıb yérlerini bildirmemesi üçün bütün yol boyu
südemer balasını emizdirir [emzirir]. Artıq südü de qalmır.
Ata da, ana da taqetden düşürler ve insanı dehşete getiren
bir qerar vérirler ki, körpeni bir qayanın dibinde buraxıb
yollarına devam étsinler. Béle [böyle] de édirler. Amma bir
néçe (kaç] métr [metre] kéçmemiş géri qayıdır ve balalarını
yéniden bağırlarına basırlar. Bu tük [tüy] ürperdici
hâdiseni çox iller sonra Türkiye’de boya başa çatmış hemin
uşaq Azer’in özü danışıb. Min bir müsibetle İran serheddini
kéçerken yérli tehlükesizlik xidmetlerinin eline kéçirler.
Orada, “Sovét İttifaqı’ndan gelmisen, démeli Ruslar’ın,
Moskova’nın, Kremlin’in casususan.” şeklinde suçlanır.
Bunu sübut étmek üçün şaire 60 gün ağır işkenceler vérilir.
İşkence vérmekdense onun Sovét quruluşuna, Kremlin eléyhine
yazdığı şéirlerini oxusaydılar Almas İldırım’ın kim olduğunu
bilerdiler. O biri [öbür] yandan yaxşı ki, onun şéirlerinden
xeberleri olmayıb. Çünkü şu mısralar da Almas İldırım’ındır:
“Men bilirem ki titrer dodaklarında ‘İran’
Var onın da koynunda yıkılmalı saraylar.”
Nehayet iki amansız quruluşun, kommunist diktaturasının ve
şah istibdadının cenginden qurtulan şair ve ailesi, çetin
yollardan kéçib Türkiye’ye yétişirler [ulaşırlar]. İlk
genclik çağından “Men Türk oğlu Türk’em.” déyen, Türklüyüyle
qürur duyan, Türklüyün şanlı kéçmişiyle öyünen, Türkiye’ye
sévgisine göre başı belâlar çeken Almas İldırım, bu qardaş
memleketde nehayet hüzur, rahatlıq, istediyini yazmaq ve
démek imkânı tapır. Amma, Kür’ü, Araz’ı, Mavi Xezer’i, Göy
Mil’i, Muğan’ı da unutmur. Bir ölkede, kendden köçüb şehere
gelen insanlar çox vaxt doğulduqları yérlerin hesretini
çekir. Bu hesretin elacı yoxsa, bitmesi mümkün déyilse, onun
şiddeti daha çox artır. Yalnız Almas İldırım’ın déyil,
bütövlükde Azerbaycan edebiyyatının en yanıqlı şéirlerinden
biri “Esir Azerbaycan’ım”dır.
Nerde meni gül qoynunda doğuran,
Xemirimi gözyaşıyla yoğuran,
Beşiyimde, layla balam, çağıran.
Azerbaycan, menim baxtsız anam oy!
Néçe bir ıl hesretinle yanam oy?
İnsan ümidsiz yaşayabilmir. Almas İldırım Azerbaycan’ına
qovuşacağına ümid besleyirmiş. Amma éyni zamanda bunun ne
qeder müşgül iş olduğunun da ferqine varmış. Ona göre de
oğlu Azer’e vesiyyet kimi seslenen şéirinde yazırdı:
Qovuşarken yurd bayrama, düyüne,
Çalxanacaq él öyüne öyüne.
Sen çatınca gözlediyim o güne,
Menim ömrüm yétecek mi bilmem ki?
Ne yazıq ki, şairin ömrü o günlere çatmadı. Atasının hesret
çekerek bir de görebilmediyi vetenine, onu indiyecen
[şimdiye kadar] görebilmeyen oğlu Azer Almas geldi. O da bu
görüşden tesirlenib Almas İldırım’ın xatiresine şéir yazdı:
Xeber geldi Muğan’ından, Mil’inden.
Çeleng qoyduq sene Bakı gülünden.
Adın düşmez Azer’imin dilinden
Güneş doğmuş Azerbaycan baxtına,
Gel sen otur yéine eski taxtına.
Seni nasıl anladayım atam oy?
Men de birgün o yellerde yatam oy!
Vetenine dönebilmeyen Almas İldırım şéiriyle, sözüyle,
buradaki fealiyyetiyle vetenini Türkiye’ye götürmüşdü. Uzun
iller çalışdığı Elazığ şeherinin kenarında gözel bir göl
var. Burası daha evvel ‘Gölcük’ adlanırmış. Almas İldırım,
Atatürk’e bir mektubla müraciet éderek bu gölü ‘Xezer Gölü’
adlandırmasını rica édir. Böyük Gazi, qerib şairin sözünü
yére salmır; bu göle ‘Xezer’ adını vérir.
Odur ki, Türkiye ve Azerbaycan şairlerinin de katıldığı her
il kéçirilen poéziya bayramları, ‘Xezer Şéir Axşamları’
adlanır. Bağ-bağat içinde olan yaşıllıqlara qerq olmuş
Elazığ, çox gözel, abad bir şeherdir. Elazığ, Türkiye’nin bu
bölgesinin medeniyet merkezine çévrilmekdedir. Şübhesiz bu
işde, iki il evvel menim de devet edildiyim Xezer Şéir
Axşamları’nın önemli bir payı vardır. Bu tedbirlerde Almas
İldırım’ın anılması tebiidir. Qedir bilen Elazığlılar,
şeherlerinde adı ve izi qalmış Azerî şairinin xatiresini
böyük éhtiramla yaşadırlar. Xezer Şéir Axşamlarının birisi,
bütünlükle Almas İldırım’a hesrolunmuşdu. Bu Şéir
Axşamlarının fealiyyetlerini içine alan gözel bir kitab
neşredilmişdi.
Bu il şairin yüz illiyi erefesinde, Hazar’dan Hazar’a Elmas
Yıldırım adlı kitabı böyük bir zehmetle hazırlayan deyerli
dostum Enver Aras’ı tebrik édirem. Yéne bu kitabı neşreden
deyerli dostum Şener Bulut’a ve rehberlik étdiyi Manas
Yayıncılık çalışanlarına teşekkür édirem.
Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım adlanan kitab,
Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçox eseri neşrolunmuş şair
haqqındaki en dolgun, en mükemmel bir kitabdır. Kitabda
Almas İldırım’ın tercüméyi hâlından etraflı behsedilir, onun
yaradıcılığının tehlili vérilir. Almas İldırım’ın Bakü’de,
Derbent’te, Şamilqala (Maxaçqala)’da Kırım’da, Aşkabat’ta,
Meşhed’de, Tahran’da, Tebriz’de ve Türkiye’de yazdığı
şéirler de vardır. Kitabda şairin Elazığ’da topladığı
Bayatılar Azerbaycan Halk Mânileri, diğer bütün eserleri,
Azerbaycan ve Türkiye şairlerinin Almas İldırım’a
hesretdikleri şéirler, onun haqqındaki meqalelerin icmalı,
hetta şair haqqında téléviziya vérilişlerinin müfessel
tesvirleri de vérilmişdir. Kitabın sonunda Sözlük, Qaynaqlar,
Ekler ve başqa göstericeler vardır. Ciddî, élmî, neşr üçün
taleb olunan bütün ayrıntılar da öz yerindedir. Bu necib iş
üçün Türkiyeli qardaşlarımıza en derin teşekkürlerimi
bildirmek isteyirem.
Heyatın qeribe tesadüfleri vardır. Azerbaycan’ın Qala
kendinde dünyaya göz açmış olan Almas İldırım heyatla son
defe, Türkiye’nin Qala köyünde vidalaşmışdır. Amma, ne yazıq
ki qebri indiyecen tapılıb aşkâr édilmeyib. Almas İldırım’ın
béle misraları da var:
Tanrı’m, mene çox mu gördün od sovuran torpağımı?
Cennet senin, Ke’be senin, bir mezarlıq yurdumu vér!
Almas İldırım’a ‘bir mezarlıq yurdu’ béle qismet olmadı.
Yéne şükür ki, doğulduğu torpaqda -Şüvelan’da- abidesi
ucaldılıb.
Veysel Karaca
Anar Beye çok
teşekkür ediyoruz.
Efendim Fırat
Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz’u
konuşmalarını yapmaları için kürsüye davet ediyorum.
Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz
Elmas Yıldırım, Türk kültür
hayatının önemli bir abidesidir.
Sayın Valim,
kıymetli konuklar…
Coğrafyayı
vatan, toplulukları millet yapan kültürel formların
günümüzde ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Yaşadığımız
coğrafyada sıkıntı çekmek istemiyorsak alacağımız tedbirleri
bu gerçekleri göz önünde bulundurarak almalıyız. Çünkü
dünyanın gerçeklerine göz yumarak yaşayamayız.
Yirmi birinci
yüzyıl uluslararası kıyımların ve haksızlıkların yoğunluk
kazandığı bir yüzyıldır. Bu haksızlıklar karşısında
tutunabilmenin tek yolu güçlü olmak ve insanımızı yarına iyi
hazırlamaktır. Bunun için vatanını seven ve gerektiğinde
onun uğruna her türlü fedakârlığı yapabilen bir nesil
yetiştirmeliyiz. Bu da ancak ortak duyuşlar ve yaşayışlar
silsilesine sahip bir kuşak yetiştirmekle mümkündür. Türkiye
Cumhuriyeti’nin ortak paydası; Atatürk milliyetçiliğinden
ilhamını alan Türk milliyetçiliği fikridir. Bu milliyetçilik
anlayışının temel dinamiğini kültür milliyetçiliği
oluşturmaktadır. Kendisini bu ülkenin insanı hisseden ve
ülkesi için fedakârlık duygusu gelişmiş her fert, Türk
milliyetçisidir. Türk milliyetçileri kendi içerisine
kapanamaz. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek
mecburiyetindedir. Kısacası dünyayla yarışmak için dünyayı
takip etmelidir. Bu sebeple bağnaz olamazlar. Fikren ve
vicdanen hür olmalıdırlar. Her türlü ön yargıdan arınarak
hayatın penceresinden dünyaya bakmak zorundadırlar.
Elazığ insanı,
bu anlamda çok şanslıdır. Bir kültür muhiti olma yolunda
emin adımlarla ilerleyen Elazığ, yarının insanını
yetiştirmek yolunda önemli mesafeler kat etmektedir. Bu
nedenle modern toplumlarda sık sık görülen çözülme olgusu
ilimizde en az düzeydedir. Elazığ’ın bir avuç duyarlı insanı
zamanlamasını iyi yaptıkları çalışmalarıyla ilimizin üzerine
Türk milliyetçiliği fikrini bir kalkan gibi oturtmuştur.
Milli kültür olguları, yapılan sosyal faaliyetler
aracılığıyla Harput Kalesi’nin gönderinde ebediyete kadar
inmeyecek bir Türk bayrağı gibi şahlanıyor. Şehrimiz bu
sayede Türkiye’nin en nezih bir kültür muhiti haline
gelmiştir. Ne mutlu bizlere!
Elmas
Yıldırım, Türk kültür hayatının önemli bir abidesidir.
Türk kültürü onun sesinde binlerce yıllık yankısını
bulmuştur. Türk Hazar’dan Atatürk’ün Hazar’ına sığınan bu
büyük şair, kendi ruhuna en uygun iklimi burada bulmuştur.
Onun için burada bizim topraklarımızda yatmaktadır.
Çocuklarımız, onun sesiyle büyümektedir. Fırat’ın coşkun
suları onun sesiyle geçtiği yerleri yıkamaktadır. Bizler,
bir hafta boyunca sürecek etkinliklerimizle onun ruhunu şad
etmenin mutluluğunu yaşamaktayız. Onun aziz hatırası
karşısında hürmetle eğilirken; bu programa emeği geçen
herkese şükranlarımı arz ediyorum.
Veysel Karaca
Sayın
rektörümüze teşekkür ediyoruz.
Ve bu kez
konuşmalarını yapmaları için kürsüye Elazığ Belediye Başkanı
Sayın Süleyman Selmanoğlu’nu davet ediyorum.
Buyurunuz sayın başkanım.
M. Süleyman Selmanoğlu
Vatan ve ülkü şairi Elmas
Yıldırım’ı rahmet ve minnetle anıyoruz.
Sayın Valim Değerli misafirler.
Son on yıldır, Türk dünyası, çok hareketli, çok hızlı bir
değişim sürecini yaşıyor. Bu değişim hem siyasî, hem
coğrafî, hem de sosyolojik anlamda gerçekleşiyor. Ancak,
tüm dünya Türklerini birbirlerine yaklaştıran en büyük
gelişmenin “ kültürel zenginleşme” alanında olduğu da
bir gerçek. Temelde var olan “ortak kültürün”
zenginleşmesi ve daha paylaşılır hale gelmesi, yıllardan
beri gönül birlikteliği olan, ancak ortak organizasyonlar
gerçekleştirme noktasında sıkıntılar yaşayan Türklük
âleminde yeni bir heyecan yarattı.
Bilindiği üzere 1990’lı yılların başından itibaren eski
Sovyetlerin siyasî yönden dağılması ve her Türk
Cumhuriyetinin ayrı ve bağımsız bir devlet olması kararı,
Türk dünyasında yukarıda sözünü ettiğimiz değişim rüzgârının
hızla esmesini de beraberinde getirdi.
Aslında bu durum, yüzyılların ötesinden sürüp gelen manevî
bağların gün ışığına çıkmasını hızlandırmış oldu. Türk
Cumhuriyetler ile özerk halkların Türklük düşüncesinde
birleşmeleri, kültürel birlik etrafında yoğunlaşmaları ve
Türk kültürüne sahip çıkma gayreti içine girmeleri kıvançla
izlediğimiz hareketler oldu ve halen de olmaktadır.
İki binli yıllara girdiğimiz bu dönemde, Türk Dünyasının
sesini duyurabilmede sanatın, özellikle de edebiyatın önemli
bir rol üstlenebileceği kanaatini taşımaktayım. Bu süreçte
Türk Dünyasının geniş coğrafyasında ortak duyguların,
heyecanların, sevinçlerin dile gelmesinde ortak yazı dilinin
veya edebî dilin oluşturulması zarureti de kaçınılmaz bir
gerçektir.
Bu tür
köprülerin kurulmasında şüphesiz Elazığ’ın apayrı bir yeri
oldu. Yıllardan beri süregelen ve ülkemizin en uzun soluklu
kültürel aktivitesi olan Hazar Şiir Akşamları
vesilesi ile her yıl Türk Dünyasından ses ve nefes veren
şairlerimizin “Büyük Hazar’dan Küçük Hazar’a”
taşıdığı ruhla yoğrulmuş duygu sağanaklarıyla ıslandık.
“Türk Dünyası Hizmet Ödülleri” ile öz benliğini
unutmayarak Türk dünyasına hizmet eden devlet büyüklerini
hatırladık ve bu alanda önemli bir boşluğu şehir olarak
doldurmuş olduk. Zira baktık ki, yozlaşmanın ve
başkalaşmanın pirim yaptığı ve rağbet gördüğü bir zaman
diliminde gerçek kahramanlar unutulmakta; hatta
unutturulmaya çalışılmakta. Bu duyarsızlık ve vefasızlık
hissi Elazığ’ın kadirşinas ve kültür sevdalısı yöneticileri
ve bu işe yüreğini koymuş bir avuç gönüllü, gayretli insanla
bozulmuş oldu. Başta Sayın Valimiz Muammer Muşmal’ın
gayretleri olmak üzere, Belediyemiz, Üniversitemiz, Ticaret
Odamız ve birçok sivil toplum örgütümüzün desteğiyle ortaya
konulan güzide programlar ile bu coğrafyada yetişen değerler
yeni nesle tanıtılmakta ve böylelikle millî değerlerimize
sahip çıkılmaktadır.
Geçmişten bugüne yüzyılların süzgecinden geçerek önemli
şahsiyetler yetiştiren Türk dünyası, zaman içerisinde bunun
çarpıcı örneklerini vermiştir. Bu çizgide Ali Şir Nevaîler,
Manaslar, Korkut Atalar, İsmail Gaspıralılar, Cengiz
Aytmatovlar, Bahtiyar Vahapzadeler, Özker Yaşınlar ve bugün
doğumunun 100. yılını kutladığımız Elmas Yıldırımlar yaşadı
bu coğrafyalarda.
Elmas
Yıldırım… 1907 Azerbaycan’ında başlayan ve Sovyetler’in,
inançlara uyguladığı zulümden “emin ve aziz diyarlara”
hicretle devam eden, Elazığ’da yıllarca öğretmenlik ve
nahiye müdürlüğü yapmakla süren, nihayetinde Malatya - Kale
ilçesinde son bulan mücadeleci ve onurlu bir hayat… “Ya
şerefli istiklal, ya kızıl kan” dizeleri Türk milletinin
bağımsızlık önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ya istiklal
ya ölüm” parolasıyla örtüşen bu yiğit vatan ve ülkü
şairi Elmas Yıldırım’ı rahmet ve minnetle anıyoruz. Başta
Sayın Valimiz Muammer Muşmal olmak üzere bu büyük şahsiyeti
anma programına katkıda bulunan kişi ve kurumlara teşekkür
ediyorum.
Veysel Karaca
Efendim,
hazırladığımız bu önemli toplantının Azerbaycan ayağını
yürüten Azerbaycan
CumhuriyetiKültür ve Turizm Bakanlığı
Neşriyyat, Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü
Sayın Vagif Behmenli ’yi davet ediyorum. Buyurunuz
efendim.
Vagif Behmenli
Elmas Yıldırım, hür dünya, hür insanlık demektir.
Sayın Valim, Kıymetli
konuklar, sizleri saygı ile selamlıyorum.
Bütün Türk dünyasında halkın takdir ettiği bir sanatkâr
olmak, ‘sözün yüce tahtı’na oturmak veya oturtulmak o kadar
da kolay olmasa gerek. Binlerce yıldan beri Türk dünyasında,
bütün Türk ellerinde sayılamayacak kadar kabiliyetli söz
üstadı yetişmiştir. Fakat ‘sözün şahlık kuşu’, Türk
dünyasında yetişen çok az söz üstadının omzuna konmuştur.
İşte, Türk dünyasının yetiştirdiği omzuna ‘sözün şahlık
kuşu’ konan şairlerimizden birisi de Elmas Yıldırım’dır.
Elmas Yıldırım’ı, konumuzun samimî üstadı yapan da onun
kâmil ve mükemmel şahsiyetinden kaynaklanmaktadır. Onun
şiirlerinde, onun sanat hayatında vatan hasretini, vatan
kederini, zulmü, haksızlığı, hürriyeti ve istiklâli terennüm
etmeyen tek mısrası yoktur.
Elmas Yıldırım, kendi inamının, kendi inancının, kendi
imanının, kendi akidesinin evlâdıdır. Elmas Yıldırım öz
vatanının mecnunu’dur. O, zulme, işgale karşı tek başına
isyan eden, hatta koca bir sisteme karşı tek başına
savaşmaktan çekinmeyen bir kahramandır. Elmas Yıldırım’ın
kendisi gibi her bir şiiri de birer semboldür, birer
abidedir. Onun şiirleri liyakatin ve necipliğin simgesidir.
Elmas Yıldırım’ın hem hayatı hem de şiirleri, Türkiye
Türkleriyle Azerbaycan Türklerinin damarlarında aynı kanın
dolaştığını ve tek bedende tek yürek olduğunu ayna gibi
yansıtmaktadır.
Elmas Yıldırım, hür dünya, hür insanlık demektir. Elmas
Yıldırım, vatan, gurbet, hasret, hürriyet ve istiklâl
demektir.
Hak incelebilir ama kopmaz. Bugün Elmas Yıldırım’ın 100.
doğum yıl dönümünün hem Türkiye’de ve hem de Azerbaycan’da
kutlanması demek, büyük insan, büyük şair Elmas Yıldırım’ın
hayatı boyunca verdiği istiklâl mücadelesinin zaferle
neticelenmesi ve bu zaferin kutlanması demektir. Hakkın
galip gelmesini görmek, hakkın zaferini yaşamak en büyük
bayramdır. Hepimizin bayramı kutlu olsun.
Kıymetli konuklar; Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı
Sayın Ebülfes Garayev ’in, düzenlenen bu toplantı için
gönderdiği mektubu okuyacağım:
XX esrin ilk illerinde dünyaya göz açan, azadliq ve veten
eşqiyle dolu hesret neğmeleri yaradan ve keçmekeşli heyat
yolu keçen Almas İldırımın tale ulduzu 100 il den sonra
yeniden parlayır. Bu, tesadüfî deyil.
Siyasi fırtınaların amansız hökmü ile Azerbaycan’ın baş
kendi Bakü’den başlayarak Dağıstan’a, Türkmenistan’a,
İran’a, nihayet qardaş Türkiye’ye paylanan 45 illik kısa
hayatın höyük manası en xirda ayrıntılarına qeder şairin
poeziyasına hopmuşdur. Azadliq ve veten neğmekarı yaratmaq
arzusu ile en genç yaşlarından söz meydanına atılmış, mehz
heyat heqiqetlerini eks etdirmek, öz veteninde azad
düşüncenin inkişafına xidmet göstermek istediyine göre
Sovyet cebr aparıtının teqib ve tazyiqine maruz kalmıştır.
Sarsılmaz eqideye malik olan Almas İldırım sinmemeq,
eğilmemek, köle hayatına mahkûm edilmemek üçün dünyada her
şeyden daha çok sevdiği veteninden ayrı düşmüştür.
Almaş İldırımın Türkiye ile Azerbaycan arasında altun söz
körpüsü adlandıranlar sehv etmirler. Qardaş Türkiye torpağı,
Türkiye insanı ve Türkiye devleti Almas İldırımı hansı
mehebbet ve hörmetle öz ağuşuna almışdırsa o da bu
memlekette şair, dost, qardaş, vatandaş missiyasını ayni
leyeqatle yerine yetirmiş, Türkiye devletinin inkişafına
değerli xidmetler göstermiştir.
Almas İldırımın poeziyası zarifdir, yanıklıdır, bu poeziya
insan qelbinin en hessas tellerini dindirmekle beraber,
vakarlı ve eyilmezdir.
Şairin obrazlar dünyasını veten, azadliq, merhamet
mefhumlarından kenarda tasavvur etmek çetindir. Şahsiyetinin
ve yaratıcılığının bütövlüyü Almas İldırımın adına da,
yaratıcılığına da ebediyeşerliq vermiştir. Tesadüfî deyil ki
bu gün Türkiye Cumhuriyeti başda olmakla bütün Türk dünyası
şairin 100 illik yubileyini qeyd eder.
Ata yurdu Azerbaycan da Almas İldırımın şahsiyeti aziz
tutulur. Onun adına küçe var. Doğulduğu kasabada abidesi
ucaldırmış, hakkında senedli filmler, televiziya
verilişleri yaradılmışdır. Azerbaycan Respublikasının
Prezidenti İlham Aliyev’in serencamı ile Almas İldırımın
seçilmiş eserleri 25 min tirajla neşr edilerek ülkenin bütün
kitabhanalarına, orta mekteplerine hediye olunmuştur.
Muhterem Prezidentimizin dikkat ve qeyğısı ile Medeniyet ve
Turizm Nazirliyi, Almas İldırımın 100 illik yubileyini
Azerbaycan’da da geniş qeyd etmeye hazırlık görür. Şüphesiz
ki, hemin yubiley tedbirine qardaş Türkiye ictimaiyyeti,
edibleri de qatılacaqlar.
Hayatı sıkmtılarda keçen, buna baxmayaraq değerli
hizmetlerden ve yaradıcılıkdan el çekmeyen Almas İldırım
ebediyet yolcusudur. Türkiye ve Azerbaycan gardaşlığının
remzlerinden biri olarak bu yol heç zaman bitib
tükenmeyecek.
EBÜLFES GARAYEV,
Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı
Veysel Karaca
Şair Elmas
Yıldırım adına tertiplediğimiz bu toplantıyı büyük destek
vererek himaye eden çok değerli Valimiz Sayın Muammer
Muşmal’ı konuşmalarını yapmaları için kürsüye arz
ediyorum. Buyurunuz Sayın Valim..
Muammer Muşmal
Elmas Yıldırım, Türk Dünyasının ortak değeridir.
Kıymetli
Misafirler
Sevgili
Elazığlılar.
İnsan vardır;
fikir, görüş ve eylemleriyle yaşadığı döneme damgasını
vurur. İnsan vardır; fikirleri, görüşleri ve yaptıkları
yalnız yaşadıkları dönemle sınırlı kalmaz geçmiş ile gelecek
arasında köprü kurar, geleceğe yön verir. Onun tecrübe ve
birikimlerinden mensup olduğu millet kadar insanlık da
yararlanır. İşte, kendisini “Türk’üm, Türk’ün âşığıyım,
istiklâl âşığıyım, istikbal âşığıyım” diye tanımlayan ve
bugün burada Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte doğumunun
100 yılında andığımız büyük vatan şairi Elmas Yıldırım
da böyle abide şahsiyetlerden biridir.
Türk milletinin
fikir ve gönül dünyasında bayraklaşan Türk dilinin, Türk
edebiyatının
ve Türk kültürünün gönül eri; Büyük Hazar’ın acısını Küçük
Hazar’la paylaşan Elmas Yıldırım, yalnız Azerbaycan’ın değil
bütün Türk Dünyasının ortak değeridir. O, artık; Dede
Korkut, Fuzuli, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Köroğlu, Şehriyar,
Nasrettin Hoca, Bahtiyar Vahabzade, Mehmet Akif, Necip
Fazıl gibi bu coğrafyanın ortak paydalarından biridir.
Her zaman ve
her mekânda Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur
duyan şairElmas Yıldırım, şiirleri ile genç yüreklere millî
birlik ve beraberlik şuuru ile vatan sevgisini aşılamaya
çalışmıştır. Milli değerlere çok önem veren şair,
fertler için hürriyeti, milletler için bağımsızlığı
insanların en vazgeçilmezi olarak görmüş ve bu değerler
uğruna her türlü çileye katlanmıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kucak açtığı sevgi ve ilgi ile
bağrına bastığı Elmas Yıldırım, Elazığ’ı ikinci bir vatan
olarak bilmiştir. O, Elazığ’a hizmet etmekten mutludur.
Öğretmen olarak, belde yöneticisi olarak Elazığ’ın çeşitli
yörelerine hizmet götüren bu can kardeşimiz gerek yaptığı
örnek çalışmalarla gerekse yetiştirdiği öğrencileri ile
Elazığlıların gönlünde taht kurmuştur. Büyük destan şairi
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu yetiştirmesi bile yalnız
başına onun büyüklüğünü ortaya koyar.
Elmas Yıldırım, Palu’da, Arıcak’ta, Kovancılar’da, Ağın’da,
Baskil’de, Hankendi’nde öğretmen olarak, yönetici olarak
örnek olmuş; bu örnek kişiliği ile de çevresinde büyük bir
sevgi halesi oluşturmuştur.
Fikir dünyamıza derinlik, incelik ve yoğunluk kazandıran
şiirlerini Elazığ’da yayın hayatını sürdüren Turan
gazetesinde yayınlayarak görüş ve düşüncelerini geniş halk
kitleleriyle paylaşan şair, bir yandan da Azerbaycan
manilerini kitap haline getirerek, onların günümüze
taşınmasına vesile olmuştur.
Türkiye
Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Devlet Adamı Atatürk bir
nutkunda şöyle diyor: “Bugün Sovyetler Birliği
dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bizim bu
dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir
kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir.
Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanırlar?
Manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür. İnanç
bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve
olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz.”
Merhum Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de Türkiye
Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nden bahsederken
“İki devlet bir millet” veciz ifadesini kullanmıştır.
Azerbaycan ile Türkiye arasında gönül köprüleri kurmak
elbette çok önemlidir; ancak bu gönül köprülerini kültür,
sosyal ve ekonomik boyutları ile zenginleştirmeli ve
sağlamlaştırmalıyız. İşte o zaman yüce gönüllü vatan şairi
Elmas Yıldırım’ın hayalleri gerçeğe dönüşür
Ben, burada
kardeşlerin bir araya gelmesine vesile olan büyük vatan
şairi Elmas Yıldırım’ı doğumunun 100 yılında anmak, ona
minnet ve şükranlarımızı iletmek imkânı veren Türkiye
Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’a,
Azerbaycan Kültür Bakanı Ebülfes Garayev ’e
şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Ayrıca, doğumunun 100
yılında Hazarların şairi Elmas Yıldırım’ı anmak için
yaptığımız çalışmalara bizzat katılarak bize güç veren bilim
adamı ve yazarlarımıza bu etkinliğin gerçekleşmesinde emeği
olan bütün kamu ve özel kuruluşlara teşekkürlerimi
sunuyorum.
Yaşadığımız
coğrafyada ve içinde bulunduğumuz dönemde çok sıcak
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu nedenle bu coğrafyadaki Türk
devletleri olan bizler, birbirimize daha sıkı sarılmalıyız.
Birlik ve diriliğimiz için ülkelerimiz arasında ortak tarih,
dil, inanç ve kültür köprüleri kurmalıyız.
Gönlümüz,
sevginin ve barışın hâkim olduğu bir dünyada vatan şairi
Elmas Yıldırım’ı, onun doğduğu, yetiştiği Büyük Hazar’ın
kıyısında ve ikinci bir vatan olarak gördüğü, hizmetleri ile
taçlandırdığı Elazığ’da daha nice yüzyıllarda anmaktır.
Veysel Karaca
Eline, yüreğine sağlık hocam,
diyerek Enver Aras’a teşekkür ediyoruz.
Değerli
konuklar, Doğumunun 100. Yılında Elmas Yıldırım
programının hazırlıkları içerisinde birçok insan çalıştı,
emek verdi, katkı sağladı. Bütün bu gayretli çalışmalar
büyük şair Elmas Yıldırım için yapıldı… Onun Azerbaycan’ın
bağımsızlığı yolunda verdiği o büyük mücadele için yapıldı…
Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim
üyelerinden Sayın Yrd. Doç. Dr. Enver Aras, Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım adlı bir çalışma yaparak bu
çalışmasını oldukça kapamlı bir kitaba dönüştürdü. Eline,
yüreğine sağlık hocam, diyerek kendilerine teşekkür
ediyoruz.
Değerli
konuklar, sizlere kısaca hocamızın hayat hikâyesini
okuyacağım.
Yrd. Doç.
Dr. Enver Aras, 1950 yılında Iğdır’ın Aralık ilçesi
Yukarı Aratan köyünde doğdu. İlk ve orta tahsilini Iğdır’da
tamamladı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümünden 1975 yılında mezun oldu.
Van Alparslan
Öğretmen Okulu edebiyat öğretmenliğine atanan Aras, askerlik
görevini ifa ettikten sonra Kars Kağızman Lisesi, Iğdır
Kâzım Karabekir Tarım Lisesi ve Iğdır Lisesi gibi çeşitli
orta öğretim kurumlarında edebiyat öğretmenliği yaptı.
Bir müddet
Kars-Aralık İlçe Millî Eğitim Gençlik ve Spor Şube Müdürü ve
Müdür Vekili olarak görev yaptı. Ekim 1989’da naklen Turizm
Bakanlığına geçti. Samsun ve Ordu’da İl Turizm Müdür
Yardımcılığı görevini yürüttü. Amasya, Ağrı, Elazığ ve
Şırnak İl Turizm Müdürü olarak çalıştı.
Eylül 1993’de
Fırat Üniversitesi Rektörlüğe Bağlı Bölümler Koordinatörlüğü
Türk Dili Bölümü okutmanlığına atandı. Burada bir müddet
Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı Sosyal ve Kültür
İşleri Müdürlüğü ile İlâhiyat Fakültesi Fakülte Sekreterliği
görevlerini yürüttü.
On Dokuz Mayıs
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve
Edebiyatı Ana Bilim Dalında, “Hüseyin Ârif’in Koşmaları
Üzerinde Bir İnceleme” adlı yüksek lisans çalışmasını
1993’de tamamladı.
Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve
Edebiyatı Ana Bilim Dalında, “Azerbaycan’da Âşıklık Geleneği
ve Âşık Hüseyin Şemkirli (Hayatı, Sanatı, Şiir ve
Hikâyeleri)” adlı doktora çalışmasını 1997’de bitirdi.
Ocak 1999
tarihinde Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalına
Yardımcı Doçent Doktor kadrosuyla atandı.
Pek çok ulusal
ve uluslararası toplantıya katılmış olan Enver Aras’ın halk
bilimi ve Türk dünyası meseleleriyle ilgili yayınlanmış
50’yi aşkın makalesi mevcuttur. Ayrıca Şaman Duası, Rüstem
Behrudî Bozkurt, Harput’a Hasret (Gazi Özcan’ın Şiirleri) ve
Türk’ün Sevgisi Azerbaycanlı Şair Mehmet İsmail’den Seçmeler
adlı eserleri de bulunan Aras, evli ve üç çocuk babasıdır
Efendim şimdi
işte bu güzel kitabı hazırlayan hocamızı kürsüye davet
ediyoruz. Gelin onu bir kez daha alkışlayalım.. Elmas
Yıldırım’ın macerasını bir de ondan dinleyelim, buyurun
Sayın Hocam.
Yrd. Doç. Dr. Enver Aras
Elmas Yıldırım mert ve yürekli
bir kahramandı.
Sayın Valim,
Aziz Belediye
Başkanım,
Sayın Rektörüm,
Azerbaycan’dan
gelen sayın misafirlerimiz,
Sayın
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı,
Sayın Avrasya
Yazarlar Birliği Başkanı,
Kıymetli Daire
ve Okul Müdürleri,
Sayın
davetliler,
Sevgili
öğrenciler.
Sözlerime
Atatürk’ün “Ya istiklâl ya ölüm” emri emrini, “Ya
şerefli istiklâl, ya kızıl kan” ifadesiyle dile getiren
Elmas Yıldırım’ın şahsiyetini aksettirmesi bakımından önemli
gördüğüm bir Kerkük hoyratıyla başlamak istiyorum:
Nem arttı,
Yağış yağdı
nem arttı.
Keşke
namerdin alnında,
Yazılaydı;
namertti.
Elmas Yıldırım
mert ve yürekli bir kahramandı. Çünkü o şairdi. Çünkü o
Türk’ün istiklâl kalesiydi. Onun kalesinde herkese yer
vardı. Ama namertlere asla!…
Ben konuşmamı
Eserin Geçmişi, Eser ve Şairin Hayatı olmak üzere 3 kısa
başlık altında sunacağım.
Çalışmanın
Geçmişi
Sovyetler
döneminde birkaç defa gittiğim Azerbaycan’da Türk’ün
istiklâl şairi Elmas Yıldırım sorulmuş, şiirlerini göndermem
ve mezarını bulmam istenmişti.
Bir müddet
sonra Elazığ’a geldiğimde ilk işim Kale’ye gitmek olmuştu.
Yıldırım’ı Kale’de arıyordum. Onu tanıyan kimse
bulamamıştım. Araştırmalarım devam ediyordu.
İlerleyen zaman
diliminde şairin Elazığ’da Turan gazetesi tarafından
yayımlanan şiirlerinden birini Malatya Umumî
Kütüphanesi’nde, diğerini de Kayseri Raşit Efendi
Kitaplığı’nda bulmuştuk. Bu eserlerin birinde baskıda olduğu
belirtilen 3 eserinin adı verilmişti. Şimdiye kadar
ulaşamadığımız Kafdağı’na Türküler, Azerbaycan’ın Bahtsız
Şairleri, Gökgöl Ahuntzade Cevad’ın Şiirleri adlı bu
eserlerin Elazığ’da yayımlandığını biliyoruz.
Bakü’den
Hacıağa Almaszade, Maarif Teymur; İstanbul’dan şairin oğlu
Azer Elmas ve Elazığ’dan Bedrettin Keleştimur’la Şener
Bulut’un bulunduğu bir grup arkadaşla ziyarete gittiğimiz
dönemin Elazığ Valisi Dr. Kadir Koçdemir Bey, bir ay içinde
Elmas Yıldırım’ın şiirlerini ihtiva eden kitabı hazırladığım
takdirde yayımlayacaklarını ifade etmişlerdi. Sayın Valimize
bu arzusunun kısa bir zaman diliminde yerine getirilmesinin
mümkün olamayacağını söylemiştim.
Manas
Yayıncılık yetkilileri de hazırlanacak kitabı yayımlama
konusunda ısrarlıydılar. Elmas Yıldırım’la ilgili
araştırmalarımız Sovyet dönemine dayanıyordu. Ama elimde,
düşündüğüm ölçüdeki bir çalışmaya yetecek kadar kaynak
yoktu.
Şiirin başşehri
unvanı verilen Elazığ’da Elmas Yıldırım’ın hatırasına
düzenlenen 13. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nın
yapıldığı günlerin ardından, naçizane benim tabirimle,
‘Hazar Şiir Çırası Kültür Kervanı’nı yola çıkaran gönüllü
Türk kültür elçileri ‘gakgolar’ tarafından Elmas Yıldırım’la
ilgili bir kitap hazırlamam istenmişti.
Bakü, Derbent,
Kırım, Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz, Van, Elazığ, Tunceli
ve Malatya’nın içinde bulunduğu geniş bir kültür
coğrafyasında yaşayan Elmas Yıldırım’la ilgili yapılacak bir
araştırmanın iğneyle kuyu kazmaktan daha zor olduğunu
biliyordum.
Yıllardır
Azerbaycan Kültür Derneği’nin hazırlamamı istediği ama,
kaynak yetersizliği sebebiyle yapamadığım Elmas Yıldırım’la
ilgili bu teklifi ve ağır görevi kabul etmiştim. Çünkü,
şairin yeğeni Hacıağa Almaszade, Bakü, Derbent ve
Aşkabat’taki kaynakları temin edeceğine dair söz vermişti.
Hacıağa Bey,
beni istediğim kadar misafir edebileceğini belirterek
Bakü’ye davet ediyordu. Bu nazik ve ısrarlı davetine icabet
etmemin mümkün olmadığını söylemiştim. Azerbaycan’daki
kardeşlerimizle kaynak konusunda uzun süre telefon, posta,
faks, elektronik posta, uçak ve gelip gidenler vasıtasıyla
haberleştik. Ancak bütün bunlar yeterli olmamıştı. Hacıağa
Bey de ısrarlı davetini tekrarlıyordu.
Birgün,
Hacıağa Almaszade ve yanında Salman Mümtaz Adına Azerbaycan
Réspublikası Dövlet Edebiyyat ve İncesenet Arxivi Müdürü
Maarif Teymur Bey, istediğimiz kaynakları alıp Elazığ’a
geldiler. Artık şairle ilgili birçok kaynak elimize hazır
verilmişti.
Araştırmalarımız sırasında hem Azerbaycan’da hem de
Türkiye’de bize yardımcı olan gönül dostlarımıza sağ
olsunlar, var olsunlar diyorum. Huzurlarınızda hepsine
teşekkürlerimi ve derin muhabbetlerimi sunuyorum.
Eser
Şimdi, kısaca
eserden bahsedeceğim.
Eserin başında,
Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Yakup Beyle,
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Beyin
yazıları bulunmaktadır. Kitap Ön Söz, Kısaltmalar, Giriş ve
Dört Bölüm’den oluşmaktadır. Eserin sonunda Kaynaklar,
Sözlük ve Ekler vardır.
Giriş’te,
Azerbaycan’ın kelime anlamı, menşei, ana hatlarıyla genel
tarihçesi ve coğrafyası hakkında bilgi sunulmuştur.
Birinci
Bölüm’de Elmas Yıldırım’ın hayatı, edebî kişiliği,
sanatkârlığı, eserleri, şiirlerinin yer aldığı eserler ve
isminin geçtiği eserler hakkında çeşitli bilgiler
verilmiştir.
İkinci Bölüm’de
bazı şiirlerin incelemesi ve yazdığı yerler sunulmuştur.
Üçüncü Bölüm’de
Elmas Yıldırım’a ithaf edilen toplam 17 şiire yer
verilmiştir
Dördüncü
Bölüm’de şairin Azerbaycan, Derbent, Şamilkale,
Kasımkent, Kırım, Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve
Elazığ’da yazdığı toplam 124 şiir bulunmaktadır. Bu bölümde
ayrıca şairin Elazığ’dan derlediği 202 mâni yer almaktadır.
Ekler
kısmında konuyla ilgili 6 harita, şairin evlenme cüzdanı,
aile fertlerine ait bazı kimlik bilgileri, fotoğraflar ve
üniversitemizde bestelenen 3 şiirin notaları verilmiştir.
Şairin ilk
kaynak dışında yayınlanmayan 24 şiiri ortaya çıkarılmıştır.
Bu şiirlerden 1’i Ağın’da merhum Vecihe Beşe Hanımın Elmas
Yıldırım’a ait olduğunu söyleyerek ezbere okuduğu ve şimdiye
kadar hiçbir yerde yayınlanmayan “Üstüne” adını verdiğimiz
şiirdir.
Şimdi
konuşmamın son bölümü olan şairin hayatından kısaca söz
etmek istiyorum.
Şairin
Hayatı
Doğumu ve
Çocukluk Yılları
Elmas Yıldırım
25 Mart 1907 tarihinde Bakü’nün 1500 yıllık tarihî Gala
köyünde varlıklı bir ailenin ilk çocuğu olarak doğar. Babası
Abdülmuhammet, anası Nisa Hanımdır. Yıldırım’dan sonra
ailenin Sona ve Ziba adlı 2 kız, Abdülali, Mehmetali ve
Haydar adlı 3 erkek olmak üzere 5 çocuğu daha dünyaya gelir.
Çiftçilik,
hayvancılık ve ticaretle meşgul olan Yıldırım’ın babasının
Gala köyünde tarlaları, sürülerle koyunları; Çemberekend’de
iş yerleri; Şüvelan’da bağ, bahçeleri, ticarethaneleri ve
yük gemileri vardır.
Elmas
Yıldırım’ın babası önce, Şüvelan’a, oradan da şimdi
‘Şehitler Hıyabanı’ olarak adlandırılan bölgenin de içinde
bulunduğu ve adı sadece Yasamal’daki Çemberekent
Kabristanlığı’nda yaşayan Bakü’nün Çemberekent semtine göç
eder.
Geleceğin
istiklâl şairi ailesiyle beraber, bugün Bakü’de Gülistan
Sarayı’nın yer aldığı bölgede bulunan evde yaşamaya başlar.
Yıldırım’ın çocukluk yılları, Hazar Denizi’nin dalgalı
sahillerinde geçer.
Asıl Adı
Yıldırım’ın
göbek adı Abdülhasan’dır. Çocukluk yıllarında
Azerbaycan’da herkes onu, dedesinin adı dolayısıyla Almas
veya Almaszade diye bilirdi.
Şairin hem
Azerbaycan’daki hem de Türkiye’deki resmî kayıtlara göre
asıl adı Yıldırım’dır. Soyadı ise Azerbaycan’daki kayıtlara
göre Almaszade, Türkiye’deki resmî kayıtlara göre Elmas’tır.
Yıldırım, Türkiye’deki resmî kayıtlara göre uzun bir süre
‘Şengel’ soyadını da kullanmıştır.
Azerbaycan’da
yazdığı şiirlerinde genellikle, Türkiye’de yazdığı
şiirlerinde ise, daima Elmas Yıldırım imzasını kullanmıştır.
Ancak, Türkiye’de ‘İki Noka’ müstear adla da şiirler
yazmıştır.
Eğitimi
Yıldırım,
1914–1915 eğitim-öğretim yılında, İran’ın o dönemde
Çemberekent’te açtığı 7 yıllık ‘İttihad Mektebi’nde tahsil
görmeye başlar. ‘İttihad Mektebi, Güney Azerbaycan’dan
Bakü’ye gelen petrol işçilerinin çocukları için açılmıştı.
Azerbaycan Türkçesiyle eğitim öğretim yapılan bu okulda,
Farsça da öğretiliyordu. ‘İttihad Mektebi’nde okurken şiir
yazmaya başlayan şair, bu okuldan Farsça öğrenerek mezun
olur.
Elmas Yıldırım,
o dönemde öğretmen yetiştiren Abdulla Şaik Adına Pedagoji
Téknikumu [Abdulla Şaik Adına Numune Mektebi]’ne girer.
Burada Rusça da öğrenir. Gafur Efendiyev, Gantemir, Seyid
Hüseyin Tağızade ve Abdulla Şaik Talıbzade gibi şair ve
yazarlardan ders alır.
Yıldırım 1927
yılında bugünkü adıyla Bakü Devlet Üniversitesi Şarkiyyat
Fakültesi’ne kaydolur. Fakat birkaç ay sonra, ülkesini işgal
eden Sovyet yönetimi tarafından ailesinin zengin olması
gerekçe gösterilerek fakülteden uzaklaştırılır. Ailesinin
bütün mal varlığına el konulur.
Azerbaycan’daki Edebî Faaliyetleri
Atatürk’ün,
“Türk yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
sözünün şuurunda olan Yıldırım milletini aydınlatmak için
yaratıldığına inanırdı. O, bundan dolayı edebî
faaliyetlerini Yaşıl Qelemler Derneği, Yaşıl Yarpaq Derneği,
Azerbaycan Edebiyyatı Cemiyyeti, Türk Edip ve Şairleri
İttifaqı (Yıldırım), Kitap Dostları Cemiyyeti, Edebiyyat
Cemiyyeti vb. cemiyetlerin bünyesinde sürdürür.
Azerbaycan’ın
Sovyetler tarafından işgal edilmesini kabullenmeyen şair ve
yazarların nüfuzu zaman ilerledikçe artar. Bunun üzerineSovyetlerde çeşitli isimler altında faaliyet gösteren
‘Çéka/QPU [=Devlet Siyasî İdaresi] çeşitli tedbirler alır.
Özel donanımlı silahlı birlikleriyle hiçbir kanunî
düzenlemeye tabi olmayan 20. yüzyılın idam makinesi Devlet
Siyasî İdaresi direkt olarak Sovyet baş diktatörüne
bağlıdır.
Devlet Siyasî
İdaresi bu cemiyetleri etkisiz hâle getirir. Edebiyyat
Cemiyeti de önce Qızıl Genc Qelemler Cemiyyeti’yle sonra da
Azerbaycan Proleter Yazıçılar Cemiyyeti’yle birleştirilir.
Neticede Azerbaycan’ın edebî hayatında çok önemli hizmetler
yüklenen millî cemiyetler kapatılarak mensupları ölüm
kamplarına sürülür.
Sürgün
Yılları
O dönemde millî
hassasiyet taşıyan birçok şair ve yazar gibi Yıldırım da
Azerbaycan Proleter Yazıçılar Cemiyyeti’nin asıl üyesi
yapılmaz.
Başının
üzerinde Sovyetlerin kara bulutları dolaşmaya başlayan
şairin attığı her adım takip edilir. Merhum
Refik Zekâ Handan’ın ifadesiyle, “kabiliyetsiz ve satkın
kalem sahipleri” tarafından Türklere
âşık olmak, Kemalcılar Türkiye’sini sevmek,
Türkiye’nin çavuşlarına talebe olmak, Lâtin asıllı Türk
alfabesini savunmak, millî edebiyatı devam
ettirmek, Vahit Türkistan Devleti kurmaya çalışmak,
Pantürkist Merkezi Teşkilâtı’nın ve Milletçi Burjuva
Teşkilâtı’nın üyesi olmak, Ahmet Cevat ve Hüseyin
Cavit gibi millî şairlerin izinden gitmek vb. sebeplerle
suçlanır. Bunun için başının Sovyet
çekiciyle ezileceği ilân edilir.
Yıldırım,
düşmanın zehir saçtığı bir zaman diliminde düşüncelerini
dile getirmekten çekinmez. Bu arada bir şiirinin İstanbul’da
yayınlanmasıyla birlikte sürgün hayatı başlar. Öz vatanında
‘itibarsızlar sınıfı’na dahil edilen Yıldırım, önce
Derbent’e, sonra Kırım’a ve Aşkabat’a sürgün edilir.
Yıldırım
Hazar’ın kıyısındaki tarihî Derbent şehrinde, kızıl kurşunla
şehit edilen Memmed Kâzım Ali Ekberli, Ali Samedzade ve
Osman Alp Efendizade gibi vatansever şair, yazar, öğretmen
ve genç edebiyatçılarla yakın temas kurar. Burada da millî
şuurun gelişmesine yardımcı olduğu için Aşkabat’a
gönderilir.
Elmas
Yıldırım’ın, Derbent’ten nasıl geldiğini veya getirildiğini
tespit edemediğimiz Bakü’de, onu uğurlamaya gelenlerin
arasında, bir gece evinden alınıp götürülen Mikâyıl Müşfik
de vardır. Kızıl kurşunlara hedef olmaktan kurtulamayan
Müşfik, “Belki de dönemem sana, elveda.”
diyen Elmas Yıldırım’ı gözyaşları içinde yolcu eder.
Elmas Yıldırım Aşkabat’ta, genellikle Güney Azerbaycan’dan
ve çeşitli Türk ellerinden sürgün edilen ailelerin
çocuklarının okuduğu bir okulda ders verir. Şair burada,
Şamahı’dan sürgün edilen ve aslen Güney Azerbaycanlı bir
ailenin kızı olan Ziver Hanımla evlenir.
Aşkabat’ta
şiirleri elden ele gezen şair, kendisini sürgüne
gönderenlere cevap vermekten sakınmaz ve şöyle haykırır:
“...Her terefde
ulduzlu [yaldızlı] qızıl zencirlerin seslerini duyuram.
Milletimin boynuna asılan her zencir xalqası, menim kinimi
daha da qüvvetlendirir...” (Nebiyev 1995: 49).
Yıldırım’ın
Aşkabat halkı arasındaki nüfuzunun artması Devlet Siyasî
İdaresi’ni endişeye düşürür. Azerbaycan Proleter Yazıçılar
Cemiyyeti’nde yapılan bir toplantıda şair ‘halk düşmanı’
ilân edilir. Şair artık, Aşkabat’ta kurşuna dizilme
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eşi Ziver Hanımla beraber
İran (Güney Azerbaycan) üzerinden Türkiye’ye geçmeye karar
verirler.
Hürriyet
Yolculuğu
Gecenin bir
saatinde eşi Ziver Hanımla, üç aylık oğlu Azer’i de alıp
kaçakçı deve kervanına katılır. Bir müddet sonra kervandan
ayrılıp yalnız başlarına yola devam ederler. Yollarda aç,
susuz perişan olan genç ana baba, üç aylık Azer’i bir
kayanın gölgesine bırakıp gitmeyi düşünürler. Çünkü
takatları kesilmiş, ananın sütü bitmiş, memelerinin ucu yara
olmuştur. Çünkü genç ana kundaktaki yavrusunu ağlayıp dikkat
çekmemesi için devamlı emzirmek zorunda kalmıştır. Bir
defasında yavru Azer’i bir kayanın dibine bırakan ana baba
birkaç metre ağlayarak yürür. Ama tahammül edilmez bu
ayrılık acısına dayanamaz geri dönüp yavrularını alırlar.
İran sınırına
yakın bir yerde yönlerini şaşırırlar. Artık nereye, nasıl,
hangi yöne gideceklerini bilemezler. Bu çaresiz duruma
düştükleri sırada beyaz elbiseli, beyaz atlı bir kişi
kendilerine yol gösterir. İran’a geçerken yakalanan
Yıldırım, ailesiyle birlikte tutuklanır. Burada şaire
‘Sovyet casusu’ diye işkence yapılır. Neticede, serbest
bırakılıp Meşhed’e gönderilir.
Türkiye’ye
Varış ve Ölümü
Elmas Yıldırım,
İran’da maddî ve manevî büyük sıkıntılar yaşar. Burada da
esarette yaşayan soydaşlarının ıstırabına şahit olan şair,
Atatürk’ün hür Türkiyesi’ne ulaşmanın yollarını aramaktadır.
Bir yolunu bulup Atatürk Türkiyesi’nin Van şehrine, oradan
da Elazığ’a gelirler.
Türkiye
Cumhuriyeti, Yıldırım’a kucak açar. Kökü, arzu ve idealleri
aynı olan Hazar Gölü’nün sıcak insanları onu muhabbetle
bağrına basar.
Elmas Yıldırım,
Palu’nun Karaca Bucağı/Karacabağ İlkokulu’nda göreve başlar.
Bir süre İl İmar İskân Müdürlüğü’nde çalışan şair, Palu’nun
Karaçor, bugün Kovancılar’a bağlı Çaybağı, Keban,
Karabegler/Arıcak, Ağın, Hankendi, Baskil, Balıbey,
Tunceli’nin Nazimiye ilçesinin Dallıbahçe gibi yerlerde
Bucak Müdürü olarak görev yapar. Ölümünden birkaç ay önce
Malatya’nın Kale Bucağı Müdürlüğüne atanır.
Yıldırım’ın,
Bakü’nün Gala kendinde başlayan dünya hayatı, Malatya’nın
Kale bucağında görev yaparken biter. 14 Ocak 1952’de
Malatya’da kirada oturduğu şimdiki Atatürk Caddesi Turfanda
sokağında bulunan evinde vefat eder. Şairin naaşı,
Malatya’nın Sancaktar Kabristanlığı’nda toprağa verilir.
Arkasında gözü
yaşlı bir anneyle, 2 yaşındaki Mehmet Bakühan’ı, 8 yaşındaki
Odkan’ı, 15 yaşındaki Aras’ı ve 19 yaşındaki Azer’i bırakır.
Aileye, Malatya’nın o zamanki valisi Şefik San Beyefendi kol
kanat gerip sahip çıkar.
Türkiye’deki
Edebî Faaliyetleri
Yıldırım,
Türkiye’de görev yaptığı yerlerde birtakım sosyal
faaliyetler düzenler, temsiller verir, kendisi de bu
temsillerde öğretmen ve öğrencilerle birlikte rol alır.
Şairin Ağın’da sahneye koyduğu bu temsillerden biri de dünya
çapında meşhur olan bestekâr, dramaturg Üzeyir
Hacıbeyli’nin, O Olmasın Bu Olsun adlı tiyatro eseridir.
Elmas Yıldırım,
bazı aydın, gazeteci, yazar ve idareci tiplerinin şahsî
menfaatleri için paralı cahillerin etrafında toplanarak
nasıl şaklabanlık yaptıklarını sergileyen bu eseri sahneye
koymak suretiyle halkı aydınlatmaya çalışır.
Sözlerimi,
Türk’ün istiklâl aşkıya kavrulan ve bedelini canlarıyla
ödeyen:
Ne zaman
kişneseydi Türk’ün atı,
Kırılırdı
bir ülkenin kanatı.
diyen Hüseyin
Cavit’in;
Olsun bizim
bütün eller,
Kurban
Türk’ün bayrağına.
diyen Ahmet
Cevat’ın aşkını yaşatan, ömrü boyunca hürriyet ve adalet
isteyen ElmasYıldırım’ın şu mısralarıyla bitirmek
istiyorum:
Dilim dili,
yolum yolu, emel bir,
Bir
bayrakta, yıldız’ımız, ay’ımız.
…Felek
kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü
hançerleyen bileğe
Teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.
ELAZIĞLI YAZARLAR AZERBAYCAN
YAZARLAR BİRLİĞİNE ÜYE OLDU
Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım Sempozyumu’nun açılış töreninde
Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar tarafından; Fırat
Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Ahmet Buran, Yrd.
Doç. Dr. Enver Aras, Avrasya Yazarlar Birliği başkanı Doç.
Dr. Yakup Deliömeroğlu, şair Ali Akbaş, Gazeteci Yazar
Bedrettin Keleştimur ve Yayın koordinatörümüz Şener Bulut’a
Azerbaycan Yazarlar Birliği’ne üyelik belgeleri takdim
edildi
Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım Sempozyumu’nun açılış programının
ardından, Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Enver Aras tarafından
hazırlanan Hazar’dan Hazar’aElmas Yıldırım
adlı kitabın tanıtımı yapıldı. İki yıllık bir araştırma
sonunda hazırladığı eser hakkında ayrıntılı bilgiler veren
Yrd. Doç. Dr. Enver Aras, yaptığı çalışma ile toplantıya
katılanlar tarafından büyük alkış aldı.
Şair Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum Yılı hazırlıkları kapsamında Fırat
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Enver Aras tarafından kültür dünyamıza kazandırılan
Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım adlı eser yayınevimizin
araştırma ve inceleme eserleri dizisinin 7 numaralı eseri
olarak yayınlandı. 659 sayfadan oluşan eserin başında,
Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Dr. Yakup
Deliömeroğlu’yla Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı
Anar’ın sunuş yazıları bulunmaktadır. Kitap, Ön Söz,
Kısaltmalar, Giriş ve ayrıca dört bölüm’den oluşmaktadır.
Eserin sonunda Netice, Kaynaklar, Sözlük ve Ekler vardır.
Eserin “Giriş” kısmında Tarihte Azerbaycan ana başlığı
altında Azerbaycan’ın kelime anlamı, menşei, ana hatlarıyla
genel tarihçesi ve coğrafyası hakkında geniş bilgi
verilmiştir. Birinci Bölüm’de Elmas Yıldırım’ın Hayat
Macerası, Elmas Yıldırım’ın Kişiliği ve Sanatkârlığı,
Elmas Yıldırım’ın Eserleri, Elmas Yıldırım’ın Şiirlerinin
Yer Aldığı Eserler, Elmas Yıldırım’ın İsminin Geçtiği
Eserler, Kaynaklarda Geçen Şiirleri Gösteren Tablolar, Elmas
Yıldırımla İlgili Faaliyetler ve TV Çekimleri gibi ana
başlıklar altında çeşitli bilgiler verilmiştir. İkinci
Bölüm’de Şiirlerin İncelenmesi, Şiirlerini Kaleme Aldığı
Yerler gibi ana başlıkların altında bazı bilgiler
sunulmuştur.
Üçüncü Bölüm’de Azerbaycan’da ve Türkiye’de Elmas Yıldırım’a
İthaf Edilen Şiirler yer almaktadır. Dördüncü Bölüm’de
şairin Azerbaycan, Derbent, Şamilkale, Kasımkent, Kırım,
Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve Elazığ’da yazdığı
şiirler vardır. Yine bu bölümde şairin derlediği Elazığ
mânileri bulunmaktadır. Ekler kısmında konuyla ilgili altı
harita, Evlenme Cüzdanı Fotokopisi, Aile Fertlerini ve Bazı
Kimlik Bilgilerini Gösteren Tablo, Fotoğraflar, Elazığ’da
Yrd. Doç. Güldeniz Ekmen Agiş tarafından bestelenen üç
şiirinin notaları verilmiştir.
Elmas Yıldırım’ın, Azerbaycan, Derbent, Şamilkale, Kırım,
Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve Elazığ'da yazdığı toplam
124 şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden bir kısmı ilk defa
bu eserde yayınlanmıştır. Bu şiirlerden birisi de Ağın’da
Vecihe Beşe Hanımın Elmas Yıldırım’a ait olduğunu
söyleyerek ezbere okuduğu ve şimdiye kadar hiçbir yerde
yayınlanmayan "Üstüne" adlı şiirdir.
Kitapta şairin Elazığ'dan derlemiş olduğu 202 mâni de yer
almaktadır. Ayrıca eserde Elmas Yıldırım’a Azerbaycan’da ve
Türkiye’de ithaf edilen toplam 17 şiire yer verilmiştir
TOPLANTIYA 20 BİLİM ADAMI
KATILDI.
Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım Sempozyumu’na Türkiye ve
Azerbaycan’dan 20 bilim adamı ve yazar katıldı. Üç oturum
halinde düzenlenen toplantılarda, bilim adamları ve
yazarlar, Şair Elmas Yıldırım ile ilgili hazırladıkları
tebliğlerini sundu. Birinci oturumun başkanlığını Azerbaycan
Yazarlar Birliği başkanı Anar,Başkan Yardımcılığını
Doç. Dr. Ali Yıldırım yaptı. Prof. Dr. Muhammet Beşir Aşan,
“Yüreğimdeki Azerbaycan”; Prof. Dr. Ahmet Buran, “Sovyetler
Birliği Politikalarının Türk Dili ve Edebiyatına Etkileri”;
Bekir Nebiyev, “Didergin Şair Elmas Yıldırım”; Nazif
Gahramanlı, “Azerbaycan Edebi Muhitinde Üç Abide Şahsiyet”
başlıklı tebliğlerini sundu.
İkinci oturumun
başkanlığını Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Yakup
Deliömeroğlu, Başkan Yardımcılığını Azerbaycanlı yazar Marif
Teymur yaptı. Bu oturumda, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz,
“Elmas Yıldırım’ın Yitik Cenneti”; Fikret Goca, “Elmas
Yıldırım Ve Çağdaşları”; Ali Akbaş, “Elmas Yıldırım’ın
Ateşlediği Ruh”; İlgar Fehmi, “Elmas Yıldırım’ın Doğup
Yetiştiği Bakü Köyleri” konularındaki konuşmalarını yaptı.
Sempozyumun son
oturumunun Başkalığını Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ahmet Buran, Başkan YardımcılığınıYrd.
Doç. Dr. Ercan Alkaya yaptı. Bu bölümde, Doç. Dr. Yakup
Deliömeroğlu, “Elmas Yıldırım’ın İdealizmi”; Edalet
Esgeroğlu, “Türk Dünyasının Şairi Elmas Yıldırım”; Dr. M.
Naci Onur, “Elazığ Edebî İkliminde Elmas Yıldırım”; Maarif
Teymur, “Elmas Yıldırım’ın Azerbaycan Neşirleri”; Yrd. Doç.
Dr. Cihan Özdemir, “Elmas Yıldırım’ın Şiirlerinde Sevgili”
başlıklı tebliğlerini sunduktan sonra sempozyumun
değerlendirme toplantısına geçildi. Prof. Dr. Muhammet Beşir
Aşan, Vagif Behmenli , Anar, Bekir Nebiyev, Reşad Mecid,
Doç. Dr. Yakup Deliömeroğlu, Lütfi Şahsuvaroğlu, Prof. Dr.
Ahmet Buran ve Prof. Dr. Ramazan Korkmaz toplantı hakkında
genel bir değerlendirmede bulunduktan sonra Hazar’dan
Hazar’a Elmas Yıldırım sempozyumu sona erdi.
HAZAR’DAN HAZAR’A MÜZİK ŞÖLENİ
Doğumunun
100. Yılında Şair Elmas Yıldırım etkinlikleri kapsamında
12 Nisan 2007 perşembe akşamı saat 19.30’da Fırat
Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde Hazar’dan Hazar’a
Müzik Şöleni düzenlendi. Programa, Elazığ Valisi Muammer
Muşmal, Elazığ Belediye başkanı M. Süleyman Selmanoğlu,
Cumhuriyet Baş Savcısı Behiç Şahin, Fırat Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hamdi Muz, Elazığ Emniyet Müdürü
Mehmet Tekin, Zülfü Ağar Polis Okulu Müdürü Âdem Kızılkaya,
İl Millî Eğitim Müdürü Nihat Büyükbaş İl Kültür ve Turizm
Müdürü Tahsin Öztürk, Elazığ Belediyesi Kültür Müdürü
İbrahim Özgen Erdoğmuş, Azerbaycan
CumhuriyetiKültür ve
Turizm BakanlığıNeşriyyat,
Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü Vagif
Behmenli , Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı
Anar, Azerbaycan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Üyeleri Bekir
Nebiyev, Fikret Goca, Edalet Esgeroğlu, İlgar Fehmi, Marif
Teymur, Reşad Mecid, Nazif Gahramanlı, sanatçı Meleyke
Memmedova, Azerbaycan İçtimai Televizyonundan program
Yönetmeni Refik Semender ve Kameraman Füzuli Orucov, Elmas
Yıldırım’ın Bakü’de yaşayan yeğeni Hacıağa Almaszade,
Ankara’dan Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup
Deliömeroğlu, Şair Ali Akbaş, TRT Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi
Şahsuvaroğlu, şair yazar Mevlüt Uluğtekin Yılmaz,
Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım adlı kitabı hazırlayan
Yrd. Doç. Dr. Enver Aras, Öğretim Üyeleri, sivil toplum
kuruluşların temsilcileri ve kalabalık bir davetli topluluğu
katıldı.
Kültür ve
Turizm Bakanlığı Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu,
Fırat Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ile Elazığ
Musıki Konservatuvarı Derneği’nin işbirliğiyle,
hazırlanan konser programı, Elazığ Musiki Konservatuvarı
Derneği Halk Oyunları Topluluğu’nun sergilediği Çaydaçıra
oyunu ile başladı. Azerbaycanlı sanatçı Meleyke
Memmedova’nınokuduğu Elmas Yıldırım’a ait olan
şiirlerle de taçlanan programın birinci bölümünde usta
sanatçı Kenan Çimtay’ın yönetiminde verilen Harput
Türküleri Konser’ine sanatçı olarak, Nihat Kazazoğlu,
Erdal Özer, Osman Bulut, Yalçın Turhan, Mircan Özel, Fatma
Ünver, Mehtap Sarıkaya, Nurdan Ünal solist olarak katıldı.
Sazlarda ise Keman’da Kenan Çimtay, Viyolonsel’de Ender Şen,
Kemençe’de Cüneyt Öbek, Ney’de Ali Polatdemir, Klarnette
İbrahim Ünal, Kanunda Numan Tuncer, Udda Murat Bağdatlı,
Tanburda Ahmet Yüce, Cümbüş’te Hasan Demirkıran, Ritimlerde
Mehmet Demir ve Hidayet Gürsel yer aldı.
Konser,
Harput Paşagöçtü Peşrevi ile başladı. Daha sonra
sırasıyla okunan birbirinden güzel eserlerle devam etti.
ODASINA
VARDIM
Usûl: Sofyan
Makam: Uşşak
Usul: Sofyan
Odasına vardım
olur mu böyle
Ellerim
koynumda merhamet eyle
Bir sözün
olursa gel bana söyle
Söyleyin
ahbaplar nasıl edeyim
Ben yârimden
ayrılmışım, nere gideyim
Odasına vardım
namaza durmuş
Kaşları gözleri
kendine uymuş
Sandım ki
karşımda bir aydır doğmuş
HAVADA BULUT
YOK (Yemen Türküsü):
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna
Havada bulut
yok, bu ne dumandır
Mahlede ölü
yok, bu ne şivandır
Şu Yemen elleri
ne de yamandır
Âh o Yemen’dir,
gülü çemendir
Giden gelmiyor
acep nedendir
Burası Huş’tur,
yolu yokuştur
Giden gelmiyor
acep ne iştir
Kışlanın önünde
redif sesi var
Bakın çantasına
acep nesi var
Bir çift
kundurası, bir de fes’i var
BEN GİDİYOM
RÜŞTÜ BEY’İM AĞLAMA ( Ara Hoyrat ) :
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Serbest
Solist:
Hasan Demirkıran
Ben gidiyom
Rüştü Bey’im ağlama
Köz goyup da
ciğerimi dağlama
Ağa getti beni
burda eğleme
Yemen’e de
benim ağam Yemen’e
Endimola
Mihrali Beğ Yemen’e
Kurdumola
çadırları çimene
Oğul köz
düştüğü yeri yakar kime ne
Vallah dert
benimdir, kime ne
AĞLARIM
ÇAĞLAR GİBİ
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna
Beste:
Sadettin Kaynak
Solist:
Erdal Özer
Ağlarım çağlar
gibi
Derdim var
dağlar gibi
Yürekten
yaralıyam
Gülerim ağlar
gibi
Kaşların kaşlar
beni
Aşkın ateşler
beni
Bir garip derde
düştüm
Her gören
taşlar beni
Ağlarım yaşım
dinmez
Yaşımı kimse
silmez
Bir garip derde
düştüm
Derdimi kimse
bilmez
NE FERYAD
EDERSİN
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna
Solist:
Mehtap Sarıkaya
Ne feryad
edersin divane bülbül
Senin bu
feryadın gülşene kalsın
Bu dünyada
eremezsen murada
Huzur-u
mahşerde divana kalsın
Nesin
methedeyim bir kaşı kare
Bu sineme açtı
onulmaz yâre
Dünya tabip
gelse derdime çare
Derdimin
dermanı Lokman’a kalsın
HARPUT
DİVANI
Makam:
Hüseyni
Usûl: Sofyan
Solist:
Yalçın Turhan
Ben şehid-i
badeyim dostlar demim yâd eyleyin
Türbemi meyhane
enkazıyle bünyâd eyleyin
Gasl olunmaz mâ
ile gerçi şehidan-ı vega
Yıkayın meyle
beni bir mezheb icad eyleyin
Neyle meyle bir
alay mahbûb ile her dem gelin
Bezm-i cem
âyinini kabrimde mutad eyleyin
Her gelen
mestan-ü rindan ise gelsin türbeme
Gelmesin sofuyu
zâhid tard-ı ibad eyleyin
Yadigâr olsun
bu nazmım evliya-yı sagare
Per açup uçtu
Rıfat ardınca feryad eyleyin
DERSİM DÖRT
DAĞ İÇİNDE
Makam:
Gerdaniye – Muhayyer
Usûl:
Curcuna
Solist:
Mircan Özel
Dersim dört dağ
içinde
Gülü var bağ
içinde
Dersim’i hak
saklasın
Bir yârim var
içinde
N’oldu ağama
n’oldu
Sarardı benzi
soldu
Ağam burdan
gideli
Bu yerler viran
oldu
Pertek’in önü
kelek
Harput’a gidek
gelek
Elin elimde
olsun
Kapı kapı
dilenek
TEVEKTE ÜZÜM
KARA
Makam:
Hüseyni
Usûl: Sofyan
Solist:
Ahmet Yüce
Tevekte üzüm
kara
Salkımı düzüm
kara
İsterim yanan
gelem
Elim boş, yüzüm
kara
Yâr, yâr, yâr,
yâr
Diley diley
yangınam
Kaşan gözen
vurgunam
Yâr, yâr, yâr
aman
Tevekte arı
gördüm
Ben bugün yâri
gördüm
Keşke görmez
olaydım
Benzini sarı
gördüm
Nakarat
YIĞIKİ’NİN
DÖRT ETRAFI
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna
Solist:
Mehmet Demir
Yığıki’nin dört
etrafı bahçalar diley yandım
Benim yârim
pencerede def çalar diley yandım
Hovardalar
kendi kendin parçalar diley yandım
Hey ağalar ben
vuruldum yürekten diley yandım
Benim için
tabip gelsin Frenk’ten diley yandım
GARİBEM BU
VATANDA ( Ara Hoyrat ) :
Makam:
Muhayyer
Usûl:
Serbest
Derleyen:
Elmas Yıldırım
Garibem bu
vatanda
Garip kuşlar
ötende
Gariplik çok
zor olur
Baş yastığa
yetende
EKİN EKTİM
DÜZLERE
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna
Solist:
Nurdan Ünal
Ekin ektim
düzlere
Diken oldum
gözlere
Ben buradan
giderim
Harput kalsın
sizlere
Ekin ektim düz
oldu
Güzel sevdim
söz oldu
Yârimi yola
vurdum
Yüreğim göz göz
oldu
BAĞRIYANIK
( Uzunhava):
Makam:
Hüseyni
Usûl:
Curcuna – Serbest
Derleyen:
Elmas Yıldırım
Solist:
Nihat Kazazoğlu
Azizim yar
içerden
Kes bağrım yar
içerden
Gözüm kapında
kaldı
Çıkmadın yâr
içerden
AL ALMAYI
DALDAN AL
Makam: Uşşak
Usûl:
Curcuna
Al almayı
daldan al
Daldan alma
benden al
Duydum gelin
olisin
Dur ben ölem
ondan al
Uy Henno, Henno,
Henno
Eller kınalı
Henno
Gözler sürmeli
Henno
Oy Habip,
Habip, Habip
Sensin derdime
tabip
Al almanın
dördünü
Sev yiğidin
merdini
Seversen bir
güzel sev
Çekme çirkin
derdini
SABÂ TAKSİM
Numan Tuncer
/ Kanun
YEŞİL YAPRAK
Makam: Sabâ
Usûl:
Curcuna
Solist:
Fatma Ünver
Yeşil yaprak
arasında kırmızı gül goncası
Nerelerde
mesken tutmuş gönlümün eğlencesi
Gidin deyin
nazlı yâre ayrılık son gecesi
Vallahi dost
hilafım yok, yüreğimden kan gider
Gözüm gördü,
gönlüm sevdi yâr yoluna can gider.
Yeşil yaprak
arasında bir nar aldım yemeye
Meramım nar
değil, gittim nazlı yâri görmeğe
Yârime bir çift
sözüm var utanırım demeye
DEĞİRMEN SALA BENZER
Makam: Sabâ
Usûl: Curcuna
Değirmen sala benzer
Kız dilin lâl’a benzer
Terlemiş yanakların
Erimiş bala benzer
Olmaz hatunum olmaz
Değirmene su gelmez
Oluklara su dolmaz
Değirmen üstü çiçek
Orak getirin biçek
Bana derler yârdan geç
Yâr şirin nasıl geçek
SEGÂH TAKSİM
Murat
Bağdatlı / Ud
O YANI PEMBE
Makam: Segâh
Usûl:
Curcuna
O yanı pembe,
bu yanı pembe
Tozpembe
şalvarın gönlüm var sende
Kaşlar, gözler
elâdır
El vurma dil
vurma
Sinem yaradır
ISFAHAN’DA
HAN KALMADI
Makam: Segâh
Usûl:
Curcuna
Isfahan’da han
kalmadı
Mısır’da sultan
kalmadı
Sende bende hâl
kalmadı
Ne yaman Acem
güzeli
Kaşları keman
güzeli
Yâr yâr yandım
elinden
Saraydım,
sıkaydım ince belinden
MUHALİF
HOYRAT
Makam: Segâh
Usûl:
Serbest
Derleyen:
Elmas Yıldırım
Solist:
Osman Bulut
Azizim güne
düştüm
Kölgeden güne
düştüm
Sebep evin
yıhılsın
Dedigin güne
düştüm
Ara
Girişler:İbrahim Ünal / Klarnet
ÇAYIN ÖTE
YÜZÜNDE
Makam: Segâh
Usûl:
Curcuna
Çayın öte
yüzünde
Ceylan oynar
düzünde
Ben yârimi
tanırım
Çifte ben var
yüzünde
Ağam yâr değme
bana
Paşam yâr değme
bana
Zatı da
vurgunum sana
Toy’da vuruldum
sana
Çay aşağı
çeperler
Çepere su
seperler
Uzak yoldan
geleni
Terli terli
öperler
ELMAS YILDIRIM ŞARKILARI
Hazar’dan
Hazar’a Müzik Şöleni konser programının ikinci bölümünde
Fırat Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Şef/Besteci:
Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen Agiş tarafından bestelenen
Elveda Bakü, Gölcük’le Hasbihal ve Esir Azerbaycan adlı
eserlerin icra edildiği Elmas Yıldırım Şarkıları geceye
büyük bir coşku kattı.
Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen, Türk Dünyasının büyük şairi
Elmas Yıldırım’ın şiirlerini bestelerken büyük bir heyecan
yaşadığını dile getirerek yaptığı kısa konuşmasında şunları
söyledi:
“Gündüz bu salonda Azerbaycanlı misafirlerimizden Sayın
Vagif Behmenli şu ifadeleri kullandı. Binlerce yıldan beri
Türk dünyasında, bütün Türk ellerinde sayılamayacak kadar
kabiliyetli söz üstadı yetişmiştir. Fakat ‘sözün şahlık
kuşu’, Türk dünyasında yetişen çok az söz üstadının omzuna
konmuştur. Sayın misafirimizin bu ifadeleri ne kadar
isabetli ve ne kadar doğru. O güçlü mısraları ruhumda
yaşayarak hissetmeye çalıştım, şiirlerini bestelerken de
bütün bedenim titredi.”
SEGÂH TAKSİM
Ali Polatdemir
/ Ney
ELVEDA BAKÜ
Makam: Segâh
Usûl: Sofyan
Güfte: Elmas Yıldırım
Beste: Güldeniz Ekmen Agiş
Solist: Güldeniz Ekmen Agiş
Elveda, ey müşfik ana, elveda.
Şu anda kalbimde ne derin gam var,
İçimde bir sızı, gözümde nem var,
Elveda, ey müşfik ana, elveda!
Elveda, ey güzel Bakü elveda!
Bir zaman koynunda ben de yaşadım,
Sokaktan sokağa seslendi adım,
Bilmem sönecek mi sendeki yâdım,
Belki de dönemem sana, elveda!
Elveda, ey güzel Bakü elveda!
Benim günahım yok, beni bağışla;
Çok çarpıştım, düştüm tufanla, kışla,
Bazen selâm gönder sen de o kuşla,
Gittiğim yer Türkistan’a, elveda!
Elveda, ey güzel Bakü elveda!
NİHAVENDTAKSİM
Cüneyt Öbek
/ Kemençe
GÖLCÜK’LE HASBİHAL
Makam: Nihavend
Usûl: Düyek
Güfte:
Elmas Yıldırım
Beste: Güldeniz Ekmen
Agiş
Solist: Mircan Özel
Dalgın, mavi göz gibi, dert andıran dalgalar,
Coştukça, gönül coşar, durma amandır Gölcük.
Çoktan beri kalbimin telleri oynamadı;
Derdim başımdan aşkın, hâlim yamandır Gölcük!.
Aç koynunu, uzaktan gelmişim, çok yaslıyım;
Éli, yurdu çalınmış bir garip Kafkaslıyım;
Zannetme ki yoksulum, Kürlüyüm, Araslıyım;
Bakü’dan ayrılalı yakın zamandır Gölcük.
Dolaşıp Türkistan’ı, İran’ı adım adım,
Kalbimi okşayacak bir belde bulamadım;
Sende mi aksedecek bilmem ki şimdi yâdım;
Gönül özge bir aşka belki düşmandır Gölcük.
KÜRDÎLİHİCAZKÂR TAKSİM
Kenan Çimtay / Keman
ESİR AZERBAYCAN’IM
Makam: Kürdili Hicazkar
Usûl: Düyek
Güfte:
Elmas Yıldırım
Beste: Güldeniz Ekmen
Agiş
Solist: Nurdan Ünal
Nerde beni gül koynunda doğuran,
Hamurumu gözyaşıyle yoğuran,
Beşiğimde, layla balam, çağıran.
Azerbaycan, benim bahtsız anam oy!
Neçe bir yıl hasretinle yanam oy!
Selâm desem, rüzgâr alıp götürse,
Ağrı Dağ’dan Alagöz’e ötürse,
Gür sesimi gök Hazer’e yetirse,
Hazer coşup zincirini kırsa oy!
Hükmetse bu sersem gidiş dursa oy!
Haber alsam Mugan’ımdan, Mil’imden,
Nazlı Bakü’m, o neft kokan gülümden,
Kim demiş ki, düşmüş adı dilimden?
Azerbaycan, benim eşsiz yurdum oy!
Ölmez aşkım, içimdeki derdim oy!
HANKENDİ’DE HATIRALAR TAZELENDİ
Elmas
Yıldırım’ın 100. Doğum Yılı etkinlikleri kapsamında 13
Nisan 2007 Cuma günü saat 09.00’da şair Elmas Yıldırım’ın
Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı Hankendi’nde bir
dizi etkinlik düzenlendi... Hankendi Belediye Başkanlığı’nın
ev sahipliğinde gerçekleşen programda, heyet ilk olarak
Hankendi Belediyesi’ni ziyaret etti. Hankendi Belediye
Başkanı Avni Keskin’den belde hakkında bilgi alan
konuklara çeşitli ikramlarda bulunuldu. Bu ziyaretin
ardından Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı yıllarda Elmas
Yıldırım’ın ailesiyle birlikte oturduğu ev ziyaret edildi.
Halen kullanılmakta olan evin sahipleri tarafından
karşılanan konuklara bina hakkında bilgi verildi ve
ikramlarda bulunuldu.
Doğumunun 100.
Yılı Münasebetiyle Hankendi Belediye Başkanlığı, Şair Elmas
Yıldırım adının beldede bir caddeye verilerek yaşatılması
amacıyla Belediye Meclisinin almış olduğu kararı işleme
alarak uygulamaya koydu. Şair Elmas Yıldırım Caddesi’nin
açılışı için düzenlenen tören belde halkının da katılımıyla
gerçekleştirildi. Elazığ Belediyesi Mehter takımı tarafından
verilen konser ile başlayan program halk oyunları
gösterileriyle devam etti. Caddenin açılışı münasebetiyle
Hankendi Belediye Başkanı Avni Keskin yaptığı
konuşmasında şunları söyledi:
“Kardeş
Azerbaycan’dan gelerek bizleri şereflendiren değerli
konuklarımız, beldemize hoş geldiniz. Şair Elmas Yıldırım’ın
Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı Hankendi beldemizde
sizleri ağırlamanın mutluluğunu yaşamaktayız. Belediye
Meclisimizin almış olduğu bir karar ile biraz sonra
Azerbaycan’ın istiklal şairi Elmas Yıldırım’ın ismini
verdiğimiz bu caddemizin açılışını gerçekleştireceğiz. Elmas
Yıldırım’ın Hankendi‘nde bıraktığı hatıraları aradan uzun
yıllar geçmesine rağmen hâlâ tazeliğini korumaktadır. Biraz
önce kendisiyle birlikte buraya doğru yürürken sohbet
ettiğimiz Azerbaycan’ın değerli evlâdı Azer Elmas bu
sokakları, bu evleri ve bu güzel bahçelerimizi bir bir
hatırlayarak etrafında âdeta bir sevgi yumağı oluşturan
hemşerilerimizle anılarını paylaştığına şahit olduk. Türk
milletinin bağrından çıkarak yetiştirdiği şair Elmas
Yıldırım’ın Hankendi Beldemizde Nahiye Müdürü olarak görev
yapması bizler için bir övünç ve gurur kaynağıdır. Bizler
biliyoruz ki Azerbaycan’da “Hankendi” adıyla bir
şehir var. Görüyorsunuz Elazığ’da bir beldenin ismi
“Hankendi” konulmuş. Sizleri Hankendi’nde ağırlamaktan büyük
şeref duyduk..
Azerbaycan
Cumhuriyeti Medeniyet ve Turizm Bakanlığı Neşriyyat,
Reklâmın Teşkili ve İnformasiya Şubesi Müdürü Vagif Behmenli
ise yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bütün Türk dünyasında halkın takdir ettiği bir sanatkâr
olmak, ‘sözün yüce tahtı’na oturmak veya oturtulmak o kadar
da kolay olmasa gerek. Binlerce yıldan beri Türk dünyasında,
bütün Türk ellerinde sayılamayacak kadar kabiliyetli söz
üstadı yetişmiştir. Fakat ‘sözün şahlık kuşu’, Türk
dünyasında yetişen çok az söz üstadının omzuna konmuştur.
İşte, Türk dünyasının yetiştirdiği omzuna ‘sözün şahlık
kuşu’ konan şairlerimizden birisi de Elmas Yıldırım’dır.
Elmas Yıldırım’ı, konumuzun samimî üstadı yapan da onun
kâmil ve mükemmel şahsiyetinden kaynaklanmaktadır. Onun
şiirlerinde, onun sanat hayatında vatan hasretini, vatan
kederini, zulmü, haksızlığı, hürriyeti ve istiklâli terennüm
etmeyen tek mısrası yoktur. Değerli misafirler işte Elmas
Yıldırım’ın bu özellikleri bizleri Hankendi’nde bir araya
getirdi. Büyük şairimizin hatıralarına sahip çıkarak bizleri
buraya davet eden Belediye Başkanı Avni Beye minnettarlığımı
sunuyorum.”
Şair Elmas Yıldırım’ın oğlu Azer Elmas da Hankendi halkının
babasına gösterdiği büyük sevgi karşısında çok
duygulandığını ifade ederek sürdürdüğü konuşmasında özetle
şunları söyledi:
“Hankendili
vefakâr hemşerilerim; sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır.
Meydana getirmiş olduğunuz bu güzel tablo karşısında
söyleyecek bir söz bulamıyorum. Azerbaycan bağımsızlığını
kaybettiği günlerde Elmas Yıldırım’ın kaderi Elazığ ile
kesişti. Bu kader çizgisi onu ve ailesini Hankendi ile, Palu
ile, Keban ile, Hazar ile buluşturdu. Babam bu güzel beldede
görev yaptığı günlerde rahmetli annem ve kardeşlerimle
birlikte sizlerle komşuluk yaptık ve çok şeyler paylaştık.
Vatan hasretiyle kavrulan bir şairi sizler sevgi ile
kucaklayıp bağrınıza bastınız. Bu yapılanlar hiç unutulur
mu? Milletimizin yaşadığı o çileli günlerden sonra yüce
Allah bizleri birbirimizle tekrar buluşturdu. Türkiye ile
Azerbaycan arasında her sahada sürekli geliştirilen
ilişkiler bizleri sevindirmektedir.”
Azerbaycan
Milli İlimler Akademisi Edebiyat şubesi başkanı Prof. Dr.
Bekir Nebiyev, Hankendi halkının Elmas Yıldırım’a olan büyük
muhabbeti karşısında söylenecek sözün olmadığını ancak onlar
Elmas Yıldırım’ı bu topraklarda yıllar önce bağırlarına
bastılar. Dedi.
Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Yakup
Deliömeroğlu, “Elazığ bir büyük vatan evladını bağrına
bastı” şeklinde bir değerlendirmede bulunarak yaptığı
konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Milletinin genç evlatları, fikirde ve yolda
kararlılık, güçlükler karşısında irade, fikre ve millete
vefa, yaşanabilecek bütün olumsuzluklara rağmen millet
için çalışma azmi gibi yüksek duygu ve değerleri; Elmas
Yıldırım’ın hayatını öğrendikçe daha iyi anlayacaktır. Bu
yüksek değerleri örnek bir şekilde yaşayışıdır ki, Elmas
Yıldırım doğumunun yüzüncü yılında iki kardeş şehri; Elazığ
ile Bakû’yü; iki kardeş devleti Türkiye ile Azerbaycan’ı
kendi ismi etrafında bu faaliyette bir araya toplamaktadır.”
İl Kültür
Turizm Müdürü Tahsin Öztürk deyapmış olduğu
konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Türk Milleti,
yüzyılın başlarında çok büyük sıkıntılar yaşadı. O kara
günlerde sürgün edilen, kurşuna dizilerek sindirilmeye
çalışılan bu milletin evlatları acılarını yüreklerinde
sakladı. Bugün burada o çileli günlerin sıkıntılarını
yaşayan bir şairimiz olan Elmas Yıldırım için toplandık, bir
araya geldik. Elmas Yıldırım, o çileli günleri yaşayarak
onurlu bir mücadele verdi. Yazdığı her şiirinde istiklâl
dedi, Azerbaycan dedi. Yüreğini yakan vatan hasretine kaleme
aldığı şiirleriyle dayanmaya çalıştı. Elmas Yıldırım bu
sıkıntılı günlerinde kardeşlerine sığındı. Kardeşleri onu bu
zor günlerinde bağırlarına basarak kucakladılar. Ekmeklerini
paylaştılar. Acılarına ortak oldular. İşte Hankendi, Ağın,
Palu, Karaçor, Keban; Elazığ’ın her bir beldesi Elmas
Yıldırım’ın hatıralarına sahip çıkarak büyük bir vefa örneği
gösterdi. Bu güzel tabloyu Azerbaycan’dan gelen
konuklarımızla birlikte yaşadık. Elmas Yıldırım’ı yıllar
önce bağrına basan Hankendi, bugün burada onun evlâdı Azer
Elmas’ı da kucaklamıştır. Milletimizin asaletini, ortaya
konulan bu anlamlı toplantı çok iyi ifade etmektedir.”
Belde halkının
büyük ilgi göstererek katıldığı bu törende; Azerbaycanlı
Sanatçı Meleyke Memmedova Elmas Yıldırım’ın
şiirlerini kürsüden okudu. Daha sonra konukların da
katılımlarıyla Elmas Yıldırım Caddesi’nin tabelası
alkışlarla yerine konuldu
KONUKLAR KEBAN BARAJI’NI GEZDİ
Doğumunun
100. Yılında Şair Elmas Yıldırım etkinlikleri,
Hankedi’de yapılan programın ardından, Keban ilçesinde devam
etti. Keban Kaymakamlığı’nı ziyaret eden konuklar
Kaymakam Hüseyin Çakırtaş tarafındankarşıladı.
Elazığ Vali Yardımcısı Kadir Balaban ile Keban
Belediye Başkanı Ramazan Çelik’inde yer aldığı bu
ziyarette Kaymakam Çakırtaş tarafından konuklara Keban
hakkında bilgi verildi. Elmas Yıldırım’ın bir süre Keban’da
görev yaptığını hatırlatan Kaymakam Çakırtaş, Türk
Milletinin büyük sıkıntılar yaşadığı yıllarda Elmas Yıldırım
gibi birçok şair, yazar ve aydınımız da büyük baskılara
uğramışlar. Elmas Yıldırım çok sevdiği yurdundan bu
sebeplerle Elazığ’a gelmek zorunda kalmış.. Azerbaycan bugün
artık bağımsız bir devlet olarak hızla gelişiyor. Kardeş
Azerbaycan’daki bu güzel gelişmeler bizleri memnun
etmektedir. Daha sonra konuklar adına söz alan Azerbaycan
Milli İlimler Akademisi Üyesi Prof. Dr. Bekir Nebiyev
yaptığı konuşmada kendilerine gösterilen yakın ve sıcak
ilgiden dolayı Keban Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş’a teşekkür
etti.
Azerbaycanlı
şair ve yazarlara daha sonra Keban Barajı gezdirildi. Baraj
ile ilgili yetkililerden detaylı bilgiler verilen konuklara
daha sonra Keban Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş
tarafından Fırat Nehri’nin kıyısında bir öğlen yemeği
verildi.
AĞIN’DA ELMAS YILDIRIM ANISINA
ŞİİR ŞÖLENİ
Doğumunun
100. Yılında Şair Elmas Yıldırım programı kapsamında
düzenlenen son etkinlikler Ağın’da gerçekleştirildi. Program
kapsamında ilk olarak Ağın Kaymakamı Mustafa Kılıç’ı
ziyaret eden konuklara Ağın’ın genel durumu hakkında bilgi
verildi. Şair Elmas Yıldırım’ın Ağın’da nahiye müdürü olarak
görev yaptığını hatırlatan Kaymakam Kılıç, Elmas Yıldırım,
Ağın’da yaklaşık beş yıl nahiye müdürlüğü yapmış ve
Ağınlıların büyük sevgisini kazanmıştır. O yılları yaşayan
hemşerilerimizden çok güzel hatıralar anlatılmaktadır.
Kardeş Azerbaycan’dan gelen misafirlerimizi burada görmekten
ve misafir etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Ağınlı
hemşerilerim adına sizlere hoş geldiniz diyorum, dedi.
Kaymakamlıkta
yapılan görüşmenin ardından konuklar daha sonra toplu halde
Ağın Belediyesini ziyaret ettiler. Başkan Mustafa Yentür
tarafından kabul edilen Azerbaycanlı konuklara burada
çeşitli ikramlarda bulunuldu. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti
dile getiren Başkan Mustafa Yentür, kardeş Azerbaycan’ın çok
değerli yazarlarını, bilim adamlarını ilçemizde görmek
bizleri sevindirmiştir. İlçemize hoş geldiniz, sefalar
getirdiniz. Ağınlılar kadirbilir vefalı insanlardır. Aradan
uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen ilçemize büyük hizmetler
veren Elmas Yıldırım’ı unutmadılar. Azer Beyin çocukluk
yıllarının bir kısmı Ağın’da geçti. Sizleri biraz sonra
Elmas Yıldırım’ın Ağın’da iken ailesi ile birlikte
oturdukları konağa götüreceğiz ve ona ait hatıraların nasıl
tazeliğini koruduğuna hep birlikte şahit olacağız.
Daha sonra
Müderris Hüseyin Efendi Mahallesi’nde Hasan Öğünç’ün sahibi
olduğu şair Elmas Yıldırım’ın yaşadığı ev ziyaret edildi.
Geleneksel Ağın mimarisinin güzel bir örneği olarak korunan
evin ziyaretinde konukları mahalle sakinleri de sıcak bir
ilgi ile karşıladı. 82 yaşındaki ev sahibi Hasan Öğünç,
Azer Elmas başta olmak üzere bütün misafirler ile tek tek
ilgilenirken, hazırlanan ikramlar da büyük bir özenle
misafirlere sunuldu. Tepsilerle getirilen çaylar ve
kahveleri yudumlayan konuklar evin her bir köşesinde
ayaküstü yapılan sohbetlere katıldılar. Evin büyük odasında
Necati Demir tarafından okunan Kuran’ı Kerim ile konuşmalar
durdu, misafirler sessizce Necati Demir’i dinledi. Elmas
Yıldırım için dualar edildi.
Mahalle
sakinlerinin gösterdiği ilgi karşısında büyük bir memnuniyet
duyduklarını dile getiren Azer Elmas, yaptığı
konuşmada şunları söyledi:
“Yıllar önce
Ağın’daki bu evde rahmetli babam, annem ve kardeşlerim ile
birlikte yaşadık. Babam birçok şiirini bu evde kaleme alarak
yazdı. Bu evin kapısı, penceresi, merdivenleri, duvarları
onun yaptıklarının şahididir. Bu küçük odada, şu salonda, şu
pencerenin önünde kim bilir kaç gece ağlayıp gözyaşı döktü.
O gözyaşı dökerken ben ve kardeşlerim belki de şuracıkta
uyuyorduk. Olan bitenlerden habersiz… Acaba annem onun
hıçkırıklarını duyuyor muydu, yoksa ondan da mı
gizliyordu?.. Değerli dostlarım; zannediyorum ki babamın
gözlerinden dökülen damlalar şiir oluyordu. Beyaz kâğıtlara
dökülerek, hece hece mısra mısra şiir...”
Azer Elmas
tarafından yapılan bu anlamlı konuşmadan sonra Ağın
Kaymakamı Mustafa Kılıç ile Ağın Belediye Başkanı
Mustafa Yentür’ün verdikleri akşam yemeğine katılan
konuklara Ağın’a özgü yemekler ikram edildi.
Konuklar, akşam
saat 19.30’da Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Kültür
Merkezi’nde gerçekleştirilen Elmas Yıldırım Şiir Şöleni’ne
katıldılar. Ağınlılar tarafından büyük ilgi gösterilen bu
şölene, Vagif Behmenli , Fikret Goca, Edalet Esgeroğlu,
İlgar Fehmi, Marif Teymur, Reşad Mecid, Meleyke Memmedova,
Ali Akbaş, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, Günerkan Aydoğmuş, R.
Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Saim Öztürk, M. Faik Güngör
katıldı. Geç saatlerde Elazığ’a dönen Azerbaycan heyeti 14
Nisan Cumartesi günü Elazığ’dan ayrılarak Azerbaycan’a avdet
ettiler.
Tanıyıptır onu, bilirsin niçin?
Cümle Türk illeri istiklâl için!
Bilir şöhretini Rus, Ermeni, Çin
Kardaşı Türkistan Elmas Yıldırım!
Dostuna dosttur o, erliğine mert
Sayrılara çare, satılmışa dert!
Düşmana çatanda yıldırımdan sert
Kavidir elmastan Elmas Yıldırım!
Merhem sür, tuz ekme benim yarama
-Bilirim vatanın senin var ama-
Diyar diyar gezip vatan arama;
Kalbim sana vatan Elmas Yıldırım!
Sözün kıymetlisi öz değil midir?
“Şiir” dediğin ne; söz değil midir?
Senin için şiir az değil midir;
Sana layık “Destan” Elmas Yıldırım!
11.04.2007 / Elazığ
*Mehmet Şükrü Baş
ŞAİR-İ NİYAZ
-Şair Elmas
Yıldırım’a –
Ölüm Allah'ın
emri, kifayeti farz
Lâkin sen
ölmedin ey Şair-i Niyaz.
Manas'tan beri
Hakk için yollardasın,
Vardın
menziline şu anda Ağın'dasın.
Dönüp de bir
bak şu insan akınına,
Kim böyle koşar
evlâd-ı yakınına.
Demek ki sen
gönüller doruğundasın,
Vardın
menziline; şu anda Ağın'dasın.
Selâm sana bin
kere ey Şair-i Niyaz,
Kaç bin
gönüldesin, dönüver de bak biraz.
Sen gönüllerde
kurulan otağındasın,
Vardın
menziline; şu anda Ağın'dasın.
*Bedrettin
Keleştimur
YÜREK AĞLAR
VATAN SIZLAR
Gurbet dolu
sancı
İçim yorgun be
hancı
Yüzler bana
yabancı
Gözlerim sürgün
bakar
Yürek ağlar
vatan sızlar
Vatan ağlar
yürek sızlar
Yüreğim vatan
çarpar
Sadık dost
toprakmış/yurtmuş
Gurbet içimdeki
kurtmuş
Çıra çıra yanan
dertmiş
Dertli söze
durgun bakar
Garibin yurdu
yuvası
Kandillere mum
duası
Hasretle erir
şurası
O gönül gözüyle
bakar
Geldik dünya
pazarına
Gariplik düştü
narına
Sermayem yok ki
yarına
Hiç olur,
zatından bakar
Düş de gör
gurbet iline
Kör olma ki
garip biline
Dola vicdanı
diline
Garip düne
dargın bakar
Sürgün verir
Dal, budak, kök
sürgün verir
Hayat karmaşık
bir yol
Kâh mekân kâh
sürgün verir
Gala’dan
Gala’ya köprü kurmuşum
Her iki Gala
yüreğim, can evim
Vatan sevgisi
imanım demişim
Tutuşturur tüm
cihanı alevim
*Ali Akbaş
ŞEB-İ YELDA
Bizden ölümü
sorarlar
Dostlara
vedadır ölüm
Sorarlar bizi
yorarlar
Bir sırr-ı
Hüdâdır ölüm
Felek koymaz ki
gülelim
Şu dünyadan kâm
alalım
Kim bilmiş ki
biz bilelim
Kayıptan
nidadır ölüm
Ötelerden
çağırırlar
Elimizden
ayırırlar
Usul usul
duyururlar
Bağrımızda
dâğdır ölüm
Ne fark eder
bugün yarın
Konuğuyuz bu
diyarın
Tanrılık
taslayanların
Ayağına bağdır
ölüm
Sakınacak ne
var bunda
Kapıyı çalar
yakında
Kaş ile göz
arasında
Bir borcu
edadır ölüm
Viran bahçe,
solan çiçek
Güneş buluta
girecek
Ta haşre kadar
sürecek
Bir şeb-i
yeldadır ölüm
*Günerkan
Aydoğmuş
SANA
GELEMEDİM
-Azerbaycanlı
soydaşlarıma gönül sesim-
Gözlerim en
uzun gecede yorgun
Şafağın rengine
götür kat beni
Gönlümü nicedir
eyledim sürgün
İster köle
bilip ister sat beni
Bir sınır
çizgisi aramızdaki
Yanan
azatlıktır çıramızdaki
Niçin
iyileşmiyor şuramızdaki
En derin
yarlara götür at beni
Varmadım
yurduna yaz mı, kış mıdır
Kavuşmak gerçek
mi yoksa düş müdür
Sabır
çekilmeyen ağır taş mıdır
Dilersen gardaş
say yahut it beni
Gün doğar
hüzünlü başlar üstüne
Al karanfil
yağar na’şlar üstüne
Bir ağıt
yazılır taşlar üstüne
Şehitler bağına
götür çat beni
Hasretlik
yıllardır yakar içimi
Aramız belki de
bir kuş uçumu
Ya akşam ya
sabah sürüp göçümü
Gelirsem
bağrımı aç dit beni
Benliğim bir
çelik kafeste durur
Tutsaklık sen
gibi beni de vurur
Bu gönül
düşlerde hep sana varır
Yaşlı
gözlerinle al da tut beni
*M. Faik
Güngör
TÜRKÇE DÜŞÜN
Benim dilim
Ural- Altay başbuğu
Aral’dan
Tuna’ya süzülen kuğu
Karamanlı
Mehmet Bey’in buyruğu
Annemden
emdiğim süt kadar beyaz
Türkçe düşün,
Türkçe söyle, Türkçe yaz.
Hırçın Fırat,
uysal Dicle yan yana
Damarımda damla
damla kan bana
Vatan tapusudur
hesap sorana
Yanlışa sert
olsun bakışlar biraz
Türkçe düşün,
Türkçe söyle, Türkçe yaz.
Dadaloğlu
mertliğimin narası
Yunus Emre
sevdamızın tuğrası
Anadolu
dedikleri burası
Burda edep,
burda töre al kiraz
Türkçe düşün,
Türkçe söyle, Türkçe yaz.
Dizgine
gelmeyen doru tay gibi
Zifiri gecede
dolunay gibi
Hedefe gerilen
çelik yay gibi
Savaşta hasmını
yakıcı alaz
Türkçe düşün,
Türkçe söyle, Türkçe yaz.
Bilge Kağan asırları aşan ses
Sevgi kokar Mevlâna’da her nefes
Aşk-ı Gül’le tutuşsun ki bu heves
Üşümesin dilde türkü, elde saz
Türkçe düşün, Türkçe söyle, Türkçe yaz.
İnerse şairin sözü pazara
Yük olur sırtında iffet bizara
Mısranın ateşi mavi Hazar’a
Düşmeden şiirler okunmaz bu yaz
Türkçe düşün, Türkçe söyle, Türkçe yaz
*Dr. Tamer Kavuran
DOKUNUŞ
Titriyorsun
dökülen sonbahara baktıkça,
tebessümünden korkuyor bulutlar
kor gibi gözlerin
ayaz akşamları ısıtıyor
ve sis kokan bu şehrin
yosun tutmuş aynaları
kıskanıyor seni
ben dokundukça donuyorum
sen ısınıyorsun
aktıkça gözlerine
donan gözlerim ısınıyor
sen üşüyorsun
taş yollar
adımlarımızı sayıyor
sen susuyorsun
mavilerin çökerken sessizliğime
gidiyorsun
zeytin gözlü geceleri bana bırakarak
arkana bakmadan gidiyorsun
* Hadi Önal
TÜRKÇEM Düşüncemsin, duyarlığım, benliğim
Kıta kıta, ülke ülke dil Türkçe’m
Kimliğimsin, içtenliğim, yüreğim
Gönül sazım türkü türkü tel Türkçe’m
Dedem Korkut, ölmez yaşar seninle
Öğütleri çağlar aşar seninle
Türk evladı ilme koşar seninle
Kar suyundan çağlayanım, sel Türkçe’m
Kitabemsin, Yenisey’de dikili
Destanımsın demet demet ekili
Sensin Türk’ün göğe yükselen eli
Duam seni yüceltmeye bil Türkçem
Altaylardan Kafkaslara yol oldun
Mavera’dan Ötüken’e dal oldun
Şiir oldun dudaklarda, bal oldun
Umudum alp, ol bağrımda yel Türkçe’m
Söz, sultanı dille bulur; bu doğru
İşte Yunus, sanki gülün soluğu
Türkistan’da öksüz kalmasın kuğu
Hasretimi, gözyaşımı sil Türkçe’m
Gönül telim mızrabında ses verir
Dilim yazar ozanlarım süs verir
Hoyratına yüce dağlar üs verir
Aşkın ile alev alır; kül, Türkçe’m
Kültürüme maya çalan can sende
Sevdalara hayat veren kan sende
Birlik sende, dirlik sende, şan sende
Söze öğüt, öze erdem; gül Türkçe’m
Hadi dile, dilim yazsın dilini
Bülbül sesi uyandırsın gülünü
Baki sensin, fani tadar ölümü
Varlığıma birliğime bel Türkçe’m
*Saim Öztürk
AZERBAYCAN’A SEVGİM Mutlu bir haberin olmak isterdim
Karabağ’ı yakıp yıktı Ermeni.
Kalbimde yaşarsın, görmedim seni
Karabağ’ı yakıp yıktı Ermeni.
Senin bu acına ortak olmadım
Kanayan yarana merhem sarmadım
Kalbimde yaşarsın el uzatmadım
Karabağ’ı talan etti Ermeni.
Biz seni biliriz, ne çile çektin
Yardımcın olmuştur daima Rab’bın
Şanın, şerefinle bugüne geldin
Karabağ’ı tahrip etti Ermeni.
Bilirsin soyunuz korkmaz düşmandan
Hiç vazgeçmezsin sen Karabağ’dan
Ermeni, desteği almıştı Rus’tan
Karabağ’ı yıkıp yaktı Ermeni.
Tarih seni tanır soyun Öztürk’tür
Toprak için ölmek; o da erliktir.
Ermeni’nin gücü bir hamleliktir
Bir gün ettiğini bulur Ermeni.
*Necati Demir
ÖNCE VATAN
Orta Asya’dan
göç ettik topluca
Gezdik dünyayı
bir uçtan bir uca
Bu Anadolu’yu
vatan eyledik
Al bayrağı
çektik kaleye burca
Haçlı yan bakma
burası bizimdir
Sana kesin
ikazım son sözümdür
Biz burada
kurduk cumhuriyeti
Bayramımız
kışın değil güzündür
Biz öğünüyoruz
satmadık diye
Anafartalar
Çanakkale niye
Bölünmez
dediğimiz bu vatanı
Kimin gücü
yeter bölsün ikiye
Bu da Fatih
Mehmet’in vecizesi
Dinle kardeş ne
diyor onun sesi
Toprak
satanlara lanet eylesin
Allah’ın kulu
ve melaikesi
Sultan Hamit
han söyledi Araba
Mülk satarsaz
Kudüs olur haraba
Çekinmeden
verdiler yahudiye
Aldılar parayı
verdiler şaraba
Vatandaş düşün
kendine gel bir an
Neler söylemiş
o Resulü Zişan
Bu hadistir
böyle bil ve de inan
Buyurmuş hübbül
vatan minel iman
Sözün özü
alessayfi vel kalem
Bunu duysun
kâinat cümle âlem
Yurt ve vatan
sevgisi imandandır
Başka diyecek
yoktur vesselam
TOPLANTININ HEYECANI KARDEŞ
AZERBAYCAN’DA YANKILANDI…
11–13 Nisan
2007 tarihlerinde Elazığ’da gerçekleştirilen Şair Elmas
yıldırım’ın 100. Doğum Yılı kutlamaları kardeş
Azerbaycan’da da büyük yankı uyandırdı. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
İlham Aliyev 16 Nisan 2007
tarihinde yayınladığı Sərəncam ile Şair Elmas Yıldırım’ın
doğumunun 100. Yıl kutlamalarının Azerbaycan’da yapılacağını
ilan etti. Azerbaycan Medeniyet ve Turizm Nazırı Ebülfes
Garayev ise yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanımız sayın
İlham Aliyev 16 Nisan 2007 tarihinde yayınladığı serencan
ile istiklâl şairimiz Elmas Yıldırım için Azerbaycan’da
yüksek bir seviyede kutlamaların yapılacağını açıkladı.
Bakan Garayev, 25-26-27 Eylül 2007 tarihinde Bakü’de
yapılacak büyük kutlama programına Elazığ’dan da bir
heyetin davet edileceğini açıkladı.
Almas İldırımın 100 illik yubileyinin
keçirilməsi haqqında
Azərbaycan Respublikası Prezidentinin
Sərəncamı
Bakı şəhəri, 16 aprel 2007-ci il
2007-ci ildə müasir Azərbaycan
ədəbiyyatının tanınmış nümayəndələrindən biri, istiqlal
şairi Almas İldırımın (İldırım Əbdülməhəmməd oğlu
Almaszadənin) anadan olmasının 100 illiyi tamam olur.
Almas İldırımın yaradıcılığı Azərbaycan
mühacirət poeziyasının bənzərsiz səhifələrindən birini
təşkil edir. Şairin milli azadlıq və müstəqillik uğrunda
mübarizəyə həsr olunmuş
Əsərlərində xalqımızın ağrılı tarixi
taleyi, vətən məhəbbəti və qəriblik mövzusu dolğun bədii
əksini tapmışdır.
Azərbaycan ədəbiyyatının inkişafında
özünəməxsus xidmətləri olan Almas İldırımın 100 illik
yubileyinin layiqincə keçirilməsini təmin etmək məqsədi ilə
qərara alıram:
1-Azərbaycan Respublikasının Mədəniyyət
və Turizm Nazirliyi Azərbaycan Respublikasının Təhsil
Nazirliyi və Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası ilə
birlikdə, Azərbaycan Yazıçılar Birliyinin təklifləri nəzərə
alınmaqla, Almas İldırımın 100 illik yubileyinə həsr olunmuş
tədbirlər planı hazırlayıb həyata keçirsin.
2-Azərbaycan Respublikasının Nazirlər
Kabineti bu sərəncamdan irəli gələn məsələləri həll etsin.