Manas / Haber –M. Şener Bulut / Hadi Önal
Manas Yayıncılık olarak Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye
Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü ve Elazığ Ticaret
ve Sanayi Odası’nın desteğini alarak sivil toplum
kuruluşlarımız ile birlikte yürüttüğümüz Elazığ’a komşu
vilayetlerle sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirmesi
programı çerçevesinde Muş valiliği tarafından 20-21 Şubat
2009 tarihlerinde düzenlenen 4. Muş Kar Şenlikleri’ne
katılacağız. Türk tarihine altın harflerle yazılan Malazgirt
Zaferi ile ünlü bu kadim şehrimizden gelen davet üzerine
karlı bir kış günü Muş ilimize doğru yola çıkıyoruz.
Yollar kimini kimine yaklaştırır, kimini kiminden
uzaklaştırır. Eve, okula, dosta, askere, tatile yollarla
gidilir. Yollar, kimi zaman hasretin kavurduğu bedenleri
birleştirir, kimi zaman da içimizi sızlatan bir ağıtı
söyletir ta yürekten. Mevsimlerin değişen özelliklerini ve
güzelliklerini insan beynine nakşeden yollar; köyleri,
şehirleri, ülkeleri, kıtaları bağlar biri birine. Yol varsa
yolcu da olacak elbet ve yolcunun tatlı telaşı yollara
düşmeden önce…
İşte biz 20 Şubat Cuma günü Doğu Anadolu'nun iki şehrini
-biri lalenin diğeri “şiirin başkenti”ni- birbirine bağlayan
yollara düşmeden önce yolun ve yolculuğun yoğun telaşını ve
heyecanını yaşıyoruz arkadaşlarımızla birlikte.
Anadolu'yu Türklere ebedi yurt yapan Malazgirt Meydan
Savaşı'nın yaşandığı coğrafyaya, lale şenlikleri ile baharı
kucaklayan, kışın karını şenliklerle güzelleştiren doğunun
şirin şehri Muş'a gidiyoruz. Genç, dinamik, çalışkan,
kararlı, tuttuğunu koparan, geniş ufku ile önemli projelere
imza atan misyon ve vizyon sahibi Muş Valisi Erdoğan
Bektaş’ın davetlisiyiz. Muş Kar Şenlikleri kapsamında
düzenlenen Elazığ--Muş Kültür Buluşmasına katılacağız..
Elazığ'ın Kültür ve Gönül Evi Manas'taki tatlı heyecan ve
telaşın bütün sebebi bu. Geçen yıl doya doya yazını
yaşadığımız, güzelliklerini gönlümüze içirdiğimiz; samimi,
candan, bir o kadar da duygulu insanlarının, dostluklarını
kalplerimize kazıdığımız Muşlunun ve Muş'un kışını
yaşayacağız.
Muş faaliyetine, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Hasan Kürüm’ün başkanlığında Öğr. Gör.
Recep Bağcı, Günerkan Aydoğmuş, R. Mithat Yılmaz, Fadıl
Karlıdağ, Mehmet Şükrü Baş, Nihat Kazazoğlu, Doğan Sever,
Hadi Önal, Zekeriyya Bican, Mahir Gürbüz, Mehmet Kılınç,
Mehmet Demirelli ile yayın koordinatörümüz M. Şener Bulut ve
minik oğlu Bilgehan Bulut’tan oluşan bir heyet katılacak…
Kış yolu, hele de bu kış yolu Muş yolu olunca insan biraz
ürpermiyor, korkmuyor dersek yalan olur. Öyle ya Bingöl
yaylasını aşacağız, dağlara tırmanacağız. Önümüzde Kuruca
geçidi var, Buğlan geçidi var. Hani bu geçitlerle kalınsa
iyi; mevsim kış ya! Kar var, buz var, çığ var, sis var…
Erken davranmak gerek. Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Hasan Kürüm: " Haydi arkadaşlar!" diyor,
"Yolcu yolunda gerek." Saatler 09.30 gösteriyor ve biz, Muş
Valiliğinin Elazığlı gönül dostlarına tahsis ettiği bir
minibüsle Elazığ'dan ayrılıyoruz.
Manas'ın süvarisi M.Şener Bulut'un Muşlu şoförümüz
Nizamettin Yaman'a verdiği müzik kasetinden yükselen Harput
müziğinin tatlı nağmeleri, mahmurluğun yanı sıra yol
korkusunu da üzerimizden atıyor.
Karakoçan'ı arkamızda bırakıp da Sarıcan tepelerine doğru
yol alırken kış, bütün şiddetinin ve heybetinin yanı sıra
bembeyaz yüzü ile de gülümsüyor bize. Kuruca Geçidi 1750
metre. Gözlerimiz, kış mevsiminin doyumsuz manzaralarını
kare kare resmederken uzaktan yakından gelinliğini giymiş
binlerce ağaç, hafif esen rüzgârlarla adeta el sallıyorlardı
bize. Önümüzde kıvrılarak uzayan yoldan az önce geçen
arabanın teker izlerini belirsizleştirmek gayreti ile
savrulan kar tanelerinin aceleciliği dikkatlerimizden
kaçmıyor. Eşsiz güzellikler, hızlı bir film şeridi gibi
gözlerimizin önünden kaybolurken her dönemeçte kışın apayrı
bir panoraması kendisini beğendirmek için karşılıyor bizi.
Şehit Olup Güle Güle Gittiler…
Şimdi, Elazığ Bingöl kara yolunun Bilaloğlu mevkiindeyiz. 24
Mayıs 1993 tarihinde Malatya'dan birliklerine giderken,
teröristlerce yolları kesilen ve otobüsten indirilip kurşuna
dizilen 33 erimizin şehit edildikleri yer burası.
Şehitlerimizin anıt mezarlarının başında; bu ülkenin
birliğini, dirliğini ve devamlılığını sağlamak için toprağa
düşen vatan evlatlarının ruhlarına Fatiha hediye etmek için
ellerimizi gökyüzüne açıyoruz.
Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan
Kürüm burada yaptığı konuşmasında bu olayların bir daha
yaşanmaması için dilekte bulunuyor: “1993 yılında Bingöl
ilimize 10 km mesafedeki bu bölgede bölücü terör örgütü
tarafından 33 erimiz şehit edildi. İşte şimdi bu topraklar
için toprağa düşmüş insanların huzurundayız. Fatiha okumak
ve bu anıtı ziyaret etmek üzere arkadaşlarla mola verdik.
Allah onlardan razı olsun, mekânları cennet olsun, ruhları
şad olsun. Bu gibi acı olayların bir daha yaşanmaması en
büyük dileğimizdir.”diyerek şehitlerimize olan minnet
duygularını ifade ediyor.
Hasan Kürüm hocanın ardından değerli şairimiz Günerkan
Aydoğmuş söz alıyor. Günerkan bey konuşmasında PKK canileri
tarafından şehit edilen askerlerimiz için yaptırılan
anıtının bir ibret belgesi olduğunu vurguluyor: “Böylesi
anıtların dikilmesini ben çok doğru buluyorum, çünkü bu
topraklarda oturmanın bedelini gösteriyor bu anıtlar.
Benzeri anıtları biz daha önce Ermeni katliamı yapılan
yerlere dikmiştik. Bu da bunun bir benzeri. Gelecek
nesillere ibret olsun, bugün bu yaşanan olaylar. Bu anıtı
dikenlerden Allah razı olsun, tarihe güzel bir belge
sunmuşlar, bu anıtı dikmekle. Buradan gelip geçen yolcuların
hiç olmazsa bu anıtın önünde durup bir Fatiha okumalarını
istiyorum. Bir vatan savunması için geldiler buraya. Ben
rahmet diliyorum onlara, onları hiçbir zaman unutmayacağız,
bütün Türk milletinin unutmamasını diliyorum.”
Arkadaşlarımızın konuşmalarını sessizce dinlemeye devam
ediyoruz. Hadi Önal, konuşurken bu hüzünlü tablo karşısında
içimiz burkuluyor. “Konya’dan, Malatya’dan, Adana’dan,
Denizli’den, Kastamonu’dan, Kırıkkale’den Osmaniye’den,
Çanakkale’den, İstanbul’dan, Isparta’dan, Hatay’dan,
Samsun’dan, Manisa’dan, Afyon’dan, Malatya’dan Bu vatanın
birliği, dirliği, düzenliği için toprağa düşen 33
şehidimizin anıtının önündeyiz. Ruhları şad olsun.
Şairin:“Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, sana
ağuşunu açmış duruyor Peygamber” diye ifade ettiği
Peygamberin kucağına gittiler.
“Gittiler bin yıllık çınarın daları gibi
Soylu arıların balları gibi
Sancağın solmayan alları gibi
Kanlarıyla karılarak gittiler
Bayraklara sarılarak gittiler
Rahmet iner akan sular durulur
Bingöl yaylasında otağ kurulur
Hainlerden birgün hesap sorulur
Bu gerçeği bile bile gittiler
Şehit olup güle güle gittiler”
Hadi bey konuşmasını okuduğu bu mısralar ile tamamlıyor.
Fatihalarla şehit kardeşlerimize veda edip anıt mezardan
ayrılıyoruz.
Bingöl’de Dost Yüzlerle
Birlikteyiz…
Zekeriyya Bican’ın planlamasıyla Bingöl Devlet Su İşleri
Şube Müdürlüğü’nün sosyal tesislerinde mola veriyoruz. Şube
müdürü Kemal Tartar bizleri sıcak bir ilgiyle karşılıyor..
Devlet Su İşleri’nin Bingöl’de yaptığı çalışmalar hakkında
Kemal Beyden bilgi alırken, ikram edilen sıcak çaylarımızı
yudumluyoruz.
Kemal Bey kendine özgü bir ifade tarzıyla konuşuyor:
“Şubemize uğradığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Hoş
geldiniz, bizleri onurlandırdınız. Biz burada bir şubeyiz.
Bizim Şubemiz Elazığ Bölgesine bağlı olarak çalışmalarımız
devam etmektedir. Bingöl İlimizde halkımıza hizmet etmek
için taşkın koruma alanında, sulama alanlarında, şubemizde
gerekli çalışmalarda bulunarak bölgemize hizmet etmekteyiz.
“
Kemal Tartar sıcakkanlı ve gayretli bir yönetici,.bizleri
ısrarla yemeğe davet ediyor ancak kar yolları kapatmadan bir
an evvel yola çıkmamız gerekiyor, bu dost canlısı
yöneticimize teşekkür ederek Bingöl’den ayrılıyoruz.
Bingöl, Solhan arasında pek fazla kar yok. Yer yer karın
beyazlığını rüzgârın yardımı ile üzerinden atan meşe
ağaçlarının karanlık koyu yeşilliği bir başka güzellik
oluyor ve okşuyor gözlerimizi. Solhan'dan sonraki geçit
Buğlan Geçidi. Sis burada öylesine yoğun ki değil çevremizi
görmek, arabanın önünü görmekte dahi zorlanıyoruz. Karın göz
kamaştıran beyazlığı hafif sisle birleşince çok uzakları
görmek imkânsızlaşıyor.
Aracımız, kontrol amacı ile durduruluyor. Burası yaygın. Muş
Ovası’na serpiştirilmiş yerleşim alanlarından biri. Şoför,
Muş'a Kar Şenliklerine davetli götürdüğünü, aracın
içerisinde Elazığlı şair, yazar ve sanatçıların olduğunu
söylüyor. "Öyleyse" diyor Astsubay Kamil Düzgün, "Bize kitap
verin, burada en çok ihtiyaç duyduğumuz şey kitap." Büyük
bir memnuniyetle beraberimizde getirdiğimiz kitaplardan
birkaçını imzalayarak askerlerimize hediye ediyoruz.
Burası Muş’tur Yolu Yokuştur…
Aracımız, Muş Ovası’nda süratle yol alıyor… Ve nihayet saat
14.30’da Muş’a varıyoruz.
Muş Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü can dost
Bülent Solmaz heyecanla bizleri bekliyor. İlk ziyaretimizi
Muş Valiliğine gerçekleştireceğiz.
Kendilerini Elazığ'dan tanıdığımız bu gani gönüllü Valimiz
Erdoğan Bektaş, bizi çok sıcak karşılıyor. Heyetteki her
arkadaşımızla ayrı ayrı ilgileniyor, hal hatır soruyor.
Elazığ'la Muş arasında kurulan gönül köprüsünün mimarı bu
güzel insanla yaptığımız sohbette söz Muş Kar Şenlikleri'ne
gelince "Hazar Kayak Merkezi ne durumda?" diye soruyor.
Kendisinin Hazar Baba Kayak Merkezi ile 2001 yılında
gerçekleştirilen Elazığ 1.Ekonomi Kurultayı’nda emeğinin çok
olduğunu anlatıyor. Özellikle Türk dünyasına mensup ülkeler
arasında duygu ve gönül köprüleri kurarak dostluk bağlarını
kuvvetlendirmek, sosyal, kültürel ve iktisadi alanlarda yeni
açılımlara zemin hazırlamak gibi büyük bir idealin yoğurarak
şekillendirdiği Hazar Şiir Akşamları'nı soruyor. Elazığ
hakkında bilgi veriyoruz kendilerine. Beraberimizde
getirdiğimiz kitapları hediye ediyoruz.
Muş Valisi Erdoğan Bektaş’ı oldukça heyecanlı, bir o kadar
da kararlı görüyoruz. Alpaslan Üniversitesi’nin açılmasının
Muş’a ve Muşlulara büyük umut verdiğini ifade ediyor. Vali
Bektaş, bu yıl yapılacak olan 26 Ağustos Malazgirt
kutlamaları ile birlikte 26 fabrikayı Muşlulara hediye
edeceklerini söylerken gözlerinin içi gülüyor. Halkı ile
kaynaşmış, yüreği halkı için çarpan Vali Erdoğan Bektaş ile
Muş’un ve Muşluların çok şey kazanacağına olan inancımız
tazeleniyor
Heyet başkanımız Prof. Dr. Hasan Kürüm, “Sayın Valim,
Valiliğimizin düzenlemiş olduğu 4. Muş Kar Festivali’ne
katılmak için arkadaşlarımızla birlikte Muş’a geldik. Nazik
davetinizden dolayı bütün arkadaşlarım adına sizlere
teşekkürlerimizi sunuyoruz. İnşallah düzenlediğiniz bu
etkinlikler amacına ulaşır. Sizlere Elazığ’dan Selam ve
sevgi getirdik.” Şeklinde başladığı kısa bir teşekkür
konuşmasının ardından Muş valisi Erdoğan Bektaş’a
hediyelerimizi takdim ediyor…
Muş Valisi Erdoğan Bektaş, yıllar önce Elazığ’da birlikte
olduğu insanlar ile Muş’ta birlikte olmaktan dolayı oldukça
memnun. Elazığ anılarından söz açıyor, Muş’u anlatıyor.
“Muş’a hoş geldiniz. Zahmet edip geldiğiniz için hepinize
çok teşekkür ediyorum. Elazığ gerçekten bölgemizin kültür
merkezidir. Bir Hazar Şiir Akşamları bile başlı başına büyük
ve Elazığ’a da yakışı bir etkinlik ve halende daha devam.
İnşallah daha da yıllarca devam edecek. Yeni Valiniz geldi.
Muammer Bey, benim Fakülteden arkadaşım çok sevdiğim iyi bir
arkadaş. Muammer Bey, gerçekten çok özel bir insandır
Elazığ’a yakışır. Elazığlılar, çalışan insanları severler.
Elazığ, bir kültür şehri ve Elazığ’da gördüğüm kitapevini
hiçbir şehirde görmedim bu Elazığ’ın çok bilinmeyen ve dile
de getirilmeyen yönü. Bu durumu çok yer gezenler fark
ederler. Elazığ; bir kültür şehri, bir şiir şehri, sanat
şehri, müzik şehri… Aranızda gördüğüm Nihat Bey, bizim
zamanımızda Elazığ Musiki Cemiyetinde Konservatuar
Derneğinin Başkanı idi. Benden sonra Musiki Cemiyeti başkanı
değişmiş; ama Nihat Bey değişmemiş bıraktığımız gibi duruyor
doğrusu.
Evet, bizim Muş olarak Elazığ olmak gibi bir hedefimiz var.
Biliyorsunuz Muş’un çevresinde dört büyük merkez var.
Elazığ, Erzurum, Van, Diyarbakır; dört büyük ilimiz… Biz
bunlara benzemeye çalışıyoruz. Başarabilirsek mutlu
olacağız. Elazığ, gerçekten çok hoş bir yer, Elazığ’da çok
güzel anılarımız oldu. Aranızda benim tanıdıklarım kadar
tanımadıklarım da var. Elazığ işte böyle bir yer. Bir
dostluk kurdunuz mu bir daha kopamazsınız. Hadi bitti
diyemezsiniz o hep devam eder.
Muşlu vatandaşların Elazığlılar için güzel duygular
beslendiğini biliyorum, görüyorum hissediyorum. Muş’tan
Elazığ’a hasta sevkleri oluyor. Burada çözülemeyen
hastalıkların tedavisi için daha önceleri Erzurum’a ve Van’a
gidilirmiş. Şimdi daha çok Elazığ’a gidiliyor, Elazığ’a
giden insanımız gerçekten çok güzel duygular içerisinde
dönüyorlar. Dönenler, Elazığlıların yardımseverliğinden
bahsediyorlar. Tabii bu gidiş gelişler sadece hasta
vesilesiyle olmuyor, eğitim vesilesiyle oluyor, ticaret
bağlantıları… Dolayısıyla Elazığ’la, Muş arasında bir sevgi
bir sempati var, karşılıklı iyi duygular var, biz bunun
gelişmesini istiyoruz.
Geçen sene Malazgirt’e Elazığ’dan büyük bir ekip geldi.
Şener Bey sağ olsun, -Şener Bey çok özel bir insandır.
Herkese söyleyelim Şener Bulut Elazığ’ın köşe taşlarından
biridir. Gördüğüm kadarıyla bu fonksiyonu devam ediyor ve
böyle her şeyi sıfır karşılık, her şeyi fedakârlıkla yapan,
sonuna kadar çalışan ve asla bıkmayan, vazgeçmeyen bir
arkadaşımız Şener Bey ona sahip çıkmak gerekir- geçen sene
Malazgirt’e çok emek verdi.
Malazgirt konusu geniş bir biçimde şekilleniyor bu sene.
Malazgirt’tin taşıdığı tarihi önemi yeniden canlandırma,
yeniden Malazgirt’i gündemine taşımak istiyoruz. Bir
Çanakkale gibi, bir Söğüt gibi Türkiye’nin gözbebeklerinden
biri haline getirme yolunda gayretlerimiz, arayışlarımız,
emeklerimiz, projelendirme çalışmalarımız var ve hızla devam
ediyor. Malazgirt’te Organize Sanayi Bölgesi kuruyoruz.
Aşağı yukarı 15 fabrika kuruluşunu gerçekleşti. Bu sene 26
Ağustos günü Sayın Başbakanımızın teşrifleriyle 26 Fabrikayı
açalım diyoruz. Hedefimiz büyük. Arkadaşlar inanmıyorlar,
ben de inanmakta zorluk çekiyorum ama çalışıyoruz.
Kitaplar için çok teşekkür ediyorum. Elazığ’da çok yazar
var, şairler var, birde Manas Yayınevi kurulmuş, çok ciddi
bir girişim…
Muş Valiliğine yaptığımız bu ziyarette konuşmalar her iki
ilimizin meseleleri üzerinde yoğunlaşıyor. Muş ile Elazığ
illeri arasındaki ilişkilerin artırılması konusunda görüşler
dile getiriliyor. Ancak Muş programımız bir hayli yoğun.
Bülent Solmaz’ın uyarısı ile valilikten ayrılıyoruz.
Radyo Programında Muş Elazığ
Dostluğu…
Muş Özel İdare İş Hanı'nda faaliyette bulunan Genel Yayın
Yönetmenliğini Bülent Toplu'nun yaptığı FM 49 radyosunu
ziyaret ediyoruz. Bülent bey, Elazığ heyetini misafir
etmekten dolayı oldukça heyecanlı, radyoda tatlı bir telaş
yaşanıyor, birazdan başlayacak olan canlı yayın hazırlıkları
denetleniyor.. Ayağımızın tozuyla FM 49 radyosunda
yayınlanacak programına katılacağız. İkram edilen
çaylarımızı yudumlarken Bülent Toplu mikrofondan Muş halkına
Elazığ’dan gelen konuklarını anons ediyor…
“Öncelikle Elazığ’dan, Prof. Dr. Hasan Kürüm hocamızla
beraber gelerek ilimizi ve radyomuzu onurlandıran
konuklarımıza hoş geldiniz diyorum. Radyo FM 49 12 Şubat
1994 tarihinde Muş’un ilk radyosu olarak kuruldu. Kurduğumuz
yıllarda Muş’ta radyomuza bir yer bulamamıştık. Rahmetli
babam bize, yapacağız bu işi dedi gerekirse de evimizin
oturma odamızda başlatırız dedi ve gerçekten de evimizin
oturma odasını yayın odası yaptık. Evet, evimizin oturma
odasında başlatıp sürdürdüğümüz ilk yayın 56 gün sürdü. Daha
sonra bir dostumuz iş yerini bize kiraya verdi ve oraya
taşındık. 1996 yılında da buraya şu anki yerimize taşındık.
Devletimizin tanımış olduğu bir takım imkânlarla Özel
İdareye bu yeri aylık taksitlerle aldık ve şu anda kendi
mülkümüzdeyiz. Bu 15 yılı geçen yılı işte 12 Şubat’ta on
beşinci yılımızı kutladık. 15 yıllık süre zarfı içerisinde
radyomuza bir kardeş radyo daha kazandırdık. Radyo Filiz
FM’de bu radyonun bünyesine kattık. 1994 yılından beri
çeşitli çalışmalarımızla halkımıza yardımcı olduk.
Radyomuzda yapmış olduğumuz bazı etkinlikler sayacak
olursak: Açık Öğretim Kayıtları bürosunun açılması,
Üniversitemi istiyorum kampanyası, köydeki çocuklarımıza
kırtasiye yardımların yapılması, amatör ses yarışmalarının
düzenlenmesini sayabiliriz. Çalışmalarımızı katlayarak devam
ettiriyoruz.”
Bülent beyden radyonun 15 yıllık macerasını öğreniyoruz.
Mikrofonda bu defa Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Hasan Kürüm var..
“Bütün arkadaşlarımın adına ve bizi dinleyen Muşlu
hemşerilerimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. FM 49
Radyosuna teşekkür ediyorum. Valiniz, Erdoğan Bektaş daha
önce Elazığ’da Vali yardımcılığı yapmıştı, onun davetiyle
Manas Yayıncılık’tan gurup şair ve yazar arkadaşımızla
buradayız. Elazığ Belediyesi Kültür Müzik ekibi ile Muş’a
geldik. İletişim Fakültesi Dekanı olarak FM 49 ziyaret
etmeden yapamazdık.. O nedenle sizi ziyaret geldik. Güzel
karşıladınız o nedenle size teşekkür ediyorum. Burada
olmaktan çok mutluyuz.”
Hasan hocanın ardından FM 49 radyosunda Günerkan Aydoğmuş
Muş halkını selamlıyor.
“Radyoculuğu cidden çok seviyorum; çünkü radyoculuktaki
yayın televizyondan çok farklı biraz daha rahat hareket
ediyorsun, biraz daha rahat konuşuyorsun, hata çayını bile
içe biliyorsun. Yayın yapabiliyorsun bu yüzden radyo
yayınını çok seviyorum. Burada ben özellikle sizin bu
radyonuzun iç mekânını görünce kutlamadan kendimi alamadım
sizleri kutluyorum. Çok güzel bir yeriniz var. Şimdi
radyoculuk özellikle televizyon olmayan yerlerde çok önemli
Muş’ta da sizin yaptığınız yayınlar çok önemli.. Muşluları
cidden ben de çok seviyorum sanki bizim parçamız. Bugün
gidin Elazığ’a Elazığ’da çok sayıda Muşluya rastlarsınız.”
Günerkan Beyin ardından hemen hemen bütün arkadaşlarımıza
mikrofon uzatılıyor. R. Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Mahir
Gürbüz, Zekeriyya Bican, Fadıl Karlıdağ şiirlerini
okuyorlar,. FM 49 Radyosunda katıldığımız program
şairlerimiz ile renkleniyor. Ancak Nihat Kazazoğlu Yemen
türküsünden bir bölümü seslendirince stüdyo bir anda
sessizliğe bürünüyor..
Kar Şenlikleri Başlıyor…
Muş Valiliğinin himayelerinde dördüncüsü düzenlenen Muş Kar
Şenlikleri Saat 17.30'da Muş Kültür Merkezinde düzenlenen
Açılış Töreni ile başlıyor. Vali Erdoğan Bektaş'ın açış
konuşmasının ardından uluslararası üne sahip Muşlu Fotoğraf
Sanatçısı Adem Sönmez ile Nihat Kaya'nın fotoğraf, Nedim
Ensarioğlu'nun hat sanatı sergilerinin açılışı yapılıyor.
Verilen kokteylin ardından Muş Milli Eğitim Müdürlüğü'nün
düzenlemiş olduğu resim yarışmasında dereceye giren
öğrenciler ödüllülerini alıyorlar.
Vali Erdoğan Bektaş açılış konuşmasında Kar Şenliklerinin
Muş’un tanıtımına önemli bir katkı sağlayacağını dile
getiriyor… “4. Muş Kar festivalimizin başlatıyoruz. Mutlu
bir tesadüf çok güzel bir kar yağışı altında buraya geldik.
Bölgemizin bariz özelliği ağır kış şartları yoğun kar
yağışıdır. Burada kar kalınlıklarıyla anlatılır; ancak bu
sene çok fazla kar göremedik. Kara özlem duymaya başladık.
Çok şükür bugün güzel bir kar yağışı var. Birkaç gün devam
edeceğini söylüyor meteoroloji. İnşallah ihtiyacımız olan
kar varlığına bu vesileyle kavuşmuş oluruz.
Bu akşam böyle minik bir festivalimiz var. Festival
çerçevesinde bir kısım etkinlikler planladı Özel İdaremiz.
Bu akşam Elazığ’dan bir Kürsübaşı gecemiz olacak yarın ve
bir sonraki gün Kayak Merkezi’nde yarışmalarımız ve diğer
etkinliklerimiz olacak. Bu çerçevede Muş’un kar varlığının
gündeme gelmesi önemlidir. Kar ve kış bu bölgenin en öne
çıkan özelliği. Neden bu özelliği turizm olarak
değerlendirmeyelim diye başlatılmış bu şenlik biz de bunu
devam ettiriyoruz. Ben emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Uzaktan ve yakından gelen bütün arkadaşlarımıza
hoş geldiniz diyorum. Özellikle Elazığ’dan gelen guruba ve
grupta yer alan her ferde teşekkür ediyorum. Bu festivalin
de Vilayetimize, İlimize, hayırlar, başarılar ve kazançlar
getirmesini diliyor ve hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.”
Muş Valisi Erdoğan Bektaş’ın yaptığı bu konuşmanın ardından
aralarında Garnizon komutanı Korgeneral Burhanettin Aktı’nın
da bulunduğu Muş protokolü ile birlikte Muşlu sanatçıların
hazırladıkları sergiyi geziyoruz.
Âdem Sönmez, Muşlu bir sanatçı çektiği fotoğrafları
hayranlıkla izliyoruz.
Âdem Beyden başarı hikâyesini dinliyoruz…”Muş’ta fotoğraf
sanatı ile uğraşıyorum. Otuz yıldır ciddi bir şekilde
uğraşıyorum. İmkân buldukça bölgemizdeki diğer şehirleri de
gezerek bölgemizin tarihi ve önemli yerlerini fotoğraflarıma
yansıtıyorum özellikle hafta sonları kendimi zamanımı
fotoğraf çekmeye ayırıyorum. Kendi şehrim başta olmak üzere
komşu vilayetlerimizi Türkiye’ye dünya’ya tanıtmaya
çalışıyorum. Bu yaptıklarımla da yaşadığım coğrafya’ya
borcumu ödemeye çalışıyorum. Biliyorsunuz Muş ovasında
yetişen laleler bahar aylarında tabiatı bir cennet bahçesine
dönüştürüyor. Dünyaca ünlü bu lalelerimizi fotoğrafa
yansıtmak benim için en büyük zevk. Nisan ayının sonundan
itibaren Mayıs ayının ilk haftalarına kadar 15- 20 günlük
bir zaman aralığında Muş lalesinin tabiatı adeta gelin gibi
bezediği günler, tabiî ki o mevsimi adeta iple çekiyorum.
Muş ovasında açan laleleri çekmek benim için en büyük zevk.”
Adem beyin anlattıklarını dikkatle dinliyoruz ve bu değerli
sanatçıyı şehrinin sanat hayatına yaptığı hizmetten dolayı
kutluyoruz
Muş - Elazığ Kültür Buluşması…
Muş Kültür Merkezi Elazığ Muş Kültür buluşmasına ev
sahipliği yapıyor. Saat 18.45’te başlayan programa Vali
Erdoğan Bektaş, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Burhanettin
Aktı ve Muşlu sanatseverler katılıyor. Artık sırada şiirin
ve müziğin iç içe işlendiği Harput Kürsübaşı programı var.
Baştan sona Elazığ'dan gelen grubun gerçekleştirdiği bu
sanat etkinliği iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde küçük bir
şiir şöleni ile Muşlu kardeşlerini selamlıyor Elazığlı
şairler. Sunuculuğunu şairimiz Hadi Önal'ın üstlendiği
faaliyetin bu ilk bölümünde sırası ile Manas'ın gönül gözlü
şairleri: Günerkan Aydoğmuş, R. Mithat Yılmaz, Fadıl
Karlıdağ, Mehmet Şükrü Baş, Mahir Gürbüz ve Zekeriya Bican
sahneye davet ediliyor. Davet edilen her kişi duygularının
yanı sıra şiirlerinden de örnekler veriyor.
Değerli şairimiz Hadi Önal Kürsüden toplantıyı büyük bir
başarıyla yönetiyor…
“Değerli protokol kıymetli Muş halkı Muş Valimiz Sayın
Erdoğan Bektaş’ın daveti üzerine kutlanmakta olan Kar
Şenlikleri’ne katıldık İstedik ki biz de gönül dostlarının
yanında bulunalım. O nedenle Bizler de bu davete icabet
ettik, geldik.
Gelirken Elazığ Valisi Sayın Muammer Erol’un, Belediye
Başkanı Süleyman Selmanoğlu’nun, Rektörümüz Prof. Dr. Feyzi
Bingöl’ün ve Elazığlı gönül dostlarının ve Elazığlıların
selamlarını birlikte getirdik. Sizlere iletiyorum efendim.
Ve dost diyorum Muşlu kardeşlerime onlara bir şiirimle
seslenmek istiyorum.”
DOST DEDİĞİN
Dost dediğin; dost yüreğin sesini,
Uzaklardan hissederek, gelmeli.
Dost dediğin; dost kokan nefesini,
Canda açan gül kokusu bilmeli.
Dost dediğin; dağ olmalı anında,
Duruşuyla sana güven vermeli.
Dost dediğin; dar gününde yanında,
Seni kendi bilip kendi görmeli.
Dost dediğin; kederini, yaşını,
Mendil olup sildirmeli, silmeli.
Dost dediğin; sıkışınca başını
Okşamalı, güldürmeli, gülmeli
Dost dediğin; hem sırdaştır hem yoldaş,
İlmik ilmik cana huzur örmeli.
Dost dediğin; dal ucunda olsa aş
Omuzlayıp derdirtmeli dermeli
Dost dediğin; cana candır, canandır,
Onun için ta yürekten sevmeli.
Dost dediğin; onmaz derde, dermandır,
İnanmalı, yüceltmeli, övmeli.
Dost dediğin; çıkmazlarda, boşlukta,
Sabır ile yola halı sermeli.
Dost dediğin; sıkıntıda, yoklukta,
Tek ekmeği bölüşerek yemeli.
Dost dediğin; gelecektir, umuttur,
Gönül gözü ona “yarın” demeli.
Dost dediğin; ufukta son huduttur,
Varlığıyla can huzura ermeli.
Hadi, yeter! Dost tanır dost olanı.
Dost dediğin; yaşatmayı bilmeli.
Dost aynadır, ayna bilmez yalanı.
Dost dediğin; dostu için ölmeli.
Hadi Önal kürsüden şairlerimizi anons ediyor. Şimdi
sırasıyla Elazığ’dan gelen şair dostlar şiirleri ile sizlere
seslenecekler.
Günerkan Aydoğmuş
BİZİM TÜRKÜLER
Kimi dostu arar, kimi sılayı
Dertli bülbül gibi çiler türküler.
Kimi cefa çeker aşktan dolayı
Kimi de gözyaşı siler türküler.
Gider Hint elinden kumaş getirir
Sevdiği uğruna canı yitirir
Kimi de dertliye umut götürür
Sevdalı kalpleri deler türküler.
Kul Himmet dolaşır cümle illerde
Bakar ki insanlar başka hallerde
Bir dost bulamadan akşam eder de,
Dertliyi gurbete salar türküler.
Yiğitler Yemen'de kalırken hani,
'Çanakkale içinde vurdular beni'
Bazen de Balkan da kaybolan dünü,
En tatlı düşlerde böler türküler.
Velhasıl benim türkü özünde,
Âşık sözlerinde, divan sazında,
Elazığ, Erzurum, Konya düzünde,
En içli nağmeyle çalar türküler.
R. Mithat Yılmaz
TALEP
De ki, “evvela gel rıza ver bana.”
“Azap gerektir” de, eza ver bana.
Yalan, yanlış olsun; yanılt, üz beni
Sonbahara söz kes, yaz’a ver bana.
Sunduğun ikramı fark edebilmem
Bal şerbeti sayıp boza ver bana.
Ateş bahası et bir tebessümün
Âleme kırk söyle, yüz’e ver bana.
Sanma gücenirim, hem önemli mi?
Hüzne sebep ne var, keza ver bana.
Onulmaz yerden yak, kundakla gitsin
Ateşi ateşle beze ver bana.
Güzelliğinle, gör, sarhoşum gülüm
Gül dudaklarından meze ver bana.
Ruhum yılankavi, yüreğim zikzak
Gönye-cetvel düzelt, hiza ver bana.
İkazla, ihtarla uslanmam billâh
Aşkın kanunundan ceza ver bana.
Müstahaksın, deyip, cefadan asla
Dönmeyeceğine imza ver bana.
Fadıl Karlıdağ
GENİŞ ZAMAN DUYARLIKLARI
Kuşlar dönmüşse akşam
Ay çıkmışsa gece
Temiz döşeklerde uyku
Ve gül bahçelerinde bir ece
Alıp karanlığını gecenin
Hüznüne merhem yapar şair
Zaman uykuda
Kin gütmez kuşlar
Masamda yapay çiçekler
Baharı özlüyorum delice
Hani kalpler var
Ressam paletinde Van Gogh renkleri
Fırat geçer akşamüstleri ortalarından
Sevda bulutları
Sonu gelmez tren katarları
Alıp seslerimizi götüren
Kentlere cinnet meydanlarına
Semt pazarlarında ıskartaya çıkmış
Eski zaman duyarlıkları
Günbatımına ayarlı kalp atışları
Hani özlemler var hep sıcak
Anka kuşları konan saçaklarına
Zühre yıldızı tepemizde sarkaç gibi salınan
Ayışığını kutsal belledik çok önceleri
O gün bu gündür şiir
Kâh geceleri kâh günortası
Çaya iner evlerimize
Mehmet Şükrü Baş
YUNUS GİBİ
Öğle bir dünyada yaşıyoruz ki
Veysel’in,Yunus’un dünyası değil.
Kirlendi Adem’in eliyle dili
Artık eller eli yunası değil ki.
Dil dersen bir başka doğrudan uzak,
Hak ve hukuk üstü, örtülü tuzak.
Oysa ki, toprağın, altı da toprak
Biz neresindeyiz belli değil ki.
Gönül desen yaslı,sevgiden yoksun
Matemi kimedir o belli değil.
Madem ki can emanettir bu tende
Teslimat ne zaman belli değil ki.
Her sabah güneş doğar gün kararır,
Kor düşer gönlüme, gönül kararır.
Bir kul ki el açar Hak’ka yakarır
Dualar kimedir? belli değil ki…
Dalarsa gözlerin derin uykuya
Rüyana al, beni sar doya doya
Umut çiçeklerim kanmıyor suya
Vuslat baharına, ermeye geldim
Ne olur zulmetme boyun bükene
Bülbülün isyanı, gülsüz dikene
Bu hicran revamı sevda çekene
Açıver kalbini, girmeye geldim
Haykırsam uzaksın duyulmaz sesin
Solsada şen yüzüm, sensin hevesim
İsterse tükensin en son nefesim
Bir ömür nedir ki, vermeye geldim
Zekeriya Bican
YAĞMUR ÇİSELERKEN
Yağmur çiseliyordu, sen gidiyordun,
Ben ağlıyordum, kimse bilmiyordu...
Sen de sevdayı tatmıştın belli belirsiz,
Bense yüreğimden vurulmuştum apansız.
Yağmur çiseliyordu, sen gidiyordun...
Ben bir onulmaz yarayı alıp giderken,
Görünmez bir el, yanaklarımı siliyordu,
Belki bir gün, belki bir gün, diyordu…
Görünmez el, hiç ama hiç görünmüyordu.
Eller çaresiz, gözler ümitsiz, kalp kimsesizdi.
Yüreğimi prangalara vurmuştu,
Bir tarifsiz yalnızlığa alıp götürüyordu...
Yağmur çiseliyordu, gözlerimle beraber,
Ya ben yağmura,
Ya da yağmur bana eşlik ediyordu...
..Ve sen gidiyordun,
Yürek gidiyordu ağır yaralı, vurgundu...
Yağmur dinmişti neden sonra, güneş doğmuştu,
Gözlerimdeki o yağmur neden dinmiyordu?
Bir görünmez el yanaklarımı siliyordu,
Ve hâlâ, ‘belki bir gün, belki bir gün’, diyordu...
Zekeriyya beyin okuduğu şiirin ardından da Elazığ Belediyesi
Kültür Müdürlüğü Kürsübaşı Korosu sahneye davet ediliyor.
Harput türkülerinin seslendirildiği bu güzel konserde Nihat
Kazazoğlu ve Doğan Sever de sahneye davet ediliyor. Elazığ
Belediyesi Kültür Müdürlüğü Kürsübaşı Korosu'nun sunduğu bu
muhteşem konserin son bölümünde okunan Muş Türküsü’nü bütün
salon coşkuyla seslendiriyor.
Muş - Elazığ Kültür Buluşması davetlilerin alkışlarıyla
tamamlanırken, Muş valisi Erdoğan Bektaş ve programa katkı
sağlayan yetkililerin bu nezih gecenin ardından
düşüncelerini dinliyoruz.
Muş Valisi Erdoğan Bektaş Kar şenliklerinin Harput
türküleriyle taçlandığını ifade ederek özetle: “Elazığlılar
bizi gerçekten çok mutlu ettiler. Bu güzel akşamda bir kez
daha Elazığ’ı yaşamış olduk. İnşallah Elazığ’la Muş
arasındaki bu kültürel faaliyetler devam edecek. Sizlere çok
teşekkür ediyorum. Kar kış demeden zahmet edip geldiniz ve
gerçekten Muş’a çok güzel bir hediye sundunuz. Gönlünüze,
yüreğinize sağlık çok teşekkür ediyorum.”diyerek
memnuniyetini ifade ediyor.
Muş Özel İdare genel sekreteri Ali Edip Budan ise: “Bu yıl
dördüncüsünü düzenlediğimiz Muş kar şenliklerinin Elazığ’dan
bizleri kırmayıp katıldığınız için katılan tüm ekibe başta
sizler olmak üzere vesile olan herkese çok teşekkür
ediyoruz. Çok güzel akşam yaşattınız bize. Karın soğuğun bu
bölgede genelde acıyla sıkıntıyla yaşanır. Muş’ta kış
haberlere bültenlerine hep sorun olarak yansır. Bizden
önceki arkadaşlarımız bu faaliyetin geleneksel hale gelmesi
için hakikaten ciddi bir emek vermişler. Görüldüğü gibi
çalışmaları boşa gitmemiş. Bizden sonra da devam etsin
diyorum. Bu yıl şenliğin dördüncüsünü planladık. Kar
şenlikleri ile ilimizin tanıtımında özellikle kayak
merkezimizin tanıtımında kayak sporunun gelişmesinde
gençlerin kayak sporuna daha fazla ilgi duyması için bir yol
göstermek istiyoruz.
Bu nedenle hem karı hem kayak merkezimizi tanıtmak amacıyla
hafta sonun uda kapsayan bir şenlik düzenledik bugün ilk
günümüzdü Elazığlı dostlarımız, hemşerilerimiz bizi
kırmadılar, bize bu güzel geceyi yaşattılar. Emeği geçen
herkese çok teşekkür ediyorum.” Ali Edip Budan, Kar
Şenliklerinin istenilen başarıya ulaştığını ifade ediyor.
Muş Kültür ve Turizm Müdürü Saadettin Yıldırım Muş ile
Elazığ arasında birçok kültür benzerliklerinin olduğunu dile
getirdiği konuşmasında özetle:: “Muş kar şenliklerinin bu
yıl 4.sünü gerçekleştiriyoruz. Elazığlı şairlerimizin ve
Kürsübaşı topluluğunun bu faaliyetlere katılması Elazığ ile
Muş İllerimizin iç içe gönül gönül gönüle olması hakikaten
çok güzel oldu. Bizleri onurlandırdınız sizlere çok teşekkür
ediyoruz. Muş uzun süredir böyle bir etkinliği bekliyordu.
Bu faaliyetlerle hakikaten bir nefes aldık. Elazığ’a
söylenecek çok sözümüz var, çünkü biz kendimizi Elazığ’a çok
yakın hissediyoruz. Sosyal ve kültürel olarak
benzerliklerimizi oldukça fazladır.” Muş Kültür ve Turizm
Müdürü Saadettin Yıldırım, Muş ile Elazığ arasındaki
faaliyetlerin artırılmasının faydalı olacağı görüşünde
olduklarını konuşmasında vurguluyor.
Muş Basınında Dost Yüzler…
Tarih 21 Şubat 2009, Muş Kar Şenliklerinin ikinci günü.
Sabah erken uyanıyoruz. Konakladığımız tesislerde kahvaltı
yaparken dışarıda alabildiğine kar yağıyor. İçimizdeki
çocuğun çağrısına daha fazla direnemiyor dışarı çıkıyor
başlıyoruz koca koca adamlar çocuklar gibi kartopu oynamaya.
Şener beyin sevimli oğlu Minik Bilgehan bizlere kartopu
yağdırıyor. Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
öğrencilerinden Mehmet Kılınç ile Mehmet Demirelli bu
sahneyi kaçırmak istemiyor. Biri kamerayı ustalıkla
kullanırken diğeri fotoğraf makinesinin deklanşörüne basıyor
art arda.
Manas süvarisi Şener Bulut'un ikazı gecikmiyor. "Arkadaşlar"
diyor, " İşimiz çok, basın kuruluşlarını ziyaret edeceğiz."
Şener'le yola çıktın mı koşturacaksın, bunu iyi bildiğimiz
için sesimiz çıkmıyor.
Muş Basını denilince akla "Toplu Ailesi" geliyor. Yıllarca
bu coğrafyanın sesi olan, hizmetleri ile Muş'a hayat veren
Abdulhadi Toplu'nun üçüncü kuşaktan aile fertleri şimdi Muş
basınının gelişimi için gayret gösteriyor.
Muş Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Bülent
Solmaz’la birlikte 30 Nisan, Muş Ovası, Muş'un Sesi,
Günaydın Muş, Şark Telgraf, Muş Ekspres gazetelerini ziyaret
ediyoruz. Muş Basınının güzide isimleri; Fatih Toplu, Cevat
Danış, Mustafa Söylemez, Nejdet Armağan’la Muş'u ve Kar
Şenliklerini, Alpaslan Üniversitesi'ni, Muş’un sosyal
hayatını konuşuyoruz. Hemen hepsi umutlu, yarınların daha
aydınlık olacağı inancı içerisindeler.
Muş Ovası Gazetesi’ni Ziyaret
Ettik…
İlk ziyaretimizi Muş Ovası gazetesine yapıyoruz. Gazetenin
genel yayın yönetmeni Cevat Danış arkadaşları ile birlikte
bizleri karşılıyorlar..dikkatlerimiz gazetenin manşetindeki
haberlere takılıyor. Muş Kar Şenlikleri gazetenin manşetten
verdiği ilk haberi, hemen yanı başında ki haberde ise Elazığ
heyeti olarak şenliklere katılmamız büyük puntolarla ve
fotoğraflarla verildiğini görüyoruz.
Anadolu’da faaliyet gösteren yerel basın kuruluşlarımızın
içinde bulundukları zor şartlara rağmen büyük bir özveriyle
gazetecilik mesleğini sürdürmeye çalışan arkadaşlarımızdan
Muş’un öne çıkan sorunlarını diliyoruz. Muş basını hakkında
bilgi alıyoruz. Cevat Danış’ı dinliyoruz.
“Gazetemize hoş geldiniz Elazığ halkı ile Muş halkının
birbirine olan yakınlığını biliyoruz. Biz Elazığ ile Muş
arasındaki dostluğumuzun bu gün gazetemizin sayfalarında
yansıttık, gerçekten gelişinizden çok memnun olduk. Bizler
de ilerleyen günlerde Elazığ’ı ziyaret etmek istiyoruz. Biz
Muş Ovası gazetesi olarak sizleri ağırlamaktan büyük bir
memnuniyet duyuyoruz. Gazetemiz üçüncü yılını doldurdu.
Amacımız Muş’un sorunlarını gazetemiz aracılığıyla
yetkililere duyurmak.
Sayın Valimiz daha önce Elazığ’da Vali Yardımcılığı
görevinde bulunmuş. Bu faaliyetlerin başlamasında onun
katkısının büyük olduğunu biliyoruz. İnşallah bundan sonra
bu faaliyetler anlatılarak devam edecektir.” Cevat Danış
Elazığ ile Muş arasındaki ilişkilerin artırılması her iki
şehrimiz içinde faydalı olacağını dili getirerek Vali
Erdoğan Bektaş’ın bu konudaki girişimlerini
desteklediklerini dile getiriyor.
Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan
Kürüm Muş basınını beklediğinden daha iyi bulduğunu ifade
ederek kısa bir değerlendirmede bulunuyor.
“Kar festivali kapsamında Muş’ta olmaktan ve Muş Ovası ve 30
Nisan gazetelerini ziyaret etmekten dolayı büyük bir
memnuniyet duyuyorum. Her iki gazetenin de baskısı çok
güzel, mizanpajı çok güzel gazetemizin değerli
yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Medya çok önemli, özellikle yazılı basın çok önemli. Basın
kuruluşlarının bir ildeki kamuoyunun oluşturulmasında önemli
görevler üstlenmekte gördüğüm kadarıyla Muş ilimizde çok
ümit veren bir medya var. Gazetelerimiz henüz çok genç, ama
gazetemizin değerli yöneticilerindeki heyecanı ve pozitif
enerjiyi hissetmemek mümkün değil. Ben kendilerini
kutluyorum başarılarının devamını diliyorum.”
Muşlu dostlarımızın ikram ettikleri çaylarımızı yudumlarken
sohbetimiz devam ediyor. Günerkan Aydoğmuş söz alıyor. Muş
basınının şehrin sorunlarını etkili bir biçimde sayfalarına
taşımayı başardığını söyleyerek konuşmasına devam ediyor.
“Medya dünyası bizim dünyamız, ister Elazığ’da olsun ister
başka bir şehirde, gittiğimiz zaman sanki akrabalarımızı
görüyoruz, bize yabancı değiller. Muş’taki ilk günümüzde FM
49’a uğradık ben güzel duygular yaşadım orada, bugünde Muş
Ovası gazetesindeyiz. Gazeteyi inceledim, Elazığ daki
gazetelerle karşılaştırdım hiç de geri kalır bir tarafı yok.
Sanıyorum bu gazetelerimiz Muş’a büyük bir hizmette
bulunuyorlar. Medyası olamayan bir ilde kalkınmadan söz
edilemez.”
Art arda ikram edilen çaylarımızı yudumlarken sohbetimiz
daha çok Muş’ta yaşanan gelişmeler üzerinde
yoğunlaşıyor.ancak sohbetin iyiden iyiye koyulaştığı bir
anda arkadaşlarımızı uyarıyoruz. Cevat beye teşekkür ederek
Muş Ovası gazetesinden ayrılıyoruz.
Muş’un Sesi Gazetesinde Gündem Kar
Şenlikleri…
Muş’ta günlük olarak yayınlanan gazetelerimizi ziyarete
devam ediyoruz ikinci olarak Muş’un Sesi gazetesindeyiz
Mustafa Söylemez 2008 Ağustosunda yaptığımız ziyaretten söz
ediyor. Elazığ ile daha yakın ilişkiler kurmalıyız diyor. Ve
Muş’a hoş geldiniz diyerek söze giriyor ve adeta brifing
verir gibi anlatıyor.
“Gazetemizi ziyaretiniz bizleri çok mutlu etti.. Muş’un Sesi
gazetesi ilimizdeki en eski ikinci gazetedir. Sizler ile
geçen yıl tanışmıştık. Dün Muş Valiliğini ziyaret ettiniz
zannediyorum. Sayın Valimizden Muş ile ilgili pek çok
bilgiyi almışsınızdır. Muş’un geçmişten gelen en büyük
isteği Muş’a bir Üniversitenin kurulmasıydı. Çok şükür ilk
adım atıldı. Kısa bir süre önce Alpaslan Üniversitesi
kuruldu. Gelecekten Üniversitemizden çok şeyler bekliyoruz.
Muş’ta işsizlik büyük bir sorun olarak devam ediyor. Tarım
ve hayvancılık konusunda yeterli desteği alamıyoruz.
Muş kar şenliklerinden beklentilerimiz var. Muş yoğun kar
yağışı alan bir şehir tabiî ki kayak merkezinin daha da
gelişmesi ve tanıtılması için bu etkinliğin yararlı
olacağını düşünüyoruz.’
Muş basınının bu emektar gazetecisini dinlerken Muş ilimizin
sorunlarının çözülemez bir boyutta olmadığına kanaat
getiriyoruz. Sosyal, kültürel ve iktisadi bakımdan önemli
imkanlara sahip olan Doğu Anadolu bölgesinin ciddi ve
kararlı uygulamalarla bu sorunlarından kısa zaman içersinde
kurtulacağı dile getiriliyor.
Yerel gazete ve dergilerimizin faaliyetlerini sürekli takip
eden ve yaptığı değerlendirmelerini Günışığı’nda ki
yazılarından okuduğumuz değerli şairimiz R. Mithat Yılmaz’da
Muş Ovası gazetesinin güzel bir yayın çizgisi olduğunu dile
getiriyor.
“Muş’ta yayınlanan Muş Ovası ve 30 Nisan gazetelerinden
sonra şimdide Muş’un Sesi gazetesini ziyaret ediyoruz.
Gazetemizin değerli yöneticileri bizi çok sıcak bir ilgiyle
karşıladılar. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Gazete altı
sayfadan ibaret günlük olarak yayınlanıyor. Yedinci senesi
içerisinde Muş’un Sesi ve kulağı olan bir gazete başyazarı
ve yazı işleri müdürü Mustafa Söylemez. Mustafa Bey bugünkü
yazısında kar şenliklerini değerlendirmiş. İç sayfalarda bir
Üniversite öğrencisinin yazısını okudum gazetede başka köşe
yazarlarına rastlamadım. Mustafa Söylemez beyi gayretli
çalışmalarından dolayı kutluyorum.”
Mithat beyin ardından da Zekeriyya Bican görüşlerini
açıklıyor. “Ayağımızın tozuyla Muş’a bereket getirdik önce.
Güzelim Muş vilayetimizi ziyaret ettik sıcakkanlı,
misafirperver Muşlu kardeşlerimizle tanıştık, tanışmaya
devam ediyoruz. Muş’un Sesi gazetesinde yine aynı sıcaklığı
yaşıyoruz. Mustafa Söylemez Bey’in makalesini okudum.
Mustafa Bey yazısında diyor ki artık festivaller
salonlardan, dışarıya taşmalı. Sokaklarda yapılmalı,
meydanlarda yapılmalı. Bu çok güzel bir ifade ben Muş kar
festivalinin geleceğinden umutluyum. Bu etkinlik sayesinde
kar ile tanıştık, kışı doya doya yaşadık bütün Muşluları
gönülden tebrik ediyorum. Ben Muş’u çok sevdim. Muşluları
çok sevdim, yaptığım araştırmaya göre Muşlular ve
Elazığlılar dünyada da Ahrette de kardeştirler çünkü Yemen
de, Sarıkamış’ta ve Çanakkale’deki şehitliklerde Muşlularla
Elazığlılar, Diyarbakırlılar, Bingöllüler, Edirneliler ve
daha nice şehirlerimizin şehit askerleri hep koyun koyuna
kardeşçe sarışmış yatıyorlar bu nedenle dünyada ve Ahirete
kardeşlik bağları oluşmuştur.” Zekeriyya beyin bu son derece
güzel dilekleriyle Muş’un Sesi gazetesinden ayrılıyoruz.
Şark Telgraf Gazetesi 53 Yaşında….
Muş basınına yaptığımız ziyaretlerimizi Şark Telgraf
gazetesi ile tamamlayacağız.
Şark Telgraf Muş’ta yayınlanan ilk gazete. Gazeteyi Toplu
ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi olan Fatih Toplu
yönetiyor.Fatih toplu henüz çok genç, Muş’u çok seviyor,
Muş’un sorunlarına gazetesinde geniş olarak yer veriyor.
Fatih Toplu Muş ile ilgili bilgi verirken oldukça heyecanlı,
arkadaşlarımız ile birlikte bu genç gazeteciyi dinliyoruz.
“Gazetemize yaptığınız bu ziyaretinizden dolayı sizlere çok
teşekkür ediyoruz. Basın mesleği dışardan bakıldığında kolay
gibi görünür ancak gerçekten çok zor bir işin sorumluluğu da
bir hayli fazla. Halk ile devlet idaresi arasında bir köprü
görevi yaptığını biliyoruz. Tabii bu görevi sürdürürken
birçok zorluklarla karşılaşabiliyoruz.
Gazetemizin ilk kurucusu Dedem Hacı Vahdettin Toplu, daha
sonra rahmetli babam Fahrettin Toplu, ben üçüncü kuşak
olarak gazetenin başındayım.
1994 yıllarda gazete olarak “fakültemizi istiyoruz” adıyla
bir kampanya başlattık ve bu talebimiz sonucunda ilimize ilk
üniversitenin temeli atılmış oldu. Daha sonra bu hedefimizi
daha da büyüttük ve bu defa “Alpaslan Üniversitemizi”
istiyoruz diyerek yeni bir kampanya başlattık ve 14. boyunca
ısrarla bu teklifimizi gazetemizin sayfalarında gündeme
taşıdık. Yükselen bu sese olumlu cevap verilince bütün
Muşlar sevindiler. Alpaslan Üniversitemiz hepimize hayırlı
olsun.
Sayın Rektörümüz. Prof. Dr. Nihat İnanç’ın Üniversitemizi
başarıyla yöneteceğine inanıyoruz ve kendisini destekliyoruz
Alpaslan Üniversitesi yeni kurulan diğer üniversitelere göre
daha başarılı çalışmalar yapıyor. Rektörümüze bu
gayretlerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Üniversitenin Muş’a
birçok getirisi olacaktır. Sosyal, Kültürel ve Ekonomik
açıdan ilimize birçok faydalar sağlayacaktır. Bundan da
bütün Muşlular faydalanacak.”
Fatih Toplu bir çırpıda Muş’u özetliyor.
Şark Telgraf gazetesine yaptığımız bu ziyaretten dolayı
oldukça mutlu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hasan Kürüm
konuşmasında özellikle Muş’un geleceğinde Alpaslan
Üniversitesi’nin önemli bir rol oynayacağını dile getirerek
özetle şunları söyledi: “Şark Telgraf, gazetesini kutluyorum
53 yıldır aralıksız yayın hayatını devam ettirebilmiş. Bu
durum Muş İlinde yayınlanan bir gazete için büyük başarı,
bundan sonrada ettirmeleri temenni ediyorum. Yerel bir
gazete için zengin bir içeriğe sahip, Tesis olarak da
yeterli bir alt yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Bundan
sonra belki yeni teknolojik yardımlara ihtiyaç olacaktır.
Zamana dayalı olarak, Fırat Üniversitesi İletişim
Fakültesinden bir beklentiniz olursa, bu isteğinizi
karşılamaktan da büyük mutluluk duyarız. Değerli
arkadaşlarıma bir hususu da özellikle belirtmek istiyorum.
Üniversite gelişmenin lokomotifidir. Okuyan insanların bilim
tahsil eden insanların her hangi bir sorunu olmaz. Muş’ta
artık yeni bir dönem başlamıştır. Muş’lu her genç artık
Üniversiteli olma şansı elde edecektir. Bilim olduğu yerde
cehalet olmaz.”
Hasan hocamızın yaptığı değerlendirmelerine yürekten
katıldığını ifade eden değerli yazarımız Mehmet Şükrü Baş’ta
Muş basınını genel olarak başarılı bulduğunu, anlattı:
“Bizi Muş’ta mutlu kılan sebeplerin başında basın gelir.
Basın bir yörenin dili ve kulağı olduğuna göre Muş basını bu
görevini kusursuz olarak yerine getirmektedir. Muş Valiliği
düzenlediği “Kar Festivali” ile Muş’un tanıtımına ve
kültürüne çok önemli bir yer vermiştir. Alparslan
Üniversitesinin bu ilimizde kuruluşu ve Malazgirt gibi çok
önemli bir tarihe sahip olması sebebiyle bir batı şehri olma
yolunda hızla ilerlemekte gerek eğitim ve gerekse turizm
alanında epeyce yol kat etmektedir. Bizleri sevindiren bu
gelişmeler sebebiyle Elazığ’a mutlu ve sevinçli olarak
döneceğiz. Bu nedenle Kar Şenliklerini düzenleyen Muş
Valiliğine teşekkür etmeyi bir görev bilirim. “
Fatih Toplu’nun yönetiminde yayın hayatını devam ettiren
Şark Telgraf gazetesine daha nice 50 yıllara temennisiyle
veda ederek ayrılıyoruz..
Muş’ta Bir Lezzet Durağı…
Konuksever Muş halkının mutfağı da oldukça zengin. Muş
Ovası’nın doğal, değişik, kendine özgü ürünlerinden oluşan
yemeklerin görüntüsü de tadı da bir başka. Usta aşçı Bahri
Sönmez’in lokantasında yöreye özgü yemekler ikram edilirken
doğrusu şaşırıyoruz. Bu kadar çok çeşidin lezzeti nasıl olur
diye birbirimizin yüzüne bakıyor ve bir an önce tatmak
istiyoruz Tamamen doğal ürünlerle pişirilen yemeklerin
lezzetini tanımak için yolunuzun mutlaka bu güzide şehrimize
uğraması gerekiyor.
Kar Yağarken Yürümenin Keyfini
Yaşadık…
Saat 13.00’te Muş Belediyesi önünde toplanıyoruz. Kar yağışı
bütün yoğunluğuyla devam ediyor.. Uzun zamandır böylesine
bereketli bir kar yağışına tanık olmayan arkadaşlarımız bu
güzel anları fotoğraf karelerine kaydediyorlar. Birazdan Kar
Şenliklerinin yürüyüşüne katılacağız. Bu yürüyüşe Vali
Erdoğan Bektaş, Cumhuriyet Başsavcısı Feridun Süzer, İl Özel
İdare Genel Sekreteri Ali Edip Budan, Emniyet Müdürü Şükrü
Rafet Mert, Muş Müftüsü Dursun Ali Şeker ve çok sayıda
vatandaş katılıyor. Vali Bektaş kayak sporunun Muş’ta
gelişeceğinden umutlu.yürüyüş başlamadan önce basın
kuruluşlarına bu konudaki görüşlerini açıklıyor.
“Kar şenlikleri dedik şimdi kar yağıyor bundan başka
mutluluk verecek bir şey olabilir mi? Hasretle bekliyorduk
güzel bir kar yağsın diye. Elazığ’dan gelen misafirlerimizin
getirdiği bereketle güzel bir kar yağışı oluyor. Her yöre
kendi varlığını değerlendirmek pazarlamak geliştirmek ve
ekonomiye kazandırmak için gayret ediyor. Muş’un dışardan
bakıldığında en belirgin özelliği ciddi yoğun kar ve kış
iklimi yaşaması burada bu özellik nasıl değerlendirilebilir
diye düşünüldüğünde biliyorsunuz kış sporları kayak, Turizm
değil illerin, ilçelerin birçok ülkenin ana ekonomik
girdisini teşkil ediyor. Biz daha bu işleri yeni yeni
öğreniyoruz. Yıllardır Muşta’da bir kayak merkezi için
çalışmalar yürütülüyordu. Bu sene kayak merkezimizi biraz
daha geliştirdik büyüttük kapasitesini arttırdık ve güzel
bir rağbet oldu. Düzenlediğimiz, kar şenliklerinde bu
çerçevede kış turizmi potansiyelinden payımıza düşen azmi
payı olabilmek, azami katkıyı şehrimize sağlayarak amacımız
budur. Bu bölgede yerleşik eski bir kayak kültürü var. Kayak
milli takımının omurgasını Muşlu kayakçılar teşkil ediyor.
Başarılı kayakçılarımız var.”
Değerli Valimiz Erdoğan Bektaş, sessiz sedasız yapılan bu
etkinliklerle Muş’un birkaç yıl içersinde kış turizminin
önemli bir adresi olacağını bizlere müjdeliyor.
Yürüyüşe katılan Muş müftüsü Dursun Ali Şeker’de vali
Erdoğan Bektaş gibi umutlu ve güvenli konuşuyor. Kar
berekettir diyerek yürüyüşe hazırlanıyor.
“Kar bir rahmettir, kar berekettir. Dostlarım dışarıdan
arıyor Muş nasıl bir il diyerek. Yağan karı tabiatın karla
kaplanmasını kast ederek gelin gibi diyorum. Diyorlar ki ne
güzel bakışla bakmak. Elbette kar bir nimettir, bir de spor.
Atalarımız nerede hareket orada bereket demişler. Sayın
Valimiz önderliğinde dört seneden beri devam eden bu
etkinliğin daha geniş kitlelere yayılması, herkesin bu
faaliyetlere iştirak etmesi en büyük temennimiz.”
Muşlu gençlerin taşıdığı Ay-yıldızlı bayrağımızın arkasında
yürüyüşümüz başlıyor. Yağan karın altında istasyon caddesi
boyunca devam eden bu coşkulu yürüyüşümüz Muş Valilik Konağı
önünde sona eriyor. Kar yağışı altında devam eden bu
yürüyüşe katılmanın mutluluğunu doya doya yaşıyoruz.
Muş Kayak Merkezi Geleceği
Selamlıyor…
Kayak gösterilerinin yapılacağı merkeze bağlı Güzeltepe köyü
mevkisinde bulunan Muş Kayak Merkezi'ne hareket ediyoruz.
Kayak merkezi şehir merkezine sadece beş kilometre
uzaklıkta. İki teleferiği, hizmet binaları ve muhteşem pisti
ile çok büyük bir gelecek vaat ediyor Muş Kayak Merkezi. Her
yan cıvıl cıvıl burada. Çocukların yanı sıra yetişkinler de
içlerinde hapsettikleri çocukluklarını yaşıyorlar doyunca.
Kar üstünde yapılan güreşler, finali yapılan voleybol
müsabakası, gençlerin kar evi yapma çalışması ve elbette
teleferiklerle iki ayrı koldan dağa tırmanarak kaymanın o
eşsiz zevki…
Muş valisi Erdoğan Bektaş ile kayak merkezinde yeniden bir
araya geliyoruz. Vali bey bizlere dönüyor nasıl beğendiniz
mi diyor ve başlıyor kayak merkezi hakkında bilgi vermeye…
“Ben Hazarbaba Kayak merkezinin kuruluşunda görev almıştım.
Oradaki tesislerin yapılmasında emek vermiştik, oradaki
tecrübemizde buraya geldiğimizde. Muş’ta üç yıldır devam
eden bir kayak faaliyeti bulduk. Bu yıl buradaki tesisleri
geliştirmek için ciddi bir çalışma başlattık. Pistleri
yeniden düzenledik. Kayak merkezimizin rakımı çok yüksek
olmamıza rağmen sürekli kar olan bir yer. Rakım yüksek
olmasına rağmen tesisimiz rüzgârdan, fırtınadan
etkilenmiyor. Neredeyse sezon boyu sürekli kayak yapma
imkânı var. Erzurum’da bile kar yokken burada kar var. Kayak
merkezi Muş merkezine yakın kolay ulaşılabilen bir yer
olduğu için özellikle hafta sonu çok kalabalık oluyor. Alt
yapı eksiklerimizi bu yaz tamamlayacağız Kayak Federasyonu
da burayı önemsiyor; çünkü pistin hem yumuşak hem de sert
kısımları var. Kayak Federasyonu burasını kayak eğitim
çalışmalarında kullanılıyor. Bu yıl federasyonun düzenlediği
iki yarışma burada yapıldı. Türkiye genelinde 200 civarında
sporcuyu Muş’ta misafir ettik. Muş kayak merkezini
bölgemizin bir kayak eğitim merkezi haline getirmeyi
hedefliyoruz.” ‘
Vali Erdoğan Bektaş’ın kayak merkezinde yaptığı bu
değerlendirmeden sonra Muş Kayak Merkezi’nde yoğun kar
yağışı altında her yaştan insanımızı kayak sporu yaparken
izlemenin zevkini yaşıyoruz, büyük bir hayranlıkla pistte
kayan sporcuları izliyoruz, ancak tedbirli arkadaşlarımızın
üşümeye başladık uyarısıyla kayak merkezinden ayrılmanın
vakti geliyor.
Muş’tan Muşlu Kardeşlerimizden
Ayrılmak Zor…
Muş halkıyla el ele verip geleceğin Muş’unu yaratmaya
çalışan değerli Valimize ve çalışma arkadaşlarına başarılar
dileyerek, iki gün boyunca doyumsuz güzellikler yaşadığımız
Muş’a veda edip ayrılacağız. Ve nihayet Saat: 15.00’te Muşlu
dostlarımızla tek tek kucaklaşarak şiirin başkentine doğru
yeniden yollara koyuluyoruz.
Havada bulut yok, bu ne dumandır?
Mahlede ölü yok, bu ne şivandır?
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın ardında üç ağaç incir;
Kolumda kelepçek, boynumda zincir!
Zincirin yerleri ne yaman sancır
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın ardında sıra söğütler,
Zabitler oturmuş asker öğütler
Yemen’e gidecek bu koç yiğitler
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın ardında redif sesi var
Bakın çantasına acep nesi var?
Bir çüt kondurası, bir al fesi var!
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın ardında yüzüyor kazlar
Ayağım ağrıyor, yüreğim sızlar
Yemen’e gidene ağlıyor kızlar
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın ardında bir kırık testi
Askerin üstüne sam yeli esti
Gelinlik tazeler umudu kesti
Eli Yemen’dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir?
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Bir gerçek var ki bizler yurdumuzu, yurdumuzun
güzelliklerini yeterince tanımıyor ve değerlendiremiyoruz.
Bu güzel yurt köşesini arkamızda bırakırken dört iklimi,
yetmiş rengi bir arada bulunduran yurdumuzun güzelliklerinin
farkına varan onları insanlarının ve insanlığın hizmetlerine
sunanlara binlerce teşekkür diyoruz.