Bir kitapla gün yüzüne
çıkan önemli bir şahsiyetin hayat hikâyesini konu alan
romanın bendeki etkilerini yine aynı romandaki kahramanla
paylaşmak istediğim duygularımı bu yazımla sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Üçüncü kuşaktan torunu
Feridettin Atatuğ, dedesinin tarihte iz bırakan hayatını
konu alan romanını yazmış olması ve biz kitap okuyucularına
bu insanı tanıma fırsatı tanımış olması oldukça önemliydi ve
önemli olduğu kadar da onun için belki de bir görevdi. Çünkü
yarım asırlık hayatını eğitim-öğretime adamış bir insanın
yaşamını konu alan romanını yazmak-okumak ve bu model insanı
tanımak-tanıtmak insani bir görevdir. Bu büyük insan 1855-
1931 yılları arasında yaşamış büyük bir eğitim lideri ve
önderidir. Birçoğumuz Ağın’da bir okula adı verilen bu
insanın belki de mesleğini bile bilmiyorduk. Bütün
imkânsızlıklara rağmen insanları eğitmek için mücadele etmiş
ve öğretmenlik mesleğini en iyi şekilde yerine getirmiştir.
Öğretmenliği kadar yüreği de yüce olan bu insan, aynı
zamanda iyi bir Müslüman olmayı kendine prensip edinmiştir.
Öğretmenlik mesleğini çok iyi icra etmekle bir Müslüman’ın
taşıdığı görev ve sorumluluğun ne olduğunu davranışlarıyla
bize öğretmektedir. Bu romanı okuyan bir insanın, bu değerli
insanın ruh âlemiyle sohbet etmemesi mümkün değildir. Bu
büyük insan doğrularını her yerde ve en iyi şekilde
dillendirmiştir. Bildiği doğrulardan hiçbir zaman taviz
vermemiş olması önemlidir. Sorumluluk sahibi zeki bir
öğretmenin topluma neler verebileceğini bize öğretmektedir.
Cahil bir insanınbaşına nelerin gelebileceğini
de net olarak ortaya koymaktadır. Bilge bir insanın toplum
içindeki yeri ve görevinin neler olduğunu davranışlarıyla
bize anlatmaktadır. “Kafadar okuyor musun?” sözü ne kadar
anlamlı ve ne kadar yerinde bir söz olduğunu bu kitapta
öğrenmekteyiz. Tahtasız Hoca karşılaştığı her kişiye bu
soruyu sormuştur. Aldığı yanıta göre de tavsiyelerde
bulunmuştur. Kimine okumamanın zararlarını, kimine de çok
okumanın önemini anlatmıştır. “Kafadar okuyor musun? “ sözü
ile “Elazığ okuyor“ sözü ne kadar birbirine benziyor biliyor
muyuz? 2007 yılında Sayın Valimiz Muammer MUŞMAL “Elazığ
Okuyor” projesi başlatacak ve bize okuyun ama çok kitap
okuyun mesajı sunacak. Bizlerde bulduğumuz kitapları
okuyacak ve bu kitaplar arasında okuduğumuz bir romanda
Tahtasız Hoca’nın “Kafadar okuyor musun ?” sözünü görecek ve
iki söz arasındaki bağlantının ne kadar isabetli olduğuna
şahit olacağız. Abdullah Lütfü hoca “kafadar okuyor musun?”
sözüyle bütün Ağın halkının okuması için insanları uyarmış
ve kendince okuma seferberliği başlatmıştır. Bu nedenledir
ki yıllar sonra bütün Ağın halkı bu büyük insanı rahmetle
anmaktadır. Ağın ilçemizde bugün okuma yazma oranının %100
olmasının sırrı bu mütefekkir insanın gayretinde
yatmaktadır. Birçok Ağınlının Öğretmen olmasının altında
yatan ana sebep bu büyük insanın verdiği mücadelede
gizlidir.
Büyük insan Tahtasız
Hoca: Bak senin ruhunu 76 yıl sonra kim ve hangi proje ile
canlandırmış oldu? Büyük insan, siz okuyanı seviyordunuz.
Bugün aynı duygularla Sayın Valimiz “Elazığ Okuyor”
kampanyası ile Elazığlılara çok okuyun mesajı sunuyor. Sizin
bıraktığınız yerde bizler bu bayrağı aldık ve devam
ettiriyoruz. Sizin Ağın- Harput- İstanbul – Diyarbakır-
Mardin- Van – Çemişgezek hattında defalarca nasıl gidip
geldiğinizi sizin hakkınızda yazılı olan romanda
okumaktayız. Usanmadan defalarca İstanbul – Ağın hattında o
kutsal mesleği yapmak için nasıl ve kimlere karşı vermiş
olduğunuz mücadeleyi okudukça bir eğitimci olarak görevimi
tam olarak yerine getirmemenin ezikliğini yaşamaktayım. Bir
Öğretmenin mesleğini tam olarak yerine getirmesinin
sıkıntılarıyla birlikte o yüce mesleğin toplum içindeki
saygınlığını sizden öğrenmekle mutlu ve bahtiyar oldum.
Bilge bir insanın her zaman yönetimlerle her konu da barışık
olamayacağını ve yönetimlerin bilge insanlara karşı bazen
hatalı tutumlar takınabileceğini ve bu tutum ve
davranışlardan dolayı bilge insanların devletine ve
Milletine küsmemesi gerektiğini bize anlatıyorsun. Türk
alfabesi üzerine çok önemli çalışmalar yapmış olmanız ve
Türk insanının daha rahat okuma yazma öğrenmesi için yarım
asra yakın çaba göstermiş olmanız, sizin okuma ve yazmaya ne
kadar önem verdiğinizin ifadesidir. Yıllar sonra Türk
Alfabesi’nin olgunlaşarak ilan edilmiş olması ve insanımızın
yeni bir alfabeye kavuşmuş olması bütün Türk Milletini mutlu
etmiştir. Siz her çalışmak istediğiniz işte ilkeli olmayı ve
doğru işi yapmayı kendinize ilke edinmiş bir insansınız.
Öğretmenliğin dışında bulduğunuz ve çalıştığınız işlerde hak
ve hukuku gözeterek çalışmak istediğiniz durumlarda
karşınıza bazı engeller konulduğunda işsiz kalma pahasına da
olsa o işi bırakarak ne kadar doğru ve dürüst bir insan
olduğunuzu ortaya koymuşsunuz. İlkelerinizin çalışmadığı
yeri terk etmekten çekinmemiş olmanız ve aile efradınıza
helal kazanç sağlamak için diyar diyar gezmeniz beni oldukça
etkilemiştir. Bütün maddi sıkıntılara rağmen almakta
olduğunuz maaşınızın bir bölümünü kitaplara vermiş olmanız
hepimizin örnek alması gereken bir davranıştır. Bütün çaba
ve gayretlerinize rağmen aile ve efradınızın zaman zaman
sıkıntı içinde yaşaması sizi hatalı hiçbir davranışa
sürüklememiş olması ne kadar sağlam bir karaktere sahip
olduğunuzun göstergesidir. Sizin kimi zaman yönetimlerin
desteğini ve kimi zaman ikazını almakta olduğunuza şahit
olmaktayım. Burada önemli olan devletinize bağlılığınızın
ve sadakatinizin dengesini iyi kurmuş olmanızdır. Bütün
bilgi ve becerinize rağmen çoğu zaman işsiz kalmanız ve bu
süre zarfında ümitsizliğe kapılmamış olmanız çok önemlidir.
Şahıs olarak çok mütevazı ve hoşgörülü bir insan olmanız
dost çevrenizi arttırmıştır. Savaş dönemlerinde bir insan ve
öğretmen olarak size düşen görev ve sorumluluğu en iyi
şekilde yerine getirmekle bize örnek olmaktasınız. Bir
devletin varlığının neyi ifade ettiğinin en iyi örneklerini
hayatınızda görmekteyim.
Hakkınızda yazılan bu
roman, aslında bir anlamda son 150 yıllık bir Osmanlı
coğrafyasının neler yaşadığını, nasıl kurtulduğunu ve Genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve ne şartlarda kurulduğunu
bana bir kez daha hatırlatmış oldu. Bu coğrafyada yaşamanın
bedelinin ağır olduğu ve bu coğrafyada daima düşmanlarımızın
olabileceğini de bana öğretmiş oldu. Ailenizin size vermiş
olduğu destek çok önemlidir. Ninenizin, annenizin ve
eşinizin yıllarca Ağın’da sizin yolunuzu beklemiş olması ve
sizin okuma uğruna gurbete çıkışınız ve her çıkışta
ninenizin arkanızdan su dökmesi ne kadar anlamlıdır biliyor
musunuz? Yarım asırdan fazla gurbet hayatınız aslında onları
usandırmış, fakat yiğit insanlar olduğu için hep dertleriyle
baş başa mücadele vermiş olmaları kutsal bir görevin
gereğidir diye düşünüyorum. Bütün bu sıkıntılara rağmen
ailenizde üç kızınızın ve damadınızın öğretmenlik mesleğini
seçmiş olması bu mesleğin peygamber mesleği olmasındandır
diye düşünüyorum. Son nefesinize kadar insanların okuması ve
yazması için kafa yormuş olmanız anlamlıdır. Ölüm yatağında
bile okuma yazma sizin derdinizdir. Ölüm gününüzde bütün
yöre halkı sizin için ağlamakta ve sizin ölümünüzü dünyanın
ölümü gibi görmektedir. Sizi hayatta iken anlamayanlar bile
ölüm anında “ O karanlığımızı aydınlatan bir mumdu, yandı,
yandı sonunda kendini bitirdi “ diyorlardı. Son nefesine
kadar inançlı bir insan olarak ibadetini yapıyordun ve ölüm
seni namazda yakaladı ne mutlu sana Abdullah Lütfü Hoca
(Tahtasız Hoca). Öldüğün gün Ağın’a bir karanlık çöktü, üç
camide salah okundu ve bütün insanlar cenazende yürüdü.
Fakat siz bu dünyadan sadece bedeni olarak göç eylediniz ve
ne mutlu size ki çok dolu dolu bir hayat yaşadınız. Yıllar
sonra üçüncü kuşaktan bir torunun senin romanını yazdı ve bu
romanı okuyunca sizin şahsınızda büyük insanların
özelliklerinin ne olduğunu öğrenmek bana nasip oldu.
İlerleyen yaşına rağmen köy, kasaba dolaştığın o günleri
hatırlatan yaşlarındaki gibi bu romanın yazarı torununda
ilerlemiş yaşına rağmen Ankara’dan ne zahmetler çekerek
Elazığ’a geldi ve romanı bize tanıttı. Onun onuruna bir gece
düzenleyen Manas Yayıncılık Yetkilisi Sayın Şener Bulut
arkadaşımız öğretmenevi salonunda Elazığlılara hayatınızı
konu alan bu romanı tanıttı ve bizde bu tanıtım programına
katıldık. Bu vesile ile o güzel insan torununuzla tanışmış
olduk. Böylesine bir torun sahibi olduğunuz için sizi
kutluyorum. Hakkınızda yazılan romanı birkaç gecede okudum
ve adeta ruhunuzla yaşamış olmam beni çok mutlu ve bahtiyar
etti. Topluma yön veren ve eserleriyle yaşayan değerli bir
insan hakkında yazılan bu satırları okudukça sizi nasıl
yaşadığımı ve sizinle nasıl konuştuğumu okuyucularımla
paylaşmayı bir sorumluluk gördüm. Ben biliyorum ki
yazarların kitaplarını okumak onlarla sohbet etmektir. Bu
ruhla okudum ve hakkınızda yazılan bu romanda Osmanlının son
asrında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ne gibi
sıkıntıların yaşandığını içimde hissederek okumaya çalıştım.
Bu kitabın yazarı Feridettin ATATUĞ Beyefendiyi kutluyor
ve kendisine sağlık ve afiyet diliyorum. Bu arada Manas
Yayıncılığın gün ışığına çıkmamış daha birçok kitabı bize
tanıtacağına inanıyorum ve Şener Bulut’a başarılar
diliyorum.