Manas
/ Haber –M. Şener Bulut / Hadi Önal
Manas Yayıncılık olarak; Elazığ Valiliği, Elazığ Belediye
Başkanlığı Fırat Üniversitesi Rektörlüğü ve Elazığ Ticaret
ve Sanayi Odası’nın desteğini alarak sivil toplum
kuruluşları ile birlikte yürüttüğümüz Elazığ’a komşu
vilayetlerle sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirmesi
programı çerçevesinde 01 Ağustos 2008 tarihinde Bedrettin
Keleştimur, Hadi Önal ve Mehmet Kılınç ile birlikte Muş
ilimize yapmış olduğumuz ziyaretin ardından. 25-26 Ağustos
2008 tarihlerinde Elazığlı şair ve yazarlarımızın bulunduğu
oldukça kalabalık bir heyet ile Malazgirt Zaferinin 937.
yıldönümü kutlamalarına katıldık.
Kültür Köprülerini Güçlendirmek…
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde meydana gelen terör
olaylarının bölge illeri arasındaki sosyal ve kültürel
ilişkileri ne şekilde etkilediği konusunda tam anlamıyla
ilmi bir araştırma yapılamadı… Bu süreçte yaşanan terör
hadiselerinin bölgemizdeki şehirlerin kültür ve sanat
hayatında nasıl bir tahribat meydana getirdi bilemiyoruz.
Ülkemizi güzel ve daha aydınlık bir geleceğe taşıyabilmemiz
için bu alanda oldukça kapsamlı bilimsel çalışmalara
ihtiyacımız olduğu hususunu zaman zaman Manas’ta bir araya
geldiğimiz dostlarımız ile birlikte dile getirir ve
tartışırız..
Başarıyla gerçekleştirdiğimiz birçok kültür ve sanat
faaliyetinin fikri temelleri işte Manas’ta yapılan bu dost
sohbetlerinde şekillenir, kararlaştırılır… Manas Yayıncılık
olarak, bu düşünceler çerçevesinde Anadolu coğrafyasında
kültür köprüleri kurmak için de gayret sarf edilmektedir.bu
anlamda Elazığ’dan Malatya’ya, Gümüşhane’ye, Tunceli’ye,
Simav’a Tokat’a, Sandıklı’ya, Kayseri’ye, Gaziantep’e,
Salihli’ye ve son olarak da Muş’a, Malazgirt’e uzanan kültür
buluşmaları kültür ve sanat çevreleri tarafından büyük
destek gördü. Manas Yayıncılık olarak Lefkoşa’yı, Bakü’yü,
Almatı’yı, Yesi’yi, Türkistan’ı, Bişkek’i, Manas ile
kucaklamayı başaran bir kültür iklimini projelendirdik. Bu
faaliyetler ile Elazığ’ı Türkiye’ye, Türk dünyasına taşımaya
gayret ediyoruz.
Elazığ’da son yirmi yıllık dönem içersinde yapılan kültür ve
sanat faaliyetleri ulusal ve uluslararası bir başarıya
ulaştı. Şüphesiz ki bu organizasyonlardan en görkemlisi
içerisinde Türk Dünyası Hizmet Ödülü etkinliğini de
bulunduran Hazar Şiir Akşamları olmuştur. Türkiye’mizin en
uzun soluklu kültür faaliyeti olan Hazar Şiir Akşamları
sayesinde sınır ötesi Türk illeriyle güzel münasebetler
kuruldu. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Kayseri,
Konya, Niğde, İzmir, Mersin, Gaziantep, Osmaniye, Tokat,
Trabzon, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gümüşhane, Karabük,
Kütahya gibi ülkemizin birçok şehri ile oldukça güçlü kültür
bağları oluşturuldu. Bu anlamda Elazığ, Hazar Şiir Akşamları
ile de örnek alınan bir şehir olmayı başardı.
Oldukça mütevazı bir arkadaş grubuyla ortaya koymaya
çalıştığımız bu faaliyetlerin heyecanını yaşayan,
sorumluluğunu taşıyan bir gönüllü olarak elbette ki bu
çalışmalara daha fazla önem verilmesini, bilimsel
faaliyetlerin desteklenmesini özellikle ifade etmek
durumundayız.
Muş İlimize Anlamlı Bir Ziyaret
1 Ağustos 2008 tarihinde ziyaret edeceğimiz Muş ilimiz ile
faaliyet takvimimize yeni bir sayfa daha eklenecek.. Gün
ışığının bir gül perdesi, bir hicap duvağı gibi nurdan
damlalarla sökün ettiği, Ağustos ayının ilk gününde, bir
Cuma sabahı arkadaşlarımız ile birlikte Muş ilimize doğru
yola koyuluyoruz. Yolumuz, Türkiye’mizin yüzölçümünün
1/6’sı, 120 bin km² olan Fırat Havzasının; derin vadileri,
bereketli ovaları, birbirine omuz veren metin dağ silsilesi
boyunca bir daha zaman tüneline girdiğimiz anlamlı bir
diyarına ve tarihin ihtişamına doğru akmaktadır
Amacımız, Muş ilimizi yakından tanımak ve Muş’un yeni valisi
Erdoğan Bektaş’a, bir ‘ahde vefa’ ziyaretinde bulunmaktı. M.
Şener Bulut, Bedrettin Keleştimur, Hadi Önal ve Fırat TV
Sanatın İzinde programı yapımcısı Mehmet Kılınç’tan oluşan
bir heyet ile bu anlamlı ziyareti gerçekleştireceğiz. Sarı
ve kırmızı lale tarlalarının süslediği Türkiye’nin üçüncü
büyük ovası, zengin bitki örtüsü, üzümü, eşsiz güzelliklerle
bezeli dağları, telli turnası, kıvrılarak akan Murat’ı,
Karasu’yu, vadileri, gölleri, höyükleri ile Muş’a, bu
keşfedilmeyi bekleyen Doğu Anadolu’muzun incisine ilk
vardığımızda, ‘sıcak tebessümler’ gördük insanlarında.
Önümüze düşen, yardımı veya hizmeti bir minnet/ bir eziyet
değil; bir hizmet/ bir adak olarak gören bir ruhi derinlik
okuduk yüzlerinde insanların. Muş insanı, Elâzığ için,
“Doğu’nun Paris’i”, “Türkülerimizin diyarı” diyor.
Muş’un Yeni Valisi Erdoğan Bektaş…
Erdoğan Bektaş’ı Vali Lütfullah Bilgin ve Vali Osman Aydın
dönemlerinde (1999-2002) Elazığ Vali Yardımcılığı
görevlerinde bulunmuşlardı. O dönemlerde ve özellikle
Elazığ’da zihniyet değişiminde bir milat olarak
adlandıracağımız Fırat Üniversitemizin de bilimsel
katkılarıyla hazırlanan Elazığ 1. Ekonomi Kurultayı
gerçekleşiyordu. O günlerin heyecanını yaşayan pek çok
Elazığlı bir sevda ereni olarak yanlarında hep Erdoğan
Bektaş’ı görmüşlerdi. Üsküdar Kaymakamlığı görevini
yürütürken Bakanlar Kurulunun 21/04/2008 gün ve 13529 sayılı
kararı ile Muş ilimize vali olarak atanan Erdoğan Bektaş’ı
makamında ziyaret edip kutluyoruz. Değerli arkadaşımız
Bedrettin Keleştimur, Sayın valimize hediyelerimizi takdim
etmeden önce ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ediyor.
Bedrettin Keleştimur, Bizler Sayın Valimize, Muş Valiliği
görevinde başarılar diliyoruz…
Sayın Valimiz, 1999-2000-2001-2002 yıllarında Elazığ’da
görev yaptılar. Kendileri ile yedinci, sekizinci ve
dokuzuncu Hazar Şiir Akşamlarını birlikte yaptık. Aynı dönem
içerisinde özellikle bir milat olarak kabul ettiğimiz Elazığ
1. Ekonomi Kurultayını gerçekleştirildi. Sayın Valimiz bu
önemli faaliyetin koordinatörlüğünü yürüttü. O faaliyette
bizler de kendileriyle birlikte canla başla çalıştık.
Ekonomi kurultayı Elazığ için gerçekten bir milat oldu.
Sivrice’de Hazar Kayak Merkezi ile ilgili, Karakoçan’da
Golan Kaplıcalarıyla ilgili, büyük projeler sayın Valimizin
himmetlerinde gerçekleşti. Harput’la ilgili ve ayrıca
şehrimizi yeniden ayağa kaldıracak onlarca proje üzerinde
yoğun çalışmalar yapıldı. O çalışmalarda sivil toplum
kuruluşlarımız aktif olarak yer aldı.
Ben kendilerine buradan bir kere daha teşekkürlerimi ifade
ediyorum.
Elazığ Valimiz Muammer Muşmal’ın selamlarını getirdik,
Belediye Başkanımız M. Süleyman Selmanoğlu’nun selamlarını
getirdik Rektörümüz Prof. Dr A. Fevzi Bingöl’ün ve Elazığ
Ticaret ve Sanayi Odası başkanımız Suat Öztürk’ün
selamlarını getirdik, sivil toplum kuruluşlarımızın
selamlarını getirdik.
Bizler Sayın Valimize, Muş Valiliği görevinde başarılar
diliyoruz.
Muş’un değerli halkından şunu bilmelerini istiyorum.
Gerçekten çok dirençli ve heyecanlı bir valiniz var. Muş’un
geleceği de inşallah güzel ve aydınlık olacak.
Sayın valimize Manas Yayıncılık’ın kitaplarını hediye
etmekten büyük bir onur duyuyorum.
Muş Hak Ettiği Yerde Değil…
Bu genç, dinamik, çalışkan, kararlı, tuttuğunu koparan,
önemli projelere imza atan misyon ve vizyon sahibi olan
Vali, odasında asılı ayrıntılı Muş haritasının başına
geçiyor; anlatıyor, anlatıyor... Erdoğan Bektaş’ı dinlerken
elinde olmadan heyecanlanıyor insan. Kalbi ülke sevgisi ile
çarpan bu genç vali kısa sürede Muş’un ufkunu şekillendirmiş
kafasında. Barajlar diyor, tarımın ve hayvancılığın bu yöre
için önemini vurguluyor, Alpaslan Üniversitesinin
kuruluşunun Muş’a getireceği artılardan bahsediyor, Muş’un
taşıdığı tarihi misyonu ve doğal güzelliklerini anlatıyor;
sonra da neden bütün bu özellikleri ve güzellikleri
barındıran Muş’un turizm cenneti olamayışını sorguluyor,
Muş’un geri kalmışlığını sorguluyor ve çözümleri sıralıyor
birer birer.
Erdoğan Bektaş’a göre Muş hak ettiği yerde, yerlerde
değildi. Sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 81. sırada
olmak bir kahırdı şüphesiz! Muş ili, öncelikle bu coğrafyayı
vatan yapan Malazgirt Zaferi’nin yaşandığı bir il olmanın
hazzını yaşamalıydı. Malazgirt’in öfkesi, bir büyük azim,
bir büyük irade olarak Muş’un, Muş insanının yüreklerinde
depreşmeliydi. Çanakkale gibi her 26 Ağustos’ta, büyük bir
edep ve vakarla, kendisine layık bir ruhla anılmalıydı! Muş
Ovası, Türkiye’nin üçüncü büyük ovası! Bu ovanın berekete
doyması için, ‘Islah çalışmaları’ gerekliydi! Bir düşünce
potasında, sadece üç-beş proje bile Muş’un makûs talihini
değiştirecekti.
İnsan zekasının yaratıcı düşünce ile birleşince değişimin
kaçınılmazlığını bildiğimiz için Erdoğan Bektaş’ı dinledikçe
Romen Diyojen’i Rahla ovasında diz çöktüren Alpaslan’ın
ruhunun Muş’un ve Muşlunun makûs kaderini yeneceğine o kadar
emin oluyoruz ki. Alpaslan 1 ve Alpaslan 2 Barajları, yeni
kurulan Alpaslan Üniversitesi ile Muş’ta çok şeylerin
değişmekte olduğunu ve pek çok şeyin değişeceğini anlıyoruz.
Erdoğan Bektaş,
Meslek hayatımın en güzel dönemi Elazığ’da geçti…
Hoş geldiniz. Önce kitaplarımızı alalım bu güzel eserler
için sizlere teşekkür ediyorum. 1999-2002 yılları arasında
üç buçuk yıl Elazığ’da Vali yardımcısı olarak çalıştım.
Doğrusu benim meslek hayatımın en güzel dönemi Elazığ’da
geçti. Elazığ’a bir bulaştık bir daha kurtulamadık.
Elazığ’da gerçekten çok güzel dostlarımız oldu. Elazığ’ı
sevdik, hatta biraz fazla sevdik bunu bütün gönlümle ifade
edebilirim. Elazığ’da önemli çalışmalar yaptık, karşılığında
da Elazığ halkı bu çalışmalara güzel tepki verdi. Ekonomi
Kurultayı dediniz, Şener Bey ile birlikte gelmiştiniz,
Elazığ’da bir Ekonomi Kurultayı yapalım önerisini teklifini
getirmiştiniz bu teklifiniz karşısında doğrusu çok da ikna
olmamıştım. Ama o sürece girdik, hep beraber çalıştık o
zamanki Elazığ çok güzel katkı verdi. Üniversitemiz,
valimiz, ilgili herkes destek verdi. Elazığ’da böyle bir
özellik var. Herkes her şeye yardımcı olur. Toplantılar
yaptık, Kurultay gerçekleşti. Bildiriler kitaplar ortaya
çıktı. Ben 2002 yılında Elazığ’dan ayrıldım. 4-5 yılardan
sonra Elazığ’a geldiğimde emeğimizin boşa çıkmadığını
karşılıksız kalmadığını ve yerini bulduğunu görmekten çok
mutlu oldum. Biz Elazığ’da iken alışveriş için Malatya’ya
giderdik. Ama gördüm ki çevre iller Malatya dahil alışveriş
için Elazığ’a geliyorlar. Elazığ gerçekten çok güzelleşmiş,
çok güzel işler başarmış, bunu duymak beni ayrıca mutlu
ediyor. Yani bizim de çorbada ufacık da olsa bir tuzumuzun
olduğun bilmek, beni çok mutlu ediyor. Bugün de gene mutlu
bir günüm, siz değerli eski dostlarımızı burada görmek.
Evet, doğrusu Elazığ gerçekten çok özel bir yer Elazığlılar
çok özel insanlar. Elazığ’da çok güzel günlerimiz geçti.
Elazığ artık başarmayı öğrendi. Bundan sonra da bu yürüyüşü
devam edecektir. Ben getirdiğiniz selamları kabul ediyorum.
Sayın Valimize, Belediye Başkanımıza, Rektörümüze, Ticaret
Odası Başkanımıza selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Ayağınıza sağlık. Muş’a hoş geldiniz.
Muş Basınını Ziyaret Ettik..
Muş basını dendi mi ilk akla, ‘Toplu’ ailesi geliyor. Bütün
Türkiye’nin eserleri ve hizmetleriyle yakından tanıdığı,
Abdulhadi Toplu’nun yeğenleri şimdi soluk soluğa pedalları
döndürüyorlar!
Abdulhadi Toplu, bu coğrafyanın ‘sessiz çığlığıdır’.
Duruluğun ötesinde, ‘çağlayanıdır’. Dertlerin hamisi,
yaraları ‘dağlayanıdır’. Dün ile bugünü bir ahenk manzumesi
halinde, ‘yarınlara bağlayanıdır’. Toplu bir eserinde der
ki; “Türk ile Kürt birbirlerinin ‘emmi çocuklarıdır’. Aynı
kökün bir gövdede avdet bulmuş dallarıdır. Boyumuz bir,
soyumuz bir, toyumuz bir. Tarihi aydınlatan Bengü taşlarda
ismimiz birlikte anılmış, birlikte abad edilmiş!”
Muş Valiliği Basın ve Yayın Halkla İlişkiler Müdürü Bülent
Solmaz, Necat Çetinkaya ve Akif Ergün’le birlikte, Muş
Ovası, Muş’un Sesi, Şark Telgraf, ve Günaydın Muş
gazetelerini ziyaret ediyoruz. Muş Basınının güzide
isimleri; Cevat Danış, İnal Toplu, Fatih Toplu, ve Tahsin
Demirel’le Muş’u ve Muş’un sorunlarını konuşuyoruz. Hemen
hepsi dertli ama umutlu, yarınların daha aydınlık olacağı
inancındalar. Gönüllerinde Muş sevdası, ellerinde Muş’u
manen ileri taşıyacak kalemleri ile kavgaya değil sevgiye;
karamsarlığa değil umuda koşan bu insanlarla Muş’ta çok
şeylerin değişeceğine inanıyoruz.
Bedrettin Keleştimur,
Biz Muş’a Erdoğan Valimizi ziyarete geldik..
Biz Muş’a Erdoğan Valimizi ziyarete geldik sayın Valimiz
daha önce Elazığ’da vali yardımcılığı görevinde bulundular
ve o dönemde biraz önce Şener Bulut arkadaşımız da
bahsettiler ben Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti
Başkanıydım. Basınınız ve şehirdeki sivil toplum örgütleri
çok önemli sivil iradelerdir.Bunlar, projelere sahip çıkarsa
Muş’un geleceği tamamen değişir. Arkadaşlarımızla birlikte
yaptığımız değerlendirmelerde paylaştığımız bir husus
sizlere açıklamak istiyorum. Muş Türkiye’nin ilk on vilayeti
arasına girebilecek bir alt yapıya sahip, ifade etmek
gerekirse Türkiye’nin üçüncü büyük ovasına sahip, Malazgirt
Zaferi gibi tarihimizin altın sayfaları yine bu güzel
topraklarda yazılmış.
Ben öyle inanıyorum ki sizlerin gayretleriyle Muş’un çevresi
tamamen değişecektir.
Bizler de Elazığ olarak Muş’lu kardeşlerimizi her zaman
yanında olmayı vazife olarak göreceğiz. İnşallah bundan
sonra gidiş gelişlerimiz olacaktır sizleri de Elazığ’a
bekliyoruz.
Cevat Danış,
Muş’ta sivil kuruluşlar faal değil…
Gazetemizi ziyaretinizden dolayı çok memnun olduk. Sayın
valimizi yeni yeni tanımaya başladık, kendisini yoğun bir
gayret içerisinde görüyoruz. Öyle inanıyorum ki sayın
valimiz başaracaktır. Bizler de destek vereceğiz basın
olarak, sivil kuruluşlar olarak, Muş’ta sivil kuruluşlar
birkaç tanesi dışında çok faal değiller. Gazetemizde Muş ile
ilgili haberlere ağırlık veriyoruz. İmkanlarımız ölçüsünde
Muş’un gelişmesi için gayret göstermeye çalışıyoruz.
İnal Toplu,
Elazığ sevdiğimiz bir vilayetimiz…
Sizleri aramızda görmekten büyük onur duyduk. Elazığ
sevdiğimiz bir vilayetimiz. Tarih bakımından, kültürel
zenginliği bakımından Doğunun irşadı kabul ettiğimiz bir
ilimiz. Çok çok hoş geldiniz. Ben gazeteciliğe 1956
senesinde başladım. 2000 yılında Muş’un Sesi Gazetesini
çıkartmaya başladık. Zor şartlarda bu mesleğimizi sürdürmeye
çalışıyoruz.
Fatih Toplu,
İki şehir arasında ki benzerlikler oldukça fazladır…
Gazetemiz dedem Hacı Vahdettin Toplu tarafından 1956 yılında
kuruldu. Yaklaşık 53 yıldan beri aralıksız yayın hayatını
devam ettiriyor. Dedem ve babamdan sonra üçüncü kuşak olarak
bu işi yürütüyorum.
Muş ile Elazığ arasında tarihi ve kültürel bağlar var bu
sebeple Elazığ ile Muş birbirine çok yakın. Arada bir
vilayet olmasına rağmen bu yönüyle incelendiği vakit
görülecektir ki her iki şehir arasında ki benzerlikler
oldukça fazladır.
İnşallah bugünden sonra aramızdaki iş birliği imkanlarının
daha da kuvvetlenecektir. Tabi sayın valimizin Elazığ’da
görev yapması bu husustaki çabaları hızlandıracaktır.
Elazığ halkından bir isteğimiz var. Muşlu vatandaşlarımızı
kendi insanları gibi görsünler Elazığlı olarak kabul
etsinler çünkü Muşlular Elazığ halkını seviyor ben bir
Elazığlı ile Muşlu arasında bir fark göremiyorum.
Hadi Önal,
Muş’un göç veren değil göç alan bir il olması gerekir…
Tahsin Bey, ben sizlere Elazığlılar adına bu küçük hediyeyi
takdim etmek istiyorum. Biz, bugün sayın valimizi ziyarete
gelmiştik. Biliyorsunuz kendileri Elazığ’da 3 yıl boyunca
görev yaptı çok çalışkan becerikli gerçekten tutuğunu
koparan ufku oldukça geniş olan bir idareci… Bu bakımdan Muş
vilayetimizi şanslı görüyoruz Muş’u ilk defa gördüm.
Muş’un bir tarihi misyonu var. Malazgirt gibi Türk tarihine
altın harflerle yazılan bir zaferin yaşadığı bir beldemiz
bir de oldukça bereketli bir ovası var. Muş’un göç veren bir
ilimiz olduğunu biliyoruz gerçekten Muş’un göç veren değil
göç alan bir il olması gerekir.
Tahsin Demirel,
Elazığ benim ikinci memleketim…
Öncelikle bana verdiğiniz bu güzel hediyeleriniz için
sizlere çok teşekkür ediyorum.
Elazığ benim ikinci memleketim. Bunu, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Muş valimizin meziyetlerini bir aydan beri biz de gördük.
Sayın Valimizin başarılı bir idareci olduğunu sizlerden
duymak bizim için çok önemli.
Muş ovası gerçekten de çok büyük bir ova, bu ovayı
değerlendirmek bizimle sınırlı bir olayı değil su seviyesi
çok yüksek, yazı geç gelen yani ekine çok geç hazırlanan bir
toprağa sahip olduğumuz için Muş çifçisi bu ovadan tam
olarak faydalanamıyor. Yani bir tek ürün ancak alabiliyoruz.
Muş tarım ve tarıma bağlı sanayi ile büyüyebilir. Ben
yıllarca Muş Ticaret ve Sanayi Odasının başkanlığını yaptım
bence Muş ancak bu çizgide bir planlamayla gelişeceğini
söyleyebilirim.
Muş’ta Bir Fotoğraf Sanatçısı…
Yol ve kader arkadaşlarımızla birlikte, mütevazı bir
işyerine uğruyoruz. Karşımızda halim selim sessiz dünyasının
bütün nağmelerini Muş’a ve bu yöreye hasretmiş bir fotoğraf
sanatçısı, Âdem Sönmez ile bir araya geliyoruz. Âdem Sönmez
bizlere Muş’u ve bu güzel coğrafyamızı gönül okşayıcı
fotoğraflarla anlatıyor. Bir kilim deseni gibi uzanıyor
önünüzde Muş’un bütün renkleri, çizgileri, desenleri! Muş’a
bir daha bakıyoruz; dağı kendisine yastık yapmış! Karasu,
bir yay gibi kıvrım kıvrım gerilmiş ovaya! Küçükbaş ördekler
süzülürken göllerde; koyunlar meleşir dağların yemyeşil
sırtlarında! Kağnılar hala taşırken yükünü zamanenin;
tarlasında bir çift öküz çeker kahır ambarını! Sade evler,
iffet ocakları! Gözleri ışıldayan çocuklarda okurum
yarınlarımı! Resimler, Âdem Sönmez’in denklanşöründe bir
engin sofraya dönmüş!
Adem Sönmez,
Görebildiğim her yerin fotoğrafını çektim…
Ben Muş’ta doğup büyüdüm 1978 yılından bugüne fotoğrafla
ilgilendim. İlk yıllarda bir hobi olarak sadece merakımı
gidermek için uğraşıyordum. Sonra ki yıllarda fotoğraf ile
ciddi olarak ilgilenmeye başladım. 30-35 yıllık bir arşivim
var. Başta Muş olmak üzere Bitlis, Ağrı, Van gezebildiğim
görebildiğim her yerin fotoğrafını çektim. Bir çok sergiler
açtım, yarışmalara katıldım, bir dönem gazetecilik ile de
uğraştım.
Muş Belediyesi’ni Ziyaret Ettik…
Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi, Ankara Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi'nden mezun olan, Devlet umuru
görmüş, Meclis’te Muş ilini uzun yıllar temsil etmiş bir
tecrübe! Bizlere, Belediye hizmetlerinin zorluklarından söz
ediyorlar. ‘Şehremeni’ vurgusunu yapıyor. Bu bilgili,
dirayetli; saçlarının akı gibi gönlü de ak pak olan, kalbi
Muş için çarpan Belediye Başkanı Necmettin Dede’yi de
dinleyince tamam diyoruz; Muş artık göç veren bir il
olmaktan çıkacak göç alan bir il olacak. Muş, tarihi
misyonuna ve tabii zenginliğine yakışan bir görünüm alacak.
Fukaralık Muşlunun kaderi olmaktan çıkacak, içi aydınlık,
lale güzelliğindeki insanların yüzleri de kısa zamanda
gülecek.
Necmettin Dede,
Muş bu makus talihini yenecektir…
Elazığ’ı ilkokul, orta okul çağlarımdan beri şarkın Paris’i
olarak biliriz. Elazığ’da bu konumunu koruyor. Güzelliğini
koruyor, Komşularımızın güzelliklerden haberdarız.
Muş, 1929 yılında kurulan bir vilayet kuruluş tarihine
baktığımız zaman en eski kurulan vilayetlerden birisi mazisi
eski ama her nedense kadersizlik, kısmetsizlik, talihsizlik,
Muş kalkınmada son sıralarda yer almaktan kurtulamıyor.
Şimdi düşünebiliyor musunuz Türkiye’nin üçüncü büyük ovasına
sahibiz. Karayolu, Demiryolu ve Havayolu ulaşımı olan bir
vilayet tabii olarak kalkınması gerekir ama ben kader
diyorum.
Bu konuda büyük çaba gösteriyoruz inşallah Muş bu makus
talihini yenecektir. Şehrimizin imarı henüz yapılmamış
gerçeği ifade etmek gerekirse Muş’un alt yapı ihtiyaçları
konusunda gerekli desteği henüz almamışız. Bu desteği haklı
olarak bekliyoruz biraz da tarımsal bilgi, kütür bilincini
yerleştirebilirsek bu arada üniversitemizin de kuruluşu
gerçekleşiyor. Üniversitemizin katkılarını alabilirsek
birkaç sene sonra Muş’un çehresi önemli ölçü de
değişecektir. Malazgirt konusunda yeterli destek alamıyoruz
Malazgirt Haçlıların zaferiyle neticelenseydi onlar
Malazgirt’i Kabe yaparlardı.
Biz öğrencilik yılarımızda batıyı görmek için Elazığ’a
giderdik yarım günümüz trende geçerdi. Elazığ’a gidip
medeniyet koklardık. Elazığ’a doğunun Paris’i derdik ve öyle
anılırdı. Elazığ halen o şirinliğini koruyor. Elazığ,
müziğiyle, folkloruyla, yetiştirdiği insanlarla Türkiye’ye
örnek olmuştur. Bu bakımdan, Elazığ hakikaten görmeye
gezmeye değer bir vilayetimizdir. İnsanları
misafirperverdir, kibardır, üniversite yıllarımızda
Elazığlılarla beraberdik arkadaşlarımız yumurta topuk
ayakkabı giyerlerdi. Ayakkabılarının arkasına basarlardı ama
kaba değillerdi. Çok nazik insanlardı biz Elazığ’ı her
bakımdan kendimize örnek almaya çalışıyoruz.
Hadi Önal
Çatal yürek, öncü komutan…
Değerli başkanım sizlere Elazığ’dan kucak dolusu selam
getirdik. Müsaade ederseniz Malazgirt Zaferi’nin büyük
komutanı Alpaslan için yazdığım bir şiirimi okumak
istiyorum.
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Başladı kutsal akın
Ovası toprak
Dağları gül kokan Anadolu’ya
İşte Ani, Şavşat
Az ötede Van
Buyur dedi ufkun usu
Susan sayılara
Susayan gönüllere su
Zalimlerin zulmüne
Kine, nefrete, kire
Kılıçlar çıktılar
Bir bir kınlarından
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Gökte ay yarım
Benim diyordu
Benim kararım
Yurt yapmak Anadolu’yu Türk’e
Yedi iklim yetmiş renk
Her boğumu bin ahenk
Kucak kucak
Çelenk çelenk
Güneşi getirdim diyordu güneşi
Güneşi doğusundan
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Omuzlarda ter
Heybesinde lor
Atının üstünde dimdik
Öylesine emin
Ölümüne vakur
Damarlarında aksın Bilge Kağan:
“Üste Gök Tanrı Basmazsa
Altta yağız yer delinmezse”
Dünün aynası temiz
Yarın avuçlarının içinde
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Dağ doruklarında, vadilerde
Yeniydi
Yepyeniydi
Özü hukuk
Sözü buyruk
Her komutanın bir ülke
Her Ülkesi Alpaslan
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Muştular getirin diyordu
Oğullarına:
Melikşah’a, Togan’a, Gümüş Tekin’e
İlyas’a Aslanşah’a
Muştular getirin diyordu bana
Komutanları:
Artuk Bey’e Afşin’e Süleyman Şah’a
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Elde Kur’an
Bismillah
Nice benim diyene kök söktüren
Rahla ovasında
Romen Diyojen’e diz çöktüren
Kutsal akınla
Anadolu’ma doğan
Asırlara inşa
Sözü haktan
Alpaslan
Çatal yürek, öncü komutan
Ne ilkti ne son kahraman
Muş’tan Güzel Duygularla
Ayrılmıştık…
Taşıdığı tarihi misyonu ve doğası ile Doğu Anadolu’muzun
incilerinden biri olmayı çoktan hak etmiş olan Muş’tan
ayrılırken Muş’un güzellikleri, canlılığı ve tazeliği
beyinlerimizdeki yerlerini çoktan alıyor. Dilimiz destan
şairi hemşerimiz Niyazi Yıldırım Gençosmaoğlu’nun:
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum'a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma...
Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!
Sözlerini mırıldanırken neden diyoruz Anadolu’nun kilidi ve
anahtarı konumunda olan bu güzide ilimizde Malazgirt büyük
ve muhteşem törenlerle kutlanmasın? Neden Cumhurbaşkanımızın
himayelerinde; Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor
Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığının işbirliğiyle; 81
ilimizin katılımıyla bir kutlama projesi geliştirilmesin?
Kendi kendimize karar veriyor ve diyoruz ki: Bu yıl ve
bundan sonraki yıllarda 26 Ağustos Malazgirt Zaferi
kutlamalarında Elazığ’ın kültür ve sanat camiası olarak
bizler de bu güzel insanlarla birlikte olmanın sevincini
yaşayacağız.
Yüreklerimiz ülke birliğinin, dirliğinin ve diriliğinin
temennisi ile çarparken ellerimizi dua etmek ve
umutlarımızın gerçekleştirilmesini dilemek için gökyüzüne
açıyoruz.
Malazgirt Kutlamalarına Davet
Edildik…
Tarih 25 Ağustos. Türklere Anadolu’nun kapılarını açan,
“Fetihlerin ve Zaferlerin anası” Malazgirt Zaferinin 937.
yılı kutlamalarına katılmak üzere Elazığ Belediye
başkanlığının tahsis etmiş olduğu araçlarla yola çıkıyoruz.
Yol arkadaşlarımız; M. Şener Bulut, Fırat Üniversitesi Tarih
Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muhammet Beşir Aşan, şair ve
yazarlar: Bedrettin Keleştimur, R. Mithat Yılmaz, Muammer
Aksoy, M. Faik Güngör, Zekeriya Bican, Mahir Gürbüz, Hasan
Özçam, Tuncer Sönmez, Hadi Önal, Mehmet Şükrü Baş, İhsan
Nazik, Saim Öztürk ve Nedim Özdal. Etkinlikleri
televizyonumuz adına takip etmek üzere “Sanatın İzinde
Elazığ” programının yönetmeni Mehmet Kılınç da bu heyete
katılıyor.
Bu yılki kutlamalara Elazığ Belediyesinin “Mehteran
Topluluğu” da davetli. Bizimle birlikte onlar da Malazgirt’e
doğru yol alıyor.
Bu yollar, “köklü bir maziden güçlü bir atiye” uzanan yol!
Ezel türküsüyle başlayıp, “elbet bizim, ebed bizim”
dualarıyla sıla-i rahim yapan yol!
Bu yollar, dağları omuzlamış! Nehirler, bir büyük coşkuyla
gazi erenleri izlemiş! Bağrında, nice zaferleri, nice
muştuları gizlemiş! Bu yollar vakur, bu yollar metin, bu
yollar buram buram vatan kokuyor.
Dağlar, sıradan değil; efsane dağlar. Heybeti, şehit ve
gazilerimle abideleşen dağlar! İlham; şairin gönlünde, sen o
gönlün şafağındasın! Eğil dağlar, alnından öpeyim! Eğil
dağlar, çağları bir daha seninle selamlayayım!
İlk durağımız Muş. Muş Valisi Erdoğan Bektaş’ı ziyaret
ediyoruz. Sözün ilki ve sonu Malazgirt. Bir tatlı esinti,
bir tatlı ürperti bizleri alıp götürüyor uğrağı olduğumuz,
efsane diyarlara!
Bedrettin Keleştimur,
Çanakkale gibi Malazgirt’in de gündemde olmasını istiyoruz..
Sayın valim biz arkadaşlarımız ile birlikte. Malazgirt
kahramanlarına katılmak için buradayız Gazi Alpaslan’ın
manevi daveti üzerine geldik. Bizim amacımız bizim gayemiz
Malazgirt’i sadece Elazığ’a değil bütün Türkiye’ye taşımak;
çünkü Malazgirt. Anadolu’nun kapılarının milletimize
açıldığı kutlu bir beldemizdir. Biz, Malazgirt ile tarihe
yürüdük ve Malazgirt’ten bugünlere geldik. Bizim arzumuz
Çanakkale gibi Malazgirt’in de Türkiye’nin gündeminde yer
almasıdır. Bu gaye ile Malazgirt’te olacağız. Fırat
Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muhammet Beşir
Aşan’da ile birlikte kutlamalara katılacağız inşallah.
Arkadaşlarımızla ile birlikte Malazgirt’i çok güzel
intibalarla Elazığ’a ve Türkiye’ye taşıyacağız.
Prof. Dr. Muhammet Beşir Aşan,
Malazgirt’i ziyaret edecek arkadaşlarımızın adına sizleri
selamlıyoruz..
Muş’u ve yarında Malazgirt’i ziyaret edecek arkadaşlarımızın
adına sizleri selamlıyoruz yeni görevinizde sizlere
başarılar diliyoruz. Türkiye’mizin ve tarihimizin çok güzide
bir noktasından bir bölgesinden Anadolu’muzun mümtaz bir
yerinde görev yapmaktasınız. Görevlerinizde başarılar
diliyoruz.
Sizlerin gayretlerini biz Elazığ’dan biliyoruz. Muş Valiliği
görevinizde de başarılar diliyorum.
Erdoğan Bektaş, Malazgirt ülke gündeminde henüz hak ettiği yeri almış
değil…
Tekrar hoş geldiniz diyorum. Elazığ benim için unutulmaz bir
yer. Çok özel hatıralarımız orda oldu. Hep beraber çok güzel
işler yaptık, Elazığ yoluna devam ediyor. Yolu açık
olacaktır, açık olmasını temenni ediyorum, Şener Bey,
Bedrettin Bey sağ olsunlar bizi ziyarete geldiler. Meğerse
bizi değil Muş’u ziyarete gelmişler ben bu işe biraz alındım
ama ne yapalım. Muş’u ciddi bir tahlile tabi tuttular daha
sonrada Muş izlenimlerini kısa bir belgesel olarak
hazırlamışlar sağ olsun Şener Bey Muş’a da el atmaya karar
vermişler.
Malazgirt konusunda sıkıntılarımız var. Malazgirt ülke
gündeminde henüz hak ettiği yeri almış değil. Bizim
tarihimizdeki yerine mütenasip bir muameleye henüz kavuşmuş
değil onun için çalışacağız çalışıyoruz, Elazığ bu konuda
bize bir destek verirse bir el atarsa doğrusu bu çok iyi çok
hayırlı bir iş olur. Biz, sizlerin kendiliğinizden kalkıp
buralara gelmeniz çok önemsiyoruz
Yarın, Malazgirt törenini yaşayacaksınız. Kendi gözlerinizle
göreceksiniz, Malazgrt’i göreceksiniz. Ben sizlerin de
düşüncelerinizden hareketle Malazgirt’e yeni bir şekil
vermeniz gerektiğini düşünüyorum dolayısıyla sizin
düşüncelerinize, tekliflerinize çok ihtiyacımız olacak.
Umarız her şey iyi olur.Umarız Elazığ- Muş kadeşliği daha da
pekişir. Umarız bu ilişkilerle daha da yakınlaşırlar. Ben
sizden sonra Muşlular arasında yaptığım yoklamalarda Elazığ
lehine şeyler duydum hatta diyorlar ki “Elazığ’da hastaneler
gelişmeden biz Van’a ve Erzurum’a gidiyorduk. Ama şimdi hep
Elazığ’a gidiyoruz Van’a ve Erzurum’a gitmez olduk.”
,dediler. Tabi ben Elazığ’ı biliyorum bu duruma pek
şaşırıyorum.
Bu ilişkilerden güzel bir şeyler doğsun istiyorum,
doğacaktır diye inanıyorum.
Malazgirt’e Gidiyoruz…
Ve yine yollardayız, Sırat-ı müstakimdeyiz Malazgirt’e
yaklaştıkça! Titrermiş yürekler, hasret dudaklar öperken
vatan elini! Sen Malazgirt, sen şühedanın kıyamdaki rahmet
kapısı! Sende, vatan tapusu! Sende, tarihin yazdığı en asil
zafer! Biz hala seferde, senin yolunda her birimiz birer
nefer!
Malazgirt’in girişinde iki Malazgirtli delikanlı bizleri
karşılıyor. Doğruyu söylemek gerekirse, Hz. Hızır(as)
kokusunu alıyoruz bu yağız yüzlü gençlerde! Onlardaki
tebessüm bir ırmak seli gibi gönüllerde öylesine akıyor ki,
içiniz ferahlıyor. Muhabbet dolu hislerle bağrımıza
basıyoruz bu gençleri söz ilmiğinde!
Malazgirt Kaymakamlığı’nı Ziyaret
Ettik…
Malazgirt’te, akşam saatleri! Güneş ışıkları yerini guruba
bırakmış. İlçede hummalı bir çalışma. Malazgirt Ovası’nın
tamamen ayakta olduğunu bir an damarlarımızda hissediyoruz.
Rüzgar ılgıt ılgıt eserken Anadolu’ya fetih kapılarını açan
bir büyük zaferin tatlı rüyalarına gidiyoruz. Şair yürekler,
yine tavında dövülmeye başlayan ilham kanatlarıyla tarihe
yolculuğa hazırlanıyorlar.
Malazgirt Kaymakamı Bilal Yavaş bizleri kapıda karşılarken
mutluluktan gözlerinin nasıl ışıl ışıl yandığını görüyoruz.
Tören için yapılan son hazırlık toplantısına bizler de
iştirak ediyoruz.
Bilal Yavaş,
Malazgirt’e hoş geldiniz…
Malazgirt’e hoş geldiniz, şeref verdiniz. Ayaklarınıza
sağlık buralara kadar yoruldunuz, davetimize icabet ederek.
Malazgirt hepiniz için milletimiz adına çok büyük anlam
ifade ediyor. 26 Ağustos tarihi bu anlamda çok önemli.
Sizler Elazığ’dan bir bilim ve kültür heyeti olarak
Malazgirt’e bizi onurlandırdınız, sevindirdiniz. Karşılıklı
olarak bir şeyler kazanılabilirsek ne mutlu bizlere. Burası
bizim tarihimizin bir dönüm noktası, bir giriş noktası…
Burada bulunmak, sadece 26 Ağustos’ta değil başka zamanlarda
da bulunmak beraber burada yapılanların mütealasını yapmak,
konuşmaların değerlendirmelerini yapmak, Malazgirt’in daha
fazla ilgi odağı olması için önemlidir. Bize göre Malazgirt
zamanla bir Çanakkale gibi ziyaret edilebilen bir noktada
olması gerekir. Bu anlamda ilçemizi ziyaret ettiğinizden
dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca hediyeleriniz içinde
teşekkürlerimi sunuyorum.
Malazgirt’te Kutlu Bir Güne
Uyandık..
Geceyi Malazgirt’te geçirdikten sonra 26 Ağustos sabahı
tatlı bir heyecanla, Malazgirt İlçe Meydanında düzenlenen
ilk törenlere katılıyoruz. Tören alanına doğru geldiğimizde
bütün dükkanların bayraklarla donatıldığını görüyoruz.
Malazgirt halkının heyecanını tören öncesi birlikte
paylaşıyoruz.
“Ordu-Millet” birlikteliğinin bir ruh derinliği! Tören alanı
çevresinde biriken çocuklara, ihtiyarlara ve Malazgirtlilere
gıpta ile bakıyoruz.
Kaymakam, Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı o tarihi
günün vakarını taşıyan adımlarla Atatürk Anıtına çelenkleri
koyuyorlar. İstiklâl Marşı okunduğunda, bir duygu
zenginliğinin ses pınarlarıyla nasıl ovaya taştığını
görüyoruz.
Programı heyecan ile izleyen vatandaşlar ile yaptığımız
görüşmelerde devletimizin Malazgirt’e daha fazla önem
vermesi dile getiriliyor. Hakan Akın
Malazgirtli’yim. Askerliğimi yeni bitirdim. Malazgirt
törenlerine katılmak için buradayım. Malazgirt Zaferi’nin
burada yaşanmış olmasından dolayı gururluyuz, mutluyuz. Atilla Köroğlu
Ben de Hakan arkadaşım gibi askerliğimi yeni bitirdim.
Malazgirtli’yim ama İstanbul’da oturuyorum. Malazgirt zaferi
kutlamalarına katılmak için geldim. Onur Yatmaz:
Ben de Malazgirtliyim biz, Alpaslan’ın torunları olarak çok
mutluyuz, böyle bir merasimin yapılması gurur verici bir
şey. Bütün milletimize kutlu olsun diyorum.
Mehmet Kapan
Elmakaya köyünden geliyorum. Malazgirt zaferinin coşkuyla
kutlanmasını istiyoruz. Bu törende başbakanımızı devlet
büyüklerimizi görmek istiyoruz. Devletimizin Malazgirt’e
daha fazla önem vermesini bekliyoruz Malazgirt’e daha fazla
yatırım gelmesini istiyoruz.
Malazgirt olmasaydı Ankara olmazdı, Malazgirt olamasaydı,
İstanbul olmazdı. Haydar Çakar
Malazgirtli’yim, Malazgirt’in eksikleri çok fazla Malazgirt
Zaferi kutlamalarına devletimizin destek olmasını bekliyoruz
bizim isteğimiz şudur bu zafer için düzenlenen gösteriler
daha zengin olsun.
Mehmet Barış
Benim ismim Mehmet Barış, esasen ben buralıyım. Malazgirt
çok sahipsiz devletimizin Malazgirt ile ilgilenmesi çok
ilgilenmesi lazım. Sadrettin Doğan
Malazgirt halkına hayırlı olsun, ilçemiz 20 bin nüfuslu
tarım ve hayvancılık en büyük geçim kaynağımız
Malazgirt’teki tarihi eserlere devletimizin el atmasını
istiyoruz ve bu tarihi eserlerin korunması için gerekenlerin
yapılmasını istiyoruz.
Ramazan Mehmetoğlu
Malazgirt’te iş sorunu çok burada insanlarımız perişan
buraya hiç kimse yatırım yapmıyor insanlar hep işsiz güçsüz.
Elazığ’ın Malazgirt Sevdası..
Saat, 10.00’u gösterdiğinde büyük bir heyecan bizleri
elimizde olmadan teslim alıyor. Ağır adımlarla “Anadolu’nun
Kapısı”ndan içeriye doğru adımlarımızı atıyoruz.
Aradan geçen 937 yılın yorgunluğunu bir tarafa bırakan
güneş, yine gülümsüyor Malazgirt’in yüzüne. Siyasi, sosyal
ve askeri sonuçları ile Türk ve dünya tarihini şekillendiren
şanlı zaferin başladığı kutsal yerdeyiz şimdi. Malazgirt’ten
Muş’tan, çevre il ve ilçelerden, uzak illerden, Çubuk Bey’in
fethettiği topraklardan Elazığ’dan-Harput’tan gelenler tören
alanını hıncahınç doldurmuşlar.
Malazgirt ile Elazığ’ı bir gönül köprüsü ile birleştiren
gücü mü merak ediyorsunuz. O zaman sizi 937 yıl öncesine
götürelim. İslam güneşini Anadolu’ya taşıyan, Türklere
Anadolu’nun kapısını ardına kadar açarak İstanbul’un fethini
hazırlayan Kutlu Komutan Alpaslan; Rahla Ovasında kazandığı
büyük zaferin yorgunluğunu henüz omuzlarından atmamıştı ki
oğulları Melikşah’ı, Togan’ı, Gümüş Tekin’i, İlyas’ı,
Aslanşah’ı; Komutanları Artuk Bey’i, Afşin’i Süleyman Şah’ı
ve diğerlerini etrafına topluyor. Anadolu’nun tez elden
fethi gerekmektedir. Sultan’ın gözleri çadır kapısında el
pençe duran henüz bıyıkları yeni terlemiş yağız bir gence
takılıyor. Genci yanına çağırıyor. İri yapılı, kartal
bakışlı genç, Alpaslan’ın önüne geliyor ve saygı ile
eğiliyor. Alpaslan, bu gence adını soruyor. “Çubuk” diyor
genç biraz mahcup. Alpaslan: “Senin gözlerinde de Harput’u
görüyorum, gazan mübarek olsun” diyor. Evet, Harput’un fethi
görevi Çubuk oğullarından Çubuk Bey’e işte bu topraklarda
Malazgirt’te veriliyor. Görevini Malazgirt Meydan
Savaşı’ndan tam 14 yıl sonra 1085 tarihinde yerine getiren
Çubuk Bey, Harput’u fethediyor. Çubuk Bey, Selçuklular’a
bağlı kalmak şartı ile Harput ve çevresini ebediyete akıp
gidecek olan İslam ile mücehhez Türk’ün adil ve müşfik
kollarına teslim ediyor.
İşte Elazığ, işte Elazığlı’nın Malazgirt sevdası…
Malazgirt’te Zafer Heyecanı…
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Muş Valisi Erdoğan
Bektaş, Muş milletvekilleri Seracettin Kaymaz, Medeni
Yılmaz, Nuri Yaman, Malazgirt Kaymakamı Bilal Yavaş,
Garnizon komutanı Tuğgeneral Burhanettin Aktı, Fırat
Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl ile
beraberlerindeki kalabalık bir heyet, Malazgirt Zaferini
simgeleyen iki dev sütunun arasından giriyorlar tören
alanına. Bakan Zafer Çağlayan ve beraberindekiler, halkı ve
törene katılan misafirleri selamlayarak kendileri için
ayrılan bölüme geçiyorlar. Arkadaşlarımız ile birlikte bu
güzel anın
Ağustoslar zafer aylarıdır Türk Milleti için. Yine bir
ağustos ayında Kocatepe’de “Ordular ilk hedefiniz
Akdeniz’dir, İleri! Diyen bir diğer büyük komutan Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve ebediyete intikal etmiş şehitler
için saygı duruşu ve ardından 8. Kolordu Komutanlığı bando
Takımının çaldığı, katılanların iştirak ettikleri İstiklal
Marşımız ile başlıyor tören.
Cumhurbaşkanımızdan Kutlama Mesajı…
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün, Malazgirt zaferi
münasebeti ile gönderdiği kutlama mesajı okunuyor.
"Yüzyıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan
Anadolu'nun kapılarını Türklere açan Malazgirt Zaferi'nin
937. yıldönümünü kutluyorum. Malazgirt Zaferi, milletimizin
azmi, inancı ve kahramanlığı, Sultan Alparslan'ın askeri
dehası ve adalet duygusuyla tarihe altın harflerle
yazılmıştır. Siyasi ve askeri neticeleriyle Türk ve dünya
tarihini şekillendiren bu şanlı zafer, milletimizin
Anadolu'da hoşgörü, barış, dayanışma, kardeşlik, birlik ve
beraberlik esasına dayanan büyük bir medeniyet kurmasının
yolunu açmıştır. Türk milletinin bereketli Anadolu
topraklarında yarattığı tarihsel, kültürel zenginlikler ve
değerler, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temellerini
oluşturmuştur. Atalarımız, Anadolu'yu ebedi Türk vatanı
haline getirmek için sebatla mücadele etmiş, mukaddes
vatanımızı korumak uğruna nice zorlukların üstesinden
gelmiş, önemli zaferler kazanmış, bizlere büyük bir devlet
miras bırakmıştır. Bizler de, yegane varlığımız aziz
vatanımıza, hasletlerimize, tarihimize, kültürümüze,
zenginliklerimize sahip çıkacak, çocuklarımıza mutlu ve
huzurlu bir gelecek kurmak için geçmişimizden aldığımız
güçle çalışmayı sürdüreceğiz. Malazgirt Zaferi'nin 937.
yıldönümünde, Sultan Alparslan'ı ve cennet vatanımız uğruna
canını veren tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor,
vatandaşlarımıza selam ve sevgilerimi iletiyorum."
Şehrin Anahtarı Bakan Çağlayan’a
Verildi…
Temsili olarak da olsa Alparslan ve cengâverlerinin at
üstünde tören alanına girmeleri değişik duygular
çağrıştırıyor insana. Bir an gözlerimizi kapatıyoruz. Önce,
Halife Kaim bi-Emrillâh’ın: “Allah’ım, İslâm sancağını
yükselt ve İslâm’a yardım et! Başını ezmek ve kökünü kazımak
suretiyle şirki mahvet! Sana itaat için canlarını feda edip,
kanlarını sana tabi olarak akıtan mücahitlerini
kuvvetlendir, yurtlarını güvenlik ve zaferle dolduran
yardımlarından yoksun kılma!” Savaş öncesi İslam
coğrafyasındaki bütün camilerde okuttuğu hutbe yankılanıyor
kulaklarımızda; sonra da Türk’ün tarihini ve talihini
değiştiren eşsiz komutan Alparslan’ın savaş başlamadan önce
söyledikleri: “Ey askerlerim ve kumandanlarım! Daha ne
zamana kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olarak böyle
bekleyeceğiz? Ben bizzat, Müslümanların minberlerde bizim
için dua etmekte oldukları şu saatte düşmanın üzerine
atılmak istiyorum. Galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç hâsıl
olacaktır. Aksi takdirde şehit olarak cennete gideriz. Beni
izlemek isteyenler gelsinler. Geri dönmek isteyenler ise
serbestçe geri dönebilirler. Bugün burada ne emreden bir
sultan, ne de emir alan bir asker var. Bugün ben de
sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım.”
Tören alanında at üstünden inen temsili Alparslan, şehrin
anahtarını Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’a teslim
ediyor. Alkışlar, bu toprakları vatan yapan Alparslan için;
alkışlar, bu büyük zaferin 937. yılında da aynı iman ve ruh
ile onu yaşatmaya çalışanlar için.
Kürsüye davet edilen Elazığlı gazeteci yazar Bedrettin
Keleştimur, yaptığı konuşmada Malazgirt Zaferi’nin Türk'ün
maddî gücünün çok ötesinde, manevî gücünün eseri olduğunu
vurguluyor.
Tarihi açıdan Malazgirt Zaferi’nin önemini Fırat
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Muhammet Beşir Aşan anlatıyor. Piyade Binbaşı Çetin Kartal,
Muş Valisi Erdoğan Bektaş ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Çağlayan tören için hazırladıkları konuşmalarını yapıyorlar.
Bütün konuşmacıların ortak bir çağrısı var: Bundan sonraki
yıllarda yapılacak Zafer Törenlerinde, 81 ilimizin, her yıl
burada; şehitlerimiz ve gazilerimiz huzurunda bir büyük
ihtişamla nöbet alanında yerlerini almaları. Malazgirt’te,
Türk’ün tarihi müzesi; 9 asrın manevi ihtişamına bizleri
götürecek veciz bir anlamda kurulmalı; Malazgirt,
Anadolu’nun tıpkı günümüzde Çanakkale’ye seyrü sefer
ettiğimiz bir iklime kendisini hazırlamalıdır. Malazgirt,
sadece üç-beş satırla ifade edilecek bir hadise değil;
hadiselerin kaynağı olarak bütün milletçe sindirilmelidir.
Bedrettin Keleştimur,
Bugün Malazgirt’te, bugün bu şanlı ovada bir vecd halini
yaşıyoruz..
Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın komutanım, Sayın
Milletvekillerim, Sayın Kaymakamım, Sayın Rektörüm, Sayın
Belediye Başkanım, Elazığ’dan buraya kadar gelen şair yazar
ve sanatçı dostlarım, gazeteci meslektaşlarım,
Bugün Malazgirt’te, bugün bu şanlı ovada bir vecd halini
yaşıyoruz. Müslüman-Türk’ü Malazgirt’e, bu şanlı ovaya
getiren ruhu görmeliyiz, öncelikle On birinci Asır, Doğu’da
Medeniyetin; bilim, kültür ve sanatta giderek bir ışık seli
haline geldiği, cazibe merkezi haline geldiği, batı
dünyasını derinden sarsacak bir asırdır!
Gazali, Farabi, Buruni, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Abdullah
Barani, İbn-i Rüşt, El-Harezmî, Şehristani, Abdurrezzak
Türkî, Fahrettin Razi, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip,
Zemahşeri gibi isimler dönemin ak yüzleridir, gökteki
yıldızlar misali zamanın kandilleridir.
Maveraünnehir’den batıya doğru yürüyen bir ihtişam vardır.
İlim ve sanatın kabından taşan, her biri cihana ayna
olabilecek asil yüzlü akça şehirleri vardır.
O ruh, o muazzam ve muallâ iklim, güneşin yol aldığı
istikamete doğru dağlar gibi yürüyordu. Tıpkı şehirlerin,
nehirlerin, deryaların bir vecd halinde yürümesiydi. O kutlu
yürüyüşün, kutlu ovasında tarihin seyrini değiştirecek bir
imtihandı, Malazgirt!
O sebepledir ki, ‘Fetihlerin Anası’ ‘Zaferlerin Anası’ derim
ben, Malazgirt’e.
Bu şanlı zaferin üzerinden 937 yıl geçmiş. Şimdi daha
zindesin; ifademde sen, gönlümde sen, mahşerimde sen varsın.
Ey Şanlı Ova, bugün seni hatıralarınla yâd etmeye, tarihi
bir daha başlangıç noktasından okumaya geldik. Bir büyük
destanı, buradan Anadolu’ya bir yürek, bir sevda seli
halinde taşımaya geldik.
Malazgirt Zafer anıtında; kilit ve anahtar ne kadar büyük
bir anlam taşıyor. Maveraünnehir’den Malazgirt’e,
Anadolu’nun kapısını açan bir büyük tılsımı burada
görüyoruz. Alparslan’da, 24 Oğuz boyunu, bir hilal gibi
nakışlayan komutanlar! Ve her biri Anadolu’yu 15 yılda
fethedecek!
Malazgirt’ten, vatanın şefkat damarları, merhamet
ilikleriyle toprağın derinliklerinde yürüyecek! “Bizler, saf
ve temiz bidat bilmeyen Müslümanlarız” diyen Gazi
Alparslan’ın ruhaniyeti manevi bir ihtiramla asırları
kuşatacak ve o vecd hali bir büyük ahlak boyasıyla, Türk’ün
adil yüzüyle tarihin çarkı halinde büyük bir hızla, hazla
dönecekti.
Malazgirt’te, üç kıtaya uzanan cihan devletinin rahmet
duası/ niyazı vardır. Malazgirt’te tarihin adil yüzü vardır.
Malazgirt’te, âleme devlet olmayı, millet olmayı öğreten bir
ulu ders vardır. O derslerle buraya, buralara kadar geldik.
21. Asrın Türkiye’sinde Malazgirt’i, bu büyük destanı çok
iyi okumamız ve birlikte tefekkür etmemiz gerektiğini
görüyoruz.
Tarih ve talih kuşumuzun birlikte kanat çırptığı şu yerde,
kıyamdayım; şehit ve gazilerimizi anarken ihtiram
halindeyim. Makûs talihimi değiştirecek bir yol üzerinde
olduğumu da gayet iyi biliyorum. Milletleri millet yapan
değerler bir nazargah gibi önümüzde uzanıp gidiyor.
Malazgirt’te; Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Kocatepe’yi yaşamak
isterim! Kuruluştan kurtuluşa giden bir yolculuğun
hikâyesini burada öğrenmeye başlarız şüphesiz. Dileğimiz
odur ki, bundan sonra ki yıllarda, Malazgirt daha büyük bir
ihtişamla, kendisine yakışır bir lisan haliyle kutlanır. 81
İl’imizden temsil heyetleri buradaki vecd halini birlikte
yaşarlar. Okullarımız, kültür kuruluşlarımız, seyahat
şirketlerimiz buraya, tarihin gün doğumuna bilge rehberlerle
akın akın gelirler. Burada, tarihin her safhasını dile
getirecek eserler, bir kilim deseni halinde ilmik ilmik
işlenir!
Bu bağlamda, Malazgirt’te, ‘tarihi müze’ ve çok önemlidir,
coğrafyama ve tarihime ayna olacak şekilde ‘araştırma
merkezi’ kurulması o kadar elzemdir ki! Bizler, sadece
hamasi nutuklarla değil; bilgiyle, ilim ve marifetle bu
coğrafyanın altına ve üstüne sahip çıkabiliriz. Fırat,
Dicle, Atatürk, 100. Yıl, Kafkas ve yeni kurulan
üniversitelerimiz buraya, ‘ne kadar borçlu olduklarını’
bilgilerini harmanlayarak vermenin hazzını yaşmalılar.
Malazgirt’te, bu coğrafyanın tapu senedi kazılıdır.
Kimliğimiz, hafızamız, hatıralarımız, manevi cüzdanımız
burada!
Malazgirt’i düşünmek, asırlara; asırlar içindeki sırlara,
sabır ökçesiyle zamana kulaç atmak gibidir. Romanlara,
Hikâyelere, Fıkralara, şiirlere ve hatta ciltler dolusu
kitaplara sığmayacak kadar büyük bir zaferi; zaferin tacını
vicdanların sessiz çığlığında nesillere armağan etme
gibidir.
Malazgirt Ovası, tarihin okunduğu bir ulu rahledir. Orada
ruhlar hep bir ağızdan; “Dünyayı ahretten ayıran/ Duvarları
yık da gel/ Ay doğar gibi, gün doğar gibi/ Şu kıpkızıl
ufuktan çık ta gel” haykırdılar! Kalemler, 9 asrın kader
çizgisi üzerinde kâh hüzün duvaklarını giydiler, kâh sevda
pınarlarından içtiler!
Gür seslerin ülkeyi bürüdüğü günlerdi. Altaylardan kopan
çığlıklar, ünlerdi. Dualarla, dudaklar çınlardı! Malazgirt,
bir ulu çadır, mahşeri dinlerdi. Bir aydınlık düş, yay
kirişi olurdu! Zamane, keman olur, en tiz seste solurdu!
Malazgirt’ten, o kutlu ovadan uzanırdı kaleler, surlar! Yüce
dileğe doğru yol alırdı, Alpler seferler! Nehirleri gazi,
dağları kahraman olduğu neferler! Bir vecd ile açılır
çağlar, Türk’e muştudur zaferler!
Bugün yüreğimi aldım da, Malazgirt’e vardım. En çekilmez
yaralara, sevdalarımı merhem yapıp sardım! Düşündükçe, Ulu
Hakanı; Elli bin tuğu! Memleket kadar büyük sevdalarıma
erdim!
Ahlât, rüyalarımın şehri, şehriyarım! Sen Şahsın, ben
gedayım! Özüm Türkmen’dir, sözüm amandır beyim hey! Birliğe,
dirliğe yolum, yolağım kurbandır benim! Oradan bir hilal
nakışı gibi süzülürüm, Malazgirt’e. Orada başlar, tarihin
zafer alayları! Sanki nurdan heykeller yürür, mübarek
adımlarla!
Malazgirt’te, Türk’ün dolunay vaktidir. Yüzlerin kıyamete
kadar bir büyük vecde daldığı andır. Alparslan’ın sözleriyle
gönülleri okşadığı; ak saçlı beylerin etrafında halkalandığı
bir kutlu zamandır. Malazgirt, sadece hafızalarda değil,
sadece hatıralarda değil; bütün ihtişamıyla, ‘yeniden’
yazılacak, çizilecek göze, kulağa ve gönle hitap edecek çok
yönlü eserlerde yaşamalıdır.
Prof. Dr. Muhammet Beşir Aşan,
Türk tarihine baktığımızda Ağustos ayımız zaferler ayıdır
Sayın Bakanım, sayın Valim, Sayın komutanım Sayın
Milletvekillerim Sayın Kaymakamım, Sayın Rektörüm, bu tarihi
günün yıldönümünde sileri saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun
o muhteşem dizelerini okuyarak başlamak istiyorum:
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum'a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma...
Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz'un ellibin tuğu...
Andırır Altay'dan kopan bir çığı,
Budur, Peygamber'in övdüğü Türkler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber...
Türk, ulu Tanrı'nın soylu gözdesi,
Malazgirt, Bizans'ın Türk'e secdesi,
Bu ses, insanlığa, Hakk'ın müjdesi...
Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!...
Nağramızdır bugün yerin gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü...
Gâzî atlarımın nal pırıltısı,
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!...
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!
En güzel marşını vurmada mehter:
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!..
Tarih iki kavram üzerinde durur: Bunlardan birisi zaman bir
değeri mekândır. İşte,zaman olarak Türk tarihine
baktığımızda Ağustos ayımız zaferler ayıdır. Bu zaferler ayı
Malazgirt ile başlar Kosova ve Çaldıran ile devam eder ve
Anadolu’nun kurtarıcısı milli mücadelenin büyük önderi Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlık zaferi ile nihayet
bulur. Onun için Ağustos ayının tarihimizde fevkalade bir
yeri vardır.
Erdoğan Bektaş
Biz, bugün Malazgirt’teyiz. Elbette sorunlarımız var…
Sayın Bakanım, Sayın Milletvekillerim, Değeli mesai
arkadaşlarım, Saygı değer misafirlerimiz, Sevgili
Malazgirtliler, ve programa Elazığ’dan katılan değerli
misafirler
Bugün Malazgirt zaferinin 937. yıldönümü kutlama
törenlerinde bir arada olmanın mutluluğunu paylaşıyoruz.
Törenlerimize teşrifinizden dolayı Sayın Bakanım başta olmak
üzere bütün katılımcılara teşekkür ediyor, hepinizi sevgi ve
saygı ile selamlıyorum.
Sayın Bakanım
Malazgirt deyince elbette bu topraklar üzerinde 937 yıl önce
olup bitenleri yeniden hatırlamamız ve o olaylardan
bugünümüze bir takım dersler çıkarmamız gerekiyor.
Malazgirt’te bizim tarihimizin eşsiz komutanlarından, devlet
adamlarından biri olan, Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı
Alpaslan, milletin bütün unsurlarını bir araya getirerek
Malazgirt’ten bir büyük gelecek inşa etmeyi başarmıştı.
Bizim tarihimizde daha başka savaşlarımız ve daha başka
zaferlerimiz de olmuştur. Örneğin şurada az yukarımızda
Otlukbeli’ni, biraz aşağımızda Mercidabık ve Ridaniye’yi
hepimiz biliyoruz. Ancak Malazgirt bunların her birinden
farklıdır. Farklı sonuçlar doğurmuştur.
Malazgirt, bu toprakları yurt tutmak isteyen bizlerle,
bizleri bu topraklardan atmak isteyenler arasında cereyan
eden bir varoluş savaşının adıdır. Ve atalarımız bu savaşı
kazanarak milletimize bu topraklarda ebedi bir gelecek inşa
etmeyi başarmışlardır.
Ancak, bizleri bu topraklardan atma hevesleri tarihin hiçbir
döneminde son bulmamıştır. Örneğin daha yüz yıl bile olmamış
bir yakın geçmişte, milletimiz, ulu önder Mustafa Kemal
Atatürk liderliğinde bütün unsurlarıyla yeni bir kurtuluş,
yeni bir varoluş mücadelesine girmek zorunda kalmış ve o
mücadeleden de bütün unsurlarıyla el ele vererek başarıyla
çıkmasını bilmiştir.
Sayın Bakanım,
Biz, bugün Malazgirt’teyiz. Elbette sorunlarımız var.
Elbette düşmanlarımız var. Elbette başardıklarımız ve
başaramadıklarımız var. Başımızı kuma gömmenin kimseye bir
yararı olmaz. Daha dün bu şehirden bir evladımızı, bir
şehidimizi ebediyete uğurlamak zorunda kaldık. Bu
toprakların insanları, bu topraklardan umudunu keser olmuş.
Neyin ve nasıl bir tarihin mirasçısı olduğunu unutur olmuş.
Bu verimli coğrafyayı bırakıp başka yerlerde gelecek arar,
aklına olmaz şeyler koyar olmuş.
Bu tarihi günün yıldönümünde bunları yeni baştan bir
değerlendirmeye tabi tutmalı ve vaktiyle, Alpaslan’ın
Malazgirt’ten, evet bu topraklardan milletimize inşa etmeyi
başardığı geleceği hatırlamalıyız. Evet, bu topraklardan
topyekun milletimize yeni bir gelecek inşa etmek mümkündür.
Bunu bu millet bundan bin yıl önce yapabildiyse bugün de
yapmaması için bir sebep yoktur.
Sayın Bakanım,
Ben, Malazgirt’i yeniden milletimizin gözbebeği haline
getirmemiz gerektiğini, Çanakkale ve Söğüt gibi Malazgirt’in
de bir anıt şehir, bir anıt eser olarak milletimizin
hafızasında ve hayatında yer almasını, çocuklarımızın
Çanakkale’ye ve Söğüt’e gittiği gibi Malazgirt’e de gelmesi
gerektiğini, Malazgirtliyi, umudunu ve geleceğini yeniden
Malazgirt’te arar hale getirmemiz gerektiğini söylemek
istiyorum.
Bu duygularla milletimizin zaferini yeniden kutluyor, şehit
ve gazilerimizin tamamını rahmet ve minnetle anıyor, Yüce
Hakan Alpaslan ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk başta
olmak üzere bütün önderlerimizi saygıyla selamlıyorum.
Zafer Çağlayan,
Zaferlerin çok azı Malazgirt kadar değerlidir….
Sayın Valim, Değerli Milletvekilleri ve Sevgili
Malazgirtliler,
Tarihimizde zaferlerin çok azı Malazgirt kadar değerlidir.
Vatan, coğrafyanın ruhu ile birlikte uğrunda kanlar dökülen
kutsal yerdir. Sultan Alparslan Bizans’a karşı bu büyük
zaferi kazanmış kutsal topraklarımızı bize miras
bırakmıştır. Bu zaferle birlikte Anadolu toprakları için
yeni bir dönem başlamış ve yeniden doğuş olmuştur. Malazgirt
Zaferi, sadece Anadolu’nun kapılarını açan bir zafer Türk
ulusunun şanlı tarihinin bir başlangıcıdır. Malazgirt Zaferi
bugün Anadolu’da onurlu bir devlet olmamızın başlıca
temelidir. Türk ulusu insan sevgisinin adaletin ve
kardeşliğin sembolü olarak geçmişten geleceğe taşımıştır. Bu
vatanın her köşesinde yaşayan vatandaşlarımız ecdadımızın
mirasıdır.
Bir Muşlu olarak, bir hemşeriniz olarak 26 Ağustos 1071 de
yani bundan tam 937 yıl önce atalarımızın tarihe altın
harflerle eşsiz bir kahramanlık öyküsü yazarak Anadolu’ya
ayak bastığı Malazgirt’te bulunmaktan büyük bir mutluluk
duyuyorum ve tekrar hepinizi sevgi saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum
Malazgirt Bir Büyük Tarihin İlk
Kilidi, İlk Anahtarıdır…
Elazığ Belediyesi mehter topluluğu gösterisine başladığında
tören alanında büyük bir heyecan yaşanıyor.. Çubuk Beyin
diyarı Elazığ’dan törene iştirak eden Elazığ Belediyesi
Mehter topluluğu gururumuz oluyor. Yürekleri okşayan
gösterisi uzun uzun alkışlanıyor.
Bir daha bakıyoruz; Malazgirt’te yazılan destanın ruhuna!
Türk’ün Malazgirt’e gelişindeki o heybette bir öfke seli
değil; bir kin ve nefret odağı da değil; aksine insanlığı
dizginleyen bir büyük merhamet, bir büyük şefkat, bir büyük
adalet, bir büyük ilim ve insanlık adına bilumum
güzelliklerin rağbet bulduğu manevi ihtişamı görürüz.
Milletleri sevk ve idare etmedeki o üstün maharet, nezaket,
sadakat, liyakat, ehliyet, feraset Türk’ün Anadolu’yu vatan
yapmasının asıl mayası oluyordu. Aslen, var olan bir gerçek,
on birinci asır; Müslüman-Türk’ün ilimde, bilimde, sanatta,
kültürde batıdan çok ileride oluşudur. Malazgirt, tarihin
aydınlık çağına, Türk’ün bahtına kucak açan soylu bir
zaferdir.
Gazi Alparslan’ın sağında ve solunda yer alan cihangir
komutanlar, her biri Anadolu’nun fütuhatında o kadar büyük
roller oynuyorlar ki, mukaddes mi mukaddes bir zaferin elli
bir tuğu Anadolu’yu bizlere gülizar yapıyor. “Seday-ı Tekbir
Allah Bir” yüreklerin asra, zamana ve hadiselere
merhabasıydı, Malazgirt’in kutlu ovası!
26 Ağustos tarihi, bu millet için kuruluşun ve kurtuluşun en
şanlı hikâyesi! Malazgirt Ovası’ndan Kocatepe’ye bir kadim
yolculuk! O sebeple deriz ki; Malazgirt bir büyük tarihin
ilk kilidi, ilk anahtarıdır. Oradan, o ulu rıhtımdan yol
alırız efsanelerle dolu, destanlar yazdığımız zaferlere!
Göğsümüze çarpan kaç haçlı seferi yerle bir zebun olmuştur.
Malazgirt’te başlar tarihin ulu yolculuğu; Kosova,
Otlukbeli, Çaldıran, Mercidabık, Mohaç, Vadis Seyl ve
Başkomutanlık Meydan Muharebesi her biri, tarihin seyrini
değiştiren zaferler alayıdır,
Türk’ün Ağustos ayındaki, balayıdır!
Malazgirt’ten ayrılma zamanı geliyor. Malazgirt Zaferi’nin
kutlamalarına katıldığımız için hepimiz çok mutluyuz. Muş
Valisi Erdoğan Bektaş ve Malazgirtli dostlarla vedalaşıp
yine yollara düşüyoruz. Bu kez hedefimizde Adilcevaz ve
Ahlat var. Beşir Aşan hocamızın “Ahlat bizim tarihimiz,
buradaki eserler bizim tapularımız” ifadeleriyle
dikkatlerimizi Ahlat’taki eserlere yöneltirken “Destan
Şairimiz” Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun o muhteşem
dizelerini bir kez daha hatırlıyoruz..